Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 746
TEVBE SURESİ-50-52.AYET TEFSİRİ
11.01.2014
1944 Okunma, 0 Yorum

Tevbe Sûresi-24

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيم

إِنْ تُصِبْكَ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْ وَإِنْ تُصِبْكَ مُصِيبَةٌ يَقُولُوا قَدْ أَخَذْنَا أَمْرَنَا مِنْ قَبْلُ وَيَتَوَلَّوْا وَهُمْ فَرِحُونَ (50) قُلْ لَنْ يُصِيبَنَا إِلَّا مَا كَتَبَ اللَّهُ لَنَا هُوَ مَوْلَانَا وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ (51) قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَا إِلَّا إِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ أَنْ يُصِيبَكُمُ اللَّهُ بِعَذَابٍ مِنْ عِنْدِهِ أَوْ بِأَيْدِينَا فَتَرَبَّصُوا إِنَّا مَعَكُمْ مُتَرَبِّصُونَ (52)

 

إِنْ تُصِبْكَ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْ وَإِنْ تُصِبْكَ مُصِيبَةٌ يَقُولُوا قَدْ أَخَذْنَا أَمْرَنَا مِنْ قَبْلُ وَيَتَوَلَّوْا وَهُمْ فَرِحُونَ (50)

(EiN TuÖıBKa XaSaNaTun TaSUvEHuM Va EiN TuÖıBKa MuÖıBaTun YaQUvLUv QaD EaPaÜNAv EaMRaNAv MıN QaBLu Va YaTaValLaV VaHuM FaRIyXUvNa)

“Sana bir hasene isabet ederse onları sevet eder. Sana bir musibet isabet ederse, biz min kabl emrimizi ahz ettik diye kavl eder ve onlar ferih olarak tevelli eder.”

Yeryüzü eğitim alanıdır. Nasıl insan ilk yıllarını eğitimde geçirir, sonra hayata atılır, aldığı eğitimle iş yapar ve hayatını sürdürürse, insanlar bu dünyada eğitim alırlar. Her gün imtihan, her gün sıkıntı; rivayete göre Hazreti Muhammed aleyhisselâm “dünyada rahatlık yoktur” demiş. Savaşlar kazanıyorsunuz, fetihler yapıyorsunuz, ‘hah işte rahat edeceğim’ diyecek oluyorsunuz, yeni belalar ve yeni musibetler geliyor. Bu sayede ve böylece biraz daha olgunlaşır, biraz daha cennete veya cehenneme doğru adım atarsınız.

Tevbe Sûresi fetihten sonra müşriklere yapılacak muamele ile başladı, ehli kitaptan sonra münafıklara geldi ve şimdi onları anlatmaktadır. Onların savaştan ve görevden nasıl kaçtıklarını anlatmaktadır. Askerlik yapmamak için ne gibi kaçış yolları aradıkları bilinmektedir. Kısa dönem askerlik, bedelli askerlik peşinde koşmaktadırlar.

Askerlik savunma eğitimidir. Beş vakit namaz kılan, sünnetleri ve tesbihleri bırakmayan, cem etmeyi kabul etmeyen, çoraba meshi reddeden kardeşlerimiz, askeri eğitim almaktan kaçıyorlar.  Demek ki bunların aklında savaşmak yoktur.

Bundan önceki âyetlerde bunlardan bahsetmiştir. Askeri eğitimi almak her vatandaşın görevi olduğu kadar hakkıdır. Savunma hakkıdır. Ben uzun dönem askerliğimi yapacağım diyenlere; hayır, sen yapamazsın deme yetkisi yöneticilere ve yasacılara verilmemiştir. Hayır, ben askeri eğitim istemiyorum diyenleri de zorla askere götürme yoktur.

Bu sûre savaştan ve cihaddan kaçanların ruhi hallerini anlatmaktadır. Onlar inanmamış kimselerdir. İktidarda olduğunuz zaman sizin yanınızdadırlar. İktidardan düştüğünüzde karşınızdadırlar. Biz bunları hep yaşadık. 1973’den önce bizden fersah fersah uzakta olup bize oy vermeyenler, biz iktidar olunca şeyhlerinin talimatını icat ederek hemen yanımızda yer aldılar. Onlar gelince bu sefer de ön safta bizim yerimiz kalmadı. Biz siyasetten çekildik. Sonra parti kapanınca ‘hurra’ kaçıştılar. Boşalan yerleri yine biz doldurmak zorunda kaldık. Biz işte bunlara sabrederek bugünkü duruma geldik.

Başbakan Erdoğan yedi düvelle barıştı ve onlarla işi yürütebileceğini sandı. Anayasa Komisyonu Başkanlığına ve anayasa yapmaya Ergün Özbudun ile Zafer Üskül’ü getirdi! Cemil Çiçek partileri uzlaştırarak anayasa yapacağını sandı, bizimle değil, Allah’ın nizamı ile değil; Batılıların sömürme düzenine takıldı, bizim görüşme taleplerimizi reddetti!

Şimdi onlara bir şey olduğu zaman yine biz üzülüyoruz. Oysa onun yanında olanlar, onların dostları, yönetim arkadaşları şimdi sevinmektedirler. İki taraflı oynayarak kendilerini kurtardıklarını sanmaktadırlar. AK Parti’nin yıkılışını seyrediyorlar; arada devlet yani Türkiye yıkılacakmış; onlara vız geliyor! Ordunun çöküşünü seyrediyorlar! İşgal edilmiş millî olmayan medya ile birlikte Samanyolu ve Zaman saldırılarına devam ediyor. Daha önce de yazmıştık; Fethullah Gülen bana göre samimidir, Risale-i Nur şakirtleri samimidir ama bu gazete ve bu televizyonlar işgal edilmiş durumdadır. Okumayın, seyretmeyin dedim. Fethullah Gülen diyor ki; benim iktidarla bir sorunum yok, ama onlara kan kusuyor.

Onlar “Millî Görüş”ün yıkılacağını ve “Adil Düzen”in geçmişin bir hikâyesi olacağını sanıyorlar. Oysa Kur’an onların bütün bu düşüncelerini bize bildirmekte ve sonlarının ne olacağını haber vermektedir. Asıl yıkılıp hikâye olacak olanlar onlardır.

Biz AK Parti’nin muvaffak olmasını canı gönülden istediğimiz için onların yanlışlarını gösteriyoruz. Onlar ise AK Parti bir türlü yıkılmıyor diye üzüntü içindedirler, en küçük bir sarsıntıda biz demiştik diyorlar. Biz dediğimiz halde bugün demiyoruz. AK Parti’nin yanındayız, destekleyeceğiz, daha çok oy vereceğiz. Allah’tan düzelmeleri için dua ediyoruz.

Kur’an’ın söylediklerine kulak vermeleri gerekir; Kur’an’ın söylediklerini bizimle de istişare ederek öğrenmelidirler.

Varsa başka hocaları, onlara danışmalıdırlar. Erdoğan İstanbul’da iken Hayrettin Karaman ve Sabahattin Zaim’i yanından ayırmıyordu. Sonra iktidar olunca onlar kenara itildi. Onlar da Başbakan Erdoğan Bey bizden uzaklaşmasın diye bizimle ilgilerini kestiler, Hayrettin Karaman talebimize rağmen bu yüzden bizimle görüşmüyor.

Biz Erbakan’ı tutarken o kardeşlerimiz S. Demirel’i tutmuşlardı, onun başaracağını sanmışlardı. Biz ise birilerinin başarıp başarmadığına bakmadık, Allah’ın ne dediğine baktık. Bugün bizim tuttuklarımız nerde, onların tuttukları nerde? S. Demirel grubu Halk Partisi’ne (CHP) teslim olmuş, oyunu oraya aktarmıştır.

