Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 90
ZARİYAT SURESİ TEFSİRİ-4-MUKASSİMAT
15.12.2000
2094 Okunma, 0 Yorum

KUR’AN MATEMATİĞİ                                                                                                  15 ARALIK 2000

90. SEMİNER NOTLARI                                                                             clubs.yahoo.com/clubs/adilduzen

                                                                                                                                                  www.adilduzen.8m.com

MUKASSİMÂT

بسم الله الرحمن الرحيم 

فالمقسمات امرا

            ZÂRİYÂT SÛRESİ – 4.  ÂYET

ف Fa: Fa, harfi peş peşe vuku bulan olayları belirtir. Burada üçüncü defa “Fa” harfi kullanılmış oluyor. Bu âyetlerde dört aşama anlatılıyor ve bu dört aşamanın da peş peşe olduğu belirtiliyor. Gerçekten olaylar ışık hızı ile cereyan ederler. Kanatlara su ve buhar çarpar çarpmaz kanatları harekete getirirler. Kanatların üzerindeki mıknatıs hemen elektronları çekirdeklerden ayırır. Akım başlar. Ve motor dönmeye başlar veya tel ısınır veya lamba ışık verir. Demek ki, buradaki “Fa” harfleri olayların peş peşe oluşunu anlatmaktadır. Olayların cereyanı için bir aralığa gerek kalmamaktadır. Bundan önceki âyette “kolayca akarlar” demek suretiyle bu olayın sürüp gittiğini anlatmış olur. Yani bir şey kopar bir yere varır şeklinde değil, ard arda biri giderken diğeri de onu kovalar anlamındadır. Biz suyun aktığını gördüğümüzde onların bitişik bir hamur olduğunu sanırız. Oysa su moleküllerinin arasında mevcut boşluk, güneş ile yer arasındaki boşluktan büyüktür. Gerçekten güneş ile yer arasında yer yarıçapının 2*10^4 kat kadardır. Elektronla çekirdek uzaklığı arasında da 10^5 aralık vardır. Işık zerreleri için de bunları söyleyebiliriz. Her şey atom tabiatındadır. Akış, sokakta yürüyen adımların akışı benzeridir. Onun için “cereyan” kelimesi “cariye/ sandal” kökünden türemiştir. “Fa” harflerinin sıralanışı ve arada “cereyan” kelimesinin kullanılmasıyla peş peşe giden parçacıkları ifade ediyor. Bu gidişin dönüşü olmazsa durmuş olur. Dönüşlü olduğu da baştaki “Zâriyât Âyeti” ile anlatmaktadır. İnsanın damarları ve kan dolaşımı da bunun benzeridir. Toplardamardan kanı alır, kalbe getirir, atar damarlarından kanı atar, damarlara pompalar. Kılcal damarlara gelen kandan hücreler gerekli maddeleri yani enerji taşıyan şekeri alırlar. Bu olay sürekli olarak devam eder. Damarlardaki nabız benzeri elektrikte de periyodik dalga kullanılır. Bizim kullandığımız elektrik saniyede 50 devir yapar. Kalbimizin nabzı da dakikada 70 civarındadır. Yani elektriğin nabzı yüz defa  daha fazladır.

Burada hemen “Tefsir Metodumuz”u tekrar hatırlatalım. Ben burada bu âyeti “elektromagnetik dalgalar” için açıkladım. Oysa doktorlar bunu rahatlıkla “kan dolaşımı” için açıklayabilirler. Ancak bu âyeti kan dolaşımı için açıklayabilmemiz için kan dolaşımı hakkında yeterli bilgiye sahip olmamız gerekir. O sebepledir ki, “Allah Kur’an’ı öğretti, beyanı da öğretti” diyor. Beyan, diğer bütün ilimlerdir. Burada şu sorulabilir. Madem ki biz denemelerimizle bu kanunları öğreneceğiz, Kur’an’da anlatılmasının mânâsı nedir? Ne işe yarar?

Bunun için dört hikmet gösterebiliriz:

a)    Denemelerle parça parça bilgiler ediniriz. Bu parçalı bilgilerin birleştirilip sistem mekanizmasının ortaya konması gerekir. Kur’an, bilgilerin birleştirilip sistem hâline getirmekte bize yol gösterir.

b)    Denemelerin insanlar tarafından birbirine aktarılabilmesi, hatta nesillerden nesillere ulaşabilmesi için insanlığın ortak dili olması gerekir. Bu ortak dil yoksa, sonuçlar parça parça kalır ve yerinde yok olurlar. O halde insanlığın aynı çağda bütün kavimleri, değişik çağlarda tüm insanları anlaştıracak “ortak bir dil”e gerek vardır. Bu da ancak elde değişmez bir metin olursa sağlanır. İşte Kur’an böyle çağların değiştiremediği bir kitaptır. Lâfızları ve mânâları ile değiştirilemiyor. Bu sebepledir ki “Kur’an Dili” erişilemez dildir. “Kur’an Arapçası”na yaklaşabilecek başka bir dil mevcut değildir, mevcut da olmayacaktır. Çünkü onlarda Kur’an yoktur. Mustafa Kemal’in “Nutku”nu tercüme etmeseler, anlamıyoruz. İngilizlerin “Şekspir”ini de o günkü dil ile İngilizler takip edemezler. Oysa Kur’an bugünün en kolay öğrenilebilen ve anlaşılabilen bir metindir. İşte Allah Kur’an’da bütün konularla ilgili bilgileri vermektedir ki, ona dayanılarak “ilim dili”nde gelişme olsun ve yeni kavramlar bu dile yüklensin.

c)    Diğer taraftan ilimler ayrı ayrı kelimeler üreterek her ilmin başka dili doğmaktadır. Bu durum ilimler arasındaki irtibatı kaybetmektedir. Parça parça olan ilimler insanlığı da düşünceleri de parçalamaktadır. Oysa Kur’an konulara ayrı ayrı adlar vermekle beraber, bizden “kıyas etmemizi” istemektedir. Mesela, kalbin atışları ile magnetik alanın oluşması arasında irtibat vardır, bu “zâriyât” ile ifade edilir. Şöyle ki, kalp bir taraftan genişleyip daralmakla kanı hücrelere pompalamakta, kalbin kasları da bu kanı almakta ve bu sefer o hücreler kalbi kasıp gevşetmektedir. Burada da birbirini doğurma olayı vardır. Yani nasıl elektrik magnetiği, magnetik elektriği doğuruyorsa; bunun gibi kalp hücreleri beslemekte, hücreler de kalbi çalıştırmaktadır. Böylece kullanacağımız terimler Kur’an terimleri olursa analoji/ kıyaslama çok daha kolay olacaktır. Bunun için Kur’an değişik âyetlerde bu genel oluşlara işaret etmekte ve bize benzerlikleri göstermektedir.

d)    Bugünkü ilim daha çok Lâtince veya Arapça yapılmakta, Lâtincede ise terimler keyfi seçilmektedir. Bu da o ilimleri öğrenecek kimseye ağır yük yüklemektedir. Diğer dillerde ilim öyle ifade edilmektedir. Oysa Arapçada durum tam tersinedir. Bir öğrenci bir ilme başladığı zaman yeni icad edilmiş kelimelerle karşılaşmamaktadır. Tam tersine Arapçada her gün kullandığı kelimelerle karşılaşmaktadır. Bu kelimelerin kök sayısı 1000 civarındadır. Her ilimde o kelimelere başka mânâlar yüklenmektedir. Mesela, bir inşaatçı için “ref etmek” demek, tuğlaları yukarı çıkarmak anlamında olduğu halde; bir matematikçi için “ref etmek” benzer sayıların çarpımını yapmak demektir. İşte Kur’an dilinde gelişme böyle olmaktadır. Belli kurallarla kelimelere veya cümlelere yeni mânâlar yüklenir. Bu da eğitimi son derece kolaylaştırmaktadır. Bunun başka yararı, bir ilimde ihtisas sahibi olanların diğer ilimlerde çok kısa zamanda ihtisas sahibi olabilmeleridir. Çünkü temel benzerliklerini öğrendikten sonra bütününü çok kolay halleder. Matematiğin ilimlere sağladığı kolaylık bunlar olmuştur. Mesela, bir elektrikçi termikçi olmasa da akışkanları bildiği için çok kolaylıkla oradaki sorunları da çözebilir.

