KUR’ÂN MATEMATİĞİ ve TEFSİR – XXVIII. Ders
Üsküdar – İstanbul; 25 EYLÜL 1999
ADİL DÜZENDE İŞLETMELER
İşletme, bir takım girdileri bir araya getirerek üzerinde yaptığı işlemlerle istenen çıktıları elde eden bir kuruluştur. Değişik tip işletmeler vardır:
Kapalı İşletmeler: Bunlar “tarım dönemi işletmeleri”dir. Herkes kendi ürettiğini tüketir. Artanları satar ve üretemediklerini alır.
Serbest İşletmeler: Bunlar “pazar dönemi işletmeleri”dir. Herkes kendisi üretir. Ürettiğini pazarda satar ve kendisine gerekenleri pazardan alır. Kendi ürettiğini kendisi tüketmez.
Emek İşletmeleri: Halk sermayenin veya devletin işyerlerinde çalışır ve ücretini alır. Sonra mağazalara giderek aldığı ücretle istediği malları satın alır. Bunlar “monopol işletmeler”dir. Kârı maksimize eder.
Halk İşletmeleri: Serbestçe oluşan ortaklıklar içinde halk kendi serbest iradesi ile iş yapar ve ortaklığa verir. Ortaklıktan pay belgesini alır. Pay belgesini serbest pazarda nakde çevirir. İstediği mal senedini alır. Ortak ambardan malı çeker ve kullanır.
Adil Düzen İşletmeleri “halk işletmeleri”dir. Halk işletmelerinde dört çift girdi vardır:
1) DAYANIŞMA
) Ortak Hizmetler: Halk kooperatif ortaklığı şeklinde organize olur. Herkes kendi işini yaparken ortak işler hizmet ortakları tarafından yapılır. Hizmet ortaklarına ehliyeti kooperatif verir. Kooperatif yapacakları hizmetlere dayanışma içinde kefil olur. Hizmetlileri ortaklar seçerler. Kooperatif genel hizmet payını alır. Hizmetlilere bölüştürür. Hizmetliler ortaklardan bir ücret almazlar.
) Kooperatif, ortak hizmet olsun veya olmasın tüm ortaklarına ve işlerine belli limitlerin altında olmak üzere dayanışma içinde kefil olur. Böylece ortaklar arasında ekonomik hareketlilik sağlanır.
2) YAPI
) Alt Yapı: Bir yapının faal olabilmesi için alt yapı tesislerine, bunların bakımına, işletmesine ihtiyaç vardır. Su, elektrik, havagazı, kanalizasyon, telefon gibi tesisler alt yapı tesisleridir. Bir alt yapı değişik işletmelere hizmet verir. Bugün bunlar belediye ve elektrik gibi şirketler tarafından yapılmaktadır. Kendi sitelerimizde bunlar kendi ortaklıklarımız tarafından yapılacaktır.
) Üst Yapı: Bina ve tesislerden oluşur. Bunlar kira payına sahip olurlar. Bakım masrafları kendilerine aittir. Alt yapının sabit giderlerini bunlar karşılar.
3) EMEK
) Üretim Emeği: Üretim emeği üretilen ürünle orantılıdır. Bu emeğin hakkı ürünün veya harcanan zamanın miktarı ile ölçülür. Kalite kontrolleri ile değerlendirilir.
) Bakım Emeği: Bakım emeği üretilen ürünle ölçülemez. Bakımı yapılan makinenin yaptığı işle ölçülür. Bakım yapanlar paylarını bakımını yaptıkları makine veya işyerlerinin ürettiği miktarla orantılı olarak pay alırlar ve bunu aralarında verdikleri emekle bölüşürler.
4) SERMEAYE
) Ham Madde: İşletmeye girer ve orantılı olarak çıkar. Mamul maddelerin bedeli ham maddenin bir katı olarak belirlenir. İki evlik kerestenin karşılığı inşa edilen bir evdir.
) Yardımcı Madde: Su ve elektrik gibi üretime girip harcanan ama ürün içinde yer almayan büyüklüklerdir. Bunun için üründen bir pay ayrılır. Bu pay dengede tutulacak şekilde ayarlanır.
ADİL DÜZENDE İŞLETME
PAYLAŞIM BELGESİ
A A Ü
O K DAYANIŞMA İ L L R
T T E
R A ORTAK İŞLER Ş Y Y T
A A İ
T S HİZMET L P P C
I I İ
A A E
H
K T A T
BAKIM EMEĞİ M Ü
L M M C
EMEK A C
I E D A
ÜRETİM EMEĞİ D R
K E
A
HAM MADDE R
A
SERMAYE M T
A Ü
YARDIMCI MADDE D K
D E
E T
İ
C
ÜST YAPI M İ
A
TESİS M
U
ALT YAPI L
M
A
D
D
E
NAKİT
PAYLAŞIM BELGESİ
NAKİT
MAL
HİZMET
KUR’ÂN MATEMATİĞİ ve TEFSİR – XXX. Ders
Üsküdar – İstanbul; 09 EKİM 1999
ADİL DÜZEN EKONOMİSİNDE DENGE
Topluluk içinde insanlar ikiye ayrılmaktadır: Üreticiler ve Tüketiciler.
