Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 245
ÂL -İ İMRAN SURESİ TEFSİRİ 96-100.AYETLER
15.02.2004
1801 Okunma, 0 Yorum

ADİL DÜZEN   245

ADİL DÜZEN BİR PARTİNİN DEĞİL, İNSANLIĞIN DÜZENİDİR.” Süleyman KARAGÜLLE

Haftalık Seminer Dergisi      06 Şubat 2004     Fiyatı: Seminere katılmak veya (akevleronline)  www.akevler.org

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 245. SEMİNER    (CUMA-C.TESİ-PAZAR)     İst. - Ank., 06 Şubat 2004

 

إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِلْعَالَمِينَ(96) فِيهِ آيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَقَامُ إِبْرَاهِيمَ وَمَنْ دَخَلَهُ كَانَ آمِنًا وَلِلَّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنْ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلًا وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ عَنْ الْعَالَمِينَ(97) قُلْ يَاأَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَاللَّهُ شَهِيدٌ عَلَى مَا تَعْمَلُونَ(98)

 قُلْ يَاأَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ مَنْ آمَنَ تَبْغُونَهَا عِوَجًا وَأَنْتُمْ شُهَدَاءُ وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ(99) يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تُطِيعُوا فَرِيقًا مِنْ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ يَرُدُّوكُمْ بَعْدَ إِيمَانِكُمْ كَافِرِينَ(100)

إِنَّ ًُ (EınNa)  “Gerçekten”

Arapça vurgu dili değildir. Yani, vurgu yaparak manâlar kazandırılmaz. Yazı dili ile konuşma dili aynıdır. Diğer dillerde vurgu ile yapılan iş Arapçada harflerle yapılır. Karşı tarafın hiçbir görüşü yoksa, siz sadece haberdar ediyorsanız, cümle yalın söylenir. Şayet karşı tarafın yanlış bilgisi var ama ısrarlı değilse başında “EinNa” getirilir. Yanlışta ısrarlı ise o zaman bir “Le” harfi ile de te’kid edilir. Burada öyle yapılmıştır. Burada iddia edilen nedir? Tüm insanlığın ortak mabedi ve merkezi neresidir? Hıristiyanlar Kudüs’teki Mescid-i Aksa’yı tüm insanlığın mabedi olarak görürler. Onların dini de tüm insanlara hitap etmektedir. Diğer Budist ve Hindu dinlerinin mabetleri ise yalnız kendilerine has mabetlerdir. Kur’an ise Mekke’de olan Mescid-i Haram’ın tüm insanlar için konmuş mabet olduğunu ifade etmektedir. Bu yanlış bilginin düzeltilmesi için “İnne” ve “Le” harfleri ile cümle teyit edilmiştir.

أَوَّلَ بَيْتٍ  (EavVaLa BaYTın)  “İlk beyt, önce yapılan ev.”

Beyt” kelimesi yapı demektir. “Mesken” yalnız oturulacak evin adı iken, “Beyt” her türlü yapılar için kullanılır. Mescitlere “Beytullah” denmektedir. Ambarlara da “Beytülmal” denmektedir.

Evvel” ilk demektir. Daha önce inşa edilmiş ve kendisinden önce böyle bir beyt inşa edilmemiştir. Gerçi Mezopotamya’da çok mabetler inşa edilmiştir. Ama bunların hiçbiri tüm insanlık için inşa edilmemiştir. Allah Hz. Nuh’tan sonra Hz. İbrahim’i göndermiştir. Hz. İbrahim’in görevi tüm insanlığı bir millet yapmaktır, birleştirmektir. İnsanları birleştirecek ortak nokta da müsbet ilimdir. İnsanlığı tek millet yapacak olanlar iki koldan çalıştılar.

Biri Hz. İshak kolu ki, bunlar dar uygulamada İslâm dinini geliştirdiler. Çünkü küçük bir model oluşturulamazsa geniş uygulama anlaşılmaz.

İkinci kol ise modeldeki gelişmelerin sonunda ortak kesin projeyi ortaya koymak gerekir. Bunu da Hz. İsmail’in soyundan gelen Hz. Muhammed yapmıştır. Hz. İsmail ile başlatılmasının sebebi ilk kılınması içindir. Hz. İbrahim ile Hz. İsmail Mekke’de Kâbe’yi inşa ettiler. Sonra Kur’an orada nâzil olmaya başladı. Hz. İsmail’in oraya gittiği Tevrat’ta bildiriliyor. Dolayısıyla Hz. Muhammed’in gelmesi büyük bir projenin sonucudur.

Bizim Anayasamızda temel olarak koyduğumuz bir kural vardır, bu da ilk işgal esasıdır. Bu âyet bizim içtihadımızı teyit etmektedir. Bir şeye başlanmışsa, artık o öyle devam eder; değiştirmek için sebep olması gerekir. Bu Newton’un atalet kanununu da içerir.

وُضِعَ لِلنَّاسِ (VuQıGa Lı elnNASı)  “Nâs için vazolunmuştur.”

Vazolunan”, tahsis edilen, bu bunun için olsun denen demektir. Zamir evvele raci olmaktadır. Beyt müennestir. İlk vazolunmanın önemi vardır. Bir yer ilk defa kim tarafından işgal edilirse onun intifaındadır. Başkası gelip, sen kalk ben oturayım diyemez. Bir yeri ilk kim ihya ederse o artık onun mülkündedir. Bir yerde ilk mabet yapılan yer artık o kalır. Sonra gelenler ikincisini koyarlarsa mescid-i dırar olur. Çölde göçebeler çadır içinde otururlar. Allah Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’e taştan bir yapı yaptırdı ve bu yapı sabit hâle geldi. O civarda oturanlara merkez oldu. Sonra bütün Arabistan’a merkez oldu. Sonra da bütün insanlara merkez oldu.

Orta Asya’da da böyle suların kenarında oturan hanlar orasını korur ve gelenlere hizmet ederlerdi. “Han” kelimesi “kon” kelimesinden dönüşmüştür. “Hun” kelimesi de buradan gelir. Bu yerin bütün insanların olduğunu ifade eder. Burası insanlığın merkezidir.

Yeryüzünde 100’e yakın devlet olacak. Her devletin Mekke çevresinde birer ilçesi olacaktır. Her bölge bir bucakla temsil edilecek, her il bir semtle (köyle) temsil edilecektir. Her bucağın bir ocağı olacaktır. Her semtten bir aile bulunacaktır. Gelen hacılar buraya gelip yerleşeceklerdir. Buradan Kâbe’ye ve Arafat’a hareketli yollar olacaktır. Burası herkese açık olacaktır. Buraya teker teker müşriklerin girmesi de serbest olacaktır. Müşriklere yani bucakları, illeri, devletleri olmayanlara, devlet öncesi merhalede yaşayanlara Mekke’de bir yer verilmeyecektir. Ancak orada yerleri olanların himayesinde geleceklerdir. Kişi nerenin kimliğini taşıyorsa cinayet işlediği zaman oranın akileleri tarafından tazmin edilecektir. Açık olmayan bir mabede yapılan hac ibadetleri geçersizdir. İslâm âleminin ilk işi Mekke’yi hapishane olmaktan çıkarmadır. Mekke bir bölge büyüklüğünde olacaktır. Diğer kıta merkezleri de o kadar olacaktır.

لَلَّذِي بِبَكَّةَ  (La elLaÜIy Bı BakKata)  “Bekke’de olanıdır.”

Kur’an’da biri Bekke, diğeri de Mekke olarak geçer. Burada Kâbe’nin bulunduğu yer olarak zikredilmektedir. Hendek Savaşı’nda Mekke’nin bâtnında denmektedir.

Mekke ve Bekke ilik demektir. Kemiğin ortasında bulunan kan üreten organdır. Mekke kelimesi insanlığın iliği olarak belirtilmiş olmaktadır. Kalb ile yakınlığı vardır. Biri kanın deveranını sağlar, diğeri kan üretir. Ekonomik merkez İstanbul olabilir. Yani mallar buradan hareket eder. Ama insanlığa ait icmalar orada yapılacaktır. Her ülkede 10 kadar üniversite olacak, her üniversite Mekke’ye bir âlimi temsilci olarak gönderecektir. Üniversiteler gruplanacaklardır. Aynı ülkeden gelenler değil, aynı ekole mensup olanlar. Her üniversite kendi fıkhını kendi ülkesinde hazırlayacaktır. Aynı ekole mensup üniversitelerin ortak fıkıhları o ekolün fıkhı olacaktır. Özel hukukta o mezhepte olanlar için o geçerli olacaktır. Bütün ekollerin ittifak ettikleri hususlar icma olacaktır. Uluslararası üst yargının hakemleri buralarda ikamet edeceklerdir.

