ADİL DÜNYA DÜZENİ486
“BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)
“ADİL DÜNYA DÜZENİ YENİ BİR MEDENİYET PROJESİDİR.”
Haftalık Seminer Dergisi 22 Kasım 2008 Fiyatı: www.akevler.org’a tıklamak!
BU DERGİYİ HER HAFTA OKUTABİLİR... ÇOĞALTABİLİR... DAĞITABİLİRSİNİZ...
*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 486. SEMİNER
“HİÇ BİLENLER İLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?” (KUR’AN; Zümer Sûresi, 39/9)
“İ L İ M TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.” (Hadis)
Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİ, Zafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA/ İSTANBUL Tel: (0212) 452 76 51
Bu dersin tamamı Yenibosna’da C.tesi günü 18.00-21.00 saatleri arasında okunacak ve tartışılacaktır...
Gayemiz ve Hedefimiz; Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada okunması, değerlendirilmesi, anlaşılması ve uygulanmasıdır. Süleyman KARAGÜLLE, Reşat Nuri EROL
***
*İŞLETME SEMİNERLERİ; 35. SEMİNER
MUHASEBE + DERGİ ÇALIŞMASI – 4
(Yeni program çalışması yapıldı.)
***
*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ / YORUMLARI;
EKONOMİK KRİZLER
NUMAN KURTULMUŞ ve
BARAK OBAMA’dan ne istiyoruz?
***
A’LÂ SÛRESİ TEFSİRİ - 7
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
سَبِّحْ اسْمَ رَبِّكَ الْأَعْلَى(1)الَّذِي خَلَقَ فَسَوَّى(2)وَالَّذِي قَدَّرَ فَهَدَى(3)وَالَّذِي أَخْرَجَ الْمَرْعَى(4)فَجَعَلَهُ غُثَاءً أَحْوَى(5)سَنُقْرِئُكَ فَلَا تَنسَى(6)إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ إِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ وَمَا يَخْفَى(7)وَنُيَسِّرُكَ لِلْيُسْرَى(8)فَذَكِّرْ إِنْ نَفَعَتْ الذِّكْرَى(9)سَيَذَّكَّرُ مَنْ يَخْشَى(10)وَيَتَجَنَّبُهَا الْأَشْقَى(11)الَّذِي يَصْلَى النَّارَ الْكُبْرَى(12) ثُمَّ لَا يَمُوتُ فِيهَا وَلَا يَحْيَا(13)قَدْ أَفْلَحَ مَنْ تَزَكَّى(14)وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّى (15)بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا(16)وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ وَأَبْقَى(17)إِنَّ هَذَا لَفِي الصُّحُفِ الْأُولَى(18)صُحُفِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى(19)
سَبِّحْ ذَكِّرْ
2
2 gelme ihtimali ½ dir.
خَلَقَ هَدَى شَاءََ ذَكَرَ جَعَلَه نَفَعَتْ ُ قَدَّرَ سَوَّى صَلَّى أَخْرَجَ أَفْلَحَ تَزَكَّى
(1+2+3)+(2+4)=12
(6p/12+6q/12)^12= 12!/(6!*6!)* (6p/12)^6 *(6p/12)^6
يَعْلَمُ يَخْفَى يَخْشَى يَصْلَى يَمُوتُ يَحْيَا سَيَذَّكَّرُ َيَتَجَنَّبُهَا سَنُقْرِئُكَ نُيَسِّرُكَ تَنسَى تُؤْثِرُونَ
(2+2+2)+6=12
الْأَعْلَى الْأَشْقَى الْأُولَى الْكُبْرَى َ الدُّنْيَا الْيُسْرَى الذِّكْرَى الْمَرْعَى الْآخِرَةُ الْحَيَاة الْجَهْرَ النَّارَ
(2+2+2)+(2+2+2)=12
الصُّحُفِ صُحُفِ إِبْرَاهِيمََ مُوسَى اسْمَ اسْمَ رَبِّكَ رَبِّهِ أحْوَى أَبْقَى خَيْرٌ غُثَاءً
(2+2)+(2+2)+2+2=4+4+4=12 2+(12+12)+(12+12)=50
اللَّهُ هَذَا فِيهَا إِنَّهُ الَّذِي الَّذِي َالَّذِي الَّذِي مَا مَا مَنْ مَنَْ
(2+2)+4 +(2+2)=12
جَعَلَه َيَتَجَنَّبُهَا سَنُقْرِئُكَ نُيَسِّرُكَ
2+2=4 12+4=16
لَا لَا لَا إِلَّا سَ سَ لَ قَدْ إ ِنْ إِنَّ)إِنَّهُ(
4+4+2+1=10(11)
وَ و و و و وَ وَ وَ وَ و فَ فَ فَ فَ فَ ف ثُمَّ بَلْ فِي لِ ) فِيهَا(
(10+8+2)+2+1=20 (21) 11+21=32
7*3*2=42 3*12=36
يَصْلَى
ْآخِرَُ أُول اْثِرَ هَدَى حْيَا ْعْلَى غُثَءً خَيْرٌ خْفَى َخْرَجَ خَلَقَ َخْشَىَ ُقْرِئُ قَدَّر كُبْر
ْجَهْرَ جَعَل ََجَنَّبُ َ ُيَسِّرَ حْوَى
َ شْقَى شَاءََ سَوَّى سَبِّحْ صُّحُفِ صَلَّى َزَكَّى ذَكِّرْ َ دُّنْيَا اسْمَ
َ رْعَى رَبِّ َنسَىَ نفَعَ نَّارَ
َ فْلَحَ إِبْرَاهِيمََ بْقَى َ َمُوتُ مُوسَىَ
(3+3+6)+(3+3+2)=20
(6+3+1)=10
(3+2)=5
(2+3)=5 20+10+5+5=40
ْ ُقْرِئُ شَاءََ إِبْرَاهِيمََ سَبِّحْ نفَعَ فْلَحَ خَلَقَ خْرَجَ
غُثَءً هَدَى حْيَا حْوَى ْعْلَى خْفَى َخْشَى بْقَى مُوسَىَ سَوَّى َشْقَى صَلَّى زَكَّى دُّنْيَا رْعَى َنسَىَ َ
رَبِّ جَنَّبُ صُّحُفِ اسْمَ َ
آخِرَُ اْثِرَ نَّارَ خَيْرٌ قَدَّر كُبْر َ َ ذَكِّرْ ُيَسِّرَ ْجَهْرَ أُول جَعَل َمُوتُ
(8+16)+(4+12)=40
ُ جَهْرَ جَعَل رْعَى َ َ صُّحُفِ آخِرَ بْقَى شْقَى زَكَّى ذَكِّرْ
حْيَا خَيْر شَاءََ حْوَى مُوسَىَ نَّارَ أُول َمُوتُ سَوَّى َ كُبْر رَبِّ سَبِّحْ نفَعَ خْفَى اسْمَ
غُثَءً هَدَى نسَىَ َخْشَى
اْثِرَ قَدَّر ُيَسِّرَ ْ ُقْرِئُ إِبْرَاهِيمََ فْلَحَ خَلَقَ خْرَجَ
ْ دُّنْيَا َ َ جَنَّبُ ْعْلَى صَلَّى
12+12+6+4+12=40
سَبِّحْ ذَكِّرْ
Kuran اللَّهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَابًا مُتَشَابِهًا مَثَانِيَ
Allah, hadisin ahsenini mesani müteşbih olarak inzâl etti.
