Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 210
NAHL SÛRESİ(16); 48-50. ÂYETLERİN TEFSİRİ
31.05.2003
2418 Okunma, 0 Yorum

ADİL DÜZEN 210

Haftalık Seminer Dergisi         31 MAYIS 2003            Fiyatı: SEMİNERE KATILMAK! veya www.akevler.org

 

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 210. SEMİNER  (CUMARTESİ Saat: 09.00-21.00)   İstanbul, 24 Mayıs  2003

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİZafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİ BOSNA/ İSTANBUL           Tel: (0212) 452 76 51

 

*HAFTALIK TEFSİR SEMİNERİ                                               (CUMARTESİ GÜNLERİ; Saat:18.00-21.00)

 

NAHL SÛRESİ(16); 48-50. ÂYETLERİN TEFSİRİ

 

بسم الله الرحمن الرحيم

(أَوَلَمْ يَرَوْا) وهم الَّذِينَ مَكَرُوا السَّيِّئَاتِ او هم الناس ( إِلَى مَا خَلَقَ اللَّهُ مِنْ شَيْءٍ) من غير ذى العقل (يَتَفَيَّأُ ظِلَالُهُ) نوره فى ضياء الشمس(عَنْ الْيَمِينِ) عن الجنوب (وَالشَّمَائِلِ) و عن الشمال والمشرق و المغرب (سُجَّدًا لِلَّهِ) كائنا تحت الظلال على الارض كما فى سجدة الانسان ( وَ) الناس (هُمْ دَاخِرُونَ) مصلون او نائمون (48) (وَلِلَّهِ يَسْجُدُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ) من دابة (وَمَا فِي الْأَرْضِ مِنْ دَابَّةٍ) غير المريد وهي ذات الروح (وَالْمَلَائِكَةُ وَهُمْ) الملئكة او هم و الدواب ( لَا يَسْتَكْبِرُونَ)(49) (يَخَافُونَ رَبَّهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ) وهو ناظر عليهم (وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ) وهم الملئكة او هم والدواب معا(50)

 

Bu âyetlerle bize yüklenen yük bir “Güneş Saati”ni tesis etmektir. Mekke’nin bulunduğu boylamda mesela Erzurum’da bir saat direğini dikmeliyiz. Çevresini direk boyunca döner merdivenle çevirmeliyiz. Gerek sahada gerekse döner merdivenlerde gezen teleskoplar koymalıyız. Ziyaretçiler bu teleskop ile dolaşarak Güneş’i, Ay’ı ve gezegenleri seyredebilmelidirler. Kataloglara bakarak hesaplarla görülenlerin nasıl birbirine uyduğunu görmelidirler. Birkaç yıl önce basılmış katalogla şimdiki gökyüzünün nasıl uyuştuğunu müşahede etmelidirler. Bu durum insanların bir taraftan müsbet ilme olan itimatlarını artıracak, diğer taraftan insan beyni ile Kâinat arasındaki uyuşmayı görerek âlemlerin Rabbi’ne daha içten hamd etmeye vesile olacaktır.

 

*HAFTALIK YORUMLAR (40)

TÜRK ORDUSU

Son söyleyeceğim; yeniden yapılaşmaya giderken Mustafa Kemal’in muasır medeniyetin fevkine çıkma emri esas unsur olsun. Elinizde tuttuğunuz meşale müsbet ilim olsun. “Akevler Kooperatifi”nin 40 yıllık çalışma sonucu müsbet ilme dayalı muasır medeniyetin fevkine çıkaracak “İnsanlık Anayasası” çalışması İngilizce tercümesi ile “www.akevler.org”da vardır. Değerlendirmeye başlayın ve müdahale günü acemilik çekmeyin.

Son olarak basit bir öneriyi “AK Parti”ye sizin huzurunuzda öneriyoruz:

1- DPT teşkilatı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bağlansın.Yönetim Kuruluna (7 AKP, 4 CHP, 2 DYP, 2 MHP, 1 GP, 1 ANAP tarafından atanmış) 17 ilim adamı atansın.

2- Üniversiteler bağımsız hâle getirilsin ve DPT’ye bağlansın. YÖK kaldırılsın. Üniversiteler DPT’nin verdiği konularda araştırmalar yapsın ve bunlara karşı bütçeden payını alsın.

3- DPT’nin Sekreterliği “Akevler Ekibi”ne verilsin. “İnsanlık Anayasası” getirilisin.

4- Bunlar yapıldığı taktirde;

a) Üç ay içinde 18 milyon işsiz vatandaşımıza iş bulunacaktır.

b) İki sene içinde 200 milyar dolarlık borç sıfırlanacaktır.

c) Bir yıl içinde millî basın oluşturulacaktır.

d) Bir yıl içinde tarafsız, bağımsız, yansız ve etkin yargı oluşturulacaktır.

Böylece “Ordu”nun müdahalesine gerek kalmayacaktır.

 

*HAFTALIK DERSLER (1) :        ARAPÇA; 1. DERS                MATEMATİK; 1. DERS

 

 

ARTIK SİYASET ZAMANI: YA “ADİL DÜZEN”İ BENİMSEYEN BİR PARTİ; YA “ADİL DÜZEN PARTİSİ

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 210. SEMİNER                     Tefsir               İstanbul, 24 Mayıs 2003

 

GÜNEŞ SAATİNİ TESİS ETMEK

NAHL SÛRESİ(16); 48-50. ÂYETLERİN TEFSİRİ

 

بسم الله الرحمن الرحيم

(أَوَلَمْ يَرَوْا) وهم الَّذِينَ مَكَرُوا السَّيِّئَاتِ او هم الناس ( إِلَى مَا خَلَقَ اللَّهُ مِنْ شَيْءٍ) من غير ذى العقل (يَتَفَيَّأُ ظِلَالُهُ) نوره فى ضياء الشمس(عَنْ الْيَمِينِ) عن الجنوب (وَالشَّمَائِلِ) و عن الشمال والمشرق و المغرب (سُجَّدًا لِلَّهِ) كائنا تحت الظلال على الارض كما فى سجدة الانسان ( وَ) الناس (هُمْ دَاخِرُونَ) مصلون او نائمون (48) (وَلِلَّهِ يَسْجُدُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ) من دابة (وَمَا فِي الْأَرْضِ مِنْ دَابَّةٍ) غير المريد وهي ذات الروح (وَالْمَلَائِكَةُ وَهُمْ) الملئكة او هم و الدواب ( لَا يَسْتَكْبِرُونَ)(49) (يَخَافُونَ رَبَّهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ) وهو ناظر عليهم (وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ) وهم الملئكة او هم والدواب معا(50)

أَو (EaVa) Buradaki “Va” bundan sonra gelen cümleyi bundan önce atfedilen yere bağlamaktadır. Nâsın ekserisi şükretmiyorlar. Onlar gölgelerin nasıl dolaştığını çok iyi biliyorlar. Yahut da küfredenler emniyette midirler? Oysa gölgeler secde ediyor ve kendi görevlerini yerine getiriyor da, insana ne oluyor ki görevini yerine getirmiyor ve sonunda secde etmiyor? Buradaki “Vav” vav-ı hâliyedir. Ya nâsın ekserisinin hâlidir, ya da kendilerini emniyette gören küfretmiş olan kimselerin hâlidir.

(أَوَلَمْ يَرَوْا) (EaVa Lam YaRaV) “Re’yetmediler mi?”

