Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 475
HUCURAT SÛRESİ TEFSİRİ(ÖZEL) 9-12.AYETLER-YORUM USULÜ
6.09.2008
2864 Okunma, 0 Yorum

ADİL DÜZEN 475

“BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)

“ADİL DÜZEN YENİ BİR MEDENİYET PROJESİDİR.”

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Haftalık Seminer Dergisi             06 Eylül 2008                        Fiyatı: www.akevler.org’a tıklamak!

BU DERGİYİ HER HAFTA OKUTABİLİR... ÇOĞALTABİLİR... DAĞITABİLİRSİNİZ...

 

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 475. SEMİNER

“HİÇ BİLENLER İLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?” (KUR’AN; Zümer Sûresi, 39/9)

İ L İ M  TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.” (Hadis)

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİZafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA/ İSTANBUL    Tel: (0212) 452 76 51

Bu dersin tamamı Yenibosna’da C.tesi günü 18.00–21.00 saatleri arasında okunacak ve tartışılacaktır...

 

-DEĞERLİ ADİL DÜZEN ÇALIŞANI; BUGÜN ALLAH İÇİN YANİ ADİL DÜZEN İÇİN NE YAPTIN? BU HAFTA KAÇ KİŞİYE TEBLİĞ YAPTIN?-

Gayemiz ve Hedefimiz; Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada okunması, değerlendirilmesi, anlaşılması ve uygulanmasıdır.    Süleyman KARAGÜLLE, Reşat Nuri EROL

***

 

HUCURAT SÛRESİ TEFSİRİ - III. Hafta

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

وَإِنْ طَائِفَتَانِ مِنْ الْمُؤْمِنِينَ اقْتَتَلُوا فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا فَإِنْ بَغَتْ إِحْدَاهُمَا عَلَى الْأُخْرَى فَقَاتِلُوا الَّتِي تَبْغِي حَتَّى تَفِيءَ إِلَى أَمْرِ اللَّهِ فَإِنْ فَاءَتْ فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَأَقْسِطُوا إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ(9) إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ(10) يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَومٌ مِنْ قَوْمٍ عَسَى أَنْ يَكُونُوا خَيْرًا مِنْهُمْ وَلَا نِسَاءٌ مِنْ نِسَاءٍ عَسَى أَنْ يَكُنَّ خَيْرًا مِنْهُنَّ وَلَا تَلْمِزُوا أَنفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْأَلْقَابِ بِئْسَ الاِسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْإِيمَانِ وَمَنْ لَمْ يَتُبْ فَأُوْلَئِكَ هُمْ الظَّالِمُونَ(11) يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِنْ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَحِيمٌ(12)  

Va EiN OAEiFaTAyNi MiNa eLMüEMiNIyNa ıQTaTaLUv FaEaÖLiXUv BaYNaHuMAv FaEıN BaĞaT EiXDAyHUMAv GLYay eLEuPRAy FaQAvTıLUv elLaTIy TaBĞIy XatTAy TaFIyEa EıLAv EaMRi elLAHi FaEiN FAyEaT FaEaÖLiXUv BaYNaHuMAv Bi eLGaDLi Va EaQÖiOUu EınNa elLAHa YuXibBu eLMuQSiOIyNa (9)

EınNaMav eLMuEMiNUvNa EıPVaTun FaEaÖLiXUv BaYNa EaPaVaYKuM Va itTaQUv elLAHa LaGalLaKuM TuRXaMUvNa(10)

YAv EaYuHav elLaÜIyNa EAvMaNUv LAv YaSPaR QaVMun MiN QaVMin  GaSAy EaN YaKUvNUv PaYRan MiNHuM VaLAv NiSAvEun MiN NıSAEin GaASAv EaN YaKUvNUv PaYRan MiNHunNa VaLAv TaLMiZUv  EaNFuSaKuM VaLAv TaNABaZUv Bi eLQABi BiESa elEisMu elFSUvQu BaGDa eLEİyMANı Va MaN LaM YaEUvB FaEuLAvEiKa HuMu elJAvLiMUvNa(11)

YAv EayYvHav elLaÜIiNa EAaMaNuv ıCTaNıBUv KeÇiRun MiNa elJanNı EinNa BaGWa elJanNı EıÇMum VaLAv TaCasSaSUv VaLAv YaĞTAB BaGWuKuM BaGWan EaYuXıbBu aHADuKuM EaN YaEKuLa LaXMa aPIyHı MaYTan FeKaRıHTuMUvHu Va itTaQUv elLAHa EınNa elLAHa TevVAvBun RaXIyMun(12)

***

احداسى اوخراسنه بغي ادرسه بغي اغر ايكى موئمن طائفسى اقتتال ادرسه بينلرينى اصلاح ادنز1 ادنله اللهن امرنه فيئ ادنه دك قتال ادنز2 فيء ادرلرسه اكيسنن بينلرنى عدل اله اصلاح ادنز واقساط ادنز 3الله مقسطلرى احباب ادر4 9 صادجه موئمنلر اخوتدر 5اويله اسه اخلرنزن بينلرنى اصلاح ادنز اللهه اتقا ادنز ارحام اولنرصنز اي ايمان اتمش اولنلر بر قو بر قومى مسخريه الماسن كنديلرندن خيرلى اولابلر بر نسا ده باشقا نسايى اونلردن خيرلى اولابلر كندنزى لمز ده ينز و لقبلرله تنابز  اتمه ايماندن صونره اسمن بأسى فسوقدر توبه اتمه ينلر اونلر ظالمدر اي ايمان اتمش اولنلر ظنن كثرندن اجتناب ادنز ظنن بعضسى اثمدر تجسس اتمه ينز بعصنز بعصنزى غيبت اتمه سن احدنز اخيسنن ميت لحمنى اكل اتمه سنى احباب ادر مى اوندن كره ادرسنز اللهه اتقا ادنز الله توابدر رحيمدر

***

 

 

 

ان 0جائكم

 

 (وَإِنْ طَائِفَتَانِ مِنْ الْمُؤْمِنِينَ اقْتَتَلُوا فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا)1 (فَإِنْ بَغَتْ إِحْدَاهُمَا عَلَى الْأُخْرَى فَقَاتِلُوا الَّتِي تَبْغِي حَتَّى

 

تَفِيءَ إِلَى أَمْرِ اللَّهِ) (فَإِنْ فَاءَتْ فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ4 وَأَقْسِطُوا)3 20(إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ

الْمُقْسِطِينَ)5 (9) 21 (إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ)6 (5فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ)7(6وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ)8(10)22 (يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَومٌ 1مِنْ قَوْمٍ )9 22(عَسَى أَنْ يَكُونُوا خَيْرًا1 مِنْهُمْ ) 10(7وَلَا نِسَاءٌ 1مِنْ نِسَاءٍ) 2311 عَسَى أَنْ يَكُنَّ خَيْرًا 1مِنْهُنَّ)12 ( 8وَلَا تَلْمِزُوا أَنفُسَكُمْ)13 ( 9وَلَا تَنَابَزُوا 1بِالْأَلْقَابِ ) 2414 (بِئْسَ الاِسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْإِيمَانِ) 15(10 وَمَنْ لَمْ يَتُبْ فَأُوْلَئِكَ هُمْ الظَّالِمُونَ)16(11) 25يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا1 مِنَ الظَّنِّ )2617(إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ )18 (11وَلَا تَجَسَّسُوا)19 ( 12وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا) 2720(أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ) 21(13وَاتَّقُوا اللَّهَ)2822( إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَحِيمٌ)23 (12)

***

9- İnanmış olan kimselerden iki kesim birbirleri ile vuruşurlarsa, aralarını bulun. Biri diğerine kötülük ederse, kötülük edenle Allah’ın buyruğuna dönesiye dek onunla vuruşun. Bırakırsa aralarını dengeleyerek bulun ve eşleştirin. Allah eşleştirenleri sever.