Allah, sözün en güzelini ikili benzer bir kitab olarak indirdi.
Kur’an sözlerinin ikili olduğu, benzer olduğu açıkça ifade edilmektedir. A’lâ sûresinde bu âyetin haber verdiğini arayalım. Sûre iki emir ihtiva etmektedir; tesbih ve tezkir.
Tesbih et ve tezkir et.
Tesbih, kendin İslâmî hayatı yaşa.
Tezkir ise, başkasına anlat.
Burada ikisi de tef’il bâbından gelmiştir. O halde lafızda teşabüh var. Yapmak ve tebliğ etmek insanın iki görevidir. Nasıl canlılarda yaşamak ve çoğalmak için iki ana görev varsa, toplulukların da iki görevi vardır.
Tesbih etmek, yaşamak.
Tezkir etmek, anlatmak.
) ] خَلَقَ هَدَى شَاءََ ذَكَرَ ( )جَعَلَه نَفَعَتْ] [ ( ُ) أَخْرَجَ أَفْلَحَ) (قَدَّرَ سَوَّى صَلَّى تَزَكَّى( [
(4+2)+(2+4)=12
Sûrede 12 fiili mazi geçmektedir. Bunun yarısı üçlü babdan gelmektedir. 4 ve 2’ye bölünmüştür. Dördünde bitişik zamir yoktur. Bu da 2 ve 4’e bölünmüştür. İkisi if’al bâbından gelmiştir. Diğer dördünün ise orta harfleri şeddelidir.
)]يَعْلَمُ يَخْفَى يَخْشَى يَصْلَى يَمُوتُ يَحْيَا )( سَيَذَّكَّرُ َيَتَجَنَّبُهَا [ ( )سَنُقْرِئُكَ نُيَسِّرُكَ ( ) تَنسَى تُؤْثِرُونَ(
(2+2+2)+6=12
Sûrede 12 fiili muzari vardır. 8’i gaib, 2’si muhataptır. 2’si mütekellimdir.
2 fiilde Se vardır, 2 Ke vardır. Ha bir tanedir. Eşi “cealehu”daki Hu’dur.
الْأَعْلَى الْأَشْقَى الْأُولَى الْكُبْرَى َ الدُّنْيَا الْيُسْرَى الذِّكْرَى الْمَرْعَى الْآخِرَةُ الْحَيَاة الْجَهْرَ النَّارَ
(2+2+2)+(2+2+2)=12
Sûrede 12 harfi tarifli kelime vardır. 2’si efale vezninde ismi tafdildir. 2 fula vezninde ismi tafdildir. Al’â’nın dişisidir. 2 fula vezninde isimdir. 2’si A ile biten, 2’si T ile biten, 2’si R ile biten 3 çift de ismi tafdil vezninde değildir.
إِبْرَاهِيمََ مُوسَى الصُّحُفِ صُحُفِ اسْمَ اسْمَ رَبِّكَ رَبِّهِ أحْوَى أَبْقَى خَيْرٌ غُثَاءً
(2+2)+(2+2)+ 2+2=4+4+4=12
Sûrede 12 harfi tarifsiz isim vardır. Es-Suhuf’daki harfi tarif özel isimdir. Kitab değil de sahifelerin adıdır. Tevrat, İncil ve Kur’an gibi özel addır. Bunun için o da harfi tarifsiz sayılır. 2 özel peygamber ismi vardır. 2 isim 2 de rab kelimesi vardır. İzafetle marifedirler. 2 tenvinsiz nekre vardır. Gayri munsariftir. 2 de tenvinli nekredir.
2+(12+12)+(12+12)=50
Böylece Kur’an’da masdarı olup kendisinden kelime üretilen kelimelerin sayısı 50’dir. 100’ün yarısıdır.
اللَّهُ هَذَا فِيهَا إِنَّهُ الَّذِي الَّذِي َالَّذِي الَّذِي مَا مَا مَنْ مَنَْ
Bu sûrede müştak olmayan, mebni olan 12 kelime geçmektedir. Sadece “Allah” kelimesi mebni değildir. Ama müştak da değildir. Yani bir kökten türetilmiş değildir, özel isimdir. Gerçi gramerciler bunu “ilâh” kökünden türetmekte iseler de, Kur’an’ın sûrelerinde çok defa ellezî ve hâzâ gibi isimler arasında geçer. Bunun en açık delili, “Yâ er-Rahmân” denmediği halde, “Ya Allah” denmektedir. Kelimenin çoğulu, tesniyesi, tasğırı, nekire olarak söylenmesi bulunmamaktadır.
3 grupta toplanırlar, 4’er olarak gelirler. Allah ve hâzâ zamir değildir. 2’si zamirdir. 4’ü ellezî olarak gelmiştir. Marife ismi mevsuldür. Dördü nekredir. 2’si men, 2’si mâ şeklinde gelmiştir.
(2+2)+4 +(2+2)=12
جَعَلَه َيَتَجَنَّبُهَا سَنُقْرِئُكَ نُيَسِّرُكَ
Muttasıl zamirler ayrı kelime sayılmazlar. Bununla beraber ayrı isme işaret ederler. Bunlardan da 4 tane vardır. 2’si gaib, 2’si ise muhatap zamirleridir. Bunları da sayarsak 16 eder. Bu da ikili düzendir.
2+2=4 12+4=16
لَا لَا لَا إِلَّا سَ سَ لَ قَدْ إ ِنْ إِنَّ)إِنَّهُ(
Fiil veya cümlelerin başına gelen harfler 10 tanedir, 4’ü menfi 4’ü fillerin başında amel etmeyen harflerdir. 2’si amel eden harflerdir. Ayrı kelime olmayan “inehu”daki “inne”yi de sayarsak 11 eder. Bu öbür harf gruplarında yer alır. 4+4+2+1=10(11)
وَ و و و و وَ وَ وَ وَ و فَ فَ فَ فَ فَ ف ثُمَّ بَلْ فِي لِ ) فِيهَا(
10 “Ve” vardır. 6 “Fa” vardır. Ayrıca 2 diğer atıflar 2 de harficer vardır. Toplam 20 etmektedir. Diğer harflerin 2 katı “FiHa”daki “FIy” de sayarsak 21 eder. Bu da 3*7=21 sayısıdır ki başka özelliği anlatır. Bunlarla beraber 32 eder. Bu da 2’li sistemin içindedir.
