Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 474
HUCURATSÛRESİTEFSİRİ(ÖZEL) 6-12.AYT-NAHİVVEMEANİ-USULÜ
30.08.2008
2071 Okunma, 0 Yorum

ADİL DÜZEN 474

“BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)

“ADİL DÜZEN BİR PARTİNİN DEĞİL, İNSANLIĞIN DÜZENİDİR.”

“ADİL DÜZEN YENİ BİR MEDENİYET PROJESİDİR.”

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Haftalık Seminer Dergisi             30 Ağustos 2008                        Fiyatı: www.akevler.org’a tıklamak!

BU DERGİYİ HER HAFTA OKUTABİLİR... ÇOĞALTABİLİR... DAĞITABİLİRSİNİZ...

 

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 474. SEMİNER

“HİÇ BİLENLER İLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?” (KUR’AN; Zümer Sûresi, 39/9)

İ L İ M  TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.” (Hadis)

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİZafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA/ İSTANBUL    Tel: (0212) 452 76 51

Bu dersin tamamı Yenibosna’da C.tesi günü 18.00–21.00 saatleri arasında okunacak ve tartışılacaktır...

 

-DEĞERLİ ADİL DÜZEN ÇALIŞANI; BUGÜN ALLAH İÇİN YANİ ADİL DÜZEN İÇİN NE YAPTIN? BU HAFTA KAÇ KİŞİYE TEBLİĞ YAPTIN?-

Gayemiz ve Hedefimiz; Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada okunması, değerlendirilmesi, anlaşılması ve uygulanmasıdır.    Süleyman KARAGÜLLE, Reşat Nuri EROL

***

 

*İŞLETME SEMİNERLERİ; 27. SEMİNER

DEĞERLER

***

 

*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ / YORUMLARI; 

EKONOMİK SORUNLAR; SOSYAL GÜVENLİK

PARA, DEVLET VE MERKEZ BANKASI RAMAZAN AYI VE TAKVİMLER

***

 

HUCURAT SÛRESİ TEFSİRİ - II. Hafta

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ جَاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَإٍ فَتَبَيَّنُوا أَنْ تُصِيبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلَى مَا فَعَلْتُمْ نَادِمِينَ(6) وَاعْلَمُوا أَنَّ فِيكُمْ رَسُولَ اللَّهِ لَوْ يُطِيعُكُمْ فِي كَثِيرٍ مِنْ الْأَمْرِ لَعَنِتُّمْ وَلَكِنَّ اللَّهَ حَبَّبَ إِلَيْكُمْ الْإِيمَانَ وَزَيَّنَهُ فِي قُلُوبِكُمْ وَكَرَّهَ إِلَيْكُمْ الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَ أُوْلَئِكَ هُمْ الرَّاشِدُونَ(7) فَضْلًا مِنْ اللَّهِ وَنِعْمَةً وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ(8)

 

1- Ey inanmış kimseler.                                                    Ey iman etmiş olan kimseler.    

2- Bir kaçkın size bir bilgi ile gelirse araştırın.              Bir fasık size bir nebe’ ile ciet ederse tebeyyün edin. 

3- Bilmeyerek bir topluluğa çarpıp da.                   Cehaletle bir kavme isabet edip de.       

4- Yaptığınıza öykünmeyesiniz diye                            Fiil ettiğinize nadim olmayasınız diye.  

5- İçinizde Allah’ın elçisinin olduğunu biliniz.             İçinizde Allah’ın resulünün olduğunu ilmediniz. 

6- İşlerin çoğunda size uysaydı sıkıntıya düşerdiniz.  Emrin kesirinde size itaat etseydi anet ederdiniz. 

7- Ancak Allah imanı sevdirdi.                                       Velakin Allah size imanı tahbib etti.  

8- Onu yüreğinizde güzelleştirdi.                                     Onu kalbinizde tezyin etti.  

9- Ve kapatmayı, taşkınlığı ve karşı gelmeyi size tiksindirdi    Ve küfrü, füsuku ve isyanı size tekrih etti.

10- İşte raşitler onlardır.                                                   İşte olgunlar onlardır.    

11- Allah’tan fazl ve nimet olarak böyle yaptı.          Allah’tan artmış olarak ve iyilik ederek böyle yaptı. 

12- Ve Allah bilendir ve kesebdir                                    Ve Allah alimdir hakimdir.

 

1 يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا     YA EAYyuha elLAÜIyNa EAeMaNUv                                    

 2 إِنْ جَاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَإٍ فَتَبَيَّنُوا           EiN CAvEaKuM FaSıQun BiNaBaEin FaTaBayYaNUv

3 أَنْ تُصِيبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ EaN TuÖIvBUv  QaVMan Bi CaHAvLatin                                       

4فَتُصْبِحُوا عَلَى مَا فَعَلْتُمْ نَادِمِينَ(6) Fa TuÖBlXUv  GaLAy MAv FaGaLTuM NAvDiMIyNa

5 وَاعْلَمُوا أَنَّ فِيكُمْ رَسُولَ اللَّهِ Va iGLaMUv EanNa FIyKuM RaSUvLu elLAHı                    

6 لَوْ يُطِيعُكُمْ فِي كَثِيرٍ مِنْ الْأَمْرِ لَعَنِتُّمْ     Ev YUvOIvGuKuM MiNa eLEaMRı LaGaNıtTuM

7 وَلَكِنَّ اللَّهَ حَبَّبَ إِلَيْكُمْ الْإِيمَانَ  VaLAvKın YıuXBiBKuMulLAHu EiLaYKuM IiMANaKuM  

8 وَزَيَّنَهُ فِي قُلُوبِكُمْ     Va ZayYaNaHUv FIy QuLUvBiKuM                                                          

9 وَكَرَّهَ إِلَيْكُمْ الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَVa KaRiHa EiLaYKuMu eLKuFRa Va eLFuSUQa Va Va eLGıÖYAvNa      

10 أُوْلَئِكَ هُمْ الرَّاشِدُونَ(7)EuLAEiKa HuMu elRAvŞıDUvNa                                         

11 فَضْلًا مِنْ اللَّهِ وَنِعْمَةً  FaWLan MıNa elLAHı Va NıGMat                                                       

12 وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ(8) Va elLAHu GaLIyMun XaKIyMun                          

 

1اي ايمان اتمش اولان كمسه لر  Ey iman etmiş olan kimseler.            

2 بر فاسق سزه بر نبأ ايله جيئت ادرسه تبين ادنزBir fasık size bir nebe’ ile ciet ederse tebeyyün edin.

3 جهالتله بر قومه اصابت ادب ده   Cehaletle bir kavme isabet edip de.        

4 فعل اتدغنزه نادم اولميسنز ديه  Fiil ettiğinize nadim olmayasınız diye.       

5 ايجنزده الله رسولونن اولديغنى علم ادينز İçinizde Allah resulünün olduğunu ugl ediniz.

6 امرن كثيرنده سزه اطاعت اتسيدى عنت ادردكز Emrin kesirinden size itaat etseydi anet ederdiniz.

7 و لكن الله سزه ايمانى تحبيب اتدى  Velakin Allah size imanı tahbib etti.  

8 و اونى قلبنزده تزيين اتدى         Ve onu kalbinizde tezyin etti.     

9 و كفرى فسوقى و عصيانى سزه تكريه اتدى  Ve küfrü, füsuku ve isyanı size tekrih etti.

10 اشته راشدلر اونلردر              İşte raşitler onlardır.      

11 اللهدن فضل و نعمة اولرق بويله يابدى  Allah’tan fazl ve nimet olarak böyle yaptı.

12 و الله عليمدر حكيمدرVe Allah alimdir hakimdir.                        

