KUR’AN İŞLETMELERİ,/ 141. SEMİNER Üsküdar/İST., 28 ARALIK 2001
YENİ MEDENİYETİN KURUCULARI
İnsanın ecelli müsemması 100 yıldır. Medeniyetlerin ecelli müsemmaları ise 1000 yıldır. Bugün teknikte nominal ömür, standart ömür, belirlenmiş yaş kavramları vardır. Makinalarda ve araçlarda kullanılır. Kur’an ise bunu topluluklar ve insan için söylemektedir. Medeniyetler için 1000 yıl olarak ifade etmektedir. Tarihte Hak Medeniyetler gelip geçmiştir. Bunları 500 yüz yıl gecikme ile Kuvvet Medeniyetleri izlemiştir.
) MEZOPOTAMYA - MISIR
) İBRANİ - GREKO-ROMEN
) HIRİSTİYANLIK - BİZANS
) İSLÂMİYET - AVRUPA
Kur’an’ın ifadesi ile; Mezopotamya, İbrani, Hıristiyanlık ve İslâm medeniyetlerinin ortak adı “İslâm Medeniyeti”dir. İslâm Medeniyeti’ne “I. Kur’an Medeniyeti” diyoruz. Bugün IV. İslâm Medeniyeti tarih olmuştur. Onun uzantısı olan IV. Kuvvet Medeniyeti yani Avrupa Medeniyeti zirvededir. Çökmeye başlamıştır. Ama daha 500 yıllık ömrü vardır. Şimdi V. İslâm Medeniyeti yani II. Kur’an Medeniyeti doğmaktadır.
Mezopotamya Medeniyeti ilk medeniyettir. Tarihte bir daha tekerrür etmeyecektir. Tevrat’ta; “Bir daha Tufan olmayacaktır.” diyor. Bize örnek medeniyet değildir. Hıristiyanlık Medeniyeti’nin özelliği, onun devamı olarak oluşan Kuvvet Medeniyeti de sistem olarak Hıristiyanlığı kabul etmiştir. İki şekilde gelişmiştir: a) Roma’da dini devlet oluşmuş ve kralları emrine almıştır. b) Bizans’ta devlet dini emrine almış ve dine dayalı devlet oluşmuştur. Bu tür medeniyet de tarihte olmayacaktır. Artık gelecekte “Kur’an Medeniyetleri” olacaktır. Yani; demokratik, lâik, sosyal ve liberal hukuk düzeni hâkim olacaktır. Bu bakımdan ne Mezopotamya ne de Hıristiyanlık geleceğin örnek medeniyetleri olmayacaktır.
Gelecekte kurulacak “Kur’an Medeniyetleri” ise Tevrat ve Kuran Medeniyetleri türü olacaklardır. Hıristiyanlık ise topluluktan çok insanların kişisel ahlâk bakımından Kur’an Medeniyeti’ne örnek teşkil edecektir. Bu sebepledir ki Hazreti Muhammed’i Hazreti İsa’ya değil, Hazreti Musa’ya benzetmektedir. Hem de ilk nâzil olan Mekke âyetlerinde; “Biz size Firavun’a gönderdiğimize benzer bir resul irsâl etmekteyiz.” diyor.
Şimdi biz geleceğin 1000 yıllık medeniyetinin kurulmasına tâlip isek; örnek olarak Hazreti Musa’nın ve Hazreti Muhammed’in kavmini alacağız. Onlar gibi davranacağız. Onların başından geçenler bizim de başımızdan geçecektir. Fark, bizim başımızda ne Hz. Musa ne de Hz. Muhammed aleyhisselâm olacaktır. Sadece biz yönlendiren Kur’an olacaktır.
Mü’minler bir araya gelecek, Mekke’deki mü’minler gibi Kur’an okumaya başlayacaklar ve başlarından geçecek hadiselere dayanacaklar, cemaat olacaklar. Sonra hicret edecekler ve orada “V. İslâm Medeniyeti”ni “II. Kur’an Medeniyeti” olarak kuracaklardır. Bunu Hıristiyanlarla birleşerek yapacaklardır. Papa’nın “Oruç Mesajı” bunun müjdecisidir.
