KUR’AN İŞLETMELERİ(19); 159. SEMİNER Üsküdar, İstanbul, 10 Mayıs 2002 Cuma
A D İ L D Ü Z E N E G Ö R E
İNSANLIK ANAYASASI
IC. KAMU HİZMETİ
İşleri halk mevzuata göre serbestçe yapar.
Madde 4- a) Herkes kendisi için kurallar koyar veya seçer. Bunları her zaman değiştirebilir. Ancak kuralları yürürlükte iken onlara uymak zorundadır. Uymaz da biri zarar görürse, onu tazmin eder. Herkes diğer insanlarla istediği sözleşmeleri yapar veya sona erdirebilir. Ancak sözleşmeler yürürlükte iken onlara uyulmazsa, doğacak zararlar tazmin edilir. Herkes istediği topluluğu kurma veya girme ve çıkma hakkına sahiptir. Ancak bir topluluğa katılmışsa, o topluluğun sözleşmelerine ve yetkililerine uymak zorundadır. Uymaz da bir zarar doğarsa, onu tazmin eder. Herkes diğerleri ile çıkan anlaşmazlıkları hakemler yoluyla çözmek zorundadır. Hakemlerin kararlarına uymayanlar hukuk düzeninin korumasından yararlanamazlar. Kişiler mevzuat içinde hürdürler ve topluluk içinde doğmuş ve doğacak haklarını hukuk düzeni ile korurlar.
Görevliler güdücü değil, gözetleyicidirler.
Madde 4- b) Topluluk hukuk düzeni içinde kişilerin serbest davranışları ile yaşar. Kişilere müdahale edilmez, zarar verirlerse sonra hakemler tarafından tazminata veya kısasa mahkûm edilirler. Hakemlerin adil karar verebilmeleri için gözetleyici görevliler vardır. Bunların kayıt ve şehadetleri ile hakemler karar verirler. Halk hakem kararlarına kendi istekleri ile uyarlar. Hakem kararlarına uymayanları görevliler etkisiz hâle getirirler. Görevliler halkın işlerine ve kararlarına baştan karışamazlar ve hakem kararı olmadan da bir yaptırımda bulunmazlar. Görevlilerin görevleri sırasında aldıkları kararlar hakem kararları ve mevzuat hükmündedir. Halk ya orasını terk eder veya itiraz etmeden uyar. Mağdur olanlar sonra hakemlere giderek haklarını alırlar. Görevlilere müdahale işlerine müdahaledir. Savunma hakları vardır.
Kamu hizmetlerinden bir kısmı nöbetli birliklere tevcih edilebilir ve bunlara kamu hizmetleri karşılığı kamu bütçesinden pay verilebilir. Bu husus mevzuatça belirlenir. Kamu hizmetlerinden nöbetli birlikler de yararlanabilirler. Ek harcama gerektirmiyorsa bir şey istenmez.
Madde 4- a) (İnsanlar ihtida ile ittika ederler.)
İHTİDA: Yol bulma demektir. “İhtida edenlere hüdayı ziyade eder ve takvalarını verir.”(47/17) İhtida, iftial bâbından kendi kendine yol aramadır. Allah yolunda olanları Allah destekliyor ve takvalarını veriyor. “Biz de cihad eden kimseleri sebillerimize hidayet ederiz.”(29/69) İçtihat yapanlara Allah’ın doğruyu bildireceğini açıkça ifade ediyor. “Orada sizin için ihtida edersiniz diye sübüller yaptı.”(....) Sübül kelimesi çoğuldur. Değişik mezheplerin olacağını bildirir. “Nücumu sizin için berr ve bahrın zulumatında ihtida edesiniz diye sizin için ca’leden O’dur.”(6/77) İçtihat, denizin ortasında gece karanlığında yıldızlarla yol aramaya benzer. “İhtida eden nefsine ihtida etmiş olur.”(27/92) Herkes kendisi için yol arayacaktır.
İTTIİKA: “Allah’a ittika edin ve O’na vesile ibtiğa edin”(5/35) O’na vesile aramak, içtihat yapmaktır. “Allah’a ittika ediniz, bana itaat ediniz.”(26/179) İçtihad edin, amellerinizi içtihadınıza göre yapınız, bana itaat edilmesi gerektiği içtihadınızla sabit olan hususlarda da bana itaat ediniz demektir.
(Herkes ictihadıyla veya istifta ile kendi şirasını bulur.) “Herkesin bir şirası vardır.”(....) “Nefsinden başkasına mükellef değilsin.”(4/84) Kişi başkası için içtihat yapamaz. İçtihat, nefsin onunla mükellef kılınmasıdır. “İlminiz yoksa ehli zikrden sual ediniz.”(16/43) Burada içtihat yapamayacaklara verilen cevaz vardır. Şart cümlesi sona alınmıştır, vücubu değil ruhsatı ifade eder. İstikbal hikâyesi getirilmiştir. İçtihat yapacak durmunuz yoksa demektir. Sual ediniz denmiştir, yaşayanlardan fetva istenebilir. “Senden fetva istiyorlar. Allah kelâlede size fetva veriyor de.”(4/176) Allah fetva veriyor demek suretiyle kişilerin fetvasını değil, Allah’ın fetvasını öneriyor. Fetva içtihada dayanılarak verilecektir.
(Rüşd taharri edilip sebili ittihaz olunur.) “Rüşdün sebilini re’yetseler onu sebil yapmazlar.”(7/146) “İslâm olan rüşdü onlar taharri ederler.”(....) “Vechini haram mescidin şatrına tevliye et.”(2/144) “Allah îmanınızı zayi etmez.”(2/143) (Mülhem olan takvaya ittiba olunur.) “Nefsi ve onu tesviye ettiğine. Ona takvasını da fücurunu da ilham etti.”(91/0) “Rabbinizden size ne inzal olunursa ona uyun.”(7/3) “Her sözü istima’ eder, ahsenine ittiba ederler.”(39/18) (Ahd iradeye dayanır, ifa edilir.) “Sana ciet ederlerse aralarında hükmet veya i’raz et.”(5/42) “Ahdi ifa edin. Ahd mesuldür.”(17/34) (Akd rızaya dayanır.) “Sizden teradin olarak ticaret olması gerekir.”(4/29) (Akd ifa olunur.) “Akitleri ifa ediniz.”(5/1) (Ahitler ve akitler mes’uliyeti mucibdir.) “Ahit mesuldür.”(17/34) Akit de kıyasen mes’uliyet taşır. Ahit tek taraflıdır. Akit iki taraflıdır. “Fi’letmeyeceğinizi niye kavlediyorsunuz? Fi’letmeyeceklerinizi kavletmeniz Allah’ın indinde mes’uldur.”(61/3) (Hicret meşrudur. Emir sahiplerine itaat farzdır.) “Sen katletmek içini bana yedini bast etsen de ben seni katletmek için yedimi bast etmeyeceğim.”(5/28) “Arzı ifsad etmeyin.”(7/85) “Allah’ın arzı vâsi’ değil miydi, neden hicret etmediniz?”(4/97) (Misakı nakz lânetin sebebidir.) “Misaklarını nakzetmiş olmalarından dolayı onları lânetledik.”(5/13) Lânet etmek ilişkileri kesmektir. Hukukun korumasını kaldırmaktır. (Zulmolunanların kıtala hakları vardır.) “Zulmolunanlar kıtala mezun kılındılar.”(22/39) (Uymaz da bir zarar doğarsa onu tazmin eder.) “Zulmetmez, zulüm de olunmazsınız.”(2/279) (Münazaa hakemler ile hallolunur.) “Bir şeyde niza ederseniz Allah ve resulüne reddediniz.”(....) “Beynlerinde Allah ve resulünün hükmetmesi için davet olunduklarında onlardan bir fırka i’raz eder.”(24/48) “Beynlerinde Allah ve resulün hükmetmesi için davet olunduklarında sem’ ettik ve itaat ettik diye kavl ederler.”(24/51) (Kadaya uymayanlara lânet olunur.) (Tahkim etmeniz kaza olduğunda hareçsiz rıza göstermezse eman içinde olmaz.) “Rabb’ine kasem olsun ki, îman etmiş olmazlar.”(4/65) “Ricalin aleyhlerinin misli lehe hakları, nisanın da aleyhlerinin misli lehe hakları vardır. Ricalin aleyhde hakları nisbetince lehdeki haklarda dereceleri vardır.”(2/228) (Haklar mevzuat içinde kullanılır ve topluluk doğmuş ve doğacak haklarını hukuk düzeni ile korurlar.) “Halk ettiklerimizden, Hakka hidâyet eden ve onunla adleden bir ümmet vardır.”(7/181)
Resuller râi değil nâzırdırlar. “Râiâ demeyin, unzurnâ deyin.”(2/104)
Madde 4- b) (Ümmet dinde ikrahsız ayşeder.) “Dini ikame ediniz ve onda teferruk etmeyiniz.”(42/13) “Dinde üzerinizde bir haraç kılmadı.”(22/78) (Kişilere ikrah edilmez.) “Sen onların üzerinde musaytır değilsin.”(88/22) “Resuller üzerinde sadece mübîn belağ vardır.”(16/35) (Zarar verirlerse sonra hakemler tarafından tazminata veya kısasa mahkûm edilirler.) “Bir şeyde niza ederseniz, Allah ve resulüne reddediniz.”(....) (Hakemlerin âdil karar verebilmeleri için adaletli şüheda vardır.) “İki şahidi ricalinizden istişhad ediniz.”(2/282) “Aleyhlerine sizden dört şahidi istişhad ediniz.”(4/15) (Bunların kayıt ve şehadetleri ile hakemler karar verirler.) “Şehadet ederlerse imsak ediniz.”(4/15) “Sağir olsun kebir olsun kitabetten seamet etmeyin.”(2/282) (Halk hakem kararlarına kendi istekleri ile uyarlar.) “Kaza ettiğine kalblerinde bir harac duymazlar. Teslim olurlar.”(4/65) (Hakem kararlarına uymayanlara mü’minler mukatele eder, fitneyi yok ederler.) “Din Allah’ın oluncaya kadar ve fitne kalkıncaya kadar kıtal ediniz.”(2/193) (Mü’minler ikrahda bulunmazlar. Kazadan evvel kıtal yapmazalar.) “Kaza ettiğinde.” (....) “Fe” ile gelmiştir, hakem kararı olmadan bir yaptırımda bulunmazlar. “Allah ve resulü bir şeye kaza ettikten sonra mü’min ve mü’mineler için hiyere yoktır.”(33/36) “İza” gelmiştir, şartı ifade eder. Takdimi caiz değildir. “İza” sonra gelmiştir. (Görevlilerin görevleri sırasında aldıkları kararlar hakem kararları ve mevzuat hükmündedir.) “Resule ve emir sahiplerine itaat ediniz.”(4/59) (Halk ya orasını terk eder veya itiraz etmeden uyar.) “Allah’ın arzı geniş değil miydi? Hicret etmeliydiniz.”(4/97) Mağdur olanlar sonra hakemlere giderek haklarını alırlar. “Bir şeyde tenazu’ ederseniz Allah ve resulüne reddediniz.”(4/59) “İn” başa gelmiştir, vücubu ifade eder. (Tenazu’da hakemlere gitmek gerekir. İhkakı hak yoktur. Görevlilere müdahale işlerine müdahaledir.) “Sana isyan ederlerse, amel ettiklerinizden beriyim de.”(59/10) (Savunma hakları vardır.) “Haramlar kısas iledir.”(2/194)
(Kamu hizmetlerinden bir kısmı nöbetli birliklere tevcih edilebilir.) “Mü’minler kâffeten nefr etmezler. Onlardan her fırkadan bir taife nefer olmalı, dinde tefakkuh etmeli, hazer ederler diye rücu ettiklerinde onları inzar etmelidir.”(9/122) Burada hizmetlerin nöbetleşe yapılması gerektiği ifade edilmektedir. “Davud’u fitneye uğrattık. Kürsü üzerine bir cesed ilka ettik. Sonra inabe etti.”(....) Buradaki inabe, eski hâle döndü demektir. “Bana inabe edenin sebiline ittiba etti.”(31/15) Allah’a inabe etmek demek, Allah’ta nöbet tutmak demektir. Ara ara O’nu ziyaret etmek demektir. Namaz kılmak böyle nöbet tutmadır. “Onlar tağuta ibadet etmezler, Allah’a ibadet ederler.”(39/17) İbadet, devamlı olarak birinin işlerini göremktir. İnab ise, periyodik olarak bir yerde bulunmaktır. “Rabb’inize inabe ediniz ve O’na teslim olunuz.”(39/54) “Ve Allah’ın sebilinde âmil olanlar izrar olunmazlar.”(2/282) “Ne şahid ne de kâtib izrar olunur.”(2/282) “Sadaka amillerindir va Allah’ın sebîline verilir.”(9/60) “ Allah sebîlinde mallarınız ve canlarınızla cihad ediniz.”(9/41) (Bu hususlar şûraca belirlenir.) “Emirleri beynlerinde şûradır.”(....) (Kamu hizmetlerinden nöbetli birlikler de yararlanabilirler.) “Küfredip Allah’ın sebilinde sadd edenler amellerini idlâl etmişlerdir.”(4/167) (Ek harcama gerektirmiyorsa bir şey istenmez.) “Allah’ın sebiline infak ediniz. Eydinizle tehlikeye ilka olunmayınız. İhsan ediniz. Allah muhsinlere hubbeder.”(2/195)
Yazan ve Anlatan: SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yayına Hazırlık ve Yönetim: REŞAT EROL