Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 323
NİSÂ SÛRESİ 131-134.AYETLER TEFSİRİ
26.09.2005
1550 Okunma, 0 Yorum

ADİL DÜZEN   323

“ADİL DÜZEN BİR PARTİNİN DEĞİL, İNSANLIĞIN DÜZENİDİR.” Süleyman KARAGÜLLE

Haftalık Seminer Dergisi        23 - 26 Eylül 2005          Fiyatı: Seminere katılmak veya (akevleronline) www.akevler.org

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ;     323. SEMİNER

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİZafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA/ İSTANBUL          Tel: (0212) 452 76 51

ÜSKÜDAR Adresi: Selami Ali Efendi Cd. No: 31 ÜSKÜDAR/İSTANBUL  (Ana Çocuk Sağlığı yanı – Anadolu Gençlik bitişiği)             Tel: (0532) 246 68 92

*TEFSİR SEMİNERİ [Cuma Üsküdar (19.00-21.00);  Cumartesi Yenibosna (17.00-21.00);  Pazartesi Ümraniye (19.00)]

Bu dersin tamamı Yenibosna’da 17.00 – 21.00 saatleri arasında okunacak ve tartışılacaktır...

(Hasan Özket, Yasin Kılar, Hasan Çetinkaya, Lütfi Hocaoğlu, Reşat Nuri Erol ve …………… dersi okumuş olarak geleceklerdir.)

Üsküdar ve Ümraniye’de Reşat Nuri Erol tarafından;    diğer yerlerde ilgili ve sorumlular tarafından anlatılacaktır...

Hedefimiz; bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul’da 200, Türkiye’de 1000 yerde okunmasıdır. Süleyman KARAGÜLLE

NİSÂ SÛRESİ TEFSİRİ – 48

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيم

وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَلَقَدْ وَصَّيْنَا الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَإِيَّاكُمْ

أَنْ اتَّقُوا اللَّهَ وَإِنْ تَكْفُرُوا فَإِنَّ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَكَانَ اللَّهُ غَنِيًّا حَمِيدًا(131)

وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَكَفَى بِاللَّهِ وَكِيلًا(132)

إِنْ يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ أَيُّهَا النَّاسُ وَيَأْتِ بِآخَرِينَ وَكَانَ اللَّهُ عَلَى ذَلِكَ قَدِيرًا(133)

مَنْ كَانَ يُرِيدُ ثَوَابَ الدُّنْيَا فَعِنْدَ اللَّهِ ثَوَابُ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَكَانَ اللَّهُ سَمِيعًا بَصِيرًا(134)

 

وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ (Va Li elLAHi MAv FIy eLsSaMaVAvTı)  “Semâvâtta olanlar Allah’ındır.”

Semâvât” semanın kurallı dişi çoğuludur. Bir bütündür. Yeryüzündeki hayatın varlığı böyle bir semanın oluşuna bağlıdır. Yere göre yedi tabaka olarak düzenlenmiştir.

a.        9.41 kilometrelik ilk tabaka ‘yağmur tabakası’dır. Dağların yükseldiği tabakadır. Bulutlar bu tabakadadır. Rüzgar bu tabakada eser. Kuşlar bu tabakada uçar. Burası yeryüzünün böbrekleridir. Su burada temizlenmiş olur. Hava yeşillikle temizlenir.

b.       Bundan sonra susuz ‘hava tabakası’ gelir. Bu tabakanın özelliği, gökten gelen cisimleri eritir, yeryüzünü taş yağmurlarından korur. Yeryüzünü aşırı ısınmasın diye bir kürk gibi ısıyı dengede tutar. En önemli vasfı, on metre su seviyesine tekabül eden basınç oluşturur ve yeryüzündeki suların buharlaşmasını önler. Yağmur tabakası ile birlikte bu tabaka olmasaydı yeryüzü susuz kalırdı. Bu tabaka yağmur tabakasının on katıdır.

