Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 473
HUCURATSÛRESİTEFSİRİ(ÖZEL) 1-5.AYETLER-SARF -USULÜ
23.08.2008
2178 Okunma, 0 Yorum

ADİL DÜZEN 473

“BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)

“ADİL DÜZEN BİR PARTİNİN DEĞİL, İNSANLIĞIN DÜZENİDİR.”

“ADİL DÜZEN YENİ BİR MEDENİYET PROJESİDİR.”

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Haftalık Seminer Dergisi             23 Ağustos 2008                        Fiyatı: www.akevler.org’a tıklamak!

BU DERGİYİ HER HAFTA OKUTABİLİR... ÇOĞALTABİLİR... DAĞITABİLİRSİNİZ...

 

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 473. SEMİNER

“HİÇ BİLENLER İLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?” (KUR’AN; Zümer Sûresi, 39/9)

İ L İ M  TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.” (Hadis)

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİZafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA/ İSTANBUL    Tel: (0212) 452 76 51

Bu dersin tamamı Yenibosna’da C.tesi günü 18.00–21.00 saatleri arasında okunacak ve tartışılacaktır...

 

-DEĞERLİ ADİL DÜZEN ÇALIŞANI; BUGÜN ALLAH İÇİN YANİ ADİL DÜZEN İÇİN NE YAPTIN? BU HAFTA KAÇ KİŞİYE TEBLİĞ YAPTIN?-

Gayemiz ve Hedefimiz; Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada okunması, değerlendirilmesi, anlaşılması ve uygulanmasıdır.    Süleyman KARAGÜLLE, Reşat Nuri EROL

***

 

*İŞLETME SEMİNERLERİ; 25. SEMİNER

PARA VE SENET POLİTİKASI

***

 

*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ / YORUMLARI; 

ORDU VE EKONOMİ

YAŞ KARARLARI VE TÜRK ORDUSU 

***

 

HUCURAT SÛRESİ TEFSİRİ - I. Hafta

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ(1) يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَرْفَعُوا أَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ أَنْ تَحْبَطَ أَعْمَالُكُمْ وَأَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ(2) إِنَّ الَّذِينَ يَغُضُّونَ أَصْوَاتَهُمْ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ امْتَحَنَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوَى لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ(3) إِنَّ الَّذِينَ يُنَادُونَكَ مِنْ وَرَاءِ الْحُجُرَاتِ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ(4) وَلَوْ أَنَّهُمْ صَبَرُوا حَتَّى تَخْرُجَ إِلَيْهِمْ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ(5)

 

TÜRKÇE VE OSMANLICA MEAL

1- Ey inanmış olan kimseler. = Ey iman etmiş olan kimseler.

Allah ve elçisinin önüne geçmeyin. = Allah ve resulünü takaddüm etmeyin.

Allah’ta korununuz. = Allah’a ittika ediniz.

Allah bilici işitendir. = Allah alim semidir.

2- Ey inanmış olan kimseler. = Ey iman etmiş olan kimseler.

Seslerinizi ulakın sesi üstüne çıkarmayın.= Savtlerinizi nebinin savtının fevkine çıkarmayın.

Sözünüzü birbirinize yükselttiğiniz gibi ona yükseltmeyin. = Kavli birbirinize cehrettiğiniz gibi ona cehretmeyin.

Bilincine olmadan işleriniz boşa gider.= Şuurunda olmadan amelleriniz hubut eder.

3- Allah’ın elçisinin yanında seslerini indirenler. = Allah’ın resulünün indinde savtlarını gaddedenler. 

İşte Allah onların yüreklerini koruma için sınamıştır. = İşte Allah onların kalblerini takva ile imtihan etmiştir.

Onlar için bağışlama ve büyük karşılık vardır. = Onlar için mağfiret ve azim ecr vardır.

4- Taş duvarlarının ardından çağıranların çoğu uslayamayan kimselerdir. = Hucuratın verasından nida edenler akletmeyen kimselerdir.

5- Kendilerine çıkıncaya dek dayansalardı onlar için iyi olurdu. = Kendilerine huruc edinceye kadar sabretselerdi onlar için hayr olurdu.

Allah çalıştıran bağışlayıcıdır. = Allah rahiym olan gafurdur.

 

LÂTİNCA VE ARAPÇA MEAL

1- Ey iman etmiş olan kimseler. اي ايمان اتمش اولان كمسلر  

    Allah ve resulünü takaddum etmeyin.  الله و رسولنى تقدم اتمه ين

    Allah’a ittika ediniz.   اللهه اتقا ايدن

    Allah alim semidir.    الله عليم اولان سميعدر

2- Ey iman etmiş olan kimseler.     اي ايمان اتمش اولان كمسلر

    Savtlarınızı nebinin savtının fevkena rafetmeyiniz.   صوتلرنزى نبينن صوتنن فوقنه رفع اتمه ينز

    Kavli birbirinize cehr ettiğiniz gibi ona cehretmeyin. قولى بربرنزه جهر اتتغنز كبى اونا خهر اتمه ين

    Şuurunda olmadan amelleriniz hubut eder.شعورنده اولمهدن عملرنز حبوط اير

3- Allah resulünün indinde savtlarını gaddedenler.  الله رسولنن عندنده صوتلرنى غض ادنلر

    İşte Allah onların kalplerini takva ile imtihan etmiştir.  اشته الله اونلرين قلبلرنى تقوى ايله امتحان اتمشتر 

    Onlar için mağfiret ve azim ecir vardır. اونلر اجن مغفرت و عظيم اجر واردر

4- Hucuratın verasından nida edenlerin ekserisi akletmeyen kimselerdir. حجراتن وراسندن ندا ادنلر اكثريسى عقل اتمه ينلردر

5- Sen onlara huruc edinceye kadar sabretselerdi onlar için hayr olurdu. سن انلره خروج ادنجيه قدر صبر اتسه لردى اونلر اجن خير الوردى   

    Allah rahim olan gafurdur. الله رحيم اولان غفوردر

 

LÂTİNCE VE ARAPÇA HAT

  يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا YAv EayYuHa elLaÜIyNa EaMaNUv

 لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ اللَّهِ وَرَسُولِهِ Lav TuQadDiMUv BaYNa YaDAYı elLAvHı Va RaSULiHi

 

 وَاتَّقُوا اللَّهَ VaitTaQUv elLAHı

 إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ(1)

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا  YAv EayYuHa elLaÜIyNa EAvMaNUv

لَا تَرْفَعُوا أَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ Lav TaRFaGUv FaVQa ÖaVTı elNaBiyYı

 وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ Va LAv TaCHaRUv LaGUv Bi eLQaVLı

 كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ Ka CaHRı BaGWıKuM LıBAGWın

 أَنْ تَحْبَطَ أَعْمَالُكُمْEaN TaXBaOa EaGMAvLaKuM

 وَأَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ(2) Va EaNuM LaV TAŞGuRUvNa

(2)إِنَّ الَّذِينَ يَغُضُّونَ أَصْوَاتَهُمْ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ EinNa elLAÜINa YaĞuwWUvNa EaWVATaHuM GıNDa RaSUvLu elLAHi

 أُوْلَئِكَ الَّذِينَ امْتَحَنَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوَىEuLAvEıKa elLaÜINa iMTaXaNa elLAvHu QuLUvBaHuM  Lı elTaQVAv

 لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ(3) LaHuM MaĞFıRaTun Va EaCRın GaJIyMın

 إِنَّ الَّذِينَ يُنَادُونَكَ مِنْ وَرَاءِ الْحُجُرَاتِEşnNa elLaÜIyNa YuNAvDUvNaKa MiN VaRAEı eLXuCUvRaTı

 أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ(4) EaKÇaRuHuM LAv YaGQıLUvNa

وَلَوْ أَنَّهُمْ صَبَرُوا حَتَّى تَخْرُجَ إِلَيْهِمْ  Va LaV EanNaHuM WaBaRUv XatTAy TaPRuCa EiLaYHiM

لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ(5) La KANa PaYRan LaHuM

 

 

S A R F

يَاأَيُّهَا (فعلها ايي)  الَّذِينَ آمَنُوا (فاعلوا   ئمن)لَا تُقَدِّمُوا (لا تفعلوا  قدم) بَيْنَ(فعل بين) يَدَيْ (فعلي يدي) اللَّهِ وَرَسُولِهِ (فعوله رسل) وَاتَّقُوا (افتعلوا  وقي) اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ (فعيل سمع) عَلِيم  (فعيل علم) (1) يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا (فاعلوا ئمن) لَا تَرْفَعُوا(تفعلوا  رفع) أَصْوَاتَكُمْ (افعالكم صوت) فَوْقَ (فعل فوق) صَوْتِ(فعل صوت) النَّبِيِّ  (الفعيل نبأ )وَلَا تَجْهَرُوا(تفعلوا جهر) لَهُ بِالْقَوْلِ(الفعل قول) كَجَهْرِ (فعل جهر) بَعْضِكُمْ (فعلكم بعض)  لِبَعْضٍ (فعل بغض)  أَنْ تَحْبَطَ ( تفعل حبط) أَعْمَالُكُمْ ((افعالكم عمل)وَأَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ (لا تفعلون شعر)(2) إِنَّ الَّذِينَ يَغُضُّونَ(يفعلون غضض) أَصْوَاتَهُمْ(افعالهم صوت)  عِنْدَ(فعل عند) رَسُول ( ِفعول رسل) اللَّهِ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ امْتَحَنَ(افتعل محن ) اللَّهُ قُلُوبَهُمْ(فعولهم قلب)  لِلتَّقْوَى(الفعلى وقي)  لَهُمْ مَغْفِرَةٌ(مفعلة غفر) وَأَجْرٌ (فعل أجر) عَظِيمٌ(فعيل عظم) (3) إِنَّ الَّذِينَ يُنَادُونَك(يفاعلونك ندي) َ مِنْ وَرَاءِ (فعال وري) الْحُجُرَاتِ (الفعولات حجر)  أَكْثَرُهُمْ(افعلهم كثر)  لَا يَعْقِلُونَ((يفعلون عقل)4)وَلَوْ أَنَّهُمْ صَبَرُوا(فعلو صبرا) حَتَّى تَخْرُجَ(تفعل خرج) إِلَيْهِمْ لَكَانَ(فعل كون) خَيْرًا(فعلا خيرا) لَهُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ(فعول غفر) رَحِيمٌ(فعيل رحم) (5)

 

 

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا  “Ey iman etmiş olan kimseler.”

Hitabın tevcihi içindir. Kime söylediğinizi belirlersiniz.

Kur’an’da hitap; “Ey nâs” ifadesi ile tüm insanlara yapılır, “Ey iman edenler” ifadesi ile mü’minlere yapılır, “Ey nebi” ifadesi ile âlimlere yapılır.

Burada hitap iman etmiş olanlara yöneliktir. Bunlar kimlerdir?

İnsanlar dört gruba ayrılırlar.

1)     Müşrikler hakem kararlarını kabul etmeyenlerdir. Bizim topraklarımızda yaşama hakları yoktur.

2)     Kâfirler hakem kararlarını kabul etmekle beraber cizye vermeyenlerdir. Hakem karalarını kabul ettiklerinden dolayı biz onların davalarına bakarız. Hüküm veririz ama cizye vermedikleri için hakem kararlarının icrasına bakmayız. Yani onların güvenliğini biz temin etmeyiz.

3)     Müslimler (zimmiler) bedenen cihada katılmazlar ama karşılığında bedel verirler. Bunların güvenliğini sağlama bize aittir. Meçhul cinayetlerde diyetlerini biz öderiz.

4)     Müminler ise hakem kararlarının uygulanmasını sağlamak amacıyla bedenen görev alanlar ve silah taşıyanlar. Gerektiğinde diyetleri ödeyenlerdir.

Bu kavramları iyi kavramanız gerekir. Mü’minler bugünkü askerler ve polislerdir. Askerlik yapmayan erkekler mü’min olamazlar.

O halde bugünkü asker ve polisten farkı nedir?

1)     Bugün herkes zorla askere alınmaktadır. “Adil Düzen”de ise yalnız askerlik yapmak isteyenler askere alınmakta, diğerlerinden bedel alınmaktadır.

2)     Bugün askerde iken asker sayılmakta, asker değilken asker sayılmamaktadır. Oysa İslâmiyet’te asker her zaman askerdir. Her zaman silah taşır ve yetkili olduğu yerde silahını kullanır, görevlidir ve yetkilidir.

3)     Bugün bürokratik anlayış vardır. Oysa İslâmiyet’te memur yoktur. Görev vardır. Görev yaptığı zaman ücret istihkak eder, yapmadığı zaman bir şey istihkak etmez.

4)     Yönetme hakkı yalnız askerlik yapanlara aittir. Mü’min kadınlar askerlik yapmazlar. Mü’min erkekler gibi yetkilidirler, silah taşırlar ve isterlerse müdahale ederler. Sorumlu değildirler.

İşte burada “Ey iman edenler” diye hitap ederken ey asker ev polisler denmiş olur. Onların hanımları da onlara katılmış olur. Eğer “Allah ve âhirete iman” denirse, o zaman bilinen imandan bahsedilmiş olur. Biz onun üzerinde durmuyoruz.

Elleziyne” ya bir ismin sıfatı olur yahut kendisi isim olur. Burada kendisi isimdir. İsmi fail anlamındadır. İsmi fail dört şekilde ifade edilir.

a) Fail veya mef’ul kalıbında harfi tarifsizdir. Kendisi ve filli nekredir, belirsizdir. b) Harfi tarifli gelmiştir. Kendisi marifedir ama fiili nekradir. c) “Men” veya “Mâ” ile gelmiştir. Kendisi nekre, fiili marifedir. “Ellezî” ile gelmişse hem kendisi hem de fiili marifedir. Burada doğrudan örgütlenmiş kuruluşa hitap ettiği için hem fail hem fiil marifedir.

Bunlar kimlerdir?

Ocak ve bucak başkanlarıdır. Merkez bucaklarının da başkanlarıdır. Beş vakit veya cuma namazı kılanlardır. Burada asıl kastedilen Cuma imamının cemaatidir. Bucak halkıdır.

Kur’an’ı işte böyle okur ve düşünürseniz sizin hayatınıza girer, aranızda bulunur. Ama eğer onu binlerce yıl geriye gönderir, siz de başkalarını muhatap görürseniz, o aranızdan ayrılıp gider. Sadece şimşek ve gürültü sesleri gelir.

لَا تُقَدِّمُوا  “Takaddüm etmeyiniz.”

Kadem” ayak demektir. “Takaddüm etmek” demek, önüne geçmek demektir. 

Kur’an burada yargıdan bahsetmektedir. Yargının önüne geçmeyin. Yargının karşısına sorunları götürün ve hakkı-haksızlığı talep edin; siz hükümde baskı yapmayın, hüküm için telkinde bulunmayın.

Burada emrolunanlar kimlerdir?

Mü’minler yani görevlilerdir. Ordu, polis ve devletten oluşan kuruluş. Başkanları var. Yetkililer var. İşte bunların hakemlerden oluşan mahkemelere baskı yapma ve onların önlerine geçme yetkileri yoktur. Onlar sabırla ve saygıyla hakemlerin vereceği kararı bekleme zorundadırlar. Burada anlatılan yargı üstünlüğüdür. Bir toplulukta hakemlerden oluşan yargı kararlarına uyulmadığı takdirde, o artık topluluk olmaz, bir eşkıya kuruluşu olur.

بَيْنَ يَدَيْ  “Yedeylerine.”

