KUR’AN MATEMATİĞİ 08 ARALIK 2000
89. SEMİNER NOTLARI clubs.yahoo.com/clubs/adilduzen
www.adilduzen.8m.com
C Â R İ Y Â T
بسم الله الرحمن الرحيم
فالجاريات يسرا
ZÂRİYÂT SÛRESİ – 3. ÂYET
ف Fa: Barajdan akan su veya kazandan çıkan buharın yönlendirilmiş zerreleri türbinde kanatlara çarpıyor ve kanatları döndürmeye başlıyor. Kanatlardaki mıknatıslar dönmeye başlıyor. Çevresindeki bobinleri tarıyor. Buraya kadar olan olaylar “Zâriyât Âyeti” ile anlatılıyor. “Fa” harfi getirilerek buradaki koparma olayı “Hâmilât Âyeti” ile anlatılıyor. Bobindeki bakır telin içinde bulunan ve çekirdekleri etrafında dolanan elektronları koparıyor. Böylece yük yüklenmiş oluyor. Burada şimdi bir “Fa” harfi daha getirilerek bundan sonra cereyan edecek olay anlatılacaktır. Trendeki lokomotif, yükseklerde toplanmış sulardır. Bunları buraya güneş enerjisi çıkarmıştır. Yani güneşteki ateş bu işi yapmıştır. Kazandaki buharı da yakıt ısıtmıştır. Onun kaynağı da yine güneştir. Ateşin kuvvet kaynağı olduğu Kur’an’ın başka âyetlerinde anlatılıyor. “Kapattığınız ateşi görüyor musunuz? Onu sizin için ve kuvvet üretenlere yarasın diye Biz mi yaptık, yoksa siz mi?” (Vâkıa, 71-73) deniyor. Baraj enerjiyi depoluyor ve sonra kullandırıyor. Türbin, mıknatıs ve bobin, katarın vagonları gibidir. Peş peşe birbirini çekiyorlar. “Fa” harfi bu çekişi anlatmaktadır. “Fa” bir tür vagonlar arasındaki dingildir.
Burada bir hususa işaret etmek gerekir.
“Vıkr” kelimesini incelerken, rüzgarın veya suyun alıp götürmemesi için üzerlerine konan taş ‘ağırlık’ demek idi. “Vıkr”ı alan elektronların yerinde kalmaları, hareket etmemeleri gerekir. Burada Kur’an aksi olayın ortaya çıktığına işaret ediyor. Vıkr, yük alıyor ama kolayca yürüyor. Bu zıtlık şunu belirtiyor; sebep - sonuç ilişkileri sadece “âdetullah” olup kendiliğinden olan kurallar değildir. Ağırlık bazen tesbit etmek için bazen de yürütmek için kullanılmaktadır. Aslında yerçekimi kuvveti de ağırlıktır. Yük yüklenince alan içinde hareket ortaya çıkar.
جاريات Câriyât: Sandal, denizin akıntısına kapılıp giden gemi, yahut rüzgârın gücü ile giden gemi demektir. Yani çevrenin akıntısı ile giden şey demektir. Su akıntısına da “cereyan” denmektedir. Elektrik için de bu kelime kullanılmaktadır.
Mıknatısın dönmesiyle meydana gelen elektriki rüzgâr alanı vardır. Bu rüzgar çevreye dağılmayıp telin içinde akmaktadır. Nasıl su ırmak içinde akmakta ise, elektrik akışı da telin içinde akmaktadır. Keban Barajı’ndan kalkıp buraya gelmekte olan telin içinden bu rüzgâr gelip ikinci telle tekrar geri dönmektedir. Bazen de ikinci tel olarak toprak kullanılmaktadır. Böyle elektriki bir ırmak bir boru oluşturulmaktadır. Yani bakır tel elektronların su borusudur. Suda nasıl su molekülleri akmakta ise, bakır boruda da elektronlar akmaktadır. Her elektron elektrik alanı içinde bir sandal gibidir.