10- Sadece inanmışlar kardeştir. Kardeşlerinizin arasını bulun. Allah’a korununuz. Esenlenirsiniz.

11- Ey inanmış olan kimseler! Bir topluluk başka toplulukla eğlenmesin. Belki onlar kendilerinden daha iyi olabilirler. Kadınlar da kadınlara.. belki onlar da onlardan daha iyi olabilirler Takılan adlarla dövüşmeyin. Güvenceden sonra bozguncu ad kötüdür. Bırakmayanlar, işte onlar ezenlerdir.

12- Ey inanmış olan kimseler! Sanının çoğundan sakının. Sanıların çoğu yazıktır. Eşelemeyin. Birbirinizi dillemeyin. Biriniz ölü kardeşinin etini yemek ister mi? Ondan tiksinirsiniz. Allah’ta korunun. Allah esenleyen bir dönücüdür.

***

9- İki mü’min taifesi iktital ederse beynlerini ıslah ediniz. İhdası uhrasına bağy ederse, bağy edenle Allah’ın emrine tefie edene dek kıtal ediniz. Cie ederlerse ikisinin beynlerini adl ile ıslah ve iktisad ediniz. Allah muktesidleri ahbab eder.

10- Sadece mü’minler ihvettir. Öyleyse ahlerinizin beynlerini ıslah ediniz. Allah’a ittika ediniz. Erham olunursunuz.

11- Ey iman etmiş olanlar! Bir kavm bir kavmi maskaraya almasın. Belki onlar kendilerinden hayırlı olabilir. Bir nisa da başka bir nisayı… Onlardan hayırlı olabilir. Kendinizi lemz de etmeyiniz. Ve lukublarla tenabez etmeyiniz. İmandan sonra isimin be’si füsuktur. Tevbe etmeyenler, onlar zalimdir.

12- Ey iman etmiş olanlar! Zannın kesirinden ictinab ediniz. Zannın bazısı ismdir. Tecessüs etmeyiniz. Bazınız bazınızı gıybet etmesin. Ehadiniz ahisinin meyt lahmini ekl etmesini ahbab eder mi? Ondan kerih edersiniz. Allah’a ittika ediniz. Allah tevvabdır, rahimdir.

***

 (وَإِنْ طَائِفَتَانِ مِنْ الْمُؤْمِنِينَ اقْتَتَلُوا فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا)1 (فَإِنْ بَغَتْ إِحْدَاهُمَا عَلَى الْأُخْرَى فَقَاتِلُوا الَّتِي تَبْغِي حَتَّى تَفِيءَ إِلَى أَمْرِ اللَّهِ)2 ( فَإِنْ فَاءَتْ فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَأَقْسِطُوا)3 ( إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ)5 (9) (إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ)6 (فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ)7(وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ)8 (10) (يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَومٌ مِنْ قَوْمٍ )9 (عَسَى أَنْ يَكُونُوا خَيْرًا مِنْهُمْ) 10(وَلَا نِسَاءٌ مِنْ نِسَاءٍ)11 عَسَى أَنْ يَكُنَّ خَيْرًا مِنْهُنَّ)12 (وَلَا تَلْمِزُوا أَنفُسَكُمْ)13 ( وَلَا تَنَابَزُوا بِالْأَلْقَابِ )14 (بِئْسَ الاِسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْإِيمَانِ) 15( وَمَنْ لَمْ يَتُبْ فَأُوْلَئِكَ هُمْ الظَّالِمُونَ)16(11) يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِنَ الظَّنِّ)17(إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ )18 (وَلَا تَجَسَّسُوا)19 ( وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا) 20(أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ) 21(وَاتَّقُوا اللَّهَ)22(إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَحِيمٌ)23 (12)

 

(وَإِنْ طَائِفَتَانِ مِنْ الْمُؤْمِنِينَ اقْتَتَلُوا فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا) 1

Buradaki atıf bir saik, bir nebe’ ile gelirse, onu tebeyyün âyetine bağlamıştır. Orada fitneden yani soğuk savaştan bahsedilmiştir, burada sıcak savaştan bahsedilir.

Savaşlar iki şekilde yapılır. Ya insanlar arasına fitne sokularak topluluk iç çekişmeye girer. Bunun kaynağı dışarısı olabilir. Nitekim Türkiye’deki PKK terörü dış kaynaklıdır. Sermaye her topluluğa ajanlarını koyar ve grupları birbirleri ile savaştırır. İki tarafı da destekler, biri galip gelecek gibi olursa öbür tarafı destekler. Böylece daima dengeyi korur. Bunu yaparken ya ülkeleri devletçikler olarak böler ve karşılıklı olarak savaştırır, ya da devletin içinde gruplar oluşturur ve onları birbirleri ile boğuşturur.

Bu sûre iç çatışma ile ilgili hükümleri içermektedir.

Bu çatışma sonunda iç savaşa kadar götürür.

Böyle bir iç savaşın olması hâlinde çatışmayanlara düşen görev nedir?

İşte görev burada ele alınmaktadır. Kişiler arasındaki hukukta, kişinin taraf olduğu tek taraflı olsa da hukukta işler kolaydır. Kişiyi mahkum edersiniz, sorun çözülür. Ama gruplar arasında oluşacak çatışmada haksızı tesbit imkansızdır. Çünkü kollektif suç ve ceza yoktur. O zaman bize düşen ıslahtır. Islah adaletle hükmetmek demek değildir. O hukuk düzeninde geçerli olur. Savaş başladı mı hukuk orada durur. Önce savaş durdurulur. Sonra savaşın kaynağı olan sorunlar çözülür.

Irak Savaşı’nın sebebi ve sorunu nedir?

Dünyada güvenliğin olabilmesi için bir süper güç şarttır. Nasıl silahlı gücü olmayan devlet olmazsa, aynen bunun gibi insanlığın güvenini sağlayan bir güç olmazsa olmaz. Bir güce ihtiyaç vardır. Bugün bu görev ABD denen süper güç tarafından sağlanmaktadır. Ancak bu gücün merkezinde tekel sermaye vardır. Dünyanın bu tekel sömürüden kurtulabilmesi için “Adil Düzen”in kurulması gerekir.

Adil Düzen nasıl kurulacaktır? 

İşte bu âyet bunun esasını bize bildirmektedir.

Herhangi iki kişi arasında, yahut iki aşiret arasında, yahut iki kabile arasında, yahut iki il arasında, yahut iki ülke arasında anlaşmazlık olursa; yahut kişi ile aşiret, kişi ile bucak, kişi ile il, kişi ile insanlık; veya ocak ile bucak, il, ülke ve insanlık; yahut bucak ile il, ülke ve insanlık; ya da ülke ile insanlık arasında çıkacak ihtilafların hal mercii ve çözüm makamı hakemlerden oluşan tarafsız, bağımsız, etkin ve saygın yargıdır. Yargının kararlarına uyan kimseler müslimdir. İslâm, yargı kararlarının uygulandığı bir düzendir.

Yargı kararlarına uymayan olursa ne yapılacaktır?

