Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 479
BAKARA SURESİ 183-184 AYETLER(ÖZEL)TEFSİRİ-ORUÇ-4
4.10.2008
2881 Okunma, 0 Yorum

ADİL DÜNYA DÜZENİ479

“BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)

“ADİL DÜNYA DÜZENİ YENİ BİR MEDENİYET PROJESİDİR.”

Haftalık Seminer Dergisi             04 Ekim 2008                        Fiyatı: www.akevler.org’a tıklamak!

BU DERGİYİ HER HAFTA OKUTABİLİR... ÇOĞALTABİLİR... DAĞITABİLİRSİNİZ...

 

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 479. SEMİNER

“HİÇ BİLENLER İLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?” (KUR’AN; Zümer Sûresi, 39/9)

İ L İ M  TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.” (Hadis)

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİZafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA/ İSTANBUL    Tel: (0212) 452 76 51

Bu dersin tamamı Yenibosna’da C.tesi günü 18.00–21.00 saatleri arasında okunacak ve tartışılacaktır...

 

Gayemiz ve Hedefimiz; Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada okunması, değerlendirilmesi, anlaşılması ve uygulanmasıdır.    Süleyman KARAGÜLLE, Reşat Nuri EROL

***

 

*İŞLETME SEMİNERLERİ;   SEMİNER

(Ramazan sebebiyle bu hafta seminer yapılmadı!)

 

***

 

*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ / YORUMLARI; 

DENİZ FENERİ DAVASININ ASLI NEDİR?

İSLÂMİYET’TE EĞİTİM VE ÖĞRETİM

 

***

 

O R U Ç / BAYRAM, NAMAZ, KURBAN - 4

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمْ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ(183) أَيَّامًا مَعْدُودَاتٍ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ وَعَلَى الَّذِينَ يُطِيقُونَهُ فِدْيَةٌ طَعَامُ مِسْكِينٍ فَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَهُوَ خَيْرٌ لَهُ وَأَنْ تَصُومُوا خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ(184)

 

183- Ey iman etmiş olan kimseler! İttika edesiniz diye sizden kabl olanlara ketb edildiği gibi size de sıyam/oruç ketb edildi.

184- Ma’dud eyyam olarak. Sizden biri mariz veya seferde olursa, uhar eyyamda iddet vardır. Ona itakat edenlere bir miskini it’am vardır. Kim bir hayır tatavvu ederse o ona hayırdır. İlm etseniz savm etmeniz size hayırdır.

 

183- Ey inanmış olan kimseler! Korunasınız diye sizden öncekilere yazıldığı gibi size de oruç yazıldı.

184- Sayılı günler olarak. Sizden biri hasta veya dışarıda olursa, diğer günlerde sayma vardır. Ona gücü yetenlere bir yoksulu doyurma vardır. Kim bir iyilik yaparsa kedine yapmış olur. Bilseniz oruç tutmanız sizin için iyidir.

 

Bu âyetler oruç tutamayan kimselerin fitre vermeleri hakkında yorumlanmaktadır.

Takat” ipin lifleridir. Lifler birbirine sarıldığında güçlü olurlar.

İtakat etmek” güç yetirmek anlamına gelir. Tek başına kaldığı zaman da güç olması bakımından zorlanmak anlamına gelir. Türkçede de güç, hem kuvvet hem de zor anlamına gelmektedir. Âyetteki “itakat ederse” ifadesine, kimin oruca gücü yeterse anlamını verebiliriz ve o zaman fitreden bahsetmiş olur. Yahut zorlanırsa fitre verecektir anlamı da verilebilir.

Bu âyetlerde “size sıyam yazıldı” denmektedir.

Sıyam” “savm”ın çoğulu olarak alınmaz. Çünkü o zaman “kütibet”, “kema kütibet” ile “yutıkuneha” olması gerekirdi. “Kütibe”, “kema kütibe” ve “yutıkunehu” dendiğine göre “sıyam” çoğul değildir.

Sıyam” kalıbı, “cibal”de olduğu üzere çoğul için geldiği gibi; “sıyam” kalıbı, “kıtal”de olduğu gibi mufaale bâbının masdarı olarak da gelir. O halde buradaki “sıyam” müzekker olduğuna göre mufaale bâbının masdarıdır. Mufaale bâbı karşılıklı etkileşim anlamına gelir. Burada savmlaşma anlamında getirilmiştir.

Araplar bu bâbı kullanmamakla beraber, Kur’an “sıyam” kelimesini bu babda getirmektedir. Kelime başka anlamda işlektir ama bu anlamda işlek değildir. Türkçede de mesela “dinlendi” kelimesi kullanılırken, “yorgunluktan dolayı dinlendi” denir. Dinmek, dibe çökmek anlamındadır. Bir de dinledi kelimesinin meçhulü olarak sözü dinlendi mânâsına da kullanabiliriz. Sözü dinletmeyi sözü dinlendi şeklinde söyleyebiliriz.

Bunun gibi burada “savm”ı tek taraflı aç kalma değil, karşılıklı olarak birbirine verdikleri sözden dolayı yememeleri şeklinde anlayacağız. Oruç tutmak demek, sözleşmelere uymak, birlikte koydukları yasaklara uymak demektir. Bunun için “savm” mufaale bâbından getirilmiştir.

Her halükârda “yutıkunehu”daki “hu” zamiri oruca gitmektedir.

Demek ki oruca gücü yetenler fidye vereceklerdir. Burada emredilen topluluktur, cemaattir. Emredilen fidyedir. Oruç tutanlar tutmayanların da fitrelerini vereceklerdir. Burada “gücü yeten kimseler” denmiş ve müfrede gönderilmiş yani oruç birlikte tutulacak ve fitre de birlikte verilecektir. Bu da bize fitrenin birlikte miskini doyurma şeklinde anlaşılması gerektiğini gösteriyor.

Kur’an’da fitre hakkında böylece âyet vardır. Fitre sünnetle ve icma ile de sabittir. Sünnetin Kur’an’ı yorumlayan kısmı, tüm ümmetin kıyamete kadar uymaları gereken delillerdendir.

 

KURBAN, BAYRAM VE BAYRAM NAMAZI

Şimdi kurbana gelelim.

Kurban ile ilgili âyetleri buraya almayacağım. İsteyenler Hac Sûresi’nin hacdaki kurban bahsine bakabilir. Hac Sûresi’nin 28 ve 29’uncu âyetlerinde hacdaki kurbanlardan bahsedilmektedir. 34 ve 36’ıncı âyetlerde hacda olmayanların kestiği kurbanlardan bahsedilmektedir. Orada “eklediniz” denmektedir. Birlikte ekletmek vacib olmaktadır. Kaani ve mu’tere de it’am ediniz (yoksula ve yoksul olmayana) deniyor.