Üreticiler aynı zamanda tüketicidirler. Ürün tüketicilere kapitalistlerde yalnız aile aracılığı ile; sosyalistlerde yalnız kamu aracılığı ile geçer.
“Adil Düzen”de tekel ürünleri üreticilerden tüketicilere kamu yoluyla; rekabete açılabilen ürünler ise aile aracılığı ile geçer. Fakirlik, yoksulluk, yaşlılık, yetimlik fasılları ile aile desteklenmektedir. Aile içi iş bölümü ilkeleri içinde erkeğe nafaka temin etme yükümlülüğü getirilmektedir. Kardeşler arasında mirastaki pay yükseltilmekte, kredilerde de iki misli kredi açılmaktadır. Aynı işi yapanlarda ücret fark etmemektedir. Tüketiciler bütçeden yeryüzündeki toprak paylarının “kira karşılığını” almaktadırlar. Üreticiler ise “çalışma kredilerini” almaktadırlar. Tüketicilere ayrıca “selem kredisi” verilmektedir. Üreticilerle tüketiciler arasında denge sağlanmıştır.
KAMU HİZMETİNDE VAKIFLAR
Kamu hizmetlerinin görülmesi için bir “kamu payı” alınır. Bu kamu paylarının toplanması ve dağıtılması, alınması ve satılması “vakıf müesseseler” ile olur. Vakıf demek, kararların bilgisayara verdirilmesi demektir. Yöneticilerin takdir yetkileri yoktur. Sözleşme ne diyorsa ona göre hareket edilir. Sözleşmeye göre hesaplar ne diyorsa o yapılır. Oysa kapitalizmde bunlar özel sektörler tarafından, sosyalizmde ise bürokratlar tarafından takdir ile yönetilir. Bu uygulamalar yolsuzluklara ve rüşvetlere sebep olur. Tüccarlar ise kendi takdirleri ile işlem yaparlar. Aralarında rekabet korunmalıdır. “Faiz yasağı” ve “sermayeden vergi” bu tekelleşmeyi önlemektedir. Adil Düzen tekelleşmenin önlendiği liberal bir sistemdir.
KAMU AMBARLARI
Kapitalizmde ve sosyalizmde ambarın sahibi ambardaki malların da sahibidir. Adil Düzende ambar, sosyalizmde olduğu gibi kamunundur. İçindeki mallar ise kapitalizmde olduğu gibi halkındır. Böylece küçük teşebbüsler korunmuş olur. Üreticiler ürettikleri malları kamu kontrolörlerine kontrol ettirdikten sonra mamulü veya yarı mamulü ambara teslim ederler ve makbuzunu alırlar. Artık mal üreticinin değil makbuzu alanın olur. Hukuki dolaşma makbuz ile, malın dolaşması ise en kısa yoldan araçlarla olur. Bu sistem bir taraftan küçük müteşebbisleri korumuş olur, diğer taraftan saklama ve taşıma masrafları ve zayiatları asgariye iner.
Dört çeşit ambar vardır. Altyapı depo edilemeyen malları vakıflardan alır ve işletmelere verir. İşletmeler bu yardımcı maddeleri üreticilere para ile değil, geçmiş yıllarda ödedikleri kamu payları nisbetinde paylaştırır. Ham maddeyi işletme ambarına teslim eden kimse makbuzu eline alır. Bu makbuzla işletme senedini işletmeden alır. Senedi kasada paraya çevirir. Ara mamul maddeleri ise işletme senedi ile alınıp satılır. Mamul madde de işletme senedi ile satılır. Kasada bulunan pay ve nakit formülleri ile işletme senedi her zaman nakde çevrilir. İşletme hizmetlerden oluşur. Yani mal sonunda kişilerin eline geçer.
MADDİ DOLAŞIM
Yardımcı madde vakıflar tarafından alınır ve alt yapı aracılığı ile işletmeye verilir. Ham madde tüccar vasıtasıyla alınır ve ham madde ambarı vasıtasıyla işletmeye verilir. İşletmede birleşen emek, ham madde ve yardımcı madde ara maddeler olarak ara madde ambarına girer ve çıkar, sonunda mamul ambarına gelir. Mamul ambarından tüccara satılır. Tüccar alır ve halka satar. Böylece devre kapanır. Tüccar ile halk arasında, vakıf ile halk arasında nakit ters yönde dolaşır. İşletme içinde ise nakit yerine “işletme senedi” dolaşır. İşletme senedi “ana mal senedi”dir. Kasada bunlar nakitle değiştirilir. Buna “maddi dolaşım” denmektedir.