İşte o zaman mü’minler yani kendilerini mü’min ve güvence veren kimse olarak kabul edenler, yani jandarma ve askeri güçler harekete geçerler.  Hakem kararlarına uyuncaya kadar onlarla savaş yapılır. Ama önce ıslah edilir, sulh yapılır, savaş durdurulur; hakem kararları ile durdurulur. Sonra hakemlerin ötesinde bir ıslahatçı ortaya çıkar.

Islahat yapmak demek, sorunu çözmek demektir.

Bazen sorunların kendi aralarında çözülmesi mümkün olmaz. O zaman sorun diğer insanlar tarafından çözülmelidir. Burada memur olan kimdir?

a) Aşiret içinde çıkan sorunu aşiret mensupları çözerler. Çözemezlerse bucağa gidilir.

b) Sorun aşiret içinde çözülemezse veya sorun aşiretler arasında ise bucak içinde çözülür. Emir bucak halkınadır. Hakemler yoluyla sorun burada çözülür. Çözülemezse ile gidilir.

c) Bucak içinde sorun çözülemezse, yahut sorun bucaklar arası ise, o zaman sorun ilde çözülür. Jandarma sorunu kişiyi bertaraf ederek çözer.

d) Sorun ilde çözülemezse yahut sorun iller arası ise, ülke çapında ordu çözer.

e) İnsanlığın silahlı gücü yoktur. Hakem kararları ile mahkum olan devlete karşı gönüllü askeri birlikler oluşturulur. Bölge merkezi işgal edilir. Teslim olan bucaklara dokunulmaz. Merkezin merkez il ve ilçe bucakları ganimet olur. Teslim olan il ve bucaklar ganimet olmaz.

Ne var ki ilk emir savaş değil ıslahtır. Yani sorunu barış yoluyla görüşerek çözmektir.

Burada “Fe Eslihû/ ıslah ediniz” deniyor. Hemen ıslah edilecektir. Yoksa biz ıslah edeceğiz diye sorun yıllarca sürmez, sürüncemede kalmaz.

Islah zamanı dört aydır, dört ay içinde ıslah edilmeleri gerekir. Bu ıslahatçıların görevi o andaki sorunu çözmedir. Mesela, Kardak kayalıkları gibi olaylarda oraya barış gücü yerleştirilir ve sorun çözülür. Hakemlere giderek daha köklü şekilde daha sonra çözebilirler. 

Buradaki ıslah emri zilyetlik sorunlarının çözümüdür. Hukuki çözüm sonra hakemlerce yapılır.

(فَإِنْ بَغَتْ إِحْدَاهُمَا عَلَى الْأُخْرَى فَقَاتِلُوا الَّتِي تَبْغِي حَتَّى تَفِيءَ إِلَى أَمْرِ اللَّهِ)2

Islah için her dayanışma ortaklığı devreye girebilir. Biri ıslah için devreye girdi mi, diğerleri karışmazlar. Ancak en çok dört ayı geçmemek üzere ıslah işi sonuçlanmadı mı, o zaman ıslahçılar geri çekilir.

İnsanlıkta, ülkede ve bucakta başkanların talebi üzerine dört ıslahçı atanır. Sıralama usûlü ile ilmî, dinî, meslekî ve siyasî dayanışma ortakları tarafından atanır. Heyetin başına başkan birini görevlendirir. İlmî görevli haklı ile haksızı tesbit eder. Dinî görevli tarafları uzlaştırmaya çalışır. Meslekî görevli maddi destek sağlar. Siyasî görevli de gücünü gösterir.

Bunlar da en çok dört ay içinde sonuç alamazsa, bunlar ikisinin de haksız olduğuna karar verebilir. Yahut birinin haksız diğerinin ise haklı olduğuna karar verirler. Eğer ıslahçılar böyle karar verirlerse, o zaman hukuka teslim olanın yanında yer alınır ve o desteklenir.

Eğer ikisi de söz dinlemez durumda ise, o zaman serbest bırakılırlar, boğuşup dururlar, biz karışmayız. Eğer ikisine saldıran olursa veya birini destekleyen olursa, biz müdahale etmeyiz. Ama biri ıslahatçılara teslim olur da hakemlere giderse, o zaman ıslahatçıları dinleyenin yanında yer alınır. O savaşır, biz onu destekleriz. Yani o da birliğe katılmış olur.

Bununla beraber savaş asi devletle yapılacaktır. Savaş kuralları uygulanacaktır. Ganimet savaşanlar arasında paylaşılacaktır. Haksızlığa uğrayan da savaşa katılabilecektir. Aynı haklardan yararlanacaktır.

Kıtale emredilenler bizleriz.

“Allah’ın emrine” tabiri ile kastedilen Allah’ın şeriatı ve hakemlerin kararlarıdır. Şeriat sözleşmelerle oluşur. Uygulamayı herkes kendi içtihadına göre yapar. Hakemlerin yorumu ile olay kesinleşir. Böylece Allah’ın emri ortaya çıkar. Sulhçuların uzlaştırmasına kulak vermeyen taraf varsa, biri kabul etmiş ama diğeri kabul etmemişse, o zaman bizim haklı tarafında yer almamız emredilmektedir. Sulhçuların kararları yargı denetimindedir. Taraflar sulhçuların uzlaştırmalarına uyarlar, mağdur olmuşlarsa sonra hakemlere giderler.

 (فَإِنْ فَاءَتْ فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَأَقْسِطُوا)3

Burada cümleler “Fa” harfleriyle bağlanmaktadır. İki taife kıtal ederse araştırın ve ıslah edin. Islahın arkasından biri diğerine saldırırsa, saldıranla mukatele edin. Allah’ın emrine gelirlerse aralarını adl ile ıslah edin.

Burada ıslah emri ikinci olarak gelmektedir. “Fa” harflerinden sonra geldiğinden, bu ıslah mukatelede teslim edene uygulanacak hükümdür. Yukarıda sadece “ıslah edin” dendiği halde, burada “adl ile ıslah ediniz” deniyor. Birinci ıslahta hakemler yoktur. Sorun tarafların rızası ile hallolmaktadır. Oysa ikincisinde artık yargı devreye girmiştir, adaletle ıslah edilecektir, herkese kendi hakkı teslim edilecektir.

Fey etmek” demek, dönüş yapmak demektir. Teslim olduktan sonra artık savaş biter. Ondan sonra adaletle hükmetme sözkonusudur.

Adl ile ıslah ve iksat  etmek” ne demektir?

Hukukun dayandığı iki kavramdır.

Doğada kanunlar vardır. Bunlar zamana göre değişmezler, yere göre değişmezler. Özelliklerini her zaman her yerde muhafaza ederler. Su sıfır derecede donar. Taş yer çekimi sebebiyle düşer. Bunlar doğanın kanunlarıdır, değişmezler. Demir her yerde demirdir, kimse onu demirlikten vazgeçiremez.

İnsanların da böyle insan olma hasebiyle taşıdıkları özellikler vardır. Kimse onları değiştiremez. O yönleri ile insanlar eşittir. Kadın-erkek, hasta-sağlam olmasına bakılmaksızın hata diyeti aynıdır ve kefareti de birdir. Yargının karşısına kimse doğuştan farklı çıkmaz. Herkes tarağın dişleri gibi müsavidir.

Demir her yerde demirdir ama bulunduğu yere göre iş yapar ve ona göre değeri vardır.

