ADİL DÜZEN 471
“BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)
“ADİL DÜZEN BİR PARTİNİN DEĞİL, İNSANLIĞIN DÜZENİDİR.” S. KARAGÜLLE
Haftalık Seminer Dergisi 09 Ağustos 2008 Fiyatı: www.akevler.org’a tıklamak!
BU DERGİYİ HER HAFTA OKUTABİLİR... ÇOĞALTABİLİR... DAĞITABİLİRSİNİZ...
*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 471. SEMİNER
“HİÇ BİLENLER İLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?” (KUR’AN; Zümer Sûresi, 39/9)
“İ L İ M TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.” (Hadis)
Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİ, Zafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA/ İSTANBUL Tel: (0212) 452 76 51
Bu dersin tamamı Yenibosna’da C.tesi günü 18.00–21.00 saatleri arasında okunacak ve tartışılacaktır...
-DEĞERLİ ADİL DÜZEN ÇALIŞANI; BUGÜN ALLAH İÇİN YANİ ADİL DÜZEN İÇİN NE YAPTIN? BU HAFTA KAÇ KİŞİYE TEBLİĞ YAPTIN?-
Gayemiz ve Hedefimiz; Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada okunması, değerlendirilmesi, anlaşılması ve uygulanmasıdır. Süleyman KARAGÜLLE, Reşat Nuri EROL
***
*İŞLETME SEMİNERLERİ; 24. SEMİNER
[Seminer notları haftaya, inşaallah…]
***
*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ / YORUMLARI;
HALK EKONOMİSİ VE ULAŞIM
CUMHURİYET VE DEMOKRASİ
AK PARTİ KAPATILMADI!
***
ZUHRUF SÛRESİ TEFSİRİ - XIV. Hafta
Kur’an sûreleri
1+[(2+2+2+2) +(3+3+3+3)+(1+1+1+1) + 3+(4+3)+(4+3)+(4+3)+(4+3)+10]+32+16
şeklinde bölümlenmiştir.
1, 9, 21, 25, + 28, 35, 42, 49, 56, 66, 98, 114
Zuhruf Sûresi 43’üncü sûredir. “HâMim”lerin son dördüncü grubunun başıdır. İlk ikili sûreler İslâmiyet’i tanıtmaktadır. Sonraki üçlü sûreler İslâmiyet’i geçmişini anlatmaktadır. Ondan sonraki 7’li süreler İslâmiyet’in ilmî delillerle izahını yapmaktadır. Bu sûre de onlardan biridir.
Sekiz bölümden oluşur.
1- Kur’an’ın mucizeliği ve mucize peygamber. 14
2- Şirk ve gelenek. 25
3- Hazreti İbrahim’in aklî delilleri ve küfrün zenginliği. 35
4- Küfür ve akıbet. 45
5- Hazreti Musa’nın görünür âyetleri ve dünyevi ceza. 56
6- Hazreti İsa’nın kavli, beyyineleri ve uhrevi azap. 67
7- Cennet ve cehennem. 78
8- İlâhi kanunlar ve İslâm. 89
Açıklama: Bunlardan her biri bir rekâtta okunacaktır. Her namazda bunların ikisi okunmalı ve mânâsı üzerinde düşünülmelidir.
Yaklaşık bir sahifedir. Günde on sahife okunmuş olur. İki ayda bir hatim olur. Senede 6 defa, 15 yaşına kadar 50 defa, 30 yaşına kadar 150 defa, 60 yaşına kadar 350 defa ve ondan sonra 50 defa dersek; ömür boyu 400 defa Kur’an hatmolmuş olur.
ÖZTÜRKÇE OSMALICA
1- Kur’an’ın mucizeliği ve mucize peygamber 14
Yaşatan ve çalıştıran Allah’ın adına. = Rahmân olan rahîm olan Allah’ın ismine.
1) He Me = Hâ Mîm
2) Ve açıklayan yazıta (yemin) = Ve mübîn kitaba
3) Uslarsınız diye onu Arapça okuma yaptık. = Akledesiniz diye onu Arapça Kur’an ca’lettik.
4) O yanımızda olan ana yazıtın içinde yücedir, kesindir. = O ledeyimizde olan kitabı ümminin içinde alidir, hakimdir.
5) Savurgan bir ulussunuz diye sizden anlayışı koparıp atalım mı? = Müsrif bir kavimsiniz diye sizden zikri safhan darb mı edelim?
6) Onların içine ulaklardan nicelerini gönderdik. = Onların içine nebilerden nicelerini irsal ettik.
7) Onlara onunla eğlenmedikleri ulaklardan biri gelmemiştir. = Onlara onunla istihza etmedikleri nebilerden biri ety etmemiştir.
8) Çarpmada onlardan daha güçlü olanları yok ettik. İlklerin benzeri gelip geçti. = Batşan onlardan daha eşed olanları helak ettik. Evvelinin meseli madyetti.
9) Onlara yer ve gökleri kim var etti diye soracak olursan; Bilgin bir sözü dinlenen var etti diyeceklerdir. = Onlar semavat ve arzı kim halk etti diye sual edecek olursan; alim olan aziz halk etti diye kavl edeceklerdir.
10) O yeri sin için beşik kılan ve yol bulursunuz diye orda sizin için yollar yapandır. = O arzı sizin için mehd ca’leden ve ihtida edesiniz diye orda sizin için sebiller ca’ledendir.
11) Gökten suyu ölçü ile indiren kimsedir. Böylece ölü olan bir kenti yayıyoruz. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız. = Semadan mai kader ile tenzil eden kimsedir. Böylece meyyit olan bir beldeyi inşar ediyoruz. İşte sis de böylece ihraç olunacaksınız.
12) O hepsini erkekli dişili var edendir ve sizin için dönüşlülerden ve davarlardan binitler var edendir. = O küllisini ezvac olarak halk eden kimsedir. ve sizin için fulk ve enamdan rükub etmekte olduğunuzu ca’ledendir.
13) Sırtlarına yerleşince yetiştiricinizin iyiliklerini anasınız. Bunu bize sunan eksiksizdir, yoksa biz bunlara güç yetiremezdik, diyesiniz. = Sonra üzerine istiva edince Rabbinizin nimetini zikr edesiniz. Bunu bize musahhar kılan sübhandır, yoksa biz mukrin olamazdık, diye kavl edesiniz.
14) Ve biz Yetiştiricimize dönüşeceğiz. = Ve biz Rabbimize munkalıb olacağız.