جاريات Câriyât, “dişi müennes sâlim”dir. Bu, akışın belli kural ve kaidelerle olduğu, gelişigüzel akmadıkları, sistemleri oluşturdukları, akan şeylerin parçacıklardan oluşturulduğunu ifade etmektedir. “Her şeyin miktar ile yaratıldığı âyeti”ne uygun olarak, her şeyin sayılı ve tane tabiatlı olduğunu bildirmektedir.
Kâinatın oluşmasının temel kanunları vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
- Kâinatta her şey çift yaratılmıştır.
- Kâinatta israf yoktur. Asgari imkânlarla azamisi yapılır.
- Kâinatta her şey tane tabiatlıdır.
- Kâinatta her şey dengededir.
Bir taraftan kâinatta entropi büyüyor, diğer taraftan kâinat genişliyor.
Kelimenin başına harf-i tarif getirilmiştir. Böylece bilinen ve tanınan parçacıklardan bahsedilmektedir. Deredeki çakıl taşlar yerine, hep birbirine benzeyen aynı fabrikadan çıkan belirli parçacıklardan oluşmaktadır. Şimdi bâzı birimleri tanımlayarak bu parçacıkların bulunuş şekillerini ve büyüklüklerini belirtelim:
Temel büyüklükler. Bunlar dört tanedir, (Dörtlü Sistem):
Uzunluk, zaman, kitle ve kuvvet olarak alınmıştır.
Uzunluk olarak “cm”, zaman olarak “saniye”, kuvvet olarak “dyn” alınmıştır.
Zaman birimi seçilirken, gün 24’e bölünmüş ve bir birime “saat” denmiştir. Bunu Mezopotamyalılar yapmıştır. Yılın 360 güne yakın olması nedeniyle saati de 360’a bölmüşler ve bir cüz’üne “saniye” denmiştir. Nuh ve İbrahim Peygamberlerin kurduğu bu medeniyetin birimlerini insanlık hâlâ kullanmaktadır.
Uzunluk birimi olarak Avrupalılar ‘onluk sistemi’ Müslümanlardan öğrendikten ve onun kolaylığını gördükten sonra her şeyi ‘onluk sistem’e göre ayarladılar. Zaman nasıl yerin dönmesiyle birimlendirilmiş ise uzunluğu da öyle birimlendirdiler. Yeryüzünün çevresinin 40 milyonda birine “metre” demişlerdir. Metre de Arapçadır. “Mazrea” kelimesinin Lâtince şeklidir. Bu uzunluk insanın bir kulacına çok yakındır. Kur’an’da “zira’” kelimesi geçmektedir. Sağ baş parmağınızı açıp sol elinizi sol memenize götürdüğünüzde 95 cm civarında bir ölçü ortaya çıkar.
Kitle olarak da bir onda biri, metreküp içindeki su ile tanımlamıştırlar. Binde biri 1 gramdır.
Kuvvet olarak 1gramın hızını saniyede 1 cm artıran kuvvettir.
Batı bu birimleri İslâmiyet’in tesiri ile “onluk sistemi” olarak geliştirmiştir.
Bu tanımlardan sonra sabit değerler bulunmuştur:
Işık Hızı sabittir. c= 2.8976 10^10 cm/sn olarak ölçülmüştür.
Hareket Parçacığı h= 6.0225 10^(-23) Erg cm = g cm/sn = h/c=g
Kitle Çekimi k= 6.670 10^(-8) dyn cm^2/g = ((cm/sn) ^3 cm = (cm/sn) ^4 cm
k/c^4 = cm)
Kuvvet g cm/sn/sn
Üç sabite dört birimi birbirine bağlar. Bir sabitenin seçimi ile birimler seçilmiş olur.
Parçacıklar:
Kitle Parçacığı me= 9.1091 g
Elektrik Parçacığı qe = 1.7588 10 ^7 m e/g
Parçacıklar onu çeken kuvvetle direnmesi nisbetinde bir hıza sahiptirler. Elektriki kuvvetle çekilmekte ama kütlesi ile direnmektedir. Bu ise 10 milyonda iki gibi çok küçük direnme ile karşılanmış olmaktadır. İşte Allah parçacığı yaratırken tellerden kolayca aksın diye parçacıkları küçük, yükü büyük yapmıştır. Pozitif ve negatif parçacıklar bir araya gelince uzakta etkileri kalmayacaktır. Orada kitle çekimi hâkim olacaktır. Bu sayede güneş sistemi ve yıldızlar oluşmaktadır. Küçük parçacıklarda ise elektriki kuvvetler hâkim olmaktadır. Magnetik alanın da parçacıklar hâlinde estiği Zâriyât Sûresi’nin birinci âyetinde belirlenmiştir. Yüklerin parçacıklardan oluştuğu ikinci âyette belirtilmiş oluyor. Üçüncü âyette hareket miktarının yani hız ile kitle çarpımının sabit olduğu ortaya çıkıyor. Dördüncü âyette işin parçacıklardan oluştuğu sabit oluyor.
