Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 206
Şûrâ Sûresi(42); 15.AYET TEFSİRİ
3.05.2003
2763 Okunma, 0 Yorum

ADİL DÜZEN 206

Haftalık Seminer Dergisi                 03 MAYIS 2003                 Fiyatı: SEMİNERE KATILMAK! veya www.akevler.org

“HİÇBİR HAKKI MAHFUZ DEĞİLDİR!”   TEBLİĞ AMACIYLA FOTOKOPİ İLE ÇOĞALTIP DAĞITMAK VE e-mail GÖNDERMEK SERBESTTİR!

 

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 206. SEMİNER      (CUMARTESİ GÜNLERİ  Saat: 09.00-21.00)   İstanbul, 26 Nisan  2003

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİZafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİ BOSNA/ İSTANBUL   Tel: (0212) 452 76 51

 

 

*HAFTALIK TEFSİR SEMİNERİ     (CUMARTESİ GÜNLERİ; Saat:18.00-21.00)

فَلِذَلِكَ فَادْعُ*  وَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ * وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ *

Bundan dolayıdır ki sen dâvet et ve emrolunduğun gibi doğru ol ve onların hevasına uyma.”

[Şûrâ Sûresi(42); 15]

 

ADİL DÜZENCİLERİN GÖREVİ” ISRARLA “DÂVET ETMEK”TİR

Bundan dolayıdır ki sen dâvet et.” Onların şüphelerini gider.

Adil Düzencilere görevler düşmektedir. Şimdi kitaba vâris olanlara anlat. Şüphelerini gider. Her Adil Düzenciye verilen görevdir bu. Kitaba varis olanlar kimlerdir? Bunlar önce büyük dinlere inananlardır.

Hindular, Budistler, Protestanlar, Ortodokslar, Katolikler, Şiiler ve Sünniler.

Kitaba vâris olanlar bunlardır. Bunlar kitaplarına inanıyorlar ama kuşku içindedirler, mürib şek (bulanık kuşku) içindedirler. Ümitsizdirler. Peygamberlerin getirdiği şeriatın bir daha gelmeyeceğini sanıyorlar. İşte Adil Düzencileri buna dâvet etmemiz gerekmektedir. Bize bu emredilmektedir. Bunu nasıl yapabiliriz?

Risale-i Nur şakirtleri dünyanın her tarafında yayılmışlardır. Bütün dinlerce tanınmış bir İslâm cemaatidirler. Onların görevi bu tebliği diğer din adamlarına ulaştırmaktır. Ne var ki, bu kardeşlerimiz Adil Düzeni bizden öğrenmek zorundadırlar. Bunları uyarmamız ve tebliği onlara ulaştırmamız gerekir. Ondan sonraki ise onların sorumluluğunda olacaktır. Adil Düzencilere verilen görev Risale-i Nur şakirtlerine “Adil Düzen Çalışmaları”nı ulaştırmak olmalıdır.

Kimin onlarla ilişkisi varsa o bu dâvet görevini yapsın.

Yine kitaba vâris oldukları halde mürib şek (bulanık kuşku)içinde olanlar ise siyasi partilerdir. Bu partileri de şöyle sıralayabiliriz: Saadet Partisi, AK Parti, Büyük Birlik Partisi, Doğru Yol Partisi, Anavatan Partisi ve İslâmiyet’i benimseyen diğer partiler. Bunlar kitaplara vâristirler ama reyb (bulanıklık) içinde yüzüyorlar.

Bunlarla temas ederek onları uyarmaya çalışmalıyız. Bu da Adil Düzencilere verilen görevdir.

İçimizde kim bunlarla temasta ise bu dâvet görevini yerine getirsin.

Hemen dâvet et. Zaman geçirmeden dâvet et. Bunlar imanlarını kaybetmeden onları uyar.

Böylece onlar daha kötü duruma düşmeden kurtulmalarına yardım et.

Birinci “Fa” “Sebebiyet Fa”sıdır, ikinci “Fa” ise “Takibiyet Fa”sıdır.

Bizimle görüşmek istemeyen bu kardeşlerimizle görüşme isteğimiz ve ısrarımız buradan doğmaktadır.

Biz teşebbüsümüzden vazgeçmemeliyiz. Onlarla her kademede temas edip uyarmalıyız.

Yılmamalıyız, utanmamalıyız, sıkılmamalıyız... Çünkü biz kendimiz için onlardan bir şey istemiyoruz.

Onları yuvarlanmakta oldukları çukurdan kurtulmaları için Kur’an’ın yolunu gösteriyoruz.

Gururumuzu ayaklar altına almalıyız. Bütün izzetin Allah’a ait olduğunu bilmeliyiz.

 

*HAFTALIK YORUMLAR (36)

ADİL DÜZENDE PARA ve ALTIN PARANIN ÇIKIŞ ŞEKLİ

PARANIN DÖRT İŞLEVİ VARDIR:

A) DEĞERLENDİRME ARACIDIR.

B) DEĞİŞTİRME ARACIDIR.

C) BORÇLANMA ARACIDIR.

D) BİRİKTİRME ARACIDIR.

 

ARTIK SİYASET ZAMANI: YA “ADİL DÜZEN”İ BENİMSEYEN BİR PARTİ; YA “ADİL DÜZEN PARTİSİ

 

Milli Gazete, Vakit, Yeni Şafak, Zaman ve diğerleri; Kanal 7, STV, TGRT, Mesaj TV ve diğerleri; bugüne kadar olduğu gibi “Geçen Hafta” da “ADİL DÜZEN ÇALIŞMALARI”na yer ver(e)mediler!..

 Hâlâ bu GAZETELERİ okuyor ve bu TV kanallarını izliyorsanız; artık onlara “ADİL DÜZEN ÇALIŞMALARI”nı hatırlatabilirsiniz!..