28 Şubat’ın bir numaralı aktörü S. Demirel’dir. Biz suçlamıyoruz. Onu da seviyoruz. İçtihadı ile hareket etmiştir. Ama onu tutan kardeşlerimizi yani mümin kardeşlerimizi uyarıyoruz; güçlünün değil haklının yanında olunuz.

Biz kimsenin kötülüğünü istemeyiz. Düzelmelerini ve iyilik içinde olmalarını isteriz. Her insan Allah’ın göründüğü bir penceredir. O’nun halifesi ile karşı karşıyayız. Onun kirli olmasını istemeyiz. Onlar ise bizim kötülüğümüzü isterler. PKK’lıların kahrolmasını değil, düzelmelerini ve tevbe edip normal hayata dönmelerini isteriz. Yaptıklarının cezasına gönülleri ile razı olup düzelmelerini isteriz.

إِنْ تُصِبْكَ حَسَنَةٌ

(EiN TuÖıBKa XaSaNaTun)

“Sana hasene isabet ederse”

Bundan önce onlar fitne istemişler, işleri sana yıkmışlardı denmişti. Şimdi o ifadeleri açıklamaktadır. Bu sebeple harfi atıf getirilmemiştir.

“XaSaNaTun” sana bir hasene isabet ederse diyerek, müminlerin başarılı zamanlarda onların takınacakları tavrı anlatmaktadır.

Osmanlı İmparatorluğu kendisini şeriata göre düzelteceğine Batı düzenini getirmek için çalışmış ve bunu da başaramadığı için yıkılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu Cumhuriyet’in gelmesi için yıkılmıştır. İnkılâplar ve yapılanlar “Adil Düzen”in gelmesi için yapılmıştır. Tarihi süresini doldurmuş, yaşlanmış, işe yaramaz bir düzenin ortadan kalkıp ileri Kur’an düzeninin gelmesi için inkılâplar yapılmıştır. Yapanlar iyi veya kötü niyetli olabilirler. Onlar kendi hesaplarını Allah’a verirler. Ama olanlar olmuştur ve olan her olan iyidir, her şeyde hayır vardır. Sonra demokrasi gelmiştir. Sonra adım adım İslâmiyet’e yaklaşan yönetimler gelmiştir. Hep İslâmiyet kazanmıştır. Bunlar hep hasenedir.

1920’lerde Türkiye’yi azınlıklardan ayıkladık.

1930’lerde KİT’leri kurarak ekonomik bağımsızlığın temelini attık.

1940’larda demokrasiye geçtik.

1950’lerde tarım döneminden sanayi dönemine geçtik.

1960’larda çok partili demokratik anayasayı yaptık.

1970’lerde CHP-MSP koalisyonu ile CHP din düşmanlığına son verdi ve İslâmiyet’e dönüşe başladık.

1980’lerde K. Evren, N. Erbakan’ın önerdiği dine dönüş inkılâplarını yaptı.

1990’larda biz hükümeti kurduk.

2000’li yıllarda anayasa ekseriyeti ile iktidar olduk.

2010’larda “Adil Düzen Anayasası”nı yapacağız.

2020’lerde “Adil Düzen Anayasası”nın kurumlarını getireceğiz, inşaallah.

2030’larda “Adil Düzen” yönetimini insanlığa sunacağız, inşaallah.

Görülüyor ki bize hep hasene isabet ediyor. İşte onları kahreden budur. İslâmiyet’i yok edeceklerini sanan zavallılar, daima İslâmiyet’in adım adım zaferine şahit olmuşlardır.

AK Parti’ye karşı “Ergenekon ve Balyoz” hareketlerini denediler ama başaramadılar. AK Parti’yi kapatmak istediler ama başaramadılar. AK Parti’yi “Gezi olayları” ile devireceklerini sandılar ama başaramadılar. Şimdi de “rüşvet operasyonları” ile saldırıyorlar ama başaramayacaklar, inşaallah.

تَسُؤْهُمْ

(TaSUvEHuM)

“Onlara sev’et eder”

“Sevd” kelimesi kara anlamındadır. İnsan istemediği bir şeyle karşılaştığı zaman yüzü simsiyah olur. O durumu ifade etmek için siyah kelimesi ile akraba olan “seve” kelimesi kullanılmaktadır. Hoşlarına gitmez, üzülürler.

Tarihteki olayları baştan hoş karşılamışlar, ama sonra olaylar hep bizim lehimize dönünce üzülmüşler, kahrolmuşlardır. Şimdi de başaramayacaklar ve kahrolacaklardır.

Biz onlara bir şey yapmıyoruz. Rüşvet vermeye devam ediyorlar. Devletimizi yağmalamaya devam ediyorlar. İstediklerini bakan/başkan yapıyorlar. Çocukları ile keselerini dolduruyorlar. Ama başaramayacaklar ve yine üzüleceklerdir. Taksim/Gezi olayları bizi güçlü yaptı. Bu operasyon ve olaylar da daha güçlendirecektir. 28 Şubat AK Parti’yi tek başına iktidar etti. Şimdi bu olaylar AK Parti’yi “Adil Düzen” tarafı yapacaktır. AK Parti aklını başına getirmez, hâlâ ‘ben “Adil Düzen”e karşıyım’ diyerek direnirse, o gidebilir ama Allah’ın nuru mutlaka galip gelecek ve her tarafı aydınlatacaktır.

وَإِنْ تُصِبْكَ مُصِيبَةٌ

(Va EiN TuÖıBKa MuÖıBaTun)

“Ve sana bir musibet isabet ederse”

Gerek şimdi, gerek bundan önce “size bir musibet isabet ederse” denmiyor da, “sana bir musibet isabet ederse” deniyor. Çünkü saldırılarını ve kinlerini kişinin üzerinde toplarlar.

Bugünkü iktidar nasıl oluştu?

Müslümanlar inkılâplardaki dinsizleşmeye karşı direndiler. İnkılâpları benimsediler ama dinsizliği benimsemediler. Kapatılan medreseler ve tekkeler gizli gizli faaliyetlerine devam ettiler. Halkımız ellilerde CHP’yi yolcu etti; hâlâ yoldadır. Altmışlarda İslâmiyet’e sahip çıktı. Yetmişlerde Millî Görüşü iktidar etti. Seksenlerde Millî Görüş İzmir adayı Turgut Özal’ı başbakan yaptı. Doksanlarda Erbakan başbakan oldu. İkibinlerde AK Parti anayasa ekseriyeti ile iktidar oldu.

Bugünkü AK Parti Erdoğan’ın oluşturduğu bir parti değildir. Erdoğan sıradan bir başkandır. O olmasa başkası olacaktı. Ne kadar inkâr edip ‘gömlek çıkardık’ deseler de AK Parti Millî Görüşün devamıdır. Millî Görüş Hareketi olmasa AK Parti olabilir miydi? Lider gitse başka bir lider gelir, parti gitse başka bir parti gelir.

Onlar böyle yaparlar, hedefleri Erdoğan’dır, o gitse iş bitecek sanırlar. Onlar kişiye saldırırlar. Allah’a inanmayanlar işleri kişilerin yaptığını sanır ve ya onu hedef alır ve onunla savaşırlar ya da onu tanrılaştırıp ona taparlar. Oysa bunlar kaderdir. Kişiler sadece birer oyuncudur. Rollerini iyi veya kötü oynarlar ama oyunu değiştiremezler.

“İsabet” kelimesi masdar olarak kullanıldığı zaman iyilik için de kötülük için de kullanılıyor. İsmi fail olarak kullanıldığı zaman kötülük anlamına gelmektedir. “Savab” ise doğruluk anlamına gelmektedir. Doğru ya doğrudur ya yanlıştır. Yarım doğru yoktur. O sebeple savab hata karşılığıdır. Birden olan olaylara musibet denir. Ölüm birden gelir ama bir insan birden delikanlı olmaz, hattâ doğmaz da.