“Yedeylerine” iki el arası demek, ön demektir. Yani hakemlerin kararlarını almadan siz öne geçip onlara sizin istediğiniz kararı aldırmayın. Onlar kendi vicdanına ve usullerine göre karar alsınlar. Yargıda olan bir konuda taraf olmayanların beyan etmeleri  nehy edilmiştir. Sadece davalı ve davacı ile onların hakemleri talepte bulunabilir veya def’ ederler. Soruşturmayı yetkililer yapar Bunlar mü’min kimselerdir. Soruşturma ehliyetine sahiptirler ve yetkilidirler. Ancak bunlar da hakemlere telkinlerde bulunamazlar. Sadece şahitlikleri hakemler tarafından kabul edilmişse duruşmada beyan ederler. Hakemler artık reddedemezler. Hükümlerini verirler.

Burada çok önemli mesele ortaya çıkmıştır. Allah bize hakemlere telkinde bulunmayı, baskı yapmayı yasaklamıştır. Ama yapan olursa ne olacaktır? Sonra, hakem kararları adil olabilir ama siyaseten uygulama kabiliyeti olmayabilir. Bunun için şu tedbirler alınmıştır.

a)      Gerek soruşturmacıların şehadetleri, gerekse hakemlerin kararları kesindir. Mutlaka uygulanır. Hakem ve soruşturmacılar fiili zarar verilirse af geçersiz olmak üzere cezalandırılır. Ayrıca bunların diyetleri de ödenir. Dolayısıyla yapılan baskılardan etkilenmemeleri gerekir.

b)     Tanıklık ve hakem kararları kesindir, uygulanır. Ancak tanıklar ve sanıklar aleyhinde dava açılabilir. Hata yaptıkları sabit olursa, dayanışma ortaklıkları tazmin ederler. Dayanışmaları onları dayanışma ortaklığından çıkarabilir. Yani kararları denetimlidir.

c)      Bundan başka,  kararları uygulama yetkisi ve görevi bucak başkanına verilmiştir. Bucak başkanı hakemlerin verdiği kararların uygulanmasını mahzurlu görürse uygulamayabilir. Örnek verelim. Anayasa Mahkemesi AK Parti’yi kapatsaydı; Cumhurbaşkanı bunu uygulamıyorum, kararı askıya aldım diyebilirdi. Yahut mahkum olan bir orgeneral için ben bu kararı uygulamıyorum diyebilir. Başkana verilmiş olan bu yetkiyle hakemlerin kararlarının adil olması sağlanmıştır. Başkanın bu affından dolayı mağdur olanlar varsa  devletten tazminat alırlar.

d)     Yargının bağımsız, tarafsız, etkin ve saygın olabilmesini sağlamak için hakemler sistemi getirilmiştir. Hakemlik yapabileceklerini devlet belirler. Bilgi ve dayanışma içinde yetki verilir. Taraflar bunlardan birer hakem seçerler. Hakemler de baş hakemi seçer. Böylece oluşan hakemlerin güvencesi de devletçe alınmıştır. İşte böyle oluşan yargı tarafsız, bağımsız, etkin ve saygındır. Kararları kesindir. Uygulanmazsa devlet tazmin eder. Hakemler de hakemlerin denetimindedir.  

اللَّهِ وَرَسُولِهِ  “Allah ve resulü.”

“Allah ve resulü” Kur’an’da geçen bir deyimdir; yargı demektir. Soruşturmacılar, hakemler, bucak başkanları ve âkilelerden/dayanışmalardan oluşurlar. Karar Allah tarafından verilmiştir. Yanız bunun sadece yargıda kalabilmesi için dört tane şartı vardır.

1)     Karar mutlaka bir davalı ve bir davacı arasında geçmelidir. Tarafları olmayan dava olamaz.  

2)     Dava geçmişte cereyan eden bir olay için açılır. Gelecekte olacaklar için dava açılamaz.  

3)     Dava sadece bir olay için açılır. Karar yalnız o olayın taraflarını bağlar. Başka olaylara teşmil edilemez. Benzer olaylar için yeniden dava açılması, yeniden karar alınması gerekir. Aynı hakemler baksalar bile kararlarını değiştirebilirler.

4)     Sorumluk şahsidir. Kolektif mahkumiyet olmaz. Bundan dolayıdır ki parti kapatılamaz, mallarına el konamaz.

Kur’an’da tabirler ve deyimler vardır. Onları belirlemezsek Kur’an’ı anlayamayız. Bunları tanımlamayı biz yaparız, siz başka türlü yaparsınız. Başka mezhep ortaya çıkar. Ama tanımlamak zorundasınız. Tanımlanmayan hukuk, hukuk değildir. Lâikliği tanımlamak istemeyenler ihanet içindedirler.

وَاتَّقُوا اللَّهَ   “Allah’a ittika ediniz.”

Kur’an’da “Allah ve resulü” dendiğinde yargı kastedilmektedir. Yetki alanları dardır. Alanlarında en üst seviyededir. Ondan sonra yasama gelir.

Allah” demek yasama demektir.

Allah insanı yeryüzünde halife kılmıştır. Topluluk O’nun şeriatını vazeden halifesidir. Halkın temsilcilerinden oluşur. Kararlar alırlar. Kararlarına karşı yargıya gidilip kararları iptal edilebilir. Adil yargının denetemediği hiçbir müessese yoktur. Dokunulmazlıklar da yoktur. Sadece belli kimseler ancak yüksek yargıda yargılanabilir.

“Allah ve resulü” izafetli olunca yargıdır.

“Allah” yasamadır.

“Allah ve resul” izafe etmeden geçici hakemdir.

“Resul” ise başkandır.

Demek ki Kur’an’a göre şunlar vardır:

a)      “Allah ve resulü” hakemlerden oluşan yargıdır, en tepededir.

b)     “Allah” meclistir. Yasaları bunlar yapar.

c)      “Resul” hükümettir. Bu da icra yapar, uygular.  Başkan bunların başıdır.  

d)     “Allah ve resul” ise geçici hakem demektir. Çıkan nizaları geçici olarak karara bağlar ve o kara uygulanır. Mağdurlar sonradan hakemlere giderek haklarını alırlar. Burada başkan hakemdir, icracı değildir. Dolayısıyla yargılanma kurallarına uyar. Yani davalı ve davacı vardır. Olmuş olay hakkında karar verir. Kural koyamaz. Sadece o olayı ilgilendirir. Bugün bunlara zilyetlik davaları denmektedir.

 إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ(1)   “Allah semidir, alimdir.”

“Semî’ ve alîm” burada nekire gelmiştir. Yani devletin işiten ve gören olması gerektiğini ifade etmektedir. Devletin işitmesi demek, her şeyin kamu muhasebesine girmesi demektir. Her aldığını, verdiğini, yaptığını ve başından geçenleri yazacak, muhasebeye verecek ve bunlar muhasebeye girecektir. Sonra da onlar programlarla okunacak ve bilgi hâlinde ortaya konacaktır.  Mahkeme kararları  bunlara dayanmaktadır.

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا “Ey iman etmiş olanlar.”

Ey iman etmiş olanlar”ı tekrar etti.

Bundan önceki hususlar müslimleri de ilgilendirir. Uygulayıcısı, güven altına alıcısı, yetkilisi mü’minler olduğu için emir onlara verilmiştir. Görev vardır. Arkasından yetki gelir, arkasından sorumluluk gelir ve sonunda hak gelir. Hukuk düzeni buna dayanır. Kim görevli ise yetkili de odur. Kim yetkili ise sorumlu odur. Kim sorumlu ise haklara o sahiptir. Yasama görevi meclise verilmiştir. Yetkili odur. Yargının müdahale etme yetkisi yoktur. Sen bunu değiştiremezsin diyemezsin. Ancak yasmanın dışına çıkılmış, yetki aşılmış, doğa kanunlarına ve sosyal kanunlara aykırı kararlar alınmışsa, onu adil yargı iptal edebilir. Ama onun kararlarını da iptal edecek yine yargı vardır. Yargının denetimi sonlanmaz.

