Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 465
ZUHRUF SÛRESİ TEFSİRİ 48-53.AYETLER
28.06.2008
1167 Okunma, 0 Yorum

ADİL DÜZEN 465 

“BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/ AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)

“ADİL DÜZEN BİR PARTİNİN DEĞİL, İNSANLIĞIN DÜZENİDİR.” S. KARAGÜLLE

Haftalık Seminer Dergisi             28 Haziran 2008                        Fiyatı: www.akevler.org’a tıklamak!

BU DERGİYİ HER HAFTA OKUTABİLİR... ÇOĞALTABİLİR... DAĞITABİLİRSİNİZ...

 

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 465. SEMİNER

“HİÇ BİLENLER İLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?” (KUR’AN; Zümer Sûresi, 39/9)

İ L İ M  TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.” (Hadis)

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİZafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA/ İSTANBUL       Tel: (0212) 452 76 51

Bu dersin tamamı Yenibosna’da C.tesi günü 18.00–21.00 saatleri arasında okunacak ve tartışılacaktır...

 

-DEĞERLİ ADİL DÜZEN ÇALIŞANI; BUGÜN ALLAH İÇİN YANİ ADİL DÜZEN İÇİN NE YAPTIN? BU HAFTA KAÇ KİŞİYE TEBLİĞ YAPTIN?-

Gayemiz ve Hedefimiz; Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada okunması, değerlendirilmesi, anlaşılması ve uygulanmasıdır.    Süleyman KARAGÜLLE, Reşat Nuri EROL

***

 

*İŞLETME SEMİNERLERİ; 19. SEMİNER

İŞLETME VE ORGANİZASYON

***

 

*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ / YORUMLARI;

İSTİKRAR!?. İSTİKRAR!?.

TEHLİKE… TEHLİKE… TEHLİKE…

***

 

ZUHRUF SÛRESİ TEFSİRİ - VIII. Hafta

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

وَمَا نُرِيهِمْ مِنْ آيَةٍ إِلَّا هِيَ أَكْبَرُ مِنْ أُخْتِهَا وَأَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ(48) وَقَالُوا يَاأَيُّهَا السَّاحِرُ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَ إِنَّنَا لَمُهْتَدُونَ(49) فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمْ الْعَذَابَ إِذَا هُمْ يَنكُثُونَ(50) وَنَادَى فِرْعَوْنُ فِي قَوْمِهِ قَالَ يَاقَوْمِ أَلَيْسَ لِي مُلْكُ مِصْرَ وَهَذِهِ الْأَنْهَارُ تَجْرِي مِنْ تَحْتِي أَفَلَا تُبْصِرُونَ(51) أَمْ أَنَا خَيْرٌ مِنْ هَذَا الَّذِي هُوَ مَهِينٌ وَلَا يَكَادُ يُبِينُ(52) فَلَوْلَا أُلْقِيَ عَلَيْهِ أَسْوِرَةٌ مِنْ ذَهَبٍ أَوْ جَاءَ مَعَهُ الْمَلَائِكَةُ مُقْتَرِنِينَ(53)

 

وَمَا نُرِيهِمْ مِنْ آيَةٍ (Va MAv NUvRıHıM MıN AYaTin)  

“Onlara bir ayet irae etmeyiz ki uhtinden büyük olmasın.”

Buradaki “Ve” hâl vavıdır. Gülenlerin hâlini anlatmaktadır. Oysa biz gönderdiğimiz her âyeti diğerlerinden daha büyük saydık. Durum böyle iken gülmektedirler. Gülenler kimlerdi? Firavun ve melei.

Bir topluluktakilerin yüzde 90’ı iktidara tâbidirler. Bunlar müslim olurlar, onların iddiaları yoktur. Huzur ve sükun içinde yaşamak isterler. Yüzde 5’i ise fitne halkıdır. Halkı sömürmek isterler. Kendileri için ne gerekiyorsa onu yaparlar.

İçinde yaşamakta olduğumuz bu günleri ele alalım.

Atanmış bir baş savcı Türkiye devletini devirmeye kalkıştı... Anayasa ekseriyetine ulaşmış bir partiyi kapatmaya kalkıştı... Hükümeti ve başbakanı suçlamaya kalkıştı... Bu yetmedi, cumhurbaşkanı aleyhine de dava açtı... Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin buna karşı refleks göstermesi gerekirken, inlemekten başka hiçbir mukabele göstermedi.

Anayasa Mahkemesi daha korkunç bir şey yaptı. “Davaya bakmam yetkim yoktur, dokunulmazlıkları olanları ben muhakeme edemem” demesi gerekirken, Cumhurbaşkanını bile muhakeme etmeye kalkıştı! Çok geçmedi, Anayasa Mahkemesi kendisini meclisin üstünde görerek Anayasayı usulden denetlemeye kalkıştı; hem de hiçbir ilgisi olmayan gerekçelerle. Gelecekte tarihçiler Allah’a inanmayanların adil yargılama sistemlerinin ne olacağını çok açık bir şekilde görecek ve inananlara ibret örneklerini sunacaklardır.

Geçmişte olan olayların hepsi birer âyettir.

Bu anayasa ile ülkenin idare edilemeyeceği açıktır. AK Parti şaşkına uğramış, düşünme melekesini kaybetmiştir. Ama aynı şaşkınlık CHP’de de görülüyor. Deniz Baykal ne yapacağını bilemez halde, kurulmuş plak gibi yargı üstünlüğünden dem vuruyor.

Yargı üstünlüğü demek hukuk üstünlüğü demektir, hakim üstünlüğü demektir. Belki verdiği kararlara uyulur. Diyelim ki AK Parti kapatılır. Diyelim ki Anayasanın iptal kararı geçerli sayılır. Hukuk devletinin gereği budur. Ama bundan sonra yargının devleti emrine alarak yargı diktatörlüğüne gitmesine izin verilmez. Yargı bağımsız, tarafsız, etkin ve saygın hâle getirilir. Onun yetkileri daha da artırılır. Ancak bunun için yargı atanmış hakimlerden değil, hakemlerden oluşmalıdır, yani diplomalı ve ehliyetli olmalıdır. Sonra hakemler demokratik yoldan atanmalı, ya halk seçmeli ya da meclis seçmelidir. O davaya bakacak hakemlerden birini bir taraf, diğerini diğer taraf seçmeli, baş hakemi hakemler seçmelidir. Bunların kararı kesin olmalı ve uygulanmalıdır. Böyle bir yargının kararına herkes uymak zorundadır. İşte şeriatın kestiği bu parmak acımaz.

Yoksa, kendisinin seçilmesi de meşru olmayan -çünkü istifa etmeden seçilmişti- bir başkanın seçtiği hakimlerin kararlarına nasıl meşru gözüyle bakılabilir. Onu devlet başkanı yapan meclisteki partiler halk tarafından tasfiye edilmişti. Karara uyulmalıdır ama tedbir alınmalıdır. Kasten anayasayı tağyir etmeye kalkıştıkları için de adil mahkemede yargılanmalıdırlar. Suç işlemişlerse asılmalıdırlar.  

Bütün bu olanlardan sonra AK Parti’nin, CHP’nin, onun kuyruğuna takılmış DSP’nin ve MHP’nin, DTP’nin gereğini yapması gerekirken; bu olaylar asla onlara ders olmamakta, sadece inlemektedirler!..

İşte Hazreti Musa peygamberin Mısır’daki uyarıları da böyle olmuş, Firavun cereyan eden olaylardan asla ders almamıştır.

Biz bunları söylerken bu düzenin gitmeyeceğini, “Adil Düzen” gelmedikçe, Allah’a inanmış insanlar yönetimi ele almadıkça işlerin düzgün gitmeyeceğini biliyor ve beş yıldır AK Parti’yi uyarıyorduk. Şimdi bu olaylar bizi sevindirmelidir. Ama biz sevinmiyor; AK Parti’den ve Halk Parti’den daha çok onlar için üzülüyoruz.