Açıklama:
1- Önce bir rükuluk kısmının öz Türkçesini okuyup anlamalıyız. Diğer tercümelerden yararlanmalıyız.
2- Sonra cümle cümle öz Türkçe okunmalı, sonra Osmanlıcası okunmalıdır. Osmanlıca, cümle yapısı Türkçe ama kelimeleri Kur’an Arapçası olan bir dildir. Böylece kavramları Türkçe cümle içinde anlarız. Bu arada diğer tefsir ve lugatlardan yararlanılmalıdır.
3- Sonra yalnız Osmanlıca okunmalı ve anlayabilmeliyiz. Öz Türkçeye ezbere tercüme edebilmelisiniz.
4- Sonra Kur’an tecvit ile okunmaya çalışılmalıdır. Latin harfleri tecvidi ile ağızdan çıkarılmalıdır.
1- Mealli Okuma
a) Latin harfleri ile Öztürkçe Osmanlıca
b) Latin harfleri ile Osmanlıca ve Arap harfleri ile Osmanlıca
c) Latin harfleri ile ve Arapça Kur’an’ı okuma
d) Arap harfleri Osmanlıca ve Arap harfleri ile Kur’an
2- a) Atıf harfleri
b) Cer harfleri
c) Zamir te’nis
d) Tarif cem
3- a) Tâbiler (sıfat, atıf, bedel, te’kit)
b) Terkip, İzafet, Mecrur
c) Temyiz
d) Haber
4- a) Kök ve Bab
c) İştikak
c) Çekim
d) Fail Mef’ul
| Med Harfler | Titrek | Sert Sürekli | Yumuşak Sürekli | Yumuşak Süreksiz | Yumuşak Süreksiz | َ ً ُ |
Boğaz | | | G=ع Ğ= غ | X=ح P=خ | H= ه | E= ء | Ea= ءَ Eı= ءِ Eu=ءُ |
Yutak | I=ى | | Y= ي | | K=ك | Q=ق C=ج | َ |
Orta | A=ا | R=ر L=ل N=ن | W=ض J=ظ Z=ز Ü=ذ | Ş=ش Ö=ص S=س Ç=ث | T=ت | O=ط D=د | |
Dudak | U= و | M=م | V= | F=ف | | B= ب | |
Türkçede sesli harfler kalın veya incedir. Arapçada sessiz harfler kalın ve incedir. Arapçada uzun sesli harfler vardır, med harfi denir.
Bunların mahreçlerini mutlaka tecvit bilen bir imam veya müezzinden öğreniniz. Yahut televizyondan yararlanınız.
5- Önce Latin harfleriyle yazılan Osmanlıcayı okuyunuz. Sonra Arap harfleri ile cümle cümle Osmanlıcasını okuyunuz. Sonra Osmanlıcayı Arap harfleri ile okuyunuz.
6- Şimdi Latin harfleri ile yazılan Kur’an ile Arap harfleri ile yazılan Kur’an’ı karşılaştırınız. Sadece Arap harfleri ile Kur’an’ın metnini okuyunuz.
7- Kur’an’ın metni ile Osmanlıcanın Arapça metnini karşılaştırarak okuyunuz.
8- Kur’an’ı okuyup anlayınız.
Böylece Kur’an’ı anlamıyla okumasını öğrenmiş olursunuz.
بسم الله الرحمن الرحيم (BiSMi elLaHı elRaXMANı elRaXIyMi)
XMحم (1)
Va eLKiTAvBi eLMuBIyNıوَالْكِتَابِ الْمُبِينِ (2)
EinNAv CaGaLNAvHu QuREANan GaRaBiyYan LaGalLaKüM TaGQıLUvNa
إِنَّا جَعَلْنَاهُ قُرْآنا عَرَبِيًّا لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ (3)
Va EnNaHUv FIy EumMı eLKiTAvBı LaDAYNAv LaGaLıyYun XaKIyMun
وَإِنَّهُ فِي أُمِّ الْكِتَابِ لَدَيْنَا لَعَلِيٌّ حَكِيمٌ (4)
EaFaNaWRiBu GaNKuMu elÜiKRa ÖaFXan EaN KuNTuM QaVMan MuSRiFIYNa
أَفَنَضْرِبُ عَنكُمْ الذِّكْرَ صَفْحًا أَنْ كُنتُمْ قَوْمًا مُسْرِفِينَ (5)
Va KaM EaRSaLNAv MiN NaBiyYin Fİ eLEavVaLIyNa
وَكَمْ أَرْسَلْنَا مِنْ نَبِيٍّ فِي الْأَوَّلِينَ (6)
Va MAv YaETıYHıM MiN NaBıyYın EilLAv KAvNUv BiHi YaSTaEZiUvNa
وَمَا يَأْتِيهِمْ مِنْ نَبِيٍّ إِلَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُون(7)
FaEaHLaKNAv EaŞadDa MiNHuM BaOŞan Va MaWAv MeÇaLu eLEavVaLIyNa
فَأَهْلَكْنَا أَشَدَّ مِنْهُمْ بَطْشًا وَمَضَى مَثَلُ الْأَوَّلِينَ (8)
VaLaEıN SaEaLTaHuM MaN PaLaQa elSaMAVAvTı Va ELEaRWa LAyaQUvLunNa
PaLaQaHunNa eLGaZIyZu eLGaLIyMu
elLaÜIy CaGaLa LaKuM eLEaRWa MaHWan
الَّذِي جَعَلَ لَكُمْ الْأَرْضَ مَهْدًا
Va CaGaLa LaKuM FIyHAv SuBuLan LaGallaKuM TaHTaDUvNa
وَجَعَلَ لَكُمْ فِيهَا سُبُلًا لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ (10)
Va elLaÜIy NazZaLa MiNa elSaMAEi MAyEan BıQaDARin
وَالَّذِي نَزَّلَ مِنْ السَّمَاءِ مَاءً بِقَدَرٍ
فَأَنشَرْنَا بِهِ بَلْدَةً مَيْتًا Fa EaNŞaRNAv BiHIy BaLDatan MaYTan
كَذَلِكَ تُخْرَجُونَ (11) KaÜALIKa TuXŞaRUNa
وَالَّذِي خَلَقَ الْأَزْوَاجَ كُلَّهَا Va elLaÜIy PaLaQa elEaÜVACa KulLaHAv
CaGaLa GaKuM MiNa El FuLki Va EL ENGAMı MA TaRKaBUNa
جَعَلَ لَكُمْ مِنْ الْفُلْكِ وَالْأَنْعَامِ مَا تَرْكَبُونَ (12) ِ
LiTaSTaVUv GaLAy JUHUvRiHIy
لِتَسْتَوُوا عَلَى ظُهُورِه
LiTaSTaVUv GaLAy JUHUvRiHIy
ثُمَّ تَذْكُرُوا نِعْمَةَ رَبِّكُمْ إِذَا اسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ
ÇumMa TaÜKuRUv NlGMaTa RabBıKuM EiÜiSTaVaYTuM GaLaYHı
وَتَقُولُوا
Va TaQUvLUv
SuBXANa elLaÜIy SapPaRa LaNAv HAÜAv Va MAv KunNAv LaHUv MuQriNIyNa
سُبْحانَ الَّذِي سَخَّرَ لَنَا هَذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِنِينَ (13)
Va EinNAv EiLAv RabBıNAv MuNQaLıBUvNa
وَإِنَّا إِلَى رَبِّنَا لَمُنقَلِبُونَ (14)
)Rahman olan rahim olan Allah’ın ismine = (رحمان اولان رحيم اولان اللهن اسمنه
1) Ha Mim = حا ميم
2) ve Mübin Kitaba= و مبين كتابه
3- Akl edesiniz diye onu Arapça Kur’an ca’lettik =عقل ادرسنز ديه اونى عربجا قران جعل اتدك
4- O ledeyimizde olan kitabın içinde alidir, hakimdir. =او لديمزده اولان كتابن اجنده عليدر حكمدر
5- Müsrif bir kavimsiniz diye sizden zikri safhan darb mı edelim? =( مسرف بر قومسنز ديه سزدن ذكرى صفحا ضربمى اده لم) .