 

1اي ايمان اتمش اولان كمسه لر                            يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا 

2 بر فاسق سزه بر نبأ ايله جيئت ادرسه تبين ادنز      إِنْ جَاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَإٍ فَتَبَيَّنُوا

3 جهالتله بر قومه اصابت ادب ده                أَنْ تُصِيبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ                                

4 فعل اتدغنزه نادم اولميسنز ديه      فَتُصْبِحُوا عَلَى مَا فَعَلْتُمْ نَادِمِينَ(6)

5 ايجنز ده الله رسولونن اولديغنى علم ادينز    وَاعْلَمُوا أَنَّ فِيكُمْ رَسُولَ اللَّهِ

6 امرن كثيرنده سزه اطاعت اتسيدى عنت ادردكز   لَوْ يُطِيعُكُمْ فِي كَثِيرٍ مِنْ الْأَمْرِ لَعَنِتُّمْ

7 و لكن الله سزه ايمانى تحبيب اتدى         وَلَكِنَّ اللَّهَ حَبَّبَ إِلَيْكُمْ الْإِيمَانَ

8 و اونى قلبنز ده تزيين اتدى                        وَزَيَّنَهُ فِي قُلُوبِكُمْ

9 و كفرى فسوقى و عصيانى سزه تكريه اتدى    وَكَرَّهَ إِلَيْكُمْ الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَ

10 اشته راشدلر اونلردر                           أُوْلَئِكَ هُمْ الرَّاشِدُونَ(7)

11 اللهدن فضل و نعمة اولرق بويله يابدى         فَضْلًا مِنْ اللَّهِ وَنِعْمَةً

12 و الله عليمدر حكيمدر                    وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ(8)

بسم الله الرحمن الرحيم

} (يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اناديكم )] إِنْ جَاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَإٍ) فَ(تَبَيَّنُوا)[ ل (أَنْ لا تُصِيبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ) (فَتُصْبِحُوا عَلَى مَا فَعَلْتُمْ نَادِمِينَ){ (6)وَ } ] (اعْلَمُوا أَنَّ فِيكُمْ رَسُولَ اللَّهِ) (لَوْ يُطِيعُكُمْ فِي كَثِيرٍ مِنْ الْأَمْرِ لَعَنِتُّمْ ) [وَ] (لَكِنَّ اللَّهَ حَبَّبَ إِلَيْكُمْ الْإِيمَانَ) وَ(زَيَّنَهُ فِي قُلُوبِكُمْ ) وَ(كَرَّهَ إِلَيْكُمْ الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَ) (أُوْلَئِكَ هُمْ الرَّاشِدُونَ) [ (7) (حبب وكره  فَضْلًا مِنْ اللَّهِ وَنِعْمَةً ) وَ (اللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ) { (8)

 

İki Ana Cümle

Bu aşır iki ana cümleye ayrılmaktadır. Birinci cümle grubunun temel cümlesi tebeyyündür. Yani gelen haberi tebeyyün ediniz. İkinci cümlenin, bilin içinizde Allah’ın resulü vardır. Bu iki cümleler grubunu birbirine atfetmiştir. O halde fasıkın haberini tebeyyün etme ile resul arasında bir ilişki vardır. Bu nedir?

Çağımızın en büyük belası yalan haberleri yayan basındır. Bu haberler toplulukları kötü badirelere sokmaktadır. Bir yalanı sen atarsın, sonra sen de inanmağa başlarsın. İnsanlardaki bu söylentilere kanma özelliğine karşılık Kur’an ne tedbir almıştır? Önce böyle söylentiler çıktığı zaman herkes kendi kabilesinin yani bucağının ağzına bakacaktır. Bizzat onun dudaklarından çıkana inanacaktır. İşte bu sebepledir ki bu iki cümleler grubunu birbirine bağlamıştır. Bunu başka âyetlerden de öğreniyoruz. Bir haber duyduğunda başkalarına anlatılmayacak, dayanışma sorumluları aracılığı ile bucak başkanına götürülecek. O da yorumlama heyetine götürecek, sonunda o ne dese ona inanılacak. Bazen bazı haberlerin geç öğrenilmesi yararlı olabilir. Takdir başkanındır. Merkez bucaklarda aynen merkez bucaklar için alınır. Çevre bucakları da bağlar.

Birinci Cümleler

Birinci cümleler dört adettir. Bir muhatabı belirler. İkincisi esas söyleneni söyler, o da illetin beyanıdır. İllet fiili doğran fiildir. Üçüncüsü illetin fiilini anlatır. Dördüncüsü fiilin hükmünü ortaya koyar. 

Her olayın sebepleri vardır. Son sebep illettir. İlletten sonra fiil ortaya çıkar. Onun tebeyyünü yani ispatı gerek. Emredilen budur. Savunma hakkı buradan doğar. Milletvekillerinin işlediklerinden dolayı bunun için parti kapatılamaz ve milletvekillikleri düşürülemez. Bugün tüm insanlığın benimsediği bu usulü anlatırken aynı zamanda muhakeme usulünü anlatır.

İkinci Cümleler

Dört grupta toplanır. Resul anlatılır. Cemaat anlatılır. Şeriat anlatılır. Şari anlatılır.  

Bir araya gelip yaşama çok çok daha kolaydır. Tek başına hayat sürme canlılar için hemen hemen imkansızdır. Tek başına yaşayan kurt gibi hayvanlar bile sürüler hâlinde dolaşırlar. Bakteriler koloniler oluştururlar.

Birlikte yaşamanın iki dayanağı vardır. Biri kurallardır. Diğeri ise yönetimdir, yani başkandır. İşte Kur’an burada bu oluşu anlatmaktadır.

 

 

Nâs Allah’ın halifesidir. O sevdirmiştir. Resul Allah’ın elçisidir. İmam da onun halifesidir.

Kişiler resule tabidir. Resul ise cemaate tabidir. Ayrı ayrı memur, cemaatçe amir. İçtihat ve icma arasındaki fark buradan gelir. İcma içtihatların üstündedir.

 

Bir konuşma tümü ile bir anlam kazanır. Böylece cümleler arası irtibatlar kurup onları değerlendirmek meaninin işidir. Fasl ve vasl bölümünde incelenmektedir. Harfi atıf ile atıflı cümleler olduğu gibi en ve li harfleri de cümleler arası bağlantıyı sağlar.

 

Şimdi cümlelere geçip nahvini ve meanisini birlikte ele alalım.

 

Nahiv, kelimeler arası ilişkiyi inceleyen ilimdir.

Kelimeler arası dört çeşit bağlar vardır.

1)     İsnad bağıdır. Her cümlede mutlaka vardır. Kelimenin biri diğerine istinad eder. Mübteda ve fail müstenedün ileyhtir. Fiil veya haber ise müstenittir. Merfu olmaları asıldır. “Ahmet erkektir” dediğimizde, ‘Ahmet’ müsnedün ileyhtir. ‘Erkektir’ kelimesi müstenittir.

2)     İzafet bağıdır. Bazı kelimelerin başka kelimeye aidiyetini bildirir. Esas kelimeye muzaf denir. Ait olduğunu bildiren kelimeye muzafun ileyh denir. “Ahmet’in kalemi” dediğimizde ‘Ahmet’ muzaftır, ‘kalemi’ ise muzafun ileyhtir Muzafun ileyh mecrurdur.

3)     Talik bağıdır. İsnad ve izafet dışında bir kelime başka kelime ile ilişkili ise ona talik denir. Talik edilen kelimeye muallık, talik olunana da muallek denir. “Ahmet Hasan’a vurdu” dediğimizde, Hasan vurmaya talik edilmiştir. Hasan muallık, vurdu muallakdır.

4)     Tabilik bağıdır. Tabilik nedir? Biri diğerine tabiyse, onu anlatıyorsa ona tabi denir. Sıfat, bedel, tekit ve atfı beyan olur. İkisi aynı irabı alırlar.

 

           

 

  (يَاأَيُّهَا) (اناديكم) (الَّذِينَ آمَنُوا )Ey iman etmiş olan kimseler, size nida ediyorum.

 

Burada isnad “ben nida ediyorum”dur. “Ya Eyyu Ha” mahzuf “Unadiykum”un bedelidir. “Ellezîne Âmenû” “Unadiykum”deki “Kum”un sıfatıdır. “Unadi” fail fiildir. “Kum” “Unadi”nin mef’ulüdür. “Ellezîne Âmenû” “Kum”un sıfatıdır. “Ellezîne” mübteda, “Âmenû” haberdir. Marifedir. “Âmenû” fiil faildir. Haberdir.   

 

 (جَاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَإٍ) فَ (تَبَيَّنُوا)  إِنْ  Bir fasık bir nebe’ ile gelirse tebeyyün edin.