Hele Cumhuriyet Halk Partisi trajedi denilecek işler yapıyor. Hangi akılla hareket ediyor? Amerikalılarla arası iyi değil, onu getirmezler. Ordu ile arası iyi değil, onu getirmezler. Adı Halk Partisi ama halka saldırmaktadır. İktidar ettiği partinin gayri meşru yoldan gitmesi için çırpınmakta, millete ise saldırmaktadır. Peki, onu kim iktidar edecek, 11 hakim mi?!. Genel başkan Deniz Baykal’ın bizzat kendisi hukukçudur, bu kadar basit şeyi nasıl düşünemiyor?!. Gerçekten yapılanlara bizim de aklımız ermiyor ve bu durum karşısında diyoruz k; demek Allah insanların aklını işte böyle başlarından  alıveriyor...

إِلَّا هِيَ أَكْبَرُ مِنْ أُخْتِهَا  (EilLAv HıYa EaKBaRu MiN EuPTıHAv) 

“O uhtinden daha ekber idi.”

Burada çok önemli hususlara dikkat çekmektedir. Dikkat edilmesi gereken nokta âyetlerin uht/kardeş olmasıdır.

Eh” deveyi merada bağlamak için bir ip gerilir ve ipe halka geçirilir. Halkaya ip bağlanır ve deve de ona bağlanır. Deve ip üzerinden gidip gelir ve olabildiğince çayırda otlar. İşte bu ipin bağlandığı iki kazıktan her birine “eh” denmektedir. Bir anneden doğan çocuklara da “eh” denir. Âyetlerin de kardeşler olduğu ifade edilir, böylece “âyât” olur. Âyetler aynı şeyi kanıtlar ama başka başka yönden ehtirler.

Âyet” kelimesi yol üzerine konan taşlardır. Kilometre taşlarıdır. Bayraktır. Yüksek tepedir. Kuledir. Yani bir kimsenin gideceği yeri bulması için gereken bilgiyi veren her şey âyettir.

Topluluklar doğar, büyür, gelişir, yaşlanır ve ölürler. Medeniyetler de böyledir.

II. bin yıl uygarlığı ömrünü doldurmuştur.

Şimdi III. bin yıl uygarlığına gitmekteyiz.

Yaşlanmış insanı yaşatmanız mümkün değildir. Elbette onu biz öldürmeyeceğiz. Ama öldükten sonra, hattâ ölmeden onun işlerini kimler görecek, onu belirlememiz gerekir. İnsanın sağlığı bozulacaksa önce başı ağrır, ateşi yükselir, öksürür. Tedbir almazsa hasta olur, yataklara düşer. Daha da tedbir almazsa ölür.

Hava önce bulutlanır, sonra yağmur yağar. Her olaydan önce o olayı uyaran bir olay gelir. Rüya bunlardan biridir. Böylece bizim tedbir almamız sağlanır. Zelzele aniden geldiği için en tehlikeli afet sayılmaktadır.

Yaşlanıp ortadan kalkacak uygarlığın habercileri de sosyal sıkıntılardır.

Bugün ne gibi sıkıntılarımız vardır, insanlık hangi sıkıntıları yaşıyor?

İşsizlik sıkıntısı vardır. İş sorunu çözülse bile sosyal güvenlik sorunu çözülemediği için aş sorunu vardır. Tekel merkezi yönetimin emrindeki basın ve yayın bizi şaşkına çevirmiş, gözlerimizi kör, kulaklarımızı sağır kılmıştır. Doğru haber alamıyoruz. Beynimiz bâtıl basın tarafından yıkanıyor, düşünemez hâle geliyoruz. En kötü tarafı; yıllarca süren davalar artık devletin varlığını yararlı olmaktan çıkarıp zararlı hâle getirmiştir. Halk artık devleti yaşatmak için değil, devleti yıkmak için çalışıyor. Çünkü o devlet artık ona yük olmaya başlamıştır. Bu böyle devam edemez. Bu sebepledir ki gerek dünyada gerekse Türkiye’de her gün rakamlar kötüye gitmektedir.

Biz askerin müdahalesinden hoşlanmıyorduk.

Şimdi meçhul güçler müdahale ediyor.

Neden?

Çünkü olanlardan ve olaylardan ders almadık. Allah anayasa ekseriyetini bize verdi. Allah askerleri bizim yanımıza getirdi. ABD bizimle iyi geçinmeye başladı. Papalık ve AB parlamentosu artık bizimle düşmanlığı kesti. ABD kendi derdine düştü, artık bizimle uğraşamıyor. 1 Mart tezkeresinden sonra Fransa, Almanya, Rusya ve Çin yanımızda yer aldı. Allah bu kadar geniş imkanları bize bahşetti.

Biz ne yaptık?

Gömlek çıkarmakla meşgul olduk!

Biz ne yaptık?

Zinayı kutsallaştırdık?

Biz ne yaptık?

KİT’leri satmakla uğraştık!

Biz ne yaptık?

Zulme boyun eğdik, asla tedbir düşünmedik.

İşte bugün tattığımız azab budur. Bu azaplar ardı ardına gelir. Her biri eskisinden daha şiddetli olur. Uyarılarla işin halli istenir.

Mekkeliler ne yaptılar?

Sonunda teslim oldular da böylece helakten kurtuldular.

وَأَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ (Va EaPaÜNAvHuM Bi eLGaÜABi)  

“Ve onları azap ile ahzettik.”

Türkiye tarihini ele alalım. 1900’lardan öncekiler orada kalmıştır. Asrımızı ele alalım.

Sultan Abdülhamit iktidardadır. Kurduğu okullar ve fakülteler meyve vermiş, Türkiye artık uyanmıştır. Abdülhamit’in hatası var, medrese ile mektep ayrı ele alınmış. Medresedekiler hâlâ aciz ve beceriksiz; konuşuyor ama bir şey yapmıyor. Mekteptekiler de İslâmiyet’ten cahil; nasıl yapacaklarını biliyor ama ne yapacaklarını bilmiyor. Abdülhamit’e göre bunlar anlaşacak ve sonunda medresedekiler ne yapacaklarına karar verecek, mekteptekilere nasıl yapılacağını göstertecekti.

Sorun çözülmedi ve medrese ile mektep birbirine düşman kesildi. Osmanlı Devleti yıkıldı. Bugünkü İran’da aynı şey vardır, henüz medrese-mektep uzlaşması sağlanamamıştır. Mustafa Kemal buna son vermek için tevhidi tedrisat kanununu getirdi ama sorun çözülmedi.

İşte 20. yüzyılda çektiklerimiz hep bu medrese-mektep çatışması sebebiyledir.  

“Adil Düzen” bu çatışmayı kaldırma düzenidir. Milli Görüşçüler ve Gülenciler buna temelden el atmışlardır. Akevler Ekolü bunun çalışmasını yapmaktadır.

Allah azaplar ile bizi uyarmaktadır...

لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ (LaGalLaHuM YaRCıGUvNa)  

“Belki rücu’ ederler diye.”

1908’de Meşrutiyet ilan edildi. Bu çatışma, medrese-mektep çatışması son bulmadı. Osmanlı İmparatorluğu yıkıldı. Halk biraz akıllandı, müsbet ilimci bir zihniyet savaşı kazandı. Ne var ki sonra devam edemedi. Yine tevhidi tedrisatla ilmin kapıları kapandı, hâlâ açılmadı. 1950’lerde  rahatlıklar geldi gibi oldu ama o  da CHP’yi arattı.

İşte bu böyle devam etmekte, Allah kendi âyetlerini göstermektedir.

En büyük âyet “Adil Düzen”dir, Kur’an’ın çağımızın sorunlarını çözmesidir. Akevler Ekolü bu hususta çalışmaya devam etmektedir.