6- Onların içine nebilerden nicelerini irsal ettik(اوللرن ايجنه نبيلردن نجه لرنى ارسال اتديك )
7- Onlara onunla istihza etmedikleri nebilerden biri ety etmemiştir(اونلره اونونله استهزا اتمه دكلرى نبلردن برى اتي اتمامشدر )
8- Batşan onlardan daha eşedd olanları helak ettik. Evvelinim meseli madyettiبطشا اونلردن دها اشد اولانلرى هلاك اتدك اولينن مثلى مضي اتدى
9- Onlara semavat ve arzı kim halk etti diye sual edecek olursan ( اونلره سماوات و ارضى كم خلق اتدى ديه سوال ادجك اولورسان عليم
Alim olan aziz halk etti diye kavl edeceklerdir اولان عزيز خلق اتدى ديه قول ادجكلردر )
9- O arzı sizin için mehd ca’leden . (او ارضى سزن ايجن مهد جعل ايدن)
10- Ve ihtida edesiniz diye orada sizin için sebiller ca’ledendir واهتدا ادرسنز ديه كمسه در ا و رده سزن ايجن سبللر جعل ادن
11- Semadan mai kader ile tenzil edendir و او سمادن مائ بر قدرله تنزيل ادن كمسه در)
12- Böylece meyyit olan bir beldeyi inşar ediyoruz ( بويلجه ميت اولان بر بلده يى انشار اتدك )
13- Böylece ihraç olunacaksınız (اشته سز ده بويله اخراج اولوناجقسنز)
14- O küllisini ezvac olarak halk etti و اوكلسنى ازواج اولرق خلق ادندر
15- Ve o fulk ve en’amdan sizin için rükub etmekte olduğunuzu ca’ledendir ( (او فلك و انعامدن سزن اجن ركوب اتمكده اولدغنزى جعل ادندر
16- Zuhuruna istiva edesiniz ِ(ظهورنه استوا ادسنز)
17- Sonra üzerine istiva edince Rabbinizin nimetini zikr edesiniz (صونره اوزرنه استوا ادنجه ربنزن نعمتنى ذكر اده سنز)
18- Ve şöyle kavl edesiniz (وشويله قول اده سنز)
19- Ve bunu bize musahhar eden subhandır yoksa biz ona mukrin olacak değildik وبونو بزه مسخر ادن سبحاندر يوقسه بز اونه مقرين اولاجق دغلدك
20- Ve biz Rabbimize münkalib olacağız ( و بز ربمزه منقلب اولاجغز ديه
Böyle yaptı بويله يابدى).(
بسم الله الرحمن
(حا ميم) حم (1) ( و مبين كتابه )وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ (2) (عقل ادرسنز ديه اونى عربجا قران جعل اتدك) إِنَّا جَعَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ (3) (او لديمزده اولان كتابن اجنده عليدر حكمدر) وَإِنَّهُ فِي أُمِّ الْكِتَابِ لَدَيْنَا لَعَلِيٌّ حَكِيمٌ (4) ( مسرف بر قومسنز سزدن ذكرى صفحا ضربمى اده لم) أَفَنَضْرِبُ عَنكُمْ الذِّكْرَ صَفْحًا أَنْ كُنتُمْ قَوْمًا مُسْرِفِينَ (5) (اوللرن ايجنه نبيلردن نجه لرنى ارسال اتديك )وَكَمْ أَرْسَلْنَا مِنْ نَبِيٍّ فِي الْأَوَّلِينَ (6)وَمَا يَأْتِيهِمْ مِنْ نَبِيٍّ إِلَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُون(اونلره اونونله استهزا اتمه دكلرى نبلردن برى اتي اتمامشدر) (7) فَأَهْلَكْنَا أَشَدَّ مِنْهُمْ بَطْشًا وَمَضَى مَثَلُ الْأَوَّلِينَ( بطشا اونلردن دها اشد اولانلرى هلاك اتدك اولينن مثلى مضي اتدى) (8) وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ خَلَقَهُنَّ الْعَزِيزُ الْعَلِيمُ ( اونلره سماوات و ارضى كم خلق اتدى ديه سوال ادجك اولورسان عليم اولان عزيز خلق اتدى ديه قول ادجكلردر )(9) (او ارضى سزن ايجن مهد جعل ايدن) الَّذِي جَعَلَ لَكُمْ الْأَرْضَ مَهْدًا (واهتدا ادرسنز ديه اورده سزن ايجن سبللر جعل ادن كمسه در ) وَجَعَلَ لَكُمْ فِيهَا سُبُلًا لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ (10) ( و او سمادن مائ بر قدرله تنزيل ادن كمسه در) وَالَّذِي نَزَّلَ مِنْ السَّمَاءِ مَاءً بِقَدَرٍ( بويلجه ميت اولان بر بلده يى انشار اتدك ) فَأَنشَرْنَا بِهِ بَلْدَةً مَيْتًا(اشته سز ده بويله اخراج اولوناجقسنز) كَذَلِكَ تُخْرَجُونَ (11) (و اوكلسنى ازواج اولرق خلق ادندر ) وَالَّذِي خَلَقَ الْأَزْوَاجَ كُلَّهَا(واو فلك و انعامدن ركوب اتمكده اولدغنزى جعل ادندر ) وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ الْفُلْكِ وَالْأَنْعَامِ مَا تَرْكَبُونَ (12) ِ(ظهورنه استوا ادسنز) لِتَسْتَوُوا عَلَى ظُهُورِه (صونره اوزرنه استوا ادنجه ربنزن نعمتنى ذكر اده سنز) ثُمَّ تَذْكُرُوا نِعْمَةَ رَبِّكُمْ إِذَا اسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ (وشويله قول اده سنز) وَتَقُولُوا (وبونو بزه مسخر ادن سبحاندر يوقسه بز اونه مقرين اولاجق دغلدك)سُبْحانَ الَّذِي سَخَّرَ لَنَا هَذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِنِينَ (13) ( و بز ربمزه منقلب اولاجغز)وَإِنَّا إِلَى رَبِّنَا لَمُنقَلِبُونَ (14) ديه بويله يابدى
بسم الله الرحمن الرحيم
1- Kur’an’ın mucizeliği ve mucize peygamber. 14