Hazreti Peygamber bu âyeti (Hac, 22/36) şöyle yorumlamıştır: Üçte birini evinize alın, üçte birini eş dosta dağıtın, üçte birini de kurban kesemeyenlere verin.

Burada dikkat edeceğimiz husus, gerek fitrede gerekse kurbanda ortak hareket vardır. Ortak olarak yemek emredilmiştir.

Diğer taraftan da “îd/bayram” kelimesi Kur’an’da bir yerde geçmektedir.

Hazreti İsa’dan gökten sofra indirmesini istiyorlar. Hazreti İsa da dua ediyor:

“Rabbim bize semadan sofra indir, evvelimize ve sonramıza îd olsun ve senden bir âyet olsun.” (Mâide, 5/114)

Demek ki îd için semadan bir sofra indirilmelidir.

Şimdi Kurban Bayramı’nın günü bellidir, arefeden sonra gelen gün.

Semadan indirilen sofra da kurbandır.

Şöyle ifade ederiz. Hacda olanlar orada kurban keserler. Biz de burada kurban keseriz. Kurban semadan indirilen sofra olur. İkinci bayramın da Ramazan’da olacağı Kur’an’da açıkça ifade edilmiştir. Ramazan’da oruçlu olduğumuza göre, Ramazan’ın bittiği gün bayram olacaktır. Hazreti Peygamber böyle anlatmış, icma da bunun üzerine oluşmuştur.

O halde gerek Ramazan, gerekse Kurban bayramları Kur’an’da sabittir. Sünnetle öğretilmiştir ve bu hususta icma vardır.

Fitre ve kurban da yine Kur’an’la sabittir.

Bu yazımızda âyetlere dayanarak, sünnetin ışığında ve icmalara uyarak sizlere bayramları anlatmaya çalışacağız.

Her şey çift olduğu gibi bayramlar da çifttir.

Senede iki defa insanlar tüm aile fertleri ile bucakta, ilde, ülkede ve insanlıkta bir araya gelerek bayramlarını kutlarlar. Güçleri yetenler Mekke’ye giderler; güçleri yetmeyenler kendi devlet merkezlerine giderler, güçleri yetmeyenler kendi il merkezlerine giderler, güçleri yetmeyenler bucaklarında bir araya gelip bayramlarını kutlarlar.

Her ocak içinde bir mescit vardır. Burada beş vakit namaz kılınır. Mescit yüz metrekare civarındadır. Sonra hac organizasyonu örnek alınarak her bucakta, her ilde ve her ülkede namaz kılınacak, kurban kesilecek yerler olacaktır. Her aile çadırları ile gelecek, piknik yapacaktır. Her ailenin savaş ve zelzele gibi âfetlerde kullanılmak üzere çadırı olacaktır. Bayramlarda da bunlar kullanılacaktır.

Bir Cuma mescidi olacak, herkes orada bayram namazını kılacaktır.

Sonra kurban kesim yerlerine gidilecek, çevresinde çadırlar kurulacak, birlikte kurban kesilecektir. Ramazan bayramında yemekler hazırlanacak ve birlikte yenecektir.

Burada irad edilecek hutbeler resmi gazetede yayınlanacaktır. Hutbelerin hükümleri irad edilmeleriyle birlikte başlamaktadır. 

Bayramlarda oruç tutmak yoktur. Kur’an oruca gücü yetmeyenlerin fitre vermelerini ama tüm insanlar için fitre verilmesini istemektedir. Emredilen it’amdır. Emredilen 6 YTL vermek değildir. Bu it’amın birlikte olması istenmektedir. Bu aynı zamanda askeri birliklerin it’amını da bize öğretmektedir.

Bir bucakta insanlar ikiye ayrılırlar; zenginler ve fakirler. Mal sahipleri hemen paraya çevrilebilen taşınır mallardan yıllık ihtiyaçları dışındaki mal varlıklarını beyan ederler. Buna “servet” denmektedir. Bir bucakta veya ilde veya ülkede servetlerin yani aslî ihtiyaçların dışındaki hareketli varlıklar değerleri ile sıralanırlar. Ortanın üstünde olanlar zengin, ortanın altında olanlar fakirdirler. Bu değer beyan ile sabit olur. Zenginler kurban keserler. Zenginler fitre verirler. Fakirler ise kurban kesmezler, fitre vermezler.

Zenginler kendi günlük mutfak masraflarının iki misli yemek hazırlarlar. Biri bayramlarda kendi yiyecekleridir. Diğeri de fitre vermeyenlerin yiyeceğidir. Herkes bir tür yemek yapar. Baştan Ramazan içinde beyan ederler. Eğer bir çeşit yemekten çok yapılırsa değiştirmeleri istenir.

Kişiler kendi yemeklerinden yemezler. Ellerine aldıkları tabaklarla dolaşır, masaya konmuş değişik yemekleri yerler. Kurban kesenler de kesmeyenler de dolaşıp karınlarını doyururlar. Bayram sabahtan akşama kadar devam eder. İsteyenler istedikleri zaman yemeklerden alırlar. Artan yemeklerden de isteyenler dolaşarak istedikleri kadar sefer taslarına yemeklerini koyup evlerine götürürler.

 

Bayramda ne yapılır?

Şimdiki ev ziyaretleri çadır ziyaretleri şeklinde olur.  Sohbetler yapılır. Fitre dışında özel ikramlarda bulunulmaz.

Fakirlerin yemek getirmeleri farz değildir. Ama onlar da isterlerse istedikleri kadar katkıda bulunabilir, çadırlarına gelenlere ikramda bulunabilirler.

 

Kurban nasıl kesilir, nasıl değerlendirilir?

Kurban Bayramı’nda ise namazdan sonra kurban yerine gelinir. Hayvanlar birlikte kesilir. Hayvanlar hazırlanmış özel yerlerde kesilir. Saf yapılır. Tekbir getirilir. Birlikte bıçak çekilir. Kurbanlar birlikte kesilir. Kanlar bir olukta birleştirilir ve tavuk yemi sanayiinde kullanılır. Dışkılıktan çıkanlar sulandırılarak bir havuzda toplanır ve gübre olarak kullanılır. Deriler ve benzeri yerler ayrılır, ayrı bir şekilde değerlendirilir. Etler ayrılır. Kıyma yapılır. Kemiklerin yağları ve ilikleri çıkarılır, kıymaya katılır. Bütün etler birbirine karıştırılarak kurban eti yapılmış olur.