HUKUKİ DOLAŞIM
Maddenin bu şekilde dolaşması için insanların birbirleri ile anlaşıp hareket etmeleri gerekir. Buna “teşkilatlanma” denir. Teşkilatlanma ile birlikte oluşan maddi dolaşıma “işletme” denir. Eskiden bu teşkilat yoktu. İlk canlılar gibi ikili ilişkilerle olarak yürütülüyordu. Sanayi devriminden sonra böyle bir teşkilat ortaya çıktı ve sermaye tekelleri doğdu. Sermaye tekelleri birleşti ve devlet tekeli doğdu. Devlet tekeli parçalandı. Şimdi “yeni düzen” ortaya çıkacaktır. Biz buna “Adil Düzen” diyoruz. Marks bütün bunların olacağını, ilmin gösterdiği yoldan haber vermiştir. “Adil Düzen”e işaret etmiş ve ona “komünizm” demiştir. Ne var ki Marks komünizmin mekanizmasını ortaya koyamamıştır. Kapitalistler onu kötü yöne yöneltmişlerdir. Marks mülkiyetsiz, ailesiz, dinsiz ve devletsiz bir düzen tasarlamaya başlamış ve buna “komünizm” demiştir. Adil Düzen; mülkiyetli, aileli, dinli ve devletli bir düzen içinde “halk ekonomisi”ni oluşturmaktır. Bu düzen “peygamberler düzeni”dir, “hak düzen”dir, “İslâm düzeni”dir, “şeriat düzeni”dir. Anayasamıza göre de bu “demokratik düzen”dir, “lâik düzen”dir, “sosyal düzen”dir, “liberal düzen”dir; tek kelime ile “hukuk düzeni”dir. Biz söyleyene değil söylenene bakarız, yapana değil yapılana bakarız. Doğruyu kim söylerse makbulümüzdür. İyiyi kim yaparsa desteğimizi alır.
Kapitalizmde “maddi dolaşım” sermayenin güdümünde, sosyalizmde bürokratın güdümünde olmaktadır; “Adil Düzen”de ise bu demokratik olarak halkın kendi içtihatları ve serbest iradeleri ile olmaktadır. Birlik serbest sözleşmelerle yani ortaklıklarla sağlanmaktadır. Halk kendi istekleri ile ortaklıklar kurar ve organize olur. Türkiye Cumhuriyeti Mevzuatı “liberal sistem”dir. Serbest sözleşmelere dayanır. O halde bizim yapacağımız iş; bu imkanlardan yararlanarak halkımızı ileri seviyeye ulaştırmak, devletimizi de ödeyeceğimiz vergilerimizle güçlendirmektir. Her yeniliğe karşı bir direnme olur. Azmimizle direnmeleri yenmek hedefimiz olmalıdır. Allah Kur’ân’da “siz bu direnmeyi göstermezseniz Allah başkalarını getirir ve onlar sizin gibi olmaz” diyor. Bizim görevimiz çalışmaktır; iki kişi olsak da, bir kişi olsak da çalışmaktır. Sonuç bize değil O’na aittir. Allah’tan başka kimseden korkmamaktır. Allah’ın emri olarak sözleşmelere uymaktır. Türkiye Cumhuriyeti mevzuatı, bizim devlet ile yaptığımız sözleşmedir. Onlara uymak da Allah’ın emridir. Uymak istemiyorsak, Kur’ân’ın emri olarak hicret etmektir. Uymamak değildir.
ADİL DÜZENDE HUKUKİ DOLAŞIM ORTAKLIKLA OLUR
Kapitalizmde hukuki dolaşım sermaye sahibi tarafından sağlanır. Sosyalizmde hukuki dolaşım devlet tarafından sağlanır. “Adil Düzen”de hukuki dolaşım sözleşmelerle sağlanır. Sermaye işletmenin sahibi değil ortağıdır. Yani ne sosyalizmde sermayesiz bir işletme vardır. Ne de kapitalizmde olduğu gibi işletme sermayenindir. Sermaye ham maddeyi işletmeye verir ve payına düşen mamul maddeyi alıp piyasada satar. İşletmenin içine karışmaz.
İşletmenin içi dört çift ortaklardan oluşur. Hukuki dolaşımı bunlar sağlar.
Bu ortaklıkları tekrar hatırlatmada yarar vardır.