 

 

Bu cümle çift cümledir. İkisi bir cümle sayılır. Fasık bir nebe’ ile gelirse şart cümlesidir. Tebeyyün ederse cevap cümlesidir. Üstten bağlantı yapılır. Mübteda habere benzer.

 

 

لأَنْ( لا تُصِيبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ) (فَتُصْبِحُوا عَلَى مَا فَعَلْتُمْ نَادِمِينَ) 

 

 

 

Burada ‘nadim olursunuz’ cümlesi isabet etmeyiniz nehye bağlanmıştır. Nun düşmüştür.

 

 

 

 

(اعْلَمُوا (أَنَّ فِيكُمْ رَسُولَ اللَّهِ)     İçinizde Allah’ın resulü olduğunu bilin.

 

                                                                                                

                                                                                                   

لَوْ( يُطِيعُكُمْ فِي كَثِيرٍ مِنْ الْأَمْرِ) (لَعَنِتُّمْ )  Emrin kesirinde size itaat etseydi siz anet edersiniz.

 

 

 

 لَكِنَّ اللَّهَ حَبَّبَ إِلَيْكُمْ الْإِيمَانَ      Lakin Allah size imanı tahbib etti.

 

 

 

 

زَيَّنَهُ فِي قُلُوبِكُمْ            Onu kalbinizde tezyin etti.

 

كَرَّهَ إِلَيْكُمْ الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَ   Küfrü, füsuku ve isyanı size tekrih etti.

 

 

 

 

أُوْلَئِكَ هُمْ الرَّاشِدُونَ       İşte onlar raşittir.

 

 حبب وكره  فَضْلًا مِنْ اللَّهِ وَنِعْمَةً Allah’tan bir fadl ve nimet olmak üzere tahbib ve tekrih etti.

 

 

 

 

( اللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ) اللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ         Allah alimdir hakimdir.

 

 

Ey iman etmiş olanlar!

Kur’an’da iki çeşit hüküm vardır. Bunlardan biri, hakem kararlarını kabul edip askerlik yapanlar, bunlar mü’mindir. Diğeri ise hakem kararlarını kabul edip askerlik yapmayan ve bedel verenlerdir. Mü’minler kamu yetkisini kullanan kimselerdir. Bunların ceza verme yetkileri, tedip etme yetkileri vardır. Bunların silah kullanma yetkileri vardır. Bunlar bugünkü silahlı kamu yetkilileridir. Jandarma ve askerdir. Ve polistir. Hitap onlaradır. Mefhumu muhalefetle diğerleri aksini yapabilirler anlamı çıkmaz.

Bu âyet onlardan yani müslimlerden bahsetmektedir. Kıyas yoluyla onlara da aynı hüküm teşmil edilebilir. Mü’minlerin böyle bir şey yapmaları suç oluşturup zarar görülürse tazmin ederler. Müslimlerin ise böyle yükümlülükleri yoktur. Âyet bundan dolayı “Ey iman edenler” diye başlamaktadır. Haberi duyan bir görevliye sorduğunda bilerek cevap vermek durumundadır. Müslimler sormadan davranırlarsa kendileri sorumlu olurlar.

Burada çok önemli bir usus ortaya çıkıyor. Bugün daireye gidiyorsun, sana hep şifahi cevap vermektedirler. Verdikleri cevap hep menfi olmaktadır. Adil Düzende her memur sorulan suale cevap vermek zorundadır. Bilmiyorsa soracak ve öğrenecektir. Cevap verecektir. Cevabı da yazılı olarak verecektir. Soru yazılı olacak, cevabı da yazılı olacaktır. Resmi cevap alan ona göre hareket ettiği zaman doğacak zararları görevlinin âkilesi öder.

Bugün bürokrat vardır. Yöneticidir. Atama ile gelmektedir.

İslâmiyet’te ise isteyen askerlik yapar ve bürokrat olur, isteyen bedel verir ve bürokrat olmaz. İşte kendi istekleri ile bürokrat olanlar mü’minlerdir. Silahı bunlar taşıyabilir. Bunlar dayanışma ortaklıkları olarak örgütlenmişlerdir. Her mü’min kamu görevlisidir. Sorumludur ve yetkilidir. Kur’an’da geçen “Ey iman etmiş olanlar” ifadesi sadece işte bu mü’minlere, bürokratlara hitap etmiş olur. Kadınlar askerlik yapmadıkları halde, eğer kendileri isterlerse bir siyasi veli seçerler. O askerlik yapmışsa kendisi de yapmış olur. Aynı yetkilere sahip olur. Görevleri yapmakla mükellef değildirler. Görev yaparlarsa geçerlidir. Cuma namazına gelmeyebilirler ama cumayı kılarlarsa geçerlidir. Ayrıca öğleyi kılmaları gerekmez.

 

Size bir fasık bir nebe’ ile gelirse tebeyyün edin.

Burada “bir fasık size bir haberle gelirse” denmektedir. Fasık olmayan biri haberle gelirse onun haberi kabul edilir. O halde kim fasıktır? Yanlış haberi yeminle teyit edenler fasıktırlar. Bazı haberler vardır ki o haberleri yaymak yasaklanmıştır. Zina böyledir. Zina yaptığını görürsen sadece şahide söyleyebilirsin. Şahit isterse soruşturma yapar, yaptığına kanaat getirirse eşine veya velilerden birine haber verir. Veli eğer dört şahit bulursa hakemlere gider. Yoksa saklamak zorundadır. Diğeri, mesela askeri sırları açıklamak da yasaklanmış olabilir. İşte o sırlar için de uygulanacak usul bundan başkası değildir. Eğer bir kimse mahrem şeyleri iddia eder de sonra dört şahit bulup ispat edemezse o fasık olur. Bir daha onun söylediği söz geçersiz olur, şehadeti de geçersiz olur. Dolayısıyla mü’minler içinde de fasıklar vardır, adiller vardır. O adil kimselerin haberini tahkik etmek gerekemez. Çünkü onlar sorumlu olacaklardır. Ama fasık olanın haber getirmesi hâlinde soruşturma yapılması zorunludur.

Kur’an’da bir mü’min fasık denmediğine göre müslim olan adillerin de ceza davaları dışında şehadetleri doğru kabul edilecektir. Biri adil bir söz söylediği zaman ona yemin veririz. Ondan sonra onun sözü doğru kabul edilerek kararlar verilir. Mesela bunların vergideki beyanları doğrudur. Aksini iddia eden ispat etmekle yükümlüdür. Peki, fasık birisinin vergi beyanına ne yapacağız? Onu da reddetmeyeceğiz. Doğru da kabul etmeyeceğiz. Tahkik edeceğiz.

Burada hem fasık hem de haber nekiredir. Her kişi ve her olay için tahkik gerekir. Bu da hukukun başka bir temel kuralıdır. Bir soruşturma yalnız bir kişi ve bir olay için yapılır. Toplu soruşturma ve toplu dava yoktur. Bugün ise dosyaların birleştirilmesidir. Bunun çıkmaz olduğu Ergenekon davasında belli olmuştur.

Reddedin demiyor, kabul etmeyin demiyor; tebeyyün edin diyor. Fasıkın haberi kabul edilmeyecek ama yine de değerlendirilecektir. Tebeyyün etmek demek, beyyine ikame etmek demektir. Beyin şahitlerdir. Hasımsız davalarda bir, hukuk davalarında iki, ceza davalarında dört soruşturmacının şehadeti ile tebeyyün eder. Kasamede ise bilmediklerine yemin ettikleri takdirde kişisel sorumluluktan kurtulurlar ama ortak diyetten kurtulamazlar.

Böylece iddia varsa tebeyyün edilecektir.  

 

Yoksa cehaletle bir kavme isabet edersiniz, sonra nadim olursunuz.

Burada “bir kavme” denmektedir. Bu emir sadece barışta değil savaşta da geçerlidir. Birçok haberler gelir. Haberlerin bir kısmı karşı cepheden uçurulmuştur. Bir kısmı ise bizim halk üretimidir. Karargah bunları nazarı itibara almakta ve haberleri tahkik etmektedir. Haberleri kim tahkik edecektir? Soruşturmacılar tahkik edecektir. Haberlerin tahkiki bir sanattır, melekedir.