يَقُولُوا

(YaQUvLUv)

“Derler”

“Sana isabet ederse” şartının cevabıdır. Hasene isabet ederse üzülürler, kötülük isabet ederse sevinirler denmemiş de “böyle derler” denmiştir.

Kötülük onları fazla sevindirmez, çünkü onlara da dokunabilir. Kendilerine dokunmamasını kendi maharetleri olarak kabul ederler.

Bir toplulukta yasaklar çoksa o topluluğun tamamı suçludur. Çünkü gelişigüzel konmuş yasaklara riayet etmezler. Zaten böyle yasaklar koyarak halka suç işletir, sonra onlara istediklerini yaptırırlar. Suçlar az olmalıdır. Cezalar ancak kesin ispatlanırsa verilmeli ama verilen cezalar ağır olmalıdır.

İnsanlar suç işlemeyi değil de suçu nasıl cezasız bırakırız diye düşünürler. Bugün işletmeler senetleri ödemekle meşguldürler. Bir de cezalardan nasıl korunuruz diye uğraşırlar.

İşte, münafıkların hayatları böyledir. Hep gizlenmek, vaziyeti idare etmek; hep bununla uğraşırlar. Yalan söyleyen yalanı ortaya çıkacak diye her an tedirgindir. Bunlar da kendilerini güya koruduklarını görerek memnun olurlar.  

قَدْ أَخَذْنَا أَمْرَنَا

(QaD EaPaÜNAv EaMRaNAv)

“Biz emrimizi ahzetmiş oluyoruz.”

“Emr” iş demektir. Üretim iş değil de yönetim iş demektir. “Amel” ekonomik ve bedeni iştir.” Emr” ise sosyal ve siyasi iştir.

Emri ahzetmek” demek gereğini yapmış olmak demektir.

“İşini bilir” tabiri vardır. “Biz işimizi biliriz” derler. Ben ne yapayım ki sonunda kimseye dokunmasın. Öyle bir düzen oluşmalıdır ki o düzende insanlar başkalarına zarar vermemek şartı ile istedikleri gibi yaşasınlar. Basit, sade, kolay bilinir, kolay uyulur kurallar olacaktır. Ona uyarak yaşadığınız zaman hiçbir korkunuz olmayacaktır. Zulüm düzeninde bile düzgün hareket ettiğiniz zaman sizi rahatsız eden çok az kimse olur. Samimi olmak sizi herkese sevdirir, herkes size güven duyar. Ama değişik yüzle görünürseniz herkes senden her zaman endişe duyar. Siz de hayatınız boyunca hep kuşkulu yaşarsınız.

مِنْ قَبْلُ

(MıN QaBLu)

“Daha önce”

Kablu” derseniz, hemen öncesinden başlar, sürekli olur.

Min” ile söylerseniz, daha önce bir zaman içinde demek olur.

Onlar eskiden çoktan gerekli tedbirleri almışlar idi. Sizin yanınızda yer almakla kendilerini korumuş ve kurtarmışlar idi. Samimi insanlar hep başarıya ulaşmışlardır.

Bediüzzaman hayatını sürgünlerde ve hapishanelerde geçirmiştir. O sayede arkadaş bulmuş ve Risalelerini yazma imkânını sağlamıştır.

Ben ve arkadaşlarım da siyasi başarısızlıktan dolayı “Adil Düzen” çalışmalarını yapabildik. İlk olarak CHP ile koalisyon yaptığımızda partinin önde olan kimselerinden idim. Herkes benim vali olacağımı sanmış ve etrafımda dolaşmaya başlamıştı. Oğuzhan Asiltürk İçişleri Bakanı idi, kural koydu; Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden olmayanlar vali olamaz! Ben asla makam talep etmedim ama bir genel müdürlüğü veya bir pilot ili yönetmeyi düşünmüştüm. Eğer o gün vali olsaydım, bugün “Adil Düzen” olmazdı, bâtıl düzendeki kısmi başarılarla oyalanıp hayatımızı sona erdirirdik. Reşat Nuri Erol da milletvekili olsaydı bazı çalışmalar yapılmaz, bu yazılar yazılmazdı. Son derece rahat hayat geçirdik. İktidardaki arkadaşlarımız için sıkıldık ama bizim hayatımız çok rahat geçmiştir. Allah’a hamd olsun ki bu sayede Kur’an’a hizmet etme imkânını bulduk.

Samimi olacaksınız, işinizi yapacaksınız.

Bizi Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne götürdüler. Savcı tutuklama talebiyle hâkime gönderdi. Karar verdim; hapishanede de çalışacaktım, Arapça daktilom vardı, onu alacaktım. Bu dediğim seksenlerde oluyor. Albay bir hâkimin karşısına çıktım ve cesaretle saldırdım, yargıyı suçladım. “Biz ahlâksızlarla yolsuzlarla uğraşıyoruz, siz bizi koruyacağınıza onlarla bir olup bize saldırıyorsunuz” dedim. “Dur, daha kara vermedim” dedi; yanımda oldu, benim hakkımda takipsizlik kararı verdi.

Bu dünya geçicidir. Bazen hapishane dışarıdan daha iyidir. Cezalanmaktan değil, suç işlemekten korkunuz. Allah her zaman her yerde vardır, sizi korur.

Üstad seksenlerdeki bir hatırasını anlattı, ben de seksenlerdeki benzer bir hatıramı anlatayım. Seksende MSP İzmir Merkez İlçe Başkanı idim. İhtilal sonrası İzmir Emniyet Müdürlüğü’nde sorguya aldılar; gözlerimiz kapalı, 10-15 kişi bir hücrede, çoğu solcu, isterlerse sorgulamayı doksan gün sürdürüyorlar!.. Sorgu esnasında komisere iki saat sabredebildim ve patladım!.. Çünkü 1972-80 yılları arası yaptıklarımla ilgili bir klasör gelmişti ve ağır ama bana göre haksız şeyler söylemeye başladı!.. “Bana bak, ben komünist bir ülkede doğdum, babam komünist olmayayım diye Türkiye’ye getirdi, İslâm mücahidi oldum... İşte raporlar önünde... Sekiz yılda anayasaya ve siyasi partiler kanununa aykırı fiilin varsa tamam, ama ben vatandaşım ve sen de sadece memur, haddini bil!” dedim. “Hâlâ aynı kafada mısın?” dedi. “Evet” dedim. “Biz değiştirmesini biliriz!” dedi. O zaman kafa kesme işareti yapıp “İdam etseniz bile bu kafa değişmez” dedim. Aynı günün akşamı Ege Ordusu’ndaki Sıkıyönetim Komutanlığı’na havale etmek zorunda kaldı… Üstad’ın dediği gibi; orada da adeta bir mucize oldu, -anlatması uzun sürer ama kısaca ve sonuç olarak- Askeri Hâkim Albay sivil mahkemeye havale etti, yani Allah yardım etti ve oradaki süreci de kolaylıkla atlattım. (Reşad)

وَيَتَوَلَّوْا

(Va YaTaValLaV)

“Ve tevelli ederler”

Sırtlarını çevirir, sizin bir daha ortaya çıkmayacağınızı zannederler. Partiyi kapatırlar, sorunu çözdük zannederler. Oysa bizim için parti önemli değildir, bizim için Allah rızası önemlidir. Biz Allah’ın güçlü olduğunu ve bir gün onları yeneceğini çok iyi biliyoruz.

Bir zamanlar Sovyetler dünyanın yarıya yakın yerlerine hükmediyor, milyonlarca insanın canını alıyordu. SSCB’nin yıkılacağını kimse düşünmüyordu, oysa biz daha altmışlarda yıkılacağını söyledik ve yazdık. Şimdi varlar mı?

Sömürü sermayesi için de durum budur. Hâlâ onun yenilmezliğini sanıyorlar. Yakın zamanda sömürü sermayesi diye bir sorun kalmayacaktır. Obama, Putin, Erdoğan üçlüsü galip gelecektir. Onlar tasfiye edilirler ama tuttukları yol mutlaka başarıya ulaşacaktır. Sermaye hâkimiyetini kaybedecektir. Sermayenin bütün gücü karşılıksız paradır ve hep hatırlattığımız üzere dünyada dolardan vazgeçilebileceği sadece bir gecelik ömrü vardır.