1- GENEL ORTAKLIK a) Dayanışma Ortaklığı
b) Hizmet Ortaklığı
2- EMEK ORTAKLIĞI a) Bakım Ortaklığı
b) Üretim Ortaklığı
3- SERMAYE ORTAKLIĞI a) Yardımcı Madde Ortaklığı
b) Ham madde Ortaklığı
4- TESİS ORTAKLIĞI a) Alt Yapı Ortaklığı
b) Üst Yapı Ortaklığı
Kurucu ortaklar işletme kasasına “nakit sermaye” koyarlar. Kasa “paylaşım belgesi”ni çıkarır ve işletmeye “kredi” olarak verir. İşletme bütün girdiler karşılığı “paylaşım belgesi”ni verir. İşletme içinde herkes paylaşım belgesi ile ortaklığa katılmış olur. Ham madde “paylaşım belgesi” ile girer. Mamul madde de “paylaşım belgesi” ile çıkar. Kasada “paylaşım belgesi” nakde çevrilir. Bu nakit “ortakların gelirleri” olur. Bu nakde göre her ortak “kendi vergisi”ni öder.
Kasaya nakit koyan “kurucu ortaklar” da sermayelerine karşılık işletmenin cirosundan pay alırlar. “Ham madde girişi” ile “mamul madde çıkışı” arasındaki paylaşım belgesi farkı, “işletmenin katma değeri”dir. Bunun katma değeri ödenmiş olur. Ciro, net katma değere denk olan miktardır. İşletmenin ödediği katma değer vergisinin karşılığıdır. İlk sermaye koyanlar bu katma değerden pay alacaklardır.
DENGELER MATEMATİKLE SAĞLANIR.
بسم الله الرحمن الرحيم
الرحمن علم القران خلق الانسان علمه البيان الشمس و القمر بحسبان و النجم و الشجر يسجدان
و السماء رفعها و وضع الميزان ان لا تطغوا فى الميزان و اقيموا الوزن بالقسط و لا تخسروا الميزان (سورة الرحمن)
“Yaşatan ve Çalıştıran Allah’ın adına”...
“Yaşatan,
Kur’ân’ı öğretti.
İnsanı yarattı.
Ona açıklamayı öğretti.
Güneş ve ay hesaplamalar içindir.
Yıldızlar ve ağaçlar da kurallara uyarlar.
Dengeyi bozmamanız için göğü yüceltmiş ve dengeyi koymuştur.
Tartıları eşitlik içinde yapınız ve dengeyi bozmayınız.” (Rahmân; 1-9)
Bu âyetlerde Kur’ân’ın yaratılması ile insana öğretilmesi, harf-i atıf yapılmadan peş peşe zikrediyor ve önce Kur’ân’ın öğretilmesinden bahsediliyor. Yani Allah insan beynini Kur’ân’ı öğrenecek şekilde yaratıyor. Önce Kur’ân var, sonra insan beyni. “Kâinattaki denge” ile “sosyal denge”den bahsediyor ve “bu dengeyi bozmayın” diyor. Bu dengenin de hesap ile sağlanacağını açıkça bildiriyor.
Matematiği bilmeden denge kurulamaz. Denge kurulmadan da Kur’ân düzeni olmaz.
İşletmemizde:
) Üreticilerle tüketiciler arasında paylaşım dengesi nasıl kurulacaktır?
) Üreticiler arasında işbölümü dengesi nasıl kurulacaktır?
) Tüketiciler arasında paylaşım dengesi nasıl kurulacaktır?
) Tekel maddeleri arasında denge nasıl kurulacaktır?
) Rekabet malları arasında denge nasıl kurulacaktır?
) Kim, neyi, ne ile, nasıl yapacak ve ürün kim tarafından ne zaman nerede nasıl tüketilecektir?
Velhasıl, tüm akış nasıl sağlanacaktır?
Bütün bunlar hassas bir dengeyi gerektirmektedir.
Kur’ân bize bu dengelerin kurulmasını emrediyor.
“Adil Düzen” demek “denge düzeni” demektir.
Adl, devrelere yüklenen iki taraflı yüklerin her birine verilen addır. Denk atlara yüklenen yüklerden her birinin adıdır.
“Adil Düzen”i kavrayabilmeniz için “Kur’ân Matematiği”ne şiddetle ihtiyacınız vardır.
KUR’ÂN MATEMATİĞİ – XXX. Ders
Üsküdar – İstanbul; 09 EKİM 1999
MATEMATİK
Soru-1 Elimizde üç torba vardır. Birinci torbaya “k”, ikinci torbaya “l” ve üçüncü torbaya “m” kadar bilye girsin. Toplam bilye çeşidi de bunların toplamı kadar n=k+l+m olsun. Bunlardan kaç çeşit torba takımı yapabiliriz?
Misal olarak birinci torba 3, ikinci torba 2, üçüncü torba 5 bilye alsın.
Toplam 10 olacaktır.
Bu sorunu çözmek için kutulardan işe başlayalım.