(10+6+2)+2+1=20 (21) 11+21=32
12+30=42 eder. Bu da 7*3*2=42 eder. Buna 6 muttasıl zamir eklenirse 3*16=48 eder. Bu da ikili sistemin 3 katıdır.
50 onun 5 katıdır. 100’ün yarısıdır. 5*10=50
KÖKLER
Mahreçlere göre harflerin sıralaması şöyledir:
( ئ ه حع غ خ)( ق ك ج يى) (وو ف ب م) (نا ل ر ) (ض ظ ز ذ) (ث س ص ش) ط د ت
Aşağıda kelimeler baş, orta, son harflere göre sıralanmıştır.
Baş harfe göre sıralama. İlk 6 harf boğaz harfleridir. Kendilerinden önce gelen nunlarda gunne yapılmaz, bizim nun gibi çıkar. Diğer harflerden önce çıkarsa ihfa olur. Nun dil dudağa değmeden çıkar.
Aaaa dört harf arka kamerî harflerdendir. Ancak boğaz harflerinden değildirler. Kameri harflerde tarif lamı lam olarak okunur. Diğerlerinde sonradan gelen harf gibi okunur.
Dudak harfleri de kameridir. Yarı titrek harflerin üç tanedir. R, L, N ve dudak harfi olan M de titrek harftir.
Sürekli sert 4, sürekli yumuşak 4, gunne ile birlikte de 4 edecektir. AIU da ayrı harf olarak alınırsa 32 eder. Beş boyutlu uzay içinde yerleştirilir.
Harfler arasında akrabalığı tesbit ederken bu bağlantılardan yararlanılır.
Birinci harfe göre tasnif.
(3+3+6)+(3+3+2)=20
(6+3+1)=10
(3+2)=5
(2+3)=5 20+10+5+5=40
ْ
َ َ
َ
ُول آخِرَُ أ اْثِرَ هَدَى حْوَى حْيَا ْعْلَى علم غُثَءً خَيْرٌ خْفَى خَلَقَ خْرَجَخْشَى ُقْرِئ قَدَّر كُبْر َ ْجَهْرَ جَعَل ُ جَنَّبُ ُيَسِّرَ
فْلَحَ َ بْقَى إ ِبْرَاهِيمََ َمُوتُ مُوسَى
رْعَى نفَعَ َنسَىَ رَبِّ نَّارَ
زَكَّى ذَكِّرْ سَوَّى سَبِّحْ َشْقَى شَاءََ صَلَّى صلو دُّنْيَا صُّحُفِ اسْمَ َ
Son harfe göre tasnif:
ْ ُقْرِئُ شَاءََ إِبْرَاهِيمََ سَبِّحْ نفَعَ فْلَحَ خَلَقَ خْرَجَ
غُثَءً هَدَى حْيَا حْوَى ْعْلَى خْفَى َخْشَى بْقَى مُوسَىَ سَوَّى َشْقَى صَلَّى زَكَّى دُّنْيَا رْعَى َنسَىَ َ
رَبِّ جَنَّبُ صُّحُفِ اسْمَ َ
آخِرَُ اْثِرَ نَّارَ خَيْرٌ قَدَّر كُبْر َ َ ذَكِّرْ ُيَسِّرَ ْجَهْرَ أُول جَعَل َمُوتُ
(8+16)+(4+12)=40
Orta harfe göre tasnif:
ََ ُ جَهْرَ جَعَل رْعَى َ َ صُّحُفِ آخِرَ بْقَى شْقَى زَكَّى ذَكِّرْ
حْيَا خَيْر شَاءََ حْوَى مُوسَىَ نَّارَ أُول َمُوتُ سَوَّى َ كُبْر رَبِّ سَبِّحْ نفَعَ خْفَى اسْمَ
غُثَءً هَدَى نسَىَ َخْشَى
َ اْثِرَ قَدَّر ُيَسِّرَ ْ ُقْرِئُ إِبْرَاهِيمََ فْلَحَ خَلَقَ خْرَجَ
ْ دُّنْيَا َ َ جَنَّبُ ْعْلَى صَلَّى
12+ 12+6+ 4+12=40
“Salât” kelimesi “SLY” veya “SLV”den gelebilir. “SLY” pişmek, “SLV” ise atın yorga yürüyüşüdür. Tay ata binilmez. Eğitimciler eğittikten sonra at sırtındaki bineğini atmaz ve süratli gidişi öğrenir, yani ham at pişer. Bu yalnız atlara yapılmaz, öküzler için de aynı sorun vardır. Kur’an acaba namazı hangisinden getirmektedir? Pişmekten mi, yoksa yorga attan mı? Bu sûre bu kelimenin pişmekten geldiğini anlatmaktadır. Bunu ayrı kök saydığımızda bütün sayılar bozulmuş olurdu. يَصْلَى kelimesi ile bunu kanıtlar.
Burada izah edeceğimiz başka bir konu da, “Es-Suhuf” harfi tarifli olduğu halde harfi tarifsizlerin içinde yer almaktadır. Bunu şöyle izah ediyoruz. “Es-Suhuf” özel addır, Ahdi Atik’in özel adıdır. Buradaki “el” harfi tarif eli değildir. Allah’ın bize bildirdiğine göre kitapların dışında bir de sahifeler vardır. Fıkıhçılar sünnete dayanarak 4 kitap ve 100 sahife olarak adlandırırlar. 104 Kitabın yüzünü sahife olarak sayarlar. Bu sahifelerden gerçi Hazreti Adem, Hazreti Şit ve Hazreti Nuh’a sahifeler verildiği söylenmekte ise de, Hazreti İbrahim’in sahifesi ilk sahife olarak zikredilmektedir. O halde onlara sahifeler verilmemiştir.
Şimdi bu izahımızın doğru olmadığını farz edelim. İhtimaliyat hesabında bunun etkisinin nasıl olacağını açıklayalım.
Matematiği bilen bir kumarcı ile matematiği bilmeyen kumarcı yazı tura ile kumar oynayacaklardır. Matematikçi arkadaşına, ‘Ben önce zar atacağım. Sen sonra at. Eğer benim attığım zar seninkine uygun olursa o zaman sen kazan, yoksa ben kazanayım.’ İlk zar atışlarda bu eşitlik içinde cereyan eder. ‘Eğer bunu dörtlüde yaparsak dört atış da tura yahut yazı gelirse sen kazan, diğerlerinde ben kazanayım’ derse matematikçi arkadaşından 3 defa daha şanslı olur.
1+4+6+4+1=16 matematikçi 6’ya karşı 10 daha kârlıdır.
سَبِّحْ فَذَكِّرْ 1- Sûredeki kökleri eşleştirelim. “Tesbih” köküne “Tezkir” kökü eşleşmektedir. “Tesbih” kendini eğitmek, “Tezkir” ise başkalarının eğitilmesine yardımcı olmaktır. Manâ olarak eşleşmişlerdir.
