Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 125
A’RÂF SÛRESİ 37-39.AYETLER TEFSİRİ
31.08.2001
2064 Okunma, 0 Yorum

 

بسم الله الرحمن الرحيم

فمن أظلم ممن افترى على الله كذبا او كذب بأيات الله أولئك ينالهم نصيبهم من الكتاب حتى اذا جائتهم رسلنا يتوفونهم قالوا اين ما كنتم تدعون من دون الله قالوا ضلوا عنا وشهدوا على أنفسهم أنهم كانوا كافرين(7/37)  قال ادخلوا فى أمم قد خلت من قبلكم من الجن والأنس فى النار كلما دخلت أمة لعنت أختها حتى أذا اداركوا فيها جميعا قالت أخراهم لأوليهم ربنا هؤلاء أضلونا فئاتهم عذابا ضعفا من النار قال لكل ضعف و لكن لا تعلمون(7/38) و قالت أوليهم لأخراهم فما كان لكم علينا من فضل فذوقوا العذاب بما كنتم تكذبون(7/39)

 

Bundan önceki âyette, “Allah’ın âyetlerini tekzib ettiler ve istikbar ettiler.” denmiştir. Âyet demek, müsbet ilimle sâbit olmuş olan Kur’an’ın sözleri demektir. Yani, bunları tekzib edenler Kur’an’ı tekzib etmiyorlar, müsbet ilmin verilerini tekzib ediyorlar. Bu tekzibin sebebi de, kendilerinin büyüklüğüne halel gelecek, onlar da diğer insanların derecesine inecekler.

Oysa, onlar kendilerine göre üstün insandırlar.

İslâmiyet’te zengin var, fakir var; ama zenginin fakirden üstün bir tarafı yoktur. Amir var, memur var; ama amirin memurdan üstün tarafı yoktur. Âlim var, cahil var; ama âlimin cahilden üstün tarafı yoktur. Şeyh var, mürit var; ama şeyhin müritten üstün tarafı yoktur.

Bunlar görev bölümüdür. Herkes kendi işini yapar ve herkes kendi işinde sorumlu ve yetkilidir. Komünizmde herkes eşit, kapitalizmde sınıf var; İslâmiyet’te eşit değil, gerek yaratılış gerek sonradan edinme imkânları ile insanlar farklıdır, ama kimse kimseden üstün değildir. Üstün olan yalnız Allah’tır. İşte Allah’ın âyetlerini yalanlayanlar bu denklik ilkesini hazmedemeyen kimselerdir. Diktatörlerin din düşmanlığı kendilerini tanrılaştırmak içindir.

 

فمن أظلم ممن افترى على الله كذبا او كذب بأيات الله

Bu âyette de; “Allah’a yalan uyduran veya âyetlerini tekzib edenden daha zâlim kim vardır?” diyor. Burada da zâlimleri ikiye ayırmaktadır. Biri, yalan uyduran yani gerçekte olmayan, bilmediği halde Allah böyle diyor veya yapıyor diye söyleyenden daha zâlim kim vardır? Şimdi biz Kur’an’a mânâ veriyoruz. Bu mânâları uydursak, tevil etsek ve kendi işimize geldiği gibi mânâlandırsak, bizden daha zâlimi kim olabilir? Yahut, bu bizim verdiğimiz mânâlar mutlaka doğrudur, hata yoktur desek, yine bizden zalimi olmaz. Biz Kur’an’ı böyle anlıyoruz. Doğrular Allah’ın, yanlışlar bizimdir. Bu yanlışları bilmeyerek yapmışsak günah işlemiş olmayız. Yoksa kâfir oluruz. Diğer taraftan öyle olduğu açık olarak anlaşıldığı halde, sırf işimize gelmediği, modaya uymadığı veya korktuğumuz için onu kabul etmezsek, bizden zâlim kim olabilir? Burada mü’min kimdir dendiği zaman, doğruluğu anlaşılan şeyi hemen tereddütsüzce kabul eden, yanlışlığı anlaşılanı da tereddütsüzce reddeden kimse mü’mindir. Henüz doğru veya yanlışlığı belli olmayan hakkında ise beklemek, o hususta iddiacı olmamaktır. Bunlar üzerinde içtihat yapar ve kendisi ona göre amel eder, diğerlerini kendi içtihatlarına bırakır, onlara etki etmez. Demek ki, burada da çok önemli içtihatla ilgili hüküm ortaya çıkmıştır.