İşte insanların da bulundukları yere göre yetkileri vardır, ona göre sorumlulukları vardır. Burada insanlar eşit değildir. Ancak burada görev, yetki, sorumluluk ve haklarda paralellik vardır. Buna da adalet denmektedir. Demek ki insan olma, haklara ve görevlere ehil olma, yargının önünde taraf olma bakımından insanlar eşittir, kıst ile muamele görürler. Bulundukları görevde göreve göre yetki ve sorumluluk taşırlar. Buna “adl” denir. Islah ederken adalet gözetilecektir. Ancak hiçbir grup veya kişiye yargıda farklı muamele yapılmaz. Hükümler insanlara değil, fiili yapana verilir. Karşılığı fiil vardır. Sicil bozukluğu yoktur.

Islah ile iksat birbirine atfolmuştur. Sorun çözülmelidir. Savaşın kaynağı ortadan kaldırılmalıdır.

Hukuk düzeni içinde haksız kazançlar elde edenler olabilir. Hukuk düzeni içinde zulme uğrayanlar da olabilir. Kurallar geneldir. Her yerde uyarlanması zor olabilir.

Sonra kurallar yanlış anlaşılabilir. Haksız kurallar da olabilir. Onun için hukuk dışı desteklerle sorunlar çözülmelidir, hukuk zorlanmadan çözülmelidir. Bir olayda mevcut mevzuat içinde çözüm aranmalıdır.

Hukukun mutlak kurallarla çözülmesi “kıst” ise, kuralların adalete göre yorumlanması “ıslah”tır, adaletle ıslahtır. Bunun için şu yollara başvurulur.

a) Mevzuatta zulüm ortaya çıkarsa, önce o mevzuatın yorumunda değişiklik yapılır. Biz bu mevzuatı anlayamamışız denir. Zulme sebebiyet vermeyecek şekilde yorumlanır. Bu hususta son söz hakemlerindir. Hakemlere karşı da dava ikame edilebilir.

b) Ortaya çıkan haksızlık karşısında mevcut mevzuat içinde başka çareler aranır, destekler yapılabilir. Bu da ıslahtır. Sorun hukuk zorlanmadan giderilir. Savcı tarafından, cumhurbaşkanı tarafından alınabilir. Hakimler tarafından alınabilir. Bu mevzuatı zorlama değildir, mevcut mevzuatın uygulanmasıdır.

c) Bununla beraber yorumlar kurallarla yapılmalıdır. Dilin kuralları usulün dayanaklarını ortadan kaldırmıştır. Dört kural vardır: 1) Birincisi, kurallar aynı şartlarda her yerde uygulanmalıdır. 2) İkincisi, icmaa aykırı sonuçlara götürmemelidir. 3) Doğa kanunlarına aykırı olmamalıdır. 4) Hikmete menafi yani zararlı sonuçlara götürmemelidir. Bir tarafını düzeltelim derken başka tarafını yıkmamalıdır. Bu durumda yapılacak şey mevcut kanunları iptal etmeden onu dengeleyecek kanun çıkarmaktır. Bu sayede düzen rahatsız edilmiş olmaz. Örnek olarak danıştayın başsavcının yetkilerini kısıtlaması yerine, yüksek yargı kararlarının mecliste hakemlerden oluşan devlet yüksek mahkemesi tarafından denetlenmesidir.  Çünkü mevzuatı değiştirme birçok müesseseyi rahatsız eder.

d) Yorumlama ile sorun çözülemezse, başka mevzuat çalıştırılarak denge sağlanır. O da olmazsa, başka mevzuat çıkarılır. O da mümkün olmazsa, mevzuat değiştirilir, yani eski hüküm ortadan kaldırılır.

Kıst mevzuata uymaktır.

Adl ise mevzuatın düzenlenmesi demektir.

Mevzuat değişinceye kadar ona uyulur. Mevzuatı değiştirmeden usulsüz yorumlar etkisiz hâle getirilmez.  

( إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ) 5

Kur’anın her kelimesi ve terkibi bir çözüm için kullanılır.

Allah muksitleri sever” diyor.

Islah eden heyet bir cemaattir. Onun için onları “muksitler” olarak göstermektedir.

Adalet; mü’mine mü’min, müslime müslim, kâfire kâfir, müşrike müşrik muamelesini yapmaktır. Genci genç, yaşlıyı yaşlı bilmektir. Kadını kadın, erkeği erkek bilmektir. Tembeli tembel, çalışkanı çalışkan bilmektir. Âlimi âlim, cahili cahil bilmektir. Adalet, herkese kendi hakkını vermektir.

Iksat ise insanı insan saymadır. Kâfir, mü’min, müşrik, münafık, büyük, küçük, kadın, erkek, âlim, cahil, herkes insandır, eşit kişiliğe sahiptir. İnsanları ayırarak farklı muamele yapamazsınız.

Peki, bu adaletle çelişmiyor mu?

Hayır, çelişmiyor.

Adaletin yapılacağı alanlar başkadır, ıksatın yapılacağı alanlar farklıdır.

Yaratılışta insan olarak herkes eşit haklara sahiptir. Ama sonra işbölümü gereği, güç ve imkân gereği, kendi iradesini kullanma sebebiyle farklı hak ve vecibeler oluşur. İşte orada adalet gerekmektedir. Zaten kıst olmazsa o zaman adalet de olmaz. Iksat olmazsa yenen ve yenilen belli olmaz. Adalet ıskata dayanır. Önce herkes eşittir. Sonra amelleri ile birbirinden ayrılırlar. Eğer önce eşit kabul edilmezse sonra amellerine göre ayırma mümkün değildir.

İşte burada “Allah adil olanları sever” demiyor, “Allah muksit olanları sever” diyor. Çünkü adalet farzdır ama istenen ıksattır. İstenir ki, herkes okusun ve âlim olsun. Ama olmazsa, o zaman da bilenle bilmeyen bir yapılmaz. İstenir ki kimse kimseyi öldürmesin ama öldürürse kısas olur. İşte, demek ki aslolan ıksattır. Ama ıksatın sağlanmadığı yerde adalet ikame edilmiş olur.

Burada ıksat edenler kurallı erkek çoğul getirilmiş. Yani, ıksat bir kişinin işi olmaktan ziyade bir cemaatin işidir. Bizim topluluk olarak onu öyle görmemiz gerekmektedir.

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ

Mü’minler kardeşten başka bir şey değildir. Bütün mü’minler kardeştir.

Burada sadece mü’minler kardeştir anlamını çıkarmıyoruz. Bunun için “ihve” kelimesinin de marife olması gerekir. Bunun anlamı şudur ki, kıyas yoluyla müslimler de ihve olabilir. Mü’min olup da ihve olmamak mümkün değildir. Ama ihve olup mü’min olmamak mümkündür. Kıyas yapmamız gerekir. Müslimleri de mü’minlere kıyas ederiz. Hakem kararlarına uymalarını isteriz. Hattâ kâfirler bile bu hükmün içine girer.

Mü’min ve müslimler arasında ıslah farzdır.

Kâfir ve müşrikler arasında ıslah caizdir; hasendir.

Biz kimin müslim kimin müşrik olduğunu bilemediğimiz için iktital eden iki taifenin arasına gireriz ve onları ıslah etmeye çalışırız. Islah olmazlarsa o zaman onların küfrüne veya şirkine karar verebiliriz.

Burada çok önemli bir husus bildirilmektedir. “Mü’minlerden iki taife” deniyor. Sonra “mü’minler kardeştir” diyor. Yani, ıktıtal eden kimseler dinden çıkmaz, kâfir olmaz. Kötü iş yapmış olur. Bu sebepledir ki sahabelerin birbirleri ile savaşları onları küfürle itham etmemizi gerektirmez. İnsanların kendilerini savunma hakları vardır. İçtihatları ile kendilerini haklı görür ve birbirleri ile savaşabilirler. Sonra hakikat ortaya çıkınca da Allah’ın emrine gelirler. Dolayısıyla ıktıtal edenleri tekfir etmemiz doğru değildir.