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 206. SEMİNER                     Tefsir                                İstanbul, 26 Nisan 2003

 

ADİL DÜZENCİLERİN GÖREVİ ISRARLA DÂVET ETMEKTİR

 

بسم الله الرحمن الرحيم

فَلِذَلِكَ فَادْعُ*  وَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ * وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ * وَقُلْ آمَنْتُ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ مِنْ كِتَابٍ *

 وَأُمِرْتُ لِأَعْدِلَ بَيْنَكُمْ * اللَّهُ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْ * لَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ *

 لَا حُجَّةَ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ * اللَّهُ يَجْمَعُ بَيْنَنَا * وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ(15)

[Şûrâ Sûresi(42); 15]

 

Bu sûrede bundan önceki 13’üncü âyette Allah’ın şeriat olarak Mezopotamya, İbrani ve İslâm uygarlıklarında koyduğu kurallar anlatmaktadır. Bu âyet daha önce açıklanmıştı.

Bundan sonra 14’üncü âyette kavimler kendilerine kitap geldikten sonra aralarında azarak parçalandılar denmektedir. Daha sonra kitaba vâris olanlar ondan şek etmeden kurtulamadılar denmektedir.

 

فَلِذَلِكَ فَادْعُ وَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ

ف (Fa) Bu âyetlerde uygarlıkların nasıl doğduğu, bozulduğu ve kuşkulara düşüldüğü ifade edilmektedir. Kitaplar açık iken, tarih kitapların dediklerini tasdik etmekte iken hâlâ inanmış olanlar bile şüphe içindedirler. “Adil Düzen”in gelmeyeceğini zannediyorlar. Zulmün sürüp gideceğini sanıyorlar. Bizim neslimiz zulmün en güçlü olduğu günlerde yaşadı. Yine de ümidini kesmedi. Sabırla savaştı ve bugünkü dünya ortaya çıktı. Bizim gençliğimizde II. Cihan Savaşı olmuş, zalimler büyük zafer kazanarak artık kendilerine göre dünya kurmaya başladılar. Ancak daha sonra zalimler başka zalimler tarafından yok edilmişti. Sonra ne oldu? Biz “Adil Düzen” için cihat yaparken dünya iki kutbun buzları arasında donuyordu. Ümitsiz değildik. Kısa zaman sonra İslâm ülkeleri bağımsızlıklar kazandılar. Papalık değer kazanmaya başladı. Suikastlar onları yıldıramadı. Biraz sonra Sovyetler çöktü. Oradaki Müslümanlar da bağımsız oldu. Patriklik de güçlenmeye başladı. Türkiye’de İslâmî görüş gittikçe güçlenerek Anayasa ekseriyetini aldı. Bugün artık şafak sökmüştür. Ama mü’minler hâlâ “Adil Düzen”i ağızlarına almıyorlar. İşte kitaba sonradan vâris olan bunlar kuşku içindeler. Bütün oluşlardan sonra senin yapacağın nedir? Onun talimatını vermektedir. Yani bu âyet bize bugün Adil Düzencilerin ne yapacaklarını öğretecektir.

فَلِذَلِك فَادْعُ َ (Fa LiÜALiKa FaUDGuv): Bundan dolayıdır ki sen dâvet et.” Onların şüphelerini gider.

Adil Düzencilere görevler düşmektedir. Şimdi Kitaba vâris olanlara anlat. Şüphelerini gider. Her Adil Düzenciye verilen görevdir bu. Kitaba varis olanlar kimlerdir? Bunlar önce büyük dinlere inananlardır.

Hindular, Budistler, Protestanlar, Ortodokslar, Katolikler, Şiiler ve Sünniler.

Kitaba vâris olanlar bunlardır. Bunlar kitaplarına inanıyorlar ama kuşku içindedirler, mürib şek (bulanık kuşku) içindedirler. Ümitsizdirler. Peygamberlerin getirdiği şeriatın bir daha gelmeyeceğini sanıyorlar. İşte Adil Düzencileri buna dâvet etmemiz gerekmektedir. Bize bu emredilmektedir. Bunu nasıl yapabiliriz?

Risale-i Nur şakirtleri dünyanın her tarafında yayılmışlardır. Bütün dinlerce tanınmış bir İslâm cemaatidirler. Onların görevi bu tebliği diğer din adamlarına ulaştırmaktır. Ne var ki, bu kardeşlerimiz Adil Düzeni bizden öğrenmek zorundadırlar. Bunları uyarmamız ve tebliği onlara ulaştırmamız gerekir. Ondan sonraki ise onların sorumluluğunda olacaktır. Adil Düzencilere verilen görev Risale-i Nur şakirtlerine “Adil Düzen Çalışmaları”nı ulaştırmak olmalıdır.

Kimin onlarla ilişkisi varsa o bu dâvet görevini yapsın.

Yine kitaba vâris oldukları halde mürib şek (bulanık kuşku)içinde olanlar ise siyasi partilerdir. Bu partileri de şöyle sıralayabiliriz: Saadet Partisi, AK Parti, Büyük Birlik Partisi, Doğru Yol Partisi, Anavatan Partisi ve İslâmiyet’i benimseyen diğer partiler. Bunlar kitaplara vâristirler ama reyb (bulanıklık) içinde yüzüyorlar.

Bunlarla temas ederek onları uyarmaya çalışmalıyız. Bu da Adil Düzencilere verilen görevdir.

İçimizde kim bunlarla temasta ise bu dâvet görevini yerine getirsin.

ف (Fa): Hemen dâvet et. Zaman geçirmeden dâvet et. Bunlar imanlarını kaybetmeden onları uyar.

Böylece daha kötü duruma düşmeden kurtulmalarına yardım et.

Birinci “Fa” “Sebebiyet Fa”sıdır, ikinci “Fa” ise “Takibiyet Fa”sıdır.

Bizimle görüşmek istemeyen bu kardeşlerimizle görüşme isteğimiz ve ısrarımız buradan doğmaktadır.

Biz teşebbüsümüzden vazgeçmemeliyiz. Onlarla her kademede temas edip uyarmalıyız.

Yılmamalıyız, utanmamalıyız, sıkılmamalıyız... Çünkü biz kendimiz için onlardan bir şey istemiyoruz.