Bugün idare var, bir de halk var. İşte, idare mü’minlerin tümüdür. Her mü’min kamu görevlisidir, yetkilidir, sorumludur ve hak sahibidir. Mü’min olmak için de sadece “ben mü’minim” demek yeterlidir. O halde demokrasi demek, isteyenin asker ve polis olabilmesi, ehliyetine göre görevli olması yani atama ile değil ehliyet ile görevli olması ilkesidir. Onun için demokrasi yalnız İslâmiyet’te vardır. Diğerleri aldatmacadır.

Batı dünyası ve onların peşinde gidenler bunları hâlâ anlayamamıştır.

Bundan sonraki bölüm iç hizmetler talimatnamesidir.

لَا تَرْفَعُوا أَصْوَاتَكُمْ   “Savtlerinizi ref etmeyiniz.”

“Lâ terfeû”daki nehiy çoğul ise de “Esvât” da çoğul olduğu için kural olarak her birimize ayrı ayrı emretmektedir. Çoğul getirmiş olması, birbirimizi ikaz etme yetki ve görevimiz olması anlamına göredir.

“Sesi yukarıya kaldırmak” demek, kendi görüşünü müçtehidinin görüşüne üstün kılmak, benim dediğimi yap demektir. Dayanışma ortaklığı sorumlularını belli görüşü yapmaya zorlamaktır.

Genel olarak başkanın etrafında seçkinler oluşur. Bunlara mele’ veya mukarrabûn denmektedir. O sadece bunlarla resmi ilişkileri kurar, halk diğer mü’minlerle ilişki kurar. Mü’minler Müslimlerle, müslimler de kâfirlerle, kâfirler ise müşriklerle ilişki kurarlar. Başkanın astını atlayarak daha astlarla resmi ilişki kurması nehy edilmiştir. Başkan istişareyi yanız mukarrebunla yapar. Kararlar genel olduğu için hutbede tüm insanlar duyarlar. Başkan kararını açıklamadan mukarrebun olanların kararı ilan etmeleri sözkonusu değildir. Halk emirleri üstlerinden değil, doğrudan başkanın kendisinden ve görüntüsünden alması gerekir. Televizyonda değil, doğrudan mescitte hutbe esnasında ilân etmesi gerekir. Onun beyanları resmi gazetede yayınlanır. Televizyonla yayınlanır. Her bucak başkanı kendisi doğrudan hitap eder. Eğer il başkanının veya devlet başkanının veya insanlık başkanının bir mesajı varsa bucak bağımsız olduğu için kendi takdirleri ile halkına duyurur veya duyurmaz.

فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ  “Nebiye ait savtın fevkine ref etmeyin.”

Nebinin savtı” müfreddir. “Nebi” dayanışma ortaklıkları sorumlularıdır. Rektörler demektir. İçtihatlar yapılır. Sonunda içtihatlar bir ekol oluşturur. Sözleşmelerde başka türlü hüküm yoksa, sorumlu rasihin reyleri fıkıhta yer alır.

Yani, bugün olduğu gibi ekseriyetle yapılmış kanunlar yoktur. Ama mezheplerin oluşturdukları içtihatlar vardır. O mezhepte olanlar onunla amel ederler, onunla hak ve görev sahibi olurlar. Özel hukukta onların içtihatları geçerli olur.

Burada da emredilen nebinin söylediğinin geçerli sayılmasıdır.

Bugünkü yönetim dünyasında parti başkanları hakimdir. Parti başkanı ne söylerse o geçerli olmaktadır. Bu kural doğrudur. Ancak parti başkanının getiriliş biçimi yanlıştır.

AK Parti nasıl iktidara gelmiş, bir bakalım.

a)      Erdoğan ve Gül, Erbakan’a karşı desteklenmiştir. Erbakan da bunları dışlamıştır. Bu sefer sonunda onlar da karşı çıkmışlardır. Oysa Erbakan onları dışlamayacaktı. Onlar da karşı çıkmayacaklardı.

b)      Askerler Millî Görüş’ten başka bir çare kalmadığını görünce, Erdoğan ve Gül’ü desteklemişlerdir. Böylece AK Parti askerlerin partisi olmuştur.

c)      Bu sefer Batı karşı çakmamış, ben de seni destekliyorum, ben de seni getiriyorum diye sahip çıkmaya başlamıştır.

d)     Halk başka alternatifi olmadığı için AK Parti’yi anayasa ekseriyetiyle iktidar etti.

Şimdi Türkiye’de en demokratik yoldan bugünkü durum ortaya çıkmıştır. AK Parti’ye oy verenler kerhen vermişlerdir.

Varsayınız ki Türkiye’de dış müdahale yok. Ne sömürü sermayesi ne de ABD müdahale etmese, TÜSİD otel odalarında karar almasa, ordu işe karışmasa…

Yani, serbest seçim olsa, o zaman kim ne kadar oy alırdı?

AK Parti % 15, Saadet Partisi % 15, CHP % 15, MHP % 15, DSP % 5,  DTP % 5, GP %5, ANAP % 5, DYP % 5, Diğerleri % 15 alacaklardı.

Millî mutabakat hükümeti kurulacaktı.

İşte böyle bir demokrasinin olduğu yerde parti başkanlarının sözü daima kesin olacaktır. Parti içi demokrasi yok, muhaceret demokrasisi vardır. Bir topluluğa katılıp katılmamakta serbestsin ama katıldıktan sonra artık oranın kurallarına uyacaksın, oranın yetkililerine itaat edeceksin. Aksi halde her zaman ayrılabilirsin.  

وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ  “Kavli ona cehretmeyin.”

Savtı ref’ nedir? Kavli cehr nedir?

Kavil mânâyı ifade eder, mânânın cehri nedir?

“Kavil ile onun için cehretmeyin”. Bunun anlamı şudur. Bir müçtehidin mezhebine başkalarını davet etmeyin. Kişi mezhebini kendisi seçsin. Av yakalar gibi cemaatler arasında cemaat çekişmesi olmasın. Tebliğ görevi gerçekleştirildikten  sonra insanları kendi içtihatlarında ve kendi mezheplerinde serbest bırakın.

Bir malın reklamını yapmak haramdır.

Bir malı tanıtabilirsiniz, özelliklerini anlatabilirsiniz, fiyatlarını söyleyebilirisiniz. Ama bunu alın başkasını almayın diyemezsiniz. Mal meydanda, fiyat meydanda, tercih sizin denmesi gerekir. Başkalarının aleyhinde konuşma yoktur. Kendi lehinizde de konuşamazsınız. Biz iyiyiz, onlar kötüdür diyemezsiniz. Bizim fikirlerimiz budur, mallarımız bunlardır. İşinize gelirse bizim malları, gelmezse başkalarının mallarını satın alın denmelidir.

كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ 

“Birbirinize cehr ettiğiniz gibi nebiye kavli cehr etmeyin.”

Burada birbirimize kavli cehr etme meşru kılınmıştır. Kişiler kendi içtihatlarını tartışır ve savunurlar. Birbirlerinin mezheplerinin yanlışlarını gösterebilirler. Bu kavlî cehrdir. Ama bir rasihe tâbi olanlar onun reylerini içtihat ettikten sonra sözü cehr edemezler. Mezheplerini değiştirebilirler. Aynı dayanışma ortaklığında olanlar sorumlusuna saygı göstermekle yükümlüdürler. Başka bir ifade ile parti içi muhalefet yoktur. Müzakere yapılır, istişare yapılır. Sorumlu ne karar verirse ona uyulur. Beğenmeyenler ayrılırlar.

أَنْ تَحْبَطَ أَعْمَالُكُمْ   

“Amelleri boşa çıkarsın diye sesinizi yükseltmeyin.”

Buradaki “En” değişik mânâlar içerir. Sorumlunun otoritesini kırmak, topluluğu dağıtmak amacıyla karşı çıkmak, sırf muhalefet olsun diye muhalefet etmek, o insin ben geçeyim için çalışmak haram kılınmış, yasaklanmıştır.