Hazreti Muhammed aleyhisselâm 13 yıl Mekke’de kaldı. Hazreti Musa aleyhisselâm da 23 yıl Mısır’da kaldı. Orada yeni medeniyeti kuracak cemaati oluşturdu. Biz şimdi peygambersiz, sadece Kur’an’a dayanarak bir medeniyet kurmaya yönelmiş bulunuyoruz. Bunun da “ilk” olduğunu unutmamalıyız. Bu da ancak bir insanın merkez olmaması ile sağlanır. Hazreti İsa gelmeden önce Hz. Zekeriya ve Hz. Yahya gibi onu müjdeleyici peygamberler gelmiştir. Türkiye’yi ele alıyorum. Türkiye’de yönetimde inkılâp yapan iki zat gelmiştir. Bunlardan biri II. Abdülhamit, diğeri de Mustafa Kemal’dir. Bunlar yaşlanmış Osmanlı yönetiminin ve IV. İslâm Medeniyeti’nin cenazesini kaldırmışlardır. Böylece yeni medeniyetin kurulması yolları açılmıştır. Sonra Hazreti İsa’ya benzer bir ekol kuran kişi olan Bediüzzaman gelmiştir. Bu ekol Nûr Risâleleri Şakirtleridir. Arkasından siyasi çıkışları ile Necmettin Erbakan Harekâtı denenmiştir. Konya Holdingleri ekonomik denemeler içindedirler. Akevler Ekolü de ilmî faaliyetler yapmaktadır. Bütün bunlar bir yere hazırlıktır. Gelecekte “II. Kur’an Medeniyeti”ni kuracak bir cemaat oluşacaktır. Bu kimlere nasip olacak? Nerede nasip olacaktır? Bilemiyoruz. Bunun kurucusu biz olabiliriz; veya olmayabiliriz. Ama bu birikimimiz mutlaka orada değerlendirilecektir. Biz ecrimizi alacağız.
Biz çalışalım; kalanı bizi ilgilendirmez...
A’RÂF SÛRESİ VE YENİ MEDENİYET
Araf Sûresi “içtihat ve icma” öğreten bir sûre idi. Eski medeniyetlerden örnek vererek içtihatlarımızı nasıl yapacağımızı, insanları nasıl dâvet edeceğimizi bize öğretmektedir. Önce Mezopotamya’yı örnek vermiş ve onların sadece oluşlarını bildirmiştir. Musa Peygamberin hayat hikâyesini daha teferruatlı olarak anlatmaktadır. Şimdiye kadar “Mısır Dönemi” anlatıldı. Yani, “Mekke Dönemi” dile getirildi. Şimdi ise “Hicret” başlıyor. Bundan sonra Hicret ettikten sonraki hayat anlatılacaktır.
BİZİM HİCRETİMİZ NE OLACAKTIR?
Önce “Evlerimizi” bir araya getireceğiz. Böylece birbirimize “Muhacir” olacağız. Kendi “Kentimizi” kuracağız. Burada “Kadınların ve Çocukların da katıldığı” ve yalnız akşamdan akşama buluşulan aileler değil; “24 saat birlikte olan aileler” içinde “Topluluğumuzu” oluşturacağız. İşte orada gördüğümüz eğitimle “Örnek Site” kurmuş olacağız. O site sür’atle yayılacak ve “Yeni Medeniyetin Oluşması” başlayacaktır. Şeriata göre kurulmuş “İşletmeler”i yaygınlaştırmak suretiyle “Yeni Medeniyet” kurulmuş olacaktır. Yeni medeniyet “siyasi fetihlerle” değil, “ekonomik fetihlerle” başarılacaktır. “Karşılıksız Para” yerine “Karşılıklı Kaydî Para”yı yaygınlaştırdığımız zaman “Yeni Medeniyet” de gelmiş olacaktır.
138 - İsrail oğullarını bahra mücâveze ettik. Sanemlerine vukuf ettikleri bir kavme vardılar. “Ey Musa, Bize de bunların ilâhları gibi bir ilâh ca’let!” dediler. Onlara, “Siz cehalet etmekte olan bir kavimsiniz!” dedi.
138 - İsrail oğullarını denizi savuşturduk. Putlarına kapanan bir ulusa geldiler ve “Ey Musa! Bize de bunların tanrıları gibi bir tanrı yap!” dediler. O da, “Siz bilmezlik yapmakta olan bir ulussunuz!” dedi.