“Reahu” onu gördü demektir. “Rea İleyhi” ona baktı, üzerinde düşündü demektir. Göz gözü ile değil, beyin gözü ile gördü demektir. Gölge ile ilgili bilgilere insanların ulaşacaklarını, onu görüp öğreneceklerine işaret etmektedir. İnsanlar onun zâhirini rey ederler. Dünyayı düz olarak görürler. Ama üzerinde düşündükleri zaman onun yuvarlak olduğunu bilirler. İşte göz gözü ile görme söz konusu olunca onu görür, beyin gözü ile görme söz konusu olunca da ona görür. Bu ayırım önemli bir ayırımdır. Fıkıh usûlünde gözle görünene “zâhir”, beyinle görünene “nass” denmektedir. Zâhir ile amel etmekle mükelleftirler, ama üzerinde araştırma yapmakla da mükelleftirler.

Buradaki zamir nâsa gitmiş olabilir. O takdirde “İnsanlar görmüyorlar mı?” olur. Bütün insanlar için ifade edilmiş olur. İbret almak için bu yorum doğru yorumdur. “Nâsın ekserisi bilmiyor” ifadesindeki nâsa bu zamir gitmektedir. Bilgilerini böylece tamamlayabilirler. Âhiret hakkında bu onlar için delil olabilir. Gölge olmasaydı hayat olmazdı. Yeryüzünde varolan bütün varlık ve özellikler özel bir şekilde seçilmiştir. Birinin eksik olması demek zincirin kopması demektir. Kâinat hayat için varedilmiştir. İnsan için varedilmiştir. Ölümle bitecek ıstıraplı dünya hayatının manâsı ne olabilir? Yahut da seyyieleri mekreden kimselere gitmektedir bu zamir. Her şeyi düzenleyen Allah düzeninin bozulmasına elbette izin vermeyecektir. Onların ancak düzen için gerekli bozmalarına izin verilir. Bir evi temizleyebilmek için evin düzenini bozarsınız ve daha iyi düzen kurarsınız. Onların görevi de budur. Bu onların suçlu olmadıkları ve ceza göremeyecekleri anlamında değildir. Onlar kasıtlarından dolayı suçludurlar ve ceza göreceklerdir.

إِلَى مَا خَلَقَ اللَّهُ مِنْ شَيْءٍ) ( (EıLA MAv PaLaQa elLAHu MiN ŞaYEın)

“Allah’ın şeylerden halk ettiklerine bakmıyorlar mı, üzerinde düşünmüyorlar mı?”

Şey, meşiet edilen nesnedir, Yani Allah’ın iradesi ile varolandır. Bizim yaptıklarımız da şeydir. Allah meşiet edendir. Dolayısıyla şey değildir. “Allah her şeyi yaratmaya kadirdir.” cümlesinde Allah başka bir Allah’ı yaratamaz. Çünkü yaratılan irade edilendir. Oysa Allah muriddir, murad değildir. Gölge başka şeyden varedilmiştir. O da mahluktur, ama bağımsız olarak murad edilen şey değildir. Buna göre varlıklar “cevher” ve “arz” olarak ikiye ayrılmaktadır. Cevher, doğrudan murat edilmiş şeydir. Oysa renk doğrudan değil de bir şey üzerinde murat edilmiştir. Şey değildir, şeyin özelliğidir. Buradaki “Min” ibtidai gaye olarak alınabilir. Cinsi gibi düşünülebilir. “Bi” anlamına gelebilir. Gölgenin tek başına varlığı yoktur. Renk gibidir, yahut çekim gibidir. Buradaki gölgenin mecazi olmadığını, hakiki olduğunu anlatmak için “Min şey’in” denmiştir; “Min nefsin” denmemiştir. Halk, toprak hamurunun yoğrulup ona şekil verilmesidir. Halk etmek demek, cevhere şekil vererek yeni varlık varetmek demektir. Bir yapıyı birden oluşturmak demektir. Gölge, cisimlerin varlığı ile şekillenen varlıktır. Sadece ışığın yokluğu değildir. Gölge sadece yere düşen iz değildir. Yere düşen izi sadece kesitidir. Gölge, yer ile cisim arasında kalan alandır. Ayrı varlığı vardır. Ayrı varlığı olmasaydı orası karanlık olup görülmezdi. Gölgenin bu varlığını sağlayan atmosferdir. Atmosfer Güneş ışığını alarak aksettirir ve aydınlığı sağlar. Atmosfer olmasaydı gölge karanlık olurdu. Bizim görmemizi sağlayan ne imkanlar ortaya konmuş. Önce Güneş öyle ışık neşrediyor ki bizim gözümüz onu görsün. Sonra öyle atmosfer var ki Güneş’in bu ışığını gölge içinde de yansısın. Her taraf ışıkla dolsun. Bu gölge ışık cisimlere çarptığında düzgün hâle gelsin ve gözümüze kadar gelsin. Gölgede ışık yönsüz her tarafa gitmektedir. Dolayısıyla cismi göstermesi sözkonusu olmaktadır. Oysa bir cisim üzerine çarpınca oradan ışık öyle değişmektedir ki bize demet hâlinde gelmektedir. İşte gölge dediğimiz varlık böyle büyük bir varlıktır. Bu basit fizik kanunları ile açıklanamaz. Halk olunanlar nedir? Dağlardır. Gölge onun vasfıdır.

يَتَفَيَّأُ ظِلَالُهُ (YaTaFayYaEu JıLALuHu) “Zılali tefeyyü’ eder. Gölgesi dolanır.”

Şimdi gölgenin ne olduğunu ele almamız gerekir. İnsanlar vakitlerini gölgelerle tanımlamışlardır. Dürbünlere düşen de cisimlerin gölgeleridir. Gölge olmasaydı biz varlıkları göremezdik. Hâlâ vakitlerimizi gölgelerle belirliyoruz. Diktiğimiz bir ağacın gölgesi bize saat olur. Yerin neresinde olduğumuzu, hangi zamanda yaşadığımızı hep gölgelerin hareketinden öğrenmekteyiz. Âletlerimizin ölçtüğü coğrafi ve astronomik zaman ve mekânları hep gölge ile belirleriz. Gerçi bugün elektronik saat icat edilmiştir. Ancak hayatımızı o saatlerle düzenleyemeyiz. Sabah yerin gölgesidir. Akşam yerin gölgesidir. Ondan sonra dağların gölgeleri ortaya çıkar, yükseklerin gölgeleri ortaya çıkar. Sonra da dikili taşların gölgeleri ortaya çıkar. O halde gölgelerin hareketi insanlar için gerçekten üzerinde durup çalışacakları âlettir.

Dikilen bir saat direği düz arazide her saat gölge çizer. Bu gölgeler yaz-kış olarak aynı kalan, sadece güne göre değişen gölgelerdir. Her yıldız sabit gölge çizer. Ancak yıl içinde gölgenin başlangıç saati farklıdır. Yılda bir defa geri kala kala devrini tamamlar.

Güneş’in gölgesi ise yıldızın çizdiği çizgilere göre çizgiler çizer. Ancak her gün ilerler veya geriler. Günde bir adım atarak bu gölgeyi çizer. Böylece ileri-geri gider. 22 Haziranda öğle vaktinde en kısa olur. 22 Aralıkta ise bu en kısa en uzun olur.

Ay ise ayda bir Güneş’in hareketine benzer gölge hareketini yapar. Ay’ın ve Güneş’in gölgesi hassas olarak tesbit edildiği takdirde kişinin bulunduğu yerin eylem ve boylamı çizilebildiği gibi, yılın kaçıncı gününde olduğu da tesbit edilebilir. Herhangi bir sabit yıldızın çizdiği gölge bize enlemini verir. Güneş’in çizdiği çizgi bize yılın tarihini verir. Ay’ın bulunduğu yer ile Güneş’in bulunduğu yer arası bize boylamı verir. Güneş’in bulunduğu yer günün saatini bildirir. Bundan dolayı gölgenin dolanması insanlar için çok önemli bir olaydır. İşte Kur’an üzerinde bunu düşünmemiz gerekmektedir.

(عَنْ الْيَمِينِ) (GaNı elYaMıNı) “Yeminden.”