Bir örnek verelim. Mesela, bir iddiaya göre filanın kitabı 2,5 milyon satmıştır. Duyulan bu habere inanılmakta, kişiler kendi kitaplarının milyon liraya satılacağını sanmaktadırlar. Bu kitap Türkçedir, Türkiye’de satılmıştır. Türkiye’de 75 milyon nüfus vardır. 5 kişi bir aile kabul edilse, 15 milyon aile vardır. Demek ki her 6 aileden biri bu kitabı almıştır. İstanbul’da herhangi bir sokağı seçelim ve bu kitabı soralım. Bir atensini bulma ihtimaliniz çok az. Örnek soruşturma ile bu kitabın kaç tane satıldığını bulmak sorun değildir. Demek ki önce bu haber yalandır. Bunun yalan olduğunu tesbit etmemiz yetmez. Bu yalan neden uydurulmuştur? İhtimalleri düşünürüz. Buna göre bir yere bir sermayenin transferi yapılacaktır. Ona kitap basım parası verilir. Kitap hiç basılmaz. Matbaalardan fatura alınır. Para ile satılmaktadır. Onun vergisi diğer faturalarla kapatılır. Kişiye milyonlar verilir. Bu kitabı basan da olabilir. Müellif de olabilir.

Şimdi, kamunun görevi işte bunu soruşturmadır. Bunun için dayanışma ortaklıkları soruşturmacılar görevlendirir ve bunlar parayı alan kişiyi belirler. Genellikle fatura kesilen kişi olmaz ama o kişi söylemek zorunda bırakılır. Gerekirse işkence de uygulanır ama tazminatı da verilir. Bu uygulama bizim ne işimize yarayacaktır? Hiç kimse kimseye bedava böyle milyonlarca para vermez. Demek ki ona bir iş yaptırmışlardır. O halde hangi iş karşılığı bu para transfer edilmiştir? Onu tesbit edersiniz.

Görüyorsunuz ki basit söylenti bir terör örgütünü ortaya çıkarır.

İşte, soruşturma böyle bir ilimdir. Ayrıca hukuk kuralları içinde yapmak zorundasınız. Yanlış tesbit sizi de ipe götürebilir. Ama emirdir. Tebeyyün edilecektir. Şimdi olduğu gibi savcının ve maliyecinin keyfine bırakılamaz. Dayanışma ortaklıkları bu tür haberleri ve söylentileri değerlendirmelidirler.

Demokrat Parti anayasayı çiğniyor demişlerdir. Onlar anayasayı idam ettiler. Mustafa Kemal’in anayasasını lağvedip yerine batının sömürü anayasasını getirdiler. Hem de bunu demokrasi ve Atatürkçülük adına yaptılar! Oysa halkın yüzde ellisinden fazlası Demokrat Parti’yi istiyordu. O halde demokrasiyi, demokrasiyi ayaklar altına alanlar mı getirecekti? Atatürk’ün tüm anayasasını baştan değiştirdiler. Peki, bu durumda bunlar nasıl Atatürkçü idiler? İşte bütün bu oyunlar, adil soruşturma mekanizması olmadığı için böyle yapmışlardır. Oysa adil soruşturma mekanizması olsaydı Demokrat Parti kapanmayacaktı.

Şunu tekrar belirtelim ki, istihbarat örgütüne ihtiyaç olduğu burada açıkça anlaşılmaktadır. Bunlar soruşturmacılardır. Soruşturmacılar haberleri tahkik ederler. Soruşturmacılara haber verenler görevli değil halktır. Sadece önemli haberleri verenlere  mükâfat verilir. Yani gizli örgüt çalıştırılmaz, kapalı haberler gelir de haber doğru çıkarsa, o zaman onlar taltif edilir.

Bu nasıl yapılacaktır?

Onun da mekanizmaları bulunur ve geliştirilir. Örnek olarak, soruşturmacı bu haber doğru çıkarsa benim sana şu kadar lira borcum olsun diye belge verebilir. Doğru çıktığında soruşturmacı vermezse mahkemeye gidilir. Burada haber pazarlığı yapılır. Olay önlense bile teşebbüs haberi doğrulamaya yeterlidir.

Nadim olmak sadece kalbî pişmanlık değildir. Sonra diyet ödemek zorunda kalabilirsiniz demektir. Haksız savaşa başlayan mahkum olur. Haklı savaşta yapılanlar suç oluşturmaz. O halde burada çekineceğimiz pişmanlık uğrayacağımız maddî zararlardan olacaktır.

 

İçinizde Allah’ın resulünün olduğunu ilmediniz.

Bir topluluk oluştuğu zaman hitap mü’minleredir. Mü’minler için resul bucak başkanlarıdır. Allah insanı yeryüzüne halife yapmıştır. O’nun hakları topluluğa aittir. O’nun görevleri de topluluğa aittir. Yalnız topluluk doğrudan kişilere görünmez. Allah da bize bunun için görünmemektedir. O bizimle elçiler vasıtasıyla görüşür. Topluluk da elçiler vasıtasıyla görüşür. O elçi de bucak başkanıdır.

Ben köyde doğdum, orada büyüdüm. Bucağın ve başkanın ne olduğunu bilmekteyim. Şimdi ise şehirde yapayalnızız. Bugünkü nesiller cahiliye dönemini yaşıyor. Çünkü günlük  hayatlarında bucağını ve başkanını yani resulünü bilmemektedir.

Bizim Akevler olarak kurmak istediğimiz işte bu bucak idi. Ve onun resulü yerine geçen başkan idi. Biz başaramadık.  Sizlere de farz olan budur. Bir gün kabilenizi yani bucağınızı oluşturacak ve aranızdan birini başkan yapacaksınız. O bucağın elçisi olacaktır. Yani Allah’ın resulü olacaksınız. Ne mutlu o kavme.

Bugün tarikatlar oluşmuş, şeyhleri var. Partiler var, partilerin başkanları var. Ama onlar sadece çağımız kanunlarının temsilcileridir. Kur’an’ın, şeriatın temsilcileri değildir. Kaldı ki onlar resulleri değil, nebileri temsil ederler. Bizim hayatımız cahiliye döneminde geçmektedir, Çünkü medinemiz yani bucağımız yok, resulümüz yani bucak başkanımız yok.

Resul üzerimizde değildir, içimizdedir. Onun şahsının bir değerinin olması gerekmez. Sadece Allah’ın elçisi, topluluğun eşçisi olarak aramızdadır.

Başkan nasıl seçilecektir, o hususa işaret edelim.

Halk kendilerine ilmî sorumlu seçer. 7 yaşını dolduran herkes kendisine ilmî sorumlusunu seçer. Her 200 kişi için bir sorumlu gönderirler. 20 kişi civarında olan bu kimseler bucağın ilmî şurasını oluştururlar. Onlar sıralama usulü ile başkanı ba’sederler. Başkan her semte birer emir atar. Emir kendi semti dışındaki nöbetlilerden (koruma nöbeti tutanlardan) eğer yirmide birini bulursa emirliği kesinleşir. Bütün semtlerin emirlikleri kesinleşince bucak başkanlığı tamamlanmış olur. Yanı resul ba’sedilmiş olur. Bu başkan artık Allah’ın resulüdür. O ona göre hareket edecektir, halk da ona göre itaat edecektir.

 

İşlerin çoğunda size itaat etseydi siz anet ederdiniz.

Kişiler kendi günlük çıkarlarını düşünürler. Şuur altından da olsa kendi çıkarlarını öne alırlar. Çıkarlar dengede olmalıdır. Kişilerin çıkarları topluluğun çıkarları ile paralelleştirilmelidir. Bunu sağlamak için topluluğu temsil eden birine ihtiyaç vardır, o da başkandır. Başkan artık kendi çıkarını topluluğun çıkarı ile birleştirmiştir. Başkanken kazandıklarına çocukları değil, kendisinden sonra gelen halefi vâris olacaktır. Başkan olmak demek, çocukları baba mirasından mahrum etmek demektir. Allah’ın resulü olmak kolay değildir.

Kişilerin çıkarları ile topluluğun çıkarları nerelerde çelişir?

1-     Kişi özel mülkiyetini genişletmek ister. Başkan kamu mallarına sahip çıkmalıdır.