Önemli Sonuç: E= ½ m*v^2
Çarpanlardan biri parçacıklardan oluşmuş olmazsa sonuç parçacıklardan oluşmuş olmaz. Öyleyse parçacıklar tane tabiatlı olduğu gibi hız da tane tabiatlıdır. Yani uzunluk ve zaman da tane tabiatlıdır. Öyleyse, mekan sürekli değil, “cüz’ün lâ yetecezzâ”lardan oluşur. Zaman sürekli değil, “cüz’ün lâ yetecezzâ”lardan oluşur. Beş boyutlu uzay parçalardan oluşmuş büyümez küçülmez bir mekândır. O da sonsuz değildir. Bizim uzay ise devamlı olarak beş boyutlu uzay içinde büyüyüp dördüncü boyutu oluşturmaktadır. Beş boyutlu uzay parçacıklardan oluştuğu için üç boyutlu uzayın zamanı da mekanı da parçacıklardan oluşmak zorundadır.
Mutlak zaman yoktur. Zaman, görünen üç boyutun saniyenin çok kısa zamanında bir kattan diğer kata geçmiş olmasından doğmaktadır. Zamanı bunları saymakla ölçüyoruz. Kaç parçacığı atlamışsak o kadar zamanı yaşamışızdır. Akış da budur.
يسر “Yüsr” sol yan, “Usr” ise sol kol demektir. Sol yanda olanı sağ kol kolay kullanır. Sol kol zor çalışır. Biri kolaylık için, diğeri zorluk için kullanılır. Bununla beraber “yemîn” ve “şimâl” kelimeleri kullanılır. Kur’an’da. “Yüsr” ve “Usr” ise sadece zorluk ve kolaylık için kullanılır. Akışın kolay olmasını belirtiyor.
Bu işte yukarıda anlattığımız kitlenin elektrik yükten çok küçük olmasından ileri gelmektedir. Elektronlar çekirdekteki yörüngelerden kopar kopmaz yük sahibi olmakta, yelkenleri açabilmekte, magnetik rüzgârın oluşturduğu elektriki alanın etkisi ile elektron hızla hareket etmektedir. Bu hız etki bakımından ışık hızı kadar süratlidir. Burada iletkenlik sözkonusudur. Bâzı maddeler iletkendir, bâzı maddeler iletken değildir. İletkenler su borusunun boşluğunu oluşturur. Elektronlar oradan geçerler. İletken olmayan maddeler ise su borusunun çeperlerini oluşturur. Böylece her iki madde de bu iş için geçerlidir. Burada يسرا “yüsran” kelimesinin nekire olması, değişik “yüsrler”in olduğunu ifade eder. Nitekim maddelerin elektrik akımına karşı direnci değişiktir. Bunlardan sadece çok kolay elektriği enerjiyi taşırlar. Direnç arttıkça verim düşer.
Elektriğin bu akımı Allah tarafından oluşturulmuş bulunan düzenle sağlanmaktadır.
Allah insanlara da bu konuda düzen kurmaları hâlinde çalışmaların normal olması gerekir.
EKONOMİDE de buna benzer sirkülasyon yani;
“Zâriyât” var, “Hâmilât” var, “Câriyât” var, “Mukassimât” vardır...
EKONOMİDE; Emeğin devreye girmesi “Zâriyât”tır.
Üretilen mal “Hâmilât”tır. Ekonomik değer yüklenmiş olur, artık ona para verilir.
Malların nakledilmesi “Câriyât”tır.
Bankalar ise “Mukkassimât”tır.