Şimâl, sol koldur. Yemîn, sağ koldur. Güneş’in doğduğu taraf şark, battığı taraf da garp olarak gösterilmiştir. Güney taraf doğuya doğrulunca sağ tarafında kaldığı için “yemîn” denmektedir. “Eymân” kelimesi de buradan gelir. Bundan dolayı “sağ” dendiği gibi; Güneş’in daha çok bulunduğu taraf olması nedeniyle de “yemîn” denmiş olur. Nitekim Tükçede kuzey tarafına kuzey, güney tarafına da halk dilinde güney denmektedir. Güneş’i görmeyen yakaya kuzey, Güneş’i gören tarafa da güney denmektedir. Bu kelimeler güney yarım kürede olduğumuzda batıya döndüğümüz zaman güneyimiz sağımıza düşecektir. Böylece bu kelime ile kuzey ve güney kutuplara göre değil de Güneş’e bakış bakımından adlandırılmış bulunmaktadır.

Gölge az yerlerde ve az zamanlarda güney tarafına düşebilir: Çok zaman ise kuzey tarafındadır. Buradaki kuzey - güney ekvator tarafı olup olmamasına bağlı olarak adlanır. Bizim için önemli olan bize görünmesi hâlidir. Ona göre adlanmıştır.

وَالشَّمَائِلِ  (Va elŞaMaEiLi) “Ve şimallerden/ Ve kuzeylerden.”

Güneş’in doğduğu, battığı ve kutup taraflarına şimaller denmektedir. Şimal, burada sol kol anlamında alınmamıştır. Ekvator tarafı olmayan anlamına alınmıştır. O sebeple çoğul getirilmiştir. Güneş sabahleyin doğudan doğar, kısalıp kuzeyden dönmeye devam eder. Günün ortasında en yüksek seviyeye ulaşır. Gölgesi en kısa olur. Sonra buna simetrik bir iz takip eder. Güneş’in doğduğu yere kadar uzanır. Sadece ekvatora yakın yerlerde senenin bazı günlerinde güneyden dolanır. Kuzeye düşen yaz gölgesi kısa olur. Bu durum kuzey ve güney yarım küresinde olur. Mekke tarafı olan yarımkürede Güneş kışın soldan sağa döner, güney yarım kürede ise sağdan sola döner. Ekvator bölgesinde yaz aylarının küçük kısmında aksi olur.

Astronomi bu gölgelerin hareketini bilmek için gelişmiştir. Hesap yapıyorsunuz, hangi gün hangi saatte hangi gezegenin gölgesi nereye düşecektir? 10 sene evvel hesaplıyorsunuz. Hesaba göre aynı gün aynı yere gölge düşmektedir. İşte “müsbet ilim” budur. İlim gelecekte ne olacağını bu sayede şimdiden bilmektedir.

سُجَّدًا لِلَّهِ (SuCCeDen LiLLaHi) “Allah için secde ederek.”

Allah’ın verdiği işleri yaparak anlamındadır. Secde, insanın ayaklarını, dizlerini, ellerini ve anlını yere koyması hâlidir. Yani yere değmekte ama kendisi yukarıda kalmaktadır. Gölge de böyledir. Gölgenin kendisi havadadır. Ama son bulduğu göründüğü yerdedir veya rastladığı cisimdedir.

Gölgeler Allah için secde etmektedirler. Belirlenen vakitlerde belirlenen işleri yapmaktadırlar. Allah’ın insanlardan istediği de budur. Namaz kılmak bunu ifade etmektedir. Gölge nasıl vakitleri belirliyorsa, insan da amelleri ile vakitleri belirlemelidir. Belli vakitlerde belli işleri yapmalıdır. Kılınan beş vakit namaz, Cuma ve bayram namazları, hac ve oruç insana bunu öğretmektedir. Gölgeler de buna örnek olarak verilmektedir.

Sücceden” kelimesini kullanırken bir taraftan gölgenin mahiyetini en iyi bir şekilde açıklamasını yapmakta, diğer taraftan insanın ibadetlerinin vakitli olduğunu ve bunun hikmetlerini izah etmektedir. Açık havada ağaçlık yere gider de orada gecelerseniz; sabah doğan Güneş’in oluşturduğu gölgenin, öğle sıcağındaki gölgelik yerlerin, akşam vakti uzanan gölgelerin, sonra da Güneş’in batmasından sonra akşam vaktinin sizin ruhunuzda bıraktığı etki ve içinizi dinlendirme durumunu görürsünüz. İnsanın bu vakitlerde hele oralarda secde etmesi de onu bambaşka dünyalara götürmektedir.

وَ هُمْ دَاخِرُونَ (Va HuM DAvPıRUvNa) “Onlar duhur etmekte iken.”

Dahire, zahire demektir. Ambara doldurulan tahıla zahire denmektedir. Boşaltma anlamında olduğu gibi, hasat etme anlamına da gelir Yerlere kapanma ve yığılma anlamına da gelir. Burada onlar yani insanlar duhur ederken gölgeler de dolanıp dururlar.

Şimdi “dahir” kelimesine değişik manâlar verebiliriz:

a) Onlar yataklarında yığılmış uyurken gölge de kendi dolanmasını yapar. Sabah, öğle ve yatsı uykularına işaret etmektedir. Onların uyuma vakitleri ile gölgenin vakitleri arasında ilişki vardır. Bitkiler dahil canlıların hepsi uyumaktadırlar. Uyumakta, dış faaliyetlerini durdurmakta ve kendi iç temizliklerini yapmaktadırlar. Bu uyuma Güneş’in saatlerine göre ayarlanmıştır. Yaz günleri ile kış günlerinde uyku saatleri farklıdır. İnsanlarda ve hayvanlarda bunun araştırılması gerekir. Bazı hayvanlar kışın büsbütün uykuya dalarlar. Gölge yalnız gece ile gündüzü belirtmez, aynı zamanda yaz ve kışı da belirtir.

b) Onlar işlerine dalmış kendilerine zahire dolarken gölgede kendi çizgisini izler. Onlara hem geçen zamanı bildirir, hem de gölgesinde çalışmasını kolaylaştırır. Her canlı sabahtan akşama kadar kendisine yiyecek arar. İnsan da çalışırken aslında kendisine yiyecek aramaktadır. Şu farkla ki, günlük yiyeceği değil, depo edeceği yiyeceği yani zahireyi artırmaktadır. Güneş’in veya Ay’ın gölgesi onların işlerini böylece takip eder.

c) “Duhur etmek” secdeye kapanmak demektir. Gölgenin dönüş vakitlerinde namazın kılınacağına işaret eder. Güneş doğmadan önce Güneş batmadan önce, Güneş battıktan sonra ve öğle vakitleri gölgelerin döndüğü saattir. Hattâ vitir vakti de gölgenin başladığı saattir. Dört ciheti sayması ile sabah ve akşama işaret etmiştir. Çünkü vakitlerde dünyanın gölgesindeyiz. Dönüşler yapmaktadır. Sona ermektedir.

d) Onlar yaşlanırlar anlamı da gelir. Bu da yıllar ile Güneş’in döndüğünü ifade etmiş olur. Nitekim gündönümü deyimi vardır. Haziran’ın 22’inci günü için kullanırlar. İnsan gölgeye arkadaşlık ederken ömrünü tüketmekte, duhur etmektedir. Ömürler o gölgelerle biter.

Bu âyet bize gölgelerin dönüp dolaştığı yerlerde yaşamamız gerektiğini göstermektedir. İnsan oksijen almakta ve karbondioksiti vermektedir. Kentlerde yeşillik olmadığı için insanlar çökmektedir. Bu sebepledir ki bizim önerdiğimiz yeni yapılaşmada ya 100 dönümlük arazi içinde 100 dairelik apartman yapalım. Her katta bir aşiret olsun. Her katın özel asansörü olsun. Her apartman bir köy veya semt olsun. On apartman bir bucağı oluştursun. Gölgelere göre yaşayalım. Yahut her dönüme sadece birer iki katlı ahşap ev koyalım, yine oksijenli temiz hava içinde yaşayalım. Kur’an’ın âyetlerini okuyup da onun öğütlerini işittiğimizde bile heyecanlanıyoruz. Yarın böyle evlerimiz olacakmış gibi geliyor bize.