Sen hizmete tâbi olacaksın, makam gerekiyorsa verilecek. Başbakan olmak için başbakan olunmaz, bir şeyleri yapmak isteyen başbakan olur. Öyle yapmalısınız. Ben şunu yapmak istiyorum, bunun için başbakan olmam gerek diyebilirsin. Eğer o işi yapmak için başka bir yol yoksa talip olabilirsin. Ama sırf vali olmak için valiliğe talip olmamalısın.

وَأَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ(2)

“Ve siz şuurunda olmazsınız.”

Bir yerde başarıya ulaşmak için doğru davranmanın  yanında, hattâ daha fazlasıyla uyumlu davranmak gerekir, istekli davranmak gerekir. Sorumluya muhalefet önce birliği dağıtır, sonra da heyecanı bozar, halk isteksiz hâle gelir. Dolayısıyla karardan sonra artık muhalefet edilmeyecek. Uygulama olduktan sonra kritik devam eder, sonra  tartışılabilir.

إِنَّ الَّذِينَ يَغُضُّونَ أَصْوَاتَهُمْ

“Savtlarını gaddeden kimseleri. Savtlarını kısan kimseler.”  

Sesi ref etmek, kavli cehr etmek ve savtı guddetmek. İşi bozmamak için ses çıkarmamak. İstese de itiraz etmemek. Burada istenen budur.  

Eğer başkan bir işe başlamışsa, artık sonuna dek onun destekçisi olmak gerekir. Gadre uğramışsan, sonra hakkını hakemlerle istemek.

İşte burada son derece önemli ve hassas bir denge vardır. Herkes kendi içtihadı ile hareket edecektir. Başkansa kendi içtihadı ile hareket edecektir. Birliğin sağlanması, trafiğin açılması için başkana uyulacaktır. Uygulama yapılırken itiraz edilmeyecektir. Zararlı bir şey değilse başkan desteklenecektir. Size göre zararlı ise itirazsız desteklemezsin. Mümkünse oraları terk etmek gerekir. Uygulandıktan sonra gadre uğramış iseniz hakemlere gidip gadrinizi giderirsiniz.

عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ  (GıNDa ReSULı elLAHı)

“Allah resulünün indinde. Allah resulünün yanında.”

Allah resulü elçidir, başkandır. Aldığı kararları uygular. Kendisinin değiştirme yetkisi yoktur. Onun kanunları uygulamasına da ses çıkarmamak gerekir. Hakemlere karşı gelmekle ona karşı gelmek aynı şeydir. Ne var ki başkanın kararlarını iptal ettirebilirsin, sana zarar vermişlerse verenlere tazmin ettirirsin. Oysa hakem kararları kesindir. Zarar veren tazmin etmez, olsa olsa karar veren tazmin eder.

Burada Allah’ın resulü indinde yani yanında saygılı olunur. Ama kararlarına hakemler nezdinde itiraz edilebilir. Onun için resulün indinde denmiştir.

Kamu görevi ifa edilirken askeri disiplin vardır. Kayıtsız şartsız itaat gerekir. Kamu görevi bittiğinde artık serbestlik vardır. Bu esnada mağdur olanlar hakemlere gidebilirler. Oysa savaş veya askeri eğitim hâlinde durum böyle değildir. İtaat vardır. İstirahat zamanında itaat vardır. Komutana itiraz hakkı yoktur. Sadece komutan değiştirme vardır.

أُوْلَئِكَ الَّذِينَ امْتَحَنَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوَى

“İşte Allah onların kalplerini takva için imtihan etti.”

Allah’ın resulü indinde seslerini kısanların kalplerini Allah imtihan etmiştir.

“Kalb” merkez demektir, santral demektir. Pompa bir kalbdir. Garaj bir kalbdir. Damarlarımızın merkezi olan kalbdir. Beynimiz de kalbdir. Buraya sinirler gelir, haberler getirir ve buradan vücuda sinirler gider, emirler götürür.

Bu kalb başta bulunan kalbdir, diğeri ise cevfdedir.

İmtihan beyinde olmaktadır. Bizim başkana itaatimiz Allah’a itaattir. Çünkü O’nun resulüdür. Eğer başkanımızdan memnun değilsek onu bırakıp başka kabileye, başka bucağa gitmeliyiz. Ama o kabilede kalıyorsak mutlaka onun karşısında sesimizi indireceğiz.

لَهُمْ مَغْفِرَةٌ (LaHuM MaĞFiRaTun)   

“Onlar için mağfiret vardır.”

Mağfiret” demek, yapılan kusurların, eksikliklerin giderilmesi demektir. Böylece başkanlarına saygılı olurlar ve karşı çıkmazlar. Bizde ve topluluğumuzda kusur varsa, eksiklik varsa onlar silinmiş ve giderilmiş olur.

Mağfiret burada nekire gelmiştir. Kişinin iyiliklerine karşılık kusurlarının görülmemesi gerekir. Dolayısıyla her suç cezalandırılmaz. Kur’an’da sayılan belli suçlar dışındaki kusurlar, mesela trafik kusuru hatalı kefaretlerle giderilmiş olur. Dolayısıyla bir kişinin işlediği bütün iyilikler ve kötülükler muhasebeye geçirilir. İyilikler kötülükleri siler ve götürür.

Kur’an’da belirlenen suçlar şunlardır:

Zina aile müessesesine saldırıdır. Cezası yüz sopa, fuhuşta köleleştirmedir.

İftira da devletin otoritesini sarsmadır. Cezası seksen sopadır.

Hırsızlık cezası kol kesmedir.

Yol kesme cezası el ayak kesmedir.

Kişilere yapılan cinayetlerdir. Cezası kıyastır. Afla diyete dönüşür.

Bunların dışında konacak cezalar keffaret cezaları ile karşılanır. Keffaret cezalarını yerine getirmeyenlere tazir cezası verilir. Tazir cezasını kabul etmeyenler hicret ederler.

Demek ki esas olan mağfirettir.

وَأَجْرٌ عَظِيمٌ(3)   “Ve azim ecir vardır.”

Azim ecir” nekredir. Devlet tarafından tevcih edilecektir.

Bir toplulukta inkılâpların olabilmesi için başkanların kararlar alıp topluluğa uygulaması gerekir. Zamanla sosyal müesseseler bozulur. Fonksiyonlarını ifa edemez olur. Devir değişir. İnkılâplar gerekir. İşte o zaman başkana uyulması gerekir.

Türkiye’de bu inkılâplar Tanzimat’la başlamıştır. Halk bunlara uymuştur. Yeniçeri karşı gelmiş ve bertaraf edilmiştir. En büyük inkılâp Cumhuriyet’ten sonra olmuştur. Halk bunlara da uymuştur. Türkiye bugün güçlü bir devlet olmuştur. Askeri müdahaleler sonunda hep yenilikler yapılmıştır. Başarıya ulaşılamamıştır. Sorunlar hep günlük çözülüyor. Köklü çözüm olmamıştır.

Köklü çözüm olan “Adil Düzen” nasıl gelecektir?

1) Önce bir Adil Düzen aşireti oluşacak, bunlar “Adil Düzen”i öğrenecekler ve kendilerine bir başkan yetiştireceklerdir.

2) Ondan  sonra yüz kadar aşiret birleşerek bir kabile/bucak oluşturacaklar. Bu bucak kooperatif olacaktır. Ceza maddeleri uygulanmayacak ama uymayanlar kooperatiften çıkarılacaktır. İşte bu kabilenin başkanı toplulukta bir defa inkılâplar yapacaktır. Hazreti İsa diyor ki; ‘Benim size söyleyeceğim çok şeyler vardır. Ama  dayanamazsınız. Ben gideceğim, o gelecek, o söyleyecek.” Hazreti Muhammed Hazreti İsa’dan 600 sene sonra gelmiş ve halk onu dinlemiştir. Mesele örf ve âdetleri terk edip yeni örf ve âdetleri ortaya koymaktır. Bu kolay bir iş değildir. Bunu askeri baskı ile veya dış baskı ile yaparsak bir  hayrı yoktur.