Firavun’u “yemde boğduk” demişti. Burada da “denizden geçirdik” diyor. Yemm, Nil gibi durgun akan sudur. Demek ki burası durgun akan nehir gibi bir yerdi, ama aynı zamanda oradan denizden geçilmişti. Demek ki bu Süveyş Kanalı’nın olduğu yerdir. Sığ bir dere gibidir. Gel-gitlerde açılıp kapanan yerdir. Buradaki mucize Hz. Musa’nın geçtikten sonra kapanmasıdır. Firavun’u boğacak şekilde kapanmasıdır.
Bu bize Allah’ın nasıl yardım edeceğine de bir misaldir. Biz eğer doğru yolda olursak, hadiseler öyle cereyan eder ki bizim lehimize olur. Biz her şeyi baştan hesaplayıp tedbir alamayız. Ne zaman ne olacağını bilemeyiz. Biz Allah’ın emirlerine uyarak hareket edeceğiz. O gerekeni yapar. Biz doğru olanı yapmalıyız. Ondan sonrası bizi ilgilendirmez. Allah vardır ve O en iyisini yapar. Küçük hesapların peşinden gitmemeliyiz, korkulara kapılıp haktan kaçmamalıyız. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ankara’ya gidip bazı milletvekilleri ile görüştük. Korkunç bir manzara ile karşılaştık; “Öyle yaparsak partimiz kapanır!” diyorlardı. Tavsiyelerimizi dinlemediler ve işte bu küçük hesaplar partilerini kurtaramadı. O korkaklık bugünkü Türkiye’nin krizleridir...
Yine burada çok önemli bir husus ortaya çıkıyor. Her ulusun putu vardır. Tanrısı vardır. Ona tapmakta ve ulusu o korumaktadır. Bütün insanlığın tek tanrısı insanların hoşuna gitmemektedir. Çünkü o zaman diğer uluslara karşı onları kim koruyacaktır?! Halk hemen kendilerine bir tanrı istiyor! Yalan da olsa, sahte de olsa; kendi tanrılarını istiyorlar! Hz. Musa onlara, “Cahillik yapıyorsunuz!” diyor. İnsanlık putperestlikten hâlâ kurtulamamıştır. Hâlâ ulusçuluk yapılmakta, hâlâ her ulus kendi tanrılarına tapmaktadır.
İnsanlığın bu şirkten kurtulması ancak “İnsanlık Anayasası”nın kavranması ve yerleştirilmesi ile mümkün olacaktır. İnsanlık bir tanrıya inanır ve kötülükle mücadeleye başlarsa ve bu kötülüklerin bizim için bir imtihan olduğunu bilirse şirkten kurtulabilir. Türkiye kendi varlığını koruyacaktır. Ama bu diğer uluslara tahakküm için değil, yahut başka bir ulusun tahakkümüne değnek olmak için değil; insanlığa hizmet etmek için olacaktır. Bütün insanların Rabb’i olan Allah’a ibadet edilmesi için varlığını koruyacaktır. Her namazda okumaya “Fatiha” ile başlarız. İlk cümle şudur: “Herkesin Rabb’i Allah’a hamd olsun.” Allah’tan başkasına ibadet, diğer insanlara zulmetmek demektir.
139 - Bunlar içinde bulundukları ile mütebber olacaklardır ve amel ettikleri de bâtıldır.
139 - Bunlar içinde bulunduklarında ufalanıp gidecekler ve yaptıkları da boşa çıkacak.
Tibr, saman demektir. Saman gibi dağılıp gitme demektir. Allah’tan başkasının peşinden koşanlar ayrılıklar içinde yok olup gideceklerdir.
Cumhuriyet kurulduğunda lâiklik getirilmişti. Osmanlı İmparatorluğu’nun dayandığı din birliği ortadan kalkmıştı. Sonra Cumhuriyettekiler, birliği sağlamanın yolunu milliyetçilikte buldular. Mustafa Kemal bu yolu tuttu. Ancak bu uygulama ile değişik soyları birleştiremeyeceklerini anlayan yöneticiler, işi Mustafa Kemal’i tanrılaştırmakta buldular. Böylece güya birlik sağlayacaklardı. Oysa bu bir yalandı. Yalancının mumu yatsıya kadar sürerdi. İşte bugün Türkiye boşluktadır. Millî birliğin nasıl sağlanacağını bilemiyorlar. Şimdi yeni tanrı icat ettiler; Avrupa Birliği! Şimdiki yöneticiler ona tapıyorlar!.. Oysa devletin idesi “insan hakları” yani “adalet” olmalıdır. Ben de bu devletim için ölebilmeliyim; benim çocuklarım istedikleri gibi yaşasınlar diye. Devlet halkın nasıl yaşayacağının değil, istedikleri gibi yaşamalarının bekçisi olursa, işte o zaman yok olmaktan kurtuluruz. Halk da kendi tanrılarına değil, tüm insanların ve Kâinatın tanrısına taparsa barış içinde oluruz. Türkiye devletinin mabudu; “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesidir. Yan; devlet bir tanrının askeri olmaz, barışın askeri olur, din hürriyetinin askeri olur.