وَلِلَّهِ يَسْجُدُ  (Va LıelLAHı YaSCuDu) “Ve Allah’a secde ederler.”

Buradaki “Va” ile kastedilen; semavatta ve arzda olanlar Allah’a secde etmekte iken nâsın ekserisi veya küfretmiş olanlar re’y etmiyorlar mı? Burada “secde” kurallara uyma manâsında alınmıştır. İnsanlar, hayvanlar ve melekeler kendilerine verilen görevleri yerine getirirler. İnsan ise isyan etmektedir. Allah insan dışındaki varlıklara isyan gücünü vermemiştir. İrade sadece insana verilmiş olan bir özelliktir. Cine de verilmiştir. Bundan önceki âyette secde ilk lugat anlamında kullanılmıştır. Bu âyette secde, görevi eksiksiz yerine getirme olarak getirilmiştir.

Kıyam, ayakta durma, emirlere kulak verip anlamaktır. Rükû, bu emirlere tâbi olmadır, emri yerine getirmedir. Burada içtihat vardır. Kendi oyunu kullanırsın. Secdede ise emreden ne derse onu yaparsın. Orada varlık bir makine gibidir. İnsan konuya göre kademe kademe emrolunmuştur. İcmalarda secde edercesine uyacaksın, içtihatlarda kendi reyinle hareket edeceksin. Hayvanlar ve melekler ise sadece secde ile emrolunmuştur, onlarda içtihat yoktur.

مَا فِي السَّمَاوَاتِ (MAv FIy elSaMAVAvTı) “Semâvâtta olanlar/ Göklerde olanlar.”

Semâvât ve arz beraber kullanıldığında yaşadığımız üç boyutlu uzay kastedilir. Ama semâvâtta olanlar ve yerde olanlar dendiğinde Kâinat’ı ikiye ayırmıştır. Yerde onlar kadardır âyetiyle gökler kadardır denmiş olur. O takdirde “semâvât” sıcak cisimleri ve yıldızları içerir, “yer” de soğuk gezegenleri içerir. Cinler sıcak cisim olarak yaşarlar. Güneş’te de dağlar vardır, dereler vardır, bitkiler vardır, hayvanlar vardır. Onlar moleküler hayat, atom hayatı yaşarlar. Atom çekirdekleri uzakta iken birbirini çekerler, yaklaşınca iterler. Böylece bir mesafede dengede kalırlar. Bu bağ organik molekülleri oluşturur. Buradaki “” bunu ifade eder. Ayrıca yerde ne canlılar varsa diğer gezegenlerde de benzer canlılar vardır.

وَمَا فِي الْأَرْضِ (Va MAv FIy eLEaRWı) “Yerde olanlar.”

“Yer” dediğimizde bizim yaşadığımız yeri anlayabildiğimiz gibi, bütün gezegenleri de anlarız. Bugün uzaktaki yıldızların küçük oranda yer değiştirdikleri belirlenmiştir. Bu da onların çevresinde gezegenlerin olduğunu ortaya koyar. Arzda olanlar yani gezegenlerde olanlar bunlar molekül hayatını sürerler. Bunlardaki ışık yansıma ışığıdır. Güneş’in ürettiği ışık ise ziyadır. Atomlar arası ilişkilerde de benzer ışık oluşmaktadır. Yani bizim ışıkla atom âleminin ışığı benzerdir ki biz onları görebiliyoruz. Bugün atomlarda bizim atomların alamadığı dolayısıyla ölçemediğimiz ışınlar vardır. Sadece varlıklarını toplam enerji dengesi ile biliyoruz. Hep o ışıklar gibi olurdu. İki yerde de “” getirilmiştir, “Men” getirilmemiştir. “Men” kelimesinin delâlet ettiği akıllı varlıkları melekler olarak atfetmiştir.

مِنْ دَابَّةٍ  (MiN DabBaTin) “Dâbbeden”

Dâbbe”den kasıt, sinir sistemi olan canlılardır. Canlı dörtlü dil kullanarak kendi kendisini çoğaltır. Amin, Guanin, Timin ve Citin. Bunları A G T C olarak adlandırırız. “A” “T” ile “C” “G” ile eşleşir. Böylece iki çift DNA zincirlerini oluşturur. Bu bitkide de hayvanda da aynıdır. Bunlar 20 kadar aminoasitleri taşırlar. Canlının yapısı bunlarla oluşur. Hayvanlar bunlardan farklı olarak elektrik kablo ve devrelerine sahiptir. Elektrik devresi açıksa “0”, kapalı ise “1” ile gösteririz. “01”lerden oluşan devreler kumanda hareketini ifa ederler. Enerjiyi yine DNA’lar üretir ama komuta zamanını belirleme “01”lere ait olur. İşte bu “01” mekanizmasını taşıyan canlılara “hayvan” denmektedir. Kur’an bunlara hayvan değil de “dâbbe” demektedir. “Dâbbe”den yerde ne varsa yani bütün hayvanlar, göktekiler de sıfatta atfedilmese de zarfta atfedilebilir. Yani gökte olanlarda dâbbeden olanlar kastedilmektedir. Yani gökle yerde olan dâbbeden denmektedir. Bunlar da secde ederler. Gölgelerin secdeleri gibi secde ederler. Fakat bunların secdeleri farklıdır. Bunlar gölgelerin secdesi gibi şuursuzca secde etmezler, meleklerin secde ettiği gibi bilerek secde ederler.

Bu âyet böylece bizim bilmediğimiz bir olayı haber vermektedir. Hayvanlarda da bilinç vardır. Bitkilerde sinir sistemi olmadığına göre onlarda bilinç yoktur. Onlar gölgeler gibidirler. Hayvan ve meleklerde irade yoktur, yeni şeyler keşfedemezler, yaptıklarında evrim olmaz. Arılar milyonlarca yıl önce nasıl iyi mühendis iseler bugün de aynı şekilde iyi mühendistirler. Melekler de yaratıldıkları günde ne kadar eksiksiz iseler bugün de öyledirler. Oysa insan eksik yaratılmıştır. Hep tekâmül etmektedir. Bu tekâmül Âhirette de devam edecektir.

وَالْمَلَائِكَةُ  (Va el MaLAEıKatü) “Melekler de.”

Melekler Allah’ın verdiği görevleri eksiksiz yerine getiren varlıklardır. Dört çeşit bilinçli varlıklar vardırİnsan, cin, melek ve ruh. Cinler ve insanlar zâhir âlemde varlar. Cinler ateşte, insanlar toprakta yaşarlar. Ateş atom dünyasıdır. Toprak moleküller dünyasıdır. Bunların hızları ışık hızından aşağıdır. Melek ve ruh ise ışık hızından daha yüksek âlemde, bâtın âlemde yaşarlar. Güneş ışığına yakın olanlar meleklerdir. Bizim gibi uzak olanlar ruhlardır. Bu ruhların moleküllerin bedenine girmesi ile insan ve hayvan oluşur. İnsan cüz’î iradesi olan hayvandır. Aynı şeyi cinler için de söyleyebiliriz. Cinlerin ruhu da meleklerdir. Burada melekleri göklerde ve yerde olan hayvanlara atfetti. Onların secdelerini bir yaptı. Çünkü onlar evrim yapamazlar. Onlar kötülük tapamazlar. İnsan ise evrim yapabiliyor, kötü de olabiliyor.

