Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 891
Nahl Suresi Tefsiri 112-114. Ayetler
3.12.2016
4118 Okunma, 1 Yorum

NAHL SÛRESİ - 23. Hafta

 أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ 

وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا قَرْيَةً كَانَتْ آمِنَةً مُطْمَئِنَّةً يَأْتِيهَا رِزْقُهَا رَغَدًا مِنْ كُلِّ مَكَانٍ فَكَفَرَتْ بِأَنْعُمِ اللَّهِ فَأَذَاقَهَا اللَّهُ لِبَاسَ الْجُوعِ وَالْخَوْفِ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ (112) وَلَقَدْ جَاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْهُمْ فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ وَهُمْ ظَالِمُونَ (113) فَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ حَلَالًا طَيِّبًا وَاشْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ إِنْ كُنْتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ (114)

 

***

 

وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا قَرْيَةً كَانَتْ آمِنَةً مُطْمَئِنَّةً يَأْتِيهَا رِزْقُهَا رَغَدًا مِنْ كُلِّ مَكَانٍ فَكَفَرَتْ بِأَنْعُمِ اللَّهِ فَأَذَاقَهَا اللَّهُ لِبَاسَ الْجُوعِ وَالْخَوْفِ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ (112)

Va WaRaBa elLAvHu MaÇaLan QaRYaTan KAvNaT EAvMiMaTan MuOMaEinNaTan YaETiHAv RıZQuHAv RaĞaDan MiN KulLi MaKAvNın FaKaFaRaT BiEaNGuMi elLAvHi FaEaÜAvQaHAv elLAvHu LİBAvSa eLCUvGı Va eLPaVFı BiMAv KAvNUv YaÖMaGUvNa

“Ve Allah bir karyeyi mesel olarak darb etmektedir. Mutmain olarak amin idi. Onun rızkı rağadan olarak her mekândan ityan etmektedir. Allah’ın nimetlerine küfretti. Allah onların sun’ ettiklerinden dolayı cu’un ve havfın libasını ona izaka ettirdi.”

Bu surenin konuları uygarlaşmadaki geçiş dönemlerinde bin yılda bir yeni uygarlık gelmesidir. Kur’an’dan önce yeni peygamber ve yeni resul gelirdi. Kur’an’dan sonra Kur’an’ı âlimler yeniden yorumlayarak yeni uygarlıkları gerçekleştireceklerdir.

Değişmenin nasıl olduğunu izah ederken şimdi bir misal getirmektedir: “Ve Darabellahu Meselen” diyor. Kur’an’da 10 yerde geçmekte, üçü bu surede geçmektedir. Kelime Tayyib ve habisi karşılaştırmaktadır. Diğerinde beceriksiz görevli ile becerikliyi karşılaştırmaktadır. Burada karyeyi anlatmaktadır, bir karyeyi anlatmaktadır.

“Darb” kelimesi “Ca’l, Kevn Sayr” gibi yardımcı fiildir.

“Darb” hakiki manasıyla dövmektir, başını uçurmaktır.

“Rıcl ile darbetmek” yola çıkmak demektir.

“Mesel darbetmek” bir şeyin misline bak demektir. Dövülerek düzeltilmiş yer yahut tuğla yapılmak üzere hazırlanmış toprak demektir. “Misal darbetmek” kalıbına göre benzerlerini üretmek demektir. Heykellere de “timsal” denmektedir.

Çamurdan yapılan ve bir şeye benzetilen nesne, heykeldir. Dengi, benzeri anlamına da gelir. Eş manası da taşır. “Adl” ağırlıkla birbirine eşit olan demektir. “Şebih” görünüşte birbirine benzer olandır. “Misl” ise fonksiyonda, işte ve yarayışta birbirine benzer olandır.

أمثالkelimesi hem مِثْلhem de مَثَلin çoğuludur. Muzaf olarak gelince مِثْلün çoğulu olur ve benzer anlamına gelir, tek gelince مَثَلin çoğulu olur ve örnekler anlamına gelir.

Mesel darbetmek” demek benzerini yapmak, kalıbını kullanarak benzerini çıkarmak demektir.  “Mesel darbetmek” demek benzer olayları anlatmak demektir.

“Mesel” burada nekredir. Böyle bir karye yok ama Allah kendisi anlatmak için böyle karyeyi misal olarak vermektedir. Bu takdirde tiyatro ve sinemalardaki temsiller meşru olmuş olur. Nekre olması başka yönüyle benzer çok olaylar vardır, onlardan bir tanesini ele almak demektir. Bu şekilde düşündüğümüz zaman ütopik olan, benzeri doğada bulunmayan olayların sahnelenmesi veya anlatılması meşru olmaz. Bir adamı eşek gövdeli göstermenin caiz olup olmadığı bu kabullerle bağlanır. Biz Kur’an’ın “Allah sizin için kolayı murat eder” (2/185) ayeti ile Hazreti Peygamber’in “kolaylaştırın, zorlaştırmayın” hadisine uyarak meşruiyet yönünü tercih ediyoruz. Yani Allah’ın bir şeyi misal olarak anlatması bir hükmü ifade etmek şeklindedir, yoksa olayın her zaman olmuş olması gerekmez.

Bir karyeyi örnek olarak getirmektedir. Bu karyeler gibi nice karyeler gelip geçmiştir. Bugün devletler hâkimdir. Kent pazarları yerine ülke pazarları vardır. Devletin yıkıldığını farz edelim. Yerine bir devlet de gelmesin. Bütün devletler yıkılmış olsun. Sermaye bunu istemektedir. Böyle bir durumda kentler kendi dertleri ile baş başa kalacaklardır. “Adil Düzen” çalışmaları budur; her bucak bir kent olacak ve kendi sorunlarını çözmeye çalışacaktır

“Âmin idi” yani güven içinde idi, dış ve iç tehlikeler yoktu. Halk kendi ürettiklerini satıyor, ihtiyaçlarını alıyor ve yaşıyordu.

“Mutmain olmak” demek ne demektir? “TaMA” Tesviye edilmiş yer demektir. Durgunlaşmış dalgalanmayan sıvı, insanın beynindeki soruların giderilmesi demektir. Tesviye edilmiş arazi veya durgunlaşmış su veya sıvı demektir.

Bir insanın içinde her zaman reyb vardır. Bugün müsbet ilimlerin verileri ile Allah, ahiret, kitaplar ve resuller her şeyden daha açık delillerle ispatlanmıştır ama insan beyni yine de mirye içinde olmaktadır. İnsan görmedikçe mutmain olmaz.

Güven içinde idi. Huzur içinde idi. Vedaların ana kitabı olan Upanişadlarda nakarat olarak huzur, huzur, huzur diye tercüme edilen ifadeler vardır, o da itminandır. 

“Rızk” bir üzüm çeşididir. Türkçede “razaka üzümü olarak geçer. Canlılar bütün besinleri sonunda üzüm şekerine çevirirler ve onu yakarak beslenirler. Vücutta diğer şekerler depolanmaları içindir.