140 - Allah sizi âlemlerden üstün kılmış iken ben size O’ndan başka ilâh mı bağyedeceğim?
140 - Allah sizi diğer topluluklardan üstün yapmış iken ben size yeni tanrı mı arayacağım.?
Daha İbraniler Mısır’dan yeni ayrılmış göçer bir topluluktur. Tevrat gelmemiştir. Ama onlara seçilmiş bir topluluk olduğunu haber vermiştir. Bu İbrahim Peygamberden beri bilinmektedir. Hz. İbrahim İÖ 1600’larda Ur’dan çıkmıştı. Hz. Musa ise İÖ 1200’de Mısır’dan çıktı. Yani, 400 yıl sonra meyvesini verecekti. Yani, verilen haber ikinci kez 400 sene sonra teyit edilmiştir. Hem de hâlâ ufukta bir şey yoktur. Bu bize ders olmalıdır.
II. KUR’AN MEDENİYETİ’Nİ TÜRKLER KURACAKTIR
II. Kur’an Medeniyeti’ni kurmaya giderken hemen ertesi gün meyve verecek bir fidan olduğumuzu sanmamalıyız. Bilinçli olarak yolumuza devam etmeliyiz.
Bugün Türkiye ve Türkler aslında seçilmiş bir ülke ve kavimdir. Türkiye II. Kur’an Medeniyeti’ni kurma yolundadır. Allah bu imkânları vermiştir.
a) Türkiye; iki medeniyetin birleştiği yerdedir. “Yeni Medeniyet” “İslâm Medeniyeti” ile “Batı Medeniyeti”nin sentezinden doğacaktır. Nitekim “İbrani Medeniyeti” de “Mezopotamya Medeniyeti” ile “Mısır Medeniyeti”nin sentezinden doğmuştur. O zamanlar ara yer “Filistin” idi, şimdi ara yer “Türkiye”dir.
b) Türkler; “Batı Medeniyeti”ni benimsemiş Müslüman ülkedir. Sentezi ancak bunlar yapabilir. O zaman da İbraniler Mezopotamya’dan gelmiş ve Mısır’da Mısırlıların medeniyetini almışlardı. O gün “İbraniler seçilmişti”. Bugün “Türkler seçilmiş” görünüyor.
c) Türkçe; iki medeniyeti birleştirmeye en elverişli dildir. Arapçada yabancı kelimeyi alıp yeni kelime üretemezsiniz. Bu Batı dillerinde de böyledir. Oysa Türkçede yabancı kelimeyi alıp “etmek, olmak, kılmak, yapmak, ...” gibi yardımcı kelimelerle istediğiniz şekilde kelime üretebilirisiniz. O sebepledir ki bugün dünyanın en zengin dili “Türkçe”dir. Hem Lâtince’nin hem Arapça’nın kelimelerini kolayca kendi yapısı içinde kullanabilmektedir.
d) Anadolu Halkı; ırkçılığı olmayan halktır. Osmanlı geleneğinde her çeşit kavim Türkiye’de yaşamıştır. Bu Etilerden beri böyle gelmektedir. Cumhuriyet döneminde de Türkiye değişik ırkların Tükçede birleşmesi ile oluşmuş bir topluluktur. Dil ve din birliği varsa da, taassubu yoktur. Dünyanın her yerinde orası ile uyumlu olarak “Türkler” yaşamaktadır. İnsanlığa en kolay şekilde ulaşabilirler.
141 – Sizi Firavun’un âlinden kurtarmıştık. Size azâbın sûi ile isae ediyordular. Ebnâınızı katlediyor, ve nisânızı istihya ediyorlardı. Bu size Rabb’inizden büyük bir belâ idi.
