Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 68
BAKARA SURESİ 1-4.AYETLER ÖZEL TEFSİRİ-GAYBE İMAN
15.07.2000
2848 Okunma, 0 Yorum

KUR’AN MATEMATİĞİ

68. SEMİNER NOTLARI                                                                                                                   15 TEMMUZ 2000

          GAYBE İMAN

بسم الله الرحمن الرحيم

الم   ذلك الكتاب لا ريب فيه  هدى للمتقين 

الذين يوئمنون بالغيب و يقيمون الصلوة و مما رزقناهم ينفقون

و الذين يوئمنون بما انزل اليك و ما انزل من قبلك   وبالاخرة هم يوقنون

Kur'an'ın konusu, Allah'ın insanlara verdiği nimetleri hatırlatarak insanın Allah’a karşı görevlerini yapmaya çağırmaktır. Bu kâinat Allah’ın insanlara iş vermek için kurduğu bir “işyeri”dir. Allah’ın insanların kendisini tanımaları ve O’nunla muhatap olmaları dışında insanlardan istediği bir şey yoktur. Allah şöyle bir nizam kurmuştur:

)             Allah yeryüzünü insanlık için var etti. İnsanları orada kendisine halife yaptı. Orada O’nun adına hareket edeceklerdir. Çalışıp yaşayacaklar ve mükâfatlarını alacaklardır. Çalışmayanlar yahut Allah’ın işyerinde Allah’ın nizamına göre davranmayanlar da cezalandırılacaklardır.

)              İnsanlık Allah’ı temsil eder. Geçmiş ve gelecek nesilleri içerir. İnsanlar ise yaşayanlardır. Mükellef olanlar onlardır. Ölü olanların artık bu dünyada bir etkileri yoktur. Henüz doğmamış olanların da bir etkileri yoktur. O halde Allah’a karşı olan vazifeler insanlığa karşı vazifelerdir.

)             Yaşayanların bir kısmı çalışabilmektedir. Bir kısmı ise çalışamaz, yardıma muhtaçtır. Çalışanlar Allah’a yani İnsanlığa borçludurlar. Çünkü onlar daha önce çalışamıyor, Allah yani İnsanlık onları büyütmüştü. Şimdi de çocuklarını onlar büyütüyor ve borçlarını ödüyorlar. Yaşlılara erginler bakarlar, yaşlandıkça da çocukları onlara bakar. Buradaki temel felsefe; yeryüzünde kimse kimseye borçlu ve alacaklı değildir, Herkes Allah’a O’nun halifesi olan insanlığa karşı borçlu ve alacaklı olmaktadır.

)        İşte bu anlayış İslâmî düşünüşün temelidir. Bu anlayış gerçek anlayıştır. Gerçekten Kâinat Allah’ındır ve insanların onu var etmede bir rolleri yoktur. İnsanı insana köle etmemek için de bu kurala uyma zorunluğu vardır. Allah ve İnsanlığın Allah’ın Halifesi olması anlayışı, yeryüzünde ekseriyetin kararı dışında onun üstünde bir hukuk anlayışını da içermektedir. Meclis ittifakla olsa da, İnsanlığa karşı suç olan bir kanunu çıkaramaz. Milli iradenin üstünde milli iradenin de uyması gereken bir “ilahi hukuk”, bir de “tabii hukuk düzeni” vardır. Bununla berber hakimiyet yine kayıtsız şartsız Milletindir. Bu inceliği iyi anlamak gerekir. Hakimiyet sözleşmelere uyularak topluluk içinde hukuku üstün kılmadır. Bu uluslara verilmiş bir yetkidir. Uluslar bu yetkiyi kullanarak barışı sağlarlar. Ancak uluslararası ve insan hakları olarak ulusların uyması gereken ilahı hukuka uymazlarsa onlara ceza verecek bir jandarma teşkilatı yoktur. Yani insanlık tek bir örgüt halinde devlet olamaz. Böyle davranan uluslara cezalarını verecek hukuk düzeni değil savaş düzenidir. Yani bir devlet uluslararası hakemlerce verilecek bir karara uymazsa ona karşı savaşma hakkı doğar. Diğer devletlerin görevi de hakemlerin haklı gördükleri tarafa yardım etmektir. Etmezlerse ne olacak? İşte o zaman “Nuh Tufanı” gibi bir “Sosyal Tufan” olur. O nesil yok olur, yeni nesil ortaya çıkar, onlar bunlar gibi olmazlar. İşte Kur’an’ın hakimiyet felsefesi budur. Yeryüzünde 100 kadar devlet olacak. Bu devletler iç güvenliklerini hukuk düzeni içinde, dış güvenliklerini de askeri düzenle sağlayacaklardır. Kur’an’ın temel iddiası şudur: Hangi devletler şeriata uyarlarsa yani mutlak hak anlayışına sahip olurlarsa onlar askeri savunmada başarılı olurlar. Aksine şeriata aykırı hareket eden devletlere ceza verecek dünyevi bir askeri örgüt yoktur ve olmayacaktır. Ancak ilahi nizam, tabii nizam öyledir ki şeriata uymayan devletler yıkılıp giderler. Osmanlı Devleti’ni yıkamayan Avrupalılar onu şeriattan uzaklaştırmaya çalışmışlardır. Sonunda başarılı olmuşlardır. Yeni kurulan Cumhuriyeti de geliştirmemek ve ileride kolay yıkmak için onu şeriattan uzak tutmaktadırlar. Kendileri ise “insan hakları” deyip şeriatın içine girmektedirler. İşte bütün büyük dinlerin öğretisi budur. Kâinatı var eden şuurlu büyük bir güç vardır. Biz onun işçileriyiz. Uyarsak bizim ücretimizi bol bol verir, uymazsan kendi düzenini bozmaz ve bizi cezalandırır. “Besmele” Allah ile yani İnsanlıkla yapılan bir sözleşme aktidir. “Ben senin işçinim, başkasının işlerini yapmayacağım” demektir. “Fatiha” ise “Besmele”nin bu sözleşme cümlesini daha açık hâle getirmektedir. Yalnız sana işçilik yaparız ve yalnız senden ücretimizi alırız cümlesi bunu ifade etmektedir. Günde beş vakit namaz kılarız. En az iki defa Fatiha okuruz. Demek ki asgari olarak günde on defa bu sözleşmemizi yenileriz.