2-     Kişi kendisinin ve çocuklarının farklı olmasını, imtiyazlı olmasını ister. Başkan kişilerin topluluğa tahakkümünü önlemelidir.

3-     Kişi geçici çıkarların peşinde koşar, geleceği düşünmez. Oysa bucaklar genellikle binlerce yıl süren ömre sahiptir. Dolayısıyla bucağın istikbalini başkan gözetmelidir.

4-     Topluluk ancak kişilerin verdiği vergilerle ve tuttuğu nöbetlerle yaşar. Bu da karşılıklı hukuka dayanmaktadır. İşte başkan bunların çoğunda kişilerin ayrı ayrı isteklerine değil, şeriatın kurallarına uyarak topluluğu savunur.  

Başkanın kişileri ezmemesi yani topluluğun kişilerin haklarını çiğnememesi için de hakemlerden oluşan yargı devreye girer. Bağımsız, tarafsız, etkin ve saygın yargı karşısında başkanla vatandaş eşittir. Yani başkan kişileri değil, toplulukları düşünecektir. Kişiler de kendilerini düşünecektir. Hakemlerin kararları ise kesin olarak geçerli olacaktır. Sıkıntı duymadan herkes onlara uyacaktır.

Kişiler önce kendi çıkarlarını düşünürler ama sonunda kedileri sıkıntıya düşerler. Çünkü topluluğun zayıflaması ile kendi kalıcı çıkarları zedelenmiş olur.

Şimdi biz cemaat değiliz.

Bir başkanımız yok ki kendi hukukumuzu topluluğa karşı koruyalım.

Ne yapıyoruz?

Bir kişi olarak hem başkan hem cemaat olup sadece kendimiz karar verip yaşıyoruz. Bu bize iki bakımdan sıkıntı vermektedir.

Biri, satrancın iki tarafında da biz varız. Oynama zevkini alamıyoruz. Bir taraftan topluluğun haklarını belki koruyamıyoruz; bazen de kendimize, çocuklarımıza ve yakınlarımıza zulmeder gibi oluyoruz.

Diğeri karar verirken çıkarımızı düşünerek kamunun yani Allah’ın haklarını üzerimize geçirebiliriz.

Eşimin, çocuklarımın, yakınlarımın haklarına daha az riayet ettim. Nefsimi en sıkı şekilde denetledim. Çünkü onlar beni affederler. Onlar sevap alıyorlar. Onlardan bağışlamalarını istiyorum. Ne yaptıysam kendim için yapmadım, onlar için yaptım. Onlara başkalarının hakları benim vasıtamla geçmesin diye uğraştım. Hatalarım elbette vardır. Ama kasten herhangi bir şeyi yaptığımı hatırlamıyorum.

 

Lakin Allah size imanı tahbib eyledi.

Başkanın aldığı kararlar sizin çıkarınızadır. Geçici olarak sizin aleyhinize olsa da, kalıcı olarak çıkarınadır. Biz bu dünyaya niye geldik, görevimiz nedir? Cennetin halkını yetiştirmek. Cennet bizim bu dünyadaki çocuklarımızla dolacak. Oraya başka yerlerden kimse gelmeyecek. Oranın egemen halkı biz olacağız. O halde bir insanın dünyadaki görevi bucağını yaşatmaktır. Çünkü o bucak nesiller yetiştirecektir. Sadece ailenizin çocukları yetmez. Daha çok insana gerek vardır. Cennet geniştir. Bu da ancak bucakların varlıklarını sürdürmesi ile mümkündür. Belki bucağınız için bir gün şehit olacaksınız ama sizin bucağınızı yaşatmakla âhirette yüksek derecelerle geleceksiniz. Bucağım halkı kötüdür, cennete gelmeyecekler ki demeyiniz. İçlerinde iyileri vardır. İlerde daha iyileri gelecektir. İmanı yani bucağınızı güven altına almayı, bucak için ölmeyi size sevdirdi.

İşte, Allah görev veriyor, aynı zamanda o görevi yapacak sevgi de veriyor.

Şimdi, Adil Düzenciler eğer dünyadaki cehennemden kurtulmak istiyorlarsa, vakit kaybetmeden bucaklarını kursunlar. Bugünkü mevzuat bunu yapmaya tamamen elverişlidir. Kooperatif kuracaksınız. Tapuları ortaklara vermeyeceksiniz. Bucak şeriatına uymayanları hakem kararları ile bucaktan çıkaracaksınız. Ondan sonra Kur’an ne diyorsa onu yapacaksınız.

 

Ve onu kalbinize tezyin etti.

Hakkınızı talep ediyorsunuz. Ama başkan bir şey dediği zaman duruyorsunuz. Onun kararlarına itaat ediyorsunuz. Haksızlık yapıyorsa hakemlere gidiyorsunuz.

Hakem kararlarına kesin uyuyorsunuz.

Eğer ona da uymak istemiyorsanız, o zaman bucağınızı terk ediyorsunuz.

Evet, terk ediyor ve yeni bucaktan hakkınızı arıyorsunuz. Ama bucak içinde kaldığınız zaman başkana olan bağlılığınız kesindir.

İslâmiyet’te ekseriyet demokrasisi yoktur; hicret demokrasisi vardır, hakemlik demokrasisi vardır.

 

Küfrü, füsuku ve isyanı size tekrih etti.

Küfür nankörlüktür. Siz bucak sayesinde doğdunuz, büyüdünüz ve varsınız. O halde ona şükretmelisiniz. Size olan nimetlerinin karşılığını vermelisiniz. Siz de öyle yapıyorsunuz. Cennete vatandaş yetiştiren bucağınıza elinizden gelen hizmeti veriyorsunuz.

Füsuk şeriata uymamak, kanunları ve kuralları çiğnemektir. Madem ki bu bucakta yaşıyorsunuz, o zaman bu bucağın kurallarına uymak zorundasınız. Yoksa hicret edin ve başka bucakta yaşayın. İsterseniz dağ başında tek başınıza yaşayın. Siz de böyle yapıyor ve bucak şeriatına uyuyorsunuz.

İsyan ise resule karşı gelmek, yönetimi dinlememek demektir. Yargıyı dinlememek demektir.

Burada küfrü başta saydı. Çünkü küfür vicdani sorumluluğu yükler. Kanun emretmezse de, yönetim istemezse de, siz bucağınızın çıkarına çalışacaksınız.

 

İşte onlar raşittirler.

Böyle bucak kuranlar raşittir. Burada erkek çoğul getirdi. Yani böyle bucağı kuranlar raşittir diyor.

Rüşt demek, aklı başına gelmiş, kârını ve zararını düşünen kimseler demektir. Topluluğun beyni başkanın beynidir. Başkanın dengeleme kararlarına uyanlar haklarını kullanmış olurlar. Yoksa toplulukları oluşmaz.

Ben baştan beri bucaktan bahsediyorum. Bucak 3000 ile 10 000 arasında bir nüfusa sahiptir. Burada yaşayanlar birbirlerini tanırlar. Ama topuluk oluşturacak kadar da kalabalıktırlar. Allah bucakları insanlığın hücreleri yapmıştır. Tüm şeriat orada uygulanacaktır. Ayrıca merkez bucaklar olacaktır. İl ve ilçe merkez bucakları, ülke ve bölge merkez bucakları, insanlık ve kıta merkez bucakları olacaktır. Onlar bucak olarak birliği sağlayacaklardır. Ama yönetim olarak Cuma cemaati bir bucak oluşturacaktır. Böylece insanlar hem hür olacak hem de birlik içinde olacaklardır. Benim burada bahsettiğim hususlar merkez bucaklar için geçerlidir. Merkez bucaklar hakim değil hadimdirler.

 

Allah’tan bir fadl ve nimet olmak üzere tahbib ve tekrih etti.

Allah yarattığı her varlığı yaratırken onun yapacağı işlere göre ona özellik verir. Atom öyle yaratılmıştır ki canlı kromozomlar üzerinde onları dizdiği zaman insanı oluştursun. Bu atoma kâinatın ilk yaratıldığı zaman verdiği özelliktir. Hâlâ o özelliği devam etmektedir ki ben şimdi bunları yazıyorum.