CHP din düşmanlığı yaptığı için yanımızda değildir. DYP ve ANAP ise sömürü sermayesinin emrinde olduğu için bizimle temas bile kuramıyor. MHP başlangıçta İslâm’ın karşıtı çatışma içinde idi. Zamanla İslâm çizgisine geldi. En çok bizimle beraber çalışabilecek kimselerdir ama oranın yönetim kadrosunu da sömürü sermayesi işgal etmiştir. Bizden uzak durmaktadırlar.

Saadet Partisi iki gruptan oluşuyor. Biri çok samimi ama tutucu. Kendi akıllarınca biz dini bozuyoruz. Güya dini korumak için bizden kaçıyorlar, bizi dışlıyorlar. Bunlar samimidirler. Kendileriyle ilgiyi kesmemeliyiz. Onlara gerçekleri anlatmalıyız. Gerçek İslâmiyet’i öğrenmelidirler. Zamanla bu iş böyle çözülüyor. Saadet Partisi devre dışı olsa da “Adil Düzen”i o kadro getirecektir.

Asıl sorun AK Parti’dedir. AK Parti kadrosu, bu kadro ANAP’vari bir kadro ve partidir. AK Parti ANAP’tan daha çok adil düzene yakındır ama Kur’an’a kulak vereceğine Batı’ya kulak vermektedir. Yıkılması mukadderdir. Ama daha İslâmî parti gelecektir.  

Rücu’ ederler diye azap ile azaplandırırız.

Bu âyet bize açıkça şunu öğretiyor. Eğer sizin başınıza bir şey geliyorsa bilin ki eksiğiniz ve hatanız var, o sebeple geliyor...  

وَقَالُوا يَاأَيُّهَا السَّاحِرُ (Va QAvLUv YAv EyYuHa elSAXıRu) 

“Ey sahir dediler.”

Diyenler kimlerdir? Firavun ve melei Hazreti Musa’yı muhatap almışlardı. Sıkışınca Hazreti Musa’dan yardım istemişlerdi. Bu sebeple Hazreti Musa Mısır’da 20 sene kalabilmişti. Hazreti Nuh’un oğlu ise ‘gemiye bin’ dendiği halde binmemiş, boğulup gitmişti.

Bugünün meclisi, hükümeti, devlet başkanı, genelkurmay bir gün “Adil Düzen”in çözümlerine ‘evet’ diyeceklerdir. Yine bunu Allah’ın gönderdiği şeriat olarak kabul etmeyecek ama başka çare bulamadıkları zaman ‘peki, sizin dediğiniz olsun’ diye kabul etmek zorunda kalacaklar…  

Bu kabulden bunların bu işte kalabilmesi için bizim şunları yapmamız gerekecektir.

a)      Önce “Adil Düzen”i çok iyi öğrenmemiz ve uygulayacak hâle gelmemiz gerekmektedir. Bundan önceki uygulamalarımızdaki başarısızlık kesin olarak bilgisizlikten gelmektedir.

b)     Ondan sonra Adil Düzen işletmesini mutlaka kurmamız gerekmektedir. Yenibosna’daki market faaliyete geçmelidir. Yılmamalısınız; zararlar olabilir, aksamalar olabilir ama yılmamalısınız. ‘Yılmamalısınız’ dedim; ben olmayabilirim. Mutlaka bu marketi faaliyete geçireceksiniz. Gelecekte bugünkü oluşumları anlatırken İzmir Akevler uygulaması ile İstanbul Yenibosna Akevler uygulaması temel ilk araştırma konusu olacaktır. Akevler Yenibosna Marketi teşebbüsünü başardıksa, o zaman çağımızdaki uygarlığın temelini biz atmış olacağız. Yoksa biz değil başkaları atacaktır demektir.

c)      Uygulamadan sonra mutlaka bunu anlatacak yol bulmalıyız. 1) Bir dergi çıkarıp orada yaptıklarımızı anlatmalıyız. 2) Örnek marketi yaygınlaştırarak her tarafta “Adil Düzen”i insanların gözlerine sokmalıyız. 3) Tebliğ partisini kurup insanlara oradan tebliğ yapmalıyız. 4) Diğer partilerle uzlaşıp iktidar olmalı ve bütün dünyaya bu tebliği götürmeliyiz.

ادْعُ لَنَا رَبَّكَ (EuDGu LaNAv RabBaKa)  

“Rabb’ine bizim için dua et.”

“Rabb’imize” demiyorlar, “Rabb’ine” diyorlar. Hâlâ inanmamışlardır. Allah’a değil de elçiye inanıyorlar. Devlete değil de memura inanıyorlar. Bizim anlattıklarımızı bizim sözler kabul ediyorlar. Allah’ın kitabına değil şahsımıza karşı saygıları doğuyor...

 O zaman da Firavun ve melei öyle yapmıştı. Oysa biz birer hiçiz. Bizim gücümüz Rabb’imizin sözcüsü olmamızdan ileri gelmektedir. O benim Rabb’im olduğu kadar hepimizin Rabb’idir; onların da Rabb’idir. Şeytanın Rabb’i de O’dur.

Biz sizi bizim fikirlerimize ve düşüncelerimize davet etmiyoruz. Biz sizi ilmin verilerine davet ediyoruz. Bize değil, üç kere üçün dokuz ettiğine inanın diyoruz. Kur’an da ona davet ediyor. Kur’an üç kere üçün dokuz ettiğini öğretiyor. İslâm dini ile diğer dinler arasındaki fark budur. Onlar ilmi kendilerine uyduruyor. Kur’an insanları ilme tabi kılıyor. Allah yeryüzünde sosyal ve doğa kanunları ile ortaya çıkar. Bizim başka türlü ona ulaşmamız mümkün değildir. Allah da bize doğa kanunları dışında bir şey yapmaz. O halde Allah’a inanmak demek, sosyal ve doğa kanunlarına inanmak demektir. Şirk ise bunlara inanmamak demektir. Bâtıl dinler ilme inanmayan dinlerdir. Hak ile bâtıl bir değildir. Bâtıl dinleri hak din gibi görmek yanlıştır. Bununla beraber dinde zorlama olmadığı için bâtıl dinerin de yaşama hakları vardır. Ama bâtıl ile hak bir değildir. Müsbet ilmin verilerini kabul etmeyen kimselerin İslâm düzeninde yaşama  hakları vardır ama yönetme hakları yoktur.

بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَ (BiMAv GAHiDa GıNDaKa)  

“İndinde ahd ettiğini Rabb’inden iste.”

Rab Musa’ya ahd etmiş yani eğer kötülüklerden vazgeçerlerse onlara iyilik edeceğini ahdetmiş, azabı kaldıracağını ahdetmiş. Onu iste diyorlar. Allah ne diyor?

Türkiye nasıl kurtulur, AK Parti nasıl kurtulur?

a)        Önce Hakka teslim olacaklardır. Hak ne istiyorsa biz ona kayıtsız şartsız uyacağız diyecekler. Bakkaldan 15 kilo patates aldın, 5’er liradan 75 lira eder. Bu haktır. Sen 60 vermek istiyorsun, bu bâtıldır. O 80 istiyor, o da bâtıldır. Hak olan 75 liradır. Eğer çıkan hesaba razı isen işte sen hakkı kabul ediyorsun demektir. Başörtüsü meselesini gelin müsbet ilme göre çözelim diyoruz. Çok açık ve 5*15 kadar basittir. Herkes başkasına zarar vermediği işi yapmakta serbest olsun. Zararlı olduğunu iddia eden ispatlasın. Başörtüsünün zararı varsa iddia eden ispatlamalıdır. Bu ispat hakemlerden oluşmuş heyetçe tesbit edilecektir.

b)        Zararlı olduğu ispat edilirse zararsız çözüm aranmalıdır. Herkes başını örtebilir. Herkes başını açabilir. Böyle cebrilik sağlanabilir. Bunun çözümü de şöyle yapılır. Doğal olan nedir? Örtmek mi, açmak mı? Giyinmek mi asıldır, çıplak olmak mı asıldır? Bunu da belirleyecek olan yine sosyal ve doğal kanunlardır. Sorunu yine hakemler çözecektir.

c)        Varsayalım ki sorun çözülemedi, asıl olan bulunamadı. O zaman yerleri ayırırız. İsteyenler başı örtülü yerlerde yaşarlar, isteyenler başı açık yerlerde yaşarlar. O zaman hicret serbestliği içine girmiş oluruz.

d)       Bunların hiçbirisi olamıyorsa, o zaman yöneticilerin kararı ile istenen yapılır. Hakemler bu hususta karar vermezler. Çünkü bu onların yetkileri dışındadır. Yönetim kararı Batı demokrasisinde ekseriyet sistemiyle, İslâmiyet’te ise ortak hakem yoluyla alınmaktadır.  