Demek ki burada kullanılan kelimeler yalnız elektrik devreleri değil;

bütün konulardaki devreleri açıklamaktadır.

قسم QSM: Cüz, bir şeyin parçası demektir.  “Kol” insanın cüz’üdür. Ayrılması gerekmez. “Kısım” da bir paçadır ama ayrıldıktan sonraki parçadır. Bir çubuğu kırarsanız, çubuklardan biri bir kısım, diğeri diğer kısım olur. Türkçede de “kesim” bu mânâdadır. “Kesmek” ve “kırmak” iki kelimedir. Arapçada kesmek için “kesr” veya “kısm” kelimeleri kullanılır. “Kırmak” yerine “kat’” kelimesi kullanılır. Bu kelimeler arasında bir mahreç yakınlığı olduğunu her halde hissediyorsunuz. Dünyadaki bütün diller arasında böyle yakınlıklar vardır. Bu da dünyadaki bütün dillerin aynı dilden gelişip çoğaldığını göstermektedir. Biyolojideki genler ve dillerdeki benzerlikler insanın bir anne-babadan türediğini göstermektedir. Böylece, “insanlar uzun zaman içinde maymunların değişmesi ve gelişmesi ile oluşmuştur” varsayımı iflas etmiştir. Hayvan kemiklerinin kalıntısı üzerinde yapılan incelemeler bu teoriyi doğrulamamıştır. Çünkü ara kemikler yoktur.

Taksim” tef’il bâbıdır. Tef’il bâbı lâzım fiilleri müteaddi yapar; yani geçişsiz fiilleri geçişli yapar. Biz Türkçede bunu “dır” eki ile yaparız; Kalkmak/ kaldırmak.. Atmak/ attırmak gibi... Arapçada iki geçiş bâbı vardır: İf’al bâbı, bir de tef’il bâbı. Tef’il bâbı teksir içindir. Devamlılığı ifade eder.  Burada da “bölüştürenler” anlamındaki taksim, teksir ve tekrar anlamına gelen bâbını ifade eder. Câriyâttaki akışın anlamını tamamlamak üzere devamlı olarak işleri bölüştürür, enerjiyi bölüştürür anlamını vermiş olur. İnsan vücudunda da kan dolaşımı değerleri hücrelere kadar götürür, hücrelerin neye ihtiyaçları varsa onu alırlar. Buradaki çok önemli husus, böyle dolaşımlarda yük taşıyanlar genel olarak yük taşırlar. Taşımak için gücünü merkezden alırlar. Taşıma masrafları merkezlere aittir. Yararlananlar taşıyanlara değil de merkeze karşılığını öderler. Bu hem elektrik devresinde böyledir, hem de kan dolaşımında böyledir. Ekonomide de böyle olması gerekir. Yani, her türlü ulaşım bedava olmalıdır. Tüketiciler nakliyecilere bir şey ödememelidirler. Nakliye masrafları merkezden yani kamu tarafından karşılanmalıdır. Böyle yaparsanız memleketin her tarafında fiyatlar eşit hâle gelir, ülke bölünmez bütün olur. Yoksa anayasalarda “bölünmez bütün” yazmakla bölünmez bütün olmaz. Nasıl benim vücudum sizin vücudunuzdan farklı ise, ülkemizle komşuların ülkeleri de farklı olmalıdır. Bu da bedelsiz ulaşımla sağlanır. Kars’taki bir köy İstanbul’dan bedelsiz istediği malı nakletmelidir. Karşısındaki bir Ermeni köyü de Erivan’dan aynı imkâna sahip olmalıdır. O zaman o köy bizim köy, karşı köy onların köyü olur. İşte bu sebepledir ki Kur’an’da Ulaşım Vakıfları için kamu bütçelerinden pay ayrılmıştır. Ulaşım Osmanlılar zamanında o günkü deve kervanları ile karşılıksız yapılıyordu. Görüyorsunuz ki burada bu âyetleri yorumlarken, elektrik devreleri kadar biyoloji, biyoloji devreleri kadar da ekonomik devreler işin içine girmektedir.

Biz burada Kur’an âyetlerine yeni mânâlar veriyoruz; ama bu yeni mânâlar eski mânâları yanlışlamıyor, tam aksine o mânâları teyit ediyor ve çağın problemlerini çözüyor.

Ulaşım kamu tarafından ve bedelsiz yapılmalıdır” sonucunu bu âyetlerle çözmüş oluyoruz. Devreler enerji üretmiyor hatta depolamıyor, sadece dolaşımı, bölüşümü ve dağıtımı sağlıyor. Bunu sürekli yapıyor. Tren, otobüs, uçakla meydanlardan devamlı kalkıyor, gidiyor ve geliyor. Halk da istediği zaman biniyor ve istediği yere gidiyor. Ulaşım, dolayısıyla bölüşüm devamlı sağlanıyor. “Muksimeti” demeyip de “mukassimâti” demekle Kur’an bunu ifade etmiş oluyor.

مقسمات Mukassimât, dişi kurallı çoğuldur. Bu bir sistemi ifade eder. Buradaki önemli husus; bölüştürenler, enerjiyi verenler parçacıklardır. Kanda “emoglobin” denen madde oksijen ve CO2 taşımaktadır. Elektrikte de enerji parçacıklarını elektronlar hızları ile taşımaktadırlar. Çoğul parçacıkların olduğunu ifade etmiş olurlar. Diğer taraftan bu enerjiyi bölüştüren parçacıklar hep aynı parçacıklardır. Çekirdekten kopan elektronlar yüklenmiş olurlar. Sonra akıp gider ve yüklerini gerekli yerlere, istenen yerlere boşaltırlar. Bütün bu işleri yapan “elektron” denen elektrik parçacıkları vardır, onlar yaparlar. Bu sebeple burada bu da marife gelmiş yani harf-i tarif ile gelmiştir.

Elektronların büyük bir elektrik yükü, küçük kitle taşıdıklarını yukarıda anlattık. Bunu “yüsran” sözü ile ifade ettik. Parçacıkların taşıdığı enerji daha önce belirtildiği gibi ½ m v^2 dır. Yükü artırmanız için ya kitlesini ya da hızını artırmanız gerekir. Yükü artırdığınız zaman taşımak zor olur. Oysa hızı artırdığınızda taşıma kolaylaşır. İşte bu sebeple elektronların yükleri büyük, kitleleri küçük tutulmuştur. Böylece kolayca akmaktadırlar. “Yüsran” bunu ifade ediyor. Bu parçacıklar maruf olduğu için burada harf-i tarifli yani marife olarak kullanılmıştır.

امرا EMRAN: “Safa” sert, “Merve” yumuşak taştır. Kâbe’deki ziyaret tepeleri böyle farklı taşlardan oluşur. Bu kelime “Merre”ye dönüşmüş ve geçmek anlamında kullanılmıştır. “Murur etmek” uğramak mânâsına gelir. Bir köprüyü geçmek, bir deliği geçmek bu kelime ile ifade edilir. Yumuşak taşlara saplanan demir geçtiği için bundan istiare edilerek geliştirilmiştir. “E” harfi ta’diye içindir. “Emerre” demek, geçirdi demektir. Sonra sonundaki “R” veya “V” düştü, başındaki “E” asıl harf oldu. Böylece “EMR” sözü ortaya çıktı. Sözü söylemek, sözü geçirmek anlamına gelmektedir. Burada çok önemli husus vardır. Emirde icbar yoktur. Siz söylüyorsunuz, karşı taraf kabul ederse o söz geçerli hâle gelir. Kanda dolaşan maddeler için de aynı şey sözkonusudur. Kan hücrelerin kapısına gerekli malları götürür, onların ihtiyacı varsa alırlar, yoksa başkasının kapısına götürür veya gerisin geri getirir. Elektrik devrelerinde de olay aynıdır. Bobinlerden devre geçer, siz ondan isterseniz yararlanırsınız, isterseniz kullanmazsınız. Zorla size kullandırmaz. Bunun sosyal yapıdaki karşılığı, “hâkim devlet” yoktur, “hâdim devlet” vardır. Kamu halkın yararına hizmetini sunar, isteyen yararlanır, isteyen yararlanmaz. Onu yararlanamaya zorlamaz. Mesela, bir suçlu mahkemeye dâvet edilir, gelirse muhakeme edilir, gelmezse kovalanmaz, zorla tutuklanarak mahkemeye getirilmez. Ancak onun için hukukun himayesi kalkar, Yani onu öldüren olursa öldüren cezalandırılmaz. Böylece suçlu kendisini koruması, çoluk çocuğunun korunması için kendiliğinden gelir teslim olur ve muhakemesini ister. Gelmezse, başına gelecekleri artık kendisi bilir.