Onları yuvarlanmakta oldukları çukurdan kurtulmaları için Kur’an’ın yolunu gösteriyoruz.

Gururumuzu ayaklar altına almalıyız. Bütün izzetin Allah’a ait olduğunu bilmeliyiz.

فَادْعُ (UDGuv) Dâvet et.” Dâvet, çağırma demektir. Elleri kaldırıp “Gel! Gel!” demektir.

Sonra “çağırmak” için fiil olmuştur. “Allah’a dua etme” anlamını da almıştır.

Görevimiz onları “Adil Düzen”e çağırmaktır. “Bize gelin!” değil; “Adil Düzene gelin.” demektir.

“Adil Düzen” nedir? Bundan önce izah ettiğimiz Mezopotamya ve İbrani peygamberleri ile Kur’an’ın getirdiği düzendir. “Peygamberler düzeni”dir. Hakkı üstün tutan düzendir. Haklıyı kuvvetli kılan düzendir.

Adil Düzencilerin “Bize katılın!” demeleri çok yanlıştır.

Bizim onlara diyeceğimiz şudur: “Gelin sizin de inandığınız kitaplara dönelim. gelin birlikte araştıralım. Orada ne buluyorsak onu uygulayalım. Adil Düzen bu kitapların bugünkü müsbet ilimle yorumlanmasıdır. Adil Düzen vahyin akılla yorumundan ibarettir. Gelin burada birleşelim.”

Kur’an’ı kendilerine kitap kabul etmeyenler veya vahyi delil kabul etmeyen kimseler bu dâvetin dışındadır.

وَ “Va” “istikamet” kelimesini “dâvet” kelimesine bağlamaktadır.

Bizim görevimiz ikidir: Birincisi dâvet etmek, ikincisi de kendimiz istikamette olmaktır.

Yani asla taviz vermemektir. Hak dışında bir konuda uzlaşmamaktadır.

Çünkü bunlar bugün şeriatın uygulanamayacağı görüşündedirler. İnanmakla beraber amel etmeyi ertelemektedirler.

“Birden olmaz!” diyorlar. Allah olmayacak şeyi emretmez. Şeriat içinde sadece uygulanabilecek hükümler vardır.

Hangi hükümlerin hangi zamanda uygulanacağını yine Kitap bize söyler. Önce bugün uygulayabileceklerimizle işe başlarız, zamanla güçlenir ve hepsini uygular hâle geliriz. Bir ucundan uygulamaya başlamazsak düzen nasıl değişecektir?

“Birden olmaz!” diyorlar, ondan sonra da bir ucundan başlamıyorlar!

“Emr olunduğun gibi; nasıl emrolunmuş isen öyle doğru ol.” وَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ

Dosdoğru git. Burada “emrolunduğun gibi” denmekle uzlaşılacak hususlara da izin verilmektedir. Yani içtihadını yap; ne yapacağını Allah sana orada emredecektir. İşte o yoldan ayrılma.

İçtihadını yaparken de dört delile dayan: Kitap, sünnet, icma ve kıyas. Kendin yapamıyorsan; sana göre en doğru içtihat yapan kim ise onun içtihadına göre, onun fetvasına göre amel et. Sana emrolunduğundan şaşma denmektedir.

Burada “size” denmeyip “sana” denmiştir. Adil Düzencilerin her biri tek tek bu hizmeti yapmakla yükümlüdürler, buna memurdurlar, yetkilidirler. Bunun için cemaat olmayı beklemeyeceklerdir. Çünkü cemaat bu dâvetle oluşacaktır. Adil Düzenciler bir araya gelecekler, içtihat yapacaklar ve anlaştıkları hususlarda birlikte uygulama yapacaklardır.

وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ “Onların hevasına uyma”

Dâvet emrinden sonra hevalarına uyma nehyi ile emri açıklamakta ve teyit etmektedir. Emirde bir şeyin yapılması istenir. Bir defa yapıldıktan sonra görev yerine gelmiş olur. Ücreti vardır. Terk edilirse günahı vardır. Nehiy ise devamlı yasaklanmıştır. Yapılırsa cezası vardır, yapılmazsa bir sevabı yoktur. Emrin devamlılığını sağlamak için “emir”den sonra onu teyit eden “nehiy” gelir. Böylece ikisinin hükümlerini içermiş olur. Burada emrolunduğun gibi ol, onların hevasına uyma denmektedir. Böylece emrolunan dışında olanların hepsi hevadır. Onların arzularıdır, istekleridir, boş emelleridir. Hava, boşluk demektir. Rüzgârın oluştuğu alandır. Burada ancak geçici durabilir. Yaraları günlük olarak kaşımakla hastalıkları savacaklarını sanıyorlar. Sakın sen onların bu hevalarına uyma. Sen sana emr olunduğun gibi ol.

Buradaki “Hum/Onlar” zamiri ile işaret edilenler kitaba vâris olanlarla İslâmiyet’i benimsemiş siyasi partilerdir. Bugün ulaşılan ilim ile dört delile dayanılarak içtihatlar yapılacak ve onunla amel edilecektir. Bunun dışında tutulan yol hevalardır.

وَقُلْ آمَنْتُ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ مِنْ كِتَابٍ

وَقُلْ “Va Qul/ Söyle” sözünü “Udgu/ Dâvet et” emrine bağlamaktadır. “Dâvet et ve söyle” denmektedir.

Bu söz dâvetin dışındadır. Dâvette yanlış anlaşılmalar olmasın diye bu emir verilmiştir. Onları dâvet ederken kendimize gelmelerini ve bize katılmalarını istemiyoruz. Sadece Kur’an’a dönmelerini istiyoruz. Allah’ın Nuh aleyhisselâmdan beri teşri ettiği hükümlerini istiyoruz. Onlara her birimiz diyeceğiz ki; “Ben Allah’ın Kitap’tan inzâl ettiğine inandım.”

“Qul/ Söyle” “Onlara söyle. Kitaba vâris olanlara söyle. Ben Allah’ın inzâl ettiğine iman ettim, de.”

Kur’an’da “Ellezî enzelehullah” dendiği zaman onunla Kur’an kastedilir. Ve bütün anlaşılır. Çünkü marifedir.