Bu âyetteki “ihvetün” kelimesinin nekire olmasından dolayı Nurcuların, tarikatçıların, Millî Görüşçülerin birbirlerine “kardeş” demelerinin caiz olduğunu istidlâl ediyoruz.

فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ

Üçüncü defa “ıslah ediniz” emri varken de “Fa” harfleri ile gelmiş; yani üç defa ıslah, bir defa savaş vardır. “Kıtal ediniz” emri bir tanedir. O halde ıslah etme bizim görevimizdir. Biz mü’minler arasında çıkan ihtilafları aramızda çözeceğiz.  Allah bize “sizin kardeşleriniz” diyor. Onları da bizimle beraber yapıyor.

Öyleyse uluslar üstü, birleşmiş milletlerin bir silah gücü yoktur, uluslar arası silahlı güç yoktur. Silahlı güç kavimlere aittir, uluslara aittir, illere aittir. Uluslar arası sorunlar ise dayanışma içinde çözülür. “ADİL DÜZENE GÖRE İNSANLIK ANAYASASI”nda bu hususlar belirtilmiştir. Bu âyetler onları teyit etmektedir.

Uluslar arası çıkacak ihtilaflar hakemler yoluyla çözülür. Hakem kararlarına uymayanlara karşı yine hakem kararları ile savaş yapılabilir. Haksızlığa uğrayan devlet savaşır. Diğer devletler onu desteklerler. Yahut uluslar arası güç oluşur ve o savaşır. Bu gönüllülerden oluşur. O ülkeyi yağmalama hakkına sahip olurlar.

Bugün tekel sermaye istiyor ki insanlar savaşsın, kanlarını döksün, sonra masa başında ganimeti ben toplayayım. Bu sistem zulümdür. “Adil Düzen” gelince bu kalkacaktır.

Bir devletle savaşma hakemlerden oluşan yargı tarafından meşru kılınabilir. Ama meşru savaşa girenler savaşı kazandıklarında söz artık kan dökenlerdedir. Barış, savaş meydanında savaşın komutanı tarafından belirlenir. Masa başında sivillerin toplanıp ahkâm kesmeleri asla caiz değildir.

Savaş en geç altı ay içinde bitmelidir. Yıllarca süren çekişmelerin taraflarca desteklenmesi asla caiz değildir.

Ne oluyor?

Müslümanlar Azerileri, Hıristiyanlar Ermenileri destekliyor. Halkın paraları savaşmak için harcanıyor, Ermeni ve Azeri kanı dökülüyor. Bu oyunu kuran sömürücü tekel sermayedir.

İslâmiyet’te savaşma desteği yoktur. “Siz savaşın deniyor, “yardım edin” demiyor. Çünkü yardım savaşı desteklemedir. Oysa bizim gayemiz savaşı bitirmedir. Savaş, barış için meşrudur. Islah etmek için savaşılır. Savaş için savaşılmaz. O halde biz gidip Azerilerin yanında savaşabiliriz ama bir kuruş yardım göndermeyiz. Savaşı da bitirmemiz gerekir. Buradaki “Fa harfleri bunu ifade eder.

Mehmet Emin Özemre bana bir şiirler demeti gönderdi. Şiirlerde önemli noktalar vardır. Bir şiirin bana ilham ettiklerini size aktarmak istiyorum. Şiir benim değildir, benim anladığımdır.

ERMENİ

Ben bir papaz tanırım Ermeni

Severim onu ben, dedim ona

“İsterim senin O’na ermeni”

Dedi “barışa öğüt ver bana”

“Senin O’na doğru çark etmeni,

Gerçek dostlarını fark etmeni

Onları senin değil yermeni

Sevmen için O’na söz vermeni

İçimden geldi Hakkı söylerim

Ben sana böyle öğüt eylerim”

Türkler sanıyorlar ki Azerileri desteklemekle Türklüğe hizmet ediyoruz. Tam tersine Türk kanını akıtıyoruz. Azerilerin, dolayısıyla Türklüğün geri kalmasına sebep oluyoruz. Yapacağımız iş Azerilerle Ermenilerin arasını ıslah etmektir. Önce sorunlarımızı çözelim, sonra gerekirse birlikte savaşırız.

Sermaye bin yıldır Hıristiyanlarla Müslümanları savaştırıyor. Artık barışmamızın zamanı gelmiştir. Amerika’daki Ermeniler sanıyorlar ki Ermenileri desteklemekle Ermenilere ve Hıristiyanlara iyilik ediyoruz. Oysa Ermenilerin ölmelerine, sefalet içinde ölmelerine sebep olmaktadırlar. Gelin birlikte sorunları çözelim, ıslah edelim, barıştıralım. Kutlu bir barış uygarlığı doğsun.

Kur’an’ı okuduğumuzda günümüzün sorunlarını çözmeliyiz.

Yoksa, tarihî kıssaları dinleyerek geçmek için Kur’an’ı okumamalıyız.

Evet, biz İstanbul halkı olarak Ermeni, Gürcü, Abaza, Bosna, Kosova, Kıbrıs, Afganistan, Irak, Filistin halkının sorunlarını ıslah yoluyla çözmeliyiz. Bunun için gerekli çözümleri üretmeliyiz. Gerektiğinde gönüllü tehcirle yeni siteler kurmalıyız. Hicret demokrasisini çalıştırmalıyız.

Mesela, Arnavutluğu maddeten destekleyip Balkanlardaki Müslümanları orada toplayabiliriz. Bu hicret demokrasisi uygulanırken toprak takasları yapılabilir. Mesela, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sorun çözülürken, Azeriler bir tarafta Ermeniler bir tarafta toplanabilir. Bunu Gürcistan’da da yapabiliriz. Kur’an ve İncil ehli bunları yapanları halk olarak destekleyebilir. Devletler ve hükümetler tekel sermayenin emrindedir. Onlar bir şey yapamaz ama halk yapabilir. Akevler bu tür çalışmalara hazırdır.

(وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ) 7

“Allah’a ittika ediniz.” Kardeşlerinizin arasını ıslah ederken Allah’a ittika ediniz, yani şeriat hükümlerine uyunuz.

İnsanlar şeriata göre amel etmekle mükelleftirler. Şeriat dışında da iyilikler olabilir. Hattâ şeriatın içinde de yanlışlıklar olabilir. Ancak şeriat değişmedikçe ona uyulur.

Şeriat nasıl değişir?

a) Kişi içtihatlarını değiştirir. Hükümler değişmiş olur. Değiştirmeden uymakla mükelleftir. Değiştirdikten sonra yeni hükümlere uyar.

b) Sözleşmeler yürürlükte oldukça taraflar uymak zorundadır. Tek taraflı ve anlaşarak sona erdirilebilir. Doğmuş zararları ödemekle yükümlü olur.

c) Bir kimse mezhebini değiştirmekle tâbi olduğu hükümleri de değiştirmiş olur.

d) Kişi ocak veya bucağını değiştirmekle tâbi olduğu hükümleri de değiştirmiş olur.

Bunun dışında kurallara uymak zorundadır. Yanlış hükümleri değiştirmekle yükümlüdür ama değiştirinceye kadar ona uyulur.