وَهُمْ فَرِحُونَ (50)

(VaHuM FaRIyXUvNa)

“Ve onlar ferahlanırlar.”

“Felah” vardır, “Ferah” vardır. Felah maddi refahtır. Ferah da manevi refahtır. Yani maddeten sıkıntıdan kurtulursanız felaha ermiş olursunuz. Manevi sıkıntıdan kurtulursanız ferahlamış olursunuz.

Burada dikkat edilecek husus; onlar size isabet etmesinden ferahlamıyorlar, kendilerine kötülük isabet etmediği için ferahlıyorlar. Onlar devamlı korku içindedirler. Onlar sanıyorlar ki biz iktidar olursak onları ezeceğiz, kıracağız, intikam alacağız. Oysa biz insanlara zarar vermek için iktidar olmayız. Biz adil oluruz, zulmetmeyiz ama zalimleri cezalandırmak da bizim değil Allah’ın işidir. İktidar olamadığımızda uzun zaman beklerler, onlara bir zulüm yapamadığımızı bizim beceriksizliğimize yorarlar. Onlar zannederler ki biz muktedir değiliz. Oysa bizim işimiz onları cezalandırmak değildir, bizim işimiz insanlara iyilik etmektir. Biz iktidar oluruz ama uzun zaman bize zulmetmeye devam ederler. Biz sabrederiz. Sonunda zafer bizim olur. AK Parti bunun bir örneğidir. Bu millet sabrede sabrede varlığını göstermektedir.

III. binyılın oluşturucu bir ulusu olacaktır. Dünyada seçilmiş böyle bir ulus olacaktır. Bugün Türk sözünden tedirgin olanlar yarın Türk oldukları için Allah’a hamd edeceklerdir. Çünkü onlar “Adil Düzen” kurucusu olacaklardır. Türkiye’de yaşayanlar, Ermeni ve Rumlar da dâhil, hattâ Yahudiler de dâhil, Türkiyeli olmaktan gurur duyacaklardır. Çünkü Türkiye’de yaşayanlar hep birlikte çabalayarak insanlığı “Adil Düzen”in nuruna ulaştıracaklardır.

قُلْ لَنْ يُصِيبَنَا إِلَّا مَا كَتَبَ اللَّهُ لَنَا هُوَ مَوْلَانَا وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ (51)

(QuL LaN YuÖIyBaNAv EilLAv MAv KaTaBa elLAHu LaNAv HuVa MaVLAyNAv Va GaLay elLAHı Fa LYaTaVakKaLi eLMuEMıNUvNa)  

“Bize yalnızca Allah’ın bize ketbettiği isabet edecektir ve müminler Allah’a tevekkül etsin, kavlet.”

 “Kul/Söyle” diyerek başkana emrediyor.

Evet, şimdi Tayyip söyleyecektir. Kime söyleyecek? Onlara söyleyecek. Bir musibet isabet ettiğinde ferahlananlara söyle diyor. Bu saldırı AK Parti’ye yapılan saldırıların dördüncüsüdür. Başka küçük saldırılar da vardır, onları saymıyorum. Başarı ile on yılını geçirdi. Zor iki yılı vardır; yerel seçimler, Cumhurbaşkanı seçimi ve Milletvekili seçimleri.

AK Parti’ye isabet edecekler vardır. Bizi de onlardan sayarak bize de saldıracaklardır. Ne var ki rahat olmalıyız. Takdir-i İlâhi ne ise o olur. Bize bir kötülük gelirse bilelim ki çok iyisinin gelmesi içindir.

1900’larda Abdülhamit indirildi. İndirilmeseydi; Osmanlı İmparatorluğu yıkılmayacak, biz imparatorluğun yaşlanmış ve bozulmuş düzeni içinde kalacaktık. Sevr dayatılmasaydı Lozan olmazdı. İnkılâplar olmasaydı “Adil Düzen” olmazdı. 28 Şubat olmasaydı AK Parti olmazdı. AK Parti “Adil Düzen”i benimseseydi, gerçek “Adil Düzen” olmayanı “Adil Düzen” sanacaktık.

O bizim mevlamızdır, O bize kötülük değil iyilik için musibet verir.

1960’larda beni Ankara’da görevden uzaklaştırdılar. Uzaklaştırmasaydılar ben İzmir’e gitmezdim, askerlerle çalışamazdım ve “Adil Düzen” çalışmaları olmazdı. Hazreti Yusuf peygamber kuyuya niçin atılmışsa, bize isabet eden kötülükler de böyledir.

Müminler Allah’a tevekkül etsinler emri ile musibetler karşısında endişeli olmamamız gerekir. Bugün olanların hepsi bizim lehimizedir, “Adil Düzen”e doğru atılmış birer adımdır. Biz olanlardan değil “Adil Düzen” için bir hazırlık yapmamış olduğumuzdan endişeli olmalıyız. O’na tevekkül edip çalışmaya devam etmeliyiz. Başlangıçta bizimle olanlar bir gün geldi hepsi bizden uzaklaştılar. “Adil Düzen” çalışmasında birkaç kişi kalmıştık. Allah’a hamd olsun ki bugün artık insanlar yeniden ilk dönemde olduğu gibi bizim yanımızda olmaktadırlar. Bize olan hasımlıkları bitmek üzeredir.

Bu olaylar sayesinde Gülen Cemaati gerçekleri görecek, içindeki işbirlikçilerini eleyecektir. Herkes kendisini akıllı kabul ediyor, Allah yolunda bildiğini yapıyor. Buna bir şey demiyoruz. Herkesi kendisine benzetmeye kalkışmak yanlıştır.

قُلْ لَنْ يُصِيبَنَا

(QuL LaN YuÖIyBaNAv)

“Kavl et; bize isabet etmez.”

Burada muhatap olan Hazreti Muhammed’dir.

Kur’an nâzil olmaya başladığından bugüne kadar hep bize kötülüklerin isabet etmesini temenni etmişlerdir. Bunun en büyüğü Mekke döneminde olmuştu. İkincisi ise yirminci yüzyılda olmuştur ve hâlen devam etmektedir.

İktidar olduk. Ne yaptık? Onların daha çok işlerini yapmalarına yardım ettik, daha zengin olmalarını sağladık. Bankaları zengin ettik. Ülkemize gelip iş yapmalarını sağladık. Sermayeye bile İstanbul’umuzu sunduk...

Ne istiyorlar, neden bu operasyonları yapıyorlar?

Allah onlara bunları yaptırıyor, çünkü bizim yanlışlardan dönmemizi istiyor, bizi doğru yola götürmek istiyor. O halde sizin sevinmeniz yersiz. Daha iyi olacağız demektir.

Biz polise değil askere güveniriz.

Subay ortaokuldan itibaren eğitim almaya başlar ve hep asker olur, tüm hayatı boyunca Türk halkından başkasını görmez. Halkın hemen hepsi vatan için canlarını vermeye hazır kimselerdir. Onun huyuna girer.

Oysa polis hep hırsızlarla, kötülerle uğraşır, o vatandaşın hasmı olur.

Özal’dan beri orduya karşı polisi güçlendirmek istemişlerdir.

Sonunda polis ne yaptı?

Devlet içinde devlet olmaya kalkıştı, valiyi bile atlatmaya çalıştı. İşte bu musibet gittiğimiz yanlış yoldan dönmemizi sağlayacaktır. Demek ki bu musibet de ondandır.