“Rağaden” kelimesi gıda kelimesinin başına “Ra” eklenerek oluşmuştur. Sürekli besin demektir. Bir hayvan ava çıktığı zaman bugün acaba ne bulacağım endişesi içindedir. İlk insanlar için de bu böyle idi. Bugün işçilikle kısmen bu giderilmiştir. Kişi sabahleyin işe gitmektedir. O günkü rızık garantilidir. Üretici firmalar ise bugün malı nasıl pazarlayacakları kuşkusu içindedirler. İşsiz insanlar da bugün ne iş bulacağım diyorlar.

Rağaden düzeninde ise birçok iş var, kişi işlerden en kârlı gördüğü işi yapmaktadır. Ambarlarda sürekli stok vardır. İstediği malı her zaman bulabilmekte ve onunla beslenmektedir. Yani ne kapitalistlerde olduğu gibi Pazar bulamama korkusu vardır, ne de sosyalistlerde olduğu gibi mal bulamama korkusu vardır. Ücret ve fiyatlar arz ve talep üzerinde oluşmuş, herkesin az veya çok ücretli her zaman işi vardır, ucuz veya pahalı her zaman mal vardır. Buna rağad denir.

“Her mekândan” tarifi ile tüm yeryüzünde nerde üretilirse üretilsin istediğin malı her zaman alma durumundasın. Kur’an burada ortak nakliyeye işaret etmektedir.

“Onları aç bıraktı, onları korkuttu” demiyor. “Cu’ ve havfın libasını giydirdi” yani piyasada bolluk varken açlıktan korkmadır, çünkü paylaşma kötüdür. Piyasa güven içinde iken onun kendisini güvende hissetmemesidir.

Bugün 15 Temmuz darbe girişimi en hafif bir şekilde atlatılmış iken herkes hâlâ korku ve panik içindedir. Buna “libas” denmektedir. Yaptıklarından dolayı kendileri suçludurlar. Ortada onları cezalandıracak kimse yokken onlar korku içindedirler.

Allah burada bir “Adil Düzen Bucağı” ile bugünkü beldeleri karşılaştırmakta, halkın durumunu anlatmaktadır. Bugün insanlar açlık ve havf libasını giymişlerdir. O libasın sancısını tatmaktadırlar. Kimse kendisini güven içinde hissetmiyor. Kimse açlıktan emin değildir. Devlet görevlisi olarak çalışırken Sermaye bir panik çıkarıyor, yöneticiler korkuyor, görevlilere saldırıyor, suçlu suçsuz demeden işine son veriyor, hapse atıyor; herkes korku içinde.

Buna karşılık “Adil Düzen”de olan insanlar sadece işledikleri suçların kanunlarda belirlenmiş cezalarını alırlar. Tutuklama ve yakalama yoktur. Hükümlüler teslim olursa kendi isteği ile ceza infaz edilir. Teslim olmazsa hakemler tarafından katline karar verilir ve kişi silahla öldürülür. Suçluyu koruyacağız diye suçsuza ceza veremeyiz.

Yine “Adil Düzen”de herkesin kendi seçeceği iş vardır. Çalışmayanların da yeryüzü kişi payları vardır. Kimse ne işsiz kalacağım diye korkmakta ne de aç kalacağım diye korkmakta.

وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا

Va WaRaBa elLAvHu MaÇaLan

“Ve Allah bir mesel darb ediyor”

Allah kâfir kavme hidayet etmez...

Allah onların kalplerini mühürlemiştir…

Bu ayetlerden sonra Adil Düzen beldesini anlatmakta, bunu bir mesel olarak anlatmaktadır. Bu ayetin anlattığı iki karyeyi karşılaştıran bir senaryo yazabiliriz. İki kooperatif kuruluyor. Adil Düzen çalışanları birini kuruyor. Kapitalistler, sosyalistler ve karmacılar anlaşıyor, “Adil Düzen”i yaşatmamak için onlar da bir kooperatif kuruyorlar.

Aslında 1960’larda kurulan Akevler’e karşı Millî Görüşçüler ve Gülenciler böyle yaptılar. Birinci uygulamada bir dönem geçti. Tüm saldırılara rağmen güven içinde ve mutmainne olarak geçti. Şimdi yeni döneme girilmektedir.

Akevler “Semt Kooperatifleri”ni kurma girişimindedir.

Bu firariler de birbirleri ile kavga etmekle meşguller.

قَرْيَةً

QaRYaTan

“Bir karyeyi”

Sosyal kuruluşlar vardır; bunlar aşiret, kabile, şa’b, kavm ve nâsdır.

Ekonomik kuruluşlar vardır; bunlar da beyt, karye, belde, medine ve mısrdır.

“Kavm”in iki manası vardır. Biri özel olarak il ile nâs arasındaki topluluktur. Bu dar manasıdır. Bir de bütün sosyal kuruluşların ortak adı olan manasıdır.

“Karye”nin de iki manası vardır. Biri beyt ile belde arasındaki kuruluşlardır. İkinci manası ise bütün ekonomi kuruluşlarının ortak adıdır. Burada her iki mana da verilebilir. Biz dar manada verirsek, o zaman “karye” köy veya sokak olur, yüz hanelik semt olur. İki tane yüz lojmanlı apartmanı karşılaştırmaktadır. Henüz olmadıkları için mesel olarak anlatmaktadır.

كَانَتْ آمِنَةً مُطْمَئِنَّةً

KAvNaT EAvMiNaTan MuOMaEinNaTan

“Emin ve mutmain idi”

Bu karye emniyet içinde güven içindedir.

“Kâne” nakıs fiil olarak ifade edildiği zaman mazi sigası hâli ve geleceği de içerir. Mesel olduğu için biz nakıs mana veriyoruz.

“Âmine” kelimesi “emine yemenu”nun ism-i failidir yani üç harfli kelimenin failidir. İf’âl babının faili değildir yani güven içindedir. Dış tehlikelerden ve saldırılardan korunmuştur. Teröristlerin saldırılarına karşı gerekli tedbirler alınmıştır. Kendi imkânları ile teröristleri def etmektedir. İtminan içindedir. Semt sakinlerinin ‘ben iş bulamayacağım’ diye bir korkuları ve endişeleri yoktur. Semt sakinlerinin ‘ben aç kalacağım’ diye bir korkuları yoktur. Herkes semt içinde çalışmakta, ürün takas sistemi ile diğer semtlere satılmaktadır. Semt içinde herkes işinden ve aşından emin durumdadır.

Bunu nasıl başarmaktadır?

Semtin yani yüz daireli apartmanın üst bodrumunda her aileye 25 metrekarelik dükkân düşmektedir. Semt bir iş yapmaktadır ve bu işte ürettiği malları ambara koymaktadır. Tüccarlar ambardaki malları piyasaya götürüp satmakta ve karşılığında semtte kullanılacak malları alıp getirmektedirler. Böylece semtin sakinleri bazen çok gelir, bazen de az gelir sahibi olmaktadırlar ama hiçbir zaman hiçbiri işsiz veya aç kalmamaktadır.