حم(1)وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ(2)إِنَّا جَعَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ(3)وَإِنَّهُ فِي أُمِّ الْكِتَابِ لَدَيْنَا لَعَلِيٌّ حَكِيمٌ(4)أَفَنَضْرِبُ عَنكُمْ الذِّكْرَ صَفْحًا أَنْ كُنتُمْ قَوْمًا مُسْرِفِينَ(5)وَكَمْ أَرْسَلْنَا مِنْ نَبِيٍّ فِي الْأَوَّلِينَ(6)وَمَا يَأْتِيهِمْ مِنْ نَبِيٍّ إِلَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُون(7)فَأَهْلَكْنَا أَشَدَّ مِنْهُمْ بَطْشًا وَمَضَى مَثَلُ الْأَوَّلِينَ(8) وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ خَلَقَهُنَّ الْعَزِيزُ الْعَلِيمُ(9)الَّذِي جَعَلَ لَكُمْ الْأَرْضَ مَهْدًا وَجَعَلَ لَكُمْ فِيهَا سُبُلًا لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ(10)وَالَّذِي نَزَّلَ مِنْ السَّمَاءِ مَاءً بِقَدَرٍ فَأَنشَرْنَا بِهِ بَلْدَةً مَيْتًا كَذَلِكَ تُخْرَجُونَ(11)وَالَّذِي خَلَقَ الْأَزْوَاجَ كُلَّهَا وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ الْفُلْكِ وَالْأَنْعَامِ مَا تَرْكَبُونَ(12)لِتَسْتَوُوا عَلَى ظُهُورِهِ ثُمَّ تَذْكُرُوا نِعْمَةَ رَبِّكُمْ إِذَا اسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ وَتَقُولُوا وَتَقُولُوا سُبْحانَ الَّذِي سَخَّرَ لَنَا هَذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِنِينَ(13)وَإِنَّا إِلَى رَبِّنَا لَمُنقَلِبُونَ(14)
2- Şirk ve gelenek. 25
وَجَعَلُوا لَهُ مِنْ عِبَادِهِ جُزْءًا إِنَّ الْإِنسَانَ لَكَفُورٌ مُبِينٌ(15)أَمْ اتَّخَذَ مِمَّا يَخْلُقُ بَنَاتٍ وَأَصْفَاكُمْ بِالْبَنِينَ(16)وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُمْ بِمَا ضَرَبَ لِلرَّحْمَانِ مَثَلًا ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَدًّا وَهُوَ كَظِيمٌ(17)أَوَمَنْ يُنَشَّأُ فِي الْحِلْيَةِ وَهُوَ فِي الْخِصَامِ غَيْرُ مُبِينٍ(18)وَجَعَلُوا الْمَلَائِكَةَ الَّذِينَ هُمْ عِبَادُ الرَّحْمَانِ إِنَاثًا أَشَهِدُوا خَلْقَهُمْ سَتُكْتَبُ شَهَادَتُهُمْ وَيُسْأَلُونَ(19)وَقَالُوا لَوْ شَاءَ الرَّحْمَانُ مَا عَبَدْنَاهُمْ مَا لَهُمْ بِذَلِكَ مِنْ عِلْمٍ إِنْ هُمْ إِلَّا يَخْرُصُونَ(20)أَمْ آتَيْنَاهُمْ كِتَابًا مِنْ قَبْلِهِ فَهُمْ بِهِ مُسْتَمْسِكُونَ(21)بَلْ قَالُوا إِنَّا وَجَدْنَا آبَاءَنَا عَلَى أُمَّةٍ وَإِنَّا عَلَى آثَارِهِمْ مُهْتَدُونَ(22)وَكَذَلِكَ مَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ فِي قَرْيَةٍ مِنْ نَذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَا إِنَّا وَجَدْنَا آبَاءَنَا عَلَى أُمَّةٍ وَإِنَّا عَلَى آثَارِهِمْ مُقْتَدُونَ(23)قَالَ أَوَلَوْ جِئْتُكُمْ بِأَهْدَى مِمَّا وَجَدْتُمْ عَلَيْهِ آبَاءَكُمْ قَالُوا قَالُوا إِنَّا بِمَا أُرْسِلْتُمْ بِهِ كَافِرُونَ(24)فَانتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ(25)
3- Hazreti İbrahim’in aklî delilleri ve küfrün zenginliği. 35
وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ إِنَّنِي بَرَاءٌ مِمَّا تَعْبُدُونَ(26)إِلَّا الَّذِي فَطَرَنِي فَإِنَّهُ سَيَهْدِينِي(27)وَجَعَلَهَا كَلِمَةً بَاقِيَةً فِي عَقِبِهِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ(28)بَلْ مَتَّعْتُ هَؤُلَاءِ وَآبَاءَهُمْ حَتَّى جَاءَهُمْ الْحَقُّ وَرَسُولٌ مُبِينٌ(29)وَلَمَّا جَاءَهُمْ الْحَقُّ قَالُوا هَذَا سِحْرٌ وَإِنَّا بِهِ كَافِرُونَ(30) وَقَالُوا لَوْلَا نُزِّلَ هَذَا الْقُرْآنُ عَلَى رَجُلٍ مِنْ الْقَرْيَتَيْنِ عَظِيمٍ(31)أَهُمْ يَقْسِمُونَ رَحْمَةَ رَبِّكَ نَحْنُ قَسَمْنَا بَيْنَهُمْ مَعِيشَتَهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَرَفَعْنَا بَعْضَهُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَتَّخِذَ بَعْضُهُمْ بَعْضًا سُخْرِيًّا وَرَحْمَةُ رَبِّكَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ(32)وَلَوْلَا أَنْ يَكُونَ النَّاسُ أُمَّةً وَاحِدَةً لَجَعَلْنَا لِمَنْ يَكْفُرُ بِالرَّحْمَانِ لِبُيُوتِهِمْ سُقُفًا مِنْ فَضَّةٍ وَمَعَارِجَ عَلَيْهَا يَظْهَرُونَ(33)وَلِبُيُوتِهِمْ أَبْوَابًا وَسُرُرًا عَلَيْهَا يَتَّكِئُونَ(34) وَزُخْرُفًا وَإِنْ كُلُّ ذَلِكَ لَمَّا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةُ عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُتَّقِينَ(35)
4- Küfür ve akıbet. 45