إِلَّا مَا كَتَبَ اللَّهُ لَنَا

(EilLAv MAv KaTaBa elLAHu LaNAv)

“Allah’ın bize ketbettiğinden başkası”

Bir iş yaparsınız. O işin bir planı vardır. Neyin nasıl yapılacağını gösterir. Burada miktarlar yazılıdır. Kimin ne zaman ne yapacağı yazılı değildir. Bu takdirdir. Yapılan bu plan ve projenin ikinci safhası vardır, o da ne neyin ne zaman kim tarafından yapılacağını tesbit etmektir. Mekânda planlama takdir, zamanda planlama kitabettir.

“Lena” kelimesi kitabetin kişilere takdir olduğunu belirtmektedir. “Adil Düzen Anayasası”nda bu ayırım yapılmış, buna bu delil gösterilmemişti. Buradaki “Lena” kelimesi kitabetin kişilere ait olacağını göstermektedir.  Başta “Kul” diyerek tekil olarak hitabet etmişti. “Liye” değil de “Lena” demekle başkanın topluluk adına konuştuğunu, bu konuşma yetkisinin ona ait olacağını da belirtir.

Kâinat değişmez kurallarla hareket eden değişmez bir oluş değildir. Bir canlı gibi doğmuştur, gelişmiştir, evrimleşmektedir, yaşlanmaktadır ve ölecektir. Bugünkü yaşı 13,7 milyar yıldır. Bugün bunlar kesin olarak bilinmektedir.  Bu oluş takdire göre olmaktadır. Bu takdirin içinde kelimeler vardır. Onlar kitap hâline gelmiştir. Âhirette herkesin eline bir defter verilecek, kitap verilecek. Bu verilen muhasebe defteridir. Buna kitap denmektedir.

هُوَ مَوْلَانَا

(HuVa MaVLAyNAv)

“O mevlamızdır”

“Veli” dayanışma ortaklığı sorumlusu demektir. “Mevla” kelimesi de zikredilmektedir.  “Mevla” mef’al vezni üzere olabilir. İsm-i zaman ism-i mekân olabilir. Mef’ul vezni üzere de olabilir. O takdirde veli olunmuş manası çıkar. Birbirine veli olma anlamına gelir. Kölenin sahibi mevlasıdır. Mevlada eşitlik vardır. Karşılıklı olarak velidirler. “Veli” ise çocuğun arkasında koşan, onu koruyan kimsedir. Dayanışma ortaklıklarının sorumlusudur. “Mevla” ise aynı dayanışma içinde olanlardır. Bu iş Allah’ın işidir. Biz O’nunla muvalat içine girmiş bulunuyoruz, musibetlere karşı bizimle beraberdir.

Allah’ın iki yanı ortaya çıkmaktadır. Biri kâinatın haliki ve kitabı yazan yani bizim ne yapacağımızı takdir eden kimsedir. Diğeri ise sonra bizimle beraber olup bizi zaferlere götüren kimsedir. Bunu niçin yapmaktadır?

Bizi yetiştirmek ve eğitmek için yapmaktadır.

Bir öğretmen öğrencisine bir şey anlatırken onunla beraber birlikte öğreniyor gibi yapar, yeniden sıfırdan ispat eder. Sanki daha önce bilmiyormuş gibi yapar. Allah da bizi yetiştirmek için bizim gibi davranır, bilmiyormuş da öğreniyormuş gibi yapar. İşte o zaman “veli” değil de “mevla” olur.  

Bu açıklamam zahir mertebededir. Üzerinde düşünüp bunun böyle olup olmadığını sizlere bırakıyorum. Ben şimdi Kur’an’ın âyetlerini okuyor ve varsayımlar içinde manalar veriyorum. Bundan ben kendim yararlanıyorum. Sizlere de düşünme örneklerini veriyorum. Bediüzzaman da bunu yapmıştır. O ciheti imanda bu usulü kullanmıştır. Biz ise ciheti fıkıh içinde bunu yapıyoruz. İmanda kesinlik gerektiği için o söylediklerini katı olarak bildikleri üzerinde yapmıştır. Biz ise sizinle beraber içtihat olarak yapıyoruz, zahir olanı söylüyoruz, nass olanı söylüyoruz. Dediklerimizi kabul etmeyeceksiniz, dediklerimizden yararlanacaksınız ve nassa, hattâ icmalara götüreceksiniz.

وَعَلَى اللَّهِ

(Va GaLay elLAHı)

“Ve Allah’a”

Allah tevekkülün mefulüdür. Tevekküle takdim edilmiştir. “Fa Alallahi Yetevekkelu’l-müminin” denmesi gerekirken, “Fe” harfinden de önce getirilmiştir. Böylece meful ile fiil arasında “Fe” harfi getirilmiştir. Burada hazf vardır. “Ve Etevekkelü Alallah” kelimesi hazftır. Onlara böyle söyle ve siz de Allah’a tevekkül ediniz. Bir hazf da müminlerden sonradır. Allah’tır. Yahut tevekkül ediniz şeklindedir. Tevekkül lazım fiildir. “Alâ” ile taaddi eder. O takdirde müminlerden sonra Allah kelimesinin hazfı gerekmez.

فَلْيَتَوَكَّلِ

(Fa LYaTaVakKaLi)

“Tevekkül etsinler”

Müminler tevekkül etsinler yani kendilerine ne yazılmışsa ona razı olsunlar.

Onların aleyhine bir şey yazılmamıştır. Eksiklikleri vardır, onu düzeltmeleri için musibet isabet etmiştir. Müminin başarısı ve onu yücelten şey, musibet olarak isabet ettiği halde sabretmesi ve imanında reyb olmayışıdır. Yoksa eğer müminler hep başarılı olsalardı kimse karşı çıkmaz, herkes bu safta olurdu. Demek ki bize musibetin isabet etmesi münafıkları bizden ayıklaması içindir. Cüzi iradeye sahip bir insanın iradesini kullanması ancak şeytanın ve kötülerin olması ile mümkündür.

“Vekl” kuşların yumurta bıraktığı yerdir, güvenli yerde bırakırlar. “Vekil” kelimesi Türkçede resul kelimesi yerine geçmektedir. Onun adına hareket etmektir.

“Kayyum” kendisi hareket eder, sorumludur.

“Resul” onun adına hareket eder, sorumlu ve yetkili değildir.

“Vekil” yetkilidir.

Tevekkül etme” demek kendi kendini görevlendirmek demektir, kendini birisinin adına vekil yapma demektir. “Allah’a tevekkül etmek” demek, kendini Allah’ın vekili yapıp O’nun adına hareket etmek demektir. Yani biz Allah’ın adına hareket ediyoruz, O’nun vekiliyiz, asıl sorumlu O’dur, biz sadece O’nun işlerini yapıyoruz.

Burada çok ince bir husus vardır. Kararları biz alıyoruz, hata ettiğimiz ve yanlış yaptığımız olur, ama biz bu kararları kendi adımıza değil O’nun adına alıyoruz. Biz hata ettiğimizde bize musibet isabet edebilir ama sonuç daima iyi olacaktır.

الْمُؤْمِنُونَ (51)

(eLMuEMıNUvNa)

“Müminler”

“Müminler” kelimesi çoğuldur.

Kuralsız çoğullar cins isim olmazlar, çünkü cins tekdir ve tanımından ibarettir.

Kurallı erkek çoğullar ise bir topluluğun adıdır. Kişilerin toplamı değildir. Tek kişidir. Dolayısı ile kurallı çoğuldaki lam cins için gelebilir. Burada öyledir.

Burada cins için gelmiştir. Mümin topluluklar Allah’a tevekkül ederler. Kişilerin ayrı ayrı tevekkülü yerine topluluğun tevekkülü demektir.

قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَا إِلَّا إِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ أَنْ يُصِيبَكُمُ اللَّهُ بِعَذَابٍ مِنْ عِنْدِهِ أَوْ بِأَيْدِينَا فَتَرَبَّصُوا إِنَّا مَعَكُمْ مُتَرَبِّصُونَ (52)

(Qul HaL TaRabBaÖUvNa BiNAv EilLAv EıXDa eLXuSNaYaYNı Va NaXNu NaTaRabBaÖu BiKuM EaN YuÖıBaKuMu elLAHu BiGaÜABin MiN GıNDıHIy EaV BiEaYDıNAv FaTaRabBaÖUv EinNAv MaGaKuM MuTaRabBiÖUvNa)

“Kavlet: Siz bize yalnızca iki hüsnadan birini terebbus mu ediyorsunuz? Biz size Allah’ın kendi indinden veya bizim eydimizle bir azabın isabet etmesini terebbus ediyoruz. Terebbus ediniz, biz de sizinle beraber muterebbisiz.”

“Terebbus etmek” beklemek demektir. Bir adamın geleceğini bekliyorsunuz ama ne zaman geleceğini bilmiyorsunuz. Onu gözetlersiniz. Ona göre hazırlıklı olursunuz.

“Kul” burada tekrar edilmiştir. “Ve Kul” denmemiştir. Tekrar tekit içindir. İki husna vardır. Kıyas yoluyla iki su’ vardır. İki husna demekte ama bu husnanın ne olduğunu açıklamamaktadır. İki su’ dememekte ama iki su’u açıklamaktadır. İki su’ Allah’ın kendi indinden su’ etmesidir. Tabii âfetlere duçar etmesi veya kendi içlerinde savaşın çıkmasıdır. Su’lerden biri de müminlerin onlara galip gelmesidir. Buna kıyasla iki husnayı da bulabiliriz. Ya kendimiz çalışırız, amellerimizin sonucu olarak husnaya uğrarız yahut Allah ihsan eder, bizi husnaya uğratmış olur. Sıkıntı çekeriz ama sonunda sıkıntı bizim için rahmet olur, ihsan olur. Onlar geçici olarak ferahlanırlar ama sonunda ferah onlar için azab olur.

Onların beklentisi bizim sonunda mahvolup soykırıma uğrayacağımız şeklindedir, bizim beklentimiz de onların mağlup olacakları ve sonunda cehenneme gidecekleri şeklindedir. Önce biz geçici olarak mağlup olabiliriz, şehit düşer ölebiliriz. Bunun karşılığı bizim için cennet olacaktır. Zafer ise daima bizim olacaktır. Tarihte hep zafer bizim olmuş ve bundan sonra da bizim olacaktır. Romalılar Hıristiyanlara zulmettiler, işkenceler yaptılar. Sonunda ne oldu? Roma Hıristiyan oldu, ona teslim oldular, onun hizmetine girdiler. Roma hiçbir zaman bir daha dirilmedi. Hıristiyanlık da sarsıntı geçirdi ama şimdi yeniden ayağa kalkmaktadır. Mekkeliler mağlup oldular, böylece İslâmiyet tüm dünyaya hâkim oldu.

Bugün de Müslümanlar mağlup durumdadırlar ama bir müddet sonra Müslümanlar galip gelecek ve dünyaya hâkim olacaklardır. Bu, Hıristiyanları yenecekler, Yahudileri yenecekler anlamında değildir; bu, sosyalizmi yenecekler, komünizmi yenecekler, kapitalizmi yenecekler, sömürüyü yenecekler, tekeli yenecekler anlamındadır.

Bu düzenlemeye yani yeni düzen çalışmasına ilk olarak Akevler başladı. Erbakan onlara karşı mücadeleyi başlattı. Bu mücadelede kısmen galip geldik. Bizim işimiz bir şey yapmak değil beklemektir, hazırlıklı olup o gün geldiği zaman ortaya çıkmaktır.

Bu âyetlerde dikkat edilecek husus şudur; muhatap olanlar kâfirler değildir, düşmanlar değildir, bizim içimizdeki insanlardır. Günümüzde “Adil Düzen”e cephe alanlardır, “Adil Düzen”e karşı olanlardır. “Adil Düzen”e bilmeden karşı olanlar vardır; bunlar “Adil Düzen”i öğrendikleri zaman tevbe edecekler ve yanımızda olacaklardır. “Adil Düzen” işlerine gelmediği için karşı olanlar vardır; beklediğimiz azab onlaradır. Onlar, Allah’ın galip geleceğine bir türlü inanmayanlardır. Bir taraftan Allah’a inanıyorlar, diğer taraftan O’nun aciz olduğunu sanıyorlar! Oysa bizim çalışmalarımızı başlattığımız altmışlı yıllardan buralara kadar gelmemiz Allah’ın gücünü ispat etmez mi? Allah’ın güçlü olduğunu kabul ediyorlar, sonra da O’nu cahil sanıyorlar. Allah’ın “Adil Düzen” kanunlarını getireceklerine, Batı’nın ve AB’nin safsatalarını gece gündüz kanunlaştırıyorlar. Anayasa yapacaklar ama neye göre yapacaklar; kendileri de bilmiyorlar. Askerlerin sivil âlimlere yaptırdıkları anayasaları beğenmiyorlar. İyi de; siz “Adil Düzen”i kabul etmiyorsunuz, güya Batı’nın zulüm yasalarını da kabul etmiyorsunuz, nasıl bir anayasa yapacaksınız? Varsayalım ki çok akıllısınız da yaptınız, anayasa yasaların yasasıdır. Yeni anayasa yaptığınızı varsayalım; siz on yıldır AB yasalarını aktarıyorsunuz, o kanunları yeni anayasaya nasıl uyarlayacaksınız?!.

قُلْ

(QuL)

“Kavlet”

“Kul” burada tekrar edilmiştir. Hazreti Muhammed aleyhisselâma emredilmiştir. Kıyamete kadar O’nun bu sözünü tekrar edeceğiz.

Bin senede bir başımıza Mekkelilerin başına gelenler gelecektir. Bu âyetleri okuyup onlara söyleyeceğiz. Her mümin münafıklara söyleyecektir. Biz kimlerin münafık olduğunu bilmiyoruz ama münafıklığın ne olduğunu biliyoruz.

Her ne kadar gömlek çıkarsalar da, Millî Görüşçülerin devamı olan AK Partilileri uyarıyoruz; artık Allah’ın şeriatı olan “Adil Düzen”e sahip çıkın. Biz yanlış biliyorsak, siz bize yardım edin düzeltelim yahut biz size yardım edelim düzeltin. Biz sizden kaçmıyoruz. Ben seksen beş yaşında sizleri sebkat etmiş biri olarak ayağınıza kadar geliyorum ama görüşmüyorsunuz, konuşturmuyorsunuz. Allah’ın emri olduğu için geliyorum. Sizi sevdiğim için geliyorum. Sizin münafık değil de hata içinde olduğunuza inandığım için geliyorum. Görüşmediğimiz için sizin adınıza üzülüyorum. Ama Allah’tan emir var, söylemek zorundayım. Bize değil Kur’an’a gelin. Kur’an’ın âyetlerini okutmakla iş bitmez. Bin sene önceki yorumları ezberlemek bir işe yaramaz. Gelin bu âyetleri birlikte ve beraber okuyalım, anlayalım ve uygulayalım.

هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَا

(HaL TarbBaÖUvNa BiNAv)

“Bizi terabbus mu ediyorsunuz?”

“Hel” tasdik eden soru harfidir.

Bizim için iki hüsnadan başka bir şeyi beklemiyorsunuz yani başka bir şey olacağını bekliyorsunuz denmektedir. Beklediğiniz bir kimse var. Geleceğini biliyorsunuz, gelmek üzeredir. Yola bakar gelmesini beklersiniz ve ona göre hazır olursunuz.

Tarabbus var, intizar vardır. Nazar edin, ben de sizin ile nazar ediyorum.

“Rebş” ağaçların yaprakları döktükten sonra yeniden yaprakları açması, açılmış hali demektir. “Rabes” de aynı manada kullanılmaktadır. Halkın o mevsimi işe başlamak için beklemesi yani gözetlemesi anlamında olacak bir şeyi beklemesi demektir.