“Mâ Enzelellahu” dendiğinde içtihatla bize ilham olunandır. Dört delile dayanarak yaptığımız içtihatta en sonunda içimizde doğan kanaattir. Şimdi biz bu ayırımı yapıyoruz. Kitaba vâris olanlar buna itiraz ediyor ve ikisinin aynı anlamda olduğunu söylüyorlar. Oysa aynı anlamda iki kelime yoktur. Bir kelimenin çok anlamı olur ama bir anlama iki kelime gelmez.

Bu husus bugünkü mevzuatta da böyle uygulanmaktadır. Kanunlarda bir kavram ayrı iki kelime ile ifade edilmez.

آمَنْتُ EaMaNTu/ İman ettim. İnandım.” Kendimi onlarla güven altına aldım. Onun sebebiyle ben güven içinde oldum.

Yani içtihat yaparak amel etmek suretiyle güvenimi sağladım. Mü’minin tanımı tâ Bakara Sûresi’nin başında da böyle yapılmaktadır. Allah'ın inzâl ettiğine iman edip kendilerini güven altına alan kimseler demektir.

مَا Burada “” getirilmiştir, “Ellezî” getirilmemiştir. İçtihat kastedilmektedir.

Başka yerlerde “Ünzile ileyküm” denmektedir. Orada da “icma” kastedilmektedir. Kur’an’ın terimleri çok açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. “Mâ enzelellahu ileyke” içtihadı; “Mâ enzelellahu ileyküm” icmaı; “Ellezî ünzile ileyke” ise Kur’an’ı ifade eder. Sünnet “Mâ ünzile ileyke”nin içindedir. Kur’an’dan anlayamadıklarımızı ona sorarız.

مِنْ كِتَابٍ “Min Kitabin/ Kitaptan” sözü bizim içtihat anlayışımızı tasdik etmektedir.

Burada inanılan Kur’an’ın kendisi olamaz; o zaman kitabın bazısına iman etmiş, bazısını inkâr etmiş oluruz. Oysa bu tür hareketi yapanlar için başka âyette “kitabın bazısına inanıyor, bazısına inanmıyorsunuz” demekte ve bunları en ağır şekilde cezalandıracağını bildirmektedir. Öyleyse bu kitap Kur’an’ın kendisi değildir. Kur’an’dan bizim anladıklarımızdır. Kur’an yoluyla Allah’ın bize bildirdikleridir. Kitab kelimesinin nekire olması bir kitaba uyulması gerektiğini ifade etmektedir. Yani Tevrat’takiler Tevrat’a, Hıristiyanlar İncil’e ve biz ise Kur’an’a uymak durumundayız.

Herkes Adil Düzene gelecektir. Ama herkesin Adil Düzen anlayışı farklı olacaktır. İcma olanlarda birleşeceğiz. Hakkın üstünlüğünde birleşeceğiz. Allah’a ve Âhiret’e inanacağız, yoksa hepimiz aynı şekilde düşünmeyeceğiz. Partileri de buna dâvet ediyoruz. Kendi içtihadımıza değil; kendi içtihatlarına, yani herkesin kendi içtihadına göre amel etmesine dâvet ediyoruz.

Biz Kur’an’a bu anlamları verirken hem Arapça kurallara tamamen uymuş oluyoruz, hem de icma ile sabit olan hükümleri açıklıyoruz. Oysa onlar âyeti tevil ederken Arapça kuralları atlıyorlar, diğer taraftan vardıkları hükümler de icmalara aykırı oluyor. Arapça kuralları uygulayarak müsbet ilme tevilsiz varıyoruz. Onlar ise tevil ederek ilme aykırı sonuçlara gitmektedirler. Onların bundan vazgeçmelerini istiyoruz.

İçtihadın da Allah’tan olduğu bu âyette açıkça ifade edilmektedir. Hata edersek de o hatayı da yaptıran O’dur. Biz hata etmiş olsak bile içtihadımıza uymakla emrolunmuş bulunuyoruz. “Emrolundu”nun manâsı budur.

Ellezî Ünzile İleyke” “Kur’an”dır. “Ellezî Ünzile İleyküm” Tevatüren bize kadar gelen “Kur’an”dır. “Mâ Ünzile İleyke” “Sünnet”tir. “Mâ Ünzile İleyke Min Kitabin” “İçtihat”tır. “Mâ Ünzile İleyküm” “İcmalar”dır.

وَأُمِرْتُ لِأَعْدِلَ بَيْنَكُمْ “Aranızda adalet etmem de emrolundu.”  

Bu âyetlerin Adil Düzencilere hitap ettiği burada çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Kendimize bunun için “Adil Düzenci” demekteyiz. Allah bizi diğer kitaplara vâris olanlardan ayırmaktadır. Bundan dolayı Adil Düzeni, şeriat düzenini getirecek olan biziz. Her birimizin adil olmamız gerekmektedir. Adalet etmek demek, silahı alıp savaşmak değildir; kimin haklı, kimin haksız olduğunu ortaya koymamızdır. Çünkü insanların çoğu adildir. Ancak insanoğlu genellikle kendisini haklı sandığı için haksızlık yapmaktadır. Bundan dolayı insanların baş vuracağı adil hakemlik yapacak kimseyi bulması gerekir. Bizim görevimiz adaletle hükmetmektir. Dinler arası olsun, partiler arası olsun, bizim adil olduğumuza onlar inanmalıdır. Biz hep doğru söylemeliyiz. Kimse bizim doğruyu söylediğimizden kuşku duymamalıdır. Adil olanları zalimler sevmez ama hükümlerine karşı gelmeden uyarlar. Mü’minler adil davranana saygılıdırlar. Kararlarına seve seve itaat ederler. Kâfirler ise adil kararlara istemeye istemeye uyarlar.

اللَّهُ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْ “Allah Rabb’imiz ve Rabb’inizdir.”