وَهُم Zâhirî ifade ile “Hum” zamiri hayvanlara gitmez, meleklere gider. Ancak Hz. Adem’in hikâyesinde “Onlara esmain küllisini öğretti, sonra onları meleklere arzetti.” denmektedir. “Küllüsü” derken “Ha” zamirini getirmekte, “Hum” demekle erkek çoğul zamirini getirmektedir. Allah esmayı öğretirken cansızların esmasını da öğretmişti. Ama onlara insanların zamirini göndermiştir. O halde devrelerle insanlar beraber çoğul yapılacaksa “Hum” zamirini kullanırız. Burada da meleklerle dâbbe birlikte işaret edilince her ikisi birden kastedilmiş olur. Sonuç olarak buradaki “Hum” yalnız meleklere gitmiş olabileceği gibi, melek ve dâbbeye birlikte gidebilir. Her ikisi de doğrudur. Melekler hayvanların hattâ insanların üstünde bir şuura sahiptirler. Bu bakımdan yalnız meleklere gitmesi doğrudur. Ama evrime ve hata yapmaya müsait olmamaları dolayısıyla birbirine benzemektedirler, dolayısıyla o zaman birlikte râci olmuş olur.

لَا يَسْتَكْبِرُون  (LAv YaSTaKBıRUvNa) “İstikbâr etmezler./ Büyüklenmezler.”

Kendilerini bir şey sanıp Allah’a karşı gelmezler. Gerek dâbbede gerekse meleklerde büyüklenme hastalığı yoktur. Bu hastalık insan ve cinde vardır. Şeytanlarda vardır. İnsan ve cinden olan şeytanlarda vardır. Bu sıfat yalnız meleklerin olabilir.

يَخَافُونَ رَبَّهُمْ (YaPAvFUvNa RabBaHuM) “Rab’lerinden havf ederler.”

Hayvanların da havfettikleri bilinmektedir. Bunun ruhi mi yoksa fiziki mi olduğu hususunu deneylerle bilmemiz mümkün değildir. Ameliyat edilirken kişi acı çekmediği halde inlemektedir. Bu âyet bize hayvanların da meleklerin de hisleri olduğunu ve korktuklarını ifade etmektedir. Korku tamamen ruhsal olaydır. Demek ki hayvanların da ruhu vardır, bilinçleri vardır. Aslında görünen de böyledir. Ancak hayvanı geliştirilmiş bir robot olarak düşünebiliriz. O takdirde ruhu olmamış olabilir. Ama bu âyetler onların da bilinçli ruhu olduğunu anlatmaktadır. Bu hususta Kur’an’dan başka bize bilgi verecek bir deneye sahip değiliz. Bununla beraber hayvanların dillerini öğrendiğimizde bize verecekleri cevaplarla bu hususu daha iyi tahkik ederiz. Bugün kuşların 50-60 kelimelik alfabeleri ile konuştuklarını biliyoruz. Henüz dillerini çözmüş değiliz. Oysa Süleyman Peygamber onların konuşmalarını biliyordu.

مِنْ فَوْقِهِمْ (MiN FaVKıHıM)

Fevklerinde olan Rab’lerinden, üstlerinde onlara bakan Rab’lerinden havf ederler.”

Fevk, üst demektir. Üstten bakmanın bir özelliği vardır. Kişinin sağını, solunu ve arkasını birlikte görürsün. Oysa karşı karşıya bakacak olursak arka tarafını görmeyiz. Yani her tarafını gözetleyen veya her tarafında bulunan Rab’lerindin korkar denmektedir. Buradaki “fevk”ten kasıt dört boyut uzay içinde üstünlük düşünülürse, oradan bakan kimse insanı yalnız altı cihetten görmez, aynı zamanda içinin ve dışının her zerresini ayrı görür. Allah onlara mekân ve zaman dışı bakmaktadır. Onların yalnız hallerini değil, geçmiş ve geleceklerini de bilmektedir. Bunu bildikleri için onun emri dışına çıkmazlar.

وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ (Va YaFGaLUvNa MAv YuEMaRUvNa) “Ve emrolunduklarını fi’lederler.”

Allah hayvanlara da emreder. Arılara “Külî veslükî” denmektedir. Arıya vahyolunduğu da bildirilmektedir. Böylece hayvanların da ruh ve bilinç sahibi oldukları açıkça anlaşılmaktadır. Bu vasıfları yalnız melekler için kabul ettirecek bir karine yoktur. Bununla beraber sonra zikr etmesi, meleklerin hayvanlardan sonra getirilmiş olması bu hallere yaklaştırmak içindir. Meleklerin durumu hayvanlarınkinden çok farklıdır ve üstündür. Görevi yerine getirme, muktedir olma, eksiksiz yapma bakımından insanlardan çok üstündür. Sadece eksiksiz olduğu için evrim yapamamaktadır. Eksiksizlik hayvanlarda da vardır. Ne var ki varlık olarak insanların da altındadırlar.

Bu âyetlerle bize yüklenen yük bir “Güneş Saati”ni tesis etmektir. Mekke’nin bulunduğu boylamda mesela Erzurum’da bir saat direğini dikmeliyiz. Çevresini direk boyunca döner merdivenle çevirmeliyiz. Gerek sahada gerekse döner merdivenlerde gezen teleskoplar koymalıyız. Ziyaretçiler bu teleskop ile dolaşarak Güneş’i, Ay’ı ve gezegenleri seyredebilmelidirler. Kataloglara bakarak hesaplarla görülenlerin nasıl birbirine uyduğunu görmelidirler. Birkaç yıl önce basılmış katalogla şimdiki gökyüzünün nasıl uyuştuğunu müşahede etmelidirler. Bu durum insanların bir taraftan müsbet ilme olan itimatlarını artıracak, diğer taraftan insan beyni ile Kâinat arasındaki uyuşmayı görerek âlemlerin Rabbi’ne daha içten hamd etmeye vesile olacaktır.

 

Yazan ve Anlatan: SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yayına Hazırlık ve Yönetim: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org                                         (0532) 246 68 92

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 210. SEMİNER                     Yorum - 40        İstanbul, 24 Mayıs 2003

 

TÜRK ORDUSU

500 yıl önce oluşmaya başlayan Avrupa’da Yahudi sermayesi bugün en güçlü durumdadır. Amerika’da tekelleşmiş bu sömürücü sermaye dünyayı hakimiyeti altına almak istemektedir. Dünya sermaye devletini oluşturma çabası içindedir. Bu hedefe adım adım ilerleyerek gelmiştir. Önce Avrupa’da feodalizmi yıkarak krallıkları getirmiştir. Sonra krallıkları yıkarak cumhuriyetleri getirmiştir. Sonra cumhuriyetleri yıkarak birleşik devletleri oluşturmuş ve dünyayı sosyalizm ve kapitalizm olarak bölmüştür. Şimdi de tek kutuplu bir dünya hakimiyeti peşindedir.

Önce karşılıksız ulusal paraları geliştirmiştir. Avrupa Merkez Bankası’nı kendi elinde tutmuştur. Amerika Merkez Bankası’nı devletleştirmek isteyen J. F. Kennedy’i öldürtmüştür. Dolar veya Euro hakimiyeti ile ulusal merkez bankalarını emrine almak istemektedir. Böylece tahsildarsız ve ordusuz bir vergi politikası ile dünyayı yönetme peşindedir. Ulusal orduları etkisiz hâle getirmek istemektedir. Millî ordular olacak ama o ordular kendi uluslarının hukukunu koruma yerine tekel sermayenin isteklerini yerine getireceklerdir.

Irak ordusuna diyecek ki; “İran’a saldır!” Sekiz sene savaştıracak, yenemeyince de; “Şimdi parçalan! Irak ortadan kalksın! Parça parça devletçikler kurulsun!” Türkiye topraklarına girip işgal edecek, kendi askerlerini yerleştirecek, ondan sonra da Türk ordusu küçülecek. Türkiye parçalanacak.