Allah insanı da öyle yaratmıştır ki bucaklarını kursunlar, başkanlarını seçsinler ve nesli devam ettirerek cennete eleman yetiştirsinler. Bu dünya bir okuldur. Okullar nasıl ülkeye eleman yetiştirirlerse, dünyadaki bucaklar da cennete vatandaş yetiştiriyor. Onlara öyle özellikler vermiştir. İnsandaki mülkiyet hissi, aile bağları, vatan için ölme fedakârlığı hep bunların içindedir.

“Fadl ve nimet” diyor.

Nimet statiktir, artmaz.

Fadl ise artandır.

Yani insan evrimleşecek şekilde yaratılmıştır.

Bucaklar büyümez ama nüfusu artarsa bucaklar bölünerek iki ve daha fazla bucak olurlar. İşte bu çoğalma ve böylece bucak olmalar değil ama bucaklar olarak genişleme Allah’ın fazlıdır. Bu sayede yeryüzü olmuştur. Yarın denizler dolacak. Daha sonra insanlar uzayda yayılacak ve uzay bucaklarını kuracaklardır.  

 

Allah alimdir hakimdir.

Burada Allah’ın bu fazl ve nimeti ile nasıl bucakların oluşmakta olduğunu bildirmektedir. Bugün sanayileşme döneminin sancılarını yaşıyoruz. Tarım dönemi bucakları artık yetmez durumdadır. Onun için cahiliye dönemine girdik. Yani göçebe hayatı yaşıyoruz. Masa başında birbirimizi soyuyoruz.

İşte bundan dolayı “Adil Düzen”in gelmesi yaklaşmıştır. “Adil Düzen” geldiğinde insanlık yeniden bucak yönetimlerine dönecektir. Aralarında başkan olacak, adalet ve huzur içinde yaşayacaklardır.

Biz Adil Düzen Çalışanları bu yeni dünyanın temellerini atmaktayız. Bu çalışmalara 1950’lerde başladık ve buraya kadar geldik. Şükretmeliyiz...

Ama asıl hedefe siz götüreceksiniz...

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 

 

 

 

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-474/ADİL DÜZEN DERSLERİ-304 İstanbul, 30 Ağustos 2008

 

EKONOMİK SORUNLAR; SOSYAL GÜVENLİK

AK Parti iktidarda kalmak istiyorsa öncelikle “ekonomik sorunları” çözmelidir.

Bunlar şöyle sıralanabilir.

a)      Dış borçları tasfiye etmelidir.

b)      İşsizlik sorununu sona erdirmelidir.

c)       Faizsiz kredileşme sistemini getirmelidir.

d)      Sosyal güvenlik sorununu herkesi kapsayacak şekilde çözmelidir.

Dış borçlar, borç türünü değiştirmekle çözülür.

İşsizlik sorunu, çalışanın faizsiz çalışma kredisi ile çözülür.

Faiz problemi, kredileşmede devletin kendi hesaplarını faizsizleştirmekle çözülür.

Sosyal güvenliğin nasıl çözüleceği üzerinde bundan önce fazla durmamıştık.

Bugün sosyal güvenlik ile ilgili Adil Düzen önerisini getireceğiz.

İnsanlar dünya hayatında ne yaparlar?

İnsanlar çalışırlar, üretirler, tüketirler ve yaşaralar…

İnsanlar iki grupta toplanırlar; çalışanlar ve çalışmayanlar.

Çalışanlara iş bulmak ekonominin sorunudur. Faizsiz kredi politikası ile bu sorun kolayca çözülmektedir.

Çalışmayanlara aş bulmak ise vergi politikasıyla ilgilidir. Çalışanlardan alınan vergiler çalışmayanlara bölüştürülür. Böylece çalışmayanlar da aşlarını bulmuş olurlar.

Çalışmayanlara üretimden pay vermek sosyal güvenlik işidir. Kapitalist düzende eski çalışanlar sigorta edilmektedir. Çalışmayanlar ise sigortasız kalmaktadır. Aidatlı sigorta çözüm değildir. Çalışmayanlara payı Batı sosyal güvenlik felsefesiyle vermek aldatmacadan ibarettir. Gerçek sigorta, çalışsın çalışmasın herkesin üretimden pay almasıdır.

Çalışmayanların pay alması neye dayanmaktadır? Yeryüzü tüm insanlarındır. Üretim de emek ve sermayeden oluşmaktadır. Ürünün yarısı oraya emek verenlere aittir. Çalışanlar bunu ücret olarak alacaklardır. Ürünün diğer yarısı ise sermayenin katkısı ile oluşmuştur, onun payı olacaktır. Ne var ki burada çalışamayanların da payı vardır. O halde çalışanlar iki kat alacaklardır; biri kendi emeklerinin payı, diğeri de kiradaki payları. Çalışmayanların payı bunun yarısı olmalıdır. Ama çalışanlara bir de çalışmayan çocuklarının ve eşlerinin payı verilir. Böylece beşte bir çalışmayanlar arasında bölüşülür. Böylece genel sosyal güvenlik oluşturulur.

Çalışanlara, çalışıp üretim yaptıkları için faizsiz kredi verilir. Bu kredi miktarı çocukları ve eş sayısınca verilir. Beşte bir sadece çalışmayanların ve kredi kullanmayanların paylarıdır. Böylece üretimin beşte biri sosyal güvenliğe ayrılır. Kur’an’ın öğretisi budur. Ama lâik devletler bu oranı değiştirebilirler. O da partinin siyaseti olur. Sistem budur.

İşletmelerden bir beşte bir daha alınmaktadır, bu pay da genel hizmetler karşılığıdır. İşletmeler bu beşte bir karşılığında genel hizmetleri bedava alırlar. Beşte birin yarısı bunlara harcanır, diğer yarısı ile de halka genel hizmet bedava yapılmış olur. Hâsılı, genel hizmet halka bedava yapılmaktadır. Böylece sosyal güvenlikten herkes yararlanmaktadır. Mesela, bütün hastalar bedava tedavi edilmektedir. Dolayısıyla çalışanlar ve çalışmayanlar yararlanmaktadır.

Genel hizmetler nelerdir?

a)      Evrak ve demirbaş kayıtları, zimmet ve envanter hesapları.

b)      İlmî, ahlâkî, meslekî ve savunma eğitimleri.

c)       Basın, yayın, ulaştırma ve haberleşme hizmetleri.

d)      Planlama, sağlık, tamir-bakım ve güvenlik hizmetleri.

e)       Takip, araştırma, ambar ve kasa hizmetleri.

f)       Noterlik, kontrol, soruşturma ve yargı hizmetleri.

Bu hizmetler halka karşılıksız verilir. Cep telefonu ücretsizdir. Taşınma yani nakliye ücretsizdir.

Bunun dışında;

Fakirlik, yoksulluk, yetimlik ve yaşlılık da sosyal güvenlikten pay alır.

Böylece genel sosyal güvenlik sağlanmış olur.

Pratik olarak ne yapmalıyız?

Devlet işletmelere sattığı elektriğe sosyal güvenlik payı eklemelidir. Böylece elektrik bedeli içinde sosyal güvenlik fonu oluşturmalıdır. Bunun dışında sanayide veya tarımda kullanılan petrol, gaz ve kömüre sosyal güvenlik payı koyabilir. Böylece elde ettiği geliri çalışmayan kimselere bölüştürür. Şu kadar alacaksın değil de, sana şu kadar düştü denir.

Bunun anlamı şudur:

Ülkede ne kadar çalışan çoksa, üretim ne kadar fazlaysa, bu pay o kadar yükselecektir. Çalışan azaldıkça üretim azalacağından ve elektrik sarfiyatı da düşeceğinden, çalışmayanların gelirleri azalacak ve çalışmak zorunda kalacaklardır.

Çalışmayanlar ne kadar çok olursa, bölüşmede onlara düşen pay az olacağından, çalışmayanlar kendilerince gerekliyse yeniden çalışmak zorunda kalacaklardır. Böylece denge kurulacak ve sistem çalışmayanları çalışmaya zorlayacaktır.

Çalışanlara faizsiz kredi verileceğinden işsizlik sözkonusu olmayacaktır. Böylece çalışabilecek herkes sistemi zorlamdan çalışacaktır. Çalışamayanlar da ülkeye yük olmadan paylarını alacaklardır.