يَأْتِيهَا رِزْقُهَا رَغَدًا

YaETiHAv RıZQuHAv RaĞaDan

“Rızkı reğaden gelmektedir”

“Rızık”ın da iki manası vardır. Bunlar besindir. Ama insanın besinden başka giyinme, barınma ve dolaşma ihtiyaçları da vardır. Bunların hepsinin ortak adı olarak yine “rızık” kullanılır. Birincisine zati mana diyoruz, ikincisine temsili mana diyoruz.

“Rızık” burada temsili manayı ifade etmektedir. Yani yalnız besin değil, giyecek, barınacak ve hareket edecek imkânların hepsi rızıktır.

“Rağad” süreklilik demek, kesintisiz demektir. Akarsu bazen bol bazen az olabilir ama devamlı akmaktadır. Susuzluktan ölme tehlikesi yoktur.

Oysa bugünkü düzende bazen su kesilmekte ve canlılar ölüp gitmektedirler.

Aradaki fark ölüm kalım farkıdır.

مِنْ كُلِّ مَكَانٍ

MiN KulLi MaKAvNin

“Her mekândan”

İlk insanlar kendi ürettiklerini kendileri tüketiyorlardı.

Zamanla insanlar ürettiklerini sattılar, yerine başkalarının ürettiklerini alıyorlar.

Bu başkaları bugün yeryüzünün tamamı olmaktadır.

Bugün İzmir’de üretilen zeytin dünyada pazarlanmaktadır.

Brezilya’da üretilen kahve de öyledir.

Gümrükler kalkmış, vizeler kalkmış, yeryüzü tek vücut olmuş, ulaşım ve haberleşme kuruluşları ile tüm yeryüzü tek vücut olmuştur. Emek en çok nerede verimli ise orada çalışmaktadır. Mal nerede en çok gün yaşatacaksa orada tüketilmektedir. Faizsiz kredileşme ile sermaye akışı gerçekleşmektedir. Bilgi ve teknoloji tüm insanlığın emrinde engelsiz yayılmaktadır. Demek ki Kur’an kapalı ekonomiyi değil açık ekonomiyi istemektedir. Buradaki bir kelime üçüncü binyıl uygarlığının beşeri uygarlık olacağını ifade etmektedir.

Eskiden bu mekân eski dünya idi.

Şimdi yeryüzüdür.

Yarın Güneş sistemi olacaktır.

Merih’te üretilenleri burada yiyeceğiz.

فَكَفَرَتْ بِأَنْعُمِ اللَّهِ

FaKaFaRaT BiEaNGuMi elLAvHi

“Allah’ın nimetlerine küfrettiler”

Şimdi de “Adil Düzen”i kabul etmeyen kimseleri anlatmaktadır.

Geçmişte Hıristiyanlık, İslâmiyet, Budizm ve Hindu dinleri insanlara bu büyük uygarlıkları yaşatmışlardır. Bugün o uygarlıkların bıraktıklarını toprak altında buluyoruz. O günkü şartlarda o uygarlıklar kuruldu ve yok oldu.

Bugün de insanlık çok büyük uygarlığa ulaşmış durumda. Yeryüzü tek dünya olmuştur. Ulaşım, haberleşe, teknoloji, müsbet ilim Kur’an’ın başlatması ile en büyük hamle yapmıştır. Ne var ki insanlık bu nimetlere küfretmektedir. Karşılıksız para ve sermaye sömürüsü, vizeler ve dolayısıyla işsizlik, gümrükler ve dolayısıyla açlık libası yeryüzünü kaplamıştır.

“Adil Düzen” geldiği zaman yeniden insanlık bundan daha çok Allah’ın nimetlerine ulaşacaktır. Ama zamanla onlar da küfredecek ve dördüncü binyıl uygarlığı doğacaktır.

فَأَذَاقَهَا اللَّهُ

FaEaÜAvQa elLAvHu

“Allah ona izaka etti”

“Zevk” kelimesi tat demektir. Daha çok dil ile anlarız. Yok etmez, sadece tatlı veya acı gelir.

Yani Allah bugün insanları ne aç bırakıyor ne de işsiz bırakıyor, herkesin işi ve aşı var. Açlıktan ölen insanımızdan kaç kişi var İstanbul’umuzda. İşsiz de yoktur. Herkes kendisine iş bulabilmekte ancak sıkıntılar içinde bulmaktadır.

Bu “zevk” kelimesi bugünkü dünyayı çok beliğ bir şekilde ifade etmektedir. Açlık yoktur ama herkes açlık korkusu içindedir. Korkulacak bir durum yoktur ama herkes korku içindedir.

لِبَاسَ الْجُوعِ وَالْخَوْفِ

LiBAvSa ELCUvGı Va eLPaVFı

“Cu’ ve havf libası”

Karşılıksız para paralık vasfını kaybettiği için insanlar açlık korkusu içindedirler.

Çin’de pirinç, Türkiye’de zeytin üretiliyor. Bunlar bu ürünleri değiştirirlerse ikisi de tam olarak beslenir olacaklardır, değiştirmezlerse fazla zeytin veya pirinç havaya gider. Karşılıksız para bu değişmeyi zorlaştırdığı için insanlık bolluk içinde yokluk libasını giyinmektedir.

Terör korkusu da budur. Aslında devlet var, yargı var, istediği zaman terörü bir günde yok edebilir ama siyasi baskılar onları yaşatmaktadır. Bu da havf olarak libas olmaktadır.

بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ (112)

BiMAv KAvNUv YaÖNaGUvNa

“Sun’ ettiklerinden dolayı”

Kur’an daima bir şey vurgulamaktadır. İnsanların duygu ve düşüncelerinden ne bu dünyada ne ahirete sorumludur. Ceza yapılan işlerden dolayı gelir. Kur’an’da “zulmetme, kesbetme, amel etme, sun’ etme” fiilleri vardır. Burada “sun’ ettiklerinden dolayı” denmektedir.

“Sun’” nedir?

Karşılıksız para bir sun’dur. Terör örgütleri kurmak bir sun’dur.

Yani açlık ve korku fiillerden değil de sistemlerden gelmektedir.

Gümrükler, kotalar, vizeler vs hep sun’dur.

وَلَقَدْ جَاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْهُمْ فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ وَهُمْ ظَالِمُونَ (113)

VaLaQaD CAyEaHuM RaSUvLun MiNHuM FaKaüÜaBUvHu FaEaPaÜaHuMu eLGaÜAvBu VaHuM JaLiMUvNa

“Ve şimdi onlara kendilerinden bir resul geldi, onu tekzib ettiler. Onlar zalimken azab onları ahz etti.”

“Kad, Lekad” şimdi demektir. Ve şimdi onlara kendilerinden bir resul gelmiştir.

Kur’an’dan sonra vahiy alan resul gelmemektedir. Buna karşılık Kur’an şeriatına göre kurulacak bucaklara resuller gelmiş olacaktır.