اسْمَ تُؤْثِرُونَ 2- “İsm” ve “eser” eş anlamdadır. İsm, varlığın beynimizdeki izidir. Eser ise varlığın kâinatta bıraktığı iz yani eseridir. Biri beynimizde oluşur, diğeri ise kâinatta oluşur.
رَبِّكَ فَهَدَى 3- Terbiye etmek ve Hidayet etmek. Terbiye etmede doğrudan sen ona yaptırıyorsun. Anne baba çocuğunu terbiye eder. Hidayet ise yol göstermek, yapıp yapmamasını ona bırakmaktır. Terbiyede kesin yaptırma vardır. Hidayette ise hidayet edileni kendi ihtiyarına bırakmadır.
الْأَعْلَى الْكُبْرَى 4- Yüksek ve Büyük. Her ikisi de mekânı ifade eder. Biri hacmi, diğeri mekânı ifade eder. Metre ölçülerin türevidir. Metre kare, metre küp onun türevidir.
خَلَقَ قَدَّرَ 5- Halk etti ve Takdir etti. Halk etmek şekil vermektir. Takdir etmek ölçümlendirmektir. İki çeşit geometri vardır. Projektif geometri ve metrik geometri. Hilkat varlığın kendisidir. Mesela bir daire hilkattir. Çapının büyüklüğü ise kaderdir. Hilkat atomun yaratılmasıdır. Kader ise o atomların sıralanması ve sıralarının değişmesidir.
فَسَوَّى فَجَعَلَهُ 6- Tesviye etmek ve ca’letmek, kılmak ve düzenlemek. Kılmak, bir oluşta işbölümü yapmak, her birine görev vermektir. Makine parçalarını işe yarayacak hâle getirmek. Tesviye etmek ise, düzenlemek yani parçaları monte etmek. Kişileri eğitmek dinin ve ilmin görevdir. Bu ca’ldir. Sonra kişilere ekonomide ve sosyal yapıda görev vermek tesviyedir. Bu görev de ekonomi ile yönetimin işidir.
أَخْرَجَ أَحْوَى 7- İhraç ve İhvâ. Çıkarmak ve içinde bulundurmak. İnsan ağzına bir şey alır, işe yarayanları bünyesine katar, yaramayanları dışarı atar. Moleküller de gelen ışınları yutarlar ve gereksizleri dışarıya salarlar. Yani moleküllerin besini de ışıktır. Tüm doğa olayları ihtiva etmek ve ihraç etmekten ibarettir. İnsan da bilgileri beynine alır, sonra onları birleştirerek ihraç eder. İhtiyacımız olan malları üretiriz. Sonra ihracat ve ithalat yaparız. İç düzenleme ve dışla ilişkili hayatımız böyle geçer.
الْمَرْعَى مَنْ تَزَكَّى 8- Mer’â ve Tezekkî eder. Mer’â, dışarıdan besin almaktır. Tezekkî olmak, içeride bulunan fazlalıkları dışarıya vermek demektir. Biz hayvanları meralarda otlatırız. Mera herkesin ortak malıdır. Sonra da meranın kirası olarak senede kırk koyundan bir koyunu zekât olarak veririz. Koyunumuz nisabın altında ise yani orta değerin altında ise vermeyiz. Çünkü o kadarı zaten hakkımızdır. Fazla ise veririz. Dört şeyde zekât vardır; parada, ticaret mallarında, merada yayılan hayvanlarda ve depo edilen yiyeceklerde. Burada meradaki hayvanların zekâtı karşılaştırılmaktadır.
غُثَاءً النَّارَ 9- Gusâ’ ve Nâr. Bitkinin gövdesi ateş deposudur. Yapraklar güneş ışığını alır, karbonlu birleşikler olarak depo eder, sonra onu yakarak kedisine ait enerjiyi elde ederler. Hayat güneş enerjisinden yararlanma ile olur. Bu da canlıların gövdelerinde depo edilir. Depolayan bitkilerdir. Canlılık böyle oluşmaktadır. Bunlar burada karşılaştırılarak tüm hayat olayları anlatılmaktadır. Gusâ’ selin getirdiği çer çöptür, canlıların artıklarıdır.
سَنُقْرِئُكَ فَصَلَّى 10- Kıraat etmek ve Salât kılmak. Salât hareketlerdir, kıraat ise kavildir. İnsan iki şeyle yükümlüdür, kavil ve fiil. Biri insan beyninde oluşan, diğeri insanlarla paylaşılan sözlerdir. Biri de fiilen yapılandır. Namaz kıraati ve hareketleri içerir. Terbiye ile hidayet arasındaki paralellik burada da vardır.
فَلَا تَنسَى مَا شَاءَ 11- Meşiet etmek ve unutmak. İnsan beyninde iki olay vardır. Biri bilinçlidir. Kişi onu kendi iradesi ile elde eder. Daha doğrusu iradî olaylardır. Diğeri ise bizim irademizin dışında olan olaylardır. Öğrenmek bizim elimizdedir. Ama öğrendiklerimizi unutmak bizim elimizde değildir. İnsan kendi iradesi ile bildiklerini unutamaz. “Unutmayacaksın” deyince bu ifade edilmiş oluyor.
يَصْلَى يَعْلَمُ 12- İlmetmek ve Sılıy etmek. Bilmek ve olgunlaşmak. Tavına gelmek. Eğitilmek. Trafik dersinden imtihan olursunuz. Ama araba sürmeniz için direksiyon dersini almanız gerekmektedir. İşte bu pişmek, yahut eğitilmektir. Türkçede pişme kelimesi tam olarak kullanılmaktadır. İlim zihnî oluşmadır. Sılıy ise bedenî oluşmadır.
الْجَهْرَ وَمَا يَخْفَى 13- Cehr ve Hafi. Kâinatta pek çok ışık türü vardır. Radyo dalgaları ışıktır. Bunların pek çoğunu gözümüz görmez. İcat ettiğimiz âletler şimdi ortaya koymaktadır. Bunun gibi kâinatta pek çok sesler vardır. Bunları kulağımız duymaz. İcat ettiğimiz âletlerle görebiliriz. İnsanın da açıkça ifade ettikleri vardır. Birçok düşüncelerini beyninde tutar, onu açıklamaz. Kişi için göstermez. Burada bunlar karşılaştırılmaktadır.
لِلْيُسْرَىَ يَتَجَنَّبُهَا 14- Tecennüb eder... Yüsrâ... Yan ve sol anlamlarına da gelir. Tecennüb etmek, kaçınmak, onu uzaklaştırmak demektir. Yüsr ise kolaylık anlamındadır. Biri yaklaştırmak, diğeri uzaklaştırmaktır. İtme ve çekme dengesidir. Doğada denge böyle sağlanmaktadır. Yesr kelimesi potansiyel menfaattir. Yesr’in esr kelimesi ile de akrabalığı vardır.