Kur’an âyetleri genel kuralları ortaya koyar.
Konu, bir misâl alarak orada örnekle açıklanır.
Ama biz “kıyas kuralı” ile diğerlerini de anlarız.
ÖNEMLİ BİR HATIRLATMA
“SEMİNER NOTLARINI BU HAFTA KAÇ KİŞİ İLE OKUDUNUZ? KAÇ KİŞİYE DAĞITTINIZ?”
Yazan ve Anlatan: SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yayına Hazırlayan: REŞAT NURİ EROL
AKEVLER DENGE KULÜBÜ SÖZLEŞMESİ
Madde 1- Akevler İstanbul Tüketim Kooperatifi adına İnternette Bir Site açılır. Masrafları bu kooperatif tarafından karşılanır.
Madde 2- “Akevler İnternet Sitesi”nin temsilcileri, Kooperatif yöneticiliği yapan ortakların temsilcileridir.
Madde 3- Her temsilciye bir sahife ayrılır. Hafta içinde gelen yazılar sahifelerine konur.
Madde 4- Kooperatif sadece maddi külfeti yüklenmiş olup, yazılara ait sorumluluğa iştirak etmez. Herkes yazısından kendisi sorumlu olacaktır.
Madde 5- Kulübe üye olan ortaklar, temsilcileri aracılığı ile bu sahifelerde istedikleri şeyleri yayınlatabilirler.
Madde 6- Kulübe üye olan arkadaşlar aileleri ile birlikte bu sitede çıkan yazıları her hafta okurlar.
Madde 7- Okurlara zaman zaman sorular sorulacak ve verecekleri cevaplara göre “dereceleri” tesbit edilecektir. Buradaki derece bu sitedeki yazıları takip edip etmediklerini bilmek içindir.
Madde 8- Bu yazıları takip eden ortaklar her hafta okuduklarını teyid ederler.
Madde 9- Kooperatiflerimizde açılan işyerlerine bunlardan eleman alınacaktır.
İLÂN - I
İzmir’de “AĞAÇ EVLER ATÖLYESİ” kurulmuştur. Şimdilik, 2000 metrekarelik Kapalı Alan içinde faaliyet göstermektedir. Ayrıca, 10 000 metrekarelik boş alanı vardır.
AHŞAP EVLERİ ÜRETMEK için gerekli makineler temin edilmektedir. Tezgahlar hazırlanmaktadır. Ayda 64 metrekarelik evleri üretecek işyeri hazırlanmaktadır. Bu işi on işçi yapacaktır. ARANAN ŞARTLAR ŞUNLARDIR:
1- Askerliğini yapmış olmak.
2- Ahşap ev imâlatında bedenen çalışmayı kabul etmek.
3- Fabrika sınırları içinde kendilerine verilecek ahşap ev içinde oturmayı kabul etmek.
4- Lojmanda kirasız oturacaklardır. Ancak kira parası kadar meblağ kendilerinden kesilecek ve sonunda kendilerine bir ahşap ev verilmiş olacaktır. Oturdukları ev kendilerine ait olacaktır.
5- Fabrikanın iki kilometre yakınında kooperatifimizin arsaları vardır. Orada da kendilerine arsa tahsis edilecektir. Emekli olduklarında bu evlerini orada kurup oraya taşınacaklardır. Arsa kıdem tazminatı karşılığı verilecektir.
6- Kişiler işletme tarafından eğitileceği için kendilerinden herhangi bir mesleki eğitim istenmeyecektir. Eşlerine de iş verilebilecektir.
7- Ortakların içki ve sigara içmemeleri gerektiği gibi, evli olmaları veya evlenmeyi hedeflemiş olmaları şarttır. Ücret, tahsil ve beceriye göre saatlik olarak verilecektir. “İşçilik Sistemi” içinde değil, “Ortalık Sistemi” içinde çalıştırılacaklardır.
8- Yazılarımızı takip eden okurlarımızdan yardımcı olmalarını rica ediyoruz. İlgileneceklerin adlarını ve adreslerini kulübe bildirin. İstanbul ve İzmir’de olanlarla görüşmeler yapılacaktır.