Bakınız, “emir” kelimesinden çıkan mânâların neleri ifade ettiğini görünüz.

Bu sebeple İslâmiyet’te hapishane yoktur, tutukevi yoktur, karakol yoktur.

İşte şimdi bugünlerde cereyan eden olaylarda görüyorsunuz. Polis affedilmiyor, işkence affedilmiyor da; katil, zalim, hırsız, cani affediliyor. O polis görevi için işkence yapmıştır. Başka çare bulamamıştır da yapmıştır. Şahsi kini olduğu için yapmamıştır. Hapishanedekiler ayrı devlet kurmuşlar, istedikleri gibi oradan fitne çıkarıyorlar, onlar ölüm orucuna girdi diye bu devlet içinde devlete izin veriliyor. Yani, ülke artık eşkıyalara teslim oldu demektir. Ne var ki, içeride ölüm orucu tutanlar keyfi olarak tutmuyor, içerdeki çetelerin baskısı ile tutuyorlar. O bakımdan da “bırakın ölsünler” de diyemiyoruz. Çare nedir? Çare, Adil Düzenin, şeriatın dediklerini yapmaktır. Hapishaneleri kaldırmaktır. “Hâkim Devlet”in yerine “Hâdim Devlet” yapmaktır. “Hukuk Düzeni”ne uymayanları cezalandırmak değil, tenkil etmek gerekir. Cezalanmayı kabul edenleri de cezalandırmaktır. “Emir” kelimesi bunu ifade ediyor.

Fizikte iş değişik kalıplara girer.

İlk varoluşu elektron parçacıklarının ışık hızı ile aldıklar yol şeklindedir.

E= m*c^2                   Kitle enerjisi

E= ½ m v^2                Her hangi bir hızdaki enerji

E= f*l                          Bir ağırlığı yukarı kaldırdığınız zaman yapılan iş

E= I*V                        Elektrik akım enerjisi

E= B*H/(8*3.14)       Magnetik akım enerjisi

E= K*T                      Isı enerjisi

E= m*h                       Hidrolik enerjisi

E= P*V                       Gaz enerjisi

E= e*F/S* DL/L         Uzama - kısalma enerjisi

E= h*n                        Işık enerjisi

Enerji işte böyle değişik şekillere girer. Makinalar bu enerjileri dönüştürürler. Bu hususta elektrik taşımaya aracılık yapar. Burada “emir” kelimesi nekiredir, ama müfrettir. Nekire olması değişik enerji tiplerinin olduğunu ifade eder. Böylece, her yere kendisinin alabildiği bir tür enerjiyi verirler, anlamı çıkar. Gerçekten Keban’dan çıkan elektrik enerjisi değişik yerlere giderek oralarda değişik hizmetler görürler. Odamızı aydınlatırlar, odamızı ısıtırlar, buz dolabımızı çalıştırırlar, televizyonumuzda görüntü olur, fabrikalarda motorları çevirirler, kanallarda suları çekerler. Artık aklınıza ne gelirse oralarda harcanırlar. Ama harcama yaparken o yerin ihtiyacına göre değişirler. Enerji su gibidir. Su nasıl hangi kaba koyarsanız onun şeklini alırsa, enerji de hangi cihaza girerse o cihazın ürettiği enerji tipine dönüşür.

Emr kelimesi müfret nekiredir. Bir tip enerjiyi dağıtırlar anlamı da çıkar. Bu anlamı da doğrudur. Bütün enerji elektrik enerjisidir. Hepsi  hf  ile ifade edilir. Bütün enerjiler ışık enerjisinden dönüşmüştür. Şimdi bu enerjileri sıralayalım:

1-                  GAMA IŞINLARI: Atomun parçalanmasından dolayı açığa çıkan en kısa dalgalar. 10^(-10) cm

10^20 Hrz, 10^6 ev (1.602*10^6 !0^(-12) = !0^-6 Erg),      10-^-10 cm

2- X IŞINLARI: Atomda elektronların yer değiştirmelerinde artan enerji (10^18,  10^(-8),   10^-7

     Elektronların atom içinde yer değiştirmelerinden doğan  enerji            (10^15,  10^(-12)  10^-5

3- Moleküller arası dalga (ısı)                                                                      (10^12,  10^(-16)  10^(-2)

4- Radyo dalgaları (bobin, kondansatör)                                              (10^9  ,  10^(-20)  10^1

Bunların hepsi “fotonlar”dan ibarettir. Maddeye hız kazandıran çarpışmalar kuralı ile bu fotonlardır. Daha önce entegral yaparak  m= mo / (1-(v/c)^2)^.5  olduğunu görmüştük. Yani, artan hız fotonun kitlesinin eklenmesinden oluşmaktadır. Demek ki, enerjinin kaynağı elektromagnetik dalgalardır. İşte “EMRAN” kelimesinden bu ifade ediliyor. Çünkü herkese aynı enerji bölüştürülüyor.

Burada kâinatın kaynağının daima tek olduğu ortaya konmuş oluyor. İlk var edilen parçacıklar elektrik ve kitlesel yüke sahiptirler. On milyar yıl önce patladığı zaman ışık hızı ile uçuyordu. Kâinat büyüyor ve ışık hızı ile hareket eden parçacıklar arasında boşluklar oluyor, sıcaklık düşüyordu. Sonra bu parçacıkların 1837+1 leri birleşip hidrojen çekirdeği ile elektronları oluşturdular. Biraz daha soğuyunca hidrojen atomları birleşti ve diğer atomları da oluşturdu. Boşluk artınca madde birbirini çekti, galaksiler oluştu. Madde parçacıklar bir merkez etrafında dönerken birbirini çektiler ve itme kuvveti ile halkalar oluştu. Halkalar birleşti yıldızlar oluştu, gezegenler oluştu. Gezegenler yıldızların etrafında dönmeye başladılar. Gezegenler soğudu, kara parçalarını oluşturdu. Merkezde atomun parçalanmasından yer enerjisi doğdu. Yıldızlarda ise hidrojen helyuma dönüştü ve ışık enerjisi doğdu. Biz şimdi yeryüzünde bu enerjilerden yararlanıyoruz. Atom enerjisi, yeraltı ısı enerjisi, atomların parçalanmasından oluşan enerjidir. Büyük atomlar parçalanırlarsa enerji verirler. Güneşte ise Hidrojen vardır, Helyuma dönüşerek ışık yaymaktadır. On milyara yakın zamandan beri ışık yaymakta, daha 10 milyar yıl yetecek yakıtı vardır. Denizdeki suları ısıtmakta, yağmur hâline dönüşmekte, biz barajlar yapıp yararlanıyoruz. Yahut yapraklarda kimyasal enerji olmakta, ondan yararlanıyoruz. Kimyasal enerji moleküllerde depo edilen enerjidir. Karbonatlarda depo edilmektedir.   Buna göre bizim kullandığımız enerjileri şöyle tasnif edebiliriz:

1-    Güneşte Hidrojenin Helyuma dönüşmesi ile elde edilen enerji.

a)    Mekanik enerji, (su ve rüzgar enerjileri).

b)    Kimyasal enerji, (canlıların depoladığı enerji, kimyasal enerji).

2-    Yerden temin ettiğimiz enerji çok azdır.   

)                   Atom enerjisi,   b) Isı enerjisi.