الم Fatiha’nın dışındaki Büyük Kur’an ise iş sözleşmesinin gereklerinin nasıl yerine getirileceğini, getirilmediği takdirde işverenin hangi cezaları uygulayacağı anlatılmaktadır. Burada işveren Allah’tır. Dünyada ise O’nun halifesi olan insandır. Allah insanı dünyada serbest bırakmıştır. Bir yere kadar kötülük de işleyebilmektedir. Ancak sonra bu dünyada kısmen, âhirette ise tamamen hesabı görülecektir. Kur’an daha çok âhiretteki hesaptan söz etmektedir. Ancak bu dünyadaki insanlık haklarından ve insan haklarından verilecek hesaptır. Hesap orada ama fiiller buradaki fiillerdir. Büyük Kur’an’a başlarken Allah, “Elif, Lâm, Miym” diye başlıyor. Sesler boğazdan çıkar, ağızda ve dudaklarda biçimlenir. “E” sesi boğazdan çıkar. Gaybı yani görünmeyeni ifade eder. Bu harf burada Allah’ı temsil etmektedir. “Lâm” ortadan çıkan harftir. Aracıları, resulleri, elçileri temsil etmektedir. “M” dudaklardan çıkan harftir. Görüneni, ümmeti, insanlığı temsil etmektedir. Kur’an’a Allah’tan elçiler (Cebrail, Muhammed, Hafız ve katipler) aracılığı ile insan topluluklarına ulaşmaktadır. Burada işaret edilen en önemli husus, Kur’an kişileri tek tek ele alarak muhatap kabul etmiyor, Topluluklar hâlinde kabul ediyor. Bundan sonraki hitapta da çoğul sığasını kullanmaktadır. İlk topluluk “beş vakit cemaatı”dır. Ondan sonra “cuma cemaatı”dır. Ondan sonra “şa’b”dır, ondan sonra “kavm”dır. Nihayet “Hac cemaatı insanlık”tır. Kişiler bu cemaat içindeki fert olarak muhataptırlar. Bu sebepledir ki Fatiha’da EGBD demeyip NGBD denmiştir. Konuşma dilinde “Elif Lâm Mim” kullanılmaz, yazı dilinde kullanılır. Bununla Kur’an’ın sadece konuşma dili ile değil de yazı dili ile indiğini ifade etmektedir. Kur’an sadece halk kitabı değil aynı zamanda bir ilim kitabıdır. Alimler onun kelimelerini tanımlayacak ve mantık dilinde açıklayacaklardır. Bu harfler bize bunu da hatırlatmaktadır. Bir toplantıya gider halkı anlayamadıkları bir kelimelerle çağırırsanız, halk ‘yeni bir şey var’ diye kulak verir. Sonra anlayacakları şeyleri anlatırsınız. Allah burada “Elif, Lâm, Mim” derken bizi uyarmış oluyor, bundan sonra söyleyeceğini söylemektedir.

ذلك ÜAvLıKa: Uzakta olanı göstermek içindir. ‘bu’, Zâke ‘şu’, Zâlike ‘o’ işaretidir. Allah burada “bu kitap” dememiş de “o kitap” demiştir. Çünkü kitaptan maksat tüm Kur’an’dır. Sadece Bakara Sûresi değildir, Sadece bu âyetler değildir. Sonra kitap toplanmadan bu âyetler henüz nâzil olmamıştır. İleride toplanıp kitap olacağı bildirilmiştir. Bu sebeple burada “o kitap” diye bahsedilmektedir. Bir de Türkçede “sen” yerine saygı ve yüceltici olarak “siz” denirse, Araplarda “bu” ve “şu” işaretleri normal kimseler için kullanırlar. Türkçede de “şu adama baksana” deyip tahkir ederiz. Ama “o adam çok büyük insandır” deriz. Bu sebeple burada “bu kitap” denmemiş de “o kitap” denmiştir.

الكتاب El-KiTAP: İçinde icap ve kabulü içeren yazı mecmuasıdır. Roman kitap değildir. Roman sahifelerdir. Hattır. Kur’an ise şeriatı içeren, insanlara emir ve nehiyleri getiren, ceza ve mükâfatı içeren bir yazıdır. Gerçekten bir kitaptır. “Kataba” demek “farz kıldı” demektir. Bununla beraber Kur’an bir kanunname değildir. Kanun dendiği zaman, dünyevi müeyyidesi olan, devletin mahkemeleri tarafından uymayanlara ceza verilen bir mevzuattır. Kur’an’ın emir ve yasaklarına uymayanlara ceza verecek bir teşkilat, bir örgüt yoktur. Kur’an’ı yorumlayan bir yetkilisi de yoktur. Kur’an’ı herkes kendisi yorumlar ve uygular, hesabını dünya ve âhirette Allah’a verir, diğer insanlara vermez. İşte Kur’an’ın diğer semavi kitaplardan farkı budur. Onları yorumlayan resmi din adamları olduğu halde Kur’an’ı yorumlayacak resmi bir dini yetkili yoktur. Kur’an’daki ceza hükümleri yöneticilere kanun koyucularına tavsiye mahiyetindedir. Yoksa mü’minlerin o cezaları uygulama yetkileri yoktur. Mesela, malını çalan bir hırsızın kolunu kesemez. Zina yapan karısına ceza veremez. Diyeti zorla tahsil edemez. Bu hükümler devletin mevzuatını oluşturmaya yetkili olan kimselerin uymaları gereken ve uymadıkları zaman da kazai hiç bir yaptırımı olmayan hükümlerdir. Bu hükümlere uymayan yetkililer Allah’a hesap verirler. Diğer insanlara değil. “El-KİTAP” marifedir. Yani Kur’an kastedilmektedir. Bunda herhangi bir tereddüt yoktur. Kur’an’dan farkı, yazılı olanı ifade etmesidir. Hazreti Osman zamanında toplanan Kur’an kastedilmektedir. Çünkü artık Kur’an olarak mahut olan odur. Burada Hz. Peygamber’in Kur’an’ından farklılık olsa yine bu Kur’an esas alınacaktır. Çünkü orada işaret edilen kitap odur. Hz. Peygamber zamanında sahifeler vardır. Kıraat vardır, ama kitap yoktur. Kur’an Kitap haline Hazreti Osman zamanında gelmiştir. Kur’an buna işaret ederek “aleyna cem’ahu” demektedir. Yani elimizde bulunan Kur’an Kitabı, Hz. Muhammed’in Kur’an Kitabı değil, “Allah’ın Kur’an Kitabı”dır. Allah Muhammed’den yücedir. Harfi tarifle belirlenen bir kitap üzerinde değişme yapılamaz. Bundan sonra diyelim ki Hazreti Muhammed’in kendi zamanında yazılmış bir kitap bulduk ve yeniden Kur’an Kitabını oluşturduk. O buradaki harfi tarifle belirlenen kitap olamaz. Çünkü bu harfi tarif bu kitaptaki Kur’an’ı tanımlamaktadır. Batılılar Müslümanlar arasına fitne sokmak için bu tür iddialar ileri sürüp neşriyat yapmaktadırlar. Oysa bunun usûl bakımından hiçbir etkisi yoktur. İcma ancak icma ile bozulabilir. Bin yıllık icma ancak yeni bin yıllık icma ile kalkar. Bugün böyle bir icma olmadığına göre bizim için hiçbir kıymeti olmaz. Yani diyelim ki bugünkü müsbet ilimlerle başka bir Kur’an üzerinde tüm İslâm âlimleri ittifak ettiler. Sahâbelerin ittifakını değiştirme caiz olmadığı için bir şey ifade etmez. Bunlar sahâbe olmasalardı bile bin yıllık bir icma daha önce ihtilâf olmamışsa ancak bugün icma oluşursa bin yıl sonra ona geçilebilir. Görülüyor ki batılıların gayretleri tamamen boşunadır.