Bunlar buna geliyorlar mı?

Hayır!

Bunlar diyorlar ki; bizim istediğimiz olmazsa devlet yıkılsın, demokrasi gitsin!..

Deniz Baykal da bunlara şakşakçılık yapıyor!..

Biz sizden ilme ve hakemlerin kararlarına teslim olmanızdan başka bir şey istemiyoruz. Kendinizi güçlü zannediyor, istediğiniz zulmü yapıyorsunuz. Ama geçmişe bakın, hep siz mağlup oldunuz. Meşrutiyetten sonra devleti yıktınız ama Cumhuriyeti kurduk. Cumhuriyete saldırdınız ama sonra demokrasiyi kurduk. Demokrasiye saldırıyorsunuz, çünkü “Adil Düzen”i kuracağız. Bizim istediğimiz helâk olmamanız, sizin de gemiye binmenizdir. Yoksa “Adil Düzen” isteseniz de istemeseniz de gelecektir. Bizim ölmemiz ise asla tasa değildir. Çünkü biz o dünyada yaşayacağımıza ve ameli salih yaparsak cennete gideceğimize bu dünyada kalacağımızdan çok çok inanıyoruz. Ben kalan ömrümü nasıl geçireceğimi değil, öldükten sonra cennete nasıl gideceğimi düşünürüm. Siz inanmıyorsunuz ve bu dünyanızı da cehennem yapıyorsunuz. Hangi mantıkla bunu yapıyorsunuz?!.

إِنَّنَا لَمُهْتَدُونَ (EinNAv LaMuHTaDUNa)  “Biz muhtediyiz.”

Yani eğer vaat ettiği azabı kaldırsa biz artık doğru yolda olacağız.

Türkiye’deki olaylar hep böyle cereyan ediyor.

Meşrutiyet ilan edildi. İslâm uleması Meşrutiyet’ten ileri bir çözüm getirdi mi? Hayır.

Devlet yıkıldı. Cumhuriyet ilan edildi. İslâm uleması bugünkü uygarlığın üstünde bir çözüm getirdi mi? Hayır.

Türkiye inkılaplar altında ezildi. Demokrasi geldi. Başka bir çözüm var mı? Hayır.

Nereye geldik? Anayasa ekseriyetine. Dinlediler mi? Hayır.

Şimdi nerdeyiz? Korkunç saldırı ile karşı karşıya. İktidar ederler ama sonra uymazlar.

فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمْ الْعَذَابَ (FaLamMAv KaŞaFNA GaNHuMu eLGAÜaBa)  

“Onlardan azabı keşfettiğimizde.”

Firavun melei Hazreti Musa’nın gösterdiği âyetlere karşı direniyorlar. Direnince kendilerine sıkıntılar geliyor. Tevrat’ta ve Kur’an’da anlatılan felaketler vardır. Bu âfetler üzerinde fazlaca durmuş değilim. Tevrat’ın ve Kur’an’ın bunlarla ilgili âyetleri üzerinde durulup çözülmelidir. Mısır tarihçilerinin bu hususta neler söylediklerini bilmiyoruz.

Sıkışınca, başka çare bulamayınca, Hazreti Musa’ya başvurmakta ve artık sözünü dinleyeceklerini söylemektedirler. Allah da onlardan bunu kaldırdı. Allah kaldırdı ama ondan sonra tekrar eski havalarına döndüler.

Günümüzdeki olaylar da budur. İstiklâl Savaşı’nı kazandık ama yöneticilerimiz gerisin geriye döndüler Batı’yı tanrı edindiler. Batılılaşmayı kutsal hâle getirdiler. Halkı yıllarca zulüm içinde yaşattılar. Demokrat Parti geldi. Rahatlayacaklarına daha beter durumlarla karşılaşıldı. “Adil Düzen” söylemi geldi, rahatlık başladı ama yine eskisine döndüler!..  

Tarih böyledir. Sıkıştıkları zaman evet derler. Rahatlığa kavuşunca unuturlar.

إِذَا هُمْ يَنكُثُونَ   “O zaman nuksettiler.”

Neks etmek” yumağın dağılmasıdır, yapılanları bozmaktır. Gerisin geriye çökmek anlamına geliri.

Şimdi bizim muhatabımız iki grup insandır.

1- Bunlardan bir grup Kur’an’ı Allah kelamı kabul etmektedirler. Bunların Kur’an’a saygısı bizim saygımızı kadardır. Bununla beraber bu grup insanlar dalalettedir. Çünkü bunlar Kur’an’a sadece ibadet kitabı olarak bakıyorlar. Kur’an’ın bir hidayet olduğunu asla düşünmüyorlar.

Örnek olarak AK Parti’yi ele alalım. Milletvekillerinin çoğu namaz kılar. Kur’an’a olan saygıları belki bizden fazladır. Abdestsiz ona dokunmazlar. Şimdi en büyük musibete uğramışlardır. Kur’an’ı açıp da acaba ne diyor diye sormaları gerekmez mi? Bu musibetin nasıl giderileceğini Allah’tan istemeli değil midirler? Bunun için ne yapacak? Bir araştırma heyeti kurulacak. Bunlar çözüm yolunu arayacak. Kur’an’dan öğrenmek isteyecek. Ülkede kim Kur’an’dan bir şey bulmuşsa gelsin dinleyelim diyecekler. İsteyenler gidip Kur’an sizi böyle kurtaracaktır diye çözümler götürecek. Mesela biz bunu yapmaya hazırız. Ama böyle bir şeyi aklına getiren var mıdır? Biz görüşmek istiyoruz. Bu şimdi Kur’an’dan bahseder diye görüşmüyorlar. Bunlar nasıl mü’minlerdir? Gerçekten anlamak mümkün değildir.

Bunlar da iki gruba ayrılırlar.

a) Bunların bir kısmı Kur’an’ın getirdiği hükümlerin 1400 yıl önceye ait olduğunu, şimdi uygulanmasının mümkün olmadığını ileri sürmekte, biz aklımızla çözüm yolları buluruz, bu bize yeterlidir demektedirler. AK Parti zihniyeti budur. Bunlar laikliği küfür sayarlar ama Allah’ı da 1400 sene evvel ölmüş kabul ederler. Günün meselelerini O’nun kelamı olduğuna inandıkları Kur’an’a sormazlar.

b) İkinci grup ise Saaadetçilerdir. Bunlar Kur’an’ın hükümlerine göre bugünkü işleri yapmamız gerektiğine inanırlar, bunun için cihad yaparlar. Ne var ki Kur’an’ı bugün okuyup anlamak istemez, günümüzü 1400 yıl önceye çevirip o zamanki hayatı geri getirmek isterler. Oysa bu mümkün değildir. Zaman geriye dönmez.  Bunlar da bizimle temas kurmazlar. Çünkü onlara göre biz Vahhabiyiz! Vahhabiler de İngiliz ajanlarıdır. Önce şunu söyleyeyim, Vahhabiliği İngiliz ajanları kurdular ama bugünkü Vahhabilerin, hattâ o günkü Vahhabilerden hepsinin onların arkasından gittiklerini sanmak yanılştır. Kaldı ki ben Vahhabilerin mezheplerine muhalifim. Ben Ehli Sünnet mezhebindenim, Doğu ekolündenim. Yani Medine ekolünden değil, Küfe ekolündenim. Çünkü ben kıyasçıyım. Erbakan bizim görüşümüzdedir.