On kadar yüz lojmanlı evler kurulacaktır. Bunları semt kooperatifleri yönetecektir. Binalarda oturanlar bina sahipleri değil, oralarda çalışan kiracılar olacaktır. Biri çıkacak ve cemaati ile bu apartmana taşınacaktır. İşte orası o karye olacaktır.

Karyeler ekonomik kuruluşlar olacak. On komşu karye birleşerek bir kabile, bir bucak olacak. İşte bu bucağı kurmak isteyen o bucağa gelen resul olacaktır. Semtler birleşip bunlara karşı gelecekler. Onu tekzib edecekler. Onlar zalim olduklarından onları azab alacaktır.

Bugün Türkiye’ye bakalım. Millî Görüşçüler ve Risale-i Nur görüş sahipleri İslâmî cihat yapmaktadırlar. Tarikatlar, Süleyman Tunahan Cemaati, İzmir’de Mehmet Akhan Cemaati, İstanbul’da Mehmet Zahid Kotku Cemaati, Sami Efendi Cemaati, Menzil Cemaati, Malatya’da Sait Çekmegil, Konya’da Ali Kemal Belviranlı çalışmaları gibi pek çok çalışma vardır. M. İslamoğlu ve benzeri yeni cemaatler de vardır. İlahiyatçılar resmen teşkilatlanmışlardır. Hayrettin Karaman gibi fadıl âlimler vardır.

Hazreti Peygamber diyor ki; ümmetimin âlimleri İsrail oğullarının nebileri gibidir. Bütün bunlar onlar içinde yer alırlar. Bunlar vahiy alan nebi değildirler. Bunlar şeriat veya tarikat yolları ile nebilik görevini görmektedirler. Bunların hepsinde hatalar vardır, eksiklikler vardır ama bunların hepsi İsrail oğullarının nebileri gibidirler. Sahabeler de içtihattaki hatalarından dolayı birbirlerine saldırdılar.

Bugün de Cemaat ile Parti arasında çatışma var ama biz hiçbirini tekfir edemeyiz. Hata ediyorlar. Belki de içtihatlarına isyan da katılmıştır. Ama bunların çoğu imanlarını korumaktadırlar. Acaba bunlardan irtidat edenler kimlerdir? Sonra, biz kim tarafı olmalıyız?

Önce şunu bilmeliyiz ki biz kimsenin beynini yarıp içine giremeyiz, samimi olup olmadıklarını bilemeyiz. Biz sadece yaptıkları işe bakar, bu yanlıştır, bu doğrudur deriz. Söyledikleri sözlere bakarız, bu doğrudur, bu yanlıştır deriz. Söyleyenin kim olduğuna bakmayız. Yapanın kim olduğuna da bakmayız.

Bu durumda ne AK Parti ne de Cemaat Kur’an’a cephe almıştır. Allah’ı ve ahireti inkâr etmemektedirler. Hataları ve günahları varsa ya içtihat hatasından veya çıkarları sebebiyle böyle yapıyorlar. Bizim yapacağımız şey çok basittir. Kim iyi iş yaparsa biz onun yanında oluruz, kim kötü iş yaparsa biz ona karşı oluruz.

Darbe girişimi kötüdür. Biz darbelere şiddetle karşıyız. Kim bu girişime katılmışsa, onun cezalandırılması, hem de en ağır bir ceza ile cezalandırılması gerektiğini savunuyoruz. Böyle bir darbeden haberdar olmuş olabilir. Ama kendisi tarafsız kalmış ve sonucu bekleyenlerden olabilir. Biz bugün onları cezalandıramayız. Hele Risale-i Nurlara hizmet olsun diye katkıda bulunanları, oralarda çalışanları suçlu sayamayız.

Darbeye girişenler ne kadar suçlu ise bugün de darbeye fiilen katılmayanları cezalandırmak o kadar yanlıştır.

Bir musibet gediği zaman bu musibeti karşı taraftan bilip ona saldırmak bir şey ifade etmez. Kur’an’ın başka yerinde diyor ki; biz bir karyeyi helak etmek istediği zaman mütriflere emrederiz, orada fısk yaparlar ve böylece o karye helâk olur. Çok yakınımızda olduğu için 15 Temmuz’u ele alalım; herkes oturup kendisi neden bu hâle geldiğimizi düşünecek...

Biz yukarıda saydığımız cemaatleri bizden sayıyoruz ve onlar sevmeseler de biz onları seviyoruz. Böyle olunca da ister Erdoğan ve AK Parti’ye, ister Gülen ve cemaate gelmiş olanları bize gelmiş kabul ediyoruz. O halde başımıza neden bu geliyor diyoruz...

AK Parti ve Cemaat ile bunun için ilgileniyoruz. Bunlardan birilerinin İslâmiyet’e hizmet değil de bunları İslâmiyet’e karşı bile bile yaptıklarına kani olsak, derhal o gruptan uzaklaşırız. Gerçi iktidar da bizi insan yerine bile koymuyor. Söylediklerimizi duymaya bile tenezzül etmiyorlar. Ama bunların bunu bilmedikleri için yaptıklarını kabul ediyoruz...

Burada bir gerçeği açıklamak gerekiyor. Uygarlık yapan peygamberler vardır. Bir de uygarlığın hazırlığını yapanlar vardır. İster Ak Partililer olsun, ister Cemaat olsun, her ikisi de İslâm düzenini getirememişlerdir ama İslâm düzeninin gelmesi için çok büyük katkılarda bulunmuşlardır. Gerek Cemaat gerekse Millî Görüş çalışmaları Akevler’de başlamıştır. Sonra Necmettin Erbakan’ın gayretleri ile her iki kuruluş gelişmiştir. Sermaye Erbakan’ı durduramayacağını anlayınca AK Parti’yi ve Cemaat’i ona karşı büyüttü. Erbakan vefat edince, şimdi onların ikisini de yıkmak istemektedir. Eğer bunlar İslâmiyet’e karşı samimi olsalardı birbirlerini yıkmak için uğraşmazlardı. 15 Temmuz bir taşla iki kuş vurma saldırısı idi. Başarısız darbe yapılacak ve Cemaat yok edilecek, ondan sonra da dağılan Cemaat ile AK Parti ve Türk ordusu yok edilecekti. Yani Sermaye her ikisine birden saldırmıştır.

Türkiye’de bütün basın, bütün partiler, Sermaye ile ittifak hâlinde Erdoğan’a saldırırken; şimdi onun yanında yer alarak Gülen’e saldırıyorlar. Çünkü Gülen henüz yenilmemiştir. Amerikan Sermayesi Gülen’i yok etmek istiyor, Amerikan Devleti ise kararsızdır. Başkanlık seçimi beklenmektedir. Clinton seçilirse iade edilmeyecektir.

Şimdi dünya çıkmazdadır. Dine karşı yürütülen 500 senelik siyaset artık iflas etmiştir. Bin senelik İslâm-Hıristiyanlık savaşı barışla sonuçlanmıştır. Papa Sultan Ahmet Camii’nde dua etmiştir. Gerçi Sermaye o Papa’yı gönderdi. Gelen Papa İslâm-Hıristiyanlık anlaşmasını dondurdu ama bozmadı. Bunun yanında Putin İslâmiyet’e sahip çıktı.