Bekke ile Mekke arasındaki fark; biri tüm bölgeyi içeren yerin adıdır, biri de merkezin adıdır. “B” birliği gösterir, “M” ise çokluğu gösterir. O halde “B” merkez bucağı, “M” ise bütün taşrayı içeren Mekke demektir. Mekke merkezli bir yarım daire çizilecektir. Bize göre bu daire Mekke ile Medine ortasından geçecektir. Burası bağımsız hâle gelecektir. 30 milyon nüfusa sahip olan dünyadaki topluluklara bir yer tahsis edilecektir. Büyük topluluklar için her yüz milyon için bir yer tahsis edilecektir. Bu rakamlar bugünkü nüfus içindir.

مُبَارَكًا

“Mübarek” bereketli demektir. “Berk” sert, dayanıklı anlamında olduğu gibi; güçlü ve kuvvetli anlamını da taşır. “Mülk” kelimesi ile yakınlığı vardır. Emek verilmeden elde edilen bolluktur. Bir araya gelen halk bir bolluk oluştururlar. Bir arada olmanın bereketi ortaya çıkar. Dağ başında toprak bedava olduğu halde şehrin merkezinde binlerce gram altın etmektedir. Buna bu değeri kazandıran halkın bir araya gelmesi ile sağlanmıştır.

“Bareke” mufaale bâbındandır. Birbirini bolartmak demektir. “Kâbe” de insanlar için berekettir. Tüm insanlar oraya gelmekte ve oraya rant getirmektedir. Kâbe insanlara bereket olsun diye vazolunmuştur. Bu bereket ekonomide olacaktır. Uluslararası ticaret oluşacaktır. Bu ilçelerde “Mala-Mal Marketleri” kurulacaktır. Malını satmak isteyen buraya getirip bir numune koyacak, yahut tek malını koyacaktır. Hacca gelen insanlar buraları gezecek, ya satın alacak, ya da numunesini orada görüp sipariş edecektir. Sonra evine gittiği zaman genel dağıtıma havale edecek, o da evine getirip teslim edecektir. Mallar üretilirken onun taşıma bedelleri fiyatlarına eklenecektir. Sonra nereye giderse gitsin ücretsiz götürülecektir. Uzak yakın mesafeler birbirini sübvanse edeceklerdir. 

وَهُدًى  (Va HuDayn)  “Ve hidayet olacaktır.”

Hadi” demek kılavuz demektir. “Hediye” de kabileler arasında gönderilen ön barış takdimleridir. Yol göstermek ve yola götürmek anlamındadır.

Mekke” ilim merkezi ve din merkezi olacaktır. Kıta merkezlerinde araştırma yerleri olacaktır. Dünyadaki bütün üniversiteler onlara bağlı çalışacaklardır. Araştırmalar sonunda elde edilen neticeler tasnif edilecek ve bilgi hâline getirilip depo edilecektir. Bu iş Arapça ilmî dili ile yapılacak ve tüm insanlığın yararına sunulacaktır. Haberleşme hatları bedava olacak, ayrıca bu bilgilerden yararlanma da bedava olacaktır. Buralara sorulduğunda özel cevap da alınacaktır. O halde burası yalnız ekonomi merkezi olmayacak, aynı zamanda ilmî merkez olacaktır. Burası siyasi merkez olmayacaktır.

“Mübarek” kelimesi ile “Hidayet” kelimesi böylece maddî-manevî halk kaynaşması anlamını taşımış olacaktır. Yani, halk oraya gelecek ve gidecektir. Geliş-gidiş organize edilecek, imkânlar sağlanacak ama ikili ilişkilerin sağlanması için sağlanacaktır. Buraya gelenler yabancılarla tanışacaklar, birbirleriyle haberleşecek, alışveriş yapacak, birbirlerine misafir olacaklardır. Mesela, Japonya’ya gitmek isteyen ama tanıdığı olmayan orada tanışacak, adresini alacak ve ondan aldığı davetiye ile hareket edebilecektir.

لِلْعَالَمِينَ (Lı elGAvLaMIyNa)  “Âlemlere hidayet olacaktır.”

Yukarıda nâs için mübarek, burada da âlemler için mübarek denmiştir.

“Âlem” demek topluluklar demektir. Kurallı erkek çoğulu kullandığı için tüzel kişiliği olan topluluklar demektir. Yani teker teker her kişi için mübarektir. Ayrıca topluluklar için de hidayettir. Biz işte buna dayanarak diyoruz ki oralarda her ülkenin, ilin, hattâ bucağın bir temsilcisi olsun istiyoruz. Yerleri onun için bölüştürüp veriyoruz. Mekke’de kişiler ayrı ayrı temsil olunacağı gibi topluluklar da temsil olunmalıdır. Gerek ziyaretler, gerek vakf değişik illerin hacılarına bölüştürülecektir. Türkiye’den bu sene 100 000 hacı gitti. 100 vilayetimiz olduğuna göre her ilden 1000 hacı gitti demektir. Bir metrekare ile sıralansa bir kilometre eder. 7 defa Kâbe’nin etrafında dolaşslar, 7’şer kilometre yol yürümeleri gerekir. Bu da bir saatten fazla eder. Demek ki Türk hacılarına bir şeritte bir saat ayrılacak, 10 şerit olursa 10 saatte bütün hacılar Kâbe’yi tavaf etmiş olurlar. Vakfede de böyle bir yürüyüş düzenlenebilir.

“Mübarek” ve “Hüda” kelimeleri ortaya alınmıştır. Halk için daha çok bereket, topluluklar için daha çok hidayet ama her ikisi için her ikisi olacaktır. Yoksa aynı kalıbı kullanırdı.

فِيهِ  (FıyHı)  “Orada”

Yani ilk beytte âyetler vardır, işaretler vardır. Kâbe birkaç defa yıkılmış, yeniden yapmışlardır. Ancak temeli üzerinde herhangi bir işlem yapılmamıştır. Hz. İbrahim Makamı’nın kazısı yapılmamıştır. Kâbe 4000 yıllık bir binadır. Hep mabet olarak kalmıştır. Birkaç defa yıkılıp yapılmıştır. Ancak temelleri üzerinde bir işlem yapılmamıştır. İleride yapılacak araştırmalar birçok mucizlerle karşılaşacaklardır. Hz. İbrahim Mezopotamya’dan geliyordu ve Mezopotamyalılar o zaman çivi yazısı biliyorlardı. Bin yıllık uygarlıkları vardı. Kur’an da Hz. İbrahim’in sahifelerinden bahsetmektedir. Bu binanın altına birtakım yazılı belgeler konmuştur. O tarihten bugüne kadar dokunulmamıştır. Mekke’de kil bulamamış, dolayısıyla pişmiş tabletler koyamamış olabilirler. Taşları dizebilirlerdi. Böylece belgeler bırakabilirler.

آيَاتٌ بَيِّنَاتٌ (EaYAvTun BayYıNAvTun)  “Beyin âyetler vardır.”

Beyin” açık demektir. Manâsı anlaşılır âyetler demektir. Kur’an için aynı sözler söylenmektedir. Çünkü Kur’an gelişmiş Arapça ve Usûl ilmiyle açık âyetler içermektedir. Müsbet ilimle teyit edilen açık âyetler içermektedir. Bugün çivi yazısı okunmuş, Mezopotamya tarihi ve Ur kenti uygarlığı aydınlatılmış bulunmaktadır. O halde yarın bunun altında tabletler çıkarsa o tabletleri biz rahatlıkla okuyabilecek ve söylediklerini anlayabileceğiz. Bu insanlığa mucize olacaktır. Tevrat’ta Hz. İsmail’in Mekke’ye götürülüp orada yerleştiği ve ondan da peygamber çıkacağı bildirilmiştir. Bu yalnız Kur’an’da anlatılmamaktadır. Bu ilk sahifelerde vardır. Hz. İbrahim ve Hz. Musa’nın sahifelerinde vardır denmektedir. Burada bulacağımız Hz. İbrahim’in sahifeleri Tevrat’ın sahifelerine çok benzeyecektir. Âyetler nekire geldiğine göre bizim şimdi bilmediğimiz âyetler var demektir. Eğer orada tahta parçası veya kemik parçası kapanmış ise 14 karbon metodu ile tarihi de belirlenecektir. Bu tarih ebced hesabına tetabuk edebilir. Kâbe’nin taşları üzerinde de araştırma yapılabilir. Kaç çeşit taş vardır? Nerelerden getirilmişlerdir. Genel olarak bir bina yıkılınca enkazını orada bırakırlar. Serelr ve o dönemin kalıntıları orada kalır. Hattâ bunlar tabakalar oluşturur. Kullanılabilecek taşları kullanırlar. Aynı yerden getirilmiş değilseler, getirilmiş olsalar bile aynı zamanda çıkarılmış olmayacakları için farklar olacaktır. Hâsılı Kâbe gelecekte bir ilmin konusu olacak, cilt cilt kitaplar yazılacaktır.