Elimizde 10 çeşit bilye olduğuna göre; birinci 3 gözlü kutuların birinci gözüne 10, ikinci gözüne 9, üçüncü gözüne 8 bilye yerleştirebiliriz. Bir kullandığımızı bir daha kullanmıyoruz. Devam edelim; 2 gözlü kutuya ise ancak 7 ve 6 çeşit bilye yerleştiririz. Beş gözlüye ise 5, 4, 3, 2 ve 1 çeşit bilye yerleştiririz.
Her birinden o kadar çeşit elde edeceğimizden bunları çarpmalıyız. n! Çeşit kadar kutularımız var. Ne var ki bunları 3 torbaya dolduruyoruz ve sıralar bizim için önemini kaybediyor. Birinci torbada 3! Faktöriyel kadar çeşit birleşiyor ve tek çeşit oluyor. İkinci torbada 2! Faktöriyel kadar çeşit birleşiyor. Üçüncü torbada 5! birleşiyor ve tek çeşit oluyor. Sonuç olarak bunlara bölmemiz gerekir.
P= n!/(k!*l!/*n!)= 10!/(3!*2!*5!)= 10*9*8*7*6/(1*2*3 * 1*2)=
Bu sonucu matematiğin kuralları ile de ispatlayabiliriz.
(a+b+c)^(k+l+m) = ((a+b)+c)^((k+l)+m)= (1,n) n!/((k+l)!*m!)*(a+b)^(k+l)*c^m
(a+b)^(k+l)= (1,(k+l)){(k+l)!/(k!*l!)/(a^k*b^l)
Bunlar yerlerine konursa (a+b+c)^(k+l+m)= n!/(k!*l!/*n!)*a^k*b^l*c^m bulunur.
Şimdi (1+1/n)^n i arayalım n sonsuza gitsin. Buna e diyelim
e=(1+1/n)^n= (1,n){n*(n-1)*(n-2) ... (n-k+1)/k!*1^(n-k)/n^k
1,n){n/n*(n/n-1/n)*(n/n-2/n) ... (n/n-(k-1)/n)/k! *1^(n-k)/n^k
= 1,n){(1-1/n)*(1-2/n) ... (1-(k-1)/n)/k!
= 1,n){1/k!= 1+1+1/2!+1/3!+ ...+1/n!
Burada sonsuz sayıdaki sayıların toplamı vardır. Acaba bu sonsuz mudur? Bunun sonsuz olmadığını ispatlayalım. İlk üç terimi 2.5 etmektedir. Demek ki bu 2.5 den büyüktür. Kalan terimleri hesaplayalım. 1/(1/2+k)<1/k olduğunu düşünelim.
(1, n){{1/2)^k< (1, n){{1/(2+k))^k
Sn = 1+ ( ½)+1/2)^2+ (½)^n
K*Sn= k+ ( ½)^2+1/2)^3+ (½)^(n+1)
Taraf tarafa çıkarırsak
(1-1/2)*Sn= 1-(1/2)^(n+1)
n sonsuz olduğunda 2 nin üstü de sonsuz olacağı için (1/2)^(n+1)=0 olur
Sn= 2 bulunur.
e< 2.5+2 olacaktır. Demek ki e sonsuz değilmiş.
Sonuç:
“ALLAH” zâtı ile “AHAD”dır, birdir. Gücü ile “KADİR”dir. Sonsuzdur. Gücü sayısaldır. Toplanır. Toplamı ise yine bir eder. Bir şey bir yönüyle bir sayı, diğer yönüyle ise sonsuz sayının toplamı olabilmektedir. Her terimi “e”ye bölsek 1 elde ederiz.
E=2.718282 olarak bulunur. != 1/e+1/(2!*e)+1/(3!*e)+ 1/(n!*e) olarak elde edilir. ALLAH’IN KUDRETİ değişik ölçülerde sonsuzdur. Toplamı 1 dir. Zâtı mütegayyir değildir. Ef’ali mütegayyirdir. Yoksa “MÜRİD” olmazdı.
(1+x/n)^(n/x))
KUR’ÂN MATEMATİĞİ (TEFSİR) – XXVIII. Ders
Üsküdar – İstanbul; 25 EYLÜL 1999
KUR’ÂN VE İŞLETME
KUR’ÂN’A GÖRE BİR EKONOMİK İŞLETME:
1) Ekonomi, insan ile eşya arasında kurulan emektir. Mal ve evlat âyetiyle bu tanım yapılmıştır.
2) Kur’ân’a göre işletme, kollektif olarak üretip özel olarak tüketmedir. Bunu “Leküm Mâ Kesebtüm”(Bakara(2)134 ve 141) âyetiyle istidlâl ediyoruz. “Sizin ürettiğiniz sizindir” demektedir. “Her birinizin ürettiği kendisinindir” demediğine göre üretim kollektiftir. Başında temlik “Le”si bulunmakta ve sonunda “cemian” denmediğine göre; bu da üretimin kollektif, tüketimin özel olmasını gerektirmektedir.