Hâsılı, büyük sermaye kendisinin canı yanmaksızın dünyayı yönetmek istemektedir.

Tarihte güçlü ordular olmuştur. Alman ordusu, Japon ordusu, Rus ordusu ve Osmanlı ordusu. İngiliz ordusu, Fransız ordusu. 20. yüzyılda bu orduların hepsini yemiştir. Bugün sadece Amerikan ordusu vardır. Dünyada başka herhangi güçlü ordu kalmamıştır. Ancak henüz alt edemediği ve dağıtamadığı iki ordu daha vardır: Türk Ordusu ve İran Ordusu. İran ordusu ile Irak ordusu savaşında İran batı modeli olmayan “halk ordusu” ile Irak’ı yenmiştir. Ondan sonra da hiçbir ordu ile savaşa girmemiştir. Henüz Amerika ona saldırmamıştır. Saldırmaya hazırlanmaktadır. Ne olacağı bilinmemektedir.

İkinci güçlü ordu “Türk Ordusu”dur. “Türk Ordusu” Osmanlı ordusudur. Osmanlı ordusu I. Cihan Savaşı’nda yenilmemiştir. Müttefiklerinin yenilmesi sonunda o da teslim olmuştur. Bu teslim de bugün Irak’ta olduğu gibi komutanların ihaneti sonucu olmuştur. Yoksa düşman orduları Çanakkale’yi geçememişlerdi. Dağılmış Türk ordusu Kuvva-yı Milliye olarak yeniden oluştu ve “İstiklâl Savaşı”nı kazandı. II: Cihan Savaşı’na girmedi. Kore’ye gitti ve büyük başarılar kaydetti. Bir haftada Kıbrıs’ı aldı. Somali’de, Yugoslavya’da, Afganistan’da barış gücü olarak bulundu. Hâsılı, “Türk Ordusu” her yerde sadece zafer kazanmıştır.

Türkiye Nato’ya girmiştir. Nato’nun içinde ABD’den sonra ikinci güç olmuştur. Türkiye’nin bu güçlü durumu tekel sermayeyi rahatsız etmektedir. Kendi planı, Türkiye’yi 1997’de yıkıp parçalamak ve İsrail imparatorluğunun hududunu Anadolu’nun içlerine sokmak idi. Sermayenin şimdi en büyük derdi “Türk Ordusu”nu nasıl yok edebilirimdir. Bunun peşindedir. Bunun için kendine göre planları vardır.

a)        Türkiye ile Avrupa Birliği’nin arasını açmak istemektedir. Eğer Türkiye Avrupa Birliği’ne girerse Türkiye Avrupa’ya sorun olur. Çünkü Avrupa’nın en güçlü ordusuna sahip olacak, Avrupa’nın en kalabalık nüfusuna sahip olacak. (Çünkü nüfus artacak.) Avrupa’nın en aktif nüfusuna sahip olup Avrupa ekonomisini eline geçirecek. En önemlisi, Asya ile köprü teşkil etmesi nedeniyle Türkiye Avrupa ticaretini eline geçirecek. Türkiye’nin Avrupa dışında kalması ise daha tehlikelidir. Gelişmekte ve büyümekte olan Türkiye güçlü bir İslâm ülkesi olarak Avrupa’ya yeniden tehdit oluşturacak. Köprü durumundadır, Avrupa’nın ekonomisine yine hakim olacak. Bu itibarla Avrupa ne yapıp yapıp “Türk Ordusu”nu küçültmeli ve Türkiye parçalanmalı. Ondan sonra Avrupa Birliği’ne alınmalıdır. İşte tekel sermaye bu mantıkla AB’yi kışkırtmaktadır. “Avrupa Birliği’ne alacağız!” deyip “Türk Ordusu”nu parçalatmak istemektedirler. Sonra da alacakları şüphelidir. Aslında bugünkü AK Parti iktidarı Avrupa’nın ordumuzu parçalama planından doğmuştur. Mesut Yılmaz’ı Avrupa’ya çağırdılar; “Orduyu dağıtın! Biz sizi AB’ye alacağız!” dediler. O da Türkiye’ye geldi, Tansu Çiller ile görüştü. Ona başbakanlık verilecek ve ordu dağıtılacaktı. Çiller kabul etmedi. Şimdi onun için kenarda oturuyor. Ordu Devlet Bahçeli’yi 3 Kasım Seçimi için görevlendirdi. Bülent Ecevit de onların oyuncağı olmadı. Sonunda 3 Kasım zaferi ortaya çıktı. Bu seçim ordunun isteklerine uyan Bahçeli, Ecevit ve Çiller’in büyük fedakârlıkları ile olmuştur. Ecevit başörtü günahının kefaretini vermiştir. Bahçeli ve Çiller’in gelecekte hizmetlerinin olacağını sanırım. İşte 2002 yılında başaramadıklarını şimdi yapmak istiyorlar.

b)       Sovyetler dağılmıştır. Şimdi de Rusya’yı dağıtmak istiyorlar. Hedef Müslümanlarla Ortodoksları savaştırarak Rusya devletini yıkmak. Bunu başarmak için Türkiye Avrupa Birliği’ne alınacak, Rusya alınmayacak, Rusya’daki Müslüman halk kışkırtılarak parçalanacak. Sibirya Rusya’dan koptuktan sonra parçalanmış olarak iki-üç devlet olarak Avrupa Birliği’ne alınacak. Bu halleri ile Rusya onlar için uygun değildir. Sermaye Rusya’yı ve Çeçenleri kışkırtarak, bunun arkasında Türkiye’yi göstererek kandırmakta ve “Türk Ordusu”nun dağıtılmasını istemektedir.

c)        Çin’de 300 milyon Müslüman vardır. Çin’deki her beş kişiden biri Müslümandır. ticaret bunların elindedir. Doğu Türkistan’ı sermaye kışkırtmakta, bunu Türkiye’ye yüklemekte ve Türk Ordusunu tehlike olarak göstermektedir.

d)       Amerika Birleşik Devletleri’nin ordusu sermayenin elindedir. Ne var ki, CIA ile ordunun arası açılmak üzeredir. Ordunun sesi duyulur olmaya başlamıştır. Türkiye Amerika’nın sömürgesi olarak görülmektedir. Genel valilerle yönetmeye kalkıştı. Ordunun direnmesi ile başaramadı. Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne sokacak, İngiltere ile işbirliği yapacak, Avrupa Birliği’ni parçalayacaktı. Ordu bu oyunlara gelmedi. Şimdi Türkiye ABD ordusunun karşısındadır.

Türkiye’de ne yapılacaktır?

Türkiye’ye söz geçirmenin tek yolu vardır; “Türk Ordusu”nu parçalamak. Türk Ordusu 28 Şubat’ta parçalanma baskısına tâbi tutuldu. Hüseyin Kıvrıkoğlu - Çevik Bir ekipleri karşı karşıya getirildi. Ancak Türk Ordusu bölünmedi. Ordu birliğini korudu. 23 Nisan 2003’te ise bir deneme yapıldı. Kim ne tarafta olacaktı? Cephe oluştu. CHP, MHP, GP, Cumhurbaşkanı, Yargı, Ordu bir cephe oluşturdu. Meclis, AKP, DYP, ANAP, SP bir cephe oluşturdu. Oh ne güzel! Devletle millet karşı karşıya. Millet bölünüyor. Meclis parçalanıyor. “Ordu”da da bölünme olursa hedefe ulaşılacaktır.

Asıl parçalama 29 Ekim 2003’te gerçekleşecektir. Planlar Amerika’da hazırlanmaktadır. Birkaç plan hazırlanıyor, bunlardan biri uygulanacak. Hangisi olacağı o gün belli olacak. Bunlardan birini artık deşifre etmiş bulunuyoruz.

