Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 197
ZÜMER SÛRESİ17-18 TEFSİRİ- ADİL DÜZEN DERGİSİ İÇTİHADI
1.03.2003
1404 Okunma, 0 Yorum

ADİL DÜZEN197

Haftalık Seminer Dergisi                   01 MART 2003               Fiyatı: SEMİNERE KATILMAK! veya www.akevler.org

“HİÇBİR HAKKI MAHFUZ DEĞİLDİR!”     TEBLİĞ AMACIYLA FOTOKOPİ İLE ÇOĞALTIP DAĞITMAK VE e-mail GÖNDERMEK SERBESTTİR

 

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 197. SEMİNER      (CUMARTESİ GÜNLERİ  Saat: 09.00-21.00)   İstanbul, 22 Şubat 2003

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİ,  Zafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİ BOSNA/ İSTANBUL   Tel: (0212) 452 76 51

 

*HAFTALIK TEFSİR SEMİNERİ     (CUMARTESİ GÜNLERİ; Saat:18.00-21.00)

“DERGİ” İLE İLGİLİ İÇTİHAT ÂYETİNİN YORUMU

“ADİL DÜZEN DERGİSİ” TEŞKİLÂT ŞEMASI

         “ADİL DÜZEN DERGİSİ”NİN KONULARI

1-       Dergi “Akevler” tarafından hazırlanacak ve dergi bedelinin dörtte birini alacaktır.

2-       Dergi “Milsan” tarafından basılacak ve bedelin dörtte birini alacaktır.

3-       Dergiyi “Saadet Partisi” dağıtacak ve bedelin yarısını alacaktır.

4-       Dergi evlere gidilip okutulacak ve “abone” kaydedilecek, aboneler dergiye ortak olacaktır.

5-       Derginin BaşyazarıProf. Dr. Necmettin Erbakan” olacaktır.

6-       Dergi önce “Türkçe” çıkarılacaktır. Sonra “Arapça” nüshası çıkarılacaktır.

7-       Derginin “Yazarlar”ını aboneler seçecektir.

8-       Dergide “abone adedi” ile orantılı olarak “sahife” ayrılacaktır.

9-       Derginin “Muhabirler”ini yazarlar sıralama usûlü ile atayacaklardır.

10-    Dergi “kooperatif” olarak organize olacaktır.

*HAFTALIK YORUM (28/A)

İSLÂM SORUNU

Gelelim bugünkü “İslâm âlemi”ne. Bunlar “içtihat ehli” değildirler, “icma ehli” değildirler; hattâ bunlar “Kur’an ehli” de değildirler. Çünkü Kur’an’a ilmin verilerine göre değil; Hıristiyanlar gibi babalarının kitabıdır diye inanmaktadırlar. Yani, bunlar “kitap ehli”dirler. Bunların da Hıristiyan ve Yahudiler, hattâ Budistler gibi iyi olanları cennete gidecekler. Ama bunlar bu dünyada başarıya ulaşamayacaklardır. Nasıl Hıristiyanlar mağlup ise; Budistler mağlup ise; bunlar da mağlupturlar...

MÖ 3000 yılında “Nuh Uygarlığı” başlamıştır. MÖ 2000 yılında “İbrahim Uygarlığı” başlamıştır. MÖ 1000 yılında “İbrani Uygarlığı” başlamıştır. Milatta “Hıristiyanlık Uygarlığı” doğmuştur. MS 1000 yıllarında “Kur’an Uygarlığı” doğmuştur. MS bugün ise “II. Kur’an Uygarlığı” doğmaktadır...

Saddam kimdir? Saddam İslâm’ın en büyük düşmanıdır...

Sonuç olarak; Kur’an’a dönmekten ve ona teslim olmaktan başka bir çıkış ve kurtuluş yoktur. Zalimler başarıya ulaşamayacaklar. Çünkü Allah’ın emri gelmiştir. “Adil Düzen” kurulacaktır. Bu zalimler ortadan çekilip gideceklerdir. Bunların gemilerine binenler onlarla birlikte gark olacaklardır.

*HAFTALIK YORUM (28/B)

ABD YENİLECEKTİR

Demek ki ABD’nin “Irak projesi” er veya geç yarım kalacaktır. Acaba ne zaman yarım kalacaktır? Bu bize bağlı bir durumdur. Adil düzenciler ne zaman “Adil Düzen”i Türk halkına tebliğ ederlerse, o zaman Irak saldırısı da kendiliğinden ortadan kalkacaktır. “Adil Düzen”e sahip çıkmazsak Amerika gider Çin gelir; Çin gider Hint gelir; Hint gider Rus gelir. Karanlık karanlıktır, sopa ile kovulamaz. Lamba yakarsanız karanlık kaybolup gider.

Adil Düzenciler! Gelin biz vazifemizi yapıp bekleyelim. Gerekeni Allah yapar.

 

*İKTİBASLAR (Bu iktibaslar, özellikle “Adil Düzen”e karşı olduğunu bildiğimiz AKP’li “Gül Hükümeti”ne ithaf olunur!)

IRAK’LA İLGİLİ OLARAK BİZE SÖYLENEN YALANLAR Victor Marchal (El-Vatan, Mısır, 22.02.2003)

ABD’DEKİ ÇATLAK                                                                                Şahin Alpay (Zaman, 25.02.2003)

HANTAL VE AKILDIŞI BİR DEVLET                                                  Nevval Sevindi, (Zaman, 25.02.2003)

ERBAKAN’I DİNLERKEN                                                                       Ali Bulaç (Zaman, 19 Şubat 2003)

ERBAKAN İLE II. ESAM TOPLANTISI YAPILDI              AK-İLHAM (Akevler İlim ve Haber Merkezi)

 

Milli Gazete, Vakit, Yeni Şafak, Zaman ve diğerleri; Kanal 7, STV, TGRT, Mesaj TV ve diğerleri; bugüne kadar olduğu gibi “Geçen Hafta” da “ADİL DÜZEN ÇALIŞMALARI”na yer ver(e)mediler!.. Hâlâ bu GAZETELERİ okuyor ve bu TV kanallarını izliyorsanız; artık onlara “ADİL DÜZEN ÇALIŞMALARI”nı hatırlatabilirsiniz!..

 

“ADİL DÜZEN DERGİSİ” TEŞKİLÂT ŞEMASI

 

1.       Dergi “Akevler” tarafından hazırlanacak ve dergi bedelinin dörtte birini alacaktır.

2.       Dergi “Milsan” tarafından basılacak ve bedelin dörtte birini alacaktır.

3.       Dergiyi “Saadet Partisi” dağıtacak ve bedelin yarısını alacaktır.

4.       Dergi evlere gidilip okutulacak ve “abone” kaydedilecek, aboneler dergiye ortak olacaktır.

5.       Derginin BaşyazarıProf. Dr. Necmettin Erbakan” olacaktır.

6.       Dergi önce “Türkçe” çıkarılacaktır. Sonra “Arapça” nüshası çıkarılacaktır.

7.       Dergi “Yazarları”nı aboneler seçecektir.

8.       Dergide “abone adedi” ile orantılı olarak “sahife” ayrılacaktır.

9.       Dergi “Muhabirler”ini yazarlar sıralama usûlü ile atayacaklardır.

10.   Dergi “kooperatif” olarak organize olacaktır.

 

“DERGİ” İLE İLGİLİ İÇTİHAT ÂYETİNİN YORUMU

Kur’an bundan önce inanmayanlardan söz etmekte, onları uyardıktan sonra şimdi inananları sevindirmektedir. “Kullarımı müjdele” dedikten sonra “va” demeden yani iki cümleyi birbirine bağlamadan “Her söze kulak verip en iyisine uyanlar”dan söz etmektedir. “Allah’ın yol gösterdiği kimseler bunlardır. Akıllı olanlar da bunlardır.” denmektedir. Bundan sonra sözü geçen kimseler, içtihat yapmakla mükellef olan âlimlerdir. Bu seviyeye gelmemiş diğer mü’minler ise müçtehitlerden birini seçerek ve onlara uyarak kulluklarını yaparlarsa onların da tebşir edileceğini haber vermektedir. Müçtehitlere uyanlar müçtehitlerini kendileri seçecekleri için onlar da her sözü dinlemiş ve en iyisine uymuş olurlar. Bir açıklama cümlesi olduğu için aralarında “Ve” getirilmemiştir. Herkes müçtehit olamayacağı için de aralarında “Ve” getirilmemiştir. Bu bize içtihadın farz-ı kifaye olduğunu bildirmiş olur. Ehil olanlara farz-ı ayn olarak da anlayabiliriz.

الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمْ اللَّهُ وَأُوْلَئِكَ هُمْ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ

الَّذِينَ (elLaZIyNa) Eden kimseler. Her söze kulan veren kimseler.