لا ريب فيه LA REYBA FIH: Reyb alacalık demektir, bulanıklık demektir, bulanık su demektir. Şeffaf olmadığı için içinde neyin olup olmadığını bilememektir. Karışıklık demektir.

Kur’an’ın en önemli özellikleri şöyle sıralanabilir:

)           Kur’an’ın kendi içinde bir mantıki çelişki yoktur.

)            Kur’an’ın içinde müsbet ilme aykırı herhangi bir hüküm yoktur.

)             Kur’an’ın içinde Kur’an’dan olmayan bir şey yer almamaktadır, eksik kalmış bir şey de yoktur.

)        Kur!an’ın kendisini ve hükümlerini değiştirecek herhangi bir güç mevcut değildir. Onu Allah indirmiştir ve Allah korumaktadır.

لا LA: Nefyi cins içinde asla yoktur. Bir tane de yoktur denmiştir. İşte Kur’an ortadadır. Varsa bir çelişkiyi göstersinler. Biz onu açıklayacağız. İlhan Arsel’e cevap verdik. Ses seda var mı? “İçinde” deyince de içindeki herhangi bir yerinde demek olur. “Rayb” deyince de çelişki, ilme aykırı, eksik fazla, 1400 yıllık geçmişindeki nüshaları ile bugünkü nüshalar arasında bir fark varsa göstersinler. Gösteremezler. Öyleyse “bu kitap” değerlendirilmelidir. Değerlendirmeyenler hesabı kendileri verirler.

هدى HuDan: Kur’an yol göstericidir. Kılavuzdur. Hâdi, kılavuz demektir. Yol gösterici kendisi yol yapmaz, mevcut olan yolu gösterir. Kur’an da kendisi şeriatı koymaz. Şeriat zaten “sünnetullah” olarak “tabii kanunlar” olarak vardır. Sadece yol gösterir. Hidayettir. Hâdi de değildir. Çünkü Kur’an’dan yaralanmak için onu kendin tetkik edip öğrenmen gerekmektedir. Hâdi ise kendisi “gel göstereyim” der. Kur’an’ın resmi temsilcisi yoktur. İsteyen ondan yaralanır. Bir harita gibidir. Haritayı okursan doğru yolu bulursun. Kur’an’ı okursan sen de gideceğin yolu bulursun. Burada “el Huda” dememiş de “Huden” denmiştir. Yani yalnız hidayet olan Kur’an değildir. Tevrat ve İncil de hidayet olduğu gibi müsbet ilim de hidayettir. Bu sebeple nekire gelmiştir. Hidayet kelimesi ilk mânâyı içerir. Yol göstermek veya yola götürmek. Tüm insanlara gösterir. Kabul edenleri ise doğru yola götürür. Hâle göre her iki mânâ da doğrudur. Bütün insanlığa yol göstermesi için onlara Kur’an’ın ulaştırılması gerekir. Buna göre de tüm Müslümanlara verilmiş görevdir. Namaz kılmak nasıl farz ise; Kur’an’ı tüm insanlığa ulaştırmak da o kadar farzdır. Bunu yapabilmemiz için;

)             Ahşap Evler ve Satış Merkezleri zinciri işletmelerini tüm dünyaya yaygınlaştırmamız gerekir. Böylece bizimle alışveriş yapanlara Kur’an’ı anlatmış oluruz. Bizden iş isteyen herkese iş vermeliyiz, böylece o kimse işyerimizde Kur’an’ı öğrenmiş olur. İnanıp inanmamak ona aittir. Ama Kur’an’ı her vesile ile tüm insanlara öğretmek bizim vazifemizdir.

)              Bizim işyerlerinde çalışan kimseler, Kur’an’a inansın veya inanmasın Kur’an’ı bilmelerine göre onlara ücret takdir edeceğiz. Bunlar maddi çıkar sebebiyle Kur’an’ı öğrenecekler. Tabi ki bilmek yeterli değildir. İnanmak da gerekir. Çünkü şeytan her şeyi biliyor, ama inanmıyor. Biz inanç üzerinde baskı yapmayacağız. Sadece bilgi üzerinde farklılık yapacağız.

)             Kur’an’ı bizim anladığımız şekliyle değil ilmin anladığı şekliyle yorum yapacağız. Bunun için ilim adamlarını içtihatlarında serbest bırakacağız. İcma olanları tesbit edeceğiz. Ateistler dahil herkesin görüşleri ve anlayışları o araştırmalarda yer alacaktır.

)        Nihayet devamlı şekilde oluşan ve gelişen İslâm anlayışını her türlü ulaşım anlayışları ve araçları ile tüm insanlığa ulaştıracağız. Bu bizim görevimizdir. Allah’ın bize emridir.