مَقَامُ إِبْرَاهِيمَ (MaQAMu İBRAHIYMa)  “İbrahim’in Makamı.”

Âyât-ı beyyinât Hz. İbrahim’in Makamı’dır. Bu yerin Makam-ı İbrahim olduğu İslâmiyet’ten evvelki Araplarca da biliniyordu. Araplar “Allah” kelimesini kullanıyordu. “Allah” kelimesi Mezopotamya’da “Enlil” olarak geçmektedir. “İlâh” kelimesi kök olarak varsa da, Allah ilâhtan değil, ilâh Allah’tan oluşmuş bir kelimedir. “Enlil” tek tanrı olarak Mezopotamya’dan Arabistan’a geçmiştir. Hz. İbrahim ile geçmiştir. Kâbe ziyaret edilmekte idi. Buna da Hz. İbrahim’den başlanmıştır. Şirk sonradan oluşmuş bir müessesedir. Hattâ kimler tarafından icat edildiği de rivayet edilmektedir. Araplarda neseb bilgisi çok ileridedir. Herkes kendi atasının atalarının adlarını bilmek zorunda idi. Kim kendi atalarını daha eskiye ulaştırırsa o asıl kişi olurdu. Bütün bu bilgilerde Hz. Muhammed’in Hz. İsmail’den geldiği biliniyordu. Bunun maddî delili Hz. İbrahim’in Makamı idi. Tevrat’la olan ilişkisi de böyle kuruluyordu.

“Makam” durulan yer demektir. Yani, Hz. İbrahim’in Mekke’de oturduğu da buradan anlaşılıyordu. Bugün İbranice’nin Arap diliyle akrabalığı çok iyi bilinmektedir. O gün ise bu hususta herhangi bir bilgi yoktur. Ur şehrinde ise Akadça konuşulabilirdi. Bu da Arapça’ya yakındı. Ama ilim dili Sümerce idi.

İbrahim kelimesi “Burgan”dan gelmektedir. “Berk” şimşek demektir. “Buran” deli demektir. Karanlıkta şimşek çaktığı zaman nasıl her taraf aydınlanır ve her şeyi görürsen, müsbet ilim de böyledir. Bir defa gerçeği gördün mü her şeyi çok kolay izah edersin. Yeryüzünde müsbet ilimle sosyal olayları açılayan ilk kişi Hz. İbrahim’dir. Hz. İbrahim’in Kantura’dan olan çocukları doğuya gitmiş ve İbrahim dinini yaymışlardır. Brahmanizm bu dinin adıdır. Hindistan’da yayılan ilk İbrahim dinidir. Budizm bunlardan ayrılmıştır.

وَمَنْ (Va MaN)  “Kim dahil olursa”

Buradaki “Kim” her kim olursa olsun demektir. Hz. İbrahim Hz. İsmail’i orada yerli kabiledeki birisiyle evlendirmiş ve onlarla sözleşme yapmıştı. Kâbe ve zemzem korunacaktı. Araplar bu yere saldırmayacaklardı.

دَخَلَهُ  (DaPaLaHu)  “Oraya kim duhul ederse”

“Buraya kim girerse”deki “Burası” Makam-ı İbrahim olur. O zaman Hz. İbrahim’in kaldığı yerde demek olur. O zaman “Harem’i de içine alır. Hz. İbrahim’e ayırdıkları yerdir. Buraya kişiler gelip su içecek, hayvanları sulayacaklardır. Savaş zamanı da olsa buraya girdiklerinde kimse kimseye dokunmayacaktır.

İşte bu Hz. İbrahim’in orada öğrettiği genel kuraldır. Kişinin orada uzun zaman kalması için orada yiyecek sağlanması gerekir. Biz orada Harem’in içinde satışı meşru görmeyebiliriz. O takdirde herkes ister istemez oradan çıkacaktır. Ticaret yeri, Mekke sokaklarından ziyade Arafat’ın olduğu yerdir. O da Harem dışında bırakılmıştır. Ama her ne olursa osun Harem’e giren takip edilmemelidir. Ayrıca Harem aylarında oraya gidilen yollarda da kimseye dokunulmamalıdır. İhram elbisesi giyme de budur.

كَانَ آمِنًا (KAvNa EAvMıNan)  “Emin olur. Güven içinde olur.”

Biz bunu bütün Mekke bölgesi için uyguluyoruz. Bir kimse bir cinayet işler de oraya sığınırsa, onu kabul eden ilçe diyet ödeme zorunda değildir. Oysa başka bucaklar böyle firar edeni bucaklarına alırlarsa onun diyetini ödemekle yükümlüdürler. Mekke’ye sığınan ise oradan çıkmadıkça, diyet de ödemezse yine orada kalır, dokunulmaz. Mağdurlar isterlerse dayanışma ortaklığından diyetlerini alırlar, isterlerse oradan dışarı çıkmasını beklerler. Çıktığında kısas talep ederler.

İslâmiyet’te kısas vardır. Ancak kısastan kurtulmak için çeşitli müesseseler geliştirilmiştir. Bunun başında kişinin ilçesini terk etmesidir. Malları müsadere edilir. Bucak sakini olmaktan çıkarılır. Ayrıca diyeti de gittiği yerden istenir. Bu âyette ifade edilen en önemli husus, kim olursa olsun buraya geldiği zaman emin olacaktır. Bu emniyet bereket ve hidayet için gereklidir. İnsanlığa ait icmaların oluşması da bu merkezde sağlanır.

وَلِلَّهِ  (VaLılLAHı)  “Ve Allah’ın hakkıdır.”

Allah’ın yeryüzündeki halifesi topluluktur. “Allah’ın hakkı” demek, topluluğun hakkı demektir. Hukuku âmdır demektir. Usulde bu husus açıkça belirtilmiştir. Mutlak olarak İnsanlıktır. İnsanlığın bir görevi yoktur. Sonra kavimdir; ancak kavmin karşı görevi vardır. Sonra şa’bdır; şa’bın kavme karşı görevi vardır. Sonra kabiledir; kabilenin şa’ba karşı görevi vardır. Sonra aşirettir; aşiretin kabileye karşı görevi vardır.

Nâs kişilerden oluşur, kişinin bunlardan her birine karşı görevleri vardır. Mesela, kavmine karşı askerlik yapmak veya bedel ödemek görevi vardır. Nâsın insanlığa karşı görevi Hac etmektir.

عَلَى النَّاسِ

Nâs üzerine bütün insanların hac etmesi insanlığa karşı görevidir. İslâmî ibadetler yalnız mü’minlere verilmiştir. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek hep mü’minlere özel ibadetlerdir. Sadece hac bütün insanların ortak ibadetidir. Orada insanlar birbirlerinden ayrılmazlar. Müşrikler de teker teker gelebilirler. Ancak onların gruplar oluşturup gelmeleri caiz değildir. Buraya gelirken de kavm, şa’b, kabile grupları olarak geleceklerdir. Farklı din mensupları olarak gelmeyeceklerdir. Farklı din mensuplarının ortak ibadet merkezleri olacaktır. Onlar o tarafı kıble yapıp ona göre ibadet edeceklerdir. Dinî gruplar oraları ziyaret edeceklerdir. Buralar dinî merkez değil, ilmî ve ekonomik merkezdir. Sadece mü’minler için dinî merkezdir. İnsan olmak yeterli olup, başka kimliği sorulmaycaktır. Kimliği yoksa mikatta kendisine özel kimlik verilecektir. Hiçbir kavme mensup olmadan da cemaat oluşturmak mümkündür. Bunlar denizlerde ve insanlığa ait yerlerde yaşarlar.