وَمَنْ يَعْشُ عَنْ ذِكْرِ الرَّحْمَانِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَانًا فَهُوَ لَهُ قَرِينٌ(36)وَإِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنْ السَّبِيلِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُمْ مُهْتَدُونَ(37)حَتَّى إِذَا جَاءَنَا قَالَ يَالَيْتَ بَيْنِي وَبَيْنَكَ بُعْدَ الْمَشْرِقَيْنِ فَبِئْسَ الْقَرِينُ(38)وَلَنْ يَنفَعَكُمْ الْيَوْمَ إِذْ ظَلَمْتُمْ أَنَّكُمْ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ(39) أَفَأَنْتَ تُسْمِعُ الصُّمَّ أَوْ تَهْدِي الْعُمْيَ وَمَنْ كَانَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ(40)فَإِمَّا نَذْهَبَنَّ بِكَ فَإِنَّا مِنْهُمْ مُنْتَقِمُونَ(41)أَوْ نُرِيَنَّكَ الَّذِي وَعَدْنَاهُمْ فَإِنَّا عَلَيْهِمْ مُقْتَدِرُونَ(42)فَاسْتَمْسِكْ بِالَّذِي أُوحِيَ إِلَيْكَ إِنَّكَ عَلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ(43)وَإِنَّهُ لَذِكْرٌ لَكَ وَلِقَوْمِكَ وَسَوْفَ تُسْأَلُونَ(44)وَاسْأَلْ مَنْ أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رُسُلِنَا أَجَعَلْنَا مِنْ دُونِ الرَّحْمَانِ آلِهَةً يُعْبَدُونَ(45)
5- Hazreti Musa’nın görünür âyetleri ve dünyevi ceza. 56
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَى بِآيَاتِنَا إِلَى فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ فَقَالَ إِنِّي رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ(46)فَلَمَّا جَاءَهُمْ بِآيَاتِنَا إِذَا هُمْ مِنْهَا يَضْحَكُونَ(47)وَمَا نُرِيهِمْ مِنْ آيَةٍ إِلَّا هِيَ أَكْبَرُ مِنْ أُخْتِهَا وَأَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ(48)وَقَالُوا يَاأَيُّهَا السَّاحِرُ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَ إِنَّنَا لَمُهْتَدُونَ(49)فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمْ الْعَذَابَ إِذَا هُمْ يَنكُثُونَ(50) وَنَادَى فِرْعَوْنُ فِي قَوْمِهِ قَالَ يَاقَوْمِ أَلَيْسَ لِي مُلْكُ مِصْرَ وَهَذِهِ الْأَنْهَارُ تَجْرِي مِنْ تَحْتِي أَفَلَا تُبْصِرُونَ(51)أَمْ أَنَا خَيْرٌ مِنْ هَذَا الَّذِي هُوَ مَهِينٌ وَلَا يَكَادُ يُبِينُ(52)فَلَوْلَا أُلْقِيَ عَلَيْهِ أَسْوِرَةٌ مِنْ ذَهَبٍ أَوْ جَاءَ مَعَهُ الْمَلَائِكَةُ مُقْتَرِنِينَ(53)فَاسْتَخَفَّ قَوْمَهُ فَأَطَاعُوهُ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ(54)فَلَمَّا آسَفُونَا انتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَأَغْرَقْنَاهُمْ أَجْمَعِينَ(55)فَجَعَلْنَاهُمْ سَلَفًا وَمَثَلًا لِلْآخِرِينَ(56)
6- Hazreti İsa’nın kavli, beyyineleri ve uhrevi azap. 67
وَلَمَّا ضُرِبَ ابْنُ مَرْيَمَ مَثَلًا إِذَا قَوْمُكَ مِنْهُ يَصِدُّونَ(57)وَقَالُوا أَآلِهَتُنَا خَيْرٌ أَمْ هُوَ مَا ضَرَبُوهُ لَكَ إِلَّا جَدَلًا بَلْ هُمْ قَوْمٌ خَصِمُونَ(58)إِنْ هُوَ إِلَّا عَبْدٌ أَنْعَمْنَا عَلَيْهِ وَجَعَلْنَاهُ مَثَلًا لِبَنِي إِسْرَائِيلَ(59)وَلَوْ نَشَاءُ لَجَعَلْنَا مِنْكُمْ مَلَائِكَةً فِي الْأَرْضِ يَخْلُفُونَ(60)وَإِنَّهُ لَعِلْمٌ لِلسَّاعَةِ فَلَا تَمْتَرُنَّ بِهَا وَاتَّبِعُونِي هَذَا صِرَاطٌ مُسْتَقِيمٌ(61)وَلَا يَصُدَّنَّكُمْ الشَّيْطَانُ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُبِينٌ(62) وَلَمَّا جَاءَ عِيسَى بِالْبَيِّنَاتِ قَالَ قَدْ جِئْتُكُمْ بِالْحِكْمَةِ وَلِأُبَيِّنَ لَكُمْ بَعْضَ الَّذِي تَخْتَلِفُونَ فِيهِ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِي(63)إِنَّ اللَّهَ هُوَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ هَذَا صِرَاطٌ مُسْتَقِيمٌ(64)فَاخْتَلَفَ الْأَحْزَابُ مِنْ بَيْنِهِمْ فَوَيْلٌ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْ عَذَابِ يَوْمٍ أَلِيمٍ(65)هَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا السَّاعَةَ أَنْ تَأْتِيَهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ(66)الْأَخِلَّاءُ يَوْمَئِذٍ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ إِلَّا الْمُتَّقِينَ(67)
7- Cennet ve cehennem. 78
يَاعِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمْ الْيَوْمَ وَلَا أَنْتُمْ تَحْزَنُونَ(68)الَّذِينَ آمَنُوا بِآيَاتِنَا وَكَانُوا مُسْلِمِينَ(69)ادْخُلُوا الْجَنَّةَ أَنْتُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ(70)يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِصِحَافٍ مِنْ ذَهَبٍ وَأَكْوَابٍ وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ الْأَنفُسُ وَتَلَذُّ الْأَعْيُنُ وَأَنْتُمْ فِيهَا خَالِدُونَ(71)وَتِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ(72)لَكُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ كَثِيرَةٌ مِنْهَا تَأْكُلُونَ(73)إِنَّ الْمُجْرِمِينَ فِي عَذَابِ جَهَنَّمَ خَالِدُونَ(74) لَا يُفَتَّرُ عَنْهُمْ وَهُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ(75)وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلَكِنْ كَانُوا هُمْ الظَّالِمِينَ(76)وَنَادَوْا يَامَالِكُ لِيَقْضِ عَلَيْنَا رَبُّكَ قَالَ إِنَّكُمْ مَاكِثُونَ(77)لَقَدْ جِئْنَاكُمْ بِالْحَقِّ وَلَكِنَّ أَكْثَرَكُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ(78)
8- İlâhi kanunlar ve İslâm. 89
أَمْ أَبْرَمُوا أَمْرًا فَإِنَّا مُبْرِمُونَ(79)أَمْ يَحْسَبُونَ أَنَّا لَا نَسْمَعُ سِرَّهُمْ وَنَجْوَاهُمْ بَلَى وَرُسُلُنَا لَدَيْهِمْ يَكْتُبُونَ(80)قُلْ إِنْ كَانَ لِلرَّحْمَانِ وَلَدٌ فَأَنَا أَوَّلُ الْعَابِدِينَ(81)سُبْحَانَ رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ(82) فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّى يُلَاقُوا يَوْمَهُمْ الَّذِي يُوعَدُونَ(83)وَهُوَ الَّذِي فِي السَّمَاءِ إِلَهٌ وَفِي الْأَرْضِ إِلَهٌ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْعَلِيمُ(84)وَتَبَارَكَ الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَعِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ(85)وَلَا يَمْلِكُ الَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنْ شَهِدَ بِالْحَقِّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ(86)وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَهُمْ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ فَأَنَّى يُؤْفَكُونَ(87)وَقِيلِهِ يَارَبِّ إِنَّ هَؤُلَاءِ قَوْمٌ لَا يُؤْمِنُونَ(88) فَاصْفَحْ عَنْهُمْ وَقُلْ سَلَامٌ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ(89)
1) “Hâ MîM”in irabı nedir? (Kendisine atfedilenden belirleyiniz.)
2) Mübîn kitap neden mecrurdur?
3) Hâ Mîm mübîn kitaba eşleştirilmiştir. Ve yemin edilmiştir. Mânâsı olabilir. (XM neyin ilk harfleridir?)
4) Kitabı Arabi Kur’an yaptık diyor. Kitab marife, Kur’an nekire. Kitab Arapça değil mi? Kitap marife, Kur’an nekire nasıl oluyor? (Kelamullah olan kitabı düşünün, yedi veya on kıraati düşünün.)
5) Akledesiniz diyor; fıkhedesiniz, zikredesiniz, ilmedesiniz demiyor. Akıl ile kıraat arasında ne gibi bir ilişki vardır? Akletmek, mantıkî sonuçlar çıkarmak demektir. Kavl olmadan uslamlama olabilir mi? Akletmeyi buna göre tarif ediniz.
6) “Ve İnnehu”daki zamir Kur’an’a mı yoksa Kitaba mı gidiyor? Mânâlarda ne fark vardır? Kitabın ümmü sizce hangi dildedir? Bu âyetlere dayanarak kitap Arapça hattından başka hatla da yazılabilir mi?
7) Aliy olan kitap aynı zamanda erişilmez demek değil midir? O halde Kur’an bizim anladığımız ümmi kitap ise bizim ulaşamayacağımız bir kitaptır. Bize nasıl gelmiş olabilir?
8) Hakim, değişmez sağlam demektir. O halde mahluk olmayan kitabın ümmidir. Kur’an ve mushafların mahluk olmadığını istidlâl edebilir miyiz. Kur’an kelimesinin nekre olmasını bu yönü ile değerlendir.
9) Senden zikri safhan darb mı edeceğiz derken, müsrif de olsalar tebliği ulaştırma mükellefiyeti Kur’an’ı ve Tevrat’ı kâfirlere de vermemizi gerektirir mi? Ona mutahhar olanlardan başkası temas edemez derken sorunu nasıl çözeceğiz. Kâfirlerin içtihadı ile amel edilir mi? Bu âyetlerle açıklayın.
10) Evvelinler içine nebiler irsal ettik diyor. Evveller değil evvelin içine diyor. Farkı nedir? Yabancı bir kimse başka kavme nebi olabilir mi? Kendilerinden olmayan yönetici atanabilir mi? Evvelin kurallı erkek çoğuldur, ona göre düşünün.
1- Hoca herkese sınıfına göre ders verir.
2- Öğrenci dersini bir kıdemlisi ile çalışır.
3- Öğrenci bir gün dersini hazırlar.
4- Öğrenci bir gün imtihan olur.
5- Öğrenci bir gün çalıştırma dersini alır.
6- Öğrenci bir gün başkasını çalıştırır.
7- Bir gün sohbet günüdür.
Bu 6 7 8 9 10 yılları arasında tamamlanır. BU temel eğitimdir. Bundan sonra ilk öğrenim başlayacaktır.
Adil Düzen Çalışanları, Kur’an’ın tamamını yukarıda örneğini verdiğimiz sistem içinde “Kur’an Çalışmaları Külliyâtı”nı hazırlayıp insanlığa sunmalıdır.