9- Başlangıçta bekâr olarak gelecekler ve lojmanlarının yapılması için çalışacaklardır. Kendilerine kalma yerleri temin edilecektir. Yemekleri temin edilecektir. Lojman bitince, en çok alacağı olan ortağa tahsis yapılacak ve ailesini getirmiş olacaktır.
10- Bekâr haldeki çalışmalar esnasında, karşılıklı anlaşmalarla teferruatlı sözleşmeler hazırlanacaktır.
İlgilendiğiniz için Allah sizden râzı olacaktır.
Telefonlar : (0216) 412 03 35 – 391 56 02 (0532) 246 68 92 – (0543) 792 1789
(0232) 244 93 09 – 876 13 99 (0532) 272 32 55 – (0532) 409 97 18
Adresler (1) ; Alemdağ Cd. Yıldız Sokak 2/6 ÜMRANİYE İSTANBUL
(2) : Selmanağa Mh. Yeni Yol Sk. 3/7 ÜSKÜDAR İSTANBUL
(3) : AKEVLER SİTESİ, Polat Caddesi YEŞİLYURT İZMİR
Fabrika (4) : AKALAN KÖYÜ, Ankara Asfaltı 33. Km. KEMALPAŞA İZMİR
İLÂN - II
1- Ayda 100 dolar taksitle Ahşap Evler imâl edilecektir.
2- Ev bittiğinde ortaklara bildirilecek ve ortaklar evi gördüklerinde beğenirlerse, arsaları ve imkanları varsa, bedelini tamamlayıp evi alabileceklerdir. Birden fazla talip olursa, ev daha önce daha çok meblağ yatırana verilecektir.
3- Ortaklardan alan olmazsa ev dışarıya satılacaktır.
4- Satılmazsa, kooperatiflerin arsaları içinde kurulacak ve arsası ile birlikte satışa çıkarılacaktır.
5- 100’er dolarla tamamen bedeli ödendiğinde ev ortağa verilecektir. Kendisi isterse kullanır veya istediği fiyatla kâr veya zararla satar.
6- Evin parasını tamamen ödeyen kimselere arsası ile satılabilecektir. Arsa parasını oturdukça kira öder gibi ödeyeceklerdir.
7- Halihazırda 64 m2’lik tamamen yeni teknoloji ile imâl edilmiş bir ev İzmir’deki fabrikamızda bulunmaktadır. İsteyenler görebilirler. Temel inşaatı ile birlikte 15 bin dolara, temelsiz 12 bin dolara peşin satılmaktadır. DUYURULUR...
SİYASİ YORUM: GENEL DURUM VE ÇÖZÜM
Avrupa tüm tarih boyunca hep Türklerden çekmiştir. İslâmiyet’ten önce, İskitlerden başlayarak, Hunlar ve Cengizler ile hep saldırılara uğramışlardır. Bugünkü Macarlar ve Bulgarlar onlardan kalmadır. İslâmiyet’ten sonra da Osmanlılar Anadolu’yu fethetmekle kalmamış, Viyana’ya kadar gitmişlerdir. Cumhuriyetten sonra da işçi olarak gitmiş ve oranın vatandaşı olmadıkları halde ekonomik güç olmuşlardır.
Avrupa’nın tarihî bir hedefi vardır; Müslümanları, dolayısıyla Türkleri Avrupa’dan tamamen temizlemek. Ancak bununla yetinmiyorlar. Ayrıca son bir hedefleri daha vardır; Anadolu’da da herhangi bir İslâm halkını bırakmamak, Endülüs’teki soykırımı Anadolu’ya uygulamak. Ancak bunu yaparken de bura halkının diğer Asya ülkelerine göç etmesine imkân vermemek. Çünkü, sonra orada daha da güçlenirler ve tüm Avrupa onların olabilir.
İşte bu sebeplerden dolayı Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne almıyorlar. Çünkü tamamen yok etmeyi hedeflemişlerdir. Dışarıda bırakmıyorlar, çünkü Asya devletleri ile birleşip büyük güç olabilir. “Ha aldık!. ha alacağız!..” deyip kapının eşiğinde tutarak zaman kazanmak istiyorlar. Günü gelince saldıracaklar. Önce iç savaş çıkaracak... Orduyu bölecek... Sonra, komşuları üzerimize saldırtacaklar... Rum, Ermeni ve Yahudiler hazırlanıyor... Topraklarımızı üçe bölecek; güneyini İsrail, doğusun Ermeni-Pontus, batısını Grek-Bizans imparatorluğuna verecekler.