İşte, ıslahatçılar da kişilerin şeriata uyup uymadıklarına bakarlar. Kendi içtihatlarını değil, ıktıtal edenlerin içtihatlarını esas alırlar. Bununla beraber gerek olayların tesbitinde gerekse sözleşmelerin yorumunda ıslahatçılar kendi yorumlarını esas alırlar. İşte burada Allah’a ittika etmek gerekmektedir. Yani, ıslahatçı ve hakemler hareket ederken iki hususa dikkat ederler. Biri tarafların şeriatlarıdır. Herkes kendi işlerini kendi şeriatına göre çözer. Onunla sorumludur. İspat külfeti kime ait değilse onun hükümleri uygulanır. Esasta bu böyledir. Ama usulde ıslahatçılar ve hakemler kendi içtihatlarına göre ıslaha çalışırlar.

Burada onlardan ittika etmeleri istenmektedir. Yani içtihat dışı amel etmemelerini emretmektedir. Bu kuralın insanlar için rahmet olduğu belirtilmektedir.

(يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ يَسْخَرْ قَومٌ مِنْ قَوْمٍ) 9

Suhre” karın tokluğuna çalışan insan, bu şekilde emanet edilen hayvan demektir. Bakımını yap ve kullan anlamındadır.

Teshir etmek” emrine vermek demektir.

Allah kâinatı bize teshir etmiştir. Onun bakımını yapmak şartıyla ondan yararlanmaktayız.

 “Sehira-yesharu” da (4. bab) olmakta, “sahara-yasharu” (3. Bab) da olmaktadır.

“Sehira-yesharu” maskaraya almak, yani onu küçük görerek onunla eğlenmek demektir, aşağı görmek demektir. Burada her iki mânâ da verilebilir.

1) Birinci mânâsı (3. Bab), topluluklar birbirini sömürmesin, karşılıksız herhangi bir haraca bağlamasın demektir. Herkes ancak karşılığını alarak bir şey vermek zorundadır. Karşılıksız hiçbir mükellefiyet yoktur. Tarihte topluluklar daima diğer toplulukları istismar etmişlerdir. Allah bunu ortadan kaldırmıştır. Yapılan sadece bir karşılık için yapılacaktır. Bir kölenin bile istismarı yoktur. Onu vatandaş yapma eğitimi karşılığı olarak kölelik meşrudur. Cizye ve fey de böyledir. Cezalar sürekli olmaz, çocuklara intikal etmez. Eğer intikal ediyorsa bu bir şeyin karşılığıdır. Bir kimsenin diğer birini sömürmesi olmadığı gibi, bir topluluğun diğerlerini sömürmesi de yoktur. Devamlı haraca bağlama yoktur. Uluslar arası hukukun tamamen yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Nasıl kölelikten kurtulma varsa, mukâtebe yoluyla herkes hür olma hakkına sahiptir. Bir savaşın sonunda bağlanan devamlı haraç varsa, kıyas yoluyla sona erdirilmelidir. Kölenin azad edilmesi sözkonusu olduğu gibi, köleleştirilmiş topluluklar sonunda azad edilmelidir. Ocaklar, bucaklar, iller ve ülkeler bağımsız hâle gelmelidir. Merkezi yönetimden kurtulmalıdır. Merkezi yönetimlerin aldığı kararlar merkezi bucaklarda geçerli olup taşra bucaklarda geçersiz olmalıdır. Merkezi yönetim kavmin kavmi sömürmesidir. “Kavm” kelimesinin kullanılması, kavimlerin sömürüsü genel olduğu içindir. Kavmi genel mânâda anlamlandırsak, nass ile değilse bile kıyasla diğer il ve bucak yönetimlerini de içerir, insanlığı da içerir.

2) İkinci mânâsı (4. bab) ise aşağı görüp eğlenmesinler, hakaret etmesinler. Bu mânâ daha çok verilmektedir. Bunun iki sebebi vardır. Arkasından kadınlardan bahsetmektedir. İkincisinde daha hayırlı olur derken sınıf söz konusudur. Bununla beraber sömürmede de, merkezi idarede de aşağılama vardır.

(عَسَى أَنْ يَكُونُوا خَيْرًا مِنْهُمْ) 10

Belki de kendilerinden daha hayırlı olurlar. Hayır mallar için kullanılır. Gelir getiren, başkasından değil de kendi kazançları ile varlığını sürdüren mallara hayır denmektedir. Dükkan hayırdır. Kendi giderlerini kendisi karşılayamazsa “hayır” değildir. İnsanın hayırlısı da vergi verendir. Kamudan yararlanarak yaşayanlara hayır denmez.

Bunun gibi bucaklarda da aynı hayır sözkonusu olur. Merkezi yönetimde olmak hayır olmak demektir. Eğer aldıkları verdiklerinden azsa hayır olmazlar. Merkezde oturanların daha akıllı olduğunu kim söylemiş, kim bilmiş? Ortak işleri merkez yürütür. Ama her taşra bucağı kendi işlerini kendileri yürütür. Merkez onlara hükmedemez, onları sömüremez, onların iç işlerine karışamaz. İnsanlık içinde devletler, devlet içinde iller, iller içinde bucaklar bağımsızdır. Kendi iç işlerini kendileri yaparlar. Buna en çok askerler itiraz ederler, anlamadan ve düşünmeden itiraz ederler. Bölünmeyi önlemek için iki önemli tedbir alınmıştır. Birincisi, taşranın sayısı 100 civarındadır. Baş kaldırmaları imkânsızdır. İkincisi, silahlı güçler o bölgeden olmayan askerlerden oluşturulur.

Yukarıda isyanı reddetti. Şimdi de merkezi yönetimi reddetmektedir.

(وَلاَ نِسَاءٌ مِنْ نِسَاءٍ) 11

Bu ifadeye bakılırsa kadınlar kavmin içine dahil değilmiş gibi bir anlam çıkmaktadır. Halbuki kavmin içine kadınların da dahil olduğu açıktır. O halde burada kullanılan “kavim” kelimesi ile “nisa” kelimesi farklı anlamlarda kullanılmaktadır. “Kavim” ocak, bucak, il, ülke, insanlık şeklindeki bir teşkilattır. “Nisa” ise dayanışma ortaklıklarından oluşan parti ve mezhepleri içermektedir.

Dilin özelliği budur. Yeni kavram ve kelimelere kullanıldığı yere göre anlam verilmelidir. “Kavim” kelimesini anlamaktayız. Ama burada “nisa” kelimesinin anlamını kavramak birden kolay olmamaktadır.

“Kavim” mukavim demektir. Öyle topluluk silahlı güce dayanır.

“Nisa” ise silahlı güce dayanmayan topluluklar anlamındadır.

Böylece Kur’an’ın “nisa”dan kastettiği sadece kadınlar değildir. Hattâ “mer’e”nin çoğulu olarak kabul etsek bile kendi kökünden değildir.

“Nisa”nın anlamı, savaşa veya avlanmaya katılmayanlar anlamındadır. “Nesy” de çadırda yani güvenli yerde kalanlar demektir.

عَسَى أَنْ يَكُنَّ خَيْرًا مِنْهُنَّ) 12

Mezhepler ve tarikatlar, partiler ve odalar da birbirlerini sömürmesinler. İşte gerçek lâiklik budur. Dayanışma ortaklıkları birbirlerini sömürmemelidir. Birileri kendilerini üstün görmemelidir. Gerek kamuya katkı bakımından gerekse kendi din ve inanışlarında diğerlerinin onları aşağı görme yetkisi yoktur.

Yukarıda mü’minlerden bahsetti. Burada da müslimlerden bahsetmektedir.