حِجُّ الْبَيْتِ

Hac, gidip gelmedir. Sarkacın gidip gelmesidir. Mekke’ye gidilip gelinecektir. “Tavafu’l-beyti” denmemiş de “Haccu’l-beyti” denmiştir. Herkes Mekke’ye gidecek, Arafat’ta duracaktır. Burada kurulan panayırda bulunacaktır. Ama Kâbe’yi tavaf etmesi de gerekmektedir. Çünkü “beytin haccı” denmektedir. Buradaki beyt Kâbe’dir. İlk bina edilen evdir.

Yukarıda nekire geçmiş, burada marife yapılmıştır. İlk olmakla tanımlanmıştır. Sonra da Bekke’de olan denerek marife hâline getirilmiştir. Buradaki harfi tarif o evi bildirmektedir. Hem ahdi zihni hem ahdi harici olmaktadır. İlkin ahdi zihni iken, sonra ahdi harici hâline getirilmiştir.

مَنْ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلًا (MaN İsTaOAGa EiLaYHı SaBIyLa)

“Kimin oraya gitmeye istitaası yeterse.”

Tavaf taat kelimesinden gelmedir. Olgunlaşmış meyvedir. Elinden tuttuğunuzda kopar. Dalda olacak ama ele gelecektir. “Taat” bu demektir. İstif’al bâbında ise yapmak istediğini yapabilen demektir. Yani, yolu bulabilen demektir. Gücü yetmeyi iki şekilde düşünebiliriz. Biri sıkıntı içinde gücü yetmedir. Biri de rahatlık içinde gücü yetmedir. İstitaa ise rahatlık içinde gücü yetmedir.

Gücü yetene rahatlık içinde hacca gitmek farzdır. Dolayısıyla hac etmek için kendisini zorlamak gerekmez. Bir yıllık giderlerinden fazla olarak, gidebilmeye yeterli malı ve imkânı olanlar hacca gideceklerdir. İki imkân ortaya çıkıyor. Biri bedenî imkândır. Bedenî imkâna sahip olmayanlar girmek zorunda değildirler. Ancak mâlî imkânları varsa yerine birisini göndermekle yükümlüdürler. Diğer taraftan bedenî imkâna sahip olanlar da eğer başkaları tarafından finanse edilirlerse gitmek zorundadırlar. Bunu şöyle istidlâl ediyoruz.

Gaal memn isattaa ileyhi sebile dnemeteyep bedelle ifade edilmesi ile anlıyoruz. Nâsa farz demektir. Topluluğa farz demektir. Bir tür farzı kifaye demektir. Yani, her yıl mutlaka hac yapılacaktır. Topluluklar oraya temsilci göndereceklerdir. Bu farzı ayındır. Bu sene hac yapmayalım deyip karar alamazlar. Ama kişilere ömürlerinde hacca gitmek farzı ayındır. Çünkü vakitle takyid edilmemiştir. Sadece o hac için bir mevakittir denerek ifade edilmiştir. Hac aylarından bahsedilmiştir. İki gün önce, iki gün sonra diyerek aylar belirtilmiştir. Ramazan ayının adı zikredilmiştir. Ramazan bayramından 7 hafta sonra bayram gelmiştir. 7 Hafta 49 gün eder. Hac İhramdan çıkma ellinci gün olmaktadır. Yani, yılın 50 haftası vardır. 10 hafta beşte birine tekabül eder. Bu da humustur (beşte birdir). Başkasını gönderen sonra sağlam olursa kendisi gider. Başkasının parası ile gider. Zengin olanlar, paralarını bir hesapta yatıracaklardır. İleride gideceklerdir. Bu paralar bir yıl bankada karz-ı hasen olarak kalmalıdır. Bununla “faizsiz banka kurulmalıdır. İleride ise kendisi gidebilirse kendisi gider, gidemezse başkası onunla hac yapılmış olur. Hacı olmamış olanlar varken, hacı olanlar bir daha hacca gidemezler. Çünkü bunlar ayrı ayrı farzdır. Bedenen gitmede aciliyet yoktur. Ama mâlen hac hesabına yatırma acilen farzdır. Zengin olan hac parasını karz-ı hasene yatıracak, ne zaman imkânı olursa, işlerde de kolaylık sağlanırsa o zaman gider. Mâli imkânı var ama bedenen müsait değilse, bozulacak işleri varsa yahut cihat içinde ise gitmeyebilir.

Bugün yapılan hacılık kabul olunmaz, çünkü kim girerse emin olmuyor.

Bu hükmün aynı âyette bulunmaktadır.

وَمَنْ كَفَرَ (Vav MaN KaFaRa)  “Kim küfrederse.”

Kim örterse, kim nankörlük yaparsa, kim kendilerine verilen nimeti ortaya koymazsa. Parsı olduğu halde hacılığa gitmezse onu zorlamaya yetkili olan yoktur. Yani, zorla hac yaptırmak veya zorla parasını aldırmak yoktur. Müsait değilim der de hacca gitmezse, ona söyleyeceğimiz bir şey yoktur. Ama, müsait olur ve beyan eder de yine gitmezse, o kimsenin insanlığa ait bucaklarda dolaşmaya hakkı olmaz, onun güvenliği insanlık bucaklarında korunmaz.

Servet sahibi olanların yeryüzünde ve denizlerde istedikleri gibi dolaşabilmeleri için hac giderini kayda yatırması gerekir. Bu miktar bütün insanlar için eşitlenebilir. Bir defaya mahsus olmak üzere zengin olan bu meblağı yatırmalıdır. Demek ki hacca gitmeyen kimse insanlığa ait yerlerde, askere gitmeyen veya bedel ödemeyen kimse ülkeye ait yerlerde, güvenlik nöbetini tutmayan kişi o ilin merkez bucaklarında, bucak koruması nöbetini tutmayan veya bedel vermeyen bucakta güvenliği korur.

فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ  Fa EınNa elLAHU YaNıyYun Alalh ganıdır.

Ğanı ğanemden gelen bir kelimedir. Zenginlik dmekdir. Yanı başaksında muhtaç olmamak dmekdir. Alalh ganıdır, insanlık ganıdır. İnsanlık muhtaç değişdir dmekdir. Allah tüm insanlığın yer yüğzndeki güven liği sağlamışdır. Kıta merekzleri ücretli brlikleir oluşduurlar veonunla ülkelre dışınd akalanyerlerin gücvenliğni sağlaralr. Denzle rdahil her yerde güvenlik birlikleir oluşur. Orda  ortaya çıkan eşkıyaları onlar yok eerr. Her yer güvenlik içimd etuutlur.

Yargı kararları ile eşkıyalar yok edilir.

عَنْ الْعَالَمِينَ  GaNı eLGALaMIyNa

Alemelrden kuurluşlardan ganıdır. Yanı kavm, şab ve kabillerden ganıdır. Yanı insanlığa ait güvenliği bu birliklerden aldığı güçlerle değil kendi gücüyle asğşayacakdır Develtler ceb he savaşları yapacak askeri güçlere sahindir. Oysa insanlığın böyle askeri gücü yoktur. Jandarma gücü vardır. O da he r bölgede ayrıdr. Orda sakerler yokdur. Oranın güvenliğini teekffül eden paarlı birlikler vardır. Hacca gidenelrin kurbanları bunlara gelir olacakdır. Bazı işle rvardır ki bunu insanlık teekffül eder. Elektrik şebekeleri  yollar, Sialh tivcarerti insanlığa ait işlerdir. İlaç snayıı da böyle oacakdır. buradan eld edilen gelirle bu güc finas ede4dilri. Ülke, il, bucakdanb  buralara pay verilemz. Sadece alt yapı için pay ayrılır.

قُلْ يَاأَهْلَ الْكِتَابِ  : QuL YAv EaHLa eLKıTABı

Ey kitabehli söyle denmeketdir: Bu surede Daha önce kitap ehline söyle bir kelimede birleşelim davetinde bulunmuşdu.  Soınra bir takım olayları anlattıkdan hac toıplanmaya dave tetilkdien sonra tekrar Qulu tekrar etti biz ene söylememiz gerekdiğni ifade temektedir Davet eicabet yemiyorlar. Neden diye sorarak daveti tekit etmekdedir Bunu kim söyşlecek büütn müminle rher karşılaşdığı kimsye söyleyeceh. Mekke imaı da büütn insanlığa ortak olarak hitap etmeketdri. Onarlı bir kelimede birşleşmeye çağıracak ve onları Mekeeu dave tedecedkir. Adil dzüen Türklyed eıktıfdar olunca İslam aşemimne teklişf edeceği Mekkenin müstakıl bölge haine getİrlmesi oacakdır. Orda unibersitimiz kıracağız. Oranın güvenliğin temine deceğiz, ondan sonra da büütn insamnalrı çağıracağız ve bu ayetelri söyleeyecğiz.