Türk yöneticiler bu gerçekleri bilmektedir. Onlar da girmek istiyormuş gibi görünerek zaman kazanma peşindeler. İki taraf da birbirine oyun oynuyor. İşte bu sebepledir ki İMF’nin bütün reçeteleri uygulanmaktadır. İMF bir taraftan Türkiye’nin Ekonomisini çökertecek olan reçeteleri uygulatmakta, diğer taraftan bürokratları sokağa dökmektedir. Böylece Türkiye sür’atle iç savaşa sürüklenmektedir. a) Önce bürokratları sokağa döktü... b) Sonra, polisi de bunlara ekleyecek... c) Daha sonra orduyu da bölerek bunlara ekleyecek... d) Sonunda, halk ordusu ile bölünecek ve birbirini kıracaklardır...
Özet olarak durum budur. Bu konuyu her okuyucu her vatandaşa anlatmalıdır.
BUGÜNKÜ HÜKÜMETE ÇÖZÜM ÖNERİMİZ:
) Baştan beri İslâmiyet’e karşı takınılan tavır sebebiyle hükümetinize asla sempati beslemiyoruz.
) Ancak, artık ülke çökmek üzeredir. Bundan dolayı iktidarınızı desteklemek zorundayız; yoksa, sizinle beraber biz de boğulacağız. Sizin de bize sempatiniz yoktur; ama siz de bizim gibi ülkemiz için hislerinizi bastırın ve bu gemi selâmet sâhiline çıkıncaya kadar bizimle işbirliği yapınız.
) Bizi dinlemenizde hiçbir zararınız yoktur. İktidardaki parti başkanlarına “Haftalık Bir Seminer” vermek istiyorum. Batı’nın bu saldırılarına karşı nasıl korunulabilineceğini ve üç aylık kısa bir zamanda ibrelerin nasıl müsbete döneceğini anlatacağım. Altı ay içinde ülke normale dönecektir. Bir yıl içinde Türkiye artık ekonomisi düzelmiş ve gelişmiş dünyadaki yedi-sekiz ülke arasında olacaktır. Bir haftanızı harcamakla bir şey kaybetmezsiniz. Hiçbir şey olmazsa, bizi tanımış ve Adil Düzencileri kendisilâhlarlilevurmuş olursunuz!..
) “Haftalık Seminer”den sonra, eğer sizlerle anlaşırsak fiilen uygulamada tüm “Adil Düzen Ekibi” ile birlikte emrinizde olacağız. Sizi “Adil Düzen”e düşman edenler, bu ülkeyi kendilerine yem yapan kimselerdir. Geliniz, bu sese kulak veriniz... Bakınız, Firavun Hz. Musa’ya kulak verdi; ama dinlemedi. Firavun, sadece bu kulak vermiş olmasından dolayı, 20 yıl daha iktidarda kaldı. Geliniz, isterseniz uygulamayın; ama hiç olmazsa bizi bir dinleyiniz... Saygılarımızla...
Değerli Okuyucularımız! Sevgili Vatandaşlarımız! Bu mesajımızı ilgililere ulaştırınız.
Göreceksiniz; bu katkınızdan dolayı, gelecek sosyal âfette Allah sizi koruyacaktır.
Basına ve yayına, medyaya da ulaştırınız. Belki, cesur birileri çıkar ve yayınlar.
ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI ADINA
DAĞITIM: SÜLEYMAN KARAGÜLLE
- Sayın Başbakan Bülent ECEVİT’e
- Sayın Başbakan Yardımcısı Devlet BAHÇELİ’ye
- Sayın Başbakan Yardımcısı Mesut YILMAZ’a GEREĞİ İÇİN fakslanmıştır.
- Sayın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER’e ve
- Sayın Genel Kurmay Başkanı Hüseyin KIVRIKOĞLU’na BİLGİ İÇİN fakslanmıştır.