“İntizar” kötü şeyi beklemektir.

“Terebbus” ise iyi şeyi beklemektir.

“İnzar” da kötü akıbetin cezalandırılmasını erteleme anlamındadır.

Bizim için iki şeyden başkasını beklemezsiniz denmektedir. Bize iki iyilikten biri olacaktır. Siz onu bekliyorsunuz anlamı çıkar. Onlar bizim iyi yolda olduğumuzu bilmektedirler, sonunda bizim iyiliklere varacağımızı da biliyorlar. Ne var ki günlük çıkarları bize muhalefet olduğu için muhalefet etmektedirler.

إِلَّا إِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِ

(EilLAv EıXDa eLXuSNaYaYNı)  

“İki hüsnadan biri dışındakini mi bekliyorsunuz?”

“Hüsneyeyni” “Hasene”nin ism-i tafdilidir, en iyi ikisi anlamındadır. Marife olarak getirilmiştir.

Araplar ticaret yapan bir kavimdi. Dünyayı biliyorlardı. Onların güçlerini de biliyorlardı. Bir gün gelip dünyayı Müslümanların fethedeceklerini ve dünyaya uygarlık götüreceklerini akıllarına getirmeleri mümkün değildi.

İki hüsnadan biri dünya hüsnası, diğeri ise âhiret hüsnasıdır. “Hüsneyeyni” denmemiş de “İhda el-Hüsneyeyni” denmiştir. İki hüsnadan biri olacak, ikisi olmayacak mı idi? Bu şekilde anlamamız mümkün değildir. O halde iki hüsnadan biri nedir, diğeri nedir?

Hüsnalardan biri maddi kazançtır, diğeri ise manevi kazançtır.

Bugün ele alırsak, iki hüsnadan biri teknik ve ekonomideki hüsnadır. Batı’nın bugün elde ettiği hüsnadır. Batı bu hüsnaya ulaşırken biz onlara sadece yardımcı olduk. Hiçbir zaman biz onların uygarlaşmasına, teknikte ve ekonomide gelişmesine mani olmadık. Şimdiki hüsnadan diğeri bizim içindir, hukukta ve yönetimdeki hüsnadır. Ondan başkasını beklememektedirler. “İhda” kelimesi de marifedir. Dolayısıyla iki hüsnadan biri demek ikisinden herhangi biri demek değildir.  Öyle olsaydı “vahidetün mine-l hüsneyeyni” olurdu. Muzaf da muzafunileyh de marifedir. O halde bilinen birdir, o da hukuk ve yönetimdir.

Onların kötülüğü bugünkü ilme ve tekniğe ulaşmaları değil, onların kötülüğü oluşturdukları imkânlarla insanlara zulüm yapmaları, onları köleleştirip sömürülmelerini istemeleridir; münafıkların da onların yanında yer almalarıdır.

وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ

(Va NaXNu NaTaRabBaÖu BiKuM)

“Ve biz sizi tarabbus ediyoruz.”

Harfi atıf ile atfedilmiştir. Onlar bizi tarabbus ediyorlar, biz de onları tarabbus ediyoruz. Onlara Allah’ın azabı isabet edecektir, bu tarafımızdan beklenmektedir. Bu azab kötü bir azab değildir. Onların da yararlanacağı azabdır.

Nitekim Mekke fethedilmiş ama Mekkeliler zarar etmemiş, onlar da Medinelilerden fazla yararlanmışlardır, hâlâ da yararlanmaktadırlar. Milyonlarca hacı her yıl Mekke’yi ziyaret etmekte, onlar da lüks otellerde hacıları ağırlayarak zengin olmaktadırlar.

Bizim getireceğimiz “Adil Düzen” de onlar için kötü olmayacaktır.

Evet, onlar yenilecekler, dolayısıyla azab çekecekler ama sonra “Adil Düzen”den onlar bizden daha çok yararlanacaklardır.

أَنْ يُصِيبَكُمُ اللَّهُ بِعَذَابٍ

(EaN YuÖıYBaKuMu elLAHu BiGaÜABin)

“Allah’ın bir azabı ile size isabet etmesini”

“Müminler Allah’a tevekkül ederler” sözü “kul” emri içinde olmadığı için izhar edilmişti. Buradaki Allah lafzı ise “kul” kelimesi için olduğu için izhar edilmiştir.

Sizin ıslah olup yola gelmeniz, gerçekleri görmeniz için size azabı bekliyoruz.

İntizar etmiyoruz, tarabbus ediyoruz.

Samimi olanlar gerçekleri görünce düzelirler ve helak olmaktan kurtulurlar.

Türklerin Birinci Cihan Savaşı’nı kaybetmesi böyle bir azab olmuştur. İnkılâplar böyle birer azab olmuştur. Askeri müdahaleler böyle birer azab olmuştur. AK Parti’nin geçirdiği sarsıntılar böyle bir azabdır.

مِنْ عِنْدِهِ أَوْ بِأَيْدِينَا

(MiN GıNDıHIy EaV BiEaYDıYNAv)

“İndinden veya eydimizle”

Allah’ın indinden veya bizim elimizle diyerek ikisi de onun indindendir.

Buradaki “Bi” Min”e atıf değildir. Harficerli bir mef’ul harficersiz bir mef’ule atıf olunur. “Evi, tarlanın da bir kısmını aldım” diyebilir. “İştereytu el-dare ve mine’l-erdi” denebilir. “Min indihi ve minhu bieydiyna” demektir. Yani bizim eydiymizde olan da onun indindendir.  

Bir gün “Adil Düzen” tav’an veya kerhen yani ister istemez gelecektir.

Bunun iki yolu vardır.

Biri; O’nun indinden gelecek kısmi azablar ile siz “Adil Düzen”e gelirsiniz, sonuç bizim zaferle biter ama bizden size azab gelmemiş olur. Allah’ın azabı ile yani başka yerden gelecek azabla bizim zaferimiz gerçekleşir.

Diğeri; siz yola gelmezseniz, biz hazırlığımızı yaparız, Adil Düzen işletmelerini kurar halka “Adil Düzen”in ne olduğunu gösteririz. Sonra “Adil Düzen” sırası siyasete gelir, Adil Düzen Partisi’ni kurarız ve iktidar oluruz. Eğer siz o zaman bize karşı gelirseniz, bize iktidarı teslim etmezseniz, aramızda çatışma olur, biz sizi yeneriz, böylece Allah bizim elimizle size azab etmiş olur.

Biz, “siz inin biz çıkalım” demiyoruz, “siz zulmetmekten vazgeçin” diyoruz. Biz “Adil Düzen”e halkımızı ikna ettikten sonra seçimi kabul etmez de direnirseniz, o zaman geçmiştekilerin başına gelenler sizin de başınıza gelir.

CHP’liler DP’lilere iktidarı vermek istemediler, sehpalar kuruldu ama sonunda iktidar DP’lilerin eline geçti. DP’nin devamı olan partiler iktidarı Millî Görüş partilerine vermek istemediler. 28 Şubat oyunları oynadılar. İktidar Millî Görüşe geçti. Yarın AK Parti de iktidarı “Adil Düzen”e vermek istemeyebilir. İşte o zaman bizim elimizle azab gelmiş olur. Biz iktidar olduğumuz zaman partimiz değil tüm halkımız iktidar olacaktır. Çünkü bizde ekseriyet usulü yoktur, nisbi sistem vardır. Direnenlerin gözyaşlarına bakmayız.

فَتَرَبَّصُوا

(FaTaRabBaÖUv)

“Tarabbus ediniz”

Durumu anlattıktan sonra şimdi tarabbus etmelerini teklif ederek bekleyelim demektedir. Evet, biz diyoruz ki; insanlık uygarlaşacak şekilde yaratılmıştır. Bir taraftan nüfus artarken diğer taraftan çoğalan insanlar birbirlerine daha çok yaklaşmaktadır.