للمتقين  LılMutTaQIyna: İttika edenlere hidâyettir. Yeni bir insanla tanıştığınız zaman onun hakkında peşin fikirleriniz olur. “Bu adam iyi adamdır” dersiniz, ona göre onunla işe devam edersiniz. Beğenirsiniz, dost olursunuz, ama sonra bin pişman olursunuz. Yahut adam hakkında kötü fikirler vardır. Ona karşı menfi davranır, kısmetinizi tepersiniz. Ne yapmanız gerekir? Herhangi bir kimse ile herhangi bir konuda bir iş üzerinde konuşmaya başladığınız zaman onun hakkındaki tüm eski peşin fikirlerinizi atacaksınız. Siz yanılmış olabilirsiniz. Yahut o değişmiş olabilir. Yahut bu konuda yararlı veya zararlı olabilir. Kişinin iyi veya kötü olması değil de, işin iyi veya kötü yapılması üzerinde durulmalıdır. Bu kural herhangi bir kitap okurken de öyle olmalıdır. Kitap içindekileri öğrenip uygulama şeklinde teslimiyetçi bir şekilde okunmamalıdır. Çünkü içinde çok kötü şeyler olabilir. İçindekileri reddetmek, ona karşı çıkmak, her şeyi tenkit etmek için de okunmamalıdır. Kitap onlardan yararlanmak maksadı ile okunmalıdır. Şöyle ki, “içinde iyi şeyler varsa onları alıp uygulayın” diyeceksiniz. Zararlı şeyler varsa ondan nasıl korunacağınızı tesbit etmek için okunmalıdır. “İttika”nın aslı “ıvtıka”dır. Vakı, kulübe demektir. Yollarda, dağlarda çobanların yağmurdan veya canavardan korunmaları için yapılmış taştan kulübelere verilen addır. İttika demek, oraya girip sığınmak, korunmak demektir. İnsan yaratıldığı kâinat içinde fırtınalarla, canavarlarla karşılaşmaktadır. Bunlardan korunması için kendisine sığınacak kulübe aramalıdır. İşte bunu aramaya koyulmak “ittika”dır. Bu kulübeler de “insanlar ve kitaplar”dır. Her insan koruyucu olamayacağı gibi her kitap da koruyucu olamaz. İttika eden kimse karşılaştığı tüm insanlarla sohbet eder ve kendisini koruyacak arkadaş arar. Bulabildiği kitapları okur ve bunların içinden kendisini koruyacak yollar bulur ve bunu uygular. Ne var ki bu tek başına yapılacak iş değildir. Onun için birleşip cemaat olurlar ve arayışı birden (birlikte) sürdürürler. Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti mevzuatında bu  birleşme, kooperatif, vakıf, şirket, sendika, parti gibi kuruluşlardır. Hedefimiz araştırma yaparak kendimizi koruyacak yolları bulmak olmalıdır. İşte biz Akevler İstanbul Konut Yapı ve Akevler İstanöul Tüketim Kooperatiflerini bu amaçla kurduk. Şimdi iş bölümü yapacağız. Her birimiz bize yol gösterecek insanlarla temas kurarak doğru yolu öğrenmemiz gerekir. Bilhassa zıt görüş ve düşüncelere çok önem vermeliyiz. Sonra bir program yaparak değişik kitapları okumamız gerekir. İşte bu arada insanlığa binlerce yıldır yol gösteren Tevrat’ı ve İncil’i de tetkik etmeliyiz. Budizmi de tekik etmeliyiz. Marksizmi bilmeliyiz. Bunları tetkik ederken peşin hükümlü olmamalıyız. Söyleyene değil söylenene bakmalıyız. Yapana değil, yapılana bakmalıyız. Buna karar vermiş olan topluluklaraMuttakı” denmektedir. Buradaki “lam” cins lamıdır. Yani bu özellikleri taşıyan topluluklara yol göstericidir. Peşin hükümlü olmayanlara yol göstericidir. Bu sebepledir ki “hudan lil mü’minine zâlıkel kitabe” denmemiş de “huden lil müttakıyn” denmiştir. ElMutTAqIyn’a Harfi tarifle getirilmiştir. Buradaki tarif cins içindir. Tek başına ittika mümkün değildir. Ancak birlikte dayanışma içinde ittika yapılabilir. İnsan topluluk içinde yaşayacak şekilde yaratılmıştır. Tek başına hiçbir iş yapamaz. Bununla beraber insan kişiliğini topluluk içinde korumaktadır. Kendi isteği ile topluluğu oluşturabilmektedir. Topluluğunu değiştirebilmektedir. Oysa diğer canlılar hangi topluluk içinde ise orada kalmak zorundadırlar. Cemi müzekkeri sâlim olarak bunun için kullanılmaktadır. İttika edebilmemiz yani doğru yolu bulmamız ve kendimizi koruyabilmemiz için kendi irademizle topluluğu oluşturmamız gerekmektedir. İşte anayasalar da bu topluluğu kurma haklarını hak olarak kabul etmektedirler. Kooperatifler, şirketler, cemiyetler, vakıflar oluşturma hakkı tanınmıştır. Partiler, sendikalar kurulmaktadır. Dünyada dini cemaatler ve ilmi ekoller oluşturmak serbesttir. Türkiye hâlâ tek partili dönemin baskıcı  sistemi içinde dini cemaatlerle ilmi ekollerin oluşmasına izin vermemektedir. Ancak halk diğer tüzel kişilik statüleri içinde bu örgütlenmeyi de yapmaktadır. Hukuken düzenlenmediği için bazı sorunlar çıkmaktadır. Biz bu amaçla İzmir’de Akevler Kredi ve Yardımlaşma Kooperatifi’ni 1967’lerde kurduk. Çalışmalarımızdan siyasi partiler yararlandılar. Şimdi de İstanbul’da “Akevler Konut Yapı Kooperatifi ile Akevler Tüketim Kooperatifi”ni kurmuş bulunuyoruz. Gayemiz, Türkiye Cumhuriyeti mevzuatını öğrenip o mevzuatın içinde Kur’an’ı ve diğer kitapları tetkik ederek kendimize barış içinde yaşama koşullarını hazırlamaktır. Bunu daha önce “Herkese İş ve Herkese Aş formülü” ile ifade ettik (65. Seminer). Bu tür teşkilatlanmaya gidenler muttakilerdir. Baştan benimsedikleri bir sistemi; kapitalizmi, sosyalizmi, Budizmi veya İslâmiyet’i öğrenip uygulamak ittika değildir. Hak ne ise doğru ne ise onu benimsemeliyiz. İslâmiyet doğru söylüyorsa, onu Marksizm doğru söylüyorsa onu, kapitalizm doğru ise onu benimsemeliyiz. İçinde yaşadığımız toplulukta fitne olmaması için önce câri mevzuata uymalıyız. Ama o mevzuatta yanlışlık varsa ittika ilkesi içinde onu düzeltmeye çalışmalıyız. Bu düzeltme tek başına yapılamaz. Mutlaka mevzuatın müsade ettiği teşkilat içinde legal yoldan bunları yapmalıyız. Mevzuatı değiştirme siyasetidir. Ancak siyasilere bunları anlatma diğer sivil kuruluşların işidir. Kooperatif kendisi siyaset yapmayacak, ancak siyasilere yardımcı olacaktır. Bilgi hazırlayıp verecektir.