Burada birkaç hususa işaret etmemiz gerekir.

a)       “Kulak veren kimse” denmemiş de “Kulak veren kimseler” denmiştir. Yani her söze kulak verme herkese ayrı ayrı emredilmemiş, topluca “cemaat”a emredilmiştir. Bunun iki sebebi vardır. Biri, kişinin her sözü dinlemesi imkânsızdır. Ancak işbölümü yapar ve her birimiz kendimize düşenleri yaparsak buna gücümüz yeter. Diğeri de, her birimizin ayrı ayrı bilmesi topluluğun bilmesi demek değildir. Benim kimin ne bildiğini de bilmem gerekir. Ancak o zaman bilme ma’şerî olur, kollektif olur, ortak olur. Ben kimin doktor olduğunu bilirsem benim doktor olmama gerek kalmaz. O halde mü’minler birlikte öğrenmek zorundadırlar. Beş vakit namazlarda bir araya gelmekte ve birbirlerine öğrendiklerini aktarmaktadırlar. Bunların daha geniş cemaatlere ulaşması için “bir dergi” çıkarılacak ve herkes onu okuyacaktır. Böylece aynı cemaata mensup olanlar birlikte olanların neler bildiğini bileceklerdir. Ortak bilgi ortaya çıkacaktır. Beş vakit namazda sözlü olarak birbirlerine bilgileri aktaracaklardır. Cuma, Bayram ve Hac cemaatleri ise “dergilerde” buluşmuş olacaklardır.

b)      “Ellezine”de fail olanlar, yani işitenler marife (bilinen) kimselerdir. Burada teşkilâtlanmış kimselerin “dergi” çıkaracağını ifade etmiş olur. Yoksa “Ellezi” yerine “Men” kullanırdı. “Aşiret” yani “ocak”, beş vakit namazı birlikte kılanlardır. “Kabile” yani “bucak”, Cuma namazını birlikte kılanlardır. “Şa’b” yani “il”, itikaf yapanlar ve Ramazan bayramını birlikte kılanlardır. “Kavm” yani “devlet”, birlikte kurbanı kesip kurban bayramı namazını birlikte kılanlardır. “Nâs” yani “insanlık”, Hac ibadetini birlikte yapanlardır. Bunların “dergi” çıkararak bu toplantılarını yazılı hâle getirmeleri gerekir. Halk kabile yani bucaklarında çıkan dergilerini okuyacaktır. Ehl-i zikr olanlar il, fakih olanlar ülke, rasih olanlar nâs içinde çıkmış olan dergileri takip edeceklerdir. Dergiler internet sahifelerine girecektir. Her bucak, il, ülke oradan çekip kendi yörelerinin görüşleri içinde dergilerini hazırlayacaklardır. Merkez yayınlarını aktardıkları için birlik içinde olacaklar, kendileri katkıda bulunduklarından da özelliklerini koruyacaklardır.

c)       Dinleyiciler veya okuyucular belli kimseler olduğu gibi; okuma veya dinleme, ayrıca yazma da kurallara tâbidir. O kurallar içinde yazılacak ve okunacaktır. Fıkhî hükümleri vardır. Her görüşe birer sahife ayrılmalıdır. Oraya kişiler kendilerine göre topladıkları bilgileri aktaracaklardır. Başkan bunlardan en iyi görüşleri seçecektir. Cemaat dergilerini okuyacak ama başkanlarının görüşlerini benimseyecektir. Özel hukukta müçtehitlerine, kamu hukukunda bucak başkanlarına uyarlar. Bir görüşü dergiye koymak isteyenin sahife sorumlularından birini ikna etmesi yeterlidir. Hiçbiri görüşüne yer vermezse bucağını değiştirerek yine istediğini anlatma imkânını bulur.

يَسْتَمِعُونَ (YaSTaMıGUvNa) Türkçede işitmek, duymak, dinlemek, kulak vermek gibi tabirler vardır. Arapçada ise “SMG” kökünden yapılmış iki kelime vardır: Sem’ etmek ve istima’ etmek. Biri size veya başkasına bir şey söylediği zaman işitmeniz “sem’”dir. Sizin sorup öğrenmeniz ise “istima’ etmek”tir. İstima’ iftial bâbıdır. İftial, kendi kendine yapma demektir. Yani işitmeyi kendisinin istemesi demektir. Bu bize her görüşü soruşturup öğrenmemiz gerektiğini ifade etmektedir. Her ocakta beş vakit namaz kılanlar birbirlerine sözler aktarırlar. Aşiret içinde bilgisayar kullananlar görüşleri oraya aktarırlar. Bucaktaki ehl-i zikr olanlar bunları hafta içinde toplar, tasnif eder ve kendi sahifelerine geçirirler. Sonra ildekiler il dergisinde özetlerler. Sonra ülkedekiler ülke dergisinde özetlerler. Sonra insanlık ülke dergilerinden özetlerler. “İnsanlık Dergisi” yayınlanır. Sonra “İl Dergisi” yayınlanır. Sonra “Bucak Dergisi” yayınlanır. Yani önce bilgileri toplarız. Bunlar kademe kademe rasihlere kadar çıkar. Sonra rasihlerden görüşler kademe kademe aşağı iner, bucak dergilerinde son şeklini alır ve halk okur. Yeni hafta bundan sonra yine aynı şekilde başlar. Bir vücudun nasıl toplar ve atar damarları varsa, bunun gibi dergide de sözler toplanır, temizlenir ve dağıtılır. “Dergi” “bilginin kalbi” olur. Dergide her şey yer almayabilir. Ama dergide hangi bilgilerin nerelerde bulunacağı yer almış olur. “Sem’” bilgi toplamadır. Gördüklerimizi insanlar sözlere çevirdikleri zaman bunlar bilgi olur. Derginin görevi insanların beyinlerine girenleri kâğıtlara aktararak her tarafa yaymaktır. Âyette “söz”den bahsetmektedir. Kitaptan bahsetmektedir. Ancak bütün sözleri istima’ etmemiz ancak yazışma ile olur. “Sözler” demiş olması onun yazılı olmasını önlemez. “Kıraat” da “kitabet” de sözdür. “İstima’” deyince sadece kulakla duyma şeklinde anlamamalıyız. Bir yazıyı okuma da sem’dir. Bundan dolayıdır ki kulağın adı “sem’” değil de “üzn” olmuştur.Yani işitme kelimesi kulak kökünden yapılmamıştır. Bu sebepledir ki resim kitabet değildir. Kitabet cümlelerin yazılmasıdır. Kitabet hat değildir. Kavl de kelam değildir.

الْقَوْلَ (eQaVLa) Kavl, içinde hüküm bulunan söz demektir. Mukavele sözleşme demektir. Mükâleme ise konuşma demektir. Hüküm demek, hak ve görevleri içeren, teklif ve kabulleri beyan eden sözlerdir. Burada emredilen her söyleneni değil de, her hükmü ifade eden, öneriyi taşıyan sözlere kulak verirler anlamındadır. İnsanların haklarını belirleyen sözlerdir. Fıkhı içeren sözlerdir. İnsanların nasıl davranmaları gerektiğini belirleyen sözlerdir. İstişareye medar olan sözlerdir. Roman kavl değildir. Sanat eserleri kavl değildir. Burada önemli olan husus; her kaile, her söyleyene değil de, “her söze kulak verirler” denmiştir. Biz herkesi dinlemek zorunda değiliz. Biz söze kulak veririz. Aynı şeyleri söyleyenleri ayrı ayrı dinlememiz gerekmez. Söyleyene değil de söylenene bakarız. İşte bunu sağlamak için söylenenleri düzenleyen kimselere ihtiyaç vardır. Aynı şeyleri ifade eden sözleri birleştirip tek söz hâline getirmek gerekir. Dergi yazarlarının görevi budur. Bu nasıl başarılacaktır? Önce görüşlerin tasnifi gerekecektir. Sonra benzer görüşler bir dizi sisteme konacaktır. Dergi yazarları bölüştürdükleri dergileri takip edeceklerdir. Gazeteleri, kitapları, televizyon ve radyoları izleyeceklerdir. Onları internetten takip edebilirler. Kendi sahifelerine uygun olanları belirleyip tesbit ederler. Okuyucularına duyururlar. Bu hususta geniş işbölümü yapılarak izleme yapılır. Ölmüş olan kimseler de böylece izlenmiş olur. Bize eserleri ulaşmış olan kimselerin eserleri tetkik edilir ve yeni görüşleri varsa işaret edilir. Benzer sözleri değil de, başkalarının söylemediği sözleri aktarırlar.