Adil Düzenciler asla kendilerini diğerlerinden üstün görmemelidirler. “Biz haklıyız cennete gideceğiz, siz haksızsınız cehenneme gideceksiniz!” dememelidirler. Kim şeriata uyarsa, kim Adil Düzeni benimserse, kim Kitab’ın emirlerine uyarsa işte o kurtulmuştur. Çünkü Allah herkesin Rabb’idir, herkesle beraberdir. Emirlerine itaat edenleri muvaffak eder, uymayanları terbiye eder. Bizim içtihatlarımızda da hata olur. Asıl mesele içtihat yapmaktır. İhtida etmek yani hidayet aramaktır.

لَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ  “Bizim amellerimiz bizimdir, sizin amelleriniz sizindir.”

Biz bizim içtihadımızdan, siz de sizin içtihadınızdan sorumlusunuz. Biz size uyamayız, siz bize uyamazsınız. Ama siz de içtihat yapmak zorundasınız, biz de içtihat yapmak zorundayız. Birbirimize görüşlerimizi aktarmalıyız. Anlaştığımız hususlarda yani icma ettiklerimizde birleşmeliyiz, dayanışmalıyız. Birlikte hareket etmek zorunda olduğumuz konular olur da nasıl hareket edeceğimizde anlaşamazsak, o zaman başkanların veya hakemlerin dediklerini yapacağız. Herkes kendi içtihadına uymakla sorumludur. İçtihat etmezse ondan da sorumludur. İçtihat etmek, başkalarının görüşlerini almak demektir. Bizim sizden istediğimiz bizi dinlemeniz ve bize görüşlerinizi aktarmanızdır.

لَا حُجَّةَ بَيْنَنَاوَبَيْنَكُمْ  “Sizinle bizim aramızda huccet yoktur.”  

Huccet, gidip gelmedir. Hıvec, eğri büğrü demektir. Eğer bu eğri büğrülük düzgün ve periyodik olursa buna “Hıcec” denir.

Huccet” de gidip gelmedir. “Hac” bu manâdan oluşmuştur. Her yıl gidilir ve dönülür.

Huccet” karşı tarafı yenmek için ortaya konan delildir.

Biz görüşlerimizi birbirimize aktaracağız ama asla tartışmayacağız. Onların görüşlerini de dinleyip değerlendireceğiz.

Biz onlara “bize uyun” demeyeceğiz, onlar da “bize uyun” demeyecek. Ama biz onları dinleyeceğiz, onlar da bizi dinleyecekler. Çünkü baştan bize “söyle” emri verilmiştir. Demek ki “tartışma” yok ama “söyleme” vardır, “dinleme” vardır. Türkçe’de buna “görüşme” denir. Tartışma yok görüşme var. “Mahaccet” (hüccetleşme) yok “müzakere” vardır.

اللَّهُ يَجْمَعُ بَيْنَنَا “Allah bizi cem eder.”  

Cem etmek” bedenen bir araya gelme anlamına geldiği gibi; fikren de bir araya gelmektir. “İcma” kelimesi bundan dolayı kullanılmaktadır. Kur’an’da bu kelimenin olduğunu burada öğreniyoruz. “İcma” yerine “içtima” dememiz gerekir.

İcma, başkalarını toplamadır. İçtima, kendi kendilerine toplanmadır. Fıkıhçılar böyle yanlış deyimler kullanmışlardır.

Kur’an Lugatı”nı hazırladığımızda bu yanlışlar çözülmüş olacaktır.

Biz içtihatları yaparız. Herkes kendi içtihadında kalır. Kimse başkalarının içtihadına ne katılır, ne de onun katılmasını ister. Ama sonunda zamanla aynı sonuçlara ulaşmaya başlarız. İşte bu “icma”dır. Yoksa anlaşarak ve uzlaşarak yapılan birleşme icma değildir. Biz bu kuralı geçmiş alimlerin içtihatları ile biliyoruz. Ama Kur’an’da delil olarak ilk defa işte bu âyette açıkça rastlıyoruz.

Vaktimiz olsa da bütün Kur’an’ı böyle açıklama imkânını bulsak. O zaman “taklit” yoluyla olan içtihatlarımız “tahkik”e dayanacak, böylece hatalarımızı düzeltme imkânını bulacağız. Artık buna göre çalışmamız gerekmektedir.

وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ(15) “Masîr O’nadır./ Dönüş O’nadır.”

“Masîr O’nadır./ Dönüş O’nadır. Rücu O’nadır.” denmektedir. Masîr, dönüşmedir. Allah’ın iradesine dönüşme, O’nun istediği gibi yapma anlamındadır. “Sara Tının Haceren” dediğimizde “Toprak taşlaştı” demek olur. O’na doğru dönüşümdür, Rabb’e yaklaşmaktır, O’na benzemeye başlamaktır. Allah’ın hilâfet görevini daha iyi şekilde yapmaktır.

İnsan “içtihat” yaparken şeriat koymaktadır. Böylece Allah’ın halifesi olarak hareket etmektedir.

İcma ise ilâhî iradenin hatasız ifadesidir. “Dönüş O’nadır” dendiğinde, içtihatların icmalara dönüşeceğini anlatır.

Buradaki “Hu” zamiri cem’ masdarına rücu ederse dönüş icmaadır; yani içtihatlar zamanla icmalara dönüşür demektir.

Topluluğun evrimi içtihatların icmalara dönüşmesi ile olur. İçtihat durduğu zaman topluluklar duraklamaya gider.

Buradaki zamir Allah’a rücu ediyorsa icmaın kesin delil olduğunu ifade etmiş olur.

Böylece bu âyet bize “içtihad”ın nasıl yapılacağını ve “içtihatlar”ın “icmalar”a nasıl dönüşeceğini ifade etmiş olur.

Yazan ve Anlatan: SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yayına Hazırlık ve Yönetim: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org                                          (0532) 246 68 92

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 206. SEMİNER                     Yorum 36                         İstanbul, 26 Nisan 2003

 

ADİL DÜZENDE PARA

Hayvanlar ya arılarda olduğu gibi ortak üretip ortak olarak tüketirler, ya da kuşlar gibi ayrı ayrı üretip ayrı ayrı tüketirler. Bunlar korunma amacıyla sürüler hâlinde dolaşırlar. İnsan ise ortak üretir ve ayrı ayrı tüketir. Bundan dolayı insanda bölüşme aracına ihtiyaç vardır. Bu bölüşme aracına “para” denmektedir.