Biz bu enerjileri belli şekilde elektrik enerjisine çevirerek her tarafa dağıtırız. Gerçi bugün kömürü, petrolü, gazı da taşıyor ve kullanıyoruz. Ancak bunlar hem çevre kirliliği yapıyor, hem her işe yaramamaktadır, hem taşımaları zordur, hem de bunlar tükenmektedir. Gelecekte bütün enerjiler elektrik enerjilerine çevrilecek ve öyle dağıtılacaktır. Bu âyet bize bu yolu gösteriyor. Yeryüzü 1 milyon KVA üzerinde voltajlarla, enerji hatları ile dolacaktır. Ülkeler 100 bin voltluk hatlarla bölgelere ulaştıracaktır, onlar 10 000 kilovoltluk cereyanla illere ulaşacak, onlar da 1000 kilovoltluk cereyanlarla bucaklara varacak, onlar 100 voltluklarla ocaklara varacak. Evlerde çarpma tehlikesini önlemek için 10 voltluk cereyan kullanılacaktır. Onluk Sistem. Yeryüzü elektrik ağ tabakasına dönüşecektir. Üreticiler ürettikleri elektriği şebekeye satacaklar, Tüketiciler tükettikleri elektriği şebekelerden çekeceklerdir. Taşıma masrafları kamu tarafından karşılanacaktır. Tıpkı yollar gibi, bu işi vakıf müesseseler yapacaktır. Bu sayede elektrik yeryüzünde aynı değeri taşıyacaktır. Arz ve talep serbest olacaktır. Tabii ki depolama ve üretimi halk yapacaktır. Sadece kamu yani vakıflar taşıma işlerini yapacaklardır.

“Biz geleceğin bin yıllık medeniyetinin temellerini atıyoruz ve bunu da Kur’an’ın öğretilerine göre yapıyoruz” derken, işte bunları kastediyoruz.

Biz bunları sadece bu âyetle istidlâl etmiyoruz. Başka âyetlerle bu teyit edildiği gibi sünnet ve fıkhın verilerine de tamamen uygundur. Elektrik hatlarını kara yollarına, trafo binalarını kervan saraylarına benzetiyoruz. Elektronlar da develere yüklenen mala benziyor. Bunlar özel, sadece ulaşım araçları devlete ait. Kamu naklediyor, ama üretmiyor ve tüketmiyor. İşte sosyalizm ile kapitalizm arasındaki denge. Biri, yolu da kendin yap diyor; diğeri, üretimi de ben yapacağım diyor; biz ise, üretimi ve tüketimi halka bırakıyoruz, buna karşılık yolları devlet yapmış oluyor.

Şimdi kullanılan enerji türlerini de tasnif etmeliyiz:

1-    Isı enerjisi,

2-    Işık enerjisi,

3-    Mekanik enerji,

4-    Elektro magnetik dalga enerjisi.

Bunları alan cihazlarımız vardır ve o cihazlarla bu enerjilerden yararlanırız.

Kullanma bakımından da enerjiyi tasnif etmeliyiz:

1-    Üretim enerjisi,

2-    Tüketim enerjisi.

Kullanan bakımından da enerjiyi tasnif etmeliyiz:

1                                            Özel işlere harcanan enerji,

2                                            Kamu işlerinde harcanan enerji.

Burada kamu üreticilerden vergi alacaktır. Yani, 100 kw’yı üreten 20’sini kamuya verecektir. Dağıtımın kamu tarafından yapılmasının başka yararı vergilendirmedir. Sanayici veya tarım sektörü harcadığı elektrik kadar üretim yapmış olur ve ona göre kamuya pay verir. Bugünkü Maliye Bakanlığı ve muhasipler  ortadan kalkar. Bunlar kamu gelirlerini toplamada değil harcamada istihdam edilirler.

Âyetlerin mânâsını sona erdirirken, bu âyetlerin yeminine verilen cevaba tekrar işaret edeceğiz. Başlangıçta “Va”/“Yemin Vavı”nı izah ederken âhiretten bahsetmiş, âhirete gidişin de bir döngüden ibaret olduğunu anlatmıştık. O mânâlar o zaman bize gelen mânâlar idi. Şimdi âyetin sonuna geldiğimiz zaman bu  yeminin cevabı olan âyetlerin başka mânâlarını anlamış olacağız; bu dünya ile olan ilgisi ile anlayacağız. Birincisi ne kadar doğru ise bu mânâlar da o kadar doğrudur. Çünkü Kur’an zikirdir. Zikirdir demek, hatırlatmadır demektir. Bir şeyi gördüğünüz zaman size bugün başka şey, yarın da başka şey hatırlatabilir. Hatırladığınız iki şey de doğrudur. Âyetleri okurken de bugün bir mânâ anlarsınız, yarın başka mânâ anlarsınız. İkisi de hatırlatma olduğu için ikisi de doğrudur. Çünkü her iki mânâ da size ilhamla gelmiştir. Objektif kurallara uyuyorsa, usûle göre yorumluyorsunuz, o mânâlar doğrudur. Usûle uymuyorsa o fücurdur. Kur’an’ı usûlsüz anlamak ne kadar yanlışsa, usûle göre de anlamamaya çalışmak o kadar yanlıştır. Bunun için tarikatların şeyhleri şeriat konularında asla ilhama dayanmazlar, onlar fıkıh kitaplarının verdiği hükümlere harfiyen uyaralar.

Bize olan muhalefet nereden geliyor?

Günümüzün gerek İslâmî gerekse batı ilimlerini okuyanlar, hep klasik dersler içindedirler. Her ikisi de artık çıkmazdadır. İslâmî ilimler bin sene önceki içtihatlardır, günün sorunlarını çözmüyor. Batılıların ilimleri de bâtıla dayandığı için bir türlü sorunları çözemiyor. Çözse bile, bize yabancı olduğu için bize uymuyor. Biri eski, diğeri yabancı olduğu için üniversite camiası cehalet içindedir. Ama büyük büyük unvanları var, bu cehaletleri mevcut sömürü düzeni desteklediği için de bol bol maaşları var. Hiçbir sahada varlıklarını gösteremiyorlar. İşte o zaman Kur’an’ın hakikatlerini açıklamaya başlayan kimselere düşman oluyor ve saldırıyorlar. Onların düşmanlıkları o kişilere değil Kur’an’adır, bunun da farkında değildirler. Bediüzzaman’a hasım olmaları bundandır. Adil Düzen’e hasım olmaları bundandır. Bunları tabii göreceksiniz. Bunlar sosyal olayın tabii sonucudur. Fizikteki etki-tepki kanunu sosyal olaylarda da geçerlidir. Allah’a inananlar, sağda ve solda söylenenlere değil, Kur’an’a kulak verirler. Allah’a hamd olsun ki, ülkemizde artık Kur’an’ın okunmasına başlanmıştır. Bunların içinde yanlış yol tutanlar da vardır. Ama zamanla ya Kur’an’la ilişkilerini keseceklerdir veya doğru yola geleceklerdir. Onun için Kur’an’la ilgilenen herkesle siz de ilgilenin. Yanlış mânâlar veriyor diye korkmayın. Allah kendi kitabını yanlış yorumlatmaz. Bundan sonraki âyetler ne diyordu?

“İşte bu devrelere yemin olsun ki size va’dolunanlar doğrudur. Ve din vâki olacaktır.” 

Allah bize neler vâdediyor? Allah bize gelecekte “Beşinci İslâm/ İkinci Kur’an Medeniyeti”nin kurulacağını vâdediyor. Batının ateist kuvvet medeniyetinin çökeceğini ve yeryüzünün daha adil ve daha ileri bir “Hak Medeniyeti”ne, “Kur’an Medeniyeti”ne erişeceğini vâdediyor. İşte burada da bunu teyid ediyor. Size vâdedilen doğrudur. İkinci Kur’an Medeniyeti gelecektir diyor. Yeryüzünü Mehdiler, Mesihler değil; yeryüzünü asrın âlimlerinin yorumu ile Kur’an kurtaracaktır. İnsanlık 16 belâ ile sosyal tufana doğru gidiyor, ama insanlık “Adil Düzen arayışları” ile “sosyal gemi”sini de inşa ediyor. İnsanlık 16 belâdan kurtulacak ve yeryüzüne hak hâkim olacaktır. Kur’an işte bunu vâdediyor. Şimdi bizim derslerimizi takip etmeyenler “Bunu nereden çıkardınız?” derler. Bizim internette yayınlamakta olduğumuz yazılarımızı takip etsinler, şüpheleri varsa sorsunlar... Göreceklerdir ki, “Beşinci İslâm Medeniyeti”nin yani “İkinci Kur’an Medeniyeti”nin fecri doğmuştur. Hazırlığımızı yapıyoruz. Biraz sonra güneş doğacaktır. O zaman artık o medeniyeti inşa etmeye başlayacağız. Şimdi öğrenme safhasındayız. Bunu daha önce Bediüzzaman da söylemiştir. Süleyman Tunahan ısrarla Kur’an tedrisine devam etmiştir. Ateistlerin sandığı gibi 70 yaştakiler ölünce din bitmeyecek. Kimse Kur’an’ı unutturamayacak, kimse ezanı susturamayacak.