الْ “eL” Harf-i tariftir. Türkçedeki “ol” ve “her” anlamlarına gelir. “O (ol) adam geldi” dediğinizde bilinen kişi gelmiştir. “Bir adam geldi”den farklıdır. “Bir adam geldi” demek, tanımadığımız kimse geldi demek olur. Türkçedeki “ol” kelimesi Arapçada “el” olmuştur. Bütün diller bir dilden türemiştir. Bu takdirde “o söze kulak verirler” şeklinde anlaşılırsa; “Kur’an’a kulak verirler” anlamında olurdu. Bundan sonra gelen “en iyisine uyarlar” sözü bu manânın verilmesine manidir. Bir sözün en iyisi olmaz. “El” ön ekinin başka bir manâsı da “her” anlamındadır. “Her erkek asker olmakla yükümlüdür” dediğimizde bütün erkekler anlaşılır. Aslında “her” kelimesi de Arapçadaki “el” harfi ile aynı soydandır. İbraniler “el” yerine “hel” kullanırlar. “L”yi “R”ye dönüştürürseniz “her” olur. “Bütün” anlamındadır. Buna istiğrak denmektedir. Böylece her söze kulak verilmesi bize emredilmiş olmaktadır. Doğru olsun, yanlış olsun, fikir olmak şartıyla her söze kulak verilmelidir. Çünkü yanlışı söylenmedikçe doğrusunu anlayamayız. Görüşler zıtları ile kavranabilir. Bu sebepledir ki Kur’an kâfirlerin ve zındıkların görüşlerini de anlatır. Bundan dolayı Kur’an Kâbe içinde okunmuştur. Bâtıl görüşleri biz halkımıza anlatmasak, nasılsa başkalarından duyarlar, cevap veremezler ve sonra onların tarafına geçerler. Bizim onları bilmediğimizi ve onun için öyle düşündüğümüzü sanırlar. Oysa bizim onlara karşı olan görüşlerimizi de öğretirsek halk bunları biz zaten biliyoruz derler. İşte dergimiz bunu temin etmeyi sağlayacaktır. Onların sözlerini de derleyip dergi içine koyacaktır. Böylece mü’minler bilinçli ve güçlü olacaklardır. Hak bâtılı daima yener. O halde eğer siz haklı iseniz bâtıldan korkmazsınız.

Batılılar bunları bilmektedirler. Bunun için topluluklardaki her görüşü desteklerler. Ancak birbirine okutmazlar. Böylece aralarında düşmanlığı koyarlar. Oysa karşı fikirler insanları birbirine düşman yapmaz, tam tersine dost yapar. Tartışma insanlar için ihtiyaçtır. Oyuncu karşısında oyuncu arar. Bugünkü basın ve yayın bölücülük yapmaktadır. Aynı gazetelerde veya aynı televizyonlarda değişik görüşleri bulamazsınız. Bunlar birbirine düşman halk yetiştirmektedir. Oysa “bizim dergimiz” değişik fikirleri bir araya getirerek onları uzlaştırmaya çalışacağız. Bunlar aklen böyledir, ilmen böyledir. Kur’an da bunları emretmektedir. Kur’an’ın bütün âyetleri böyledir. Her biri birer mucizedir.

فَ (Fa) “Fa” harfi Türkçedeki “P” harfi gibidir. “Gelip gitti” dediğimizde; geldi, arkasından gitti anlamını taşır. “Va” harfi ise ne sırayı ne de birlikteliği ifade eder. “Sümme” ise sırayı ifade eder, birlikteliği ifade eder. “Fa” harfi önemlidir. “İstima’” tamamlandıktan sonra, “istişare” tamamlandıktan sonra hemen “karar” verilmelidir. Başkan onlarla istişare eder ve hemen karar verince artık Allah’a tevekkül eder. İstişare ile istima’ arasında birinin bir toplantıda yapılmasıdır. İstima’da ise böyle bir toplantıda görüşmeye gerek olmadığını ifade eder. İstişarede yazılı olması gerekmediği hatta caiz olmadığı halde, istima’da yazılı olabilir. Namazda kitap okunulamaz. O sebepledir ki, “istişare âyeti” danışmayı, “bu âyet” ise içtihadı ortaya koymaktadır. Her iki ayette “Fa” ile hüküm ifade edilmiştir. Bununla istima’dan sonra istişareye geçilmesi gerektiğini ortaya koyar. İstişarede onlarla istişare etmek demektedir. Oradaki onlar bütün mü’minlerdir. Oysa istima’da herkesle diyor. Başkanın çevresinde “mukarrebûn” vardır; bunlar “şûra üyeleri”dir. İstişare onlarla yapılır. Onların çevresinde “sağ ashabı” vardır; şûra üyeleri onlarla istişare ederler, Onların çevresinde “müellefe” vardır; sağ halkı onlarla sohbet ederler. Müellefeler bütün insanların görüşlerini alırlar. Bunların toplanması ile istişare tamamlanır. İşte bu işi “dergimiz” yapacaktır. Mü’minler dergiyi satın alanlardır. Bunlar dergileri alıp evlere giderek onlara okuturlar. Böylece “tebliğ” kendi kendisini finanse etmiş olur. İstihbarat teşkilatı yemin ashabıdır. Dergiyi satın alan aboneleri temsil eden ilim adamları topladıkları bilgileri bunlara verirler, bunlar da dergilerde yazarlar. Başkanlar satıcıların temsilcileriyle istişare ederek yazılarını yazarlar

يَتَّبِعُونَ (YatTaBıGUNa) İttiba ederler. Uyarlar. İtaatte amir vardır, ona uyarsınız. İttibada o yapar veya söyler, siz ona uyarsınız. Taba, anasının peşinden dolaşıp duran keçi yavrusudur. İçtihat yapacağız ve içtihadımıza uyacağız. İçtihat yapamıyorsak müçtehit seçeceğiz ve ona uyacağız. Kur’an’da; “Bilemeyecekseniz ehl-i zikre sorun.” denmektedir. “Ehl-i zikr” “orta ehliyetli” demektir. Bucak müçtehidi demektir. Buradaki çoğul sığası mezheplerin oluşacağını ifade eder. Dergide bu mezhepler sayfa sorumluları tarafından oluşturulacaktır. Herkes kendi sahifesinin içtihatlarına uyacaktır. Özel hukuk böyle oluşacaktır. Buna karşılık topluluklar başkanın istişareden sonra aldığı kararlarla yönetilecektir.

 أَحْسَنَهُ(EaXSaNaHuv) Hasen, iyi anlamındadır. Suün karşılığıdır, çirkinlik demektir. İnsanın örtünmesi gereken yerlere “sevet”, yüzüne ise “hasen” denmektedir. İyilik için kabul edilen ilkeler vardır. Varlık yokluktan iyidir. Birlik ayrılıktan iyidir. Denge dengesizlikten iyidir. Evrim durağanlıktan iyidir. Evrim, birbirine benzeyen ama aralarında ilişki bulunmayanlardan, birbirine benzemeyen ama aralarında bağlar bulunana doğru gidiştir.

“Sözlerin en iyisine (ahsenine) uyarlar.” Burada “ahsen” kelimesi “en iyisi” demektir. Bir şeyin en iyi olması için onun birden fazla olması gerekir.

Soru şudur: “Ahsen” nasıl belirlenecektir? Elbette ahsen “ilim” ile bilinecektir. Kur’an’da müteşabih âyetlerin ilim sahiplerince bilineceği bildirilmiştir. “Müçtehitlerin içtihatları” ile bilinecektir. “Kamu hukuku” ise başkanların istişari kararlarıyla bilinecektir. O halde derginin her sahifesi mezhepleri içerecektir. Baş sayfası ise başkanımızın görüşlerini içerecektir.

Dergi hangi aralıklarla çıkarılacaktır? Kur’an bunu “Cuma günleri”ne ayırmıştır. Çünkü zikre sa’yedin emriyle namazı bir zikir namazı olarak anlatmıştır. Onun için Cuma hutbesi farzdır. Başkan yazısını hazırlayacaktır. Cuma günü namazdan önce konuşarak halkına duyuracaktır. O anda internete girecektir. Hatta bu görüntülü olarak girecektir. İsteyenler internetten çekeceklerdir. Ahsen bu konuşma ile belirlenmiş olacaktır. Böylece insanlar kendi seçtikleri müçtehidin içtihadı ve kendi seçtiği bucağının başkanının içtihadı ile amel edecektir. Her zaman müçtehit ve bucak değiştirilebilir. “El-kavl” marife olduğu gibi; “Hu” zamiri ile o da marifedir. İhsan da marifedir. Yoksa Ahsene “minhu” denirdi.