Zulüm kelimesi, fuhuş kelimesine yakın mânâ taşır. Fuhuş, serseriyane, kuralsız, kaidesiz hareket etmektir. Zulüm ise, kaideli olmakla beraber varlıkları yerli yerine koymamaktır. Yanlışı doğru iddia etmek, doğruyu da yanlış olarak ortaya sürmek zulmün en büyüğüdür. Isıtılmamış su yakmadığı halde yakar deyip suyu içmemek, ateş yaktığı halde yakmaz deyip eli ateşe sokmak ne kadar büyük zulümdür. Allah yoksa var demek kadar zulüm yoktur, ama varsa yok demek kadar zulüm olmaz. Çünkü bütün hayatımızı yalan üzerine oturtmuş oluruz.

 

أولئك ينالهم نصيبهم من الكتاب İşte onlara kitaptan nasipleri ulaşacaktır.

Bunun anlamı şudur. Bu kitapta bu kitabı tekzib edenlerin de nasipleri vardır. Önce tekzib ettiklerinden dolayı başlarına gelecekleri bu kitap onlara bildirdiği için nasiplerini alacaklardır. Kur’an’ın Allah kitabı olduğunu tekzib edenler başlangıçta kahir çoğunluktu. Müslümanlar önce 6 yılda 40 kişiye vardılar, sonra 7 yılda 150 kişiye vardılar, ondan sonra 10 yılda 10 milyonlara ulaştılar. 100 yılda 100 milyona vardılar, 1000 yılda birkaç milyar oldular.

İnanmayanlar hep yenildi, mağlup oldu. 20. yüzyılın dehşetli tanrısızlık yeli tüm dünyayı kapladı. Sanıldı ki, artık dinler çöktü. Yaşlılar ölünce din de biter, dediler. Ama 20. yüzyılın sonunda sosyalizm yıkıldı, sosyalistler artık tanrı ile savaşmayı bıraktılar. Yarım asırlık bir fırtına geldi ve geçti. Kur’an’ın dedikleri oldu.

Birinci Kur’an Medeniyeti yaşlandı ve çöktü, ama şimdi İkinci Kur’an Medeniyeti’nin filizleri ortaya çıkmaktadır. Bugün batının savunduğu bütün iyiler hep Tevrat’a, İncil’e ve Kur’an’a dayanmaktadır. Eğer bu kitaplara uymayan varsa, onlar da yanlıştır ve biraz sonra yanlışlığı ortaya çıkacaktır. Sosyalizme bakınız, kitaba uyanlar doğrudur, doğruluğunu muhafaza etmektedir. Oysa, kitaba uymayanlar yanlıştır ve yanlışlığı anlaşıldığı için terk edilmiştir. Artık solcular da aile düşmanlığını, mülkiyet düşmanlığını, din düşmanlığını, devlet düşmanlığını yapmıyorlar. Bu tür ütopik iddialardan vazgeçtiler. Sosyal dayanışma ise zaten Kur’an’ın öğrettiği ve emrettiği şeylerdir. Yani, kâfirler bile kitaptan nasiplerini almışlardır. Bugünkü Batı Medeniyeti’nin insanlık değerleri Kur’an’dan iktibas edilmiştir. Ne var ki, yalan yanlış, bölük pörçük bir iktibas.

    

الكتاب حتى اذا جائتهم رسلنا يتوفونهم قالوا اين ما كنتم تدعون من دون الله

Onlara resuller gelip onlar vefat ettiklerinde onlara Allah’tan başka dua ettikleriniz nerede diye sorarlar. Bu olay topluluklara dünyada gerçekleşir. Yani, Kur’an’ı yalanlayanlar, ona karşı cephe alıp savaşanlar bir gün yenilirler. Onlara, “Sizi destekleyenler nerede?” dendiğinde, itiraf ederler.