141 - Sizi Firavun’un elinden kurtarmıştık. Söze tattırışın en kötüsü ile kötülük yapıyorlardı. Oğullarınızı öldürüyor, kızlarınızı kirletiyorlardı. Bu size yetiştiricinizin büyük sınaması idi.
Burada; “Sizi Firavun’dan kurtardık.” demiyor; “Firavun’un halkından kurtardık.” diyor. Aslında diktatörler kendileri zâlim değildirler. Ama diktatörler zâlimlere dayanarak iktidar olurlar. Diktatörlerin dayandığı kimseler yenebildiklerine zulmederler. II. Cihan Savaşı sonunda Batılılara yenilmişti. Onlar zulmetmiyorlardı. Onların dayandıkları Rum ve Ermeniler zulmetmeye başladılar. Müslümanları camilere doldurup yakmaya başladılar. Allah İsrail oğullarını Firavun’dan kurtardığı gibi; Türkler’i de İstiklâl Savaşı ile onlardan kurtardı. Sonra, Cumhuriyetin tek partili dönemi haşladı. Bu görevliler çok kötü zulüm yaptılar. Bunu Mustafa Kemal veya İnönü yapmadı. Tek partili sistem yaptı. İnkılâp gerekiyordu. Müslümanlar buna yanaşmadılar. Baştakiler ister istemez sokak takımı ile işbirliği yaptılar. Onlar da zulüm yaptılar. Allah demokrasi ile yine İsmet İnönü’nün çabası ile o belâdan halkımızı kurtardı. Böylece Hz. Musa’nın Kavmine benzer olaylar bizim başımızdan geçmiştir. Bu da bizim bu asrın seçilmiş bir kavmi olduğumuza işarettir.
“Erkeklerinizi öldürüyor, kızlarınızı kirletiyorlardı”. Bu zulümler de hem II. Cihan Savaşı sonunda Rum ve Ermeniler tarafından, hem de Kürt İsyanını bastırmak için doğuda görevliler tarafından işlenmiştir. Bugün bunlardan tamamen kurtulmuş bulunuyoruz.
“Sizin için bunlarda Rabb’inizin büyük imtihanı vardır.” demiştir Hz. Musa. İbraniler Mısır’da o sıkıntıları çekmeseydiler, Hz. Musa’nın peşine gidip İbrani Medeniyeti’ni kuramazlardı. İnsanlığa kıyamete kadar ışık verecek mumu yakamazlardı. Osmanlı İmparatorluğu yenilmişti. Cumhuriyetin tek partili düzeni gelmeseydi, 28 Şubat olmasaydı şimdi “Adil Düzen”i kabul edecek seviyede olmazdık. Onlar birer okul oldu ve biz sınıfları başarılarla geçmiş bulunuyoruz. Şimdi son sınıftayız. Ya sınıfımızı geçecek ve geleceğin 1000 yıllık medeniyetini kuracağız, yahut sınıfta kalıp zavallı bir topluluğa dönüşeceğiz.
Bu gerçekleri tüm halkımıza duyurduğumuz gün görevimizi yapmış olacağız.
Bunun yollarını aramaktayız, aramalıyız. Allah elbette bir yol gösterecektir.
Bu âyetler Mısır’dan çıkan İsrail oğullarının durumunu anlatmaktadır. Hâlâ kendilerine put isteyen topluluk; yani bugünkü Türkiye gibi. Bu bize ümit vermektedir.
Demek ki; biz bu ulusu uyaracak olursak, İbraniler gibi bunlar da geleceğin 1000 yıllık medeniyetini kurabileceklerdir. Zaten 2000’li yılların tam da başlangıcında değil miyiz?!.
Yazan ve Anlatan: SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yayına Hazırlayan: REŞAT NÛRİ EROL
LÜTFEN DİKKAT!
141. SEMİNER İLE YENİ BİR DÖNEM BAŞLIYOR...
“KUR’AN MATEMATİĞİ” İSMİ “KUR’AN İŞLETMELERİ” OLDU...
BUGÜN BU YILIN SON SEMİNERİNİ YAPIYORUZ; YENİ BİR YIL BAŞLIYOR...
CENAB-I ALLAH’TAN HAYIRLARA VESİLE OLMASINI DUÂ VE NİYAZ EDİYORUZ...
HÜRMET VE MUHABBETLERİMİZLE; SELÂM.. SEVGİ.. SALÂT.. DUÂ.. DUÂ... ... ...