“Türkiye Cumhuriyeti yanlıştır, gavurlardan alınmıştır” demek nasıl yanlışsa; “Türkiye Cumhuriyeti mevzuatında hata yoktur veya günü geçmiş olanlar yoktur” demek de o kadar hatalıdır. Bunların hiçbirisi ittika içinde değildir. Bakınız Türkçede ittikanın karşılığı yoktur. Ama irtica ve yobazlık, peşin fikirlilik menfilerinin bir sürü adları vardır. Oysa Kur’an menfileri sayarak değil, müsbeti göstererek işe başlar. Bugün muhalefet hep yapılanlara karşı çıkarak muhalefet yaptığını sanır. Muhalif çözümler üretip önermelidir. İşte “hakkı tavsiye” budur. “İttika” da budur.

Kur’an insanları ikiye ayırıyor:

Bir kısmına “fecere” diyor, diğerine “ehl-i takva” diyor. Fecere iki grupta toplanır: a) Bunlardan bir kısmı Kur’an’ı kabul eder; ama maksat Kur’an’da gerçekleri aramak değil, kendi işine gelenleri alıp onu silah olarak kullanmaktır. Onlar Kur’an’ın mânâlarını tahrib ederler. Allah bunlara nasıl tahrib edeceklerini de ilham eder. b) Bir kısmı ise Kur’an’ı reddeder, onda yanlışlıklar arar ve mânâları tahrif ederek Kur’an’a muhalif olur. Kur’an onların küfür ve nifaklarını artırır. Bu yönde Kur’an okuyanların sadece küfür ve nifaklarını artırır. Onlara da onu ilham eder. “Ehl-i takva” ise hakkı arayanlardır. Kur’an haksa onu kabul edecektir. Kur’an bâtılsa onu görecektir. Onun peşin olarak bir fikri yoktur. O kendi icad ettiği hakka hak deyip ona inanmaz, o gerçek hakka inanır ve onu arar. Bulduğu kadar da onun peşinden gider.İşte Allah “ehl-i takva”ya da Kur’an’ın doğru mânâsını ilham eder. Hazreti Peygamber’den sonra lafzi vahiy gelmemektedir. Ama kıyamete kadar “mânâ vahyi” devam edecektir. Bu vahiy de takva ehline Allah’ın yaptığı ilhamla gelmektedir. Ne var ki insan takvasından emin olmadığı için içtihadından da emin olamaz. Daima hata etme ihtimali içindedir. Buna karşılık eğer topluluğa bir şey ilham edilmişse yani herkes aynı şeyi düşünüyorsa o ilhamda hata yoktur. Çünkü bir topluluğun tamamı fecere olamaz. İşte Hazreti Peygamber’den sonra icma yoluyla vahiy devam etmektedir. Nitekim “Kur’an’ın cem’i” böyledir.

Kendisini koruyacak yol arayanların takip ettikleri iki yol vardır:

a) Bunlardan biri geçmişte uygulanmak suretiyle başarıya ulaşmış yollardır. İbrahim, Musa, İsa, Muhammed ve Buda gibi din adamları insanlara yol göstermişlerdir. Onlar da peygamberlerin gösterdiği yollardan giderek saadete ermişlerdir. Müntesipleri hâlâ devam etmektedir. Bu peygamberler insanları inandırmışlar ve hâlâ da onlara inanıyorlar. Siz bir gemide olsanız, pusulanız olmazsa veya olsa bile haritayı okumayı bilmiyorsanız, içinizde doğru yönü gösteren birsini kabul ederseniz ve onun yönünden gidersiniz. Çünkü başka çaren yoktur. O yoldan gittikten sonra hedefine varırsanız, onun gösterdiği yönün doğru yön olduğu artık sabit olmuş olur. Peygamberler de halka yol gösterdiler. Onlar da kabul etti ve binlerce yıldır insanlar mesut oldu. O halde biz de onların yolundan gidebiliriz. Çünkü uygulanmış ve yararlı olduğu ortaya çıkmıştır. Kur’an bu âyetlerde o yolu önermektedir. Kur’an’a da bu yolla inanmak caizdir. Bindörtyüz yıllık uygulama onun doğruluğunu bize kanıtlamaktadır. Bütün dünyaya etkisi ve insanlığın etkisi ile bu seviyeye çıktığı düşünülürse, Kur’an üzerinde değer bir kitap olacaktır. Amerikalı ilim adamı Mıhael H. Hart tarafından yazılan “EN ETKİN 100 İNSAN” arasında birinci olarak Hz. Muahmmed’i seçmiştir. Bu seçimde en büyük rolü Kur’an’a yüklemiştir. Kur’an’ın bu bakımdan da okunması gereken bir kitap olduğu anlaşılıyor.