28 Şubat Olayı bizdeki eksikliğin ve hatanın eseri olarak Allah’ın onlara verdiği izindir. Biz düzeldiğimiz zaman onlar yok olup gideceklerdir. Bizim mücahedemiz nefislerimizle olmalıdır. Onları yensek, Allah başka “onlar”ı çıkartır. Biz düzelelim, onların hesabını görmek Allah’a çok kolaydır.

İşte Allah’ın vâdettikleri bunlardır. Va’d burada bitmiyor. “Din vuku bulacaktır” diyor. “Din” deyince iki şey anlaşılır, “düzen” yahut “hesap”. Baştan bu âyetlere mânâ verirken “din”e “hesap” anlamını vermiş ve “âhirette herkesin hesabı görülecektir” demiştik. Halbuki “din” aynı zamanda “düzen” demektir. Kur’an’daFiravun’un düzeni”nden bahsederken “melikin dini” diyor. O halde vâdedilen şey nedir? “Adil Düzen”dir. Demek ki yeryüzüne Adil Düzen gelecektir. Refahlılar “Adil Düzen”i bıraksalar da Allah bırakmamıştır ve başka bir taife çıkaracak o taife “Adil Düzen”i getirecektir. “Adil Düzen” deyince, isim olarak “Hukuk Düzeni”dir. Anayasada değişmez madde olarak zikredilen hukuk düzenidir. Onun değişik özellikleri vardır. Adil düzendir, yanı denge düzenidir, İslâm düzenidir, yani barış düzenidir. Hak düzenidir, yani herkese hakkın verildiği düzendir. Şeriat düzenidir, yani herkesin kendi hukukunu kendilerinin oluşturması düzenidir. Adil Düzen, anayasamızda sayılan demokratik düzendir, lâik düzendir, sosyal düzendir, liberal düzendir. Bunlar aynı mânâlardadır. Demokrasi=Şeriat, Sosyal düzen=Hak düzeni, İslâm=Liberal düzen, Lâiklik=Adil Düzen demektir. İnsanlık bu kavramlara binlerce yıldır mücadele ederek ulaşmıştır. Tevrat ve Kur’an’ın öğretileri ancak bugün anlaşılmıştır. Aynı mânâda olan Lâtince ve Arapça kelimeleri ayrı ayrı şeyler sanıp kavga etmek dalâlettir, bölücülüktür, yıkıcılıktır. Biz bu sözleri söylerken içeriği ile söylüyoruz. İşte Allah’ın burada harf-i tarifle tarif ettiği düzen gelecektir, demesi bunu ifade eder, yani “Size Kur’an’da tanımladığımız Hak düzen gelecektir.”

İşte sizlere yüklenen yükün ne kadar ağır olduğunu bilin, ama arkanızda Allah vardır.

Zayıflığınıza asla bakmayın. Siz sadece elinizden geleni yapın.

Elimizden ne gelir?” diyeceksiniz.

a)    Birinci vazifeniz, buralara gelerek bu dersleri takip etmeniz, gelemiyorsanız bulunduğunuz yerde  metinleri temin ederek birlikte okumanız.

b)    İkinci vazifeniz, bu çalışmalarımıza katkıda bulunmanızdır. Bu katkıyı imkânlarınız nisbetinde yapacaksınız. Biz bunu karşılıksız yardım olarak istemiyoruz. Ayda 100’er dolar vererek bize ahşap ev siparişi veriniz. Bu ev siparişleri ile “Adil Düzen”e göre bir işletme oluşturuyoruz. Yarın süper marketler de kuracağız. Size vâdolunanlar vuku bulacak, ahşap evler yapılıp size verilecektir.

c)    Üçüncü vazifeniz, bu çalışmalarımızdan çevrenizi haberdar etmenizdir. İnternet kodunu veriniz. Burada anlatılanları çevrenizle tartışınız. Hatalarımız varsa, onlardan öğrenip düzeltmemizde katkıda bulununuz. Siz aktaramıyorsanız, onlar gelsin bizimle tartışsınlar; arkamızdan gıybet yapmasınlar, dedikodu etmesinler. Biz burada her konuşmanın sonunda herkese sıra ile söz veriyoruz. Bunu eksikliklerimizi göstersinler ve katkıda bulunsunlar diye yapıyoruz.

d)    Dördüncü vazifeniz, bu konuda özel çalışmaya başlamanızdır. Biz bunu Kur’an’daki kelime köklerine verilecek mânâlar ile başlatmıştık. Her “Kur’an  Âlimi” bir “kök” seçsin ve onun üzerinde çalışmaya başlasın. Her âlim bunlardan birine katılsın ve ona müşavirlik yapsın. Diğer kardeşlerimiz de onların verecekleri konuları incelesinler. Bu incelemeleri yapamayanlar ise maddeten katılsınlar, katkıda bulunsunlar. İnsan ya “ilim yapar” ya da “para kazanır”. Parası olanlar paraları ile, ilmi olanlar ilimleri ile katkıda bulunsunlar. Açıkça yazıyor ve söylüyorum;

1-    Kur’an âlimi iseniz, Kur’an’dan bir kelime seçin ve çalışmaya başlayın.

2-    Âlim iseniz, Kur’an âlimlerinden birini seçin ve onlara o kelime ile ilgili katkınızı götürünüz.

3-    Talebe iseniz, Kur’an üzerinde çalışanların verecekleri konularda araştırmalar yapınız.

4-    Hiçbirisi değilseniz, para kazanınız ve madde ile bunları doğrudan siz seçerek destekleyiniz. Bize bir şey vermeyiniz.

Sakın beşincisi olmayınız, yoksa helâk olursunuz. Kur’an’a hizmet edenler varolacak, diğerlerini sosyal tufan yutacaktır. Bunlar hep Kur’an’ın vâdettikleridir.

Her gün basın-yayında bunların işaretlerini alıyorsunuz.

Allah’ın selâmı ve hidâyeti üzerimize olsun.

GENEL ÇALIŞMA KURALLARI:

1- Her mü’min kendine hedefler seçecektir. Ömrünün sonuna kadar o hedefler için çalışacaktır:

a)    İlimde Kur’an’dan “bir kelime” seçecek ve onun  anlaşılması için çalışacaktır. Ömrünün sonunda dev bir eser oluşacak, kıyamete kadar insanlar ondan yararlanacak ve kendisine sevap yazılacaktır. Bunu dört kademede yapabilir. Râsih ise, bizzat kendisi müellif olacaktır. Fakîh ise, bir râsihi seçip onun çalışmalarına kendiliğinden katkıda bulunacak; râsih ondan talep etmeyecek, ona çalışmalarını verecektir. Ehl-i Zikr ise, râsih veya fakîhin verdiği talimata göre çalışmalar yapacak ve katkıda bulunacaktır. İlmî çalışma yeterliliğine sahip değilse, kazancından artırabildiğini bu kelimenin yorumu için râsih, fakîh veya ehl-i zikre verip destek olacak, onun çalışmalarını finanse edecek, maddi sıkıntılarını giderecektir.