َ نفعَتْ أَفْلَحََ 15- Menfaat… Felah... Yararlanmak ve ferah olmak. Rahat olmakla yararlanmak insan hayatını düzenleyen iki unsurdur. Yararlanmak, sizin ihtiyacınızı gidermektir. Ferah olmak demek, sizi sıkıntıdan uzak tutmak demektir. Bankanızda bin liranız varsa felahtasınız. Ama bu para ile bir şey alıyorsanız menfaatleniyorsunuz demektir. Felah, depolanmış menfaattir. Ücretler menfaate göre oluşur. Fiyatlar ise felaha göre oluşur.
َخْشَى الْأَشْقَى 16- Haşyet etmek, saygılı olmaktır. Diğer insanları Allah’ın halifesi olarak aziz görmektir. Herkes Allah adına hareket eder. Dolayısıyla kurallara uymaktır. Şakavet ise muhalefet oluşturmaktır. İslâmiyet’te sosyal gruplar vardır. Bunlar hayırda yarışırlar. İktidara karşı grup oluşturmazlar. Böyle kimseler eşkıyadırlar.
لَا يَمُوتُ وَلَا يَحْيَا 17- Mevt ve Hayat. Mevt hayatın yokluğu değildir. Canlının iki hâlidir. Faal halde olduğu bir de bekletildiği haldir. Arabayı garaja çekerseniz o mevt hâli olur. Servise çıkarsanız hayat hâli olur. Yolda kontağı kapatırsanız uyku hâli olur. İnsan öldüğünde arabası garaja çekilmiş olur.
آخِرَُ أُول 18- Evvel… Âhir... Zaman içinde her şeyin başlangıcı ve sonu vardır. Bir inşaata başlarsınız, bu evveldir. İnşaat bittinde âhir başlar ve artık sürüp gider. Bu dünya âhiretin inşasıdır. Şimdi biz burada cennetimizi inşa ediyoruz. Öldükten sonra ise o cennete yerleşeceğiz ve devam edip gideceğiz. Bir insan için anne rahmi ûlâdır. On beş yaşına kadar gelmesi ûlâdır. Âhiret ise ondan sonra başlar. Ağaç meyve verinceye kadar evveldir. Meyveden sonra ise âhiri başlar. Her şeyin âhiri ûlâsından iyidir.
دُّنْيَا بْقَى ََ 19- Dünya yakın olandır. Dünya olgunlaşmadır. Evveldir. Âhiret ise bâkidir. Asıl hedef âhirettir. Diğeri hazırlanma dönemidir, oluşturma dönemidir. Bir inşaat iki veya dört senede biter. İnşaatın ömrü yüz yıllara varır. Aslında dünya ile âhireti eşleştirmemiz gerekir. Ama o zaman ûlânın eşi olmazdı. Bunlar üzerinde tartışır daha iyisini bulursunuz.
صُّحُفِ خَيْرٌ 20- Suhuf ile Hayr arasında ilişki kurmak zordur. Ama bunlara başka eşler bulmak da o kadar zordur. Bunlar son kalanlardır. Yapılacak şey ya bunları başka eşleri olmadığı için eş yapmak, yahut özel yorum getirmemiz gerekir. Hazreti İbrahim ve Hazreti Musa’nın sahifelerinde hayrın olduğunu ifade etmiş olur.
إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى İbrahim ve Musa.
Peygamberleri sıralarken Kur’an’da adları geçtiği sayısınca olur. Derecelemek istersek oranlarız.
اسرائيل 43
موسى 136ابراهيم 59 نوح 43 يوسف27 عيسى 25 ادم 25 هود 20داود 16 شعيب11 صالح 7
يونس 4 اسماعيل12 اسحاق 8 ايوب 4يعقوب16 هارون 20 الياس2 اليسع 2 زكريا 7يحيا 3 سليمان 17محمد 4 + 1 عوير 1 لقمان2 ذالقرنين3 مريم 34ا ادريس2 لوط 27 ذالكفل 2
Musa 136 defa, İbrahim ise 59 defa geçmektedir.
Burada Kur’an’da en çok zikredilen iki peygamberin isminden bahsedilmektedir. İlk büyük peygamberlere takdim edilen sahifeler olarak ele alabiliriz. Muhammed, İbrahim, Nuh olarak sıralanmaktadırlar.
Böyle ikili tasniften sonra dörtlü tasnife geçebiliriz.
قْرِئُ صَلَّى Kıraat… Salât…
سَبِّحْ ذَكِّر 1- Tesbih… Zikr…
Kıraat Kur’an’ın sözleri ile okunmadır. Tesbih ise Allah’ın isimlerini tekrar etmektir. Salât bedenî hareketlerdir. Zikr ise zihnî hareketlerdir. Böylece iyi bir dörtlük oluşmaktadır.
خَلَقَ ْ قَدَّر Halk etti… Takdir etti…
رَبِّ هَدَى 2- Terbiye etti… Hidayet etti… Halk etme, olgun şekilde devreye sokmadır. Bir canlının kromozomları halk edilmiştir. Terbiye ise onu zamanla olgunlaştırmadır. Evrimdir. İnsan anne karnında evrimleşmektedir. Takdir etme, insanın iradesi dışında insanın ve diğer canlıların yapacaklarını göstermedir. Hidayet ise ona öğretip onu kendi karar alacak şekilde bırakma. Böylece bunlar da dörtlüğü oluştururlar.
َخْشَىَ شْقَى Haşiye… Şakiye…
حْوَى خرَجَ 3- Haviye… Harace… Haşy etmek, saygılı olmak, yani topluluğun kurallarına uymak, yetkilileri dinlemek demektir. Bunun sonucu topluluğun yararlı ve huzurlu ferdi olursunuz. Şekeri suya attığınız zaman erir ve dağılır, artık oranın parçası olur. Buna mukabil erimeyenler dibe çöker veya gaz olup uçarlar. Topluluk içinde eşkıyalık yapanlar oradan uzaklaştırırlar. Devre dışı olunur. Böylece bunlar da güzel bir dörtlük oluşturuyorlar.
حْيَا َمُوتُ Mevt… Hayat…
نَّارَ غُثَاءً 4- Gusâ’… Nâr… Canlılarda mevt var hayat var, cansızlarda ise madde var, enerji var. Mevt ölü hâlidir. Potansiyeldir. Tohumun beklemesi gibidir. Hayat ise ateş gibidir. Enerjidir. Harekettir. Hayattır. Ölümün madde ile enerji ile mukayesesi yapılarak bize ölüm anlatılmış oluyor.
رْعَى نفَعَْ Ra’yetmek… Nef’etmek…
زَكَّى فلَحَ 5- Tezkiye… Felah… Bir işletme var. Üretim yapar. Üretimden insan yaşar. Bir de inşaat var. Yatırım var. Onunla refaha kavuşursunuz. Zengin olursunuz. Refah demek, daha az emekle yaşayabilmek demektir. Böylece ekonomide tüm hayatta yaşanmak ve çoğalmanın ekonomik yönünü anlatmaktadır.