İnsanlar ortak üretimi, mallarını, taşınmazlarını, emeklerini ve dayanışmalarını katarlar; buna karşı kendilerine bir pay verilir. Ortak üretimdeki bu paya “para” denmektedir. Buna karşı eline verilen belge “pay belgesi”dir, yani “para belgesi”dir. Biz bu “para belgesi”ne “para” demekteyiz.

Paranın dört işlevi vardır:

a) Değerlendirme aracıdır.

b) Değiştirme aracıdır.

c) Borçlanma aracıdır.

d) Biriktirme aracıdır.

Şimdi paranın bu dört işlevini ayrı ayrı ele alalım.

 

a) PARA DEĞERLENDİRME ARACIDIR

Değerler olarak da; 1) Fiyat, 2) Ücret, 3) Kira ve 4) Teminat değerleri olmak üzere dört çeşit değer vardır.

1. Bir malı tamamen elden çıkarmamız için karşılığında istediğimiz değere “fiyat değeri” denir.

2. Bize yaptığı bir işe karşılık yani emeğine karşılık verdiğimiz değere de “ücret değeri” diyoruz. 

3. Malı bir zaman için çıkarıp karşı tarafa kullandırdığımızda belli zaman içinde bize verdiği karşılığa “kira değeri” diyoruz.

4. Bize ait borcunu ödeyemediği zaman kendisinden borcuna karşı alacağımız şeyin değerine de “teminat değeri” denir.

Kapitalizmde resmî değer yoktur. Taraflar değerleri serbestçe belirlerler. Sosyalistlerde resmî değerler vardır. Herkes o değerlere göre alışveriş yapar. Adil Düzende resmî değerler vardır ancak zorunlu değildir.

Resmî değerler aşağıdaki yerlerde geçerli olur:

1) Kamu ile ilgili alışverişlerde resmî değerler geçerlidir.

2) Teminatlarda resmî değerler geçerlidir.

3) Belirlemeden yapılan işlemlerde resmî değerler geçerlidir.

4) Emeklilikte resmî değerler geçerlidir.

Kapitalizmde reel değerlerin (mal) ve finans (para) değerlerin hareketi özel sektör tarafından yapılır. Faiz ve kâr serbesttir. Sosyalizmde reel değerlerin ve finans değerlerin hareketi devlet tarafından yapılır. Faiz ve kâr yasaktır.

“Adil Düzen”de reel değerler halk tarafından hareket ettirilir, kâr serbesttir. Kâr maldaki artıştır. Finans değerler devletçe hareket ettirilir ve faiz meşru değildir. Faiz paradaki artıştır.

“Adil Düzen”in en önemli sorunu resmî değerlerin tesbitidir.

Resmî değerlerin zorunlu olmadığı akıldan çıkarılmamalıdır.

Dört çeşit değer tesbiti vardır: Pazarlıkla değer tesbiti, ihalelerle değer tesbiti, stoklara göre değerlerin tesbiti, satın alma gücüne göre değer tesbiti.

1) Pazarlıkla değer tesbiti ikili anlaşmalarda yapılır. El tutan iki kişi karşılıklı el tutarlar, fiyatları birbirine yaklaştırırlar ve anlaşırlarsa ellerini çekerler. Son anlaştıkları değer belirlenen değerdir.

2) İhalelerde satıcı veya alıcı kendi değerini tesbit edip ilân eder. Arz eden değiştirmeden ilk kabul edene karşı değer tesbit olur. Talep edenlerin artırıp eksiltmeleri “Adil Düzen”de meşru değildir. Arz edenler zamanla artırıp eksiltirler.

3) Stoklar arttıkça değer düşürülür, stoklar azaldıkça değer yükseltilir. Böylece formülle değerler belirlenmiş olur.

4) Alıp satacaklara kredi alarak bir satın alma gücü tanınır. Bu kredi ile alıp sattığı miktara %’de komisyon verilir. Çok ciro yapmak için ucuz almak ister. Satıcı pahalı satmak ister. Serbest rekabet içinde değer tesbit edilir.

Resmî ücretlerin tesbitinde başka yol izlenir.

Resmî imtihanlarla kişilerin ehliyetleri tesbit edilir. Başlangıç, temel, ilk, orta, yüksek ve üstün ehliyetler verilir. Faal yaşları arasında yılda, başlangıç ehliyetliler 5, temel ehliyetliler 6, ilk ehliyetliler 7, orta ehliyetliler 8, yüksek ehliyetliler 9, üstün ehliyetliler 10 derece alırlar. Ayrıca “dayanışma ortaklıkları” bunlara “meslekî kabiliyet derecesi”ni verirler. İşyerlerinin de sorumluluk ve ağırlık puanları vardır. Bunlar resmî ücretlerdir. Emeklilerde resmî ücretlerin dışında kendi istekleri ile emekli oldukları tarihteki yaşlarının de etkisi vardır.

Kapitalistlerde hiç emeklilik yoktur. Sosyalistlerde aidatlı emeklilik vardır. “Adil Düzen”de herkesin –çalışsın çalışmasın- istediği zaman emeklilik hakkı vardır; aidat alınmaz.

Sosyalizmde çalışma zorunludur, “Adil Düzen”de çalışma zorunlu değildir.

Sonuç olarak “Adil Düzen”de zorunlu olmayan objektif resmî fiyat ve ücret değerlendirilmeleri mevcuttur ve para değerlere karşı çıkarılır.