İşte, AK Parti’nin iktidarda kalmak için yapması gereken inkılapların başında “sosyal güvenlik inkılâbı” gelir, o da yalnız “Adil Düzen”in getirdiği çözümle olur.

Yapmazsanız gidersiniz ve sizin yerinize bunları yapanlar gelir.

Bu döngü sadece AK Parti için değil, bütün iktidarlar için geçerlidir. Yapılması gerekeni yapmayan mutlaka gider ve en sonunda yapan gelir ama mutlaka gelir.

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 

 

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-474/ADİL DÜZEN DERSLERİ-304 İstanbul, 30 Ağustos 2008

 

PARA, DEVLET VE MERKEZ BANKASI

İbni Haldun’a* (1332-1406) göre devlet olmanın iki alameti vardır: Biri adına hutbe okutmak, diğeri ise para çıkarmak.

O dönemde “para” ancak gümüş ve altın elde etmekle çıkarılırdı. Böylece ülkesinde “kendi parası” tedavül ediyorsa, o topluluk artık “devlet” olmuş olurdu.

Devlet halktan vergi alır, onunla ordu besler ve ülkenin güvenliğini sağlardı.

*[İbn Haldun, (Miladî 1332-1406, Hicrî 732-808) yılları arasında yaşamış çok önemli bir İslâm bilginidir. En önemli eseri olan “Mukaddime” onu çağdaş toplumbilimlerin öncüsü olmasını sağlamıştır. Ekonomik görüşleri arasında; ticaret ve işbölümü, iktisadi kalkınma ve imar, devlet düzeni üzerine düşünceler, emek ve üretim konuları özellikle önemlidir. Kendisinden sonra gelen bütün sosyal bilimci ve ekonomistleri etkilemiştir. Karl Marx bile İbni Haldun’dan direkt etkilenmiş, hattâ eserlerinden faydalanmıştır. İşbölümü ile ilgili görüşleri Adam Smith ile paraleldir.]

Tevrat ve Kur’an’ın devlet anlayışları ise bundan biraz daha farklıdır. Devlet sadece genel güvenliği sağlamaz, aynı zamanda sosyal güvenliği de sağlar, ayrıca ülkeyi imar eder. Bütün bunların gelirlerini de yine vergiden alır.

Adam Smith** (1723-1790) ekonomi modelinde, yönetim ile ekonomi bağımsızdır, Merkez Bankası da bağımsızdır.

**[Adam Smith, İskoçyalı ekonomist ve filozof. Glasgow ve Oxford Üniversitelerinde öğrenim görmüş ve daha sonra Glasgow Üniversitesi’nde ahlak felsefesi profesörü olmuştur. Çok geniş sahaya yayılan çeşitli yazıları vardır. Ekonomi, bunlar arasında en önemlisidir. Liberal Klasik Okulun kurucusudur. Kendisine bilimsel ekonominin kurucusu da denir. Kendisinden sonra gelen ekonomistler üzerinde büyük etkisi vardır.]

John Maynard Keynes*** (1887-1980) ekonomi modelinde, sermaye yönetimin emrindedir, Merkez Bankası devlete aittir.

***[Keynes’çi ekonomi, İngiliz ekonomisti John Maynard Keynes’in yapıtları çerçevesinde oluşan ekonomi teorisi ve ekonomi politikasıdır. Keynes’in çok sayıda kitabı bulunmakla birlikte, Keynes’çi ekonomi denildiği zaman onun “The General Theory of Employment, Interest and Money” (1936) adlı kitabı temel alınmaktadır. Buradaki fikirler ve analitik teknikler, yeni ekonominin veya “Keynes’çi Devrim”in oluşmasını sağlamıştır.]

Milton Friedman**** (1912-2006) ekonomi modelinde, yönetim sermayenin emrindedir, Merkez Bankası tekel sermayeye aittir.

****[Milton Friedman, (1912-2006) Nobel ödüllü ABD’li ekonomist. Friedman, Monetarizmin oluşumunda ve tanıtımında en önemli isimdir. 1976 yılında “Paranın Miktar Teorisi Üzerine Çalışmalar” adlı kitabında Monetarizmin temel ilkelerini ortaya koymuştur. “Enflasyon her zaman ve her yerde parasal bir olgu olmuştur” sözüyle parasal genişleme - enflasyon arasındaki sıkı ilişkiye vurgu yapmış ve bu sözüyle ünlenmiştir. Friedman’ın başyapıtı, laissez faire kapitalizmini (bırakınız yapsınlar) savunan ‘Capitalism and Freedom’ adlı eseriydi.]

***

Adil Düzen”de ise kuvvetler ayrılığı ilkesi vardır. İlim, din, ekonomi ve siyaset birbirinden ayrıdır ve eşitlik içinde devleti oluştururlar. Dolayısıyla yönetim ekonomiye, ekonomi yönetime karışmaz.

Merkez Bankası ne yönetimin ne de sermayenin emrindedir, Merkez Bankası devletin emrindedir; yani Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bağlıdır. Demokratik usullerle yönetilir.

Merkez Bankası yönetimi, siyasi partilerin atadıkları üyeler tarafından yönetilir.  Merkez Bankası Başkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı tarafından atanır, % 5 oy almış partiler tarafından denetlenir. Parti başkanları, hakemlerden oluşmuş Yüksek Devlet Mahkemesi’nde dava açabilir, kararlarını iptal ettirebilir, üyelik veya başkanlığa son verdirebilirler. Kararlar kolektif karar şekilleri ile alınır, ekseriyetle alınmaz.

Merkez Bankası tam istihdamı sağlayacak tarzda parayı piyasaya sürer. Bunun için her çalışana bir resmi ücret tanır. Her işçi istediği işverenin yanında çalışır, ücretini bankadan alır. İşveren borçlanır. Ayrıca işveren ham madde alır, parasını banka öder. Krediler faizsizdir. Cebri icra yoktur. Mal satılınca banka parasını alır. Bu suretle sadece üretim ve yatırım için bu sektörlerin işçilerine kredi verilmiş, bunların karşılığı olan para piyasaya sürülmüş olur. Üretim veya yatırım yapmayanlara kredi verilmez. Çalışmak isteyen ve her çalışabilen mutlaka iş bulmuş olur.

Adil Düzen”de üretimle ilgili olmayan tüm hizmetler vakıflar yoluyla görülür. Bu hizmetler şunlardır:

a)      Evrak, zimmet, envanter ve demirbaş kayıtları.

b)      İlmî, dinî, meslekî ve savunma eğitimleri.

c)       Basın, yayın, ulaşım ve haberleşme ilişkileri.

d)      Planlama, sağlık, bakım ve güvenlik işleri.

e)       Kasa, ambar, takip ve araştırma. 

f)       Noter, kontrol, soruşturma ve hakemlikler.

Merkez Bankası, işte bunlara da bu hizmetleri gerçekleştirebilmeleri için kredi açar. Bankanın bunlara açtığı kredinin miktarı, çalışanlara açtığı kredinin dörtte biri kadardır; yani toplam emisyonun beşte biridir. Bunu Kur’an belirlemiştir. Demek ki kamu sektörüne açtığı kredi miktarı, özel sektöre açtığı kredinin dörtte biri kadardır.

Kamu sektörü bir kamu senedini çıkarır. Bu senet bankanın verdiği paraya kote edilir ve onunla alınıp satılır. Kamuya hizmet veya mal verenler karşılığında kamu senedini alırlar. Halk vergilerini ortak ambara teslim eder, karşılığında makbuz alırlar. Bu makbuzun beşte birini devlet kasasına verirler. Böylece devlet mal senetleri ile vergisini toplamış olur.  Ambara beş birim mal verir. Kendisi dört biriminin senedini veya makbuzunu alır.

Bu beşte bir neyin karşılığıdır?

a)      Ambara teslim ettiği malı muhafaza edilecektir, ambar kirasıdır.

b)      Maldaki rizikodan kurtulmuştur. Eski ayıplardan bile aklanmıştır.

c)       Diğer kamu görevlerinden yararlanacaktır.

d)      Diğer kamu hizmetlerinden yararlanacaktır. Örnek olarak, mallarının nakliyesi bedava yapılacaktır.