Bugün yeryüzü tek köy olmuştur. Nüfus on milyara yaklaşmaktadır. Birlikte olma imkânları ortaya çıkmıştır. Ulaşım ve haberleşeme mesafeleri yüzlerce defa kısalmıştır. İnsanlığın bilgisi birleşmeye çok müsait hâle gelmiştir.

Bir köy kadar birbirlerine yakın olan ama kişi olarak çok fazla çoğalan insanların beş bin senelik tarım dönemi hukukuyla yönetilmesi mümkün değildir. Yeni fıkha ihtiyaç vardır. Bunu da müsbet ilmin metotları ile öğrenebiliriz diyoruz.

Müsbet ilim nedir, nasıl elde edilir?

Deney ve gözetimleri veri olarak toplayıp düşünmekle elde edilir.

Veri nedir?

Mevcut olanları tesbittir.

Bugün yeryüzünde dört büyük uygarlık vardır; İslâm, Hıristiyanlık, Budizm ve Hindu uygarlıkları vardır. Bu uygarlıklar öğrenilecektir. Biz bu araştırmalara Kur’an’la başlıyoruz. Birincisi bizim atalarımızın uygarlığıdır. Kendimizi öğrenmek elbette öncelikli bir iştir. Elimizde eksiksiz kaynaklar vardır. Uygarlığın kuruluşundan bugüne kadar tarihi olan başlangıcı yazılı olarak tesbit edilen başka uygarlık yoktur. Kur’an’ın yazılmasına ilk vahiyle başlanmıştır. “Kalemle öğretti” emri alınmış ve yazılmaya başlanmıştır. Henüz çeyrek asır geçmemişti ki Kur’an kitap hâline getirildi ve çoğaltıldı. O zaman yazılan nüshalar hâlen elimizdedir. Yalnız metin değil o günkü dil de bugün yazılı olarak tesbit edilmiştir. Bu şekilde diliyle tesbit edilmiş başka bir kitap yoktur. Sonuç olarak bu uygarlık son uygarlıktır, bize en çok etkili olan uygarlıktır.

İşte Adil Düzen” budur.

III. binyıl yeni uygarlık getirecek, insanlık aydınlığa kavuşacak, zulüm bitecektir diyoruz. Biz bunu bekliyoruz. Siz ne bekliyorsunuz?

Bizim unutulup gideceğimizi ve “Adil Düzen”den artık bahsedilmeyeceğini söylüyorsunuz. Şimdi bekleyelim bakalım kim haklı çıkacaktır.

Evet, bizim 1960’larda başladığımız bu yolculukta dünyada neler oldu?

a) Batı’nın sömürgeci düzeni yıkıldı, Avrupa artık dünyayı siyasi bakımdan sömüremiyor. Dünya devletleri bağımsızlığa kavuştu. Dünyada merkezi yönetim sona erdi.

b) Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri (SSCB) yıkıldı. Sosyalizm ateizmden vazgeçti. Ateizm yıkıldı.

c) İnsanlık dinlerin iflas edeceğini sanmıştı ama gerek İslâm gerekse Hıristiyan âleminde dinler yeniden canlanmaya başladı. Papalık yeniden etkin olmaktadır.

d) Sermaye dünyanın tek hâkimi iken, Obama, Putin, Erdoğan üçlüsü ulusal devletleri temsil edip savaş hâline gelmişlerdir. Sömürücü faizli sermayenin sonu gelmektedir.

Bunların hiçbirisi 1960’larda düşünülemiyor, akla bile gelmiyordu. Biz ise o zaman yazdığımız kitapta Sovyetlerin (SSCB) liberalizme geçeceğini, Amerika’nın (ABD) sosyalizme geçeceğini yazmış, sonra da İslâm düzeninin geleceğini yazmıştık.

O zaman “Adil Düzen” diye bir kavram yoktu. Bugün ise “Adil Düzen” sadece ülkemizde değil dünyada ele alınmıştır. Demek ki biz ileriyi görüyoruz.

O günkü gücüne bakarak yakın arkadaşlarımız onun yanında yer aldılar ama sonu ne oldu; bugün S. Demirel %5 kadar oyunu CHP’ye teslim etti, şimdi sokağında oturmaktadır!

Bugün bizi değil de AK Parti’yi tutanların da yarın oylarının %5’i CHP’ye gidecek, kalanı bizim olacaktır. Üçte iki ekseriyetle iktidar olacağız. Çünkü MHP de yanımızda yer alacak, BDP de yanımızda yer alacaktır. Halk Partisi (CHP) için ise tahminde bulunamayız.

إِنَّا مَعَكُمْ

(EinNAv MaGaKuM)

“Biz sizinle beraber”

Beraberlik dostluk demektir. Biz size düşman olarak müterebbis değiliz. Düzelmenizi ve hakka teslim olmanızı gözetliyoruz. O sebeple size karşı değil sizinle beraber gözetlemekteyiz. Er geç siz de Mekkeliler gibi gerçeği kabul edecek ve küfürden vazgeçeceksiniz. Yine Mekke yani iktidar size kalabilir.

Medineliler Mekke’yi fethettiler ama Mekke’yi yine onlara bıraktılar.

Hendek Savaşı’nda Mekkeliler kazansaydı Medine’nin hâli ne olurdu?

Korkmayın, bizden size zarar gelmez, sadece iktidarımız sizi üzer, o kadar.

“Bieydina”nın manası budur.

مُتَرَبِّصُونَ (52)

(MuTaRabBiÖUvNa)

“Muterabbisiz.”

Biz onlara katılıyoruz, ortak zaferimizi kutlayacağız.

Bizim savaşımız insanlarla değildir, bizim savaşımız düzenledir. Düzen değişecek ve herkes saadete erecektir. Saadeti istemeyenler “Adil Düzen”i değil zalim düzeni isterler ama biz zalim düzene imkân vermeyeceğiz, Allah vermeyecektir.

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org (0532) 246 68 92

 

 






Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3464 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2657 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2627 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 2147 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2527 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2545 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2278 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 2169 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 2173 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2586 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2478 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1984 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2339 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2285 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2425 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2424 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 2258 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2437 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2394 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2615 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2434 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 3037 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2670 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2980 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2669 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2744 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2952 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 3134 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 3027 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3422 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5478 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3541 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 3072 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3857 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3711 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3420 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3870 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3832 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 4108 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4618 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 3012 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 3112 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3965 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3822 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2850 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2942 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3950 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 7713 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5602 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 4173 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3574 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3715 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4732 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 4443 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4741 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4663 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4815 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4548 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3395 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4475 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3622 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 5173 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3853 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 5148 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 5007 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4933 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3536 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3477 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3688 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 5150 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 4205 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 5418 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 4087 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 5268 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4417 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4429 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4569 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4765 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 5314 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 4116 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 5260 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4524 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3843 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4380 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4590 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 4112 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 4097 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 4086 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4540 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5648 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9815 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1039
Nur Suresi Tefsiri 32-34. Ayetler
23.11.2019 4645 Okunma
1 Yorum 24.11.2019 08:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1038
Nur Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
16.11.2019 3703 Okunma
1 Yorum 19.11.2019 12:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1037
Nur Suresi Tefsiri 27-29. Ayetler
9.11.2019 3852 Okunma
1 Yorum 10.11.2019 05:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1036
Nur Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
2.11.2019 3355 Okunma
1 Yorum 03.11.2019 07:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1035
Nur Suresi Tefsiri 19-22. Ayetler
26.10.2019 3382 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1034
Nur Suresi Tefsiri 12-18. Ayetler
19.10.2019 3742 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5696 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1032
Nur Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
5.10.2019 4244 Okunma
1 Yorum 06.10.2019 23:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1031
Müminun Suresi Tefsiri 111-118. Ayetler
28.09.2019 3445 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:50


© 2025 - Akevler