3) Ortak üretilip özel olarak tüketileceğine göre bir paylaşım mekanizmasına gerek vardır. Kur’ân bunun da mekanizmasını vermektedir. “Aranızda malları butlan ile yemeyin. Sadece rıza ile yaptığınız alışverişle düzenleyin.”(Bakara(2)188) Demek ki öyle bir mekanizma getirmeliyiz ki işletmeye herkes kendi rızası ile katılacak, paylaşmaya ona göre iştirak edecektir. Bu da rızaya dayanan anlaşmalar ve ortaklıklarla mümkündür. Rıza her adımda gerçekleşmelidir.
4) Her adımda ortaklıkların kurulması için bir “paylaşım belgesi”ne ihtiyaç vardır. Bu belge borçlanma belgesidir. Buna fıkıhta “selem belgesi” diyoruz. Kur’ân’da en uzun âyetle bu düzenlenmiştir.
5) Pay iki temele dayanır: Biri “emek”tir. Bu Kur’ân’da “İnsan için emekten başka bir şey yoktur”(Necm(53)39) âyetleriyle düzenlenmiştir. Diğeri ise “riziko”dur. Yani zararları yüklenen sermayeye bir kâr tanınmalıdır. Mallar taşınır ve taşınmaz olarak ikiye ayrılmaktadır. Kur’ân bunu “Sizin için yer yüzünde durulacak yer ve meta vardır.”(Bakara(2)36) diye açıklamıştır. Bu da “Allah faizi yasak, alışverişi helal kılmıştır.”(Bakara(2)275) âyetiyle düzenlenmiştir. Emek, ücreti yapılan işlere göre veya taşıdığı sorumluluğa göre istihkak eder. Bunu kıyasla istidlâl edebiliriz.
6) Bütün bunlar tanzim edilirken bazı genel esaslar kullanılmıştır. Bunlar “ikili sistem”dir. Halkın rızasıdır. Genel dengedir. Dayanışmadır.
Bir “dayanışma ortaklığı” kuruluyor. Ortaklar “ilk sermaye”yi koyuyorlar. Ortaklık bir “paylaşım belgesi”ni tanzim ediyor. Ambar sorumlusuna “kredi” olarak veriyor. Kasa sorumlusuna da ortaklardan toplanmış “nakdi” veriyor. Ambar sorumlusu işletmede çalışan ortaklara ve işletmeye mal veren ortaklara istihkaklarına göre “pay belgeleri”ni veriyor. Bunlar kasaya gidiyorlar. Nakde çeviriyorlar. Tüccar kasaya gidiyor, nakitle paylaşım belgesini alıyor. Paylaşım belgesini ambara verip malı alıyor. Malı pazara götürüp halka nakitle satıyor ve kâr veya zarar ediyor. Ham maddeyi de tüccar benzer şekilde alıp ambara teslim ediyor. Ters işlem oluyor.
Şimdi bunlarla ilgili âyetlerin yerlerini belirtelim:
(1 المال و البنون (2 (Kehf(18)46) لكم ما كسبتم (Bakara(2)134)
(3ولا تأكلوا اموالكم بينكم بالباطل (2/188) 4) إذا تداينتم (Bakara(2)282) 5) ليس للانسان الا ما س?عى (Necm(53)39)
6) و أحل الله البيع حرم الربا (Bakara(2)275) ولكم فى الارض مستقر و متاع الى حين (Bakara(2)36)
7) و من كل شيئ خلقنا زوجين (Zâriyat(51)49) 8) الا أن تكون تجارة عن تراض منكم (Nisa(4)29)
9) و أقيموا الوزن بالقسط و لا تخسروا الميزان (Rahmân(55)9) 10) يا ايها الذين آمنوا
KUR’ÂN MATEMATİĞİ / 29. Ders
Üsküdar – İstanbul; 2 EKİM 1999
O L A S I L I K
Elimizde 5 gözlü kutu olsun, 5 çeşit de bilye bulunsun. Bunlarla acaba farklı kaç kutu yapabiliriz? Bunu iki türlü gerçekleştirebiliriz:
I.
a) Kullandığımız bilye çeşidini bir daha kullanırız. Birinci gözde 5 çeşit bilye konarak sırf birinci gözden 5 çeşit kutu yapabiliriz. Bunlardan birini alırsak ikinci göz için de aynı şekilde düşünebiliriz. 5*5 çeşit kutumuz olur. Üçüncü göz için 5*5*5, dördüncü göz için 5*5*5*5 ve beşinci göz için 5*5*5*5*5 çeşit kutu yapabiliriz. Genelleştirirsek, N çeşit bilye varsa ve k gözlü kutu içine yerleştiriyorsak; N^k çeşit kutumuz olacaktır. Eğer biz bunlardan birinin bölüşmede bize düşmesini istiyorsak, şansımız 1/N^k olacaktır.
b) Kullandığımız bilyeyi bir daha kullanmadığımızı kabul edersek; birinci gözde 5, ikinci gözde 4, üçüncü gözde 3, dördüncü gözde 2, birinci gözde 1 çeşit bilye koyabiliriz. 5*4*3*2*1 olarak bulunacaktır. Genelleştirirsek: n*(n-1)*(n-2)*.... (n-k+1)
II.