 أُوْلَئِكَ(EuLAEıKa) “İşte onlar” işaret sıfatıdır. İşaret zamiri olarak da gelir. Burada “dir” manâsınadır. “Sözleri istima’ edenler bu kimselerdir” denmektedir. Bundan sonra gelen cümle haberdir. Allah’ın kendilerine hidayet ettiği kimselerdir. Her gün en az yirmi defa namazda okuduğumuz, sünnetleri de kılarsak kırk defa okuduğumuz “Fatiha”daki “İhdinâ es-sırâtal müstakîm” duamıza karşılık burada bize hidayet yolu gösterilmektedir. O da “içtihat”tır. Kur’an’dan sonra “vahiy” son bulmuştur, yerini “içtihat” almıştır. Artık kitap gelmeyecektir. Bunun yerine “istima’” yani “her söze kulak vererek içtihat yapmak, istişare ederek kararlar almak mekanizması” gelmiştir. “Dergi” her kavli istima’ eden bir mekanizmadır.

الَّذِينَ هَدَاهم اللَّهُ (elLaÜIyNa HaDAyHuM elLAHu) Biz bir istima’ ve ahsenine ittiba müessesesini kurarsak Allah da bize hidayet edecektir. Kur’an’da içtihatla ilgili pek çok âyet vardır. “Fatiha”daki “bize hidayet ver” duası ile başlayan bu müjde; “Bakara”da “muttakilere hidayettir” ifadesi ile devam etmektedir. “Ellezine hedahümüllah” marife bir haberdir. Bunun anlamı, “Yalnız Allah bunlara hidayet eder” demektir. “Her sözü istima’ edip ahsenine ittiba etmeyenlere hidayet yoktur” demektir. “Ellezine yestemiuna”daki marifelik bize belli mekanizmayı kurmayı emretmektedir. Kur’an’da böyle marifeli ifadeler vardır. Bunlardan bir kısmını Kur’an tarif etmiştir. Bir kısmı sünnetle tarif edilmiştir. Bir kısmı da icma ile tarif edilmiştir. Bir kısmı da içtihada bırakılmıştır. Biz içtihatla bu marifeliği “dergi” ile oluşturuyoruz. Bir başkası da bunu başka bir mekanizma ile gerçekleştirir. O zaman biz de ahsenine uyarız.

وَأُوْلَئِكَ هُمْ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ(18) (Va EuLAEıKa HuM EuLUv elBABı) “Ve işte onlar elbabdırlar. Onlar zekidirler. Üstün akıllıdırlar.” Burada kullanılan “elbab” kelimesi Âl-i İmrân Sûresi’nin başında müteşabih âyetlerinde “Yalnız elbablı olanlar tezekkür ederler” demek suretiyle içtihadın ancak müçtehitler tarafından yapılabileceğine işaret etmektedir. Yukarıda “hum/onlar” getirilmeyip burada getirilmesinin hikmeti, ikincisinde haberin cümle olmasındandır. Tahsis ifade etmemektedir. Yani, böyle yapmayanlar arasında da elbablı olanlar vardır. Ama böyle yapanlar elbablılardır.

Sonuç olarak diyebiliriz ki; bu âyet içtihadın nasıl yapılacağını öğreten âyettir. İçtihadın hidayet için şart olduğunu belirtmektedir. İçtihat için bir teşkilat kurmalıyız. İçtihat için bir mekanizma geliştirmeliyiz. Biz bu teşkilâtı şema hâline getiriyoruz.

 

ZÜMER SÛRESİ

17. Ve azdırıcıya kulluk etmekten sakınmış ve Allah’a dönmüş olan kimselere sevindirme vardır. Kullarımı sevindir.

18. Onlar her söze kulak verip en iyisine uyarlar. Ve işte Allah’ın kendilerini yola koyduğu kimseler onlardır. İşte uslu olanlar da onlardır.

17 Ve tağuta ibadet etmekten ictinab etmiş ve Allah’a inabe etmiş olan kimselere buşra vardır. İbadimi tebşir eyle.

18. Her kavli istima’ edip ahsenine ittiba eden kimseler, işte Allah’ın kendilerine hidayet ettiği kimseler onlardır. Ve işte  elbablı olanlar da onlardır.

و طاغوته عبادت اتمكدن اجتناب اتمش و اللهه انابه اتمش اولان كمسه لره بشرى واردر . عبادمى تبشير ايله هر قولى استماع اديب احسننه اتباع ادن كمسه لر اشته اللهن كندلرنه هدايت اتديغى كمسه لر اونلر در  واشته البابلى اولنلر ده اونلردر

BıSMI elLAHı elRaXMANı elRaXIyMı

17. Va elLaÜIyNa ıCTaNıBUv elOAvĞUvTa EaN YaGBBUvDUvHAv  Va EaNAvBUv EıLa elLAHı LaHuM eLBuŞRAy FaBaşŞıR GıBAvDıYa  18. elLaZIyNa YaSTaMıGUvNa elQaVLa Fa YatTaBıGUNa EaXSaNaHuv  EuLAEıKa elLaÜIyNa HaDAyHuM elLAHu Va EuLAEıKa HuM EuLUv elBABı

 

بسم الله الرحمن الرحيم

وَالَّذِينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ أَنْ يَعْبُدُوهَا وَأَنَابُوا إِلَى اللَّهِ لَهُمْ الْبُشْرَى فَبَشِّرْ عِبَادِي(17) الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمْ اللَّهُ وَأُوْلَئِكَ هُمْ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ(18)

 

         “ADİL DÜZEN DERGİSİ”NİN KONULARI

İnsan topluluk içinde yaşayan kişidir.

-Topluluğu esas alıp kişileri onun bir öğesi kabul eden kimseler vardır.

-Kişileri esas alıp topluluğu bir ortaklık kabul eden görüşler vardır.

İnsan iç içe örgütlenen bir varlıktır.

-Merkezi esas alıp taşrayı onun kolları olarak görenler vardır.

-Taşrayı esas alıp merkezleri birer hâdim kabul edenler vardır. Buna göre;

a)       Solda olanlar, topluğu esas alan ve insanlığı tek topluluk kabul eden yönetimi benimserler. (İşçi Partisi, Sosyal Halk Partisi)

b)       Sağda olanlar, topluluğu esas alan ve ulusu esas alıp kendi ulusları tek varlık kabul eden yönetimi benimserler.(Milliyetçi Hareket Partisi, Büyük Birlik Partisi)

c)       Merkez solda olanlar, insanlığı esas alır ve yerinden yönetimi benimserler. (Cumhuriyet Halk partisi, Yeni Türkiye Partisi)

d)       Merkezde sağda olanlar, ulusu esas alıp yerinden yönetimi benimserler.(Adalet ve Kalkınma Partisi, Doğru Yol Partisi)

e)       Adil Düzencilere göre, insan topluluk içinde yaşayan kişidir. Taşra özerktir. Merkezler taşralıların temsilcilerinden oluşur. Taşraya hizmet ederler. (Adil Düzen Partisi, Saadet Partisi)

İnsandin” içinde duyar ve ne yapılması gerektiğini ortaya koyar; “ilim” içinde düşünür ve nasıl yapacağını belirler; “ekonomi” içinde yapar ve üretir, kimin yapacağını belirler; “yönetim” içinde bölüşür ve kimin hak sahibi olacağını ortaya koyar. Böylece 16 konu ortaya çıkmaktadır.

1- Dinde,  2- İlimde,  3- Ekonomide ve 4- Yönetimde;  Solda olanların, merkez solda olanların, merkezde olanların ve merkez sağda olanların görüşleri ve Adil Düzencilerin görüşleri ortaya konacaktır. Bunun için muhabirler televizyonları dinleyerek, gazete ve dergileri okuyarak, ilgililerle röportaj yaparak, ilgililerden yazılar alarak görüşleri ortaya koyacaklardır.

Yazan ve Anlatan: SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yayına Hazırlık ve Yönetim: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org                                          (0532) 246 68 92

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 197. SEMİNER                     Yorum-28                         İstanbul, 22 Şubat 2003

 

ABD YENİLECEKTİR

Amerika Birleşik Devletleri “Irak Savaşı”nda mağlup olacaktır.

Geçici galibiyet onu mağlubiyetten kurtaramayacaktır.

Önce ABD’nin Irak zaferindeki hedefini yeniden göz önüne getirelim. Proje şöyledir:

1-       Irak işgal edilecek ve Saddam yönetimi ortadan kaldırılacaktır. ABD silahlı kuvvetleri nezdinde Irak beş devlete bölünecek ve birer yönetim kurulacaktır. Bunlar silahtan tecrit edilecek ve halk uslu durursa huzurlu bir yönetim getirecektir.

2-       Sıra İran’a gelecek ve benzer saldırılar ile İran parçalanacaktır. Körfez havzasında Irak devletlerine benzer devletler kurulacaktır. Tebriz bir devlet olacak. Kuzey-doğuda Özbeklerden oluşan bir devlet kurulacak, Belucistan’da bir devlet kurulacak. Kum’da, Hazar kıyılarında ayrı ayrı devletçikler kurulacak.