لِمَ تَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ (LıMa TaKFuRUvNa Bı EAyYATı elLAHı)

Alalhın Ayetlerini niçin yekfir ediyorsuz

Buarad Ayetelr marufdur. Burada işaret edilen aölalhın ayetelri neelrdir. Tevratta ve İncilde olan Mıahmmed ve Kıuarandan bahseden ayetelrdir. Tevrat büütn olayları çok iiy anlatmakatdır. Tevrat her şeyi Tevratatn başlatmaktadır. İbrahımın  Katuradan oluşan çocukalrı doğuya gidiyor. İbrahime Allah vaat edşyor. Sana o kadar ümmet evreceğim diyorki kum tanesi kadat olacak Nil ile Fırat ve Dicle arsı senin nslinin oacak. İsmailden bahsediyor, İshaldan ve yakıubdan bahsediyor. Sonra da Gelecek peygamberden bahsediyor. Bu uygarlık Nuhdan başlıyor, evrimelrş geçirerek bugünki duruma geliyor. Eskiden Nuh olayları efsane diye kabulediliyordu. Şimdi ise Mezopotomyadan ilk ve tek uygarlık diyor hereks. Yanı İlk uygarlık Mepoğpotamayda doğdu vebüütn diğer uyfarlıklar 5000 sen içinde Mezopotamyadamn yayıldı. Biliniyor. Bakıldoıüğı zman her şey palnlıu ve her şey birbrini tamalıyan bir şeklde. İşte bunarlın hepsi Allahın ayetelrşdir. Yahudielkr Mesihi bekliyorlar, oysa o emsijh geldi Hazreti İsadr. Hiristiyanlar Mesihi bekliyorlar, oysa o Mesih geldi, Muhammeddir. Onalr peygemeber geeleck diypordu. Kuran sie hayır btti dedi. 1400  yıldır kimse gelemdi. Bugünki poztivzim içinde artık gelse de yanı yalandan geles ede kimse ınamıyacakdır. Kuran poztivizmin geleceğini nerden bilecekdi. Bunakr hep Alalhın ayetelridir. Ehli kitapa rtıl bunları çok iiy bilmetedir.  Ama buna rağmen küfretmektedir. İşte ehli kitapdan isediğimiz kendi arhibleirni bırakıp bzim rahibleimz egelmelerini istemiyoruz. Tam tersine onalr kendi dinerlinde kalsınlar. Sadece Kuaranı atsdıl etsinler. Bu onlaarz rar vermz. Aksine bakınız bizim diniöizin doğru olduğunu Kuran da onaylıyoır diyebilirler. İslamişyteri de hristiyan mezhebelrden briis oaark syablirleir.

وَاللَّهُ شَهِيدٌ عَلَى مَا تَعْمَلُونَ V aelLAHu ŞaHIyDun GaLAy MAv TaGMaLUvNa

Alah her amel ettikleşnize şahttir.

Yanı Allah bunların yapdıklarını görmekde ve bilmekdedir. Bildikelrini de ortaya çıkarmkatadır. Zaman ilerledikçe Ayetler dha da belirgin ahle gelecek, ilim bunların yapdıklaraı gişzlemelkrş ortaya çıkaracaklardır. Şimdi adil dzüencileri konuşdurmuyorlar. Gerçekelr ortaya çıkacak diye, silamiyeti cahillere savunduryorlar.  Ğröfesözrelrin karşıısna ilkokul mezunları çıkarıyorlar, Obalara bilke cevap veremiyorlar. İslamşyet msüğbet ilimlere dyanılarak savunulabilir. Müsbe timli bişlmeyen  din admalarına savuduryprlar. İslamşyeti bilmeyen batı aydınları konuyşduruyporlar. Bu böyle gdiecek sanıyorlar. Oysa Allah bunbların yapdıklarını bilmektedri, birdrecehedir. Şejadet etme demek bilmne ve bildirmedir. Bildirecekdir demekdir. Şehidün kelimesinin nekire olamsı bu bildirmenin bu dünyada veinsanlık tarafından yapıulacağıunı ifade eder.

قُلْ يَاأَهْلَ الْكِتَابِ  QuL YAv EaHLa eLKıTABı Ey kitab ehli diye kavlet.

Harfı tarıf getirmeden qul ile tekit emidşir. Çünkü burada anlatılan yukarıd anlatılanın açıklamasıdır. Aynı ehil kitaba hitap etöektedir. Gerçekleri gizleömeye çalışan ehli kştaba hitap etmektedir.  

لِمَ تَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِLıMa TaÖudDUvNa

Niçin Allahın Yolundan sad ediyorsunuz.

Sad Şiddet kelimesi ile sed kelimesine akrabadır. Sed suyun geçmemsi için yapılan engelelrdir Saddestmek sddin dışına atmak anlamındadır. Lazim vemutaaddı olabilir. Başlasını seddin dışına atmak demekdir Yoldan çıkafrmal dmekdir. Sibil ağ şkelidmedi yoldur. Çeriat senildir. Birbirine bağlı yolardır. Sbilin dışına çıkarmak onu tecrit etme demdkişr. Atmak dmekdir. Alalh kelimesi toluluk oarak anlaşıldığı zaman topluluğun dışına çıkarmak dışlamak dmelkdir. Müminlere hep böyşle uygulama yapmakdadırlar. Bakarsınız siz müminsiniz diye sizi devre dışı bırakırlar, başbakan osanız bile sizi dışlaralr.

مَنْ آمَنَ MaN EAvMaNa  iman edeb kikseyi

İman eden kimseyi neden seddin dışına atıyorsunuz Topluluğun dışına çıkarıyorsunuz. YTalnzı bırakmakj sitiyorsunuz. Avrupa Birliği bunun açık örmeğidir. Kırk snedir, avrupa birliğine alaacğız diye oyalıyorlar. Müslümnan ülkedir diye aralaroınd almıyorlar Byrad Man kulanılmışdır. Kİşl nekirdri ma iman marifedir. Umumilik yoktur. Sadece o husuda iman edeni dmekdşr.  Müslüman hep birlik isterler, onalr ise hep ayrılma peşindedirler. Bu gün dünya birleşmiş Müslümanların aleyhinde karalar almakatdırlar.  Hiristiyan olmayanlar bile müslümanlarakarşılar. Tarşihd ehep böyle olmıuşdıur. Lozanda Yahudiler onlarla bir olmuşlardır.

تَبْغُونَهَا عِوَجًا TaBĞUvNaHAn GıVaCa Orda uıveç arıyprsunuz.

Sebil ağ yolar olduğu için müzekekr de müenens de olabilir  Yold aıveç arıyorsunuz. Ek amddelr ilavediyorlar. Eğrilip büküyorlar. Develt dairsinde gdersiniz bir işi yapmak sitemezlerse bu eksik derler,  onu yaparsımız bir dha eksik çıkarıular. İşte bu sebilkde yanı kurlad aıveç aramdır. Olman şeyelri behane yapmakdır. Kopenhak kreteri diyorlar şimdi Kıbrısı dayıyorlar. 

وَأَنْتُمْ شُهَدَاءُ  Va EaNTuM ŞuHaDAEu siz şahtelr iken

Buradaki vav vavı haliyedir. Onun doğru hükümleri ortda iken onlar mümini yoldan çıkarmak için ond birtakım eğrilikler arıyporlar. IMF Türkşeyey geliyor o aslınd aTrükşyeyei yıkmak amcını göstemeketdir. Bir melekette işsizilik varsa piyasaya sğreceğiniz para enfalsiyonyapmaz, aksine düşürür  Mal imal edilmeye başlar vdesirkulasiyon nedenşyle faşitlar yerşdne kalır. İşsizlik varken eeğr paaryı çöekerseniz işsizlik artar kriz olur veülke anarşıya gider. İşta 1997 den sonra bu sistemid yattılar. Bu onarlın bilmdiği formül değildi. Bildikleir formüldü. Ama bile bile bunu yapdırdılar. Böyle niye yapıyporsunuz yapmayın dmektedir.   

وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ V aMav elLAHU Bı ĞAvFıLıN GamMAv TaGMaLUvNa

Alah yadıklarınızdan gafuld eğidir.  Bu yapdıkalrınzı bilmektedir. Tedbirni almakatdır. Muvafafk olamıyacaksınız. Benim yaşatmaay karara verdiğimi siz ortadan kaldıramzsınız.