3) İşte, Adil Düzen Cemaati oluştuktan sonra, Adil Düzen Kooperatifi herkesin gıpta ettiği kooperatif olacaktır. Orada yaşayanların akrabaları oraya gelecek ve görecekler. O site dünya ile alışveriş kuracaktır. Buradan öğrendikleriyle onlar da benzer sitelerini oluşturacaklardır. Her sitede böyle kendisine itaat edilen başkana ihtiyaç vardır.

4) İşte bu “Adil Düzen”i benimseyen partiler iktidar olacaklar. Yerinden yönetim olduğu için merkez karışmayacak, merkez “Adil Düzen”le yönetilecek. Mekke merkezli “Adil Düzen” insanlığı kurulacaktır. Bu asrın sonunda oraya varılmış olacağını ümit edebiliriz. Yani “Adil Düzen” bir asır içinde süper güç olur.

إِنَّ الَّذِينَ يُنَادُونَكَ مِنْ وَرَاءِ الْحُجُرَاتِ 

“Hucuratın arkasından sana nida edenler.”

Şimdiye kadar emir iman etmiş olanlara idi. Başkanlarına itaat etmeleri gerektiği belirtiliyor. Şimdi ise doğrudan “sen” diye başkana hitap etmektedir.

İnsanlar topluluk işlerini yapmaya başlayınca her şeyi başkana danışmak, ondan izin almak ve onun istediği gibi yapmak isterler. Bu izdihamı önlemek için Kur’an çeşitli önlemler almıştır. Bunarlı şöyle sıralayabiliriz.

1)     Necvayı yani özel görüşmeleri istisna yapmıştır. Böylece herkes dediğini açık ifade edecektir.

2)     Başkanı evinde rahatsız etmeme ilkesidir. Böylece görüşmek istemediği zaman onu zorlamamak gerekir.

3)     Üçüncü olarak, resmi işler ancak şura üyeleriyle görüşülür. Halk işlerini kendi temsilcilerine götürür.

4)     Yerinden yönetim esas alınmıştır, herkes kendi içtihadı ile hareket eder. Başkana sorulmaz, gerekirse başkan müdahale eder. Ra’yetme yoktur, nezaret vardır.

أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ(4)   

“Ekserisi akletmiyorlar.”

Yani düşünmeden hareket ediyorlar. Kendi sorunlarını kendileri çözemeyen kimselerdir. Herkes kendi bilgisi ile sorunlarını çözüyorsa onu yapmakla yükümlüdür. Sorup öğrenme zaruret zamanında olacak, sorunları kendileri çözeceklerdir. Soranların çoğu sorunları kendileri çözebildikleri halde, kendilerine güvenleri yoktur, onun için soruyorlar.

وَلَوْ أَنَّهُمْ صَبَرُوا حَتَّى تَخْرُجَ إِلَيْهِمْ 

“Kendilerine huruç edene dek sabretselerdi.”

Burada “huruç etmene dek” demiyor da, “kendilerine huruç edene dek” diyor.

O halde başkan görüşmek istemezse, konuya girmek istemezse, zorlama gerekmemektedir. Birçok sorunlar vardır ki, günü gelmediği için söylenmemesi gerekir. Nitekim Hazreti İsa söylememiştir. Demek ki şimdilik serbestliktir. Dolayısıyla eğer cevap vermiyorsa ısrar etmeyeceksiniz. Kendi içtihadınızla hareket edeceksiniz.

İnkılâp kolay iş değildir. Birden geçilemez. Tedricen direnenler zaman kazanır. Başkanın mahir yönetimleri sayesinde inkılâplar başarıya ulaşmıştır. Saltuk Buğra Han, Türk milletini İslâmlaştırmıştır. Bunu başarmıştır. Bin seneden fazladır Müslümanız.

Cumhuriyet inkılâbı ne derece başarılı olmuştur, hâlâ belli değildir. Türk ordusu sabırla sahip çıkmaktadır. Ama onun talimatlarını unutmuş görünmektedir. Hedef muasır medeniyetin üstüne çıkmaktır, elimizde tuttuğumuz meşale müsbet ilimdir diyor. O hurafelerle ve putperestlikle meşguldür. Mustafa Kemal Türk ordusuna cumhuriyeti ve istiklâli emanet ettiği halde, o dinsiz lâikliği savunmakla meşgul olmaktadır. Biz istiyoruz ki, Birinci Cumhuriyetimiz yıkılmadan Türkiye muasır medeniyetin fevkine çıksın. Mustafa Kemal cumhuriyeti yaşasın. Eğer böyle gideceklerse bu devlet yıkılacaktır. Ama Türk milleti yeni cumhuriyeti kuracaktır. Yeni başkanın başkanlığında kuracaktır.  

Ordunun başarılı olabilmesi için ne yapması gerekir?

a)      Harb akademilerinde rejimler kürsüsü kurulmalıdır. Kurmay subaylar mecburi ders görmelidir.

b)      Bu derslere akademinin hocaları da dinleyici olarak katılacaklar, ama kendi görüşlerini bizzat o görüşleri ortaya koyanlar anlatmalıdır.

c)      Görüşü olan görüşünü yazacak ve akademiye tedris edilmek üzere gönderecek. Akademiden bir kurmay bu kişi ile görüşecek, tezini tartışacak. Bu rapor hazırlayacak. Bu subay eğer tezde değer bulursa, on subayın yanında tartışılacaktır. Bir tez mahiyetindeyse, görüşler yanlış olsa da bu okutulacaktır.

d)     Dersleri tez sahibi verecek, görevli bir subay her dersi kurmay adaylarına değerlendirecektir.

İşte askerler bunu yaparlarsa, diğer doktrinlerin yanında “Adil Düzen” de öğrenilmiş olacaktır.

Örnek verelim.

Türkiye’nin sorunları var. Mesela, Ergenekon davasını ele alalım.

Türkiye’nin temel grupları vardır. A) Kapitalistler, B) Sosyalistler, C) Karmacılar, D) Nasyonalistler, E) Devletçiler, F) Adil Düzenciler. Eğer bizim çözümlerin onda biri kadar çözümleri olan varsa onları dinleyin ama, onların hiç çözümleri yoktur. Sadece yuvarlak lafları vardır. Onlar bizim bulunduğumuz meclise gelip konuşamazlar.

Kur’an meydan okumuş, hâlâ okuyor…

Kimse karşı çıkamamış; 1400 senede karşı çıkamamıştır.

“Adil Düzen” de meydan okuyor.

Onun onda bir seviyesinde çözümler üretin, biz size tâbi oluruz. 5*4=20’den başka çözüm bulabilir misiniz? 19,5 bulun, kabul edeceğiz. Bulamazsınız, çünkü tam sayıların çarpımı tamdır. Çift sayı ile çarpım çifttir. Demek ki ya 18 ya da 22’dir. Dörtle bölünebilmelidir. Ne 18 ne de 22 dörde bölünmez. O halde 16 ve 24 olmak zorundadır. Bu da onda birden büyük hatadır.

Evet, sayın komutanlar, sizden bir şey istemiyoruz. Siz tanrılaştırdığınız Mustafa Kemal’in Cumhuriyetini korumak istiyorsunuz. O zaman bize kulak verin. Akademide tartışın. Komutanlara arz edin. Onlar da hükümete arz etsin. Dinlemeyeni halk indirir. Yeter ki siz halk ile beraber olun.  

لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ  “Onlar için hayır olur.” 

Ordu için diyor. Mustafa Kemal’i dinleyin, sizin için hayır olur.