Türkiye’nin İstiklâl Savaşı’nı düşünelim. 900 yıl Anadolu’da Rum ve Ermenilerle beraber yaşadık, hiçbir sorunumuz olmadı. Zayıf düşmemizden yararlandılar ve Batılıların teşviki ile bizi imhaya başladılar. Halkı camilere doldurup yakıp soyumuzu imha edeceklerdi. İstiklâl Savaşı’nı kazandığımızda onlar Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldılar, böylece kendi kendilerini imha ettiler. Onları kışkırtanlar, silahla destekleyenler Lozan’da onları koruyamadılar.

Şimdi Yahudiler soykırım var diye tazminat istiyorlar, Ermeniler böyle tazminat istemeye hazırlanıyorlar. Ya biz Müslüman ve Hıristiyanlar 200 yıldır uğradığımız zulmün hesabını kapitalist ve sosyalistlerden istersek, karşılığını nereden bulup verecekler?

İki asırdır inananlara zulmedenler şimdi yavaş yavaş geri çekiliyorlar. Gelecek tarihçileri Firavunları ve Neronları bu çağın tanrıları olarak bulacaklardır. Hâlâ okuttukları kendiliğinden oluş nazariyelerine bir taraftan gülecekler, diğer taraftan ağlayacaklardır. Bunu Kur’an haber veriyor, ama haber verdikleri gözlerimizin önünde cereyan ediyor. Allah’ın âyetlerini yalanlayanlar pişman olacaklar. Onların peşine gidenler de nasiplerini alacaklardır.

 

 قالوا ضلوا عنا وشهدوا على أنفسهم أنهم كانوا كافرين Kâfir oldukların itiraf edecekler, diyor âyet. Kâfir nedir? Kâfir, bile bile aksini iddia etmektir. Bugün birbirine dayanarak yalanları koro hâlinde söylüyorlar. Yarın birlikleri dağılacak ve yalanlara inandıklarını itiraf edeceklerdir. Diktatörlerin tanrı olmadığını itiraf edeceklerdir. İneklerin tanrı olmadığını itiraf edeceklerdir. Bütün bunlar dünyada gerçekleşecektir.

Ama Âhirete varıldığında herkesin beyni ayna gibi ortaya konacak, okunacak ve kendisi de seyredecektir. Bile bile yalan söylediği ortaya çıkacaktır. Kur’an yanlış bilenlere bir şey demiyor. Eğer biri çıkar da, her şeyi kendisine borçlu olduğumuz Mustafa Kemal der, buna gerçekten inanırsa, bu mü’mindir, cennete gider. Çünkü onun için Allah Mustafa Kemal olarak görünür. “Her şeyimizi ona borçlu olduğumuz!” derken, bunun böyle olmadığını bildiği halde, sadece başkalarını kandırmak için, kendi çıkarı için söylüyorsa, işte o kâfirdir ve cehenneme gidecektir. Allah yanlış bilmekten kimseyi sorguya çekmeyecektir. Doğruyu öğrenmek istemeyen ile doğruyu bildiği halde onu inkâr edeni sorguya çekecektir. Kâfir odur. Yanlışları düzeltmek için tartışanları değil, doğrunun ortaya çıkmasını önlemek için tartışmayı yasaklayanları sorguya çekecektir. Yanlış olsun, doğru olsun, öğrenmeyi  yasaklayanlar kâfirdir. Onlar o gün günahlarını itiraf edeceklerdir.

Bundan önceki âyette icma ile sabit olan hükümlerle, içtihat ile sabit olan hükümler arasındaki farkı belirtmiştir. İcma, ilimle kesin olarak sabit olmuş olan hükümlerdir. İçtihat ise, zannen galip gelen hükümdür. İcma ile sabit olanlara inanmak, içtihat ile sabit olanlarla amel etmek gerekmektedir. Îmanda başkalarını dâvet etme yetkimiz vardır. İçtihat ise ancak içtihat eden için geçerlidir. Bu âyette taklidin caiz olmadığı, taklit edenlerin kişileri kurtaramayacaklarını bildirmektedir.