Şimdi bu ayetteki “Resul” kelimesini biz makroda anlamıyoruz, kurulacak Adil Düzen bucaklarındaki resulleri anlıyoruz. Kur’an’dan önce her devre ve her kavme ayrı ayrı gelen resulleri anlıyoruz. Yüz lojmanlı apartmanların yapılmasını da anlamıyoruz. Onları birleştirip bucak kurmak isteyecek resulü anlıyoruz. Bu ayet o zamana hitap ediyor. Yeryüzü 100 devletten, her devlet 100 ilden yani dünya 10 000 ilden oluşmaktadır. Her il de 100 bucaktan oluşur. Demek ki yeryüzünde bir milyon bucak olacaktır. İşte bu bucakları işletecek resuller ortaya çıkacak, bucağın semtleri birleşmiş olacaktır.

İşletmeler semt kooperatifleriyle, kabileler ise bucak kooperatifleri ile oluşacaklardır. Daha ileride il merkez bucağı kooperatifleri kurulacak ve o merkez bucağının da resulü olacaktır. Daha sonra ülke merkez bucakları kurulacak. Sonunda insanlık Mekke bucağını kuracak ve bu bucak bugünkü Birleşmiş Milletler’in alternatifi olacaktır. Belki de aralarında çatışma devam edecek ve ikisi de varlığını sürdürecektir.

Mekke bucağı en son kurulacaktır. Ülkeler ülke merkez bucaklarını kuracaklar. Yeryüzünde bunların sayıları en az on bucak olunca Mekke bucağını da kurmuş olurlar.

Mekke bucağı Vatikan gibi ayrı devlet olacaktır.

وَلَقَدْ جَاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْهُمْ

VaLaQaD CAyEaHuM RaSUvLun MıNHuM

“Ve şimdi onlara kendilerinden bir resul ciet etti.”

Kuvvet düzeni merkezi düzendir. Sermayeye veya silah gücüne sahip olanlar ülkeleri illere ve bucaklara ayırır, oralarda teşkilat kurar ve silah zoru ile birlik sağlarlar.

Peygamberler böyle yapmazlar. Önce aşiretlerini kurarlar, sonra kabilelerini kurarlar, ondan sonra devletlerini oluştururlardı. Sonra devletler çoğalmış ve bugünkü dört büyük uygarlık oluşmuştur. İşte “kendilerinden” kelimesi bunu ifade eder.

1960’larda biz kooperatif kurduğumuzda bu amaçla kurduk. Semt olarak oluşacak, sonra bucak olacaktık. Bucak olabilmemiz için de yerleri büyük aldık.

Gayemiz, çalışmada ve yaşamada birbirleri ile anlaşacak kimseleri bir araya getirmekti. Yaşamada anlaşabilenleri bir araya getirdik ama çalışmada bir araya getiremedik.

Bunun başlıca sebeplerini şöyle sıralayabiliriz.

1- Önce ortakları bir araya getirip sonra onlarla ortak işyerleri oluşturmayı planladık. Ortaklar bir araya gelince zengin oldular, iktidarda yer aldılar ve bizi ezdiler. Şimdi ise ikisini birden yapmayı düşünüyoruz. Yüz lojmanlı apartmanı yapacağız ama orada o apartmanı yapanlar değil çalışanlar oturacak, yapanlar kira alacaklardır.

2- O zaman dünya ekonomisine Sermaye hâkimdi ve Sermaye’nin izni olmadan bir şey yapmak mümkün değildi. Bütün girişimlere Sermaye mani oldu ve biz Sermaye’yi aşamadık. Ürettiğimiz malları satamadık. Sadece arazi alıp üyelerimizi ortak ettik. İnşaat yaptık, ortaklar ev sahibi oldular. Bugün de durum pek farklı değildir. Sermaye her türlü ekonomik faaliyetlere hâkimdir. Ancak bizim de ekonomi bilgimiz gelişti. Sermaye’nin müdahale edemeyeceği işleri yapmayı planladık. Sermaye kooperatifçilik yapmaz. Merkezi büyük kooperatiflerle halkı ortak edip yüz aile ortaklı semt kooperatifleri kurmalıyız. Bu kooperatifler kira dışında ve mal alıp satma dışında dışarı ile ilişkileri olmayacağı için Sermaye kooperatif içine girip zarar veremeyecek. Piyasa ile biz değil tüccarlarımız uğraşacaklar. Tüccarlara konsinye mal vereceğiz. Satarlarsa satsınlar, satamazlarsa geri getirsinler. Ticareti bilen herkes mallarımızı pazarlayacağı için mikroda Sermaye bizimle rekabet edemez.

3- O gün yönetim bize karşı idi. Şimdi ise Akevler’in organize ettiği siyasiler iktidarda. Onlar Akevler’in çalışmalarına katılmıyorlar ama iktidarda bizi gölgeleri ile koruyorlar. Bürokratlar artık bize saldıramıyor. Eskiden bürokratlar bizden olup iktidara birlikte direniyorduk. Şimdi Sermaye’nin ayarladığı bürokratların dışındaki bürokratlar ve iktidarlar bizimle beraberdirler. Bürokraside Sermaye paralelleri bizi sinsi sinsi köstekliyorlardı. Ama şimdi o bürokratlar tasfiye edilmediyse de takiyye yapmak zorunda oldukları için bize alenen karşı gelmemektedirler.

4- Birinci Akevler uygulamasında biz “Adil Düzen”i bilmiyorduk; biliyoruz zannediyorduk. Oysa biliyorduk ama yanlış biliyorduk. Yarım asırlık çalışmalarla bilgilerimiz arttı. Projeler ürettik. Muhasebelerimizi kuruyoruz...

İşte, bundan sonra tüm Türkiye halkı içinde İslâmiyet’e karşı olmayanların katılmaları ile yüz lojmanlı apartmanları yapmaya başlayacak, Allah’ın görevlendireceği resuller/başkanlar tarafından bu apartmanlar kurulacak ve bunlar işte bu ayete göre cihat yapacaklardır.

“Minhüm” denmektedir. Resul ortaklarını kendisi bulacaktır. Yani lojmanlarda oturup bodrum katında çalışacak ortakları bulacak, katların başkanlarını o atayacaktır. İşyerini o idare edecektir. Biz sadece üründen bir pay isteyeceğiz. Ürettiklerinden pay vereceklerdir. Kimse onların yönetimine karışmayacaktır.

Ayetleri manalandırırken biz böyle manalandırıyoruz. Bu ayet bize ne diyor deriz. Burada bizim sözleşmede istihsanla bulduğumuz hükmü Kur’an teyit ediyor. Lojmanlarda bina sahipleri değil binada çalışanlar oturacaklardır. Yönetim kendilerine ait olacaktır. Biz sadece kira payımızı alacağız. Başka bir öğrendiğimiz de şudur; biz ehli kıbleyi yani başını secdeye koyan herkesi apartmanımıza almaya hazırız, yeter ki oradaki resulle yani başkanla anlaşsın.