b)    Amelde bir meslek seçmelidir. Sebatla o meslekte ısrar etmelidir. Bununla gelirini sağlamalıdır. Râsih olanlar, kendilerine ortak olanlara “Aş ve İş Veren Ortaklıklar” kurmalıdır. Fakîh olanlar bu ortaklıkları işletmelidir. Ehl-i Zikr olanlar bu işletmede yönetici olmalıdırlar. Diğerleri bu işte ortak olarak çalışmalıdırlar. Sık sık işyeri ve meslek değiştirilmemelidir. Böylece oluşan bir işyeri yüzyıllarca varlığını sürdürür ve birçok yeni gelen nesli besler.

c)    Sâlih nesil yetiştirmek için gayret sarf etmelisiniz. Evlenmelisiniz. Çocuk sâhibi olup onları yetiştirmelisiniz. Böylece nesliniz devam ettikçe onların amel-i sâlihleri defterinize yazılır. Günahları defterinize yazılmaz. Yalnız burada çocuklarınıza ve eşinize tapmayacaksınız, yani masiyette onlara uymayacak, onları kendinize uydurmağa çalışacaksınız. Onlarla kavga etmeyeceksiniz, ama herhangi bir kötülükte direnmeleri halinde siz onlara uymayacaksınız. Bu sizin ve onların yararına olacaktır. Bu arada yakınlarınıza ve komşularınıza da yardımda bulunacak, onların da bu yolda olmalarında aracı olacaksınız.

d)    Nihayet son göreviniz tebliğdir. Kendiniz yaptınız, yetmez. Başkalarının da benzer şekilde görevler almasını sağlamak için çalışacaksınız. Kur’an’dan bir kelime seçtirmelisiniz. Bir işletmeye ortak etmelisiniz, onların evlenmelerine yardımcı olmalısınız ve tebliğ hizmetini bir arada yapabilmek için bu amaçlarla oluşmuş siyasi veya dini kuruluşlara katılmalısınız.

2-    Hedefleri belirledikten sonra, mâli ve bedeni imkânlarınızı bu hedefler için harcayacaksınız. Hangi işi yapacağınızı ise fırsatlar ve imkânlar belirler. Ben ille de bunu yapacağım, demeyeceksiniz. “Bu hedeflere gitmek için elimden ne geliyor, bu gün en verimli çalışmam nedir?” diye düşünecek ve onu yapacaksınız. Hedeflerde ısrarlı ve sebatlı olduğunuz kadar işlerde de hareketli olacaksınız. Bir işiniz olmayabilir, yapamayabilirsiniz. Moralinizi bozup olmasına zorlamayacak, hemen o işi bırakıp hedefe başka yoldan gitmeyi deneyeceksiniz. Bir işte sebat edeceksiniz, ama bir alışverişte ısrarlı olmayacaksınız. Başka müşteri arayacaksınız. Bazı tekliflerde bulunduğum arkadaşlar, bekledikleri imkânları dile getirip ondan sonra ancak o işi yapacaklarını söylerler. Bu çok yanlıştır. Bugün bu imkânım var bununla katılabilirim diyecek, gelecekteki suda balıklardan bahsedip atlatma yollarına gitmeyecektir. Böyle yapanların vâadlerine asla kapılmayınız.

3-    Siz elinizden geleni yapacaksınız. Bu hedefe götürücü ve bir mekanik çalışma şeklinde olmalıdır. Mesela, “Ben 20 kişiye ortaklığı anlatarak onları 100 dolarla “Ahşap Evler Ortaklığı”na katılmaya çağıracağım” diyeceksiniz. Bunu formel yapacaksınız. Yani bir kâğıt alıp adını-soyadını, telefon numarasını yazmalı ve dâvet etmelisiniz. Şifahen anlattıktan sonra, mektubu da vermelisiniz. “Düşüneyim!” diyorsa, sık sık hatırlatacaksınız. “Ben buna ortak olmuyorum!” derse, bir daha kendisi gelmedikçe o kimseyi rahatsız etmeyeceksiniz  Bu tür çalışmalar yaptıktan ve kendinize düşen görevleri ifa ettikten sonra; sonuçlar sizi fazla sevindirmemeli veya üzmemelidir. Çünkü sonuçlar bizim değil, Allah’ın iradesine bağlıdır; O isterse yapar, isterse yapmaz. Onun sevabı da günahı da bize ait değildir. Biz bizim yaptıklarımızdan sorumluyuz. Olup olmaması bizi ilgilendirmez. Bir doktor hastaya gerekeni yapar, ama hasta sonunda ölür, kimse kimseyi ebediyen yaşatamaz. Bütün olaylar böyledir.

4-    Başarısızlık göründüğü zaman sebebini bir başkasına atmayacaksınız. “Bende bir hata var ki bu olmadı” diyecek ve hatanızı düzelteceksiniz. Başkalarını suçlamayacaksınız. Kimseye düşmanlık yapmayacaksınız. Siz kendinizden sorumlusunuz ve herkes Allah’a hesap verir. Siz onları hesaba çekemezsiniz, mahkûm edemezsimiz; onlar da sizi hesaba çekemez. Herkesin yolu kendine. Bir topluluk içinde yaşadıkça, emir sahibi değilseniz asla başkalarına karşı zor kullanmayacaksınız. Dayanılmaz hal alınca, o yerden göç edeceksiniz. Bu göç bir dağ olabilir. Orada bağımsızlığınızı ilân edebilirsiniz. Ama sayınız en az onların onda biri olmalıdır. Mesela, PKK’nın haklı olmaları halinde, yaptıklarının meşru olması için işgal ettikleri sahalarda 7 milyon olmalıdırlar ve cephe savaşını vermelidirler. Kendileri dağdan inip savaşmamalıdırlar. Dağa kuvvetler gelirse savunmalıdırlar. Bu kriterler bize neyi ifade eder?  Çeçenlerin de haklı olmaları için en az 20 milyon olmaları gerekir. AB, “Kürt Sorunu” diye Türkiye’yi sıkıştırıyor. Ne zaman eşkıyalık var, ne zaman vatan müdafaası var? Kur’an işte bunun fıkhını geliştirmiştir. Siz de bu fıkha uyarak davranacaksınız, cemaat sayınız on milyonu buldu mu, bunlar zorlanmadan Hazreti Musa’nın Kavmi gibi bir çöle veya dağa veya dışarıya göç ediyor mu, orada da eski devletiniz peşinizi bırakmıyor mu, işte o zaman cephe savaşı hakkınız doğar. Bu imkân bugün sağlanamaz. O halde tek yapacağınız şey, bu ülkeyi ve bu ülkenin yönetimini beğenmiyorsanız, başka ülkeye sığınmak ve göç etmekdir. Bu kural bir belde yönetimi için de, bir dernek için de böyledir.

Ben sizlere Kur’an’dan öğrendiklerimi aktarmaya çalıştım.

Siz de sürekli Kur’an okursanız, buna benzer mânâları siz de anlarsınız.

Yazan ve Anlatan: SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yayına Hazırlayan: REŞAT NURİ EROL

01 Aralık 2000

Toplantıların vakıfta yapmaya başlanmış olması sebebiyle iki haftalık raporlar yazılamamıştır.  Arif Ak’ın telefonuna uyularak minibüsle Düzce’ye gidilmiştir. Başkanla görüşme yapılamamış olması sebebiyle evi vermemiştir. Pazartesi günü de başkanın olmadığını telefonla ifade etmiştir. Bunun için 100 dolar yakıt masrafı yapılmıştır. 50 dolar da kendisine yükleme parası verilmiştir.   Yusuf Barlas’a geçen ay karşılamak üzere 200 dolar verilmiştir.   İsmail Karagülle’ye köye giderken 250 dolar verilmiş, ve memlekete de 200 dolar göndermiştir.   Bekçiye 100 dolar verilmiştir.   Bir kamyon kavak alınmış ve 300 dolar ödenmiştir.   Raylar için Yavuz Konak’a 100 dolar verilmiştir.   Geliş-gidiş masrafım 40 dolar civarındadır.