Diller üniversitesi kurulduğu zaman bu külliyât tüm diller için hazırlanmalıdır.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92
KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-471 / ADİL DÜZEN DERSLERİ-301 İstanbul, 09 Ağustos 2008
CUMHURİYET VE DEMOKRASİ
20. yüzyıl hanedanlıkların yıkıldığı, saltanat ve krallıkların ortadan kalktığı yüzyıldır. Yerine iki yönetim sistemi getirilmeye çalışılmıştır; cumhuriyet ve demokrasi. Türkiye başlangıçta meşrutiyetler demokrasisini denemiş, o demokrasi Osmanlı Devleti’ni yani tarihe gömmüştür.
Türkiye devleti “cumhuriyet” olarak kurulmuştur.
1950’lerde “demokrasi”ye geçilmiştir.
Osmanlıların Meşrutiyetçilerinin akıbetine doğru yol alınmaktadır.
Sovyetler ve Çin cumhuriyetçi olmuşlardır. Sovyetler yıkılmıştır.
Çin de değişmekte, demokratikleşmektedir.
Bu gerçekleri herkes bilir de, sorsanız; aralarında ne fark var deseniz, size anlatamazlar. Çünkü cahiliye döneminde yaşıyoruz. Tanımlamak yasak, bilmek yasak...
“Cumhuriyet” milletin hakimiyetidir.
“Demokrasi” ise halkın hakimiyetidir.
Milletin örgütlenmesi halktır.
“Cumhuriyet”te halk kurumlar hâlinde örgütlenir. Kendi okullarını kurar, kendi tarikatlarını kurar, kendi odalarını ve sendikalarını kurar, kendi partilerini kurar, kendi ordusunu oluşturur. Bu kurumların başları kendilerine bir devlet başkanı seçerler. O devlet başkanı bu kurumlar arasında dengeyi kurar ve ülke böyle idare edilir. Bu yönetim şekli “cumhuriyet”tir. Burada ekseriyet sistemi yoktur. Ülkeyi çoğunluk değil, uzlaşma idare eder. Uzlaşmayı da başkan ve yargı sağlar.
“Demokrasi”de ise halk örgütlenmemiştir. Tarikatlar etkisizdir. Odalar ve sendikalar etkisizdir. Üniversiteler etkisizdir. Yerinden yönetim yoktur. Genellikle iki parti vardır. Dört yılda bir seçim yapılır. Örgütsüz halk bu iki partiden birini o günkü basın baskısı ile tercih eder. Bir iktidar, diğeri ise muhalefet olur, gül gibi ülkeyi idare eder giderler!
Demek ki demokrasi, örgütsüz halkın ekseriyetinin oyunu alan partinin ülkeyi yönetmesidir. Cumhuriyet ise örgütlü halkın kurumlarının kendi atadıkları bir başkan yönetiminde uzlaşarak ülkeyi yönetmesidir.
Bunlardan hangisi iyidir diye soru sorulabilir.
Verilecek ilk cevap şudur.
Eğer dıştan bağımsız, kendi millî iradesiyle çalışan bir rejimse, onlar için iyi ve kötü tartışması yapılabilir. Ama eğer dıştan güdümlü bir yönetimse, o zaman onun iyisi olmaz.
Türkiye cumhuriyet rejimini dış baskılar içinde kurdu.
Türkiye demokrasiye dış dayatma ile geçti.
Bunların ikisi de netice vermemiştir.
Yalnız cumhuriyetin kuruluşu dönemindekiler bağımsızlık mücadelesi içinde idiler, İstiklâl Savaşı’nı kazanmışlardı. Şimdi demokrasi mücadelesi dönemindekiler de ekonomik istiklâl savaşını kazanacaklardır. Buna doğru yönelmişlerdir.
Yani savaş henüz bitmemiştir, savaş devam etmektedir...
Ancak günümüzdeki demokratlar tam teslimiyet içinde dışa bağımlıdırlar. Artık ümit kalmamıştır. Bu bakımdan çok rahatlıkla diyebiliriz ki, böyle demokrasi olacağına, 1950’den önceki cumhuriyet olsun. Ancak onun da başarısızlığı dünyada kesinleşmiştir.
Ergenekon’u bu yönü ile ele alabilirsiniz.
Demokratlarla cumhuriyetçilerin savaşı.
Gayrimeşru yoldan savaş. Cehaletin savaşı.
Açıkça ifade edebiliriz ki, dışa bağımlı olmayan bir cumhuriyet, dışa bağımlı demokrasiden kesin olarak iyidir. Bu bakımdan Ergenekoncuları çok fazla suçlayamayız, onlar da kendi akıllarınca mücadele etmektedirler.
Ergenekoncuların hataları nelerdir?
a) Cumhuriyeti illegal yollardan getirmekte hayır yoktur. Masumları öldürerek, masumları suçlayarak gelen cumhuriyetten hayır yoktur. Hataları burada. Bunu da yine Batı sömürü sermayesi böyle yaptırmakta, Bböylece cumhuriyetin gelmesini önlemektedir.
b) İkinci önemli husus, cumhuriyet tek başına demokrasisiz ayakta duramaz. Zulüm yapmak zorunda kalır. Almanya’da, İtalya’da, Sovyetler’de, Çin’de ve Arap ülkelerinde olduğu gibi sonunda yıkılıp gider. Dolayısıyla cumhuriyeti ve demokrasiyi uzlaştıracak ve sentezleyecek bir yolun aranması gerekir.
Ergenekoncuların hedefi doğru olsa da, gidiş yolları ve cumhuriyeti tanımlamaları yanlıştır. Biz burada onları sosyal yönüyle ele aldık; suçlu olup olmadıkları, siyasette haklı olup olmadıkları değil. Güçlü olup olmadıklarını ise zaman belirler. Biz şunlar güçlüdür, haklı olacaklardır demiyoruz. Temennimiz meşru gücün galip gelmesidir. Biz iktidara itaat taraftarıyız. Ancak, birileri hasmımız da olsalar, doğru bir şey söylüyorlarsa, kabul etmek zorundayız.