 فَكَذَّبُوهُ

FaKaüÜaBUvHu

“Onu tekzib ettiler”

Birbirine komşu on apartman yaptık. Apartmanı işleten kiracı geldi ve kiraya verdik, o da yüz ortak buldu ve faaliyete başladı. Böylece bir yerde ona yakın apartman oluştu.

İşte, Allah onların içinde birine ilham edecek ve içtihat yapıp bucak kooperatifini kuracaktır. Kurucularla bucak kooperatifini kuracaklardır. Onu tekzib edecekler ve bucak kooperatifinin kurulmasını önleyecekler. Oysa nerede bucak kooperatifi kurulmuşsa onların işleri iki misli iyi gidecektir. Dolayısıyla direnen kooperatifler elenecektir.

Bir başka tekzib ise; bucak kooperatifi kurulmuş, refah ve saadet içinde yaşarken küfredeceklerdir. İçlerinde bu oluşmaya karşı direnen kişiyi dışlayacaklar. Bucak içinden başka bucağa hicret edenler olacaktır. Demek ki buradaki ayette anlatılanlar kuruluşta olacak, bir de kurulup bucak yaşlandığı zaman olacaktır.

فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ

FaEaPaÜaHuMu eLGaÜAvBu

“Azab onları ahz etti”

Bundan önce “İzaka Ettirdi” demişti. Yani onları azab ahz etmemişti. Sadece azab onlara giydirilmiştir. Burada azab onları ahzetti. Helâk etti diyor. Yine Kur’an burada büyük azabdan önce uyarıcı küçük azabların geleceğini bildirmektedir.

15 Temmuz böyle küçük azabdır. AK Parti defalarca böyle küçük azablarla uyarıldı. Gülen de hapishaneye girdi, zulüm gördü.

15 Temmuz azab mıdır yoksa izaka mıdır?

Bana göre izakadır. Ne AK Parti’ye ne de Gülen Cemaati’ne yıkım olacak, birbirlerini ortadan kaldıramayacaklardır. Havf ve cu’ atlatılacak ama varlıkları ortadan kalkmayacak. Allah onlardan bir şey istemektedir: Artık Kur’an düzenine dönün. Artık Sermaye’nin peşinde olup şirk içinde olmayın. Allah’a güvenin, Sermaye’ye güvenmeyin. Allah’tan korkun, yönetimlerin zulmünden korkmayın.

Eğer bu ikazlara, bu izakalara da kulak vermezseniz AZABI BEKLEYİN…

وَهُمْ ظَالِمُونَ (113)

Va HuM JaLıMUvNa

“Onlar zalimler iken”

Bundan önce sun’ ettiklerinden onları havf ve cu’ izaka ettirilmiştir.

Burada zalim oldukları için azab gelmiştir.

Yanlış iş yaparsanız Allah size yanlış olduğunu göstermek için cu’ ve havfı izaka eder.

Şimdiye kadar AK Parti ve Cemaat yanlış iş yapıyorlardı. Allah onlara 15 Temmuz’u izaka ettirdi. Şimdi ise zulmetmeye başladılar, azab onlara gelecektir.

AK Parti zulümden vazgeçmelidir, Cemaat da artık Sermaye’nin maşası olmaktan vazgeçmelidir. Bunun için yönetimin Erdoğan’ı dinlemesi, Cemaat’in de Gülen’i dinlememesi gerekir. Mustafa Kemal, ‘Sultan esirdir, ona itaat etmek caiz değildir’ diye fetva çıkartmıştı. F. Gülen bugün esirdir, söylediklerinin şer’î hükmü yoktur.

Cemaat Türkiye’de yeni imam seçmelidir. O imam Akevler’in hakemliğini kabul etmeli ve Cemaat olarak tevbe etmelidirler. F. Gülen’e saldırma yerine esir olduğuna dayandırmalıdır. Yeni Cemaat haklarını talep etmelidir. Erdoğan da cumhurbaşkanı olarak emir vermeli ve zulmü durdurmalıdır.

فَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ حَلَالًا طَيِّبًا وَاشْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ إِنْ كُنْتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ(114)

FaKuLUv MinMAv RaÜaQaKuMu elLAHu XaLAvLan OayYıBan Va uŞKuRuv NıGMaTa elLAvHı EiN KuNTuM EiyYAvHu TaGBuDUvNa

“Allah’ın size tayyib helal olarak rızıklandırdıklarından ekledin. O’na ibadet ediyorsanız Allah’ın nimetine şükredin.”

Ayetleri artık bugüne göre yorumluyoruz. Bundan önce iki ayet getirmiştir. Allah’ın nimetlerine küfrettiler denmiştir.

AK Parti de Cemaat da Allah’ın büyük nimetlerine kavuştular. Her biri kendi faaliyetlerini artık “Adil Düzen”e göre yürütecek güce erişti. AK Parti devletin arazileri ile destekledi ve Cemaati zengin etti. Sonra iktidarı sağlamlaştırınca Sermaye’nin fitnesine kapılarak ışık evlerine el koydu. Dershaneleri okul yaptı. Dershanelerine el koydu. Okulları kapattı. Üniversitelere kayyum koydu. Kapanmalarına sebep oldular. Gazetedeki suçluları cezalandıracağına gazetelerini iflas ettirdi. Televizyonlarını felç etti. Bankalara el koydu. Bunlar Allah’ın nimetine küfürdür.

Hükümet de basınına, yayınına, bankasına, okullarına yurtlarına Sermaye’nin talimatı ile el koydu. Bu da Allah’ın nimetlerine küfürdür. Gerek AK Parti gerekse Cemaat 15 Temmuz ile Allah’ın havf ve cu’unu zevk ettiler.

Kur’an bunları anlattıktan sonra bize dönmekte, bizim ne yapacağımızı bize emretmektedir.

“Allah’ın size verdiği rızıktan eklediniz” diyor. Mefhumu muhalefetle başkasını ekletmeyin manası çıkar. Biz Hanefiler gibi mefhumu muhalefeti kabul etmediğimiz için buradaki emir sigasını hakiki manası ile anlıyor ve imkânlarımızı harcamamız gerektiğini anlıyoruz. Allah hepimize imkânlar verdi. Bu imkânları harcamamız gerekir. Artırdığımız zamanları “Adil Düzen” içinde değerlendirmemiz gerektiği gibi artırdığımız imkânları da “Adil Düzen” işletmelerinde değerlendireceğiz. Hayrettin Karaman zaruretten dolayı fetva vermektedir. Biz de bu fetvalara katılıyoruz, ancak şartımız var; kazandıklarınızdan ihtiyaçtan fazlasını “Adil Düzen” kooperatiflerinde değerlendirmelisiniz. Ya kurulmuş kooperatiflerden birine katılacaksınız yahut yeni kooperatif kuracaksınız.