عْلَى كُبْر Kebîr… Âlî…
جَهْرَ خْفَى 6- Cehr… Hafi… Büyük olma, cehr olma. Bunlardan biri mekân ve zamanı tasvir eder. Diğeri ise sesin yüksekliğini veya düşüklüğünü ifade eder. Kâinat atom ve atomların hareketlerinden oluşur. Atomların büyüklükleri sözkonusudur. Enerji için ise hareket sözkonusudur. Mekânda izafilik vardır. Yüksek demek, öbüründen daha yüksektedir demektir. Bu dörtlü fizikî oluşumu bize anlatmaktadır. Ayrıca insanlar için de davranışları kıyas edilmektedir.
سَوَّى جَعَل Tesviye… Ca’letmek…
اْثِرَ اسْمَ 7- Eser… İsim… Tesviye etmek ile iz bırakmak arasında büyük ilişki vardır. Tesviye iradî olarak bırakılan izdir. Tesir ise başkalarını etkilemek olup kötü veya iyi olabilir. Ca’letmek bir eşyayı bir yere koymak, toplulukta görevli kılmaktır. İsim de bir sözü bir manaya ca’letmek demektir. Ca’l ile tesmiye arasında söz ile eşya ve fiil arasındaki fark vardır.
آخِرَُ أُول Ahir… Evvel…
د ُّنْيَا بْقَى 8- Dünya… Beka… Dünya yakın olandır. Dünya olgunlaşmadır. Evveldir. Âhiret ise bâkidir. Asıl hedef âhirettir. Diğeri hazırlama dönemidir. Oluşturma dönemidir. Bir inşaat iki veya dört senede biter. İnşaatın ömrü yüz yıllara varır. Aslında dünya ile âhireti eşleştirmemiz gerekir. Ama o zaman ûlânın eşi olmazdı. Bunlar üzerinde tartışır ve daha iyisini bulursunuz.
يَصْلَى يَعْلَمُ. Bilmek… Pişmek…
يَتَجَنَّبُهَ لِلْيُسْرَىَ ا 9- Yüsr… Cenb… İlim ile kolaylık ve ilim ile başarı arasındaki ilişki tartışmasızdır. Dolayısıyla bunlar arasındaki ilişkinin fazla izahı yoktur. Tecennüb ile pişme arasında ne gibi ikili ilişki olabilir? Pişmede değişme vardır, başkalaşma vardır. Eskisinden tamamen kopmayacak ama eskisinden farklı olacaksın. Cumhuriyetin kuruluşunda kabul edilen milliyetçilik sılıydır. İnkılapçılık ise tecennübdür. Sılıyla tecennüb dengede olmalıdır. Kötüler atılmalı, iyiler alınmalıdır. Kötüleri atmak tecennüb, iyileri almak sılıydır.
فَلَا تَنسَى مَا شَاءَ Meşiet… Unutma…
صُّحُفِ خَيْرٌ 10- Hayır… Sahife… Meşiette yani karar almada daima hayır vardır. Allah’ın meşietinde hayır vardır. Gerçi şerler sonunda hayırdır. Bu sebepledir ki geçmişte olanların hepsi hayırdır. Madem ki Allah böyle istemiştir o halde o iyidir. Geçmişte olan olayları hayır kabul edip teslim olmak, gelecekte olanlar için meşietli hareket etmek emredilmiştir. İçtihadın emri hayır olduğu içindir. Hata olsa da hayırdır. Unutma ile sahifeler arasındaki ilişki de tartışmasızdır. Topluluğun belleği sahifelerdir. Uygarlığın belleği sahifelerdir.
(إِبْرَاهِيمَ مُوسَىَ) Musa ve İbrahim ucmedir. Ayrıca âlemdir. Bunlara bir çift getirilmiştir. 2*3*7=2*21 standart sayı üzerinde kalınmıştır. 3’lü ve 7’li sistem üzerinde kurulmuştur. 3 ve 7, 10 unun içinde dört asal sayıdan 2 sayıdır. Toplamı 10 etmektedir. Kur’an’daki seçkin sayılar 3 ve 10 tabanı üzerinde kurulur.
سَبِّحْ فَذَكِّرْ 1 اسْمَ تُؤْثِرُونَ 2 رَبِّكَ فَهَدَى 3 الْأَعْلَى الْكُبْرَى 4 خَلَقَ قَدَّرَ 5 فَسَوَّى فَجَعَلَهُ 6 أَحْوَى َخْرَجَ أ 7 الْمَرْعَى مَنْ تَزَكَّى 8 غُثَاءً النَّارَ 9 سَنُقْرِئُكَ فَصَلَّى 10 يَصْلَى. يَعْلَمُ. 11 لِلْيُسْرَىَ يَتَجَنَّبُهَا 12 الْجَهْرَ وَمَا يَخْفَى 13 نفعَتْ أَفْلَحََ14 خْشَى الْأَشْقَى 15
وَلَا آخِرَُ أُول 16 يَحْيَا لَا يَمُوتُ17 دُّنْيَا بْقَى ََ 18 فَلَا تَنسَى مَا شَاءَ 19 صُّحُفِ خَيْرٌ 20 إِبْرَاهِيمَ مُوسَىَ21
( سَبِّحْ فَذَكِّرْ 1 سَنُقْرِئُكَ فَصَلَّى 10)( اسْمَ تُؤْثِرُونَ2 فَسَوَّى فَجَعَلَهُ 6)
(رَبِّكَ فَهَدَى 3 خَلَقَ قَدَّرَ 5) ) ( أَحْوَى َخْرَجَ أ 7 خْشَى الْأَشْقَى )
(الْأَعْلَى الْكُبْرَى 4 الْجَهْرَ وَمَا يَخْفَى 13 16) ) (غُثَاءً النَّارَ 9 يَحْيَا لَا يَمُوتُ18
( الْمَرْعَى مَنْ تَزَكَّى 8 نفعَتْ أَفْلَحََ15) ( يَصْلَى . يَعْلَمُ. 10 لِلْيُسْرَىَ يَتَجَنَّبُهَا 12)
(وَلَا آخِرَُ أُول 17 دُّنْيَا بْقَى ََ 19) (.فَلَا تَنسَى مَا شَاءَ 20 صُّحُفِ خَيْرٌ)
(بْرَاهِيمََ مُوسَىَ)
5 tane dört çiftten oluşmuştur. Elin parmakları gibidir. Biri diğer dört gruptan ayrıdır. (وَلَا آخِرَُ أُول 17 دُّنْيَا بْقَى ََ 19) (فَلَا تَنسَى مَا شَاءَ 20 صُّحُفِ خَيْرٌ) grubu genel oluşumları içermektedir. Diğer dördü ise Allah’ın veya kişilerin yaptıklarını anlatmaktadır. Diğer dördünün her birini daha önce açıklamıştık. Dörtlü sistemde dördü de eşit olarak ayrılır. Elin parmakları böyledir. İki diye tasnif edilmez, biz de o tasnifi yapmayacağız.