Bu âyette bir taraftan âhiretteki hayatı anlatmakta, diğer taraftan bu dünyada taklidin günahlığını bildirmektedir. Taklit ile ittiba arasındaki fark şudur. Taklit, kişinin kendisini üstün kabul ederek ona uymaktır. Burada uyulanın kişinin hatırı, baskısı için veya çıkar için uyulmaktadır. İttibada ise uyulan kimsenin sizin uyup uymadığınızdan haberi bile olmayabilir. Siz onu kendinizden daha çok bilen kabul ettiğiniz için kendisine değil de ilmine uyuyorsunuz. İçtihatlarına uyuyorsunuz. Onun arzularına uyuyorsunuz. 

 

قال ادخلوا فى أمم قد خلت من قبلكم من الجن والأنس فى النار

Topluluklar peş peşe gireceklerdir. Burada peş peşe girişlerin ölüş tarihlerine göre olacağını ifade etmektedir. Sorguya çekilirken ilk yakalanan önce sorguya çekilir. Çünkü yakalandıktan sonra artık kişinin olaylara etkisi yoktur. Onun hesabı görülür. Sonra yakalanan sonra hesaba çekilir. Arada kalan zamanın da hesabını verir. Topluluklar da böyle ölümlerine göre hesaba çekileceklerdir. Burada önemli olan toplulukların ölümü söz konusudur. “Her ümmetin eceli vardır.” sözünde bu açıkça anlaşılmaktadır. Âhirette kişiler ayrı ayrı sorguya çekilecek, iyiler cennete, kötüler cehenneme gidecektir. Ama cennettekiler de topluluk hâlinde olacaklar, cehennemdekiler de topluluk hâlinde olacaklardır. Cehenneme kafile kafile gönderilirken, kendilerine daha önce gidenler hakkında bilgi verilir. İlgili topluluklar ilgililere gönderilir. Buradaki topluluktan maksat, aynı topluluk içindeki öncülerle artçılardır.

 

كلما دخلت أمة لعنت أختهاHer biri suçu diğerine atar ve onu suçlar. “Sizin yüzünüzden buradayız. Siz sebep oldunuz.” derler.

Bu durum dünyada da böyledir. Başarısızlığa uğranıldı mı birbirimizi suçlamaya başlarız. Bir kimse sizi bir yere dâvet ettiğinde, ona uydunuz ve kötülük oldu, sizin ona suçu atmaya yetkiniz yoktur. Niye ona uydunuz, niye onu arkadaş seçtiniz? Belki siz ona arkadaş olsaydınız o işi yapmaya koyulmayacak ve o da bu başarısızlığa düşmeyecekti.

Şimdi biz, üç yıl olacak, ahşap ev, market işi ile uğraşıyoruz. Başarısızlığımızı kendimizde arayacağız. Ben kendimde, siz kendinizde arayacaksınız. Kendi eksikliklerimizi buluruz. Onları düzeltirken başarırız.

Benim gayem Adil Düzeni öğrenmek ve bildiklerimi arkadaşlarımla paylaşmaktır. Bu hususta başarıya ulaşmış bulunuyorum. Allah’a hamd olsun. Arkadaşlarımın beklediklerini verememiş bulunuyorum. Bu bakımdan üzgünüm. Sizler de kendinize düşen payı yapıp yapmadıklarınızı kontrol etmelisiniz. Birbirimizden bir şey istememeliyiz. Her şeyi Allah’tan istemeliyiz. İşte bu âyet bu hususu açıklamaktadır.

 

حتى أذا اداركوا فيها جميعا قالت أخراهم لأوليهم ربنا هؤلاء أضلونا فئاتهم عذابا ضعفا من النار

“Hepsi bir araya gelince, işte bunlar bizi azdırdı, onalar iki kat ceza ver, derler.” diyor. Yani, başarısız bir işte öncülük yapanlar suçlanırlar. Onlara uyanlar kendilerini suçsuz görür veya yarım suçlu görürler. Allah bunun böyle olmadığını bildiriyor.