Sonra bu karışık etten önce gelenlere yetecek kadar yemek yapılır. Herkes hissesine düşen eti alır ve kendisine ait gaz ocağında orada pişirir. O gün isteyen istediği kadar et alıp yiyebilir. Bundan sonraki kısım ikiye ayrılır. Biri kurban kesmeyenlere nüfuslarına göre bölüştürülür. Diğeri ise kurban kesenlere kurbanlarının etlerine göre bölüştürülür.

Etler kıyma yapılıp kavrulmalıdır. Bunlar buzdolabında muhafaza edilerek kullanılır.

İşte bu da semadan inen bir maidedir/sofradır.

 

Bayram Namazı nasıl kılınır?

Kur’an hacda Allah’ı tekbir etmemizi emretmektedir. Tekbir kalıbı ile getirilmiştir. Üç defa tekbir getirmemiz gerekir.

“Biz sana Kevser’i verdik. Rabbin için (namaz) kıl ve (kurban) kes.” (Kevser, 108/1,2) diyor. O halde Kurban Bayramı’nda namaz vardır. Namaz kılındıktan sonra kurban kesilecektir.

Bütün toplantılarda namaz vardır. Bu namazın da Cuma namazı gibi olması kıyas yoluyla tesbit edilir. Bu hususta sünnet ve icma da vardır.

Cuma namazı iki rekattır. İki rekatın yerine hutbe ikame edilmiştir. Kur’an’da “seni kaimen bıraktılar” denmektedir. Demek ki hutbe de kıyam içindedir.

Bayram namazının ezanı yoktur. Çünkü bayrama daha önceki bilgilerle herkes vakıftır. Gündüz kılınır. Çünkü kurban gündüz kesilecektir. Önce namaz kılınır, sonra kurban kesilir.

 

Kurban Bayramı namazının Cuma namazından iki farkı vardır:

a)      Biri, Cuma namazlarında tekbir getirilmesi emredilmemiş, bayram namazlarında tekbir getirilmesi emredilmiştir.

Tef’il bâbı ile getirildiğinden üç defa tekbir alınmalıdır. Fıkıhçılardan ayrıldığımız husus vardır. Fıkıhçılar tekbiri namaz dışında getirtmektedirler. Bize göre tekbirler namaz içinde getirilmelidir.

İmam tekbir aldıktan sonra, diğer namazlarda olduğu gibi cemaatin de tekbir alması için biraz bekler. Bunun için innî veccehtü vechiye âyetini okur. Hanefilere göre sübhaneke okunur. Sonra imam “Allahu Ekber” der. Ellerini de kaldırır. Fıkıhçılara göre bir şey okunmaz, üç defa böylece el kaldırılır.

Bunun hikmetini açıklamak zordur.

Biz burada tekbirin getirilmesi gerektiği görüşündeyiz.

Tekbir alındıktan sonra “Allahu Ekber, Allahu Ekber, Lâilâhe illallâhu Vallâhu Ekber. Allahu Ekber velillâhi’l-hamd” denir. Böylece Kur’an’daki “tekbir getirin” emri yerine gelmiş olur. İmam tekrar el kaldırır ve tekbir alır. Bu üç defa tekrar edildikten sonra Fatiha’ya başlanır. İkinci rekâtta da aynı tekbir getirilir ve cemaat tekbir alır. Üç defadan sonra rükua gidilir.

Bu tekbirler sesli mi olacak sessiz mi olacak?

Sünnet olarak bize bayramlarda namaz içinde tekbir rivayeti gelmediğine göre belki de cemaat sessiz kalmıştır. Hanefiler koro hâlinde sesli olarak “amin” demeyi meşru görmemişlerdir.

Ben Kurban Bayramı namazını kıldırmayacağıma göre, bu içtihadımı sadece tekbirlerin hikmetini açıklamak için anlattım. Uygulamada her imam kendi içtihadı ile hareket eder, biz ona uyarız. Bu, bu konuda benim içtihadımdaki ayrıldığım noktadır. Fark ise sünnet ve icma ile sabittir. Tekbirler alınmaktadır.

b)     Kurban Bayramı namazının Cuma namazından ikinci farkı da şudur.

Cuma günü gelen bayramlarda Cuma da ayrıca kılınacak mıdır?

Hanefiler kılıyorlar. Bazı mezhepler kılmıyorlar.

Bize göre Cuma namazı da kılınacaktır, ancak Bayram namazından sonra kılınacaktır. Hutbe tek hutbe olarak okunacaktır. Bayram namazı kılınacak, hutbe okunacak, sonra Cuma kılınacaktır. Bunun gerçekleşmesi için de Bayram namazının hutbesi sona alınmıştır. Bunda sünnet ve icma vardır.

Şu soru sorulur: Bayram mı tehir edilecek, yoksa Cuma mı takdim edilecek?

Cumanın evvel kılınmayışının hikmeti iş vakti olmasıdır. Takdim edilecektir.

Sonra öğle kılınacak mıdır?

İkindi ile cem edilerek kılınabilir. Bu husustaki içtihadım amelî olmadığı için ilerde Kur’an’da da araştırma yapılarak daha kesin deliller bulunacaktır.

Kurban Bayramı için tesbit ettiğimiz bir hüküm, Ramazan Bayramı için de kıyasen geçerli olur. Ramazan Bayramı için tesbit ettiğimiz bir hüküm, kıyasen Kurban Bayramı için de geçerli olur.

Kurban Bayramı üç gündür. Ramazan Bayramı bir gündür.

Kurban Bayramı üç gündür, çünkü Kurban Bayramında kurbanlar kesilmektedir. Tekbirler de o kadar sürer. Ramazan Bayramında ise bu işler yoktur. Yıl (Kamerî Yıl) 354 gündür. Haftalar 50 haftadır. 4 gün tatil olmaktadır.

 

Bayramlar bize neler öğretmektedir?

1-     Savaş, yangın, sel, zelzele gibi âfetlerde bulunduğumuz yeri terk etmek zorunda kalabiliriz. Bu durumda bulunduğumuz yerden nasıl taşınacağımız yılda iki defa yapılan provalarla ve eğitimlerle belirlenmelidir. Önce o gün tüm araçlar çalışıp sefer gerçekleşmelidir. Kimse kimseden para istememelidir. Ama herkes aldığını ve verdiğini yazmalıdır.