Verilen beşte birin kendisine sağladığı başka bir fayda da; gelecek yıllarda bu beşte bir ile orantılı olarak faizsiz kredi alabilmesidir.

İsteyen ambara yatırmaz ama o zaman bu imkanlardan yararlanamaz. Bu durumda vergisini ödemek durumunda değildir, çünkü vergi yoktur, hizmet payı vardır.

Vergi alınacağına yüzde 20 enflasyon yapılır.

Daha geniş bilgi edinmek istiyorsanız; www.akevler.org’daki haftalık “İşletme Seminerleri” kısmına bakınız.

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 

 

 

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-474/ADİL DÜZEN DERSLERİ-304 İstanbul, 30 Ağustos 2008

 

RAMAZAN AYI VE TAKVİMLER

Ramazan kişiler için oruç ayıdır. Mü’minler otuz gün boyunca gündüzleri yemezler, içmezler ve cinsi ilişkide bulunmazlar. Bunun dışında teravih namazlarını kılarlar. Bunlar bilinen klasik bilgilerdir. Oysa Ramazan’ın daha başka etkileri ve hikmetleri de vardır.

Ramazan ayının ekonomik ve sosyal bakımdan özellikleri nelerdir?

1-       Kur’an 600 sahifedir. 30’a böldüğümüzde her güne 20 sahife düşmektedir. Günlük beş vakte böldüğümüzde 4 sahife düşer. Diğer aylarda iki ayda bir hatim yapılır, Ramazan’da bir ayda yapılır. Bu ya beş vakit namazda 4’er sahife okunur, yahut teravihte 20 sahife okunur. Sonuç Kur’an böylece mânâsıyla hatmedilir. Teravih dört veya iki rekat olarak kılınır. Ancak selâm verdikten sonra bir o kadar oturulup okunan Kur’an’ın müzakeresi yapılır. Uzun gecelerde böyle yapılır. Kısa gecelerde ise bu okuma gündüz ikindiden sonra yapılır. Tabii bu mü’minlere farzdır, müslimlere değil.

2-       Ramazan ayında herkes ödeyeceği zekâtı hesaplar. Beyannamesini bayramdan önce yönetime verir ve Kurban Bayramı’na kadar da öder. Ramazan’daki beyan gelecek yılın bütçesini oluşturur.

3-       Yıllık imtihanlar Ramazan’da yapılır. Sonuçlar Ramazan Bayramı’ndan sonra ilân edilir. Uygulama ise Kurban Bayramı’ndan sonra başlar.

4-       Dayanışma ortaklıklarının değiştirilmesi yani seçimler Ramazan’da yapılır. Bayramdan sonra ilan edilir ve Kurban Bayramı’ndan sonra yürürlüğe girer. Bucak yönetimi dışındaki içtihat ve icmalar Ramazan’da verilir. Bayramda ilân edilir. Kurban Bayramı’na kadar teemmül müddeti vardır.

Görülüyor ki, Ramazan sadece oruç ayı değildir. Yıl sonudur. Hac ayının sonunda yapılacak değişiklikler üç ay önce yapılır.

***

Burada bir konuyu daha açıklamamız gerekir. Acaba Ramazan neden gökteki Ay’a göre gelmektedir, yıllara ve mevsimlere göre neden gezmektedir?

Ramazan ayının bu yöndeki hikmetlerini şöyle açıklarız:

1-       Kâinatta her şey çifttir. Takvim de çifttir. Yoksa denge kurulamaz. Hazreti İsa’nın doğumu ile başlayan Güneş Takvimi’nin yanında, onu dengelemek için ikinci bir takvime gerek vardır, o da Ay Takvimi’dir. Çünkü gökte Ay ve Güneş sistematik bir şekilde dolaşmaktadır. Allah Ay ve Güneş’i gerektiği için yaratmıştır. Doğa kanunları ona göre çalışmaktadır. Sosyal kanunlar da öyledir.

2-       Ramazan’ın “nimeti” var “bereketi” var. Eğer hep aynı mevsimde Ramazan orucu tutsaydık, onun nimetlerinden ve bereketlerinden sadece o mevsim yararlanmış olurduk. Diğer mevsimler sıkıntılı olurdu. Oysa bu emir sayesinde Ramazan bir asırda üç defa her mevsimi dolaşmakta, külfeti de nimeti de her mevsime yayılmaktadır. Mevsimlik iş yapanlar gadre uğramamaktadır.

3-       Doğada rezonans denen bir olay vardır. Bir şeye aynı periyotta vuracak olursan o şey devrilir ve parçalanır. Dolayısıyla sosyal adalet dengesi dışında, ekonomik denge ve biyolojik denge sebepleri ile Ramazan’ın dolaşması gerekmektedir.

4-       İnsan bedeninin sağlığı ve hastalıklara karşı mukavemeti mevsimlere göre değişmektedir. Oruç aşı etkisi yapmakta, her mevsim aşı yapılmış olmaktadır.

Mezopotamyalılar ve Amerikan yerlileri Ay Takvimi’ni kullandılar. Romalılar Güneş Takvimi’ni kullandılar. Tevrat Ay Takvimi’ne göre hükümler getirdiği halde, Hıristiyanlar Roma’nın etkisinde kalarak ibadetlerini Güneş Takvimi’ne göre yapmaktadırlar. Bunun dışında bütün dinler Ay Takvimi’ne göre ibadet ederler.

Bu hususun ilmen incelenip ortaya konması gerekmektedir.

Biz bugün iki takvimi de kullanmalıyız; nitekim kullanıyoruz. Miladi Takvim de İlâhi takvimdir, kullanmayı sürdürmeliyiz. Ama hikmetlerinden dolayı Kameri Takvim’den de yararlanmalıyız.

Ramazan ayında yapacağımız ibadetlerin başta geleni, Kur’an düzeni olan “Adil Düzen”i daha iyi öğrenmek, yanlışlıklarını düzeltmek, eksikliklerini tamamlamak olacaktır, olmalıdır.

Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası” www.akevler.org sitesine girilsin ve herkes bu Ramazan okusun; birbirlerine telefon ederek okusun, tartışsın, düzeltsin ve tamamlasın…

RAMAZAN-I ŞERİFİNİZ MÜBAREK OLSUN.

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 






Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3464 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2657 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2626 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 2147 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2526 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2545 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2278 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 2169 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 2173 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2586 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2478 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1984 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2339 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2285 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2425 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2424 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 2258 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2437 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2393 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2615 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2434 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 3037 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2670 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2980 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2669 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2744 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2952 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 3134 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 3027 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3422 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5478 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3541 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 3072 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3857 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3710 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3420 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3870 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3832 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 4108 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4618 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 3011 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 3112 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3965 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3822 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2850 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2942 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3950 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 7713 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5602 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 4173 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3574 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3715 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4732 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 4443 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4741 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4663 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4815 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4547 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3395 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4475 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3622 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 5173 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3853 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 5148 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 5007 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4933 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3536 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3477 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3688 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 5150 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 4205 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 5418 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 4087 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 5268 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4417 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4429 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4569 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4765 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 5314 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 4116 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 5260 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4524 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3843 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4380 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4590 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 4112 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 4097 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 4086 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4540 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5648 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9814 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1039
Nur Suresi Tefsiri 32-34. Ayetler
23.11.2019 4645 Okunma
1 Yorum 24.11.2019 08:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1038
Nur Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
16.11.2019 3702 Okunma
1 Yorum 19.11.2019 12:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1037
Nur Suresi Tefsiri 27-29. Ayetler
9.11.2019 3852 Okunma
1 Yorum 10.11.2019 05:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1036
Nur Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
2.11.2019 3355 Okunma
1 Yorum 03.11.2019 07:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1035
Nur Suresi Tefsiri 19-22. Ayetler
26.10.2019 3382 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1034
Nur Suresi Tefsiri 12-18. Ayetler
19.10.2019 3741 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5696 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1032
Nur Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
5.10.2019 4244 Okunma
1 Yorum 06.10.2019 23:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1031
Müminun Suresi Tefsiri 111-118. Ayetler
28.09.2019 3445 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:50


© 2025 - Akevler