Bir topluluk içinde bulunup da o topluluğun öncülerini dinlediğiniz zaman siz de onlar gibi suçlusunuz. Ya ne yapılacaktır? Her harekette kendin içtihat yapacaksın ve içtihadına göre hareket edeceksin. Kendi içtihadınla hareket ettiğin zaman, hata etsen de sevap alırsın; başkasının içtihadını taklit edersen, isabet edersen de mükâfat almazsın. Herkes kendi içtihadında ve kendi sorumluluğunda hareket ettiğinde artık sonra kimse kimseye senin yüzünden diyemez. İçtihadı taklit etme başka, içtihada uyma başkadır. İçtihada uymak demek, onun içtihadını tercih etmek demektir. Bu tercih de içtihatla olmaktadır. Taklit demek, içtihatsız ona uymak demektir.

 

قال لكل ضعف و لكن لا تعلمون Hepinizin cezası kat kattır diyor.

Onların cezası, kendileri kötülük yaptılar, bunun bir karşılığını alacaklar; bir de başkalarını sürüklediler, onların da cezalanmalarını sağladılar, bunun için cezalanacaklardır. Tâbi olanların cezası ise, kötülük yaptılar, onun için cezalanmaktadırlar; bir de içtihat yapmadan amel ettiler, onun için cezalanacaklardır.

Görülüyor ki, müçtehitler tarafından tesbit edilip icma ile sabit olan hususlar âyetlerde peş peşe açıklanmaktadır. Müçtehitler bunları Hz. Peygamberin öğretileri ile buldular. Biz şimdi bunları Kur’an’dan istidlâl ediyoruz. Çünkü müçtehitler tefsir ilminde geridirler. Onların zamanında tefsir ilmi yoktu. Âyetlerden doğrudan bu hükümleri çıkaramazlardı. Peki, Hz. Peygamber nasıl çıkardı? Hz. Peygamber vahiy ile çıkardı. Bunun içindir ki sünnet olmadan Kur’an’ı anlamamız mümkün değildir. Bugün sünnetsiz Kur’an’ı anlıyoruz ama sünnetle öğrendiğimiz usûllerle anlıyoruz.

 

و قالت أوليهم لأخراهم فما كان لكم علينا من فضل فذوقوا العذاب بما كنتم تكذبون

Bu âyetlerde ilklerle sonra onlara tâbi olanlar anlatılmaktadır. Topluluklar tutucudur. Yenilik istemezler, kurulu düzenlerini bozmak istemezler. Ezilenler bile alışıktırlar! Herkes ne yapıyorsa onlar da onu yaparlar. Adil Düzene göre kurmak istediğimiz işletmeleri anlatıyoruz. Gelin, yerinizi ciro üzerinden ortaklığa koyun, diyoruz. Aklı erenler hain oldukları için, parası olanlar iş yapmasınlar, herkes bizim işçimiz olsun, esirimiz olsun diye, bu tür halk teşebbüslerine yanaşmıyorlar. Okumamış olanlar da, biz bilmediğimiz işi yapmayız, sadece kiramızı tanırız deyip yenilik yapmak istemiyorlar. Dünyada evrim vardır. Adil Düzen mutlaka gelecektir. Halk teşebbüsleri kurulacaktır. Kapitalizm ve sosyalizm şimdilik tarih olacaktır. Bunu biz yapmayacağız. Tarihin gidişi böyledir. Buna ayak uyduramayan zenginler iflas edecek, zengin olmayanlar da elenecektir. Bunlar âhirete vardıklarında; biz size uyduk, o sebeple başımıza bunlar geldi diyecekler. Atalarının düzeninde olanlar böyle diyecekler.