Bizim bazı tavsiyelerimiz olacaktır:
a) Önce şunu bilmelisiniz ki, Ergenekoncular dış güçler tarafından organize edilmiştir. Şimdi onlara yapılan saldırı da dış güçler tarafından tahrik edilmektedir. Gaye Türk ordusunu bölmek ve devletimizi yıkmaktır. İki taraf da bunun bilincinde olmalıdır. Meşru güç üzerlerine fazla gitmemelidir. Affetmelidir, görmezlikten gelmelidir. Nitekim Hilmi Özkök Paşa bunu yapmıştır. Ergenekoncular da verilen cezaları savaştaki yara olarak kabul ederek milletin varlığı ve baskı için saygı ile karşılamalı. Bu savaşta yaralanmadan daha yüksek gazadır. Ölüm şehadettir. Sabır, ülkeyi düşmanlara yem etmemek için gerekmektedir.
b) İkincisi, her iki taraf, meşru güç ile gerçekleri dile getiren ama gayrimeşru yolu takip edenler; bize, Adil Düzene, Allah’ın düzenine, şeriat düzenine kulak vermeli. Siz böyle Hakkın gösterdiklerinden yüz çevirirseniz, şeytanla bir olan düşman ehlinin arkasından giderseniz, çıkış yolu bulamazsınız.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92
KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-471 / ADİL DÜZEN DERSLERİ-301 İstanbul, 09 Ağustos 2008
AK PARTİ KAPATILMADI!
Türkiye büyük bir krizi daha atlattı, 3 Mart Teskeresi’nden daha büyük bir tehlikeyi atlattı. 3 Mart Teskeresi’nde beklenmedik gelişmeler oldu, sorun çözülmedi ama ertelendi.
Bu sefer de sorun çözülmedi ama ertelendi, beklenmedik bir şekilde parti kapatılmadı.
Nasıl oldu derseniz?
1- Gelişen olaylar tahminlere göre Anayasa Mahkemesi üyelerine etki etti ve artık düşünerek karar verdiler. Bunları ne düşündürttü? a) Uluslararası baskı. b) Ordunun tutumu. c) Ergenekon davası. d) Tetkik hakiminin raporu. Uzlaştılar ve böyle bir karar çıkardılar.
2- Ordu vahameti gördü. Mahkemeye el altından ihtar etti.
3- Zaten planlanan bu idi: Yargıyı Meclis’in, Cumhurbaşkanı’nın, Hükümet’in, Anayasa’nın üstüne çıkarmak, lâ yüs’el yapmak. Yasama ve yürütme gücünü de yargı gücünün emrine vermek. Meseleyi 11 hakimin iki dudağına bırakmak. Bundan sonra çıkarılacak kanunlar artık geçersizdir. Onların onayı gerekmektedir. Atamalar da -özellikle Anayasa Mahkemesi’ne Cumhurbaşkanı Gül’ün atamaları- geçersizdir. Çünkü yasama denetlendiğine göre icra hayda hay denetlenir. Böylece hedefe ulaşılmıştır.
4- Bu davanın açılmasının asıl sebebi, Ergenekon davasına mukabildir. Yani Ergenekon davası açılınca Ergenekoncular da karşı dava açtılar. Sonunda ya uzlaştılar, ya da Ergenekoncular mağlup oldular. Hakimler baskıdan kurtuldular.
Baskı nasıl yapılır?
Baskı rüşvet, tehdit, iftira ve şantaj usulleri ile yapılır.
Şimdilik bunlardan hangilerinin cereyan ettiği hakkında bilgimiz yoktur. Ne var ki sorunlar bitmemiştir, çözüm oluşmamıştır, olacaklar ertelenmiştir.
a) Beklenen neydi? Beklenen AK Parti’nin dağılması veya partinin Millî Görüşçülerin elinden alınması idi. Bu sonuca varılamamıştır. Recep Tayyip Erdoğan hakimiyetini sürdürecektir.
b) Yapılmak istenen seçimlere veda etmek idi. Parti kapanacak... Hükümet oluşamayacak… Cumhurbaşkanı şaibeli hâle gelecek... Türkiye’deki istikrar bozulacaktı... Ama bozulmadı. Siyasi ve ekonomik istikrar devam etmektedir.
c) Avrupa Birliği ile ipler kopacak, Türkiye ABD’nin kucağına düşecek ve İran’la savaşmak zorunda kalacaktı. ABD Erdoğan’a her dediğini yaptıracaktı. Bu sonuç da artık hayal olmuştur. Şimdilik yerinde sağlam oturan başbakan oldu.
d) AK Parti akıllanmışa benzemiyor. Halk Parti akıllanmışa benzemiyor. Ama diğer partiler ders alabilir ve bunların ikisini de meclis dışında bırakabilirler. Bunun için partilerin anayasayı uzlaşarak hazırlamaları ve belediye seçimlerine öyle girmeleri gerekir.
Yeni anayasanın esasları neler olmalıdır?
1) Yasama organının yasama yetkisi ancak iç denetimle dengelenmelidir. Yasaları Anayasa Mahkemesi değil, Meclis içinde her seferinde tarafların seçeceği hakemlerden oluşan Yüksek Devlet Mahkemesi Meclis’i denetlemelidir. O hakemleri de yine hakemler denetlemelidir.
2) Dokunulmazlıklar kaldırılmalı, milletvekilleri emekli olsalar da -orgeneraller, bakanlar, rektörler, yüksek hakimler gibi- hakemlerden oluşan Yüksek Devlet Mahkemeleri’nde yargılanabilmelidir. Diğer bürokratlar ise İl Yüksek Mahkemeleri’nde yargılanmalı, bunların üyeleri de hakemlerden oluşmalıdır.
3) Tevhidi Tedrisat Kanunu doğru yorumlanmalı. Sadece diploma tevcihi resmi kurumlarca yapılmalı, diğer tüm tedrisat ve dershaneler serbest olmalıdır.
4) Türk ordusu doğrudan Cumhurbaşkanı’na bağlanmalı ve savunma ordusu olarak güçlendirilmelidir. Bütçesi bağımsız hâle getirilmelidir. Ordunun iç yönetime karışması kesin olarak önlenmelidir. Sivil yönetim de orduya karışmamalıdır.
Önce devlet sağlam temel üzerinde oturtulmalı, sonra idarede ıslahata başlanmalıdır.
Verilen karar sadece yanlış değil, aynı zamanda kötü bir karardır.
Ancak, tehlikeyi şimdilik atlattığı için biz yine de mutlu ve umutluyuz.
AK Partililer sıkıntılı günlerde bile kendi gayya kuyularında iken, şimdi zafer kazandıklarına inanıyorlar; artık onlardan hiç beklentimiz olamaz...
Yeni siyasi oluşumlar için zaman kazanılmıştır.
Biz tekrar Türk milletini kurtuluşa çağırıyoruz:
- Ya mevcut bir partiyi Adil Düzen Partisi yapınız;
- Yahut yeni bir Adil Düzen Partisi kurunuz.
Tehlikeler, oyunlar ve sıkıntılar bitmemiştir.
Korkunç saldırılar kapıda bekliyor.
Sadece sıçramalar yetmez...
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92