Geröekden de öyle odu 28 şubatatn sonra ne oldu. Batının ekonomik formülleri içinde doğru olan bu hesab Türkşyede yürmedi. Çünkü halk ekonomis bardı. Halk bus efer kendi parsını kensdids kesdi ve işletöeye başaldı. Böylece sıkıntı yaşadı ama dha sağlam bir ekonomi ile dvereye girmeketdir. Öyle bri durum olmaktadır ki Türkiye yıkıls ağabeyle kendi ekonomisni yürtmeye Tüğrk halkıd van edecedkşr. Alah onların yapdıkalrından gafil deildi. Onlar karşı halka yapdığı ilhamla tedbiri almışldır. Adild züen halka böyşle durmlarda da varlıklarınıs ğrdğrebşilmelriş için ne gerekişyrpsa onu öğretömeketdir.          

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا  YAv EayYuHa elLaÜIyNa EavMaNUv Ey İman etmiş olan kimsler.

Ey dayanışma ortaklıkları kuurp bir başkan etrafınd ağabeyrleşmiş olan kimsler. Dayanışma ortaklığı aslında aşiret içind ekuırulur. Kadınlar temizlik, erkekler bekleme nöbetleri tutarlar. Nöbetleri zmanında ortaya çıkan zralar nöbe tutanların akıleleri tarafından tazmın olunur. İslamiyetin en önemli müessesi dayanışma ortaklığıdır. Akıledir, velayettir. Bugünki sigortadır. Bu sigortanın  bıu günki sigortadan farkı vardır. Bu sişgorta askerlik yapan veya bedel veren herkes için söz konsudur. Zekatı önden her mal içindir. Yanı kamu benim malımı ve canımı korumakatdır. İşte koruyanlara  mümin denir. Kadınlar da temizlik nönetlerine iştirak ederelr. Bunların  kemdi seçtikleri velileri tazmıneder.  Aralarında bölüşerek öderelrr. Maddi imkanı olmayanlar çalışarak öderelr.  Ehli kitap Müslimlerdir. Onalar bedel öderelr. Bu nöbet ve bedel tutma, ocakda, bucakda, ilde ve uülkede uygulanır. İnsanlıkda nöbet tutma yokdur İnsanlığın güvenini dvelt sağlamakatdır. Ehli kitaba Kul ile hitabetti, Muminlere ise doğrydan hitap etmişdir. Yukarıdaki kuş emrinin de sadece naşkanlar değil he rmimine verilen bir görev olduğu otrtaya çımkatadır.  Polisin uyarma emri gibi müminler askerlik yapanlar çeverdeki insnalar tebliğ yapma ve uyrama ile görevldireler. Yerinden yönetim ilkesini esas aldığımız için başkalarının ocakü bucak, il ve ülkelrine girip hitap etme görevimzi zorunluluğuuz yokdur Semtelrde, ilçelerde, bölgelrde ve kıta merkezlerinde buluşduğıumuzda onlara bunları söyleyebliriz.

إِنْ تُطِيعُوا EıN TuOIyGUv İtaat edecek oursanız.

Burada bize ikinci bir görev verilmketedir. O da onların da szöleirni dinlemketir. Onlar da bzie tavsiyeelrde bulunurlar. Ama itaat etmemiz gerekir. Kartşılıklı olarak bizim de onlaafrı zorlammaız gerekir. Karşılık tebliğ v etavsiyeelr var zorlama yaoktur. Bu husdaki karar müğminleirmn değil hakemelrimndir. Kurandaki büütn ifadeleri birlikde düşünmek ve anlamkla yükümlüyüz.

فَرِيقًا FaRIyQan oınlardan bir fırkaya itaate decek olyrsanız.

Onların hepisinin dalalette olamdığını onların  içinde iti kimnslerin bulunduğunu onlarda da ittifak varsa hak yolda oldukları oırtaya çımalktadır. Bunun için ferikan denmektedir. Nekire getirildiğne göre onları yırıp da şunlar iydir, şunlar kötüdür dme de doğru değildir dmekdir. Onlar fırka olmuşlarsa bizim onlara itaat etme görevimzi yokdır.

مِنْ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَMıNa elLaÜIyNa EUvTUv elKiTABa Kendielirne kitap verilenelre

Kendileirne kiştap verilenler, bunlar Alalhın kelamıdır diyen kimslerdir. Laikler, biz kendi sözleşmeizi kendiniz yağparız, nizim  peygamberlerden öğrneceğimiz bir şey yokdur diyenler onlar kştap ehlidir. Bizim onalrla bir dayanışmamız olmayacakdır. Ama kendielrine kiatp verildiğni idida edip kşitapları ile ortaya çıkan kimselerle is ediyalogumuz olacakdır. Onlafrla dyanışma içöine girebliriz.  Onların kitapları uydurma midir, yoksa tahrif edilmişlmdiir. O kitaplkarı tetkı ettiğimiz zman anlamış oluurz. Genel oarak ya tevrata ya da incile benzerelr. Onalr gibi tahrif edişlmiş olabilir. Ama bu kştapları okuudğumuz da bunların ilahi kitap oldukları kolaycaanlaşılmkatdır. Çünkü içinde bir çok Kurana uygun ifadeelr vardır. Doğu dinlerini böyle alıp tekık etmemiz ve bunların ilahi kaynaklı oup oladığımzı ortaya koyup onalrla onagöre ilişki kurmaız gerekmeketdir. Laikleri de dinleirz ama onlar Alalh ve Ahirete ınamadıkları için onların nesine güveneceğiz.  Onalrfla da ilikliler kuracağız. Barışiçinde yaşıyacağız. O halde şimdi bir hüküm ortaya çıkmşdır.  Ateistler de kendi develtlerini kurabilirler, kendi illeirni kurabilirler, kendi bucaklarını kurabilşrler, kendi ocakalrını kurablirler. İnsanlık içinde, ülekmiz içinde, ilimiz içinde, bucağımzı içinde yaşıyabilerler. Müslüm olabilirelr. Amaarmızda dayanıuşma ortaklığı kuurp bizm yöneitmimiz ekaytılabilirler. Kendileirnme kitap verielnelr ise katılablirler. Osmanlıların zimmi dedikelri kimselrin mümin olabilmelri askerliğe alınabilmeleri için keitap verilenelrden olamk yeterldir. Ateistler ise askerliğe alınıp onlara bizm yönetimimzde siyasi haklar tanınamaz.

يَرُدُّوكُمْ  YaRudDUvKuM . Sziiz redd ederelr.

Çevirielr.  Döndürüler. RaDa bozulmış yıpranmuş şey demkdir. Reddetmek kötüye çevirmedir. Türkçede kullanlan irtica kelimesi karşılığııdr. İrtica hakka dönmekdir. Yanlış yoldan geriye dönmekdir. Tüm gerisin geriye dönme değil de bir konud agerisn geriye dönmedir. Tevbe ise her halıyla  yanlışı bırakmadır.Inkılap ise yeniye girmedir. İiy yeniye girmedir. Fıkıhd airtidat dnemektedir. Sizi dha ileir halden gerisin geriye çen

İrrelr denmeketdir. Onlar Kuarn sevieysine ulaşamadıkalrı için müminleirn de onlar gibi olmalarını isteyevceekledir.

بَعْدَ إِيمَانِكُمْ   BaGDa IyMANıKuM imanınızın badinde

Dayanışma ortaklığına girdikden sonra, müminlikdem miüslimliğe çevrimek siterler. Szizn elinzden gücü almak siterelr. Şimdi AB liğinin Tğürklye için sitediği budur. Siz ordunuzu tasfıye edin gelin Avrupa Birliğne dahilolun, biz avrupa ordusunu kuracağız, ama siz orada olmayın.  Bizi mümin olmakdan vaz geçöirmek siştemektedir. Türk Milleti İstiklal svaşını yapmuş, ordusunu kurmıştur. Develt olmıuşdur. Nasıl bir kişi intihar edmezse bir dvelkt de develtlikden vazgeçemez. Avrupa Birliği de bunun için tutmayan bir şeydir. Develti kavım kurar bir kıta halkı kurmaz veya bir dini cemaat kurmaz.  Biz avrupadaki debletlerle dyanıuşmaiçine girebliriz. Onalr da dayanışma içine gireblirler. Ama Avfrupa tek dvelt olamaz. Çin de tek dvelt olamaz. Bu sbepledir ki yanlış yoldlar. Avrupa Birliğinin başarılı olabilmesi için Adil Düzene göre insanlık anaysasını benimsmelri gerekri. ABD de yanlış yoldaıudr.Dünyaya hükmetmek istiyor. Oysa birkaç dvelt halşne gelip Kuazay Ameriak topluluğunu oluşdurmalı veinsanlıkkiçind eşerefli yerini almaldır

كَافِرِينَ (KAvFıRIyNa)  “Kâfir olarak reddederler.”