c.        ‘Işık tabakası’ hava tabakasını kuşatır. Güneş doğmadan ortalığın aydınlanması bu tabakanın ışık almasıyla olur. Bu tabaka atmosfer tabakasının havasının kaçmasını önler. Bu tabaka olmasaydı hava tabakası olmaz, dolayısıyla yeryüzü çırılçıplak kayalardan oluşurdu. Bu tabakanın başka bir yararı da güneşten gelen öldürücü ışınları tutmaktır. Nasıl atom bombasından öldürücü ışınlar çıkarsa, güneş de atom tekniği ile çalıştığı için aynı ışınları neşreder. Işık tabakası bunu tutar ve yeryüzünde hayat olur. Bu tabaka olmasaydı yeryüzünde hayat olmazdı. Bu tabakanın belli kalınlıkta olması sayesinde güneş ışığı bize gelmez. Az kalınlıkta olması sayesinde de öldürücü olmayan ışınlar bize gelir. Bu da hava tabakasının on mislidir. Güneş ışığında bu tabakayı dengede tutan atomlar vardır. Ozon tabakası dediğimiz tabaka bu tabakanın kalınlığını ayarlar. Böylece bu üç tabaka yeryüzünün üç kattan oluşan örtüsüdür. Yeryüzünün sera örtüsüdür, camekandır. Aynı kalınlıkta yer kabuğu vardır. O da üç tabakadır. Onun altında üç tabaka daha vardır.

d.       Bundan sonra ‘Ay tabakası’ gelir. Ay tabakasının kalınlığı 100 atmosferli yer yarıçapı kadardır. Ay bunun ortasındadır. Atmosfersiz yer yarıçapının altmış katıdır. Bu tabakanın özelliği, bu tabaka içinde bırakılan herhangi bir taş yeryüzüne düşmeye çalışır, yahut onun etrafında döner. Ay olmasaydı yer 24 saatte bir dönmezdi. Bu dönüşü koruyamazdı. Bundan dolayıdır ki uydusuz gezegenler kendi eksenleri etrafında dönmezler. Ay gel-git sayesinde denizleri ve yeraltı sularını çalkalayıp havalandırır. Ay olmazsa denizlerde hayat olmaz, havasız kalırdı.

e)       Ay tabakasının 100 katından sonra ‘Güneş tabakası’ başlar. Orada bırakılan taş güneşe düşer veya onun etrafında dolanır. Güneş Ay’dan 400 defa daha uzaktadır. Güneş bize ışık gönderir, gündüz oluşur. Hayat öyle sürüp gider.Güneşin etrafında yerle beraber on gezegen vardır. Yer dışında bir yerde bugün hayat yoktur. Ancak gezegenler olmazsa bu sefer yıl dengesiz olur ve 365.25 günde bir Dünya Güneş’in etrafında dönmezdi. Yer ile Güneş uzaklığı korunamaz ve Yer Güneş’in üzerine düşerdi. Sürtünme kuvvetleri onu kısa zamanda yok ederdi.

f)        Işık Güneş’ten bize sekiz dakikada gelir. En yakın yıldızdan ise ancak dört senede ışık gelebilmektedir. Her yıldız birer güneştir. Yıldızlar geceleri yeryüzüne özel ışıklar gönderirler, tohumlar onlar sayesinde çimlenirler.

g)      Son olarak Kâinat içinde biz varız. Bu yedinci tabakadır, son tabakadır. Bunlar kürsi içindedir. Kürsi de arş içindedir.

İşte buralarda olanların hepsi Allah’ındır. Milyarlarca güneş olan yıldız ve milyarlarca galaksi samanyolu vardır. Güneşlerin çevresinde gezegenler vardır. O gezegenlerde de bizim dünyamıza benzer dünyalar vardır. Ayrıca yıldızların içinde cinler vardır ve bizim gibi onlar da yaşamaktadır. İşte bütün bunların sahibi ve mâliki Allah’tır; tek Allah’tır. Bugünkü ilim Kâinat’ta her şeyin bir düzen içinde ve tek varlığın eseri olduğunu ispatlamıştır.

وَمَا فِي الْأَرْضِ (Va MAv FIy eLEaRWı)  “Arzda olanlar da Allah’ındır.”