Şimdi kutu yerine torbayı kullanalım. Bu takdirde aynı cins bilyeleri içeren kutuları bir araya getirelim. Bu durumda değişik sıralarla değişik kutular elde edilir.
Bu k*(k-1)*(k-2)*(k-3)*(k-4)* .... 2*1 şeklinde genelleşir.
1*2*3*... k = k! olarak gösterirsek;
N çeşit bilye kullansak, elimizde k torbamız olsa, oluşturacağımız torba çeşidi n!/k! olacaktır. İstediğimiz bir torbanın gelme ihtimali bu kadarda birdir.
(a+b)^n= hesaplamak isteyelim. Atış sırasına göre yazı ve turaları numaralayalım.
T1*T2*T3*T4*T5*T(n-k)*Y1*Y2*Y3*Y4*...Yk bunlarla yapacağımız kutu sayısı n! olacaktır. Ancak bunları torba sayısına çevirmemiz için T’leri (n-k)! ve Y’leri de k! ile bölmemiz gerekir. O halde her hangi p1,p2,p3 pı gibi muhtemel oyunlardan istediğimiz sayıda gelmesi olasılığı Ol= n!/(k1!*k2!* kı!)* p1^k1*P2^k2* Pı^kı olacaktır.
Böylece bu sistemle bir oluşun ihtimaliyatı bulunur.
Mesela “besmele”de 16 harf vardır. Dördü boğaz, dördü dudak, sekizi de orta harflerdendir. Bunların gelme ihtimalleri de ¼ 1/8 ¼ dür. “Besmele”de olduğu gibi gelme ihtimali nedir?
16!/(8!*4!*4!) 1/8^8*1/4^4*1/4^4=5*10^(-6) etmektedir. Bu kesin bilgiler sınırı içindedir.
“Fatiha”da ise bu diziliş 7 defa tekrar etmektedir. 7 defa birbirleri ile çarpılmalıdır.
Bu ihtimaliyatı başka bir şekilde kontrol edebiliriz.
(a+b)=a+b
(a+b)*(a+b)=a*(a+b)+b*(a+b)=a*a+a*b+b*a+b*b=a^2+2*a*b+b^2 olur.
(a+b)^3=(a+b)^2*(a+b)=a*(a^2+2*a*b+b^2)+b*(a^2+2*a*b+b^2)
a^3+2*a^2*b+1*a*b^2
+1*a^2*b+2*a*b^2+b^3
=a^3+3*a^2*b+3*a*b^2+b^3 elde edilir.
Bir sonraki sayıyı bulmak için bir kaydırarak toplama yapılır.
1 1
1 1 = 1 2 1
1 2 1= 1 3 3 1
1 3 3 1= 1 4 6 4 1
1 4 6 4 1= 1 5 10 10 5 1
1 5 10 10 5 1= 1 6 15 20 15 6 1
Bunu daha kolay göstermek için 1
1 1
1 2 1
1 3 3 1 olarak devam eder.
KUR’ÂN MATEMATİĞİ (TEFSİR) – 29. Ders
Üsküdar – İstanbul; 2 EKİM 1999
H İ Z M E T L E R
TESİS KAYITLARI : Plan-Proje Bakım Güvenlik Sağlık
Envanter Muhasebesi : MESLEKİ DAY. Ambar Kasa GÜVENLİK DAY.
İŞLETME : Noter Kontrol Soruşturma Hakemlik
Zimmet Muhasebesi : BİLGİ DAY. Arşiv Uyarı AHLÂKİ DAY.
ORTAKLIK KAYITLARI : Basın Ulaştırma Haberleşme Yayın
Bir işletmeyi oluştururken Kur’ân’ın gösterdiği yoldan hareket ederek oluşturmamız gerekmektedir. Kur’ân’ın “ikili sistem”e göre ve Mürselât şablonu içinde sistemi oluşturuyoruz. Ancak bu oluşturmayı yaparken Kur’ân’ın bütün âyetlerinden yararlanıyoruz. Bunlardan bazılarını zikredelim:
1) Kur’ân “velâyet” kelimesi ile dayanışmayı emretmektedir. “İman etmek” demek, aynı zamanda dayanışmadır. Hz. Peygamber bunu açıkça ifade etmiş, mü’minin insanların mal ve canlarını kendilerine emanet ettiği kimseler olduğunu belirtmiştir. “Medine Anlaşması”nda bu “dayanışma ortaklığı”nı Hz. Peygamber fiilen gerçekleştirmiştir. Dayanışma, birine olan bir fenalığın hepsine olmuş kabul edilerek birlikte savmadır.