Avrupa Birliği’ne girebilmesi, IMF’nin desteğinin devam edebilmesi için Türkiye’ye bir maddeyi dayatacaklar;

“Ordu”yu “Millî Savunma”nın emrine al. Bugünkü komutanları değiştir. İhtilâlci olmayan bu ekibi uzaklaştır, darbeci komutanları getir!”

AKP bugünkü aklıyla hareket etmeye devam ederse; ekonomik imkânsızlık, iç isyanlar ve yıkıcı muhalefet karşısında bu operasyonu yapma gafletinde bulunabilir. 30 Ağustos’ta mutat olmayan bir emeklilik sistemini uygulayabilir. İşte bundan sonrası kolay. Yeni gelen komutanlar ABD’nin atadığı ve kendi isteğine uyan komutanlar olduğu için orduda temizleme hareketine girişirler. Tabii ki bu operasyon CIA’nın talimatları ile olacaktır. Diğer taraftan CIA’nın ikinci kolu diğer askerleri organize eder, böylece “Ordu”da bölünme sağlanır. Bu da başarıldı mı artık iş çok kolaydır. 29 Ekim’de bölünmüş Meclis, bölünmüş Siyaset, bölünmüş Ordu. Bundan sonrası kolaydır. Kanlı bir çatışmanın başlaması ile “Türk Ordusu” birbirine girer, bunun sonucunda “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” yıkılır.

Bu senaryoyu sahneye koyamamaları için karşı senaryolar üretmemiz gerekmektedir.

Bu senaryoya karşı AKP’nin ne yapması gerektiği hususunda çok kolay ve basit senaryomuz vardır. Ne yazık ki AK Parti CIA ajanları tarafından işgal edilmiştir. Bizimle görüştürmüyorlar. Ben bugün onlara bir öneride bulunmayacağım.

Sadece “Türk Ordusu”na bazı tavsiyelerde bulunmak istiyorum:

a)       Türk Milletinin dini, dili, adetleri ve tarihiyle oynamayın. Çünkü milletine dayanmayan hiçbir ordu varlığını sürdüremez. Bırakın, sizi ilgilendirmeyen işlere karışmayan. İçinizden bazı generaller resmi elbiseleri ile Cuma namazına gitsin ve halkın arasında namaz kılsın. Ordu din düşmanı olarak inandırılıyor. Bu imajı yıkın. Bazı generallerin hanımları başlarını örtmüş olarak gezsinler. Başörtüsü Müslümanların bayrağıdır. Bayraksız devlet olmayacağı gibi; başörtüsüz İslâmiyet, hattâ Hıristiyanlık ve Yahudilik de olmaz. Başörtüsü tek tanrılı dinlerde kadının izzet sembolüdür.

b)       “Meclis”e ve siyasi partilere saygılı olun. “Meclis”in ve siyasi partilerin gücünü kırdığınız zaman millî gücü kırmış olursunuz. Ondan sonra sömürgecilerin ordusu hâline gelirsiniz. Onlar da sizi dağıtırlar ve parçalarlar. “Meclis Resepsiyonu”na gitmeme yerine, CHP’yi ikna etmeniz gerekirdi. Türk halkı ve siyasileri ordularına son derece saygılıdırlar. Siz bunu sizden korktukları için zannederseniz yanılırsınız. Türk Milleti ve siyasileri bilmektedir ki, “Ordu”nun yıpranması Türkiye’nin yok olması demektir. Asla sizi küçültecek davranışlarda bulunmuyor. Siz de milletinize saygılı olunuz.

c)       Geçmişte olduğu gibi devletin varlığı için bir gün siyasi müdahale yapma mecburiyetinde kalabilirsiniz. Demokrasi elbette devletin varlığından daha üstün değildir. Ama geçmişte yapılan hatayı yapmayın. “Meclis”i ve siyasi partileri hedef almayın. “Türk Ordusu”nun müdahalesine siyasiler karşı mı geldi? “Meclis” isyan mı etti? Bir düdükle herkes “Ordu”ya itaat etti. “Meclis”i niye dağıttınız? Siyasileri hapishanelere niye doldurdunuz? Başbakanı niye astınız? Böyle bir müdahaleye karşı gelen olursa elbette ona karşı gereği yapılacaktır. Ama geçmişe dönük suçlamalar yanlıştır. O zaman en büyük suçlu “Ordu” olur. “Meclis”i dinlemeyen, Devlet Başkanına karşı gelen, Başbakanı tutuklayandan daha suçlu kim olabilir? Türk Milleti bu müdahaleleri hep tasvip etti. “Ordu”da seçmelere gitmekle samimiyetini her zaman ispat etti.

d)       Bir gün müdahale etmek mecburiyetinde kalırsanız yine geçmişte yaptığınız hatayı yapmayın. Bunun için bazı esasları sizlere aktarmak istiyorum:

1-       İç müdahalede dışarıdan ne yardım ne de talimat alın. Kendi kurmaylarınızın hazırlayacağı projeyi millî güçlerle uygulayın. Dışarıdan gelecek tenkitlere ve baskılara boyun eğmeyin. İstiklâl Savaşımızı örnek alın.

2-       Askerî sorunları kendiniz çözün. Diğer konularda siyasi partilerden, üniversitelerden, sivil kuruluşlardan, doğrudan halktan çözümler isteyin. Ayırımcılık yapmayın. Bunlar komünist olabilirler, bunlar yobaz şeriatçı olabilirler, Atatürk düşmanı olabilirler, Atatürk perest olabilirler. Bunlar sizi ilgilendirmemelidir. Vatanseverse, hattâ vatan haini değilse ve çözümleri varsa mutlaka onlardan yararlanmak gerekir. Kimin vatan haini olduğunu da CIA’dan öğrenmeyin.

3-       Müdahaleden sonra, sorunlar çözülünce geri çekilin. Alelacele seçim yapın. On sen sonra müdahaleye gerek kalmamalıdır. Müdahale döneminde de yönetim son derece adil ve demokratik olmalıdır. Sadece devletin tepesinde müdahale olmalıdır. Kalan yerlerde daha çok demokrasi ve adalet ile yeni düzene geçilmelidir.

4-       Son söyleyeceğim; yeniden yapılaşmaya giderken Mustafa Kemal’in muasır medeniyetin fevkine çıkma emri esas unsur olsun. Elinizde tuttuğunuz meşale müsbet ilim olsun. “Akevler Kooperatifi”nin 40 yıllık çalışma sonucu müsbet ilme dayalı muasır medeniyetin fevkine çıkaracak “İnsanlık Anayasası” çalışması İngilizce tercümesi ile “www.akevler.org”da vardır. Değerlendirmeye başlayın ve müdahale günü acemilik çekmeyin.

Son olarak basit bir öneriyi “AK Parti”ye sizin huzurunuzda öneriyoruz:

5-       DPT teşkilatı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bağlansın.Yönetim Kuruluna (7 AKP, 4 CHP, 2 DYP, 2 MHP, 1 GP, 1 ANAP tarafından atanmış) 17 ilim adamı atansın.

6-       Üniversiteler bağımsız hâle getirilsin ve DPT’ye bağlansın. YÖK kaldırılsın. Üniversiteler DPT’nin verdiği konularda araştırmalar yapsın ve bunlara karşı bütçeden payını alsın.

7-       DPT’nin Sekreterliği “Akevler Ekibi”ne verilsin. “İnsanlık Anayasası” getirilisin.

8-       Bunlar yapıldığı taktirde;

a) Üç ay içinde 18 milyon işsiz vatandaşımıza iş bulunacaktır.

b) İki sene içinde 200 milyar dolarlık borç sıfırlanacaktır.

c) Bir yıl içinde millî basın oluşturulacaktır.

d) Bir yıl içinde tarafsız, bağımsız, yansız ve etkin yargı oluşturulacaktır.