2-     Evler o gün boşaltılacaktır. Oralarda hırsızlık ve yağmacılığın olmaması için nöbet tutulmalıdır. Evler kapatılıp kilitlenmelidir. Nöbetliler kimsenin anahtarsız kapıları açmamasını sağlamalıdır. Meydana gelecek yangın gibi olaylara müdahale etmelidir. 

3-     Varılan yerlerde çadır kurup yerleşme, tuvalet ihtiyaçları, su ve benzeri ihtiyaçların giderilmesi ile ilgili düzen sağlanmalıdır. Bunun için kadınlara ayrı erkeklere ayrı yetecek kadar tuvalet ve banyo yerleri oluşmalıdır. Çukurlar kazılmalı ve boşaltma araçları bulunmalıdır.

4-     Buranın beslenme ihtiyaçları ortak olarak giderilmelidir. Malzeme ortalıkta olmalıdır. Kişiler malzemeleri alıp bir yemek pişirmeli ve ortalığa konmalı, isteyenler gelip oradan almalıdır.

Sonuç olarak 350 gün özel hayatımızı yaşarız. Bayramları ise insanlar birlikte ortak hayat yaşarlar. Bazı günler böyle birlikte yaşamak zorunda kalabiliriz.

Bunlar nelerdir?

Her şeyden önce âfetlerdir.

Değişik âfet şekilleri vardır. Öyle bir duruma gelebiliriz ki, artık ayrı ayrı yaşamamız mümkün olmayabilir. O zaman ortak hayatı birlikte yaşamak durumunda kalırız. Bayramlar bize bu hayatı anlatmaktadır. Bayramlar bu hususta bizi her yıl iki defa eğitmektedir.

Hangi hallerde bu durumlarla karşılaşıyoruz?

a)      Saldırı durumlarında yani savaş hallerinde savunmayı ancak ortak hayatla sağlarız.

b)     Zelzele ve sel hallerinde de aynı şekilde ortak savunmaya geçmek zorunda kalırız.

c)      Yangında da böyle ortak savunma durumuna gireriz.

d)     Yaygın bulaşıcı hasatlıklar dönemi de böyledir.

a)      Bunlara “olağanüstü haller” denmektedir.

Bayram günleri de bu olağanüstü hallerin bir uygulaması, provası ve eğitimidir.

 

Âfetler için neler öğrenmek durumundayız?

a)      Böyle durumlarda herkes ne yapacağını bilmelidir. Kimseye danışmadan ne yapacağını öğrenmelidir.

b)     Bundan sonra kimlerle irtibat kuracağını bilmedir. Telefonla aramalıdır. Telefonların kilitlenmemesi için site dışı haberleşme durdurulmalıdır. Telefonla irtibat kurabilirse kurmalı, yoksa başka çözüm bulmalıdır. Mutlaka organize olunmalıdır.

c)      Askeri düzenleme gerçekleştikten sonra, artık merkezden alınacak emir ve talimatlarla hareket edilmelidir.

d)     Bütün değerler öncelikle çekinmeden kullandırılmalıdır. Herkes kullandırdığı veya verdiği şeyleri yazmalı, karşılığında bir şey isteyenlere verilmeli ama bir şey istenmemelidir. Sonra hesaplaşılır.

 

Bayramlar mevsimleri neden gezmektedir?

Bayramların mevsim mevsim gezmesinin hikmeti de bu konular üzerinde durulunca daha iyi anlaşılmaktadır. Mevsim mevsim gezerek insanların her mevsime göre eğitilmeleri ve hazırlanmaları sağlanmaktadır. Yazın sıcağındaki hareketler ve piknik ile kışın soğuğundaki hareket ve şartlar aynı şey değildir. Ama insanların her mevsime göre hazırlıklı olmaları gerekmektedir.

Kur’an’da, “Allah, ikamet ve za’n (göç) gününde evler edinesiniz diye sizlere hayvanların derilerini musahhar kıldı.” (Nahl, 16/80) diyor.

İkamet günlerinde çadırlara neden ihtiyacımız olsun denebilir.

Ancak bayramlarda gerekmektedir. Başka bir olay da, bazı şeylerin dışarıda kutlanması gerekebilir. Bu gibi durumlarda çadır hayatı benimsenmelidir.

Sokaklarda yürüyerek kalabalık yapmak şehir hayatını aksatır. Ancak halk eğer bir şeyi herkese duyurmak istiyorsa, bayramlık meydanında her zaman toplanıp bir konuyu dile getirebilmelidir. Toplanan kalabalık bize halkın ne derece konu ile ilgilendiğini gösterecektir.

Kur’an’da hac için buna “maş’ar” denmektedir. (Bakara, 2/198) Maş’ar, bilinç yeri demektir. Biz bu kadar varız diye dünyaya duyuruyoruz.

İstanbul’da Taksim’de değil, dışarıda toplanma önemlidir. Taksim zaten kalabalıktır. Ama ayrı bir yerde, halkın bulunmadığı, kalabalığın bulunmadığı yerde eğer insanlar toplanıyorsa, o toplanma şuurunu ifade eder.

Burada insan beyninin bir bilgisayar ve bir radyo merkezi, olduğunu belirtmek isterim. Beyinler elektromanyetik dalgalar yayarlar. O dalgaları diğer beyinler alırlar. Bu dalgalarla beyinlerde haberleşme olur. Bu haberleşme göze veya kulağa hitap etmez. Bu anlaşma ruhlar arası anlaşmadır. Göz görmez, kulak işitmez, kokusu ve tadı yoktur ama insanlar arası ilişkileri sağlar. Tarikat ehli bir araya gelir ve oturur. Kimse konuşmaz, ses çıkarmaz ama ruhlar arasında ilişki doğar. Bunu her gün yapınca, o tarikat ehli arasında birlik, beraberlik, benzerlik, sevgi ve saygı doğar.

İki kişinin telefon konuşması ile karşı karşıya gelip konuşması da böyledir. Birbirine hasret kimseler bir araya gelir tatmin olurlar. Konuşmazlar bile.

Beş vakit namazın cemaatle kılınması, sadece hatim olarak da olsa Kur’an’ın bir arada zikredilmesinin yararı budur.

Bayramlarda insanlar bir araya gelirler. Bu şekilde aynı şeyleri düşünmeye başlarlar. Beyinler ortak elektromanyetik dalgalar yayar, belki ışık üstü dalgalar da yayar. Birbirleri ile tanışır ve anlaşırlar. Bugün ışık üstü dalgaları ölçemediğimiz için bu hususta bilgimiz yoktur.