08 Aralık 2000    HAFTANIN FAALİYETİ:   

1. Reşat Erol tarafından Düzce’ye Arif Ak’a telefon edilmiş ve evin gönderileceğine söz vermiş ama göndertmemiştir.   2. Süleyman Karagülle’nin Özdemir Çelik’teki alacağına karşılık büyük bir torna tezgahı Tornacı Ortağımız Süleyman Konak’a verilmiş ve karşılığında küçük bir torna ile rövelver alınmıştır. Rövelverde demir kısmı işlenecektir. Böylece ortaklığın makine parkı genişletilmiştir. Değer olarak 4 000 dolar sayılmıştır. Böylece makine parkımız 10 000 dolara çıkmıştır.  3. Kavak 80’lik hızarda kesilerek hızara sehpalar yapılmaya başlanmıştır. Geçen hafta alınan köşebentler fabrikaya gitmiş ve tesbit kancaları üstüne takılmıştır.   4. Sobanın projesi yapılmış olup, sobalar yapan bir firma sahibi usta ile görüşülmüş, Pazar günü özel olarak Süleyman Konak’la birlikte proje anlatılacak ve hafta içinde imalata başlaması istenecektir.   5. Hüseyin Aydın Usta ile anlaşma yapılmıştır.   6. Yusuf Barlas ile İsmail Karagülle ahşap ev işlerinde çalışacak ve saatına 1 dolar alacaklardır. Yusuf Barlas ayda 200, İsmail Karagülle 100 dolar alacak, kalan şimdilik iştirak halinde olacaktır. Bunlar sigortalanacaktır.   7. Hüseyin Aydın saati 2 dolarla çalışacak ve ayda 100 dolar alacak, kalanı iştirak halinde olacaktır. Hüseyin Aydın emekli olup sigorta bize ait değildir.   8. Diğer işçilerden Ferdi ve Mustafa’ya saatte 1,5’er dolar, Ercan ve Hamdi’ye 1’er dolar verilecektir.   9. Elektrik, taşıma, yemek ile su giderleri ise işçilerin payları nisbetinde bölüşülecektir.   10. Kira payları ise ¼ ü arsa, ¼ ü yapı, ¼ ü altyapı ve ¼ ü makinelere bölüştürülecektir.        Verilenler ve alınanlar avans olup, kesin hesaplar istihkak zamanında belirlenecektir.

15 Aralık 2000    İZMİR’DE YAPILMAKTA OLAN İŞLER:

1. Düzce’den gelen evin montajı yapılmalıdır. 2. İşçilerin iki lojmanı var, kapı pencere sökülmüş, yenilenecektir. 3. Tomrukların biçilmesi için sehpalar yapılmış, masalar yapılmaktadır. 6 metrelik taylar alınmış, makaralar alınmıştır. 4. 100 metrelik sehpa ve masaları yapılacaktır. 5. Rabıta makinesinin ayarlanmasına başlanmıştır. 6. Sobacıya proje anlatılmış, kendisi eliyle çizmiş ve 20*20*50 cm3 modele başlamıştır.   7. Yusuf Barlas, İsmail Karagülle, Hüseyin Aydın bize çalışmaktadır. Ayrıca bekçinin parası da kira karşılığını mahsup etmek üzere tarafımızdan ödenmektedir.   Mühendis Muhittin Bey’in kirası Akevler tarafından ödenmektedir. Ayda 500 dolar ona avans verilecektir.   Şimdilik bundan daha fazla kimseyi çalıştırma imkanımız bulunmamaktadır. Tezgahlar hazırlanmaktadır. Bu arada ayda 100 dolar verecek 100 ortak bulunursa hızlanma olacaktır.   Şimdilik 500 dolar vermeye aşağıdaki temsilciler başlamıştır.  Hasan Hacıbektaşoğlu, Lütfi Hocaoğlu, Yılmaz Güney,  Süleyman Akdemir.   Şimdilik ayda 2000 dolar gelmektedir.  Avans olarak giderimiz: 200 dolar Yusuf Barlas’a, 100 dolar İsmail Karagülle’ye, 100 dolar Hüseyin Aydın’a, 150 dolar bekçiye, 500 dolar Muhittin Beye, 200 dolar gidiş-geliş parası.         Toplam 1250 dolar.  750 dolar ayda alabileceğimiz malzemeye kalmaktadır.   Önerim: Her hafta gelip gitme beni yormaktadır. İstediğim, burada da bir ev tutmak ve bir hafta burada kalmak, bir hafta İzmir’de kalmaktır. Bunun için benim ayda 1000 dolar harcamam gerekir. Ben bunu ücret olarak istemiyorum, avans olarak istiyorum. Ödeme şeklim şöyle olacaktır:  Benim İzmir’de hâlen faaliyette olduğumuz fabrikada büyükçe payım vardır. Beş dönüm yer alınacaktır. Beş dönüm yerin karşılığı 4000 0000/5/2= 400 dolardır. Beşte bir altyapı payı dahildir. Bu Akevler ve ortakları tarafından Akevler İstanbul Konut Yapı Kooperatifi’ne ortak olarak konacaktır. Ben de bu ortaklardanım. Bunun yarısından fazlası benim olur. Diğer tanıdık ortakların paylarını da bunlara katacağım. Bu değerin yüksek veya düşük olması yeni ortakları ilgilendirmeyecektir. Yeni ortaklar burada yapı yapacaklardır. Makinalar alacaklardır. Kira payının yarısı yeni ortakların kira payının yarısı eski ortakların olacaktır. İşte benim avansım bu paylardan kapanacaktır. Reşat Erol’un İzmir’de kavakları vardır. Bunların değeri, bir sene içinde kesilmek şartı ile ayakta 10000 dolardır. Reşat Erol bu payıyla iştirak edebilir. O zaman şimdilik beş yani 25 ortak bulunmuş olur. Bu konu üzerinde aşağıdaki kişilerin görüşmeler yapmasını öneriyorum: 1.Reşat Erol, 2.Yılmaz Güney, 3.Lütfi Hocaoğlu, 4.Hasan Hacıbektaşoğlu, 5.Gürsoy Erol, 6.Cengiz Demirci, 7.Gürsel Kartal, 8.Süleyman Akdemir, 9.Ekrem Fildişi, 10.Ahmet Sadıkoğlu, 11.Selahattin Öztürk, 12............, 13............., 14. .............,

Bu işin organizasyonunu Hasan Hacıbektaşoğlu ile Reşat Erol yapacaklardır. Gelecek hafta cevap getirilecektir. Katılan ortak bir ay önce haber vermek şartı ile her zaman durdurabilir. Yahut gelecek ay ödemeyeceğini beyan edebilir. Ama bunu yapmazsa borç da olsa bulup taahhüdünü yerine getirmelidir.

01 Aralık 2000

Toplantıların vakıfta yapmaya başlanmış olması sebebiyle iki haftalık raporlar yazılamamıştır.

Arif Ak’ın telefonuna uyularak minibüsle Düzce’ye gidilmiştir. Başkanla görüşme yapılamamış olması sebebiyle evi vermemiştir. Pazartesi günü de başkanın olmadığını telefonla ifade etmiştir. Bunun için 100 dolar yakıt masrafı yapılmıştır. 50 dolar da kendisine yükleme parası verilmiştir.

Yusuf Barlas’a geçen ay karşılamak üzere 200 dolar verilmiştir.

İsmail Karagülle’ye köye giderken 250 dolar verilmiş,  ve memlekete de 200 dolar göndermiştir. Bekçiye 100 dolar verilmiştir.

Bir kamyon kavak alınmış ve 300 dolar ödenmiştir.

Raylar için Yavuz Konak’a 100 dolar verilmiştir.

Geliş-gidiş masrafım 40 dolar civarındadır.

 

08 Aralık 2000

Haftanın Faaliyeti:

1-    Reşat Erol tarafından Düzce’ye Arif Ak’a telefon edilmiş ve evin gönderileceğine söz vermiş ama göndertmemiştir.

2-    Süleyman Karagülle’nin Özdemir Çelik’teki alacağına karşılık büyük bir torna tezgahı Tornacı Ortağımız Süleyman Konak’a verilmiş ve karşılığında küçük bir torna ile rövelver alınmıştır. Rövelverde demir kısmı işlenecektir. Böylece ortaklığın makine parkı genişletilmiştir. Değer olarak 4 000 dolar sayılmıştır. Böylece makine parkımız 10 000 dolara çıkmıştır.