Böylece “Ordu”nun müdahalesine gerek kalmayacaktır.

Yazan ve Anlatan: SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yayına Hazırlık ve Yönetim: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org                                         (0532) 246 68 92

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 210. SEMİNER                     Arapça           İstanbul, 24 Mayıs 2003

 

ARAPÇA; DERS - 1

 

SESSİZ HARFLER

 

SESLİ

SERT

SERT

YUMUŞAK

YUMUŞAK

SERT

 

 

TİTREK

SÜREKSİZ

SÜREKLİ

SÜREKSİZ

SÜREKSİZ

ALT BOĞAZ

 

 

 

 

H=ه

E=ء

ORTA BOĞAZ

 

 

G=ع

X=ح

 

 

ÜST BOĞAZ

 

 

Ğ=غ

P=خ

(Boğaz)

 

YUTAK

 

 

 

 

K= ك

Q= ق

ARKA DAMAK

I=ى

 

Y= ي

 

 

C=ج

ORTA DAMAK

 

 

W= ض

Ş= ش

 

 

ÖN DAMAK

 

R=ر

J= ظ

Ö= ص

 

Ö=  ط

DİŞ DİBİ

 

L=ل

Z=ز

S= س

T= ت

D= د

DİŞLER ARASI

A= ا

N= ن

Ü=ذ

Ç= ث

 

 

ARKA DUDAK

U= و

 

V= و

F= ف

 

 

ÖN DUDAK

 

M=م

 

 

 

B= ب

   

LATİN, Arapça (Yalnız başta, ortada, sonda, özel) yazılışları

Mahreç (Satır), Huruç (Sütün), Vasıf (İzhar, ihfa, illet, sahih, kalın, ince)

E    (ا ا ء ئ ؤ) (Alt boğazdan  Sert-Sürekli, izhar, illet, ince)

Diğer harfleri siz doldurunuz. İmamlardan birisine gidip sesleri doğru çıkarmaya çalışınız.

 

Arapçada sesli harfler yoktur. Onun yerine üstte altta işaretler konur. Ona hareke denir.Sesli harflerin hepsini temsil eden bir harf vardır. Biz onu “E” ile gösteriyoruz. Harekeler küçük harflerle yazılır. Arapçada sesli harfler ince kalın değildir. Sessiz harfler ince ve kalındır. Arapça sağdan sola doğru yazılır.

 

HAREKELER

 

َ- a

-ِı

-ُu

 

KISA SESLİLER

 

-ا A

-ى I

U -و

 

 

UZUN SESLİLER

-ًan

-ٍın

-ٌun

 

 

NUNLULAR

 

Arapçada bazı harfler yazıldığı halde okunmaz. Okunduğunu göstermek için “Ya” üstüne bir hareke konur, yoksa o küçük yuvarlak konur.

“a” harfi kalın sessizlerden sonra “a” olarak, ince sessizlerden sonra “e” olarak okunur.

“u” da “u” veya “ü” olarak okunur.

“ı” “ı” veya “ı” olarak okunur.

Büyük harfler uzun okunur.

 

Yazan ve Anlatan: SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yayına Hazırlık ve Yönetim: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org                                         (0532) 246 68 92

 

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 210. SEMİNER                     Matematik         İstanbul, 24 Mayıs 2003

 

MATEMATİK; DERS - 1

 

Eşitlik

Sıfır  eşittir  sıfır

0 = 0

Sıfır eşit değil bir

0 ? 1

Bir  eşit değil sıfır

1 ? 0

Bir eşittir bir

1 = 1

Bu tanım olarak böyledir.

 

İşlem

Sıfır çarpı sıfır

eşit sıfır

0*0=0

Sıfır çarpı bir

eşit sıfır

0*1=0

 

Sıfır artı sıfır eşit sıfır

0+0=0

Sıfır artı bir eşit bir

0+1=1

Bir çarpı sıfır

eşit sıfır

1*0=0

Bir çarpı bir

eşit bir

1*1=1

 

Bir artı sıfır eşit bir

1+0=1

Bir artı bir eşit bir

1+1=1

Bu tanım olarak böyledir.

 

İşlemi Sürdürme

1+0=1                         =  1      Bir                  bir tane

1+1=10                       =  2      İki                   ikili bir paket

10+1=11                     =  3      Üç                   ikili bir paket bir de bir tane

11+1=100                   =  4      Dört                dörtlü bir paket

100+1=101                 =  5      Beş                 dörtlü bir paket bir de bir tane

101+1=110                 =  6      Altı                  dörtlü bir paket bir de ikil paket

110+1=111                 =  7      Yedi                dörtlü bir paket ikili bir paket bir de birli

111+1=1000               =  8      Sekiz               sekizli bir paket

1000+1=1001             =  9      Dokuz             sekizli bir paket bir de birli

1001+1=1010             =10      On                   sekizli bir paket ikili bir paket daha

Bunlar ikili paketlemedir.

Şimdi onlu paketlemeye geçebiliriz.

10’ları eklesek;  10=On  20=Yirmi  30=Otuz  40=kırk  50=elli   60 =altmış   70=Yetmiş 80=seksen   90=doksan ve 100=yüz.    Bu onluk on paketi gösterir.

Bundan sonra yüz, iki yüz;   sonra bin, iki bin;   sonra devam eder.

Örnek: 30 651      3 on binlik, 6 yüzlük, 5 onluk ve 1 birlik

Buna sayma işlemi denir.

 

İleri sayabileceğiniz gibi geri de sayabilirsiniz. Bu bir paketi bozup dağıtma anlamına gelir. Evde fasulye taneleri alıp kâğıtlara sararak değişik tür paketler yapınız; ikili, üçlü, beşli, onlu sistemde yapabilirsiniz. Yaptığınız paketleri dağıtınız.

 

 

Üçlü Paketler 

(2100)3

2* 27+9

 

 

 

 

 






Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3137 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2406 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2370 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 1920 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2193 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2238 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2021 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 1873 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 1908 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2294 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2173 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1780 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2121 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2015 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2147 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2119 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 1988 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2181 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2134 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2390 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2202 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 2787 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2399 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2696 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2419 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2485 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2646 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 2757 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 2700 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3036 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5049 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3149 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 2793 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3422 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3280 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3025 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3523 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3472 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 3764 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4209 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 2744 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 2786 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3579 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3488 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2611 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2676 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3613 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 6959 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5093 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 3840 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3286 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3424 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4379 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 3986 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4331 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4326 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4397 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4203 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3123 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4038 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3323 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 4795 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3565 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 4818 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 4637 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4582 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3242 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3253 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3405 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 4771 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 3932 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 4991 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 3774 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 4901 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4055 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4104 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4224 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4402 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 4914 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 3830 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 4847 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4093 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3604 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4053 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4270 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 3802 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 3847 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 3866 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4278 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5273 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9050 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1039
Nur Suresi Tefsiri 32-34. Ayetler
23.11.2019 4428 Okunma
1 Yorum 24.11.2019 08:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1038
Nur Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
16.11.2019 3453 Okunma
1 Yorum 19.11.2019 12:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1037
Nur Suresi Tefsiri 27-29. Ayetler
9.11.2019 3612 Okunma
1 Yorum 10.11.2019 05:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1036
Nur Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
2.11.2019 3233 Okunma
1 Yorum 03.11.2019 07:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1035
Nur Suresi Tefsiri 19-22. Ayetler
26.10.2019 3233 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1034
Nur Suresi Tefsiri 12-18. Ayetler
19.10.2019 3590 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5364 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1032
Nur Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
5.10.2019 4006 Okunma
1 Yorum 06.10.2019 23:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1031
Müminun Suresi Tefsiri 111-118. Ayetler
28.09.2019 3257 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:50


© 2024 - Akevler