İnsan böyle kalabalık içine girince, o kalabalığın yayınları nedeniyle kişiliğini yitirir ve o topluluğun bir ferdi hâline gelir. Hattâ bu husus toplantılarda da böyledir. İngiltere’de bir atasözü vardır: Meclis üyeleri ayrı ayrı olunca çok iyi insanlardır, ama eğer bir araya gelirlerse bundan eser kalmaz.

Bunun başka denemesi başkanlarda görülür, göreve gelenlerde görülür. Göreve gelmeden önce normal senli-benli kişi iken, kararlarında ve düşüncelerinde basit bir insan iken; şeyh olunca, başkan olunca onda bir güç ortaya çıkar. O artık tarafımızdan tanınan biri değildir, değişmiştir, büyümüştür. O artık farklı düşünmekte, doğru düşünmektedir. Hattâ halk zanneder ki o değişik insandır, insanüstüdür.

Taç giymek, postnişin olmak, mihraba geçmek buna benzer bir özellik taşır. Bir görev aldığınızda siz kendinizde bunu hissedersiniz. İmam olursanız, başkan olursanız, arabayı süren şoför gibi artık ortak hareket etme özelliğini kaybeder, sadece o işle meşgul olur, çevrenizle ilgilenemezsiniz.

Bayramların sağladığı bir özellik de budur. Bayramlar yılda iki defa bir araya gelerek ortak şuuru dile getirmektir. Askerlikte de böyle ortak savaş şuuru oluşur ve kişiler birbirlerine kenetlenerek ölümüne savaşırlar.

Fizikte de benzer kuvvetler vardır. Ölçemezsiniz ama enerji tablosunda fazla veya eksik enerji açığa çıkar. Siz onu yakalayamazsınız ama sonra bir yerde kendisini gösterir. Yani onlar elektromanyetik dalga olarak gözükmez, parçacık olarak gözükmez ama vardır. Demek ki onlar ışık üstü dalgalardır. İnsan beyninde bizim duyu organlarımızla algılayamadığımız bir iletişim vardır. O iletişimle biz isteklerimizi aktarırız. Böylece bizim hesaplara uymayan olaylarla kalkışırız.

İki görüş vardır.

Sosyal olaylar kanunlara tâbi değildir, kurallar konup düzenlenemez.

İkinci görüş ise Marksistlerin görüşüdür. Onlara göre sosyal olayların da kanunları vardır. Cansız âlem gibi veya canlılar gibi kuralları vardır.

Bize göre gerçek olan şudur. Sosyal olayların bir kısmı zâhirîdir. Fizik ve kimya gibidir. Kanunları vardır. Onlar hesaplanarak bilinir. Ama sosyal olayların bir kısmı ise zâhir ölçü âletleri ile ölçülmezler. Henüz onları ölçen termometreler icat edilmemiştir. Kurallara ve kanunlara tâbi değildir veya biz bilmiyoruz. Rüya da bunlardan biridir. Nasıl bir rüya göreceğini kimse hesaplayıp bilemez.

Bayramlar sadece bir araya gelme şeklinde değildir. O gün herkes aynı şeyleri düşünmeye başlayınca siz de etkilenirsiniz ve aynı şeyleri düşünmeye başlarsınız. Düğünlerde ve cenazelerde insanlar bunun için bir araya gelme arzusunu duyarlar. Sevinçlerini ve üzüntülerini birlikte yaşarlar. Hasta ziyareti hastayı iyileştiriverir.

Kur’an veya Tevrat bize böyle yapın diyorsa, onda bizim bilmediğimiz birçok hikmetler olabilir. Biz onu yapmalıyız. Allah bize namaz kılın diyorsa kılacağız, oruç tutun diyorsa tutacağız, zekât verin diyorsa vereceğiz. Onların hikmetlerini bilmeye çalışmak işi ayrı bir şeydir. Hikmetini bilemiyoruz diye emirlerini terk etmek, nehiylerini yapmak onun için kötüdür. Allah başınızı örtün diyorsa; örtersek bizim için iyi olur, insanlık için iyi olur. Biz hikmetlerini bilemiyoruz diye hikmetleri yoktur anlamına gelmez. Bugün sosyal psikoloji diye bir ilim gelişmiştir. Nedir bu ilim? İşte bu ışık üstü dalgaların oluşturduğu ruhlar arası birliktir, dayanışmadır.

İnsan şuurlu varlıklardır. İnsan geçmişi hatırladığı için geleceğini düşünür.

Bilinçte birlik böyle sağlanır. Geçmişi ve geleceği birlikte düşünmek. Yalnız kendi geçmişimi değil; soyumu ve ailemi düşünürüm, ulusumu düşünürüm, böylece soyumu devam ettirme görevimin olduğunu bilir, çocuklarımı da düşünürüm. Ulusumu düşünürüm ve ulusumu yaşatma görevimin olduğunu bilirim.

Topluluk da böyle tarih bilincine sahip olmazsa o topluluk varlığını sürdüremez, geleceğini göremez, ne yapacağını bilemez.

Tarih de geçmişte cereyan eden olayları birlikte hatırlamaya yarar.

Bayramlarda bir araya gelinir. İnsan tarihte o mevsimde neler olduğunu hatırlar. Kuralları yâd eder. Her sene her olay yâd edilmez ama her bayram o günler içinde neler olduğu yâd edilir. Bayramlar mevsimleri gezdiğinden, böylece 33 yıl içinde bir topluluğun başından geçmiş olan bütün olaylar yâd edilmiş olur. Tarih bilinci sürdürülür. Herkes her yaşta bu günleri ömründe üç defa yâd etmiş olur.

Bugün Cumhuriyet Bayramı, 30 Ağustos Bayramı kutlanmakta ama bunlar dışındaki geçmiş tarih unutulmaktadır. Oysa Türk milletinin tarihinde büyük olaylar olmuştur. Bunların hepsi yılın değişik tarihlerine rastlamaktadır. Bunların da yâd edilmesi gerekmektedir.

Malazgirt Savaşı unutulur mu?

İstanbul’un Fethi hiç unutulur mu?

Balkanlardaki muharebeler unutulur mu?

Sadece zaferler değil; Viyana bozgunu unutulur mu?

Öyleyse, her bayram haftasında, o hafta içerisinde cereyan eden olaylar anlatılarak, yâd edilerek, kutlanarak veya değerlendirilerek halk tarih şuuru içinde yaşatılır.