3-       Sıra Türkiye’ye gelecek. Yıllarca süren İran-Türkiye Savaşları sonunda mecalini kaybetmiş Türkiye’ye doğudan Gürcü ve Ermeniler saldıracak, kuzeyde Pontus imparatorluğu kurulacak. Batıdan Bulgar ve Yunan saldırıp Bizans imparatorluğu kurulacak. Doğu ve iç Anadolu’da ise küçük devletler oluşturulacak. Türk olmayan halklara devletçikler oluşturulacaktır.

4-        Bundan sonra Toroslar’ın güneyini, Fırat ve Dicle havzasını, Basra Körfezi çevresi ile bütün Arap Yarımadası’nı içeren bir devletçikler birliği oluşturacaklar. Bu devletçiklerin silahları olmayacak ve sadece iç işlerinde serbest olacaklardır. Tek silahlı devlet İsrail devleti olacak ve parayı o basacak, birliği o yönetecektir. Gerekirse onun paralı ordusu olacaktır. Bu devletin nüfusu 50 milyondan çok olacaktır.

5-       Sovyetlerde geliştirilen bir devlet sistemi vardır. Rusya federal devlet, Sovyet Cumhuriyetleri ise devlet birliği şeklinde oluşturulmuştur. İsrail imparatorluğu da Arap Yarımadası’nda devletler birliği şeklinde oluşacak, bu devlet Bizans, Pontus, İran, Mısır gibi devletlerin katılması ile oluşan bir Ortadoğu birliği oluşturulacak, İsrail devleti bunun Rusya’sı olacaktır.

6-       Böylece oluşmuş olan bir devlet Afganistan yoluyla Orta Asya’ya, ondan da Sibirya’ya ulaşacaktır. Tabii kaynaklara hakim olacaktır. Avrupa, Amerika ve Afrika’nın oluşturduğu Batı dünyası ile Asya ve Avustralya’nın oluşturduğu dünya arasında oturmuş hakim bir devlet olacaktır.

7-       Avrupa’nın “Euro”su böylece değerini kaybedip İsrail parasına mağlup olacaktır. “Dolar” da tabii ki kendi coğrafyasına çekilecektir.

8-       Bu arada Avrupa Birliği’ne hakim olacak, eski Sovyet ülkelerine hakim olacak, Çin’i parçalayıp ona da hakim olacaktır. Afrika ve Hindistan açık şekilde onun pazarı olacaktır. İngiliz-Alman çatışması ile Avrupa’nın burnu kırılacaktır. İşte böyle oluşmuş bir dünya Tevrat’ta mev’ud uygarlık olacaktır.

Bu senaryo eğer bundan bir-iki asır önce yazılsaydı, büyük bir ihtimalle olabileceğini bekleyelim diyebilirdik. Bu senaryo şimdi yazılıyor. Bu senaryonun gerçekleşmesi bugün mümkün değildir. O halde neden bu senaryonun başarı şansı olmadığını görelim.

1-       2000’li yıllar Batı’nın ateist sermayesinin hakim olduğu kuvvet medeniyetinin çökmeye başlama yılları ve II. Kur’an Uygarlığı’nın doğmaya başladığı yıllarıdır. Artık Batı’nın sermayeye dayanan faizci sömürü medeniyeti gerileme ve yıkılış başlamıştır, 500 yıl devam edecektir. Irak’tan Saddam’ın gönderilmesi oraya “Adil Düzen”in gelmesine hizmet edecektir.

2-       Uygarlıkların oluşması için Allah günü gelmeden önce birkaç asır uygarlığı hazırlayıcı topluluk oluşturur. Nuh Uygarlığı’nı İdris Peygamber hazırlamıştır. İbrani Uygarlığı’nı Hz. İbrahim, Hz. Yusuf ve Hz. Musa hazırlamışlardır. İslâm Uygarlığı’nı Hz. İsmail ve Hz. Muhammed hazırlamışlardır. III. Bin Yıl Uygarlığı’na ise Allah Türk milletini hazırlamıştır. III. Bin Yıl Uygarlığı, Batı Uygarlığı ile İslâm Uygarlığı’nın sentezi ile oluşacaktır. Batı Uygarlığı’nı öğrenmiş olan yegane İslâm ülkesi Türkiye’dir. Tanzimat’tan beri geçirdiği ıslahat ve inkılâp hareketleri ile Türkiye III. Bin Yıl Uygarlığı’nı yapmaya hazırlanmıştır. Ortadoğu devletler birliği oluşabilir. Bu tabii olaydır. Ama bunun merkezinde İsrail değil Türkiye olacaktır. Bu sebepledir ki ABD başarıya, nihai başarıya ulaşamayacaktır.

3-       Her çağda süper güç oluşur. Dünya onun emrine girer. Ancak bu ülkelere silah zoru ile hakim olmadan çok uygarlık olarak hakim olunur. Bugün Avrupa dünyaya uygarlık olarak hakimdir. Bu uygarlığın merkezinde Avrupa devletleri vardır. Osmanlılardan sonra süper güç olarak Fransızlar, Almanlar, İngilizler ve Amerika Birleşik Devletleri olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri bunu sürdürebilir. Ama hiçbir zaman bu dünyanın tek devleti olmadı ve olmayacaktır da. Savaş kıyamete kadar devam edecektir. Tek devlet hiçbir zaman sözkonusu olmayacaktır. Bu ideye sosyalizm nasıl ulaşamamışsa, kapitalizm de ulaşamayacaktır. Globallik olacak, ama ekonomide olacak, uygarlıkta olacaktır. Siyasi birlik hiçbir zaman sağlanmayacaktır. Bu ilâhî kitaplara aykırı olduğu gibi canlılardaki denge kanunlarına da aykırıdır.

4-       Araplar birbiriyle çekişirler. Birlik temin edemezler ama son derece cesur kimselerdir. İsrail bir avuç Filistinli ile baş edememiştir. 100 milyonun üstünde olan Araplara karşı nasıl baş edecektir? Silahtan tecrit cephe savaşlarında işe yarar. Halkın direnişi ise silahla kırılamaz. İsrail “Adil Düzen”i kendi içinde kuramamıştır; kuramaz da. Çünkü kapitalizm sömürüye dayanır. Adalete karşıdır. Tevrat’ın hükümleri bugünkü sorunları çözemez. Bugünkü sorunlar bin yıl önce yapılan içtihatlarla da çözülemez. Bugünkü sorunlar ancak müsbet ilme dayalı olarak Kur’an üzerinde yapılacak yorumlarla çözülebilir. İçtihatla çözülebilir. İsrail devleti varlığını sürdürecektir. Ama İsrail devletçiğini Müslümanlar koruyacaktır.

5-       İnsanlık tarihte istismar içinde de olsa evrimleşmiştir. a) İnsanlık “demokrasiye” gidiyor. Demokrasi, ekseriyet sistemi değildir. Demokrasi, çoklu sosyal gruplar arasında yönetimin nisbî sistemle bölüşülmesidir. Demokrasi, yerinden yönetim sistemidir. Oy çokluğunun yerini hicret serbestliği almalıdır. b) Yine insanlık tarihi “lâikliğe” doğru gitmektedir. Lâiklik, insanların istedikleri gibi anlaşarak yaşamalarıdır. Merkezin taşradan oluşması, merkezin taşraya hakim değil hâdim olmasıdır. Hakemlerden oluşan bağımsız, tarafsız, etkili ve saygın yargının son sözünü söylemesidir. Kuvvetin hakkın emrine girmesidir. c) İnsanlık üçüncü olarak “liberalliğe” gitmektedir. Liberallik, halk ekonomisinin hakim olmasıdır. Kapitalizmin sektör tekeli ve sosyalizmin devlet tekeli tarih olmaya başlamıştır. d) İnsanlık dördüncü özellik olarak “sosyal düzene” gitmektedir. Bu da bütün insanların yeryüzüne olan ortaklığının kira payı ile yaşamasıdır. Kamu hizmetleri parasız olacaktır. Herkes aidatsız sigortalı olacaktır. Bu durum kapitalizmin işçileri sömürme düzeninin sonunu getirecektir. Görülüyor ki, Yahudi sermayesinin dünyayı sömürmesine dayanın bir düzeni yaşatmayı istihdaf eden bir proje genel evrim kanunları ile çelişmektedir. Dolayısıyla başarı şansı yoktur.