Dikkat ederseniz biz zarureti asgari geçim şartına bağlamıyoruz. Fazla kazancın hayırda harcanmasını da önermiyoruz. Sadece kazanılan servetin “Adil Düzen” işletmelerinde değerlendirilmesini istiyoruz. Sermaye bundan da rahatsızdır. 

Bir Adil Düzenci dostumuza bir araştırmacıyı finanse etmesini istedik. O da kabul etti.  Sonra para yatırmadı. Fatura istedi, fatura kestik, yine yatırmadı! Yıllar sonra o bizi davet etti, ‘mali müşavirce sorun olarak görüldü’ dedi!

İşte bugün zengin olanlar böyledir. Sömürü desteği ile zengin oluyorlar. Sonra da size ortak bile olamıyorlar. Biz ancak halkla, ancak işçiyle iş yapacağız. Onlar ortak olacak. Eraziluna azîz olacaktır.

Helal ve tayyib olarak diyor.

“Helal” demek haksızlık yapmadan, başkasının haklarını çiğnemeden ekledeceğiz demektir. Şeriat hükümlerine uygun olarak rızkedeceğiz.

AK Parti Cemaat’e hazine yerlerini temlik etti. O yerlerin sahibi Türk milleti idi, o topraklar bütün milletin babaları ve dedelerinin düşmanlarımıza karşı savunmaları ile oluştu. Bütün vatandaşların vergisi ile o toprakların imarı yapılmaktadır. Bir cemaate tahsisi helal değildir. Cemaat’in bunu kabul etmesi de helal değildir. Akevler devletin hiçbir taşını karşılıksız almadı. Ortak etmek istedi. Bizden aldılar, cemaate verdiler. Faizli faizsiz kredi almadığımız gibi bağışları da kabul etmedik. Helal demek bu demektir.

“Tayyib” sağlıklı demektir. İçki ve domuz eti gibi zararlı olmayan şeyleri yiyin ve giyin demektir. Böylece hakiki necaset var, hükmi necaset var; ikisinden de uzak kalmamızı bu ayet emretmektedir.

Bugünkü hormonlu besinler haramdır. Seralar yapıp hormonsuz üretim yapmalıyız. Hapsedilmiş hareketsiz tavukların etleri ve yumurtaları tayyib değildir. Tüm üretim şeklini şeriata göre yapmak zorundayız.

Hayrettin Karaman’ın eksiği bu ikincisine yeteri kadar önem vermemesidir.

“Allah’ın nimetlerine şükredin” diyor. Allah’a şükretmiyoruz, nimetlerine şükrediyoruz. Bunun anlamı; Allah bize ne nimet verdiyse onu değerlendirmeliyiz. Göz vermişse görmeliyiz. Ayak vermişse yürümeliyiz. İlim vermişse kullanmalıyız. Bizi dinliyorlarsa söylemeliyiz. Paramız varsa stok etmeyeceğiz, değerlendireceğiz. Evimiz, arsamız varsa değerlendirmeliyiz.

Burada da kenz etmeyi yasaklamaktadır.

Varlıkları, bedeni ve sosyal imkânları değerlendirmemizi emretmektedir.

Eğer O’na ibadet ediyorsanız...

Günde en az 20 defa “Sana ibadet ediyoruz” diye söz veriyorsunuz. Eğer bu sözünüzde sadık iseniz, ibadet demek O’nun verdiği imkânları şeriat içinde değerlendirmek demektir.

فَكُلُوا

FaKuLUv

“Eklediniz”

Onlara yani AK Partililere ve Cemaat’e gelen havf ve cu’ ve bekledikleri azap hatırlatıldıktan sonra “Fe” harfi getirilerek neden Akevler’de “Adil Düzen” için çalışmamız gerektiğini bildirmektedir. Bizim başımıza da onlara gelenin ve geleceğin gelmemesi için bizim onlarla işbirliği yapıp tehlikeyi savmamız emredilmektedir. Bize “Adil Düzen” için tüm imkânları kullanarak çalışmamız emredilmektedir. Biz “Adil Düzen” için çalışınca onlar da kurtulmuş olacaklardır.

İçtihatta hata yaptılar. Dolayısıyla havf ve cu’ izaka edildiler.

Şimdi ise azabı beklemektedirler.

Allah bize diyor ki; siz onları o bataklıktan çıkaramazsınız ama siz bataklığın kurutulması için çalışabilirsiniz. Bataklık kuruduğu zaman onlar isterlerse batan bataklığa doğru giderler, isterlerse size doğru gelirler. Kararı onlar vereceklerdir.

Evet, biz yüz lojmanlı işyeri apartmanlarını yapacağız. Onlara, ‘gelin, burasını işletin’ diyeceğiz. Sermaye’ye faiz vereceğinize bize kira payı verin diyeceğiz. Gelecekler yahut küfürde ısrar edip eski işyerlerinde daha derin bataklığa daha büyük işletmelerle gidecekler.

“Ekletmek” tüketmek demektir. Beslenmek için de tüketirsiniz, üretmek için de tüketirsiniz. Eğer üretmek için tüketirseniz aynı zamanda şükretmiş olursunuz. Allah size 1000 lira verdi, siz 1500 liralık iş yaptınız; 500 liralık ürün şükür olur. Davud’un âline şükren amel ediniz deniyor; hepimiz onun âliyiz.

مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ

MinMAv RaÜaQaKuMu elLAHu

“Allah’ın size rızk ettiklerinden”

“Allah”ı burada topluluk olarak alabilirsiniz. Topluluk içinde kazandıklarınızdan tüketip harcayın diyor, hepsini harcayın demiyor. Size rızık olanları, rızık olarak artanı üretim için harcayın demektedir.

Biz şimdi bir üretim yapıyoruz. Bunu kendi başımıza üretmemiz mümkün değildir. Topluluğun toprağını, tohumunu, benzinini, ilacını kullandık. Bir de emek verdik. Verdiğimiz emek karşılığı besleneceğiz ama onun dışındakiler bize emanet verildi. Bunları da sen değerlendir deniyor. Aldığımız 100 liranın 30 lirasını ihtiyacımız için harcayacağız. Elimizdeki 70 lira bize emanettir. Onun sahibi değiliz. Onun otuzunu çocuklarımıza harcayacağız, kırkı ile üretim yapacağız. Allah’ın emir sigası bize bunu farz kılmaktadır.

Eğer parayı değerlendiremiyorsanız karz-ı hasen bankasına gidecek ve oraya yatıracaksınız, sizin yerinize başkası değerlendirecektir.

حَلَالًا طَيِّبًا

XaLAvLan OayYıBan

“Tayyib helal olarak”

Kur’an topluluk içinde özgür yaşayan insanlara inmiştir.

Roma hukuku anlayışında her şey haramdır. Ancak Roma kanunlarının gösterdiği şeyler meşrudur. Bu sebeple Roma hukukunda insanların hakları sayılmıştır.

İslâm hukukunda ise esasta her şey helaldir, ancak zararlı olan şeylerle başkalarına ait olanlar haramdır. Dolayısıyla fıkıhta helaller değil haramlar sayılır, görevler sayılır.