Bu yıl Mevlana yılı olsun diyorlar. Biz demeyeceğiz. Mevlana’nın Mesnevi’sini tamamladığı mevsim bayrama rastladı mı, işte o yıl Mevlana’nın anıldığı yıl olur. Böylece her yıl değişik birkaç kişi anılarak geçmiş yaşatılır.

Her insan beşikten mezara yani doğumdan ölüme kadar ilim tahsil eder. Herkes doğal ilimlerden birini hobi olarak seçer. Mesela biri bir bitkiyi seçer, biri bir hayvanı seçer. Bunun yanında bir de sosyal bir konuyu seçer.

Bir kitabı seçer veya bir kişiyi seçer. Tüm ömründe boş vakitlerini onun üzerinde araştırma yapar. Bir olayı seçer ve onu inceler. İşte mevsimi gelince onlar o kimseleri takdim ederler. Yarışmalar açarız. Ödüller koyarız. Yarışmalara ve toplantılara medyada yer veririz. Hâsılı o yılın bayramında o kişinin veya olayın anısını ma'şerileştiririz.

Böylece ‘eski bayramlar daha iyi idi’ hikâyesi kalkar. Her bayram başka şekilde kutlanır. İnsanlar her bayramda yeni duygularla şarj olur ve yıllarını böyle geçirirler.

Kıyafetler ve modalar bayramda ortaya çıkar. Çünkü halk bayramlarda yeni kıyafetlerle ortaya çıkar. Yeniliği göstermek için de kıyafette yenilik yaparlar. Her bayram adeta defileye dönüşür. Kimlerin ne yenilik yaptıklarına bakılır. Ramazan Bayramında teşhir edilir ve siparişler alınır. Kurban Bayramında herkes yeni kıyafetlerle çıkmış olur.

Milletlerin şuurunda yer almış bayramları laf olsun diye kutlama yerine, onlara topulukta sosyal değer vermek gerekir.

Modern insanlar Pazar gününü mukaddes kabul ediyor. Biz de hafta başını Cuma yaparız. Hayır, siz Cumayı bırakın, Pazarı alın! Türkiye’de halk din olarak saflaştırılmış, Hıristiyanlar ülke dışına çıkarılmış, ama Müslüman halka Cuma yerine Pazar dayatılmıştır.

Mesai saatleri de Ramazan, Cuma ve namaz vakitlerine göre düzenlenmelidir. O zaman din ile düzen çatışır olmaktan çıkar, dayanışır hâle gelir, denge sağlanır.

Biz düzeni dine uyduralım demiyoruz. Çünkü değişik dinler değişik sonuçlara götürür. Ama düzeni ilme uyduralım. Halk ne istiyorsa ve ilim ne söylüyorsa onu yapalım.

 

Bu Ramazan ayında dört hafta boyunca oruç ve bayramın hikmetlerini anlattık.

 

Sizin çıkardığınız kanunların da böyle hikmetleri var mı?

Varsa, anlatın da sizin anlattıklarınız bizimkilerden daha iyi ise o zaman biz de canı gönülden size inanalım.

Ama anlatamazsınız, çünkü anlatıncaya kadar siz o kanunları değiştirirsiniz.

Biz ise bin senedir değiştirmeden aynı şeylerin hikmetlerini anlatıyoruz, anlatıyoruz, anlatıyoruz ama yine de o hikmetler bitmiyor. Kıyamete kadar da bitmeyecektir.

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 

 

 

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-479/ADİL DÜZEN DERSLERİ-309   İstanbul, 04 Ekim 2008

 

DENİZ FENERİ DAVASININ ASLI NEDİR?

Ben Deniz Feneri yöneticilerini tanımam, faaliyetlerinden de haberim yoktur. Görüşmek istesem, AK Partililer gibi onlar da görüşmezler. Ama biz Akevler Adil Dünya Düzeni Çalışanları olarak onların yanındayız.

Evet, onların yanındayız, çünkü bu dava sadece Deniz Feneri yöneticilerine karşı açılan bir dava değildir, davacı da sadece Alman devleti değildir.

Bu dava lâiklerin inananlara karşı açtıkları kıskançlık davasıdır. Kendilerine kimse beş kuruş vermiyor, ama bize oluk oluk paralar akıtıyor. İşte bundan dolayı haset ve korku içinde bize saldırmaktadırlar.

Bu dava Hıristiyanlarla Müslümanların arasını açmak için tekel sömürü sermayesinin tezgahladığı davadır. Hak yolculuğunda olanlara karşı olanlar parçalanacaklardır. Nitekim karikatür hikâyesi de buna benzer bir hikâye idi.

Bu dava tarihî dostluk içinde olan Alman halkı ile Türk halkı arasına fesat sokarak her iki ulusu da rahatsız etmek için tekel sömürü sermayesinin soktuğu fitne davasıdır. Bizi birbirimizle çekiştirme davasıdır.

Bu dava insanlığın dayanışma içinde yaşayıp sömürü sermayesine yem olmaktan kurtaranlara karşı tekel sömürü sermayesinin savaşıdır, onun oyunlarından bir oyundur. Alman yargısı da işte o tekel sermayeye oyuncak olmuştur.

Bu dava münafıkların, ajanların, hainlerin danışıklı dövüş davasıdır. Bu davada mahkum olan üç kişi değildir. Tüm insanlığın hayırseverleri, hayırlardan yararlananları, hayırda çalışanları mahkum edilmiştir. Yardım edenler korkutulmuştur, aracılar korkutulmuştur, yardım alanlar korkutulmuştur. Bütün dünya dinlerinde mevcut olan it’amı mesakin mahkum edilmiştir.

Bu dava sömürü sermayesinin uşağı olmak istemeyen insanların davasıdır. Bir de utanmadan tezgah kuranlar avukatlarla anlaşmış, bu dava temyiz edilemez kararı aldırmıştır. Temyiz etmemek, temyiz ile temize çıkarmak istememektir.

Bu davada mahkum olan benim, mahkum olan biziz, mahkum olan yedi milyar insanlıktır. Siz anlaşmışsınız ve beni/bizi/beşeriyeti mahkum etmişsiniz. Ondan sonra bir de temyiz yasağı koymuşsunuz. Temyize gitmeyen mahkumlar ya ajandır, ya da yapılan baskı ve işkencelerle buna razı edilmişlerdir. Bu mahkeme lâiklerin yargısının yüz karasıdır ve Allah’a inanmayanların yargısının çirkin iç yüzüdür.