b) Kur’anmuttakiler”den ikinci grubu ise ilim yoluyla hakkı arayanları bildirmiştir. Kur’an bunlara da hidayettir, diyor. Bunları önce saymış, diğerlerini sonra saymıştır. “Ellezine” kelimesini iade etmekle bunların ayrı ayrı gruplar olduğunu bildirmiştir. Aralarına ile bağlamakla da aynı grup olmadığını bildirmiştir. Yani Kur’an’a iki yolla yaklaşılabilir: 1. Biri, geçmiş peygamberlerin uygulaması ile elde edilen başarıların bugün yeniden değerlendirme yoludur. 2. Diğeri de, tamamen müsbet ilim ile (tarihi gelişmelere bakmaksızın) doğrudan doğruya ilim yoluyla değerlendirmedir. Kur’an bunları birinci saymış, bu yolu tercih etmiştir. Ne var ki hangi yoldan işe başlayacak olursak olalım, sonunda her ikisi de aynı yere çıkacaktır. Çünkü Kur’ân bize ilim yolunu gösterecektir. O zaman vahiyden ilme gitmiş oluruz. Çünkü bize vahyin doğruluğunu gösterecektir, o zaman da ilimden vahye gitmiş olacağız. Her iki yol da makbuldür. Çünkü “Va” harfiyle atıf vardır. Ancak tercih edilen yol müsbet ilim yoludur. “İlim yoluyla Kur’ân’ı anlamak isteyenlere yol göstericidir” deyip bu ilim yolunun ne olduğunu da açıklamaktadır. Çünkü ilim bir şeyin nasıl yapılacağını belirler. Neyin yapılacağını iman belirler. Hakiki iman etmek ve sonra hakkın ne olduğunu öğrenmek için “müsbet ilim”den yararlanmak Kur’ân’ın göstereceği yoldur. Kendi putlarını hak yapıp sonra Kur’ân’ı ona göre tahrif etmek “ittika” değildir. Okumaya tamamen peşin fikirlerden uzak bir şekilde başlamamız gerekmektedir. Bunu saptayacak üç esas konmuştur:

1. Geleceğini güvenceye almak. Şimdi bu anda yaşadığımız ve gördüğümüz şehadettir. Bu an geçmişte yapılanların sonucu yaşanmaktadır. Daha önce hazırladığımız yemeği şimdi yiyoruz. Şimdi ise geleceğimiz için çalışıyoruz. O halde, birinci usûlümüz geleceği güvenceye almaktır. Acili değil âcili isteme. Muttaki olanlar bunlardır. Geçici zevklerinin tatmini peşinde koşanlar muttaki değildir. Burada Allah’a veya âhirete değil de gaybe iman esas alınmıştır. Gayb kuyunun görünmez dibidir. Vardır. Biliyoruz ama görünmüyor. Buğdayı toprağa attığımız zaman buğday çürümektedir. Ama onun sonbaharda binlerce buğday getireceğini biliyoruz. Bu bilgimize inanıyor ve buğdayı toprağa atıyoruz. İşte Kur’ân’ın bizden istediği, geleceğimizi güvene bağlama hedefi ile hareket edeceğiz. Bunun pek çok mânâsı vardır: Üretim için yatırımgaybe iman”dır. Evlenip çocuk yapmagaybe iman”dır. Sevap işleyip ahirette cenneti beklemegaybe iman”dır. Suç işlediğinizde cehennemden korkma “gaybe iman”dır. Hata devlet içinde ceza almaktan korkmak da “gaybe iman”dır. Yalnız kendi neslimiz değil de insanlığın geleceğini düşünmek gaybe imandır. Bizim asıl konumuz budur. Bir proje” yaparsınız. Proje o zamana kadar elde edilen bütün bilgilere uygundur. Büyük bir sonuç beklersiniz. Anlattığınız kimseler sizin tüm ilmi çözümlerinize itiraz edemezler. Ama onlar gaybe inanmadıkları için hemen “bunun bir örneği var mıdır?” derler. İşe katılmaz, muhalefet ederler. Katılanlar olur yani gaybe inananlar olur. Size katılırlar. Başarısızlık olabilir. İçlerinde “reyb olanlar” ayrılıp giderler. Ama gaybe inanmış kimseler “başarısızlığın sebebi işimizin yanlışlığından değil bizim işi yanlış bilişimizden” doğduğuna inanırlar. Başarısızlığın sebebini kendi bilgisizliklerinde arar ve denemeye devam ederler. Sonunda başarıya ulaşılır. “Gerçekten iman edenler” ile “iman etmiş görünenler”in arası açılsın diye Allah böyle imtihan eder. “Ahşap Ev”i kolay yapamadık. “Market”i kolay açamadık. Bu bizi üzmemeli, aksine sevindirmelidir. Allah bizi imtihan ediyor. Bizde azim görürse daha büyük mevkilere getirecek demektir. İstanbul Ahşap Evi desteklemekle bu imtihanını başarılı olarak vermektedir. Bu bizi sevindirmekte ve geleceğimize güven içinde bakmamıza sebep olmaktadır. Hiçbir şeyi biz yapmayacağız. Hep O yapacaktır.

2. Muttaki olmak için Kur’ân’ın girişinde koşulan ikinci şart ise “salâtı ikame etmek”tir. Salât “namaz”dır. Ancak “namazı kılarlar” demiyor, “Yusallune” demiyor; “Salâtı kaldırırlar” diyor. Çünkü “salâtbir müessesedir. Basit bir hareket değildir. “Salât” demek, gaybe inananların vakitlerindan bir kısmını gelecekleri için ayırmalarıdır. Günlük maişetlerini sağlamak için aileleri içinde yaşamak için vakitlerini oralarda harcıyorlar. Ama Allah; “Kur’ân’dan yararlanmak istiyorsanız, onun hidayetinden istifade etmek istiyorsanız, vakitlerinizden bir kısmını cemaate ayırın” diyor. İşte “Haftada Bir Gün” bu maksatla burada toplanıyoruz. Ne var ki “hanımlarımız ve çocuklarımız” bu toplantılarımıza katılmıyorlar. Demek ki daha bu hizmeti yerine getirmeye başlayamadık. Bu toplantılara hanımlar katılmayınca, çocuklar katılmayınca, bu toplantıların geleceği yoktur demektir. Siz ailenizden kopacaksınız. Çocuklarınızdan kopacaksınız. Elde ettiğiniz birikim de kaybolup gidecektir. Bunu başarmamızın biricik yolu “sistemleşme”dir. İzmir Akevler’de bunu tamamen başaramadık. Bu da kadınlarımızın henüz sosyal hayatta yerlerini almamış olmalarından ileri gelmektedir. Bizim hedefimiz; bu cemaate çocuklarımızı ve kadınlarımızı getirmek ve haftalık toplantıları günlük toplantılara dönüştürebilmektir. Ben sizlere gelecekte neler olacağını haber veriyorum. Bu oluşta yerimizi almak istiyorsak Kur’ân’ın istediği şekilde “Namaz Müessesesi”ni yeniden diriltmemiz gerekir. Şimdiki ibadetler fonksiyonlarını ve mânâlarını yitirmiş durumda. İtici güç olmak yerine frenleyici güç oluyor. Onun için halkın çoğu namaz kılamıyor.