2- İkinci grupta olanlar ise Kur’an’ın Allah sözü olduğunu kabul etmez, Kur’an’ın da yazılmış herhangi bir kitap olduğunu kabul ederler. Onlara göre Kur’an’ın Allah sözü olduğuna inanmak 1400 sene öncesine dönmeyi istemektir. Bu da gericiliktir. Dolayısıyla günümüzün sorunlarını Kur’an’la çözmeye çalışmak gericiliktir.  

Bunlar da iki gruptur.

a) Kur’an’ı herhangi bir kitap olarak kabul ederler. Önem vermezlerse de ona düşmanlık etmezler. Kur’an’ı sadece diğer kitaplardan biri gibi görürler. Kur’an’da bir şey var, onu anlatırsan, onu bir kişinin yazdığı kitapmış gibi kulak verirler. Biz bunlarla bunun için diyalog kuruyoruz. Bu partilere geçmişte bunun için oy verdir. Demokrat Parti geleneği budur. Bu gelenekteki partiler de DYP ve ANAP’tır.

b) İkincilerin ikincileri ise Kur’an’ın zararlı bir kitap olduğuna inanırlar, ona karşı savaş açmışlardır. Sadece bir ibadet kitabı olarak serbesttir ama onun emirlerine göre yaşamak gericiliktir. Laikliğe aykırıdır. Din düşmanlığıdır. CHP geleneği ve sol partiler bunu savunuyorlar. Halkın tepkisini gizledikleri için de Kur’an’dan bahsedenlere ‘siz dini istismar ediyorsunuz’ derler. Biz kedi dinimize inanmıyormuşuz, sadece ondan yararlanmak için dindar imişiz havasındalar. Ben onlara meydan okuyorum. Onlardan biri çıksın ve bana Kur’an’ın Allah sözü olmadığını ispat etsin; hemen vazgeçer, onların taptıkları putlara taparım. Ben ispat ettiğim zaman onlardan inanmadıkça Rabb’imize tapmalarını istemem. Çünkü Allah münafıklara kâfirlerden daha fazla buğuz edendir.

İşte bir asırdır on yılda bir azap yılı olmuş ve rahatlamalardan sonra hep geri nüksetmiştir. Savaş Tanrı’yı 1400 sene önce mezara gömen Müslümanlarla Tanrı’nın Kur’an’ı göndermediğini reddeden dinsizler arasında cereyan ediyor. Zafer Kur’an’a inanıp bugünkü sorunları Kur’an ile çözecek olan “Adil Düzen”e katılanların olacaktır.

وَنَادَى فِرْعَوْنُ فِي قَوْمِهِ (Va NADAy FıRGaVNu FIy QAVMIHIy)   

“Firavun kavmi içinde nida etti.”

“Firavun kavmine nida etti” demiyor da “Firavun kavmi içinde nida etti” diyor. Kavmi de duydu ama o herkese nida etti. Kendi kavmine, Musa’nın kavmine ve yabancılara nida etti. Onlara duyurdu.

Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde söylenen sözler Türk kavmi içinde söylenen sözlerdir.

قَالَ يَاقَوْمِ أَلَيْسَ لِي مُلْكُ مِصْرَ  (QAvLa YaQaVMi EaLaYSA LıYa MuLKu MIÖRa)  

“Mısırın mülkü benim değil mi?”

Bugün de R. Tayyip Erdoğan çıkıp televizyonda yaptıklarını anlatıyor ve bu sebeple iktidarda kalması gerektiğini iddia ediyor. Kimse ona senin reyin az deşmiyor, kimse ona sen kötü yönettin demiyor. Demokrat Parti’de de durum aynıydı. Tam tersine, sen bu kadar oy aldın, halk senin peşinden geliyor, bizim iktidar olmamız mümkün değil diye düşünüyorlar. O halde seni demokratik olmayan yoldan yıkmalıyız. Burada da tam haksız değiller.

Tek partiye giden bir zihniyet sonunda zulme gider. Yüzde on barajını indirmemiş olman bunun açık delilidir. Sonra kimse sana sen kötü yönetiyorsun demiyor. Tam tersine, sen ülkeyi bağımsızlığa götürüyorsun diyor. Bu da dış düşmanların ayranını kabartıyor.

Böylece içtekilerle dıştakiler birleşip AK Parti’yi yıkmakla meşgul olurken devleti de yıkıyorlar. Tek kurtuluş yolu vardır, o da “Adil Düzen”dir.  

Ama ne gezer…

Biraz rahatlarlar ve yine unuturlar...

وَهَذِهِ الْأَنْهَارُ تَجْرِي مِنْ تَحْتِي (VaHAvÜıHı eLEaNHaRu TaCRIy MıN TaXTIy)  

“Ve bu nehirler benim tahtımda cereyan etmektedir.”

Burada Mısır’daki sulama tekniği de anlatılmaktadır.

“Nehir” demeyip “Enhar” dediğine göre, Nil’den değil sulama kanallarından bahsetmektedir. Nil mevsiminde kabarır, sonra çekilip yerini ekim alanlarına bırakır. Ancak Nil sularının ekini beslemesi için sulama kanallarının açılması gerekir. İşte buna “enhar/nehirler” denmektedir.

Nehir” akan su demektir. “Nehar” da buradan gelir. Orada da ışık akar.

Tahtımda” deyince emrimde anlamını da taşır.

أَفَلَا تُبْصِرُونَ (EaFALAv TuBÖıRUNa)  “Basar etmiyor musunuz?”

Nil nehrinden tek başına yararlanmak mümkün değildir. Tek çeşit mahsul elde edilebilmektedir. Mahsul satılacak ve sonra karşılığında diğer mallar satın alınacak. Sonra sular kaplayıp millediği için de özel tarlalar elde edilemiyor. Bu sebeple ülke ancak sosyalizmle yönetilebilmektedir.

Sosyalizmde herkes devletin işçisidir. Ürünlerin tamamı devletindir. Halk tarım dönemi dışında ehramların inşaatında çalıştırılarak bölüşüm yapılmaktadır.

Bugün de devletçilik yapılmadan ülke yönetilemez. “Adil Düzen” yoksa ya sosyalizm ya da kapitalizm olacaktır; ya devlet tekeli ya da sermaye tekeli olacaktır. O tekel elde edilememektedir. Edilen yerlerde de çözümler olmamaktadır.

Bugünkü iktidar da Firavun gibi ben şunları şunları yapıyorum, benim mutlaka iktidarda kalmam gerekir diyor. Oysa senin yaptıklarını onlar da öğrendiler, artık onlar da yaparlar. Çünkü sen onların düzeninde çalışıyorsun.  

أَمْ أَنَا خَيْرٌ مِنْ هَذَا (EaM EaNa PaYRun MiN HAvÜAv)  

“Yoksa ben bundan daha hayırlı değil miyim?”

AK Partililere Akevler’den bahsedilince ne diyorlar?

Efendim, işte görüyorsunuz biz neler yaptık?.. Büyükşehir belediyelerinde ve diğer belediyelerde neler yaptık?.. Şimdi iktidarda neler yaptık?..

Akevler ise sadece birkaç ev yaptı... Ondan sonra bir çelik fabrikasını aldı, onu da doğru dürüst çalıştırmadı diyorlar...