Yargıç ne diyor?

Yardım edenlerin iznini almadan toplanan hayırları başka işlerde kullanmışlar. “Kendileri yemişler” demiyor, diyemiyor; “başka işlerde kullanmışlar” diyor. Nerden biliyorlar rıza almadıklarını? Hangi davacı gidip de milyonlarca euronun bağışını yapanlara sormuş da rızasını almadıkların nerden bilmiş? 

Biz Allah’a inanırız, bize vekâlet verip ortaklık veya hayır işi yapmak için para verenlere sorarız:  Bizde şu şu gider yerleri vardır, siz nerde harcayacağımıza dair bizi tevkil ediyor musunuz? İşte böyle deriz ve sorarız. Onlar da cevap verirler.

Yüzde doksanı der ki: Biz size veriyoruz, masalara ve sandalyelere değil. Takdir sizindir. İşte böyle derler.

Yüzde on kadarı ‘benim paramı şu yerde kullanınız’ der. Biz de onun parasını titizlikle orada kullanırız.

Genellikle bu para işlerine varlıklı kimseleri sokarız. Onlar bu paradan yararlanmazlar, ayrıca ücret de almazlar. Bazen gelirimiz yetmez olur, kendi paramızla seyahat edemeyiz, o paralardan harcamak zorunda kalırız. Onu da o varlıklı kimseler kontrol eder.

Biz bir zamanlar üç-dört kişi Almanya’ya gitmiş ve Akevler’e ortak bulmaya çalışmıştık. Biz aylarca otelde kalmadık. Bizi evlerinde misafir ettiler. Araba kiralamıştık. Kaza yaptık. Bizim paramız olmadığı için arabayı onlara bıraktık. Onlar tamir edip sattılar ve borcumuzu ödediler.

Siz ateist lâikler! Sizin bizi anlamanız mümkün değildir. Bunların içinde yiyiciler de vardır, istismar edenler de vardır. Ama halk onları hemen tanır ve bir daha onlara bir kuruş vermez. Onlar ancak bir defa kandırırlar, ondan sonra çekilip giderler. Ama gerçekten hayır için yapanları ise halk takdir eder ve yaşatır.

F. Gülen cemaati böyle yaşadı, hâlâ yaşıyor.

Millî Görüş de böyle kuruldu ve yaşadı, hâlâ yaşıyor.

Deniz Feneri de böyle imiş. Ben tanımıyorum, bilmiyorum; ama sizin saldırınızdan anlıyorum ki onlar samimidir. Yoksa sizinle paylaşır ve siz de onların dostu olurdunuz.

Deniz Feneri’nin Kanal 7 ile yakın ilişkisinin olduğu aşikârdır. Deniz Feneri’ne yapılan programlarla bu müessese yaşamaktadır. Deniz Feneri de bir hayır kuruluşudur, sermayedarların kazanç müessesesi değildir. Bu derneğe para verenler çok iyi bilirler ki aynı zamanda Kanal 7’ye de vermektedirler.

Sonra bu faaliyet Millî Görüş faaliyetidir. Millî Görüşün şimdiki vârisi de AK Parti’dir. Halk öyle bilmektedir. Onlar AK Parti’ye direkt para vermezler, buna gerek yoktur. Ama başbakanın yerinde harcamasına izin verir, dolayısıyla onun reyini artırırlar. Parayı verenler bunları bilmektedir.

Komiser para verenlerden ifadeler aldı mı, hakim tanıkları dinledi mi? Dinlemedi ve karar verdi! Bu sözde mahkeme de böyle sonuçlandı!

Evet, kanunsuz lâikler, din düşmanı lâikler, bir kere daha yapacağınızı yaptınız.

Biliniz ki mağlup olacaksınız ve cehennemde haşrolunacaksınız.

Biz değil, Kur’an böyle diyor. 

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 

 

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-479/ADİL DÜZEN DERSLERİ-309   İstanbul, 04 Ekim 2008

 

İSLÂMİYET’TE EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Kur’an bütün müesseseleri getirmiştir. Kur’an’ın getirdiği müesseselerden daha iyi ve daha üstün bir çözüm yoktur. Vardır diyenlerle her zaman tartışmaya hazırız. Yanlış ve eksik anlamışsak hatamızı derhal düzeltiriz. Hattâ Kur’an’ı bile bırakırız.

İslâmiyet eğitim müesseselerini namazlarla tanzim etmiştir. Ayrıca imtihan müessesesini getirmiştir. İlmî dereceleri başlangıç (ümmî), temel (sâil), ilk (âmil), orta (zakir), yüksek (fakih), üstün (rasih) mertebelerine ayırmıştır.

Eğitimi (terbiye) yatsından evvel (akşam ile yatsı arası) bütün ocak (aşiret) halkı birlikte yaparlar.

Öğretim ise (tedris) ikindi ile akşam arası yapılır ve ilimle meşgul olanlar yapar.

Namazlara yani eğitimlere beşikten mezara kadar herkes katılır.

Sınıf geçme yoktur, ders geçme vardır.

Kitap tedris edilir. Kitap tedrisine baştan sonuna kadar katılınır.

Öğrenci ders kitabına başlar, öğretmen göstererek başlatır. O dersi geçmiş olanlardan biri rehberlik yapar, onun danışman arkadaşı olur. O dersi alıp geçmiş olan ona yardımcı olur. Öğrenci dersi hazırladıktan sonra, önce rehberi ‘tamam, sen bu dersi biliyorsun, öğrendin’ der. Sonra hocanın huzuruna çıkar ve hoca onun dersini alır. O dersi öğrendiğini anladıktan sonra ikinci derse geç der. Bir kitap/ders böylece biter. Sonra ondan sonraki derslere başlanır. Böylece öğrenci/çocuk on beş yaşına kadar okumaya velisi tarafından zorlanır. Belli kitapları bitirebildiği kadar bitirir.

Ondan sonra ise kişi kendi isteği ile derslere devam edip rasihliğe yani üstün mertebeye kadar yükselir.

İsteyen tedrisi bırakıp sadece terbiyeye devam eder.

İkindiden sonra veya yatsıdan önce yapılan toplantılar böyle özel derslerle geçer. İmam kısa sohbetler yapabildiği gibi kararlar orada alınıp uygulanır. Halk o uygulamalarda da yetişir. Nitekim Hazreti Peygamber ümmetini/ashabını böyle yetiştirdi. Ashabı Suffe’de ders alma usulü uygulandı. Gerçi Ashabı Suffe’de uygulamanın nasıl yapıldığına dair fazla bilgimiz yoktur. Ama o tedris usulü devam etmiş; sonra hadis ilmine, sonra fıkıh ilmine, sonra da tüm ilimlere intikal etmiştir.