3.Muttaki olma”nın diğer bir şartı da insanların gelirlerinden veya servetlerinden bir şeyler ayırıp bu topluluğun oluşması için harcamalarıdır. Biz deneylerimizi bu sayede yapıyoruz. Henüz üretim safhasına geçip ortaklarımıza camiamız içinde iş verme imkanını bulmuş değiliz. İşte hedefimiz bu olmalıdır. Bir işyerini kuracağız. Biz küçük imkânlarla onu destekleyeceğiz. O kazançlı hâle gelip artık bize payımızı vermeye başladığı zaman biz desteğimizi başka işletmeye çevireceğiz. Böylece zamanla hepimiz o “ittika çemberi” içine gireceğiz. Vergi kaçırmayan, rüşvet vermeyen, hile yapmayan, yalan söylemeyen “Kazançlı İşletmeler Zinciri” bizi iş bakımından ittika içine sokacaktır. Bugün haram yemeyen kimse yoktur. Herkes yalan söylüyor, sözünde duramıyor, rüşvet veriyor, vergi kaçırıyor. Eğer bunları yapmazsa zarar edip iflas ediyor. Biz öyle işyerleri kurmalıyız ki; hem bu haram işleri yapmayacak, hem de kârlı iş yapmış olacaktır. Bu nasıl başarılacak? Bu gaybe iman ile başarılacaktır. Hakka iman ile başarılacaktır. O işleri yapanlar butlan içinde değil midirler? Evet, Kur’ân, ehl-i hakkın galip geleceğini söylüyor. “Hakk geldi bâtıl gitti” diyor. İşte Hakka inanıyorsak muttakiyiz. Muttaki isek galibiz. “KUR’ÂN MATEMATİĞİ” demek, haramı karıştırmadan helâl kazanç yolunu keşfetmektir. Bu da ancak “müsbet ilim” ile mümkündür. Müsbet ilim de ancak MATEMATİK ile anlaşılır. “KUR’ÂN MATEMATİĞİ” deyince; ittikanın yolunu açmak, Kur’ân’ın anlaşılıp uygulanması mekanizmasını geliştirmek demektir. Bu da içtihat ve icmalar ile olacaktır. İçtihat ve icma ilâhi ilhamlarla gerçekleşecektir. Ancak Kur’ân alıcı televizyon veya radyosudur. Matematikte ayar düğmesidir, antendir.

Bir misal verelim: Bir kimse bir bakkal açtı ve 10000 dolar sermaye koydu. Bu 3 milyar TL etmektedir. Bunu Türk Lirasına çevirdi ve sene içinde % 100 kâr etti. 6 milyar oldu. Kârın yarısını geçinmesi için çekti. 4.5 milyar kaldı. Bir kısmını da vergi olarak ödedi. 3 milyarı kaldı. Bu da beş bin dolar etmektedir. Demek bir sene içinde % 10 zarar etmiştir. Yani % 100 kazanmış gibi görünen kişi % 100 zarar etmiştir. Halbuki; Kur’ân’ın emrine uyalım ve “konsinye mal” satalım. Enflasyon etki etmektedir. Kişi kendi sermayesini kullanmamaktadır. Satıştan % de almaktadır. Bunun yarısını devlete verip diğer yarısı ile geçiniyor. Yıl sonunu zararsız kapatıyor. “KUR’ÂN MATEMATİĞİ”ni okursak, Allah’ın koyduğu hükümlerin nasıl kazançlı olduğunu kolayca görürüz.

***                             ***                             ***

الم Kur’an özetiYedi Besmele ve `Büyük Kur’an olarak ayrılmaktadır. Fatiha’da  insanlar iki gruba ayırmakta, birinci grupta olanlar doğru yolda olanlar ile doğru yoldan ayrılanlar ve doğru yoldan ayrılanlar gazaba uğrayanlar ve dalalette olanlar. Büyük Kur’an en uzun sûre ile başlıyor ve sûrenin başında Fatiha’da belirtilen insanların tasnifi konusuna devam ediyor. Doğru yolda olanları ilk âyetlerde anlatıyor. Sonra iki âyette gazaba uğrayanları, sonra da dalâlette olanları daha fazla âyetlerle anlatıyor. Bu sûre de üç harf ile başlıyor. Kur’an konuşma diliyle inmiştir. İçtihat ve icmalarla mantık diline dönüştürülmektedir. Bu suretle her çağa ve kavme, hatta kişiye uygulanır olmaktadır. Kur’an’ın bu özelliği harflerle başlanmış olmasıyla ifade edilmektedir. Kur’an’ın yalnız halk dili olarak değil, aynı zamanda ilim dili olarak ele alınması gerektiğine işaret edilmektedir. Tanınan ama mânâsı bilinmeyen harflerle okuyanların ve dinleyenlerin dikkati çekilmektedir. Elif harfinde ses hançereden ve derinden çıkar. Bâtın âlemi ifade eder. Allah’tan Resul aracılığı ile ümmetlere (âlemlere) hitap olduğuna işarettir. L ortadan, M dudaktan yani zâhirden çıkar.

ذلك  Zâlike işaret sıfatıdır. ‘O’ demektir. ‘Zâ’ bu, ‘Zâke’ şu, ‘Zâlike’ o yani uzak ve gaip olanı belirler. Burada “bu” denmeyip “o” denmiş olması, bu âyet nâzil olurken Kur’an’ın henüz kitap hâlinde olmayışı, kitap olarak ancak peygamberin ölümünden sonra gelmiş olması sebebiyle “o kitap” denmektedir. Diğer taraftan yalnız bu sûreyi değil tüm Kur’an’ı içermektedir. Dolayısıyla kısmi gayb külli gayb mahiyetindedir. Ayrıca Kur’an’ı yüceltmek için de ‘O’ zamiri kullanılmıştır.

الكتاب  el-Kitap hükümleri ihtiva eden yazılı metinlerdir. Bununla beraber sahifeler hâline getirilip ciltlenen “mushaf” olan metindir. Bu sûre nâzil olduğu zaman Kur’an henüz böyle kitap olmamıştı. Arabistan’da o zaman kâğıt yoktu. Deri üzerinde yazılır kitap hâline getirilirdi. Kataba da derinin deriye dikilmesidir. Başındaki harf-i tarif Kur’an’ı belirtmek için getirilmiştir. Yani bize; “şimdi elinizde bulunan o kitap, yani Allah’tan münzel olan sahâbilerin topladığı kitap” demektedir. Burada işaret edilen elinizdeki yazılı mushaf değil, Peygambere münzel ve sahâbilerce toplanan, kurralarca okunan “o kitap”. İşte bu sebeple “o işareti” ile işaret etmiştir. ELM mübteda bu kitap haber olabilir. “ELM”den ayrı bu kitap mübteda, bundan sonra gelenler haber olabilir. “Zâlike” mübteda, “el-Kitab” ve bundan sonrakiler haber olabilir. Bundan sonrakiler hâl olabilir. Biz “ELM”i tek başına cümleyi, “Zalike’l-kitab”ı mübteda, bundan sonrakileri haber olarak alıyoruz.