Kâfir” örten veya nankör olan demektir. Allah iman nimetini verdikden sonda ondan avzgeçmek nankörlülkdür. İdman dmek başkalrın ın gğvenliğini sağlama dmekdeir.Türk milleit asırlardır insanlığın güvenliğin ehizmet etmiş, laik yönetimini yer yüzne tanıtmış,d in ve vicdan hürriyetin sağlamış, kendi ülkesini saldırılaradan korumuş, şimdi svaşmadan teslime çalışıyor. Adil dzüencilkerin ellerini çabulk tırmaları ve 2004 de müzakereye başlasalar bile müzakere vaktı sona ermeden iktdar gelmeldirelr.  Sonra istikla scaşı yapomamzı çok zor oplacakdoır. Mustafa kemalin dediiğ gibe gafler ve delette oalnlar, hatat hşyanet içinde bulunalar, müstevlileirn siyasi emelelri ile menfaatlerini tevhid etrmekte ve tershabeelri düşnanlaar teslim etmekde, orduları dağıtmakda hazırlık içindedirler. İmandan sonra irtidat cumuriyet dönemind eolmaömışdır. Asıl irtidat şimdi olmaktadır. Biz Avrupalılarla Amerikalılarla, Ruslarla, Çinlilerle , Hintlilerle çok iyi geçinmemiz gerekri.Ama onalfrın battığı bataklığa batmamıuz gerekmez, o bataklıkdan çıkarmamıuz gerekir.

 

 

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 244. SEMİNER              Yorum-74          İstanbul, 06 Şubat 2004

CUMA GÜNLERİ YAPILAN ÜSKÜDAR PROGRAMI

 

 

F  İ  Y  A  T

Fiyat bir malın birim değeridir.

Mal olarak depolanabilir, taşınabilir, ölçülebilir, mütecanis değerli eşyaya “mal” denir.

Elektrik depolanamadığı, yapı taşınamadığı, hizmet ölçülemediği, hayvan mütecanis olamadığı için mal değildir. Hava da değeri olmadığı için mal değildir.

Bir malın değeri sağladığı yararlılık, elde edişteki zorluk, azlık ve halkın rağbeti ile değişir.

Fiyat üretici ile tüketici arasında haberleşme aracıdır. Mal azaldığı zaman fiyatı yükselir, üreticiler üretmeye koyulur, tüketiciler azaltır. Fiyat düştüğü zaman üreticiler yavaşlatır, tüketiciler çoğaltır. Buna “Arz-Talep Dengesi” denir.

Eskiden arz-talep dengesi “Pazar Fiyatı” ile ayarlanırdı. Üreticiler çok, tüketiciler çok ise, ama birbirlerini tanıyacak ve ne yaptıklarını bilecek az ise, Pazar Fiyatı ile Arz ve Talep dengeleniyordu. Oysa şimdi ya arz eden, yahut talep eden, yahut iki taraf tekel olabilmektedir. O zaman serbest fiyat oluşamamaktadır. Tekel olmasa da yine satıcılar ve alıcılar çok ama birbirlerini bilmedikleri, ne malları olduğunu bilemedikleri için yine fiyat oluşamamaktadır. Buna mevsimler de etki etmektedir. O halde şimdi ne yapmalıyız? Bir işletmemiz varsa orada fiyatları nasıl ayarlayacağız? Hele bu mal olmayan diğer değerlerde büsbütün imkânsız hâle gelmektedir. Bunun için yeni ekonomi düzenine ihtiyacımız vardır.

Bir ekonomik işletme kendisine yıl başında bir hedef tesbit eder. Ben bu yıl şu kadar kazanmalıyım, onunla çocuklarımı geçindirmeliyim, ayrıca şu kadar da artırmalıyım.

Kendimizi ekonomik krizlerden koruyabilmemiz için bazı ana kurallara uymak zorundayız. Bir defa ekonomik işletmelerde hedeflerimizi ve hesaplarımızı hiçbir zaman paraya göre yapmamalıyız. Kendimize bir “ana mal” seçmeliyiz. Bu mal maddelerden biri olacaktır. Bütün hesaplarımızı ona göre yapmalıyız. Ayakkabıcı isek, mesela, “41 numara şu kalite ayakkabı” benin “hesaplama param”dır diyecektir. Hedeflerini ona göre koyacaktır. Ev giderleri aylık olarak benim giderim şu kadar ayakkabıdır diyecektir. Ayakkabıların fiyatları düşecek veya yükselecek, ona göre gelir ve giderde fark olabilir. Bunu bankadaki yedek parası ile veya borcuyla karşılayacak, ama mağazadan asla fazla ayakkabı çekmeyecektir.

Mağazanın kirası, ısıtması, suyu, çalışanların ücretlerini de böyle aykakkabıdan ayıracaktır.Yine eğer bunlar yetmiyorsa, yedek akçeden veya borçla karşılayacaktır. Bunun dışında mağazadan ayakkabı çekmeyecektir. Ayakkabı çekecektir demek, o kadar ayakkabının parasını çekecektir demektir.

Şimdi “maliyet fiyatı”na bakmaksızın “mağaza fiyatı”nı stoka göre düşürecek veya yükseltecektir. Haftalık stok seviyesi de hedeflediği artırma ile orantılı olacaktır. Yani, ben bu sene ev masraflarım dahil çıktıktan sonra 500 ayakkabı artırmalıyım diyecek, 50 haftaya bölecek ve her hafta 10 çift ayakkabı artırmış olacaktır. Yani, mağazada 1000 çift ayakkabı varsa, her hafta 10’ar ayakkabı artarak sene sonunda mağazada 1500 ayakkabı olacaktır. Yıl sonunda bu ayakkabıları eriterek tekrar 1000 ayakkabıya inmelidir. Fazla parayı çekip yedek olmak üzere bankaya ayırmalı veya bir taşınmaz satın almalıdır. Eksik gelirse de yedek akçeden veya borçla kapatmalıdır.

Satış Fiyatları”nı stok seviyesine göre ayarlamalıdır. Stoku o hafta mesela 1220’den aşağı düşerse yükseltmeli, yukarı çıkarsa düşürmeli, mağazanın stok seviyesini dengede tutmalıdır. Katiyen kâr ve zararı düşünmemelidir. Bütün hedefi “stok seviyesi”ni tutturma olmalıdır.

Bundan sonra ne yapıp yapıp cirosunu artırmalıdır. Bunun için diğer maliyet, duyurma, müşteri çoğaltma gibi hedeflerle devir miktarını artırmalıdır. Bunu artırabilmesi için mal temin etmek zorunda olacaksın. Haftalık giderleri karşılayacak kadar ciro olmamış ve kâr etmemişsen, mağazadan çekeceğin mal ve ciron azalacak. Böylece hepten duracaksın.

Fiyatların değişmesini mal başına yapabiliriz. Günlük yapabiliriz, haftalık yapabiliriz, aylık yapabiliriz. Bunlar işletmeye göre ayarlanır.

 

Yazan ve Anlatan: SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yayına Hazırlık ve Yönetim: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org                                          (0532) 246 68 92

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 244. SEMİNER              Yorum-74          İstanbul, 06 Şubat 2004

CUMA GÜNLERİ YAPILAN ÜSKÜDAR PROGRAMI

 

İSTANBUL BELEDİYESİ

Yeryüzü yuvarlaktır, beşte ikisi karadır. Karalar birbirine yakın yerlerde toplanmıştır. Asya, Avrupa, Afrika ve Avustralya bir tarafta toplanmış; Amerika kıtaları ile Antartika da başka bir tarafta sıralanmıştır. Aralarında Atlas Okyanusu vardır. Asya, Avrupa ve Afrika arasına iç denizler girmiştir: Akdeniz ve Karadeniz. Himalaya ve Alp dağları silsilesi kuzey yarımküresini ikiye ayırır. Ant Dağları da güneyden kuzeye ayırır.

İstanbul bütün bu karaların merkezindedir. Amerika, Afrika ve Avrupa kıtaları karadan İstanbul’dan geçerek Hint ve Çin’e ulaşır. Ayrıca Rusya ve Orta Asya’dan gelen gemiler İstanbul Boğazı’ndan geçerek Akdeniz’e ve oradan Atlas Okyanusu ve Hint Okyanusu’na açılır.