2) “Siyasi Dayanışma Ortaklığı”nı Hz. Peygamber tesis etmiş, arkasından “Mesleki Dayanışma Ortalığı” oluşmuştur. Medreseler ve tekkeler kurulmuştur. Kur’ân bunları çok açık ifadelerle belirlemektedir. Her sosyal grubun bir vichesi vardır, bu “siyasi dayanışma”dır. Her sosyal grubun bir menseki vardır, bu “mesleki dayanışma”dır. Her sosyal grubun bir şir’ası ve minhaci vardır. Şir’a “ilmi dayanışma”dır. Minhac “ahlâki dayanışma”dır.
3) Kur’ân dayanışma sorumlularının adlarını da sayar: “Ahbâr” ilmi, “rebbân” mesleki, “ruhbân” dini, “kıssîs” siyasi dayanışma sorumlularını ifade eder.
4) Kur’ân dayanışma merkezlerinden de bahseder: “Biyea” mesleki, “savami’” ilmi, “salavât” dini, “mesacid” siyasi dayanışma merkezleridir.
5) Kur’ân mesleklerden de bahsetmektedir: Üsve, imam, ülü’l-emr, kâtib, şehit, hakem, rakîb, münzir gibi kelimeler kullanmaktadır.
6) Kur’ân toplulukların bir canlı gibi organize olduğunu ifade ederek bedendeki organizasyon ve iş bölümlerinden örnek alınmasını istemektedir.
7) Toplulukların “onluk sistem” içinde oluşturulduğunu, sistemlerin ise “ikili sistem” içinde yer aldığını belirtmektedir.
8) Kur’ân miras âyetlerinde fetva konusunu anlatmakta ve “tüme varım yolu”nu öğretmektedir. Kıyasın yapılmasını da “ey basiret sahipleri itibar ediniz” mealindeki âyet ile emretmektedir. İtibar, derenin bir yakasından karşı yakaya geçme demektir. Ebu Hanife “tüme varım yolu”nu uygulayarak içtihatlar yapmış, Şafii bunun usûlünü yazmıştır. İslâm medeniyetinde “hukuk” ve “gramer” bu usûl ile geliştirilmiştir. Batı medeniyetinde ise bu usûle dayanılarak önce “müsbet ilimler” gelişmiş, sonra bunun uygulaması olarak “sanayi” gelişmiştir.
9) Kur’ân yalnız “tüme varım metodu”nu değil, “sistemlerin karşılaştırılması ilkesi”ni getirmiştir. “İki kanat üzerinde uçan kuş sizin gibi hücrelerden oluşmuş bir topluluktur” âyetiyle bize genel karşılaştırma yapmamız emredilmiş olmaktadır. Mezar konusunda hayvanların yol göstermesi misali ile tabiattaki sistemlerden yararlanmamız gerektiğini bildirmektedir.
10) Mürselât âyetleri ile genel karşılaştırma anlatılmıştır. Bizim bugün verdiğimiz örnekle bir işletme Mürselâtın verdiği usûlle oluşturulmuştur.
11) İnsanda “kalb” vardır ve taşıma yani ulaştırma hizmetlerini görmektedir. İşletmede de ulaştırma “genel hizmet” içinde sağlanmalıdır. İnsanda “sinir sistemi” vardır ve haberleşme onunla sağlanmaktadır. Haberleşme hizmetleri de işletmede aynı görevi görürler. Her hücrenin ayrı yaşama sistemi vardır. Ama ortak hizmetler bedende birlikte yapılmaktadır. Her hücre hem kendi yaşamasını sağlar hem de tüm bedenin ortak işlerine katılır.
İşte Kur’ân’a göre işletme bu ilkeler içinde oluşur.
İKTİMALİ HESABLARA DEVAM
Kuranda iki çeşit olaydan bahsedilmeketdir. Biri hisabi olaylardır. Ay ve güneşin hesab ile olduğu bildirilmeketdir. Buna karşılık bazı olayların gaybi olaylardan olduğu anlatılmaktadır. Bvunalrdan beşini bir arada syamkatadır.
) Dişinin neya hamile kalacağ
) Kişinin nerde , nasıl ve en zaman öleceği
) Yağmurun nerede, nasıl ve ne zaman yağacağı
) Kişinin ileride ne yapacağı
) Felaketlerin ne zaman nasıl ver nereden geelceği
Gaybi haberlerdir.
Hisabi matemtik önceden bilinebilen oluşları ele alır ve inceler. İhtimaliyat matematiği ise gaybi olaylar