 

b) PARA DEĞİŞTİRME ARACIDIR

Değiştirme, değerli olanların birbirleri ile değiştirilmesidir. Resmî fiyat ve ücretler olmakla beraber serbesttir. Bununla beraber “Adıl Düzen”de kamu ambarları vardır. Kamu ambarlarına mallar teslim edilerek karşılığında para, senet, belge veya makbuz alınır. Piyasaya mallar değil de bunlar satılır. Bunların değerleri ortaya çıkar. En son tüketici ambara giderek malları çeker. Değer karşılığı yazılı kâğıdı ambara verir. Ambarlardan tüketicilere ulaştırma işi da genel hizmetler tarafından yapılır. Tescil, tahkim, iletişim, dayanışma, depolama ve bakım hizmetleri yapan bir ortaklık grubu vardır.

Bunlar ücret almaz, üretimden pay alırlar ve aralarında bölüşürler. Ortaklara hizmetleri karşılıksız yaparlar. Bu sayede mal senetleri ortaya çıkar ve bunların borsaları kurulur.

Mal senedi ortak ambarlara verilen değerlere karşı alınan belgedir. Üretimden alınan maldır. Ellerde dolaşan mal senetleri mallar el değiştirmeden mâliklerini değiştirebilecekler. Böylece fiyatların oluşmasında serbest piyasa oluşacaktır.

İşte böylece para değerleri karşılığı değerlerin karşılığı çıkarılacaktır.

Bir misal verelim. Bir ayakkabı üreticisi ürettiği ayakkabıları ambara teslim edip ambardan aldığı ayakkabı senetlerini bankaya getirecek, banka kredi değeri ile buna nakit verecektir. Ayakkabıya müşteri bulunması hâlinde ayakkabı senedinin parasını müşteriden alıp bankadaki kredisini kapatacak, aldığı senedi müşteriye verecek, müşteri de ambara gidip bu senetle ayakkabısını alabilecektir. Böylece üretilmiş bulunan mal karşılığı para piyasaya çıkmış olur.

 

c) PARA BORÇLANMA ARACIDIR

Borçlanma: Paranın sağladığı en önemli fonksiyon borçlanmadır. Tarımcı ilkbaharın borçlanacak ve üretecek, sonbaharda ödeyecektir. Yahut buzdolabı almak isteyen taksitlerin yarısını mağazaya ödeyip buzdolabını peşin fiyatla alacak, kalan taksitlerini sonradan ödeyecektir. Borçlanmalar para aracılığı ile yapılmaktadır. Birisinin ambarında bekleyen mal diğeri tarafından değerlendirilebilmektedir.

İlkbaharda tüketicilere yıllık ücretlerine veya sigorta gelirlerine göre kredi verilmektedir. Bunlar mağazalara gidip peşin ödeyerek sipariş vermekte, onlar da tüccarlara peşin ödeyerek karşılığı sipariş vermekte, onlar da üreticilere peşin ödeyerek sipariş vermektedir. Üreticiler ham maddeyi peşin para ile sipariş verirler, ücretlerini de peşin öderler. Böylece siparişlerin yapılmasını sağlarlar. Asıl para kredi yoluyla piyasaya sürülür.

Dört çeşit kredi kaynağı vardır:

1. Çalışanlara verilen ücret kredileri. Çalıştıranlar borçlanmış olurlar.

2. Mamul madde kredileri. Malı ortak ambara teslim eden kredisini almış olur.

3. Tüketicilere verilen sipariş kredileri.

4. İnşaata verilen krediler. Yapı borçlanır.

Böylece piyasaya mal senetleri karşılığı para çıkmış olur. Mal senetleri de üretilmiş veya üretilecek olan mal karşılığı çıkmış olur.

 

d) PARA BİRİKTİRME ARACIDIR

Paranın dördüncü fonksiyonu ise biriktirmedir. Kişi tasarruflarını biriktirmek ister.

Bunun için dört yol takip edilir:

1- Taşınmazların hisse senetlerini alır. Taşınmazlar kiraya verilir. Kiralar ödenmez. Hisse senetlerinin değerlerinin değerleri artırılır. Böylece biriktirdiklerini değerlendirmiş olur.

2- Sipariş edilen malların senetlerini ucuz olarak alır, üretildikten sonra pahalı olarak satar. Böylece biriktirdiklerini üretimde değerlendirmiş olur. Senet ticareti ile kâr eder.

3- Değeri bankaya koyar; hem değerini korumuş, hem de o değerin bankada kaldığı zaman hacmi ile karşılığında kredi istihkak eder. Adil Düzende faiz yoktur, onun yerine kredileşme yer alır. Sipariş tenzilâtı yer alır.

4- İstediği malın senedini alır, sonra satarak kâr veya zarar edebilir. Malı muhafaza zordur. Senet muhafazası kolaydır. Adil Düzen mal senedi ile ticareti son derece kolaylaştırmıştır.

 

Demek ki “Adil Düzen”de “senetler” kamu ambarlarına emanet edilen değerler karşılığı çıkarılan senetlerin teminatı karşılığında kredi yoluyla piyasaya sürülmüş olur. Sonunda parayı üretenler üreticiler olmaktadır. Merkez Bankası sadece yazışma hizmetini yapmış olur.

“Adil Düzen”de bucaklar “buğday”, iller “demir”, ülkeler “toprak”, insanlık “altın para”yı çıkarır.

“Buğday Parası” tüketim mallarının bölüşülmesinde;

“Demir Parası” inşaat malzemesinin bölüşülmesinde;

“Toprak Parası” yapıların bölüşülmesinde;

“Altın Para” tüm paraların bölüşülmesinde kullanılır.

 

ALTIN PARANIN ÇIKIŞ ŞEKLİ

 

Şimdi insanlık tarafından çıkarılacak “Altın Para”nın çıkış şeklini ortaya koyalım.

 

Madde 1-İnsanlık Merkez Bankası”nın her ilçede bir şubesi vardır. “Dayanışma Ortaklıkları”ndan güvence alan ve taşınmazı teminat olarak gösteren kimseler İnsanlık Merkez Bankası İlçe Şubesinden altın alıp satmak üzere kredi olarak alırlar. Kuyumcularda ne kadar altın varsa o kadar altın para halkın eline girmiş olur. Kuyumcular her akşam altınla sattıkları altın paranın miktarını İnsanlık Merkez Bankası İlçe Şubelerine bildirirler.