İbrani Uygarlığı’na kadar dünyada kara hakimiyeti vardır. İbraniler M.Ö. 1000 yıllarında gemiciliği geliştirdiler ve Akdeniz bir göl hâline geldi. Bundan yararlanan Fenike ve Yunanlılar Akdeniz ve Karadeniz’in kıyılarında siteler kurdular. Büyük İskender İstanbul Boğazı’nı geçerek dünyayı birleştirdi. Sonra Romalılar İbranilerin zamanında kurulmuş olan siteleri birleştirerek büyük bir imparatorluk kurdular. Roma kuzeyden gelen Cermen ve Türk kabilelerin tehdidi altında kalınca, Konstantin imparatorluğun merkezini İstanbul’a taşıdı. 300’lü yıllardan 1900’lu yıllara kadar İstanbul merkez olarak kaldı, yani bin yıldan fazla merkez olmaya devam etti.

Cumhuriyet döneminde devletin merkezi Ankara’ya taşındı. Ancak İstanbul ticaret ve kültür merkezi olmayı sürdürmüştür. Deniz taşımacılığının önemli olduğu zamanlarda, İzmir İstanbul ile rekabet hâlinde idi. Asya’ya sevk edilecek mallar İzmir’de boşaltılırdı. Kara taşımacılığının önem kazanması üzerine İzmir’in yükünü de İstanbul çekti Ankara’nın devlet merkezi olması ve bu merkezin İstanbul üzerinden dünyaya çıkması İstanbul’u biraz daha büyüttü.

İstanbul 1950’lerde bir milyon nüfusa sahipti. İstanbul halkının %50’den biraz fazlasını azınlıklar oluşturuyordu. Anadolu Selçuklular tarafından fethedilmiş, İstanbul 500 yıl Osmanlı devlet merkezi olmuştu. Ancak, Osmanlıların adil lâik yönetimi sebebiyle çoğunluk hep Hıristiyanlarda kalmıştır. Mübadele sebebiyle Anadolu’da kahir ekseriyet 1920’lerde Müslümanların eline geçmiştir. İstanbul’da ise çoğunlukları devam ediyordu. Adnan Menderes zamanında İstanbul’un nüfusu 2 milyona çıkmış, bugün 13 milyon olmuştur. Azınlıkların nüfusları artmadığı için nisbetleri %3’lere düşmüştür.

Osmanlıların lâik ve adil yönetimi sebebiyle İstanbul değişik din ve mezheplerin merkezi olmuştur ve bunlar halk arasında günümüzde de varlıklarını sürdürmektedirler. Bu bakımdan sadece coğrafî olarak değil, dinî açıdan da bu kuruluşların merkezi İstanbul’dur. Mekke’de bile değişik mezhepler serbestçe örgütlenemiyorlar.

Resmen Türkiye’de yasak olduğu halde birçok tarikatın merkezi İstanbul’dadır ve merkezi İstanbul’da olan tarikatlar gelişmekte, yönetime etkide bulunmaktadırlar. Türkiye’de basının merkezi İstanbul olmaya devam ediyor. Türkiye’nin yayın merkezi de İstanbul’dur.

Evet, İstanbul Türkiye Cumhuriyeti’nin merkezi değildir ama “dünyanın merkezi”dir. Bu hâlini sürdürmeye devam etmektedir. Bundan dolayıdır ki Ankara İstanbul sayesinde canlılığını korumaktadır.

Böylesine eşsiz özellikleri olan bu kentin çok ilkel birçok sorunu vardır. “Millî Görüş yani Adil Düzen Belediyeciliği”ne şiddetle ihtiyaç vardır. İstanbul halkı yakın geçmişinde “Adil Düzen Belediyecileri”ni iktidara getirmiştir. Ne var ki, Başkan Tayyip Erdoğan’ın yaptığı ilk hareketten sonra bu belediyecilik unutulmuş, şimdi ise “Adil Düzen”e karşı yarış başlatılmıştır. Tansu Çiller’in açtığı bu savaşı sürdüren o günün liderlerini Allah tasfiye etmiştir. Erbakan’ın günahı, hiç şüpheniz olmasın ki “Adil Düzen”i bırakmasıdır.

Şimdi -maalesef- AK Parti’li Belediye Başkanı seçilecektir.

İstanbul’un sorunlarını çözmeyecek, tahribe devam edecektir.

 

İSTANBUL’U SORUNLARI VE ADİL DÜZENE GÖRE ÇÖZÜMLERİ:

Yukarıdaki başlık bu yazımızın konusu olacaktır.

R. Tayyip Erdoğan tarafından çözülen iki sorun: 

1- Su sorunu,

2- Çöp sorunu.

Çözülememiş iki büyük sorun: 

1-     Gecekondu sorunu,

2-     Trafik sorunu.

Yeni Sorunlar:

1- İşsizlik sorunu,

2- Boğaz’dan geçiş sorunu.

Gizli sorunlar:

1-     Örgütlenme sorunu,

2-     Taşıma sorunu.  

Yazan ve Anlatan: SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yayına Hazırlık ve Yönetim: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org                                          (0532) 246 68 92

 

1

ALEM           

Mekan

Madde

Enerji

Zaman

Alamet         

VUCUT

Nebat

Hayat

TESİR

KAINAT    

Geçmiş  

Evrim 

Çöküş 

Gelecek

Ilım      

GAYE

İnsan

Ümmet

MEŞİET

ALIM       

Fikir

İrade 

Ünsiyet 

Hisi

 

B3

MANTIK          

Geometri

Kimya

Fizik

Mekanik

Matematik         

FEN (Atom) 

Biyoloji (DNA)

Zeoloji (01)

Sosyal(Dalga)

KELAM(Felsefe)    

Tarih (KuralalrI)  

Kozmoloji(ZORUNLU

Termo(TESADUF)

Ahiret /İRADİ)

Usul      

EKONOMİ

Piskoloji

Sosyoloji

SİYASET

GRAMER      

Diller

Teknoloji 

Hukuk 

Brdiiyysat

 

 

B4 EKONOMİ

EŞYA ( Verilmlilik)                 

Üretme

Satma

Tevdi

İnşaat

Fayda         

MAL(ucuzluj)

Kar(fiat)

Zekat (Faiz)

PARA (devir)

EKONOMİ (BÜYÜME)    

Ham  madde

Ham Madde Kredsi

Malzeme Kredisi

 Malzeme

İhtiyaç 

ERMEK(Refah)

Ücret

Kira

YAPI(Artık Emek)

İNSAN(kişi) Çoğalma)

Satınalma

Çalışma

İşçilik

İstikrazt

 

                                                             KAINATIN  OLUŞUMU

 

 

 

 






Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3453 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2648 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2615 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 2137 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2517 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2517 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2272 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 2162 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 2160 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2567 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2469 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1974 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2333 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2278 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2412 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2412 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 2238 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2431 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2384 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2605 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2424 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 3025 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2659 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2973 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2657 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2730 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2941 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 3120 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 3009 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3409 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5458 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3530 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 3061 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3848 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3697 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3401 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3858 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3820 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 4096 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4607 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 3004 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 3102 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3953 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3808 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2837 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2930 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3938 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 7693 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5579 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 4162 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3562 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3708 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4717 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 4429 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4724 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4646 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4798 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4538 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3384 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4460 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3610 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 5154 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3839 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 5135 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 4991 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4916 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3518 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3467 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3682 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 5141 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 4195 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 5402 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 4076 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 5254 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4405 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4416 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4560 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4756 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 5307 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 4107 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 5250 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4512 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3832 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4364 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4575 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 4103 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 4085 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 4075 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4533 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5634 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9792 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1039
Nur Suresi Tefsiri 32-34. Ayetler
23.11.2019 4636 Okunma
1 Yorum 24.11.2019 08:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1038
Nur Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
16.11.2019 3690 Okunma
1 Yorum 19.11.2019 12:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1037
Nur Suresi Tefsiri 27-29. Ayetler
9.11.2019 3842 Okunma
1 Yorum 10.11.2019 05:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1036
Nur Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
2.11.2019 3351 Okunma
1 Yorum 03.11.2019 07:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1035
Nur Suresi Tefsiri 19-22. Ayetler
26.10.2019 3374 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1034
Nur Suresi Tefsiri 12-18. Ayetler
19.10.2019 3736 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5688 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1032
Nur Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
5.10.2019 4239 Okunma
1 Yorum 06.10.2019 23:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1031
Müminun Suresi Tefsiri 111-118. Ayetler
28.09.2019 3437 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:50


© 2025 - Akevler