Mustafa Kemal’in ilkeleri vardır.

a)      Dinsiz devlet olmaz. Türk devleti Müslüman halka dayanır. Bu Adil Düzenin ilkesi değildir, Mustafa Kemal’in ilkesidir. Bu devletin lâik olmasına mâni değildir. Devlet lâik ama halk Müslüman. Mustafa Kemal’in temel ilkesidir. Mustafa Kemal’de lâiklik müsbet ilmin meşalesine dayanır. Siz de bunu yapın. Biz sizden başka bir şey istemiyoruz.

b)     Meclise ve millî iradeye dayanmayan hiçbir güç devleti yaşatmaz. İnkılâp zamanında bazı baskılar yapılır ama ondan sonra halk devamlı baskı altında tutulamaz. Millî iradeye ve meclise itaat etmek gerekir.

c)      Mustafa Kemal bloklara katılmamayı, bağımsız kalmayı önermiş ve İsmet İnönü de hep bunu savunmuştur. Millî hakimiyet ve kuvvayı milliye ilkesi benimsenmiştir. NATO’dan çıkmalısınız. Gümrük birliğinden çıkmalıyız. Tüm bloklar arasında tarafsız olmalıyız. Gümrükleri bütün dünyaya karşı sıfırlamalıyız. Bu ilke Mustafa Kemal’in değişmez ilkesidir.

d)     Mustafa Kemal ekonomide devletçi ve halkçıdır. Neden partilere çarçur ettiriyorsunuz. Neden devleti gırtlağa kadar borca boğuyorsunuz. Bizim size sunduğumuz çözümümüz var. KİT’leri yeniden etkin hâle getirmeliyiz. Dış borçları hemen çözmeliyiz. Birisine sonra dış borcumuz olmamalıdır. 1) Dış borcu iç borca çevireceğiz. 2) Faizli borcu kredileşme borcuna çevireceğiz. 3) Para borcunu mal borcuna çevireceğiz. 4) Borcu iştirake çevireceğiz. Akademide bunları anlatmak istiyoruz. Gelin, kulaklarınızı tıkamayın, gözlerinizi kapatmayın, beyinlerinizi durdurmayın. Hele bir dinleyin...

وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ(5)

“Allah gafurdur rahimdir.”

Yani başkanı dinlememenin sonunda varılan sonuçları Allah mağfiret eder. Hem de onu rahmete çeviri. Bugün tevbe ederseniz, O geçmişteki hataların hepsini hayra dönüştürür.  

Bizim bu sözleri orduya değil de partilere söylememiz gerekir. Ne var ki onlar bu sözlerimi anlayacak seviyede değildirler. Zorunlu olarak reşid bir insan arıyoruz.  

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 

 

 

 

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-473/ADİL DÜZEN DERSLERİ-303 İstanbul, 23 Ağustos 2008

 

ORDU VE EKONOMİ

Devletler iki ayrı dış politika güderler. Uygar devletler ekonomilerini kendi iç üretimlerine dayandırırlar. Yani kendileri çalışır kendileri yerler. Başkalarının sırtından geçinmezler. Bunların orduları savunmaya dayanır, saldırmaya dayanmaz.

Tarihte uygar uluslar ülkelerini hep korumuşlardır. İlkel devletler ise geçimlerini yağmalama üzerine oturturlar. Bunlar saldırırlar, işgal ederler ve o ülkeleri yağmalarlar veya haraca bağlar ve onunla geçinirler. Bunların orduları saldırı ordularıdır. Ona göre donanmışlardır, ona göre eğitilmişledir.

Bugün dünyada sömürüyü ekonomik yoldan yapan tekel sermaye bunu sürdürmek için Amerika Birleşik Devletleri’nin saldırı ordusunu taşeron olarak kullanmaktadır.

 

Türkiye’mize gelinirse, Türk ordusu saldırı ordusu idi ama; saldırıyı ekonomik gelirler sağlamak amacıyla yapmamakta, yeryüzünün güveni için bunu İslâm dininin verdiği görev olarak yapmakta idi. Sonunda fetihler durunca, vergi veren ülkeler azalınca, dış borçla yaşamağa devam etmiş ve bilahare tarih olmuştur.

Yerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti ortaya çıkmıştır.

Bu yeni devlet var olma stratejisini şöyle belirlemiştir.

a)      “Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesiyle saldırı savaşlarına son vermiştir. II. Cihan Savaşı’na girmemiştir.

b)     “Ya istiklâl ya ölüm” ilkesiyle, kesinlikle bir başka ülkeye tâbi olmayı reddetmiştir. Bu amaçla dış borçlarını ödemiş ve yabancı tesisleri millileştirmiştir.

c)      Türk ordusunu paralı askere değil millî orduya dayatmıştır. Bağımsız bir savunma ordusunu hedef almıştır.

d)     Dışa açık ama sömürülmeyen borçsuz bir ekonomiyi hedeflemiştir. Nitekim 1950’lere kadar bu ekonomi politikası uygulanmıştır.

 

Demokrat Parti bu hedefleri bırakmış, ondan sonra bugünkü duruma düşmüşüzdür.

a)      Ülke gırtlağına kadar borç girdabına, özellikle dış borçlara batmış bulunuyor.

b)     Türk ordusu Batı bloğunun sömürü sermayesinin parçası hâline gelmiştir.

c)      Ülkede işsizlik sorunu, yargı çıkmazı, basın terörü sürüp gitmektedir.

d)     Ordu gücünü korumakta ama bu gücü kullanamaz hâle gelmektedir. 

 

Bir devlet ordusu ile vardır.

Ordumuzu yeniden güçlü hâle getirmek zorundayız.

Bunun gerçekleşmesi için neler yapmalıyız?

a)      Devlet başkanı asker yani emekli bir orgeneral olmalıdır. Bundan sonra Genelkurmay Başkanlığı başkomutanlıktan indirilmeli, yani Genelkurmay Başkanı olarak kalmalıdır. Ordu sivil işlere karıştırılmamalı, sivil yönetim de orduya karışmamalıdır. Ordu sivil yönetimden bağımsız hâle getirilmelidir. Sömürü sermayesi orduları kendisi kullansın diye sivillerin emrine vermekte, savunma bakanlığına bağlamaktadır. Bu yanlıştır. Devlette asıl kuvvet ayrılığı “sivil yönetim” ile “askeri yönetim” arasında olmalıdır.

b)     Türkiye on iki bölgeye ayrılmalı, her bölgeye bir ordu yerleştirilmelidir. Ordu bağımsız olmalı, bölgesini savunacak şekilde hazırlanmalı ve bununla görevli olmalıdır. Yurt dışına asker gönderilecekse bunlar gönüllülerden oluşturulmalıdır. Ülke bütünlüğünün korunması için de her bölgeye alınan askerler başka bölgelerden gelmelidir.

c)      Orduların bütçeleri bağımsız olmalıdır. Kendileri harcama biçimlerini belirlemelidir. Millî bütçeden pay ayrılmalıdır. Millî bütçenin beşte biri ordulara bölüştürülmelidir. Gümrük gelirleri orduya ait olmalıdır. Askerlik bedellerini ordular almalıdır.

d)     Ayrıca orduya bazı hizmetler ihale edilebilir. Mesela yol bakımı ve güvenliği hizmetleri yaptırılır, bundan dolayı da kendilerine ödeme yapılır  Kendi tüketimi için üretim yapması da serbest  olmalıdır.

 

Milli ekonomimizin de sağlam olabilmesi için;

a)      Gümrükler sıfıra inmeli, vizeler kalkmalı, tüm mal ve sermaye hareketleri tamamen serbest olmalıdır.

b)     Faiz sıfırlanmalı ve “karşılıklı para” yani karşılığı olan para ile kredileşme yapılmalıdır.

c)      Giriş ve çıkışlar, ülkede iş yapmalar serbest olmalıdır. Yabancıların ülkemize gelip çalışmalarına engel çıkarmamalıyız.

d)     “Çalışana faizsiz kredi sistemi” ile tam istihdamı sağlamalıyız. İşsizliği ortadan kaldırmalıyız.

‘Bunlara dünya müsaade eder mi?’ diyeceksiniz. Güçlüyseniz ve güçlü ordunuz varsa elbette eder. Ama ordunuz yoksa, yaşamamıza da müsaade etmez.

Türk ordusu sadece günlük sorunları çözmekle yetinmemeli, gelecek sorunları da çözmelidir. Bunun için her söze ve her çözüme kulak vermeli; bu arada “Adil Düzen”e de kulak vermeli. Sonunda en iyi çözümleri hükümete tavsiye etmelidir. Millî Güvenlik Kurulu bunun için vardır; yoksa milletin başörtüsü ile uğraşmak için değil.