Böylece elde edilen sisteme tümevarım metodu denmektedir. Önce ikili ikili ayırdınız. Sonra onları eşleştirdiniz. Sonra onları eşleştirirsiniz ve tüme varırsınız.
Peygamberler bu sistemi kabul ederler. Tümdengelim sistemi de meşrudur. Bunu filozoflar kullanırlar.
Önce iki ana gruba ayrılır.
Önce bir kelime alırız. Mesela bu kelime “Sebbeha” olsun. Ondan sonra en uzak olan kelimeyi alırız. Sonra en uzak “Tecennüb” kelimesini alırız. Sonra bu ikisine yakın ve birbirinden başka kelimeler ararız. Böylece önce grubu ikiye ayırırız. Sonra o grubu ikiye ayırırız. Sonra ikiye. Böylece sona kadar gideriz. Bazı gruplar eksik kalır. Bu da tümdengelim çalışmasıdır. Ben şimdi bu çalışmayı yapmayacağım. Siz deneyebilirsiniz...
Kur’an’ın bize sağladığı kolaylık, kullandığı kelimelerin bu tasnife uygun olmasıdır. Doğadaki tasnif da böyle yapılacaktır.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92
KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-486/ADİL DÜZEN DERSLERİ-316 İstanbul, 22 Kasım 2008
EKONOMİK KRİZLER
Nasıl gündüz ile gece oluyorsa, nasıl yaz ve kış oluyorsa, yeryüzünde de bunun gibi sosyal ve ekonomik krizler olur. Bunu bizim önlememiz mümkün değildir. Kimileri çıkıp bu krizlerin suçlusu olarak mesela dinden uzaklaşmayı sebep olarak görebilir. Unutmamak gerekir ki dinden uzaklaşma da bir sosyal krizdir.
Biz ne yapıyoruz?
Gece oldu diye oturup elimizi ve kolumuzu bağlamıyoruz. Lambamızı yakıyoruz ve elimizden geldiğince çevremizi aydınlatıyoruz. Lambamızda arıza olursa, o zaman da mumumuzu yakıyoruz. Kışın da soğuktan donmuyoruz. Ona göre elbise giyiyoruz, ona göre sobamızı yakıyoruz. Gerekli tedbirleri alıyoruz.
Dünyada kriz oluyor diye, kurbanlık koyun gibi oturup beklememeliyiz.
Önce halkımız kendi kendine tedbir almalıdır.
Devletimiz de bunları desteklemelidir.
Halkın alacağı tedbirler nelerdir?
1) Ücretler, fiyatlar, kiralar, dolayısıyla vergiler değişmemelidir. Alırken ve satarken eski fiyatlarla alıp vermeliyiz. Böylece krizin etkisiyle piyasada durgunluk meydana gelmez.
2) Fiyatlar, ücretler, kiralar “mal” ile tarif edilmelidir. Her sektör kendisine bir “ana mal” seçmeli ve tüm işlemleri onun üzerine kurmalıdır.
3) Ortak bir muhasebe oluşturulmalıdır. Tüm fiyatlar YTL üzerinden oluşmalıdır. Borçlanmalar seçilen mal üzerinden olmalı, ödemeler YTL üzerinden olmalıdır. Yahut hesapta aktarma şeklinde olmalıdır.
4) Kriz zamanlarında kimse kimseden peşin ödeme istemeyecek, herkes seçtiği mal üzerinden alacaklı olmayı kabul edecektir. Ekonomi parasız dönmelidir.
Halk bu tedbirleri alırken bazı sıkıntılar doğar, bu sıkıntıların başında ise ithalat ve ihracatta doğan zorluk vardır. Bunun için alacağımız tedbirler şunlardır.
1) Dış ülkelerle yapacağımız her işi mala mal şeklinde getirip geliştirmeliyiz. Hiçbir anlaşmayı dolar üzerinden veya euro üzerinden yapmamalıyız.
2) Yalnız işçiliği fason olarak almalıyız, hiçbir zaman malzemeli taahhütlerde bulunmamalıyız. Kendilerinden işçiliği de ham madde olarak almalıyız. Böylece kriz zamanlarında çok ucuz satabiliriz.
3) Kriz zamanlarında üretimimizi iç pazarda değerlendirmeliyiz, değerlendirebilmeliyiz. Dış pazar kapandığı zaman iç pazarda varlığımızı sürdürmeliyiz, sürdürebilmeliyiz. Böylece dışarıdaki krizler bize etki etmez..
4) En önemli husus, sabit ücret, sabit kira, sabit faiz, sabit vergi yerine, ortaklık sistemini getirmeliyiz. Herkes cirodan pay almalıdır, kârdan ortak olmamalıdır. Yani ne sabit şeyler ne de kâr, mutlaka cirodan pay.
Biz bunları yıllardır söylüyoruz...
Kışın soba yakmazsanız hastalanıp ölürsünüz…
Bunlar halkımıza tavsiyelerimizdir...
TÜSİAD, MÜSİAD ve diğerleri...
Nerelerdesiniz?!.
Ticaret odaları, sanayi odaları ve diğerleri…
Nerelerdesiniz?!.
Niçin bizi aramıyorsunuz?..
Neden kliniğimizden reçete almıyorsunuz?..
Bunlar halkın devlet olmasa da yapacaklarıdır.
Devletin yapacakları ise çok kolay ve etkilidir.
1- Tüm borç ve alacaklar altına kote edilecek ve faiz işlemleri durdurulacaktır. Çek ve bonoların protestoları ertelenecektir.
2- İşçi çalıştığında devlet ücreti ödemeli, çalıştıran faizsiz olarak borçlandırılmalıdır. Ham madde alanın bedelini devlet ödeyecek, işletmeyi faiziz olarak borçlandıracaktır. Mamul satılınca parasını tahsil edecektir. Mamul satılmadan önceki tüm ödemeler ve icralar durdurulmalıdır.
3- Devlet tüm zamları durdurmalıdır. Maliyet girdilerine etki eden elektrik, petrol, gaz gibi malları ucuzlatıp zararı sineye çekmelidir.
4- Vergilerin tahsilini ertelemelidir. Kriz yılını açık bütçe ile kapatmalıdır. Yazın kazandıklarımızla kışın geçiniriz. Kazanmamış olsak da borç alırız ve ölmeden kışı geçiririz. Yazın kazanır borcumuzu öderiz.
AK Parti’nin kriz günlerinde zam yapması intihardan başka bir şey değildir...
Hangi akla hizmet ederek bu zamları yapıyorlar?!.
Gaflet değilse, ihanettir...
Ben yanlış mı söylüyorum, çalışma arkadaşlarımız yanlış mı söylüyor?
Kendilerini büyük ekonomist kabul eden danışmanlar var, buyursunlar tartışalım.
Yanlışımız veya eksiğimiz varsa düzeltelim.