Şimdi, AK Parti veya Saadet Partisi mi daha hayırlıdır, yoksa Akevler’deki üç-beş kişi mi diyorlar. Evet, biz daha hayırlı olmayabiliriz. Ama Kur’an bunların hepsinden çok çok daha hayırlıdır. Siz çalışırsınız, kazanırsınız; sizi indirenler onları afiyetle yerler, hortumlarlar; sonra siz çıkar, çalışır, borçları ödersiniz, bir daha indirirler.

Siz eşek gibi çalışırsınız, onlar da at gibi yerler...

Bu yaptıklarınızın ne size ne de millete yararı vardır.

Her yıl katlayarak artırdığınız dış borçlarla yaptığınız işleri yaptım demek hangi akla hizmettir?!. Dış ticaret büyüyormuş, ihracat patlıyormuş?!.

Ama ithalat daha fazla patlıyor!..

Ülke borç içinde batıyor!..

Bunların neresi hayırlı...

Bu söylenenler hangi akılla, hangi mantıkla söylenebilmektedir?!.

İşsizliği kaldırdık veya azalttık diyorsunuz.

Bir insanın maaşı 500 YTL, evin kirası da 500 YTL!..

Karı-koca çalışıyor, sadece mutfak ve kira masraflarını karşılayarak yaşıyor. Kimi Anadolu’dan göç eden aileler hâlâ ana babanın desteğiyle, köyün desteğiyle sefalet içinde şimdilik sürünebiliyor... Peki, daha sonrasında ne olacak?!.

الَّذِي هُوَ مَهِينٌ  (EalLAÜIy HuVa MuHIyNun)  “O mühin biridir.”

Hevn” gevşek biri demektir. Güçsüz zavallı biridir.

Akevler kimlerdir ki üç kişi, beş kişi bir araya geliyor ve dünyaya meydan okuyor, “Adil Düzen” gelecek diyor. Oysa yedi milyar insan sermaye sayesinde yaşıyor. Dünya onların emrinde. Nasıl olur da biz bu üç beş kişinin sayıklamalarını dinleyeceğiz diyorlar.

Hazreti Musa Firavun’un sarayında yetişmişti. Akevler de bugün iktidarda olanların desteği ile kurulmuştur. Onlara göre şimdi biz zavallı hayal kuran birileri halindeyiz…

وَلَا يَكَادُ يُبِينُ (VaLAv YaKAvDu YuBIyNu)  “Beyan etmeye gücü yetmiyor.”

Hazreti Musa onlara açık mucizeler gösterdiği halde, onlar onun sözlerine kulak vermemektedirler. “ Musa doğru dürüst konuşamıyor” dediler...

Bugün Akevler için de aynı şeyi söylemektedirler. Bunlar kendileri çalıp kendileri oynuyor, seslerini bir tarafa duyuramıyorlar. Ne basını, ne yayını, ne üniversitesi, ne de cemaatleri var. Bunlar kim ki “Adil Düzene Göre Anayasa” yazıyorlar?!.

Evet, Akevler için aynen böyle diyorlar.

Benzer olaylar Kur’an indiği zaman da cereyan etmiştir.

Şimdi de aynısı devam etmektedir...

Çok yakın zamanda Bediüzzaman için de aynısını söylememişler midir? Ama şimdi bütün dünyada sesi duyuluyor.

Günü gelince “Adil Düzen” bütün üniversitelerde, dost ve düşman üniversitelerde okunacak ve okutulacaktır. Tüm basın ve yayın hep ondan bahsedecektir. Erbakan bunun ilk duyurusunu dünyaya yapmıştır. Şimdi yeniden Adil Düzen Projesi hazırlanmaktadır. Bu daha büyük çıkışla çıkacaktır. Kimse beş artı yediyi on yapamaz. Herkes en sonunda on iki diyecek. Biz değil, doğanın kanunları, sosyal kanunlar “Adil Düzen”i galip getirecektir.

O kanunları koyan Allah bunu böyle istiyor. O’nun kitabı böyle söylüyor.

Akevler değil, Allah büyüktür.

فَلَوْلَا أُلْقِيَ عَلَيْهِ أَسْوِرَةٌ مِنْ ذَهَبٍ (FaLaVLAv EuLQıYa GaLaYHı EaSViRaTun MiN ÜaHAvBın)  “Altından esviresi ona ilka olunmalıdır.”

İktidarda olanlar bunu kendi güçlerine ve servetlerine bağlarlar. Bizim paramız var, o halde biz galibiz derler. Eski sultanlar da böyleydi. Borçlarına rağmen hazinelerinde altın bulundururlardı. Şimdikiler de dolar yığıyorlar...

Akevler’in nesi vardır? Birer ev sahibi olmuşlar, zor geçiniyorlar; onlar bu halleriyle ne yapabilirler ki? Biz ise borç da olsa bugün kullanacak servete sahibiz. Borçlandığımız kimselerin emrine girer, biz ülkeyi gül gibi idare ederiz. İktidarda biz kalacağız, çünkü halk bize oy veriyor...

Evet, halk size oy veriyor, çünkü başka verecekleri yer yok.

Yarın Adil Düzen Partisi ortaya çıktığı zaman sizin oyunuz yüzde birlerin altına düşecektir. Adil Düzen Çalışanları sizin ve sizin sömürü sermayesinin yenildiğini göreceklerdir. Kur’an onları yenecektir.

أَوْ جَاءَ مَعَهُ الْمَلَائِكَةُ مُقْتَرِنِينَ(53) (EaV CAvEa MaGAHu elMmaLaEKaTu MuQTaRıNIyNa)  

“Onu destekleyen bürokratları olmalıdır.”

Firavun iki şeyle öğünmektedir.

Bir taraftan Mısır’ın bolluk ve nimetlerinin kendisine ait olduğunu ileri sürmekte, diğer taraftan büyük bürokratik teşkilatı bulunmakta, ordusu olmaktadır.

Bugünkü iktidarlar da aynı şeylere güvenmiyorlar mı?

Sivil kuruluşları var... Odaları, sendikalar var.. TÜSİAD ve MÜSİAD var... Yargıları, savcıları, gardiyanları var; kapıda bekliyor... Üniversiteleri var... Okulları var... Televizyonları, radyoları, sinemaları, gazeteleri, dergileri; daha bilmem neleri neleri var, var, var... Orduları var... Paraları var... Bankaları var...

Akevler’dekilerin zafer kazanabilmesi için bunları yenecek güçleri olmalıdır, orduları olmalıdır. Unutuyorlar ki onların hepsi Kur’an’ı gönderen Allah’ındır. Onların hepsi yarın “Adil Düzen”e hizmet verecektir. Verenler yaşayacak, vermeyenler ise mağlup olacak ve cehennemde haşrolacaklardır...

Akevler bunları yapmayacak.

Akevler bunları size sadece haber vermektedir.

Şimdi bu âyetleri alıp defalarca okuyun ve “Adil Düzen”in gelmesini bekleyin…

Bu arada biz de sizin akıbetinizi bekliyoruz...

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 

 

  

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-465 / ADİL DÜZEN DERSLERİ-295 İstanbul, 28 Haziran 2008

 

İSTİKRAR!?.  

Türkiye’de halk ekonomisi vardır. Siyasi istikrarın olduğu dönemlerde halk büyük hamleler yapmakta ve Türk ekonomisini Batı ekonomisinin üstüne çıkaracak ilerlemeler kaydetmektedir. 1950’lerde böyle oldu; 1960 ihtilâli ile durduruldu. 1960’larda böyle oldu; 1971 müdahalesi ile durduruldu. 1970’lerde böyle oldu; 1980 müdahalesi ile durduruldu. 1980’lerde böyle halk ekonomisi gelişmesi oldu; Tansu Çiller’in meşhur ekonomik darbesiyle durduruldu. 1990’larda gelişme başladı; 28 Şubat’la durduruldu. Şimdi de AK Parti’nin istikrarlı politikası durduruldu.