Arzda neler vardır, bizim arzımızda neler vardır?

a)       Arzda hayat tabakası vardır. Sonra su tabaksı var, sonra toprak tabaksı var, sonra kaya tabakası var. Sonra sıkışmış gaz tabakası, sonra onun altında sıvı tabakası, onun altında katı tabaka vardır. Yeryüzünde yüze yakın element vardır. Bunların birleşmesinden çeşitli cisimler oluşmaktadır. Sular, dağlar, toprak vardır. Ayrıca belli sıcaklık vardır. Yeryüzü canlıların yaşaması için ne gerekiyorsa o şekilde düzenlenmiştir. Her şey yeterince olmuştur. Yemek pişirirken her şeyi ölçülü koyarsanız. Tuzu eksik koyarsak hasta oluruz, fazla koyarsak yiyemeyiz. Yeryüzünde de böyle milyarlara varan çeşitli maddeler konmuştur. Hepsi de ölçülüdür.

b)      Yeryüzünde canlılar var edilmiş, bu canlılar yeryüzünü insanların yaşayacağı hâle getirmişlerdir. Güneş’ten gelen ışığı şekere ve başka canlıların maddesine çevirir.

c)       İnsanlar onlardan yararlanarak yaşarlar. Kişi tabiatın ürettiği nimetler ile geçinmektedir. Çeşitli bitki ve hayvanlar, onların fosilleri hep insanlar içindir.

d)      İnsanlar kendileri düşünerek uygarlığı oluşturmuşlardır. Bilgisayarlara varıncaya kadar âletler icat etmişlerdir. Bunlar da gittikçe çoğalmakta ve artmaktadır. Bunlar da Allah’ındır.  

وَلَقَدْ وَصَّيْنَا (Va LaQaD VaöÖaYNAv)  “Şimdi vasiyet ediyoruz.”

Kad” kelimesi maziyi hâle getirir. “Şimdi tavsiye ediyoruz” demektir.

Ketebnâ, Feraznâ, Emernâ, “Vessaynâ” kelimeleri hep vücubu ifade eder.

“Emernâ”da emir o anda emredilmiş olur. Tekrarı gerekmez. Zaman izafe edilmesi hâlinde de o zaman gelince emir tekrarlanmış olur. Yeniden emredilmiş olur. Yoksa o vakte ehil olarak varamayanlara da farz olmuş olurdu. “Kitabet etmek” demek, yazmak, kural olarak koymak demektir. Şeriat olarak koyduk demek olur.

“Farz ettik” demek, bölüştürdük demektir. Daha çok işbölümü şeklinde yapılmış emirlerdir.

Vasiyet” ise vasilikten gelen bir kelimedir. Kişinin kendi çıkarı için yapılan öğütlerdir, hükümlerdir Buradaki bu “vasiyet ettik” demek, sizin yararınıza hükümler koyduk demektir.

الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ (elLAÜIyNa EUvTu eLKıTaBa MıN QaBlıKuM)  

“Sizden önce kitab verilenlere şimdi vasiyet ediyoruz. Kur’an’la vasiyet ediyoruz.”

Burada “Min Kabliküm” demekle Kur’an ehli olmayanları istisna etti. Çünkü Kur’an onlara nâzil olmamıştır. Onlar kendi kitapları ile amel edeceklerdir. Bununla beraber Kur’an onların dinlerini teyid etmekte ve tasdik etmektedir. Eğer onların kitabında yoksa, o zaman Kur’an onlara da hükümler getirmiştir. Nitekim bizim şeriatımız için bizden öncekilerin şeriatı bizim de şeriatımızdır. Mü’minler de Kitap verilenlerdir.

Min Kabliküm” ile mü’minleri ayırmıştır.

وَإِيَّاكُمْ (Va EıyYAvKuM)  “Ve size”

Allah Kur’an’da eskiden kitap verilenlere ve size vasiyet etmektedir. Bir şeyi size tavsiye ediyor. Birlikte bütün insanlara hitap ederek bir şey istiyor Allah’a ittika ediniz. Allah’ın şeriatına girip kötülüklerden korununuz. Allah Kâinatı yaratmış ve insanlara musahhar kılmıştır.

Ne var ki Kâinat insana saldırmaktadır. Çevremizdeki her şey bize karşıdır. İktidarda olanlara bütün halk karşı olur. Kâinat canlı ve cansızı ile bize karşıdır.

Buna karşılık Allah bize şeriatı vazetmiştir. Şeriat ile biz Kâinatın bu saldırısından yararlanırız. Böylece iktidarımızı koruruz. Allah tüm insanlığın birden Allah’ın şeriatına girmelerini ve çevrenin kötülüğünden korunmalarını istemektedir. Allah