İlkler sonrakilere; bizim aleyhimizde, sizin lehinizde bir üstünlük sözkonusu değildir, derler. İlkler sonra gelenlerden daha az suçludurlar. Çünkü onlar kendi dönemlerinin gereğini yaptılar. O zaman öyle yapılması gerekmiş olabilir. Diyelim ki, Mustafa Kemal medreseleri kapattı. Bu iş kötü ise şimdi gelenlerin onu taklit etmeleri bunların yükünü hafifletmez. Mustafa Kemal yaşlı medreseleri kapatmış olabilir. Yerine yeni okullar açmak ve daha iyisini yapmak için kapattı. Sonra görüldü ki, dinî eğitim almayan topluluk çöküyor, anarşiye gidiyor. Bunu gören askerler dinî eğitimi tekrar başlattılar. Bunlar şimdi tekrar kapatıyorlar!

Bu sözler Kur’an Kurslarını kapatanlar için ne kadar doğru ise; Kur’an Kurslarını bin yıl önceki eğitimle sürdürenler de aynı şekilde tutucudurlar. Kur’an’dan asrın ilimleri ile asrın ihtiyaçlarına göre cevap alınmalıdır. Bugünkü dinî okulların buna cevap verememekte oldukları açıkça görülüyor. O halde bunu değiştirmemiz gerekiyor.

Hâsılı, her an yeni içtihat ve icmalar içinde olmalıyız. Biz eskilerin deneyimlerinden yararlanma imkânına sahibiz, bu sebeple bizim sorumluluğumuz daha fazladır. 1400 yıl önce I. İslâm Medeniyeti’ni kuranlar bizim imkânlarımıza sahip değildiler. Ona rağmen onu yaptılar. Biz ise onlardan çok daha fazla imkânlara sahibiz. Biz neden onlardan daha gelişmiş yeni bir Kur’an Medeniyeti’ni kurmayalım? Bizim sorumluluğumuz onlardan fazladır. Onlar görmemişlerdir. Biz ise gördük ve yaşadık. Bizim yaptıklarımızdan ders almayarak körü körüne bizi taklit ettiğiniz için yaptıklarınızın cezasını çekiniz diyecekler.

Bu âyetler bize inkılâpçılığı emretmektedir. Ancak bu inkılâpçılık başkalarına benzeme inkılâpçılığı değildir. Avrupalılaşma inkılâpçılığı değildir.

1.    İyi bir şey devam ettirilmelidir, korunmalıdır. Bu hususta eskilere tâbi olunmalıdır.

2.    Bir şey kötü ise terk edilmelidir. Yerine yenileri bulunup konmalıdır.

3.    Bunun yolu nedir? İçtihat ve icmadır. Müsbet ilimdir. Ancak müsbet ilme dayanarak yapacağımız içtihat ve icmalarla eskinin iyisini ve kötüsünü birbirinden ayırabiliriz. Kötülerin yerine iyilerini, daha iyilerini koyabiliriz.

4.    İçtihat ilimden farklıdır. İlim sadece söylemek ve yazmaktır. İçtihat ise ilmin verilerini uygulamaktır. İlericilik hususunda cihat yapmaktır.

Mustafa Kemal İslâm dünyasında yetişmiş, bugünkü medeniyeti de bilen bir komutandır. Onun için son derece uygun yol izlemiştir.

1.    Önce, Mustafa Kemal batılılaşmayı değil, muasır medeniyetin bütün icaplarının yerine getirileceğini söylemiştir. Muasır medeniyet tarihin geliştirdiği medeniyet idi, Batı Medeniyeti değildi. Yani, onun da iyileri alınacak, kötüleri atılacaktı. Bunu 1924’de söylemiştir. On yıllık program yapmış ve bunları uygulamıştı.

2.    Mustafa Kemal Onuncu Yıl Nutku’nda; “Muasır medeniyetin bütün icapları yerine getirilmiştir. Şimdi muasır medeniyetin fevkine çıkılacaktır.” diyor. İnkılâpçılığı Avrupalılaşma şeklinde anlamamış, tam tersine, Avrupa medeniyetinin üstüne çıkma şeklinde anlamıştır.