3-    Kavak 80’lik hızarda kesilerek hızara sehpalar yapılmaya başlanmıştır. Geçen hafta alınan köşebentler fabrikaya gitmiş ve tesbit kancaları üstüne takılmıştır.

4-     Sobanın projesi yapılmış olup, sobalar yapan bir firma sahibi usta ile görüşülmüş, Pazar günü özel olarak Süleyman Konak’la birlikte proje anlatılacak ve hafta içinde imalata başlaması istenecektir.

5-    Hüseyin Aydın Usta ile anlaşma yapılmıştır.

a)    Yusuf Barlas ile İsmail Karagülle ahşap ev işlerinde çalışacak ve saatına 1 dolar alacaklardır. Yusuf Barlas ayda 200, İsmail Karagülle 100 dolar alacak, kalan şimdilik iştirak halinde olacaktır. Bunlar sigortalanacaktır.

b)    Hüseyin Aydın saati 2 dolarla çalışacak ve ayda 100 dolar alacak, kalanı iştirak halinde olacaktır. Hüseyin Aydın emekli olup sigorta bize ait değildir.

c)    Diğer işçilerden Ferdi ve Mustafa’ya saatte 1,5’er dolar, Ercan ve Hamdi’ye 1’er dolar verilecektir.

d)    Elektrik, taşıma, yemek ile su giderleri ise işçilerin payları nisbetinde bölüşülecektir.

e)    Kira payları ise ¼ ü arsa, ¼ ü yapı, ¼ ü altyapı ve ¼ ü makinelere bölüştürülecektir.

Verilenler ve alınanlar avans olup, kesin hesaplar istihkak zamanında belirlenecektir.

 

15 Aralık 2000

İzmir’de yapılmakta olan işler:

1-    Düzce’den gelen evin montajı yapılmalıdır.

2-    İşçilerin iki lojmanı var, kapı pencere sökülmüş, yenilenecektir.

3-    Tomrukların biçilmesi için sehpalar yapılmış, masalar yapılmaktadır. 6 metrelik taylar alınmış, makaralar alınmıştır.

4-    100 metrelik sehpa ve masaları yapılacaktır.

5-    Rabıta makinesinin ayarlanmasına başlanmıştır.

6-    Sobacıya proje anlatılmış, kendisi eliyle çizmiş ve 20*20*50 cm3 modele başlamıştır.

7-    Yusuf Barlas, İsmail Karagülle, Hüseyin Aydın bize çalışmaktadır. Ayrıca bekçinin parası da kira karşılığını mahsup etmek üzere tarafımızdan ödenmektedir. Mühendis Muhittin Bey’in kirası Akevler tarafından ödenmektedir. Ayda 500 dolar ona avans verilecektir. 

Şimdilik bundan daha fazla kimseyi çalıştırma imkanımız bulunmamaktadır. Tezgahlar hazırlanmaktadır. Bu arada ayda 100 dolar verecek 100 ortak bulunursa hızlanma olacaktır.

8-     Şimdilik 500 dolar vermeye aşağıdaki temsilciler başlamıştır.

Hasan Hacıbektaşoğlu, Lütfi Hocaoğlu, Yılmaz Güney, Süleyman  Akdemir.

 

Şimdilik ayda 2000 dolar gelmektedir.

Avans olarak giderimiz:      200 dolar Yusuf Barlas’a

100 dolar İsmail Karagülle’ye

100 dolar Hüseyin Aydın’a

150 dolar bekçiye

500 dolar Muhittin Beye

200 dolar gidiş-geliş parası                    Toplam 1250 dolar

750 dolar ayda alabileceğimiz malzemeye kalmaktadır.

9-    Önerim: Her hafta gelip gitme beni yormaktadır. İstediğim, burada da bir ev tutmak ve bir hafta burada kalmak, bir hafta İzmir’de kalmaktır. Bunun için benim ayda 1000 dolar harcamam gerekir. Ben bunu ücret olarak istemiyorum, avans olarak istiyorum. Ödeme şeklim şöyle olacaktır:

10- Benim İzmir’de hâlen faaliyette olduğumuz fabrikada büyükçe payım vardır. Beş dönüm yer alınacaktır. Beş dönüm yerin karşılığı 4000 0000/5/2= 400 dolardır. Beşte bir altyapı payı dahildir. Bu Akevler ve ortakları tarafından Akevler İstanbul Konut Yapı Kooperatifi’ne ortak olarak konacaktır. Ben de bu ortaklardanım. Bunun yarısından fazlası benim olur. Diğer tanıdık ortakların paylarını da bunlara katacağım. Bu değerin yüksek veya düşük olması yeni ortakları ilgilendirmeyecektir. Yeni ortaklar burada yapı yapacaklardır. Makinalar alacaklardır. Kira payının yarısı yeni ortakların kira payının yarısı eski ortakların olacaktır. İşte benim avansım bu paylardan kapanacaktır.

Reşat Erol’un İzmir’de kavakları vardır. Bunların değeri, bir sene içinde kesilmek şartı ile ayakta 10000 dolardır. Reşat Erol bu payıyla iştirak edebilir. O zaman şimdilik beş yani 25 ortak bulunmuş olur. Bu konu üzerinde aşağıdaki kişilerin görüşmeler yapmasını öneriyorum:

1.                                     Reşat Erol,

2.                                     Yılmaz Güney,

3.                                     Lütfi Hocaoğlu,

4.                                     Hasan Hacıbektaşoğlu,

5.                                     Gürsoy Erol,

6.                                     Cengiz Demirci,

7.                                     Gürsel Kartal,

8.                                     Süleyman Akdemir,

9.                                     Ekrem Fildişi,

10.                                  Ahmet Sadıkoğlu,

11.                                  Selahattin Öztürk,

12.                                  ............................,

13.                                  ............................,

14.                                  ............................,

15.                                  ............................,

16.                                  ............................,

17.                                  ............................,

18.                                  ............................,

19.                                  . ..........................,

20.                                  . ..........................

Bu işin organizasyonunu Hasan Hacıbektaşoğlu ile Reşat Erol yapacaklardır. Gelecek hafta cevap getirilecektir. Katılan ortak bir ay önce haber vermek şartı ile her zaman durdurabilir. Yahut gelecek ay ödemeyeceğini beyan edebilir. Ama bunu yapmazsa borç da olsa bulup taahhüdünü yerine getirmelidir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 






Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3474 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2667 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2638 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 2159 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2536 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2554 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2285 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 2176 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 2184 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2597 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2485 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1993 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2347 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2296 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2434 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2440 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 2268 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2443 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2404 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2626 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2448 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 3051 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2681 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2994 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2677 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2756 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2960 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 3150 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 3036 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3435 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5494 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3558 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 3084 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3872 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3722 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3427 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3880 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3843 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 4120 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4631 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 3023 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 3122 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3979 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3854 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2862 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2952 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3963 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 7735 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5620 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 4183 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3584 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3721 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4740 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 4460 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4753 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4675 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4828 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4556 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3405 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4486 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3630 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 5184 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3861 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 5157 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 5019 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4943 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3545 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3489 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3697 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 5158 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 4215 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 5431 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 4098 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 5279 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4426 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4438 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4578 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4776 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 5323 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 4122 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 5269 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4533 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3855 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4391 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4600 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 4127 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 4106 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 4092 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4546 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5660 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9833 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1039
Nur Suresi Tefsiri 32-34. Ayetler
23.11.2019 4654 Okunma
1 Yorum 24.11.2019 08:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1038
Nur Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
16.11.2019 3709 Okunma
1 Yorum 19.11.2019 12:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1037
Nur Suresi Tefsiri 27-29. Ayetler
9.11.2019 3855 Okunma
1 Yorum 10.11.2019 05:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1036
Nur Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
2.11.2019 3358 Okunma
1 Yorum 03.11.2019 07:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1035
Nur Suresi Tefsiri 19-22. Ayetler
26.10.2019 3388 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1034
Nur Suresi Tefsiri 12-18. Ayetler
19.10.2019 3753 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5712 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1032
Nur Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
5.10.2019 4248 Okunma
1 Yorum 06.10.2019 23:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1031
Müminun Suresi Tefsiri 111-118. Ayetler
28.09.2019 3453 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:50


© 2025 - Akevler