İnsanlar inançlarından veya soylarından dolayı farklı görülmezler. Askerler diğerlerinden sadece yönetim bakımından farklı durumdadır. Bugün herkes askere götürülmektedir. Oysa Kur’an’a göre askere ancak gönüllüler alınır, isteyenler cizye verirler ve yönetime karışmazlar. Ancak bunların seçme ve seçilme hakları yoktur. Lâiklik budur. Yoksa insanların dinden uzaklaşmaları veya kendi inançlarını ortaya koymamaları değildir. Dinleri ve dindarları topluluktan uzak tutarak lâiklik olmaz. Tam tersine herkes diniyle ve inancıyla topluluk içinde yer alacaktır. Ama kendi dininin üstünlüğü ile toplulukta bir hak istemeyecektir. Herkes kendi dinini daha üstün görecektir ama, kendisi için başkaları ile ilişki kurarken onlardan daha üstün olduğunu iddia etmeyecektir. Asker olup olmama ayrı, bir mezhebi benimseme veya öbür mezhebi benimseme ayrı şeydir. 

 

 

( وَلَا تَلْمِزُوا أَنفُسَكُمْ)13 (وَلَا تَنَابَزُوا بِالْأَلْقَابِ)14 (بِئْسَ الاِسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْإِيمَانِ) 15( وَمَنْ لَمْ يَتُبْ فَأُوْلَئِكَ هُمْ الظَّالِمُونَ)16(11) يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِنَ الظَّنِّ)17(إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ)18 (وَلَا تَجَسَّسُوا)19 (وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا) 20(أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ) 21(وَاتَّقُوا اللَّهَ)22( إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَحِيمٌ)23 (12)

 

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 

 

 

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-475/ADİL DÜZEN DERSLERİ-305   İstanbul, 06 Eylül 2008

 

İSTANBUL’U KURTARMAK; AMA NASIL? 

Türkiye’nin dört büyük sorunu vardır; dış borç, işsizlik, yargı bağımlılığı ve tekel sermaye basını. Bunlardan kurtulmanın yolları da borcu iştirake çevirmek, çalışana kredi vermek, hakemlik sistemi ve medya kooperatifleridir. AK Parti kurulduktan sonra kendilerine bunları hatırlatmış ama sömürü tekel sermayesi izin vermediği için ağzını açıp tek kelime bile söyleyememiştir. AKP kör, dilsiz ve sağır olma durumunu korumaktadır.

Onlardan ümidimizi kestiğimize göre, biz de İstanbul’un sorunlarını sizlerle paylaşmak istiyoruz.

a) İstanbul’un bir numaralı sorunu trafik sorunudur.

İnsanlar vakitlerinin dörtte birini trafikte geçirmektedirler. 6 milyon, bu haftada 10 milyon yevmiye eder. 500 milyon yevmiye 40’ar liradan 20 Milyar YTL etmektedir. Bunun üretime aksi en az 50 milyar YTL etmektedir. İstanbul trafiği her gün biraz daha bozulduğuna göre bir gün gelir artık İstanbul trafiği işlemez hâle gelir.

 

Bunun çözümü çok basittir.

1) Edirne’den Bolu tüneline kadar ‘araba/araç treni’ çalıştırılacak ve araçlar şehir trafiğine girmeden raylı sistemle topluca taşınacak. Bu trenler 50 kilometrede bir duracak ve indi-bindi yapılacak. Konaklama yerleri İstanbul’a gelmeden tesis edilecek. 

2) İstanbul’un iş yerleri ile iskan yerleri birleştirilecek. Fabrika kuran ana trafiği aksatmayacak şekilde işçilerine lojman satın alacak, almayan iş yerleri tasfiye edilecek.  Küçük işletmelere belediye yardımcı olacak. TOKİ ve KİPTAŞ daireleri kura ile değil, buna göre dağıtacak.

3) İstanbul helikopter taşıma şirketi kurulacak. Belediye yer verecek. Rusya helikopterlerini ortak olarak koyacak. İran, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan yakıtla ortak olacak. İstanbul şoförleri pilot olarak yetiştirilip İstanbul içinde ucuz helikopter taşımacılığı geliştirilecek. Ortaklar satılan biletten yüzde alacaklardır. Özellikle ambulans hizmetleri acilen ‘helikopter ambulans’ şekline dönüştürülecek ve acil hastalar İstanbul trafiğinden kurtarılacak.

4) İstanbul içindeki paralı yollar kalkacak. Park kuleleri inşa edilecek ve araçlar park yerlerine asansörle indirilip çıkarılacak. Buralarda park etme bedelsiz olacaktır. Buraların masrafları bilet üzerine şarj edilecektir.

b) İstanbul’un ikinci sorunu gecekondu sorunudur.

İstanbul’un yüzde yetmiş beşinin inşaatı kaçaktır ve hisseli tapu üzerindedir. Binaların durumları bilinmemektedir. Çarpık yapılaşma dışında zelzele fobisi İstanbulluları diken üzerinde yaşatmaktadır. Bunun için Belediye tüm binaların zelzeleye dayanıklıklarını ölçecektir. Buna göre yenilenecek veya onarılacak diyecek. Herkes benim binamın durumu budur diye bilecek. Belediye “imar senedi”ni çıkaracak, satmak isteyenlerin binalarını imar senedi ile satın alacak ve onarımını veya yenilemesini yaptıktan sonra maliyetle imar senedi ile satacaktır. Böylece kısa zaman sonra İstanbul yeni imara kavuşur, zelzele korkusu kalkar.

c) İstanbul’un üçüncü sorunu kaçak işçilik ve kayıt dışı ekonomidir.

İşyerleri sefalet içinde ve kayıt dışı çalışmaktadır. Mevcut mevzuatı bilmeme ve görevlilerin baskısı sebebiyle işyerleri büsbütün kaçak çalışmaktadır. Bu da markalaşmayı ve iş hayatında gelişmeyi önlemektedir. Bunun çaresi, genel hizmet kooperatiflerini kurarak işletmeleri görevlilerin ve kanunların kötü uygulamasından korumaktır. Bizim Akevler uygulamamız vardır. Kırk senelik deneyimimizle biz firmalara ezilmeden kayıtlı ekonomiye nasıl geçilebileceğini öğretebiliriz. Bugün geçemiyor çünkü geçse iflas ediliyor.

d) İstanbul’un dördüncü sorunu ise kentleşememiş olması sorunudur.

Yarım asır içinde İstanbul’un nüfusu on beş misli artmıştır. Anadolu’nun her yerinden gelen halk köyünden kopmuş ama kentte yerini bulamamıştır. İstanbul kent değil bir kalabalıklar yığınıdır. Bir cenaze veya düğün olduğu zaman aynı yerde oturanlar değil, aynı memleketliler gelirler. Aynı semtte yaşayanlar değil, hemşeriler bir araya gelirler. Ancak bu durum çocuklar ve yeni nesiller için sona ermek üzeredir. İstanbul organize olmalıdır. Bunun için Anadolu’nun her ilçesine karşılık bir İstanbul’da aynı adla bir bucak oluşturmalıyız. O ilçeden gelenlere orada iş bulma ve ticaret yapma imkanlarını hazırlamalıyız. Bu aynı zamanda trafik sorununa da bir çare olacaktır. Her bucak Anadolu’da bir ilçenin kardeşi olacaktır. Fazla bir şey yapmamız gerekmiyor. Belediyenin evleri ve daireleri alıp satması, kârsız alıp satması bu sorunu zamanla çözer.

AK Parti bunlara kulak vermiyor. Belediye başkanları “Adil Düzen”e karşı olmakla öğünüyorlar. Ama diğer partiler birleşebilir.