 

Madde 2- İnsanlık Merkez Bankası İlçe Şubeleri o ilçede kuyumcuların altınla sattığı altın para miktarı kadar altın parayı o ülke Merkez Bankası İlçe Şubelerine kredi olarak verirler. Bu şubeler bununla o ilçede tedavül eden döviz ve işletme senetlerini altın para ile alıp satarlar.

 

Madde 3-İnsanlık Merkez Bankası” tüm insanlıktaki kuyumcularda altın karşılığı çıkarılan altın para çıkarılır ve insanlıktaki bütün bucaklara nüfuslarına göre bölüştürülerek İnsanlık Merkez Bankası İlçe Şubeleri aracılığı verirler. Bucak içinde bu altın paranın beş misli “Buğday Parası” çıkarılır. Biri Ülke Merkez Bankası İlçe Şubelerine kredi olarak verilir; bununla bucağın buğday parası alınıp satılır. Buğday parasının diğer beşte dördü o bucakta üretilen malları satın alma ve bucakta satılan mallara karşılık tedavül eder. Bunları bucak halkına “selem kredisi” olarak dağıtırlar.

 

Madde 4-İnsanlık Merkez Bankası” insanlıkta bütün kuyumcuların sattıkları altın parası kadar parayı da ülkelere topraklarının büyüklüğüne göre kredi olarak verirler. Ülke merkez bankaları bunun beş misli “Toprak Parası”nı çıkarırlar. Beşte birini Ülke Merkez Bankası İlçe Şubelerine bölüştürürler. Bu şubeler bununla toprak parasını alıp satarlar. Kalan toprak parasının beşte dördü ile inşaat kredisini verirler, taşınmazların hisse senetlerini alıp satarlar.

 

Madde 5-İnsanlık Merkez Bankası” insanlıktaki bütün kuyumcuların sattıkları altın parası kadar altın parasını illere kredi olarak verirler. İller bu paranın katı kadar “Demir Parası” çıkarırlar. Bu paranın beşte biri Ülke Merkez Bankası İlçe Şubesine gönderilir ve altın para ile alınıp satılır. Beşte dördü inşaat malzemesini alıp satacak mağazalara kredi olarak verilir. Onlar bu demir parasıyla inşaat malzemesini alıp satarlar.

 

Madde 6- Kurların değiştirme bedelleri kasada mevcut değiştirilecek paraların stoklarına göre düzenlenir. Hangisinin miktarı nominal miktara göre azalmışsa onun değeri yükseltilir. Böylece bütün para senetlerinin değerleri serbest arz ve talebe göre ayarlanır. Malların senet veya para ile değerleri de yine stoklara göre bilgisayarlarca hesaplanır. Bütün değerler senetler demir, buğday ve toprak paralarla dengelenir. Bunlar da altın para ile dengelenir.

D1/D2= (a*S1+b*S2)/(c*S1+d*S2)

 

Madde 7-Altın Para” kuyumcularda her zaman değiştirilecektir. Kuyumcular iade edilen altın paraları İnsanlık Merkez Bankası İlçe Şubesine iade ederek başka kuyumculardan altın çekerek talip olanlara öderler. Beş misli çıkarılan “Altın Para”nın karşılığında her zaman altının bulunabilmesi için diğer paraların ve senetlerin altın para cinsinden değerleri dengelenmiş olur.

Ap= A + {(Sn*kn) + {(Dp*kd) + {(Bp*kb) + {(Tp*kt)

 

Madde 8- Bu paranın tedavülünde çıkacak bütün ihtilaflar tarafların seçeceği birer hakem ile, bu hakemlerin seçeceği bir baş hakemden oluşan “hakemler kurulu”nca çözülür. Bankalar bu kararlara göre hesaplarını düzenlerler. Hakem kararlarına uymayanlara bankalar ödeme yapar ve borçlulara bankalar yürür. “İnsanlık Altın Parası” tarafından desteklenmeyen hiçbir kıymetli evrak Adil Düzen mahkemelerinde geçerli değildir.

 

Yazan ve Anlatan: SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yayına Hazırlık ve Yönetim: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org                                         (0532) 246 68 92

 

 






Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3137 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2406 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2370 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 1920 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2193 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2237 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2021 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 1873 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 1908 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2294 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2173 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1780 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2121 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2015 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2147 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2119 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 1988 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2181 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2134 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2390 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2202 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 2787 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2399 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2696 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2419 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2485 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2646 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 2757 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 2700 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3036 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5049 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3149 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 2793 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3422 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3280 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3025 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3523 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3472 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 3764 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4209 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 2744 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 2786 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3579 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3488 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2611 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2676 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3613 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 6959 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5093 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 3840 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3286 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3424 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4379 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 3986 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4331 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4326 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4397 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4203 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3123 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4038 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3323 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 4795 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3565 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 4818 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 4637 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4582 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3242 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3253 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3405 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 4771 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 3932 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 4991 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 3774 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 4901 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4055 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4104 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4224 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4402 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 4914 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 3830 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 4847 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4093 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3604 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4053 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4270 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 3802 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 3847 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 3866 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4278 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5273 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9050 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1039
Nur Suresi Tefsiri 32-34. Ayetler
23.11.2019 4428 Okunma
1 Yorum 24.11.2019 08:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1038
Nur Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
16.11.2019 3453 Okunma
1 Yorum 19.11.2019 12:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1037
Nur Suresi Tefsiri 27-29. Ayetler
9.11.2019 3612 Okunma
1 Yorum 10.11.2019 05:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1036
Nur Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
2.11.2019 3233 Okunma
1 Yorum 03.11.2019 07:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1035
Nur Suresi Tefsiri 19-22. Ayetler
26.10.2019 3233 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1034
Nur Suresi Tefsiri 12-18. Ayetler
19.10.2019 3590 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5364 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1032
Nur Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
5.10.2019 4006 Okunma
1 Yorum 06.10.2019 23:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1031
Müminun Suresi Tefsiri 111-118. Ayetler
28.09.2019 3257 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:50


© 2024 - Akevler