لا ريب فيه  İçinde rayb yoktur. “” cinsi nefy içindir. “İçinde asla karışıklık, bulanıklık yoktur” denmiştir. Bu karışıklık, bulanıklık dört şekilde olabilir. Aralarında çelişki olabilir. İlme aykırı ifadeler bulunabilir. İçine başka şeyler karışabilir veya eksik olabilir. İhtiva ettiği hükümler zararlı ve fesat evrici olabilir. “Fîhi” demekle içinin tamamında demek olur. Çünkü müsbette cüzlerden her hangi biri kastedilmiş olur. Menfiden tümünü içine alır.

هدى  Hidâyettir, yol göstericidir yahut yola götürendir. Bütün insanlara yol gösterir. Mü’minleri de yola götürür demektir. Kitap kimsenin kolundan tutup doğru yola götürmez. Yol gösterir. Gelen olursa doğru yola götürür. Fatiha’da; “Bize doğru yolu hidâyet et” diye dua ettikten sonra Allah Büyük Kur’an’ı göndermekle o duayı kabul etmiş oluyor. Dinde zorlama olmaması esası içinde Kur’an sadece hidâyettir. İçinde ceza hükümleri tavsiye mahiyetindedir. “Siz eğer bir düzen kuracak olursanız, devlet kurarsanız, böyle hükümleri ihtiva eden düzen kurun” şeklindeki tavsiyedir. Yoksa Allah Kur’an’ı zorla uygulamak için ordular teşkil etmemiştir. Mü’minleri de böyle bir şey yapmaya ne yetkili ne de görevli yapmıştır. 

 للمتقين Muttakilere hidâyettir. MuttakiIvtika” kelimesinden gelmektedir. Korunmak isteyene  hidâyettir. İnsanların bir kısmı vardır ki kendilerini kapıp koyvermiştir. Ne kendisini ne başkasını düşünmez. Bunlar dalâlette olanlardır. Bir kısmı ise kendileri bir yol tutturmuşlardır. Kurtuluşu aramaya gerek görmüyorlar. “Biz zaten kurtulmuşuz” diyorlar. Kendilerinin hatada, dalâlette olduğuna ihtimal vermiyorlar. Bunlara yol göstermez. Çünkü bunlar peşin hükümlüdürler. Onlar Kur’an’dan bir şey öğrenme yerine Kur’an’da kendilerine dayanak ararlar. Kur’an bunlara yol göstermez. Bunlara hidâyet etmez. Kur’an’a emretmek yerine, Kur’an’dan varsa doğru yolu öğrenmek için okurlar. Peşin hükümlü olmadan Kur’an doğru şeyler gösterecekse almak, yanlış şeyler gösterecekse onu da atmak amacıyla okuyacaklara yol gösterir. Yani Kur’an’ı baştan “bu doğru kitaptır, ben ona uyayım” demek de yanlıştır. “Kur’an yanlıştır, ben onu reddedeyim” de yanlıştır. Hakkı arayanlara Kur’an yol gösterir. Hakkı baştan bulduğunu zannedip aramaktan vazgeçmiş olanlara Kur’an yol göstermez. İnsan hiçbir zaman tamamen dalâlette olmaz. Hiçbir zaman da hakka varmış olmaz. İsteyen daima hakka yaklaşır. Daha çok yaklaşır. Ama her zaman hatası olur. İşte “muttaki” odur ki daima hata içinde olabilir. İşte onlara yol gösterir. “Hakkı buldum” diyene değil; hakka daha çok yaklaşmaya çalışana yol gösteriyor. Bütün sözlere kulak verip en iyisine uyana yol gösterir. Zorlamaz. Kur’an’a uymayanların sorumlulukları vardır. Ancak bu sorumluluk diğer insanlara karşı değil Allah’a karşıdır...

 

Yazan ve Anlatan: SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yayına Hazırlayan: REŞAT NURİ EROL

 






Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3474 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2667 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2638 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 2159 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2536 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2554 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2285 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 2176 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 2184 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2597 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2485 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1993 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2347 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2296 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2434 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2440 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 2268 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2443 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2404 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2626 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2448 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 3051 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2681 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2994 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2677 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2756 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2960 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 3150 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 3036 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3435 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5494 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3558 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 3084 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3872 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3722 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3427 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3880 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3843 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 4120 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4631 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 3023 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 3122 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3979 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3854 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2862 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2952 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3963 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 7735 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5620 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 4183 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3584 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3721 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4740 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 4460 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4753 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4675 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4828 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4556 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3405 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4486 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3630 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 5184 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3861 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 5157 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 5019 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4943 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3545 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3489 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3697 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 5158 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 4215 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 5431 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 4098 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 5279 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4426 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4438 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4578 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4776 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 5323 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 4122 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 5269 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4533 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3855 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4391 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4600 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 4127 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 4106 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 4092 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4546 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5660 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9833 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1039
Nur Suresi Tefsiri 32-34. Ayetler
23.11.2019 4654 Okunma
1 Yorum 24.11.2019 08:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1038
Nur Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
16.11.2019 3709 Okunma
1 Yorum 19.11.2019 12:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1037
Nur Suresi Tefsiri 27-29. Ayetler
9.11.2019 3855 Okunma
1 Yorum 10.11.2019 05:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1036
Nur Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
2.11.2019 3358 Okunma
1 Yorum 03.11.2019 07:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1035
Nur Suresi Tefsiri 19-22. Ayetler
26.10.2019 3388 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1034
Nur Suresi Tefsiri 12-18. Ayetler
19.10.2019 3753 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5712 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1032
Nur Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
5.10.2019 4248 Okunma
1 Yorum 06.10.2019 23:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1031
Müminun Suresi Tefsiri 111-118. Ayetler
28.09.2019 3453 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:50


© 2025 - Akevler