Asla şüphem yoktur ki, bugün oynanan bu mantıksız oyunların hepsi Amerika’da otel odalarında alınan sömürü sermayesinin kararlarının sonucudur. Türkiye’de o senaryo oynanıyor. AK Parti’yi iktidara onlar getirdiler. Şimdi de onlar indiriyorlar. Hedefleri Türkiye’deki istikrarı bozmaktır. Bunun farkında olan Erdoğan da istikrar için kendisini feda ediyor. İktidarın gitmesiyle Türkiye’de istikrar sürebilse sen öl ve şehit ol. Ama senin gitmenle istikrar gelmeyecek; bilakis istikrar gitsin diye seni gönderiyorlar.

Recep Tayyip Erdoğan’ın suçları nelerdir?

a)      Avrupa Birliği’ne girmek istiyor. ABD buna şiddetle karşıdır.

b)     Türkiye’de siyasi istikrar sağlandı, ekonomi normal gidiyor. Bu idamlık suçtur. Menderes bunun için asılmadı mı?

c)      Türkiye diyalog politikasıyla süper güç olma hevesine düşmüştür. Türkiye’nin süper güç olması onlar için tehlike teşkil eder.

d)     Türkiye barışçı politikasıyla iç savaşı önlemektedir. Bundan dolayı bir partinin fazla iktidarda durmaması gerekir.

Evet Tayyip bey, sizi bunun için indiriyorlar. Buna karşı senin savaşma gücün olmalıdır. İşte beş senedir sana duyuramadığımız bu. Bir gün gelecek sen kötü durumda olacaksın, hazırlıklı ol dedik. Bize gülüp geçtiniz. Şimdi ağlıyorsunuz.

Yine de Hazreti Nuh’un oğluna dediği gibi size; gel Adil Düzen gemisine bin ve kurtul, tufan olmasın diyoruz. Bunun için tavsiyelerim şunlardır:

a)      Gül cumhurbaşkanlığından istifa etsin. Büyükanıt’ın tasvip ettiği bir orgeneral (kendisi hariç) cumhurbaşkanı seçilsin.

b)     Sen şimdilik hükümetten çekil. Devlet başkanı yeni başbakan atasın. Ülkenin istikrarı sağlansın.

c)      Sen mecliste yeni anayasanın hazırlanması için faaliyete geç. Bütün siyasi partilerin katıldığı bir anayasa ilmî komisyonu kur ve yeni anayasa demokratik yoldan hazırlansın.

d)     Asker cumhurbaşkanı orduda bir kurmay heyeti kurdursun. Anayasayı o heyete de inceletsin. Cumhurbaşkanının onaylamadığı bir anayasa kabul olunmasın.

Bu arada Türkiye’nin halletmesi gereken dört yoğun bakım seviyesinde sorunu vardır. Onların çözümü için de hemen harekete geçmelisin.

1)     Türkiye’nin işsizliği hemen sona erdirilmelidir. Bunu başarmak son derece kolaydır. Devlet faizi sıfırlayacaktır. Borç ve alacaklarına faiz yürütmeyecektir. Borç ve alacaklarda zorunlu icra kalkacak, sadece borcunu ödemeyene iflas hükümleri uygulanacak. Malları yine kendisinde kalacak, borçlu olmayacaktır. Kredi çalışana verilecek. İşveren işi verecek. Maaşını devlet ödeyecek, işveren borçlanacak. Mamul satılınca tahsil edilecek. Ayrıca işveren ham madde alınca onun parasını da faizsiz kredi içinde devlet ödeyecek.

2)     Dış borçlar sıfırlanmalıdır. Bunun için; a) Dış borç iç borca çevrilecek, b) Dolar borcu YTL borcuna çevrilecek, c) Nakit borç mal borcuna çevrilecek, d) İştirak alacağa çevrilecek ve Türkiye faiz giderlerinden mutlaka kurtulacak.

3)     Meclis içinde bir Devlet Yüksek Mahkemesi kurulmalıdır. Bu mahkeme hakemlerden oluşacak. Dokunulmazlıklar kaldırılacak. Dokunulmazlığı olanlar aleyhine dava açılabilmesi için bu mahkeme karar verecektir. İllerde İl Yüksek Mahkemeleri kurulacak. Dokunulmazlığı olan görevliler ve avukatlar bunların izni ile muhakeme olunacaklardır. Ayrıca yargılamada hakemlik sistemi getirilecektir.

4)     Basın ve yayın (medya) yasası değişmelidir. Basın ve yayın kuruluşlarını ancak kooperatifler işletebilecektir. Okuyucular kooperatifin ortağı olacaklar. Yazarlar kooperatiflerin yöneticileri olacaklar. Dağıtım eşit şartlarda kamu kuruluşu tarafından yapılacak. Devlet basını vergiden muaf tutacak, bunun karşılığında yayının beşte birini kendisi işgal edecek yani yararlanacaktır.

Evet, AK Parti yaşamak istiyorsa bunları yapmalıdır.

Evet, devlet yaşamak istiyorsa bunları yapan partiyi iktidar etmelidir.

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 

 

 

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-465 / ADİL DÜZEN DERSLERİ-295 İstanbul, 28 Haziran 2008

 

TEHLİKE… TEHLİKE… TEHLİKE…

İlkel topluluklar kabile hâlinde yaşarlardı. Değişik kabilelerin bir araya gelmesiyle kentler oluşmaya başladı. Mekke böyle bir kent idi. Mekke’nin bir başkanı yoktu. Sadece savaşlarda komutanlık edecek yetkisiz başkanları vardı. Aralarındaki denge kabileler arasında kan gütmeye dayanıyordu. Oluşmuş güçlü örfler toplulukları yönetiyordu.

İnsanlık devlet aşamasına geldikten sonra ülkeler oluştu. Milyonlarca insan bir arada yaşamaya başladı. Halk başkanlarına güvenir, ona itaat eder, ona karşı gelmekten de korkardı. Sonunda bu aşama aşama gelişmiş ve bugünkü devlet hâline gelmiştir.

Ne var ki bugün devletler zayıf duruma düşmüşlerdir. Sanayileşen ülkeler sanayileşmemiş ülkeleri sömürmeye başlamışlardır. Bir taraftan yenileşme isteği, diğer taraftan bağımsızlığı koruma isteği dengeyi zorlamaktadır. Sömürü gücü, sömürü sermayesi, ülkeleri yavaş yavaş kendi emrine almayı planlamaktadır. Dinsiz bir topluluk, aile yapısı sarsılmış bir topluluk, mülkiyet anlayışı ortadan kalkmış bir topluluk. Herkes işçi. Devlet yerine mafya eliyle güvenliğin sağlandığı bir topluluk. Bu hedefe varmak için gerekli tedbirleri almaktadır. Orduya bunları yaptırmaktadır.

Ordu günü düşünür. Bugün devletin ortadan kalkmasını hesaplar. Stratejik yıkıma karşı tedbir almak ordunun işi değildir. Onun için din düşmanı lâikliğin bir gün Türkiye’yi yıkıma götüreceğini hesap edemiyor. Bunu önemsemiyor. Oysa işte o başörtüsü bugün devleti temelinden sarsmaktadır. Günü kurtaralım derken devlet temelden gitmektedir. Oysa ordu cephede ne kadar cesur ise başörtüsü hakkında da o kadar cesur olmalıdır. Müsbet ilim ne diyorsa o yapılmalıdır. Hani siz Atatürkçü idiniz; elinizde tuttuğunuz meş’ale müsbet ilimdi? Şimdi size ne oldu? Bugün cereyan eden olayları hangi müsbet ilimle açıklayabilirsiniz?