6-       Batı dünyasının Yahudi sermayesinin sömürü sistemi dinsizliği esas almıştır. Yahudiler başka ırkları dinlerine almamaktadırlar. Onları yönetmek için onları dinsizleştirmeyi planlamışlar ve 500 yıldır insanları dinsizliğe ve ahlâksızlığa götürmüşler. Komünizm bu amaçla geliştirildi. Yetmiş yıl Sovyetlerde kırk milyon insanı öldürdü. Ama başaramadı. Şimdi yeni denemelerle ateizm hakim kılınacaktır. Bütün ateistler devreden çekildi. Şimdi Saddam’ı da yine aynı güç göndertmeye çalışıyor. Irak Savaşı’nın hedefe ulaşması mümkün değildir. Gelecek dünyayı dinin yerine geçen müsbet ilim değil, müsbet ilimle yorumlanan din yönetecektir. İnsanlar dindar olacaktır. Sadece dinde zorlama olmayacaktır. Dinsizliğe de kimse zorlanmayacaktır. Irak Savaşı’nın dayandığı dinsizlik hedefi başarıya ulaşamayacak, dinler arası savaşlar da olmayacaktır.

7-       Avrupa faizli düzendir. Faiz karşılığı çıkarılan kâğıt para ile yönetilmektedir. Aslında bir hiç olan dolar dünyada itibarını korumaktadır. Bu sayede dünyaya hiçbir güce sahip değilken hakim olmaktadır. Ne var ki, banknotun yerini yeni paralar almıştır. Cari hesaplar, bakkal defterleri, bankada kırılmayan çek ve bonolar, kartlar, takaslar banknot dışı paralar olarak gelişmektedir. Gelişmemiş ülkelerde gittikçe daha etkin olmaktadır. Dünyada gelişecek millî paralar, AB parası gibi blok devletlerin parası doların değerini dünyada yok edecektir. Böylece Amerika silah gücünü de kaybedecektir. Böylece hedefe ulaşamayacak, onun açtığı yola Türkler vâris olacaktır.

8-       Gelecekte Birleşmiş Milletler daha etkin bir örgüt hâline gelecektir. ABD’nin oyuncağı olmaktan çıkacaktır. Güvenlik Konseyi kalkacak; Nato dağılacaktır. Bunun yerine Dünyadaki üniversitelerin temsilcilerinden bir dünya parlamentosu oluşacaktır. İnsanlık başkanı seçilecektir. İnsanlık hükümeti kurulacaktır. Ne var ki, bu hükümetin ordusu olmayacaktır. Dünyaya hakim kuruluş olmayacak, dünyaya hâdim kuruluş olacaktır. Hakemlerden oluşan uluslararası yargı olacaktır. Kararlara ise insanlık kendi isteğiyle uyacaktır. Bu kararlara uymayan olursa, hakem kararlarının infazı için geçici birlik kuracaklar ve o devleti yıkarak yağmalayacaklardır. Birleşmiş Milletler’in sadece yargı kararı olacaktır. İnfaz ise bu amaçla oluşturulan gönüllü askerlerce ve kendi hükümetlerinin katkıları ile cezalandırılacaktır. Ekonomik ve sosyal baskılar olacaktır. Askeri baskı yapılmayacaktır. Dünya yedi sekiz kıtaya ayrılacak, her kıtada sosyal ve ekonomik birliktelik olacaktır. Güney Amerika, Kuzey Amerika, Avrupa, Afrika, Hindistan, Çin, Avustralya birer kıta olacak ve birliklerini oluşturacaklardır. Ortadoğu, Orta Asya, Sibirya ve Rusya devletlerinin katıldığı Orta Kıta oluşabilir. Bu birliğin merkezi herkese açık olan Mekke’de olacaktır. Bir ırk değil, bütün insanların temsilci ilim adamlarından oluşacaktır. İsrail bir devletçik olarak varlığını sürdürecektir. Yahudi sermayesi faizden vazgeçerse, dünya ticaretinde yine rolünü oynamaya devam edecektir.

9-       Irak Savaşı Amerikan halkı için yararlı bir savaş değildir. Yahudi sermayesi ABD’ne zorla savaş yaptırmaktadır. Kilise bu savaşı istememektedir. Amerika’daki hileli seçim, CIA’nın yıktığı kuleler, sermayenin halkı biyolojik ve kimyasal silahlarla tehdidi zorla savaşa sürüklemektedir. Bin Ladin’in ve Saddam’ın ne kimyasal, ne de biyolojik silahı yoktur; ama sermayenin oluşturduğu CIA ve mafyanın vardır. Halk bundan korkmaktadır. İster istemez sermayenin istediği kimseleri iktidar etmektedir. Ne var ki, askeri bir mağlubiyet veya doların geçireceği sarsıntı ABD’nin muhaliflerini güçlendirecek ve Irak projesi suya düşecektir. İnsanlar belli bir müddet kandırılabilir. Sonunda gerçek öğrenilirse, belli bir müddette korkarak itaat ederler ama, bir gün coşar ve zulmü yıkarlar. Sovyetler ve Romanya bunların açık misalidir. Amerika’nın bu savaşı ilelebet sürdürmesi mümkün değildir.

10-    Asıl önemli nokta, ABD’nin Yahudi hatırına yaptığı bu savaşa karşı tüm insanlığı birleştirmiştir. Avrupa Birliği ikiye bölünmüştür. Fransa ve Almanya’yı birbirine kenetlemiştir. Çünkü Avrupa kurulacak bir İsrail devletinin Avrupa’yı nasıl boğacağını bilmektedir. Nato bölünmektedir. Rusya Almanya ve Fransa’nın yanında yer almıştır. Çin şimdilik tarafsız durmaktadır. Ama savaş kızışır da Amerika’nın galip geleceğini anlarsa, Çin de Avrupa’nın yanında yer alır. Rusya ile Çin arasında, Rusya ile Avrupa Birliği arasında yarım asırdır savaş çıkaramamaktadır. Daha elli yıl bu savaşı çıkaramaz. Hindistan ile Pakistan arasında da savaş istenen şiddette olmamıştır. Afgan Savaşı Pakistan’ı ABD’ye karşı soğutmuştur. Daha büyük bir baskı Pakistan ile Hindistan’ı birleştirebilir. CIA tüm Müslümanları devletlerine karşı kışkırtmaktadır. Müslümanlar ülkelerindeki iktidarlar ateisttir diye devletlerine karşıdır. Diğer ülkelerde ise CIA din uğruna insanları devletlerine karşı hazırlamaktadır. Ne var ki, bütün bu oyunlar gerek halklar gerekse hükümetler arasında anlaşılmış durumdadır. Müslümanlar bu yolda fazla kullanılamamıştır. İslâmiyet’in verdiği sabır öğretisi ile halk zulme sabretmektedir. Yöneticiler sabrediyor, halk sabrediyor. Amerikan tehlikesi bunları biraz daha birbirine yaklaştıracaktır. 

 

Demek ki ABD’nin “Irak projesi” er veya geç yarım kalacaktır. Acaba ne zaman yarım kalacaktır? Bu bize bağlı bir durumdur. Adil Düzenciler ne zaman “Adil Düzen”i Türk halkına tebliğ ederlerse, o zaman Irak saldırısı da kendiliğinden ortadan kalkacaktır. “Adil Düzen”e sahip çıkmazsak Amerika gider Çin gelir; Çin gider Hint gelir; Hint gider Rus gelir. Karanlık karanlıktır, sopa ile kovulamaz. Lamba yakarsanız karanlık kaybolup gider.

Adil Düzenciler!

Gelin, biz vazifemizi yapıp bekleyelim.

Gerekeni Allah yapar.

 

Yazan ve Anlatan: SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yayına Hazırlık ve Yönetim: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org                                          (0532) 246 68 92

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 197. SEMİNER                     Yorum-28               İstanbul, 22 Şubat 2003

 

İSLÂM SORUNU

İlk insan olarak Hz. Adem yaratıldığında şeytanın vesvesesine kapılarak günah işlemiş, sonra tevbe etmiş ve peygamber olmuştur. Böylece İslâmiyet Hz. Adem ile başlamıştır. Kur’an o günden bugüne kadar gelen ve bundan sonra gelecek olan hak yolunu tutmuş herkese “Müslim” demektedir. Yani kavmi ne olursa olsun, dini ve mezhebi ne olursa olsun; Allah ve âhirete inanıp iyi işler işleyen herkes müslimdir. Mü’minin müslimden farkı; her mü’min müslimdir, ama her müslim mü’min değildir. Müslim; ben inandım, doğru yola koyuldum, savaşçı değil barışçıyım diyor. Mümin ise; ben inandım, amel-i sâlih yapacağım, bir de bütün insanların güvenliğini sağlamak için de görev alacağım, cihat yapacağım diyor. Müslimlik görevi nebilere verilmiştir. Mü’minlik görevi resullere verilmiştir. Her resul nebidir. Her nebi resul değildir. Nebi haber alır ve söyler. Resul ise haber alır ve haberi herkese ulaştırır.