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 

 

 

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-475/ADİL DÜZEN DERSLERİ-305   İstanbul, 06 Eylül 2008

 

İSTANBUL’U KURTARACAK ORGANİZASYON

Kör, dilsiz, sağır olan AK Parti’nin İstanbul’u kurtarma ihtimali bugünkü beşerî hesaplarla yok gibidir. Bu durumda ikinci bir öneride bulunmak istiyoruz.

AK Parti dışındaki partiler olarak bir “İstanbul’u Kurtarma Kurulu” kuralım. Bu kurula (AK Parti hariç) siyasi partiler aldıkları oyları nisbetinde üye atasın. Akevler bu kurulun sekreterliğini yapsın. Bin sahifelik bir “İstanbul’u Kurtarma Projesi” hazırlasın. Bu projede her türlü görüşler varyant olarak yer alsın.

Akevler’in bu hususta çalışması vardır.

Bir-iki ay içinde bu proje hazırlanmış olur.

Bu projenin yapılmasına katılan âlimler kendi aralarında sıralama yapsınlar. Belediye adayını onlar çıkarsınlar. Bizce bu Erbakan, Demirel, Özal gibi mühendis ve profesör olmalı. Akevler’in kadrosunda böyle profesör mühendisler vardır. Yarışmayı kim kazanırsa o olsun.

AK Parti dışındaki partiler aldıkları oylara göre ilçe ve beldeleri bölüşmeli, belediye meclis üyelerini bölüşmelidirler. Mahallelere ve muhtarlara varıncaya kadar partiler organize olmalı ve ona göre seçime girmelidirler. O ilçede yalnız o partinin adayı başkanlık adayını koymalıdır. Partiler bin sahifelik ortak programdan seçim yapıp kendileri alternatifsiz tek çözüm programları ile seçime girmelidirler.

Millî olmayan medya bugün bizim yanımızda yer almaz. Biz bir haftalık dergi çıkarmalıyız. Bu dergi 1 YTL ile satılmalıdır. Bu dergide her görüş yer almalı; AK Parti’nin görüşü de yer almalıdır. Bize katılmayan diğer partiler varsa, onlar da yer almalıdır. Partilerin sahifeleri olacak ve kendi sahifelerini kendileri dolduracaklar. AK Parti dışındaki tüm partiler harekete geçerek bu dergiyi satacaklardır. Derginin basım masrafları reklamlarla karşılanacaktır. Satılanların bedelleri partilerin gelirleri olacaktır. Bu dergi tüm İstanbullulara dolaylı da olsa ulaşmalıdır. Her AK Partili olmayan partiliye mutlaka ulaşılmalı ve haftalık dergi okutulmalıdır.

Dergi aracılığı ile bir istişare örgütünü kurmalıyız. Dergiyi İstanbul bakkalları halka ulaştırmalıdır. Derginin yazılı olmayan mesajlarını da bakkallar vasıtasıyla ulaştırmalıyız.

Derginin parasını gençlerden oluşturduğumuz örgüt toplayacaktır. Dergi bir hafta önce ulaştırılacak ve ertesi hafta gidildiğinde; beğendiyse parayı vermesi, beğenmediyse dergiyi iade etmesi istenecektir. Bu arada dergi hakkında halkın görüşü alınacaktır.

Derginin içine bir form konacak, bazı sorular sorulacaktır. Hangi yazarları beğendiği, sokağın veya komşunun bir sorunu olup olmadığı, kendisinin işte veya ailesinde bir sorununun olup olmadığı sorulacak. Bu arada kendisinin bir isteğinin olup olmadığı tesbit edilecektir. Bunların istatistikî sonuçları tesbit edilecek ve internette yayınlanacaktır. Bir de sorunların çözümü için yollar aranacaktır. Böylece henüz belediye başkanı seçilmeden bile halka hizmet vermeye başlanacaktır.

Partiler arası anlaşmazlıklar hakemler yoluyla giderilecektir. Önce her parti kendi görüşünü savunacak, iktidara geldiği zaman da kendi programını uygulayacaktır. Merkezi müdahale olmayacaktır. Mutlaka ortak hareket etmek durumu hasıl olursa o zaman da hakemlere gidilecek. Davacı bir hakem seçecek, davalı bir hakem seçecek, hakemler bir baş hakem seçecek. Karar uygulanacak. Hakem kararlarına karşı da hakemlere gidilebilecektir.

Böylesine organize bir şekilde çalışmamız ne yapar ve ne gibi sonuçlar doğurur?

Böyle çalışmamız İstanbul’u kurtarır. İstanbul’u mezbele olmaktan kurtarır. Türkiye’yi sefalet ülkesi olmaktan kurtarır. Dünyanın en ileri ve gelişmiş ülkesi hâline getirir. Bunu bir iki yıl içinde başarmak mümkündür. Sonra bu başarılarına dayanarak partiler benzer şekilde Anayasa çalışmasını yaparlar ve o zaman AK Parti’nin alinden iktidar alınır.

Sokakta yürümekle, din düşmanlığı yapmakla, yahut dini kuru kuru savunmakla bir yere varılamaz. Siz zannediyor musunuz ki AK Parti iktidara bir yılda geldi? AK Parti iktidarı belki onlarca yıl önce CIA tarafından planlandı. Türk ordusu da karşı plan yaptı. Millî irade bu planlı çalışmaların sonucu oraya geldi. Şimdi CIA düşürmeye, ordu yaşatmaya çalışmaktadır ama ikisi de başarısız olacaktır.

Bu durumda biz Türk milleti olarak soruna çare bulmalıyız. Çare ve çözüm yine milletin kendisinde ve iradesindedir. 

Bize göre sorumlu olan AK Parti değildir; sorumlu olan böyle muhalefeti çıkaramayan diğer partilerdir.

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 






Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3464 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2657 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2627 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 2147 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2526 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2545 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2278 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 2169 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 2173 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2586 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2478 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1984 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2339 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2285 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2425 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2424 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 2258 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2437 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2394 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2615 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2434 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 3037 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2670 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2980 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2669 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2744 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2952 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 3134 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 3027 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3422 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5478 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3541 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 3072 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3857 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3710 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3420 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3870 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3832 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 4108 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4618 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 3012 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 3112 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3965 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3822 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2850 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2942 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3950 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 7713 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5602 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 4173 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3574 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3715 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4732 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 4443 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4741 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4663 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4815 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4547 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3395 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4475 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3622 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 5173 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3853 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 5148 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 5007 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4933 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3536 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3477 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3688 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 5150 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 4205 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 5418 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 4087 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 5268 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4417 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4429 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4569 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4765 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 5314 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 4116 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 5260 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4524 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3843 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4380 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4590 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 4112 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 4097 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 4086 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4540 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5648 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9814 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1039
Nur Suresi Tefsiri 32-34. Ayetler
23.11.2019 4645 Okunma
1 Yorum 24.11.2019 08:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1038
Nur Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
16.11.2019 3703 Okunma
1 Yorum 19.11.2019 12:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1037
Nur Suresi Tefsiri 27-29. Ayetler
9.11.2019 3852 Okunma
1 Yorum 10.11.2019 05:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1036
Nur Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
2.11.2019 3355 Okunma
1 Yorum 03.11.2019 07:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1035
Nur Suresi Tefsiri 19-22. Ayetler
26.10.2019 3382 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1034
Nur Suresi Tefsiri 12-18. Ayetler
19.10.2019 3742 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5696 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1032
Nur Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
5.10.2019 4244 Okunma
1 Yorum 06.10.2019 23:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1031
Müminun Suresi Tefsiri 111-118. Ayetler
28.09.2019 3445 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:50


© 2025 - Akevler