Halk ve ülkeyi seven sivil aydınlar ise geleceği düşünmekte, ileride bu gidişin ne kötülükleri beraberinde getirdiğini bildikleri için ordunun günlük siyasetine muhalefet etmektedir. Zaten düşmanların istediği de bu muhalefetten yararlanarak iç savaşı ortaya koymadır. Ordunun birbirine girmesi sağlanmalıdır. Sonra halk da bölünür. Ondan sonrasında vuku bulacak sonuç açıktır...

Biz ilmin bize gösterdiği aydınlıktan yararlanarak, başörtüsü meselesinin AK Parti tarafından çözülemeyeceğini biliyor, onlara ikazlarda bulunuyorduk. Bizimle görüşmemeyi ibadet ve inat hâline getirdiler. Bugün çıkmazın içine girmiş bulunuyoruz.

Bu hikâye nerden ve nasıl başladı?

Cumhurbaşkanlığına yasalar ve teamüle binaen Bülent Arınç’ın vekalet etmesi gerekirken, Mehmet Dengir Fırat’ın azizliği sayesinde Ahmet Necdet Sezer koltukta oturmaya devam etti, bugünkü anayasa yargıçlarını o tayin etti. Böylece Anayasa Mahkemesi kanunsuz işgal edildi. Bunun tek sorumlusu Mehmet Dengir Fırat’ın emriyle hareket eden eski Millî Görüşçü yani Millî Görüş gömleğini çıkaran R. Tayyip Erdoğan’dır.

Cumhuriyet Halk Partisi seçimle iktidar olmayı unuttuğu için geçmişte olduğu gibi zorla gelip orada oturma heveslisi olarak yargıç yönetimini tasvip etmektedir.

Artık demokrasi sona ermiştir. Onlara göre bugünkü dokuz yargıç mutlak hakimdir. Zavallı diğer iki yargıç da onlara sekreterlik yapmaktadır.

Yarın ne olacaktır?

Cumhurbaşkanını mahkum edecekler... Sonra onun atadığı anayasa hakimlerini göreve başlatmayacaklar... Cumhurbaşkanları bu dokuz hakimin istemediği yeni bir hakim atayamayacak... Böylece bundan sonra bu dokuz hakimin yönetimi devam edecek...

Hitler yönetimi, Stalin yönetimi, Mao yönetimi, Mussolini yönetimi, ya da en hafif CHP eski yönetimi sürüp gidecek...

Bunun böyle gitmeyeceğini bilen güçlerin hedefi Türkiye devletini yıkmaktır.

Önemli organlarını kaybeden bir hastanın öleceğini bilmek kehanet değildir.

Bu durumda biz Adil Düzen Çalışanları ne yapmalıyız?

Hiç endişelenmeyin, bunların hepsi “Adil Düzen” gelsin diye olmaktadır. Siz çalışmaya devam edin. Hazırlıklı olun. İktidara kim gelirse gelsin size muhtaçtır. Bunlar gibi size kulak vermezlerse onlar da gider. Kurtuluş tektir, “Adil Düzen”.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti yıkılabilir. Ama yenisi kurulur ve Türkiye ile dünyaya “Adil Düzen” gelir. Yeryüzü zalim düzene terk edilemeyecek kadar kıymetlidir.

Biz Cumhuriyetimizin yıkılmasını ve yeniden bir istiklâl savaşı yaşamak istemiyoruz. O sebepledir ki AK Parti’yi uyarmaya beş seneden beri devam ettik; dinlemediler!.. Hâlâ bizimle görüşmüyorlar; o halde yolcudurlar...

Kırk yıl önce tohumunu attığımız ve büyük emeklerle büyüttüğümüz bu ağaç şimdi kökünden kuruma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Ama bizim yeni tohumlarımız vardır. Kısa zaman sonra yeniden meyve veren ağaç oluşacaktır.

Bu arada askerlerimize önerilerimiz vardır. Değerlendirirlerse Mustafa Kemal’in Gençlik Hitabesi’ndeki durumun tahaddüsünü önleyebilirler.

a)      Sakın ha Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne dokunmayın. Ona karşı hareket millete karşı harekettir. Milletvekillerini dokunun ama Meclis’e dokunmayın. Meclis daima devletin üstünde olmalıdır. Yargıçlarla, odalarla, rektörlerle devleti yönetemezsiniz, kendinizi koruyamazsınız.

b)     Harp akademilerinde kurmaylarınıza ülkenin sorunları için çözümler ürettiriniz. Bunun için ülkedeki bütün görüşlerden, bu arada “Adil Düzen”den yararlanın. Öğrenin. Vatan hainlerine bile söz hakkı tanıyın. Bilmek daima faydalıdır. Yabancılarla siz temas kurmayın. Onların Türkiye’deki temsilcileri yani halkımızdan onlara taraf olanları dinleyin. Böylece müsbet ilmin meşalesinde çözümleri üretin. Bunu sizden başka yapacak ülkede hiçbir kuruluş yoktur. Üniversiteler düşmanlarımızın zihniyeti ile işgal edilmiştir.

c)      Ürettiklerinizi açıkça deklare ederek halka, yöneticilere ve bürokratlara yol gösteriniz. Hükümetin istifasını, cumhurbaşkanının istifasını siz isteyin; sokaktaki sorumsuzlar değil, yetkisiz ve güçsüz kurumlar değil. Siz yetkisiz iseniz de, millî gücü temsil ediyorsunuz.

d)     Eğer bir gün sivil yönetim dış güçlerin içteki temsilcilerine teslim olur, aciz duruma düşerse, o zaman korkmadan millete dayanarak idareye siz el koyun. Ama Meclis’e dokunmayın. Geçmişte yaptığınız gibi şimdi Adil Düzen Anayasası’nı yapın ve yönetimi tekrar sivillere teslim edin. Tekrar ediyorum; geçmişte yaptığınız hatayı yapmayın. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne dokunmayın. Mustafa Kemal gibi yapın; ona baskı yapın ama ona dokunmayın. Bugünkü Meclis’e karşı yapılan saygısızlık, dünkü 1960 ve 1980’de yapılan Meclis’i feshetme hatasının sonucudur. 

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 






Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3464 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2657 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2627 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 2147 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2526 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2545 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2278 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 2169 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 2173 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2586 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2478 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1984 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2339 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2285 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2425 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2424 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 2258 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2437 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2394 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2615 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2434 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 3037 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2670 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2980 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2669 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2744 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2952 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 3134 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 3027 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3422 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5478 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3541 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 3072 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3857 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3710 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3420 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3870 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3832 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 4108 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4618 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 3012 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 3112 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3965 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3822 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2850 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2942 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3950 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 7713 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5602 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 4173 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3574 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3715 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4732 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 4443 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4741 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4663 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4815 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4547 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3395 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4475 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3622 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 5173 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3853 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 5148 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 5007 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4933 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3536 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3477 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3688 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 5150 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 4205 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 5418 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 4087 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 5268 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4417 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4429 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4569 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4765 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 5314 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 4116 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 5260 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4524 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3843 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4380 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4590 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 4112 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 4097 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 4086 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4540 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5648 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9814 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1039
Nur Suresi Tefsiri 32-34. Ayetler
23.11.2019 4645 Okunma
1 Yorum 24.11.2019 08:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1038
Nur Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
16.11.2019 3703 Okunma
1 Yorum 19.11.2019 12:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1037
Nur Suresi Tefsiri 27-29. Ayetler
9.11.2019 3852 Okunma
1 Yorum 10.11.2019 05:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1036
Nur Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
2.11.2019 3355 Okunma
1 Yorum 03.11.2019 07:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1035
Nur Suresi Tefsiri 19-22. Ayetler
26.10.2019 3382 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1034
Nur Suresi Tefsiri 12-18. Ayetler
19.10.2019 3742 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5696 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1032
Nur Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
5.10.2019 4244 Okunma
1 Yorum 06.10.2019 23:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1031
Müminun Suresi Tefsiri 111-118. Ayetler
28.09.2019 3445 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:50


© 2025 - Akevler