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 

 

 

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-473/ADİL DÜZEN DERSLERİ-303 İstanbul, 23 Ağustos 2008

 

YAŞ KARARLARI VE TÜRK ORDUSU 

Bir devlet veya topluluk, kendi ülkesinin sınırlarını koruyacak silahlı gücü varsa o topluluk devlettir. Tekel sömürü sermayesi dünyayı tek sermaye devleti hâline getirmek için ordusuz devletleri de icat emiştir. Dolayısıyla bugün adı “devlet” olan ama aslında kendisini savunacak ordusu olmayan devletler vardır.

Bunlar şimdilik şartların gereği varlıklarını sürdüreceklerdir. Gelecekte ise tekel sermayenin hakimiyeti bitecektir. Aslında bitmektedir. O zaman bu siyaset sayesinde korunmuş devletler ya yok olacaklar ya da kendi ordularını kuracaklardır.

Bugün orduları olmayıp güçlü olan iki devlet vardır; biri Almanya, diğeri Japonya’dır. Almanya Avrupa Birliği içinde zaten tam devlet olduğunu iddia etmiyor. Japonya da her hâliyle ABD’ye teslim olmuştur.

Türkiye’mize gelinirse.

Türkiye güçlü ordusuyla tam devlettir.

Tekel sermaye bu meseleyle özel olarak uğraşmak için neler yapmakta? Türk Ordusunu ekonomik destekten mahrum etmek, komşularla savaştırmak, sivil yönetimle çatıştırmak ve ordu içinde çatışmayı ortaya koymak…

Böylece ordusuz Türkiye’yi devlet olmaktan çıkarmak…

Türk ordusunu bekleyen en büyük tehlike ekonomik sıkışıklık olacaktır. Bunun için ordu iktidarı zorlayacak ve ülkeyi bağımsız ekonomiye götürecektir. Bunun için;

a)      Dış borçlar ödenecektir. Bunu döviz borcunu YTL borcuna çevirmek, faizli borcu kredileşme borcuna çevirmek, para borcunu mal borcuna çevirmek veya borcu iştirake çevirmek suretiyle başaracaktır.

b)     İşsizlik sorunu çözülecektir. Bunu çalışana faizsiz kredi vererek işvereni borçlandırma yoluyla çözecektir.

c)      YTL altına kote edilecek ve devlet faiz alıp vermeyecektir. Bütün devlet hesapları faizsiz yürütülecektir. Krediler icrasız ve faizsiz olacaktır. Borcunu ödeyemeyenin borçlanma ehliyeti düşürülecektir.

d)     Gümrükler kalkacak, Türkiye dünya ekonomi/ticaret merkezi olacaktır. Yabancıların Türkiye’ye gelip çalışmaları tamamen serbest bırakılacaktır.

Evet, buna IMF izin vermez! Çünkü o Türkiye’nin yaşamasına izin vermek istemiyor. Düşmanına teslim olan devlet olur mu?!.

Türk ordusunu güçlü tutmak demek, Türk devletini yaşatmak demektir. Onun için de orduda yapacaklarımız vardır.

1-     Sivil yönetim ile askeri yönetim birbirinden tamamen ayrılmalı, birbirlerinin işlerine karışmamalıdırlar. İkisi arasındaki dengeyi devlet başkanı korumalıdır.

2-     Ordularımızı 12 orduya çıkarmalıyız. Her bölgeye ve potansiyel düşmana karşı bir ordumuz olmalıdır. Bu ordular savunma orduları olmalıdır. Bunların gelirlerini bağımsız hâle getirmeliyiz.

3-     Ordu içi yönetime karışmamalıyız. Askeri kararlar askeri yargılama sistemi ile denetlenmelidir. Askerlikte hakem değil hakimlik sistemi olmalı, komutan yargıç olmalıdır. Sorumluluk olarak sadece ordu başkanı muhatap alınmalıdır.

4-     Bir vatandaş ordunun birinden ihraç edilebilmeli ama başka orduya gidebilmeli. Hiçbir ordunun kabul etmediği asker vatandaşlıktan da ihraç edilip yurt dışına sürülmelidir. Ordudan ihraç edilen Türkiye’de kalamamalı. Bunlar gelecekteki orduların varlığı için gereklidir. Türkiye devleti de yaşamak istiyorsa kendi ordularına çekidüzen vermelidir.

İşte bu gerekçelerle diyoruz ki:

a)      Türk ordusu 2002 yılından beri son derece hatasız adımlar atmaktadır. Sivil hükümetle çatışma yerine onlarla uzlaşma yolunu tutmuştur.

b)     Türk ordusu artık dış güçlere değil, kendi ulusuna ve ulusunun seçtiği iktidara sadıktır. Başkalarının keyfi için halkını ezme hatalarından artık uzaklaşmış bulunmaktadır.

c)      CIA’nın isteğine uyarak MİTin yaptığı provokasyonları tasvip etmemektedir. Ordu kendi görevini bilmekte, yeraltı örgütleriyle savunmada bir yere varılamayacağını artık anlamıştır.

d)     Bu anlayışın sonucu olarak bu sene ordudan ihraç yapmamıştır. Bunu dört sebebe bağlayabiliriz: 1) İhraçlar yapsaydı Ergenekon ordunun tezgahı olurdu. Oysa Ergenekon ABD’nin tezgahıdır. Kimseyi ihraç etmemekle ordudaki dayanışmayı ilan etti. 2) İhraçlar ordu içinde korku yaratır, askerler savunma refleksi içinde gruplanırlar, bu da orduyu böler. Dolayısıyla ihraç yapılmamalıdır. Ordu en sonunda bu gerçeği anlamıştır. 3) Başbakanı muhalefet şerhi koymak veya koymamak durumunda bırakmamıştır. 4) Cumhurbaşkanını YAŞ kararlarını tasdik edip etmeme zorunluluğu içinde bırakmamıştır.

Sağ ol ordum; sana minnettarız. Sana her zaman duacıyız. Bu ordu böyle bir ordu olduğu için her zaman muzaffer olmuştur.

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 






Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3464 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2657 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2626 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 2147 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2526 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2545 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2278 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 2169 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 2173 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2586 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2478 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1984 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2339 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2285 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2425 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2424 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 2258 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2437 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2393 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2615 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2434 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 3037 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2670 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2980 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2669 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2744 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2952 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 3134 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 3027 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3422 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5478 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3541 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 3072 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3857 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3710 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3420 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3870 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3832 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 4108 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4618 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 3011 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 3112 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3965 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3822 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2850 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2942 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3950 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 7713 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5602 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 4173 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3574 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3715 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4732 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 4443 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4741 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4663 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4815 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4547 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3395 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4475 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3622 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 5173 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3853 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 5148 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 5007 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4933 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3536 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3477 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3688 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 5150 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 4205 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 5418 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 4087 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 5268 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4417 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4429 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4569 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4765 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 5314 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 4116 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 5260 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4524 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3843 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4380 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4590 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 4112 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 4097 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 4086 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4540 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5648 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9814 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1039
Nur Suresi Tefsiri 32-34. Ayetler
23.11.2019 4645 Okunma
1 Yorum 24.11.2019 08:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1038
Nur Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
16.11.2019 3703 Okunma
1 Yorum 19.11.2019 12:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1037
Nur Suresi Tefsiri 27-29. Ayetler
9.11.2019 3852 Okunma
1 Yorum 10.11.2019 05:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1036
Nur Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
2.11.2019 3355 Okunma
1 Yorum 03.11.2019 07:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1035
Nur Suresi Tefsiri 19-22. Ayetler
26.10.2019 3382 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1034
Nur Suresi Tefsiri 12-18. Ayetler
19.10.2019 3741 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5696 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1032
Nur Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
5.10.2019 4244 Okunma
1 Yorum 06.10.2019 23:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1031
Müminun Suresi Tefsiri 111-118. Ayetler
28.09.2019 3445 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:50


© 2025 - Akevler