Kırgızistan’da iken bir beyanat vermiştim:
“Yüzde 500 enflasyon olan bir ülkede hükümet kalmaz, kalmamalı…”
Yirmi gün sonra Devlet Başkanı Asker Akayef televizyonda konuşma yaptı:
“Bu hükümet ya enflasyonu düşürür ya da bir ay içinde gider...”
Yirmi gün sonra hükümet istifa etti.
Bir ay içinde yeni hükümet bizim verdiğimiz formüllerle para çıkardı...
Aradan yirmi yıl geçti, bu ülke ekonomisi hâlâ enflasyonsuz devam etmektedir...
Başbakan Erdoğan, Merkez Bankası Başkanını çağırır ve; “Enflasyonu durdur, işsizliği önle, yahut git!” der. O da bir ay içinde gider.
Akevler’e Merkez Bankası’nı verirsin, bu işler düzelir.
Akevler’de bu işleri bilen on kadar profesör vardır.
IMF bunların dediklerini bile anlayacak seviyede değildir. Cahillerin arkasına takılıp giderseniz, sonunda kendinizi ve devletinizi helâk etmiş olursunuz.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92
KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-486/ADİL DÜZEN DERSLERİ-316 İstanbul, 22 Kasım 2008
NUMAN KURTULMUŞ ve
BARAK OBAMA’dan ne istiyoruz?
1960’larda İzmir’de İslâm’ın bir düzen olduğuna inanan birkaç kişi Akevler Kooperatifi’ni kurdu ve İslâmî düzenin ne olduğunu araştırmaya başladı. Bugünkü Batı uygarlığı ile de sentezleyerek yeni düzen olarak ortaya koydu.
Millî Görüşçüler buna sahip çıktılar ve “Adil Düzen” adı altında dünyaya yeni düzen olarak anlatıldı.
Beyin küçük olur, ama beyinsiz de iş olmaz. Akevler’in Millî Görüşün yanında adı bile anılamayabilir. Ama Akevler ile Millî Görüş beyin ile beden gibi iç içedirler. “Adil Düzen” onların eseridir.
Şimdi, yukarıdaki başlığa bakıp küçücük bir partinin küçücük bir başkanı ve büyük bir devletin büyük başkanı nasıl karşılaştırılabilir diyebilirsiniz.
Biz Numan Kurtulmuş ile Barak Obama’yı karşılaştırmıyoruz, “Adil Düzen”le dünya barışını karşılaştırıyoruz. Gerçekleri kabul etmek gerekir. İnsanlığı kurtaracak “Adil Düzen”den başka bir çözüm yoktur. “Adil Düzen”i dünyaya hakim kılacak ABD’den başka bir güç bugün için mevcut değildir. İnsanlık “sosyal tufan”dan kurtulmak istiyorsa, bu iki başkan görüşmeli ve anlaşmalıdır. Obama tenezzül edip Kurtulmuş’u kabul etmelidir. Erbakan da Adil Düzen ekibiyle işbirliği yapıp “Adil Düzen”i partisine yeniden kabul ettirmeli ve öğrenmelerini sağlamalıdır.
Bu iki kişi görevlerini yerine getirirlerse, insanlık “sosyal tufan”a uğramadan “Adil Düzen”e geçebilir. Yoksa tüm insanlık sosyal tufan denizi içinde boğulup gider.
“Adil Düzen” Başkan Barak Obama’dan ne istiyor?
1) “Adil Düzen” İslâm düzenidir. İslâm düzeni nedir? Birincisi, dinde zorlamanın kalkmasıdır. İktidarın dayatması yerine, hakemlerden oluşan etkin, saygın, bağımsız ve tarafsız yargının kararlarına teslim olarak barış içinde yaşama düzenidir. Batılılar buna ‘lâiklik’ diyorlar. Lâiklik ile İslâmiyet arasındaki fark, lâiklikte dinler dışlanır ve siyaset her şeye hakim kılınır. Oysa İslâmiyet’te dinler hakemlerin kararları ile barıştırılır ve siyasetten bağımsız olarak devlet içinde uyumlu olarak kendine düşen eğitim ve tezkiye hizmetlerini verir. O halde, Obama dünyayı askerî güçle yönetme yerine, dünyayı barış içinde yargı kararlarını hakim kılmak için çalışacaktır.
2) Dünyayı ABD organize edebilir. Güney Amerika’dan en çok nüfusa sahip olan Brezilya’yı muhatap almalıdır. Afrika’da en çok nüfuslu Nijerya’yı muhatap almalıdır. Ortadoğu’da Rusya muhatap olmalıdır. Çin ve Hindistan’dan başka Avustralya’yı da muhatap almalıdır. Bunlarla geleceğin “Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasa”sını hazırlamalıdır. Bu devletler senede bir İstanbul’da toplanarak “Adil Düzen Anayasası”nın dünyaya uygulanması için gerekli kararları almalıdırlar.
3) “Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası”nın hazırlanması İstanbul’da yapılmalıdır. Bunun için Adil Düzen Enstitüsü veya Üniversitesi kurulmalıdır. Bu üniversiteye her ülke nüfuslarına orantılı olarak ilim adamlarını gönderip ilmî çalışmaların yapılmasını sağlamalıdır. Ayrıca tüm dünyadaki büyük dört din tensilcilerini göndermelidir; Müslümanlar, Hıristiyanlar, Hindular ve Budistler.
4) Tüm insanlığa rejimler dayatılmamalı, sadece Adil Düzene göre bucak kuruluş ve yönetimleri, anayasaları üretilmelidir. Her bucak istediği anayasayı yapabilmeli, isterse örnek anayasalardan birini seçebilmelidir. Böylece her bucak aynı zamanda bir deneme sitesi olmuş olur. Onlar üzerinde yapılacak ilmî araştırma ile en uygun demokratik, lâik, liberal ve sosyal hukuk yönetim şekilleri keşfedilmiş olur.
Bu öneriyi dünyaya ulaştırmak başta Adil Düzen Çalışanlarının görevidir.
Bunu Numan Kurtulmuş isterse yapabilir.
Tebliğ iyi yapıldığı takdirde Obama da bu hususta faaliyete geçebilir. Bu yolla insanlık “sosyal tufan”a uğramadan III. Bin Yıl Barış Uygarlığını kurmuş olabiliriz.
İnsanlığın çözmesi gereken önemli sorunları vardır.
Batı, teknik sorunlarını çözmüş ve “dengesiz bir ekonomi” hamlesini yapmıştır. Ama hukuk sorunlarını çözememiş, adil yönetimi getirememiştir.
Sonuç olarak, dengesiz ekonominin krizleri ortalığı kasıp kavuruyor...
İşte bu sorunu Kur’an’a göre Müslümanlar ve Hıristiyanlar çözecektir…
Şimdilik aday olarak Kurtulmuş ile Obama’ya bu görev tevdi edilmiştir.
Bunlar bunu kabullenecek midir?..
Yoksa günlerini gün mü edeceklerdir?!.
Kendileri bilir, ama sorumluluk da kendilerine aittir.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92