Müslim olmanın dört yolu vardır:

1)       Akıl yoluyla Allah’a ve âhirete inanmak ve aklın erdiği kadar doğru işler yapmak. Allah’a inanmak demek, bu dünyanın şuurlu bir kimse tarafından düzenli bir şekilde kurallara göre yaratılmış olduğuna inanmaktır. Allah bu Kâinatı ve bizi yoktan var eden kimsedir. Âhiret ise insanın yaptıklarından sorumlu olduğunu ve öldükten sonra da sorumluluğun devam edeceğine inanmak. Adalete inanmaktır. Bu tür îman sahiplerine “ehl-i hak” denir.

2)       Kitap yoluyla inanmak. Geçmişte gelen peygamberlerin mucizelerine bakarak onun peygamber yani Allah’ın elçisi olduğuna inanmak ve onun öğretisi Allah ve Âhirete inanıp iyi işler işlemek demek suretiyle elde edilen İslâmlıktır. Mucize gösterdikleri tevatür yoluyla sabit olan Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa peygamberlerden birine inanıp diğerlerini inkâr etmemek îmandır. Sünnet yoluyla îman etmiş olanlar da kitap ehlidirler. Yani Hazreti Muhammed’e Kur’an yoluyla îman edenler de “kitap ehli”dir.

3)       Kur’an yoluyla inanmış olan kimseler. Önce Kur’an’ın Allah sözü olduğuna kendi mucizesiyle inanırlar. Çağlarındaki müsbet ilimlerin metotları içinde Kur’an’ın Allah kelamı olduğunu ispat ederler, sonra orada yazılanlara Kur’an yoluyla îman ederler. Kitap ehli önce peygambere inanır, sonra onun yardımı ile kitaba inanır. “Kur’an ehli” ise önce kitaba inanır, sonra ona dayanarak peygamberlere inanır. Kur’an bunlara îman etmiş olanlar demektedir. Tevrat’a inananlara ise “hidayete erenler” denmektedir. Hıristiyanlara, “yardımcı olanlar” denmektedir.

4)       Kur’an’a inananlar da ikiye ayrılmaktadırlar. Bazıları imamcıdırlar. Bunlara göre; Peygamberden sonra masum imamlar gelecek ve Kur’an’ı onlar açıklayacaktır. Kur’an akıl yoluyla değil de ilham yoluyla açıklanacaktır. Tek imamı kabul edenler Şiilerdir. Velileri kabul edenler ise tarikat ehlidir. Bunlar ehl-i Kur’an içindedirler. Ehl-i Kur’an’ın içinde bir mezhep vardır ki onlar Kur’an’a içtihat ve icma ile inanırlar. Yani, akıl yoluyla, ilim yoluyla anlarlar. Bunlara göre Hazreti Peygamberden sonra vahiy yoktur. Kur’an’ın resmî yorumcusu yoktur. İlham kişinin kendisini bağlar, başkasına delil olamaz. Kur’an’ı herkes kendisine göre anlayacaktır. Onunla amel edecektir. Ortak anlayış ise icmadır. Topluluğu bu anlayış bağlar. İşte bu anlayışa “Ehl-i sünnet ve’l-cemaat” denmektedir.

Niçin “ehl-i sünnet” denmektedir. Çünkü sahabeler dahil ilk dört asırdaki Kur’an ehli önce Kur’an’a inandı, sonra peygambere inandı. Bu ilk Müslümanlar için de böyledir. Sahabeler Hz. Muhammed’in gösterdiği mucizelere değil, Kur’an mucizesine dayanarak Hz. Muhammed’in peygamberliğine inandılar. Oysa 1000 yıllarında hakimiyet Türklerin eline geçip içtihadı beceremeyince, içtihat kapısını kapatıp amele sünnet yoluyla başladılar. İmanlarını ise akait ilmiyle akla dayandırdılar. Sonraları onu da bir yana bırakarak tasavvufa yöneldiler. İçtihadın yerini velilerin ilhamları aldı. Kur’an’ın âyetlerinin yani mucizelerinin yerini evliyanın kerametleri aldı. Bugün artık ehl-i icma yoktur. Ehl-i Kur’an vardır.

Bugün yeryüzünde dört büyük din vardır: Hıristiyanlık, Müslümanlık, Budistlik ve Hinduluk. Bu kalabalık halk olma bakımından böyledir. Ama kitap bakımından Kur’an, Eski Ahit ve Yeni Ahit etkin kitaplardandır; Kur’an, Tevrat ve İncil. Aslında Tevrat ve İncil birbirini tamamlayan iki kitaptır. Tevrat şeriatı, İncil tarikatı içerir. Hıristiyanlar ikisine de inanırlar. Kur’an ise her ikisini birden içerir. Müslümanlar Tevrat ve İncil’e inanırlar ama onlarla amel etmezler.

Tevrat, İncil ve Kur’an’ın düzene ait hükümleri aynıdır. Hattâ îmanla ilgili hükümler arasında da fark yoktur. Kıbleleri ve ibadetleri birbirinden biraz farklıdır. Tevrat ve İncil adeta Kur’an’ın açıklamasıdır, yahut Kur’an Tevrat ve İncil’in özetidir. Bu bilgilere dayanarak şu sonuca varırız. Müslim demek, Hz. İbrahim’e inanan kimseler demektir. Zaten  Kur’an’da o size bu adı verdi denmektedir.

Peki, İslâm’ın karşısında ne var? Küfür var, şirk var. Kimler kâfirdir? Bunlar kimlerdir? Bunlar âhirete inanmayanlar, Kâinatın tek varlığın eseri olduğunu kabul etmeyen kimselerdir. Bunlarla Müslimler arasında temelde ayrılık vardır. Bunlar Kâinatı çatışmalar düzeni kabul ederler. Kâinat birbirine düşmanlarla doludur. Bu düşmanlıkla Kâinat düzeni sağlanmaktadır. Şöyle ifade edelim. Kurt kuzunun düşmanıdır. Kurdu başka kuvvet var etmiştir, kuzuyu başka kuvvet var etmiştir. Bu çatışma üzerinde denge kurulmuştur. Müslimlere göre ise; dünyada barış vardır, dayanışma vardır. Çatışma görünüştedir. Zaten İslâm barışçı demektir.

Peki, kurdun görevi nedir? Kurt kuzuların dostu mudur? Evet, kurt kuzuların dostudur. Şöyle ki, kuzular ot yiyerek geçinirler. Sayıları çoğaldıkça otlar yeterli olmaktan çıkarlar. Bir gün gelir bütün kuzular zayıflayıp hastalanırlar ve kuzuların nesli ortadan kalkar. Kurt bunların imdadına yetişir. Bunları kovalar ve zayıf olanları yakalayıp yer. Otlar sağlamlara kalır. Yetecek kadar ot varken kurt kuzulara yetişemez ve kendisi aç kalıp ölür. Böylece kurtlar azalır. Kurt ile kuzu arasında dostluk yoktur ama kurt sürüsü ile koyun sürüsü arasında dayanışma vardır. Bu sayede sürüler dengeli ve dinç kalırlar. Bu ne sayesinde sağlanmıştır? Kurtla kuzunun koşma hızları aynı yapılmıştır. Normal şartlarda kurt kuzuya yetişemez. Ama kurt semiz, kuzu zayıflamış ise, o zaman yetişebilmektedir. Yani kurdun görevi zayıfları yiyip kuvvetlilere ot bırakmaktan ibarettir. Gemide yük fazlalığı olduğu zaman, fırtınaya tutulduğu zaman yükü atmak gerekir. Atmazlarsa hepsi boğulacaktır. Hukuk bu takdirde bir kurala göre yeteri sayıdakileri denize atıp bir kısmını kurtarmaya cevaz vermiştir.

Demek ki, kurtla kuzu arasındaki çekişme birbirini yok etme çekişmesi değildir; tam tersine birbirine dayanışmadır. Her ikisi de aynı Allah tarafından yaratılmıştır. Maça çıkanlar aynı koordinatör tarafından çıkarılmaktadır. Demek ki, kurtla kuzu kurallara göre hareket ediyorlar. İnsanlar da kurallara göre yaşayacaklar, kurallar içinde savaşacaklardır. Savaş barış için olacaktır. Herkes Müslim yani barışçı olmalıdır.

 

Gelelim bugünkü “İslâm âlemi”ne.

Bunlar “içtihat ehli” değildirler, “icma ehli” değildirler; hattâ bunlar “Kur’an ehli” de değildirler. Çünkü Kur’an’a ilmin verilerine göre değil; Hıristiyanlar gibi babalarının kitabıdır diye inanmaktadırlar. Yani, bunlar “kitap ehli”dirler. Bunların da Hıristiyan ve Yahudiler, hattâ Budistler gibi iyi olanları cennete gidecekler. Ama bunlar bu dünyada başarıya ulaşamayacaklardır. Nasıl Hıristiyanlar mağlup ise; nasıl Budistler mağlup ise; bunlar da aynı şekilde mağlupturlar.