Neler tedris edilecektir?

Herkes yatsı sohbetlerine katılıp her akşam genel olarak başkanın öğrettiklerini dinleyecektir. Başkan, namaz kıldıran ocağın (aşiretin) başkanıdır. Zaman zaman sohbeti başkalarına yaptırabilir; dışarıdan gelenlere de yaptırabilir. Çocuklar dinleye dinleye kültür alırlar. Bu eğitimdir, öğretim değildir. Dolayısıyla namazda herkes Kur’an okur ama mânâsını herkes kendi seviyesine göre anlar. Burada hatip konuşur. Sorular sorulur, cevaplar verilir. Herkes bizzat yaşayarak eğitim almış olur.

Bu arada tedris de yapılır. İkindi ile akşam arası on beş yaşa kadar mecburi tedris vaktidir. Tedris nasıl yapılır?

a)      Öğrenci önce okuma yazmayı Kur’an’ı okuyarak öğrenir. Kur’an’ı baştan sonuna kadar hatmeder. Harekeli Arap yazısını öğrendiği gibi; diğer üç çeşit yazıyı yani harf yazısını, Çin’de olduğu gibi hece yazısını ve matematik ile kimyada olduğu gibi şekil yazılarını da öğrenir. Kur’an’ın bu dört yazı ile okunmasını öğrenir. Matematikten de dört işlemi öğrenir. Bu üç yıllık tedris on yaşına kadar uygulanacak programdır. Her öğrencinin bir öğretmeni vardır, o öğretir. Öğretmen imtihan ederek dersi geçirir. Gezgin öğretmenler istihdam edilebilir, yahut aşiret içindeki yaşlılardan biri öğretmen olabilir.

b)     Bundan sonra öğrenci beş sene Kur’an’da geçen kelimelerin mânâlarını yani lügati öğrenir. Kur’an’ın baştan sonuna kadar mânâsını öğrenir. Kur’an’ı kendi diline tercüme edecek hâle gelir. Bu şöyle yapılır:

1.      1Kur’an’ın cümleleri Türkçeye çevrilir. Kelimeler aynen kullanılır. Kelimelerin kavramları şifahi olarak öğretilir. Kur’an’ı böylece tedris eder.

2.      2- Sonra Kur’an’ın kelimelerini kökleri ile kullanır ve Türkçe çekim kuralları ile tercümesini öğrenir. Önce sana ibadet eder ve senden istiane ederiz der. Sonra sana ibadet eder ve senden avn isteriz der.

3.      3Sonra kökleri de Türkçeleştirerek ve öz Türkçe ile tercüme ederek Kur’an’ı tamamlar. Bu arada Arapça sarf ve nahiv kurallarını öğrendiği gibi kendi dilinin sarf ve nahiv kurallarını da öğrenir. Böylece mukayeseli olarak ana dilini de iyice öğrenmiş olur.

4.      4-Bundan sonra Kur’an’da geçen kelimelerin tasnifi yapılır. Kökler ve kalıpların ortak anlamları geliştirilerek dilin yapısı incelenir. Karşılaştırılmalı ana dilinin kuralları da öğretilmiş olur. Kelimelerin lugat mânâları ve bu mânâları kazandıran lugat kuralları öğretilir.

5.      5- Beşinci senede ise kelimelerin müsbet ilimlerdeki anlamları ve mânâları yani ıstılahi mânâları öğretilmiş olur. Böylece dil tedrisatı yapılmış olur. Buna mukabil şekil yazısı ile ve anadil terimleri ile matematik ilimleri tedris edilir. Bu tedrisat yapılırken beşinci sınıfta bunlar Kur’an terimleri ile birleştirilir.

Böylece zorunlu sekiz yıllık eğitim 3+5 şeklinde yapılacaktır. Bu tedris üç yıla kadar ocak/apartman/aşiret içinde, sonraki beş yıl ikindi öğretimi ise bucak/kabile içinde yapılacaktır.

Yenibosna’daki çalışmalarınız buna görme başlamalı, buna göre her seviyede öğrenci katılabilmelidir.

 

İlim ilim bilmektir

İlim kendin bilmektir.

Sen kendini bilmezsin

Ya nice okumaktır?

Okumaktan mana ne:

Kişi Hak'kı bilmektir.

Çün okudun bilmezsin

Bu bir kuru emektir.

                     Yunus Emre

 

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 






Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3464 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2657 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2627 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 2147 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2526 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2545 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2278 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 2169 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 2173 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2586 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2478 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1984 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2339 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2285 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2425 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2424 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 2258 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2437 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2394 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2615 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2434 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 3037 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2670 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2980 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2669 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2744 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2952 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 3134 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 3027 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3422 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5478 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3541 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 3072 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3857 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3710 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3420 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3870 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3832 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 4108 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4618 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 3012 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 3112 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3965 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3822 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2850 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2942 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3950 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 7713 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5602 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 4173 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3574 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3715 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4732 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 4443 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4741 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4663 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4815 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4547 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3395 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4475 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3622 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 5173 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3853 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 5148 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 5007 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4933 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3536 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3477 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3688 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 5150 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 4205 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 5418 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 4087 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 5268 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4417 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4429 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4569 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4765 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 5314 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 4116 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 5260 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4524 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3843 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4380 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4590 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 4112 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 4097 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 4086 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4540 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5648 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9814 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1039
Nur Suresi Tefsiri 32-34. Ayetler
23.11.2019 4645 Okunma
1 Yorum 24.11.2019 08:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1038
Nur Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
16.11.2019 3703 Okunma
1 Yorum 19.11.2019 12:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1037
Nur Suresi Tefsiri 27-29. Ayetler
9.11.2019 3852 Okunma
1 Yorum 10.11.2019 05:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1036
Nur Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
2.11.2019 3355 Okunma
1 Yorum 03.11.2019 07:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1035
Nur Suresi Tefsiri 19-22. Ayetler
26.10.2019 3382 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1034
Nur Suresi Tefsiri 12-18. Ayetler
19.10.2019 3742 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5696 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1032
Nur Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
5.10.2019 4244 Okunma
1 Yorum 06.10.2019 23:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1031
Müminun Suresi Tefsiri 111-118. Ayetler
28.09.2019 3445 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:50


© 2025 - Akevler