3.    Bunun için; “Elimizde tuttuğumuz meş’ale müsbet ilimdir.” demiştir. Ne var ki, müsbet ilim yeterli olmamıştır. Yeni medeniyeti hiç bir yerde oluşturmamıştır. İşte sosyalizm bunun açık örneğidir. Nazizm, faşizm, Maoizm bunların açık örnekleridir. Yeni medeniyet Kur’an’ın müsbet ilimle yorumlanması ile kurulur.

4.    Mustafa Kemal altı ok içinde iki esas koymuş; milliyetçilik ve inkılâpçılık. Bunun mânâsı açıktır. Halkımızın ve devletimizin sahibi olduğu bütün iyi şeyler alınacak ve korunacaktır. Halkımızın ve devletimizin sahip olduğu bütün kötülükler atılacak, yerine daha iyi yenileri getirilecektir. İşte bu da icma ve içtihattır. Bunlar bu sûrenin konusudur. Nitekim Mustafa Kemal; “İslâmiyet son dindir, ileri dindir, çünkü İslâmiyet’te içtihat vardır.” diyor.

Sonra gelenler önce gelenleri taklit etmekle kurtulsaydılar, o zaman sonra gelenlerin önce gelenlerden bir üstünlükleri olacaktı. Onlar zahmetsizce cennete girecekler, ilk gelenler sıkıntı çekeceklerdi. Onun için Allah sonra gelenlerle ilk gelenleri eşitlemiş, onların doğrularını almakta kolaylık görecekler, ama kötülüklerini atmakta da zorluk çekeceklerdir. Böylece iki topluluk arasında zorluk ve sorumluluk açısından bir üstünlük olmayacaktır.

Kur’an’ı biz günlük hayatımızı irdelememiz için okumalıyız. Bu sebeple biz hep yaşadığımız hayattan misaller vermeye çalışıyoruz. Tarihin akışını anlatıyoruz.

Tav’an ve kerhen Allah’ın dedikleri olmaktadır. İnsanların başka çareleri yoktur.

 

KUR’AN MATEMATİĞİ SEMİNERLERİ / 125. Seminer; 31 AĞUSTOS 2001

Yazan ve Anlatan: SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yayına Hazırlayan: REŞAT NÛRİ EROL

 

 






Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3137 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2406 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2370 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 1920 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2193 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2238 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2021 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 1873 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 1908 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2294 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2173 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1780 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2121 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2015 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2147 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2119 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 1988 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2181 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2134 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2390 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2202 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 2787 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2399 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2696 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2419 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2485 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2646 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 2757 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 2700 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3036 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5049 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3149 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 2793 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3422 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3280 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3025 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3523 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3472 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 3764 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4209 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 2744 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 2786 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3579 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3488 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2611 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2676 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3613 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 6959 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5093 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 3840 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3286 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3424 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4379 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 3986 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4331 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4326 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4397 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4203 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3123 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4038 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3323 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 4795 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3565 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 4818 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 4637 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4582 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3242 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3253 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3405 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 4771 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 3932 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 4991 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 3774 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 4901 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4055 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4104 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4224 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4402 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 4914 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 3830 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 4847 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4093 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3604 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4053 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4270 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 3802 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 3847 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 3866 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4278 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5273 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9050 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1039
Nur Suresi Tefsiri 32-34. Ayetler
23.11.2019 4428 Okunma
1 Yorum 24.11.2019 08:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1038
Nur Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
16.11.2019 3453 Okunma
1 Yorum 19.11.2019 12:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1037
Nur Suresi Tefsiri 27-29. Ayetler
9.11.2019 3612 Okunma
1 Yorum 10.11.2019 05:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1036
Nur Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
2.11.2019 3233 Okunma
1 Yorum 03.11.2019 07:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1035
Nur Suresi Tefsiri 19-22. Ayetler
26.10.2019 3233 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1034
Nur Suresi Tefsiri 12-18. Ayetler
19.10.2019 3590 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5364 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1032
Nur Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
5.10.2019 4006 Okunma
1 Yorum 06.10.2019 23:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1031
Müminun Suresi Tefsiri 111-118. Ayetler
28.09.2019 3257 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:50


© 2024 - Akevler