Bunların getirdiği haramlık da iki sebepledir; zararlı olmayacak, yararlı olacak, bir de başkalarının hakkı olmayacak.

وَاشْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ

Va uŞKuRuv NıGMaTa elLAvHi

“Ve Allah’ın nimetine şükredin”

Nimete şükretme demek onu değerlendirme demektir.

Allah bize ilim vermişse onu değerlendirmeliyiz, bunun için öğretmenlik ücrete tabi değildir. Allah bize servet vermişse onu değerlendirmeliyiz, zekât vermeliyiz. Allah bize sağlık vermişse onu değerlendirmeliyiz. Toplantılara katılmalıyız. Çevremiz varsa onu değerlendirmeliyiz. Hakkı güçlü kılmalıyız.  

Allah’ın nimeti aynı zamanda topluluğun nimetidir. Kimse topluluktan yararlanmadan yaşayamaz. O halde herkesin topluluğa borcu vardır. O borcunu ifa etmek için çalışmak gerekir. Malın israfı haram olduğu gibi zamanın israfı da haramdır. Kumar ve şans oyunları bunun için haramdır. Satranç gibi şansa dayanmayan oyunlar insanı eğittiği için helaldir.

إِنْ كُنْتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ (114)

EiN KuNTuM EiyYAvHu TaGBuDUvNa

“Eğer ona ibadet ediyorsanız.”

İbadet etme demek çalışmaya ayırdığın tüm zamanı yalnız O’nun emrine vermek demektir. Çocuğunuza baktığınız zaman O’nun işini yapmış olursunuz, çünkü O size böyle emretti. Verdiğiniz sözlerde duracaksınız, çünkü O emrediyor. Madem ki tüm vaktinizi O’na ayırdınız, başkasının işini yapmıyorsunuz, o halde verilen nimetleri de yerli yerinde kullanın.

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
04.12.2016
07:25


ADİL DÜZEN 891

“ADİL DÜZEN” III. BİNYIL MEDENİYETİ PROJESİDİR

BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)

Haftalık Seminer Dergisi; 891. Hafta - 03 Aralık 2016 - Fiyatı: www.akevler.orga tıklamak!

BU DERGİYİ HER HAFTA OKUTABİLİR.. ÇOĞALTABİLİR.. DAĞITABİLİRSİNİZ...

“ADİL DÜZEN” UYGULAMALARI YAPMAK İÇİN BİZLERE DANIŞABİLİRSİNİZ...

 

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 891. SEMİNER

“HİÇ BİLENLER İLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?”      (KUR’AN; Zümer Sûresi, 39/9)

İ L İ M  TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.”      (Hadis)

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİ,  Zafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA / İSTANBUL    Tel: (0212) 452 76 51

Tefsir Seminer Notları Yenibosna’da Cumartesi akşamları okunup tartışılmaktadır.

GAYEMİZ: Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada “OKUNMASI, ANLAŞILMASI VE UYGULANMASI”DIR.     -     ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI  

 

***

 

*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ/YORUMLARI

Kur’an Ekonomisi

Gülenci Kurmaylara

Süleyman KARAGÜLLE

 

***

 

*SEBÎLU’R-REŞÂD” / MAKALELER

AB, ABD, ŞİÖ vs’yi bırak; ADİL DÜZEN’e bak!

http://www.tv5.com.tr/medyamizin-bugunku-durumu---mustafa-gecer-resat-nuri-erol-_pri672.html

Reşat Nuri EROL

 

***

 

NAHL SÛRESİ - 23. Hafta

 أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

أَتَى أَمْرُ اللَّهِ فَلَا تَسْتَعْجِلُوهُ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ (1) يُنَزِّلُ الْمَلَائِكَةَ بِالرُّوحِ مِنْ أَمْرِهِ عَلَى مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ أَنْ أَنْذِرُوا أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاتَّقُونِ (2) خَلَقَ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ تَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ (3) خَلَقَ الْإِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُبِينٌ (4) وَالْأَنْعَامَ خَلَقَهَا لَكُمْ فِيهَا دِفْءٌ وَمَنَافِعُ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ (5) وَلَكُمْ فِيهَا جَمَالٌ حِينَ تُرِيحُونَ وَحِينَ تَسْرَحُونَ (6) وَتَحْمِلُ أَثْقَالَكُمْ إِلَى بَلَدٍ لَمْ تَكُونُوا بَالِغِيهِ إِلَّا بِشِقِّ الْأَنْفُسِ إِنَّ رَبَّكُمْ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ (7) وَالْخَيْلَ وَالْبِغَالَ وَالْحَمِيرَ لِتَرْكَبُوهَا وَزِينَةً وَيَخْلُقُ مَا لَا تَعْلَمُونَ (8) وَعَلَى اللَّهِ قَصْدُ السَّبِيلِ وَمِنْهَا جَائِرٌ وَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ (9) هُوَ الَّذِي أَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ فِيهِ تُسِيمُونَ (10) يُنْبِتُ لَكُمْ بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخِيلَ وَالْأَعْنَابَ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ (11) وَسَخَّرَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِأَمْرِهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ (12) 




Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3458 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2651 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2619 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 2140 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2520 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2532 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2275 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 2165 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 2164 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2570 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2472 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1977 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2337 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2280 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2416 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2416 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 2248 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2434 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2389 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2609 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2427 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 3030 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2663 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2977 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2660 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2738 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2944 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 3125 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 3014 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3414 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5466 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3537 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 3066 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3853 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3702 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3413 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3862 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3826 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 4100 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4612 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 3008 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 3105 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3959 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3813 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2841 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2934 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3943 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 7704 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5587 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 4166 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3566 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3711 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4726 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 4434 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4731 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4654 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4806 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4543 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3388 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4466 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3614 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 5159 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3843 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 5138 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 4998 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4926 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3526 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3471 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3685 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 5145 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 4198 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 5409 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 4080 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 5260 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4409 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4421 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4563 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4760 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 5310 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 4112 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 5256 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4516 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3836 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4373 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4579 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 4106 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 4089 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 4078 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4537 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5639 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9801 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1039
Nur Suresi Tefsiri 32-34. Ayetler
23.11.2019 4638 Okunma
1 Yorum 24.11.2019 08:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1038
Nur Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
16.11.2019 3692 Okunma
1 Yorum 19.11.2019 12:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1037
Nur Suresi Tefsiri 27-29. Ayetler
9.11.2019 3849 Okunma
1 Yorum 10.11.2019 05:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1036
Nur Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
2.11.2019 3353 Okunma
1 Yorum 03.11.2019 07:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1035
Nur Suresi Tefsiri 19-22. Ayetler
26.10.2019 3376 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1034
Nur Suresi Tefsiri 12-18. Ayetler
19.10.2019 3737 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5693 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1032
Nur Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
5.10.2019 4241 Okunma
1 Yorum 06.10.2019 23:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1031
Müminun Suresi Tefsiri 111-118. Ayetler
28.09.2019 3439 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:50


© 2025 - Akevler