O halde bugün kimler arasında savaş olmaktadır ve niçin savaş olmaktadır?

Kâinat evrim içinde yaratılmıştır. Her şey doğar, gelişir, olgunlaşır, yaşlanır ve ölür. Bu Kâinat için mukadder bir kanun olduğu gibi, bu insanlık için de mukadder bir kanundur. İnsanlık için her bin yıl bir yaştır. Bin yılda bir insanlık ileri hamleler yapar ve evrimleşir. 

MÖ 3000 yılında “Nuh Uygarlığı” başlamıştır.

MÖ 2000 yılında “İbrahim Uygarlığı” başlamıştır.

MÖ 1000 yılında “İbrani Uygarlığı” başlamıştır.

Milatta “Hıristiyanlık Uygarlığı” doğmuştur.

MS 1000 yıllarında “Kur’an Uygarlığı” doğmuştur.

MS çağımızda “II. Kur’an Uygarlığı” doğmaktadır.

Kuvvet uygarlıkları oluşmuş; Mısır, Yunan ve Bizans uygarlıkları da biner yıl sürmüştür. Bunlar 500 yıl gecikmelerle “hak uygarlıkları”nı takip etmiştir. Bugünkü kuvvet uygarlığı çökmeye başlamıştır, ancak 500 yıl daha ömrü vardır.

Hak uygarlıklarıhukuk”ta ve “yönetim”de inkılâp yaparlar, kuvvet uygarlıklarıteknik”te ve “ekonomi”de evrim yaparlar. 500 yıl içinde Avrupa sanayi devrimini yapmıştır. Müsbet ilimdeki katkıları ile “II. Kur’an Uygarlığı”na malzeme hazırlamıştır. Şimdi insanlık Kur’an’ı bugünkü müsbet ilimle anlayarak “III. Bin Yıl Uygarlığı”nı kuracaktır.

İşte insanlık bu yola girmeden önce insanlığa “sosyal tufan” gelmektedir. Nedir bunlar? Yeniden hatırlayalım.

1. Çevre kirliliği birinci âfettir. İnsanların “Adil Düzen”e girmemiş olmasından dolayı a) hava kirlenmekte, b) su kirlenmekte, c) toprak kirlenmekte ve d) canlı kirlenmektedir.

2. İkincisi ise insanlık silahlanmakta ve dünya barut fıçısına dönmektedir. a) Kimyasal silahlar, b) biyolojik silahlar, c) tahribat silahları ve d) atom bombasıyla radyolojik silahlar insanlığı imhaya hazır hâle gelmiştir.

3. Üçüncü âfet olarak a) doğum kontrolü, b) tedavi tababeti, c) sosyal güvenlik kurumu ve d) imha savaşları nesli dejenere etmekte insanlık sakatlarla dolmaktadır.

4. Son olarak anarşi âfetlerin etkin halkasını oluşturmaktadır. a) Rüşvet mafyası, b) senet mafyası, c) iş mafyası ve d) silahlı mafya insanlığı saran kanser hâlindedir.

İnsanlık “Adil Düzen”i kurarak bu âfetleri temizleyecek ve dünyayı sağlığa kavuşturacaktır. “Adil Düzen”i kurmazsa Allah bu âfetlerden yine insanları kurtaracaktır. Bunun için sosyalizmi ve kapitalizmi ortaya çıkaracak, I. ve II. Cihan Savaşları’ndan sonra III. Cihan Savaşı’nı çıkaracaktır. O halde bugünkü savaş insanlığın “Adil Düzen”e kavuşması savaşıdır. İki zalim birbirini öldürmekte, bu arada bizi de savaşlarına ortak etmek istemektedirler. İşte bu savaş onun savaşıdır. Hıristiyanlar ve Müslümanlar, Budistler ve Hinduistlerin hepsi mağlup durumdadırlar. Bunların hiçbirisi sorun değildir. Süper güçler bunları ezecekler. Ne zamana kadar? Bunlar “Adil Düzen” etrafında toplanmadıkça bu azgın güçler zulümlerine devam edeceklerdir.

Saddam kimdir? Saddam İslâm’ın en büyük düşmanıdır. Osmanlılardan ayrılan Araplar II. Cihan Savaşı’na kadar Avrupalıların müstemlekeleri olarak yaşadılar. II. Cihan Harbi’nden sonra sömürücü sermaye Müslümanlara bağımsızlık verdi ama onların ateist birer devlet olmasını istedi. Hepsi dinsiz lâik kesildiler. İşte Baas Partisi bu şeytan koludur. Libya’da, Mısır’da, Suriye’de bunlar hükümferma oldular. Bunları kuran CIA’dır. Bazı ülkelerde de İslâm fanatizmi ile dünyayı İslâm’a düşman etmiştir. Saddam Baasçıdır. CIA ajanıdır. Görevi önce Irak’ta dinsizliği yaymak olmuş ve Müslümanları kılıçtan geçirmiştir. Sonra bu yetmemiş, ABD ile ittifak ederek İran’a saldırmış ve sekiz sene savaşmıştır. İki halkı kırmakla görevli olan Saddam İran’la savaşırken CIA hem İran’a hem Irak’a silah vermiştir. Irak İran’a karşı yenilince, sonra yine CIA’nın talimatı ile Kuveyt’e saldırmıştır. Tüm Ortadoğu’yu sefalete sürüklemiştir. Türkiye de 100 milyar dolar civarında zarara uğramıştır. Irak’ı kana boğan Saddam’a bir şey yapılmamış ve yine yerinde bırakılmıştır. Bu zalim şimdi Ortadoğu’yu çökertmek için ABD’nin emrinde gene rolünü oynamaktadır. Senaryo iyi oynanmaktadır. Saddam’ı taltif ediyorlar. Görevi bittiği için şimdi yurt dışında bir saraya yerleştirilecektir. Yeter ki Irak’ı kana boyasın ve Ortadoğu’yu çökertsin.

Saddam Bush’un yani ABD’nin eseri olduğu için; onun görevlisi olduğu için elbette ondan daha büyük haindir. Elbette Bush’un akıbeti de Saddam’dan farklı olmayacaktır.

Sonuç olarak; Kur’an’a dönmekten ve ona teslim olmaktan başka bir çıkış ve kurtuluş yoktur. Zalimler başarıya ulaşamayacaklar. Çünkü Allah’ın emri gelmiştir. “Adil Düzen” kurulacaktır. Bu zalimler ortadan çekilip gideceklerdir. Bunların gemilerine binenler gark olacaklardır.

 

Yazan ve Anlatan: SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yayına Hazırlık ve Yönetim: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org                                         (0532) 246 68 92

 

 






Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3143 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2411 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2376 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 1925 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2197 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2241 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2027 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 1879 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 1911 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2299 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2176 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1783 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2125 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2020 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2150 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2122 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 1992 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2184 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2139 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2395 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2204 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 2790 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2402 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2699 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2421 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2487 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2648 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 2761 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 2702 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3040 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5056 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3153 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 2796 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3428 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3286 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3028 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3527 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3478 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 3770 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4216 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 2746 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 2790 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3585 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3494 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2614 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2678 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3623 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 6973 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5101 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 3844 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3289 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3427 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4387 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 3995 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4341 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4331 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4402 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4208 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3127 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4047 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3326 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 4800 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3568 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 4823 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 4641 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4589 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3245 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3256 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3408 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 4782 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 3935 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 4995 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 3778 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 4906 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4058 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4106 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4230 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4405 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 4919 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 3833 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 4852 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4096 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3607 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4057 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4276 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 3805 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 3850 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 3869 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4282 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5278 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9058 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1039
Nur Suresi Tefsiri 32-34. Ayetler
23.11.2019 4430 Okunma
1 Yorum 24.11.2019 08:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1038
Nur Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
16.11.2019 3455 Okunma
1 Yorum 19.11.2019 12:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1037
Nur Suresi Tefsiri 27-29. Ayetler
9.11.2019 3613 Okunma
1 Yorum 10.11.2019 05:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1036
Nur Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
2.11.2019 3235 Okunma
1 Yorum 03.11.2019 07:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1035
Nur Suresi Tefsiri 19-22. Ayetler
26.10.2019 3234 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1034
Nur Suresi Tefsiri 12-18. Ayetler
19.10.2019 3591 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5367 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1032
Nur Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
5.10.2019 4008 Okunma
1 Yorum 06.10.2019 23:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1031
Müminun Suresi Tefsiri 111-118. Ayetler
28.09.2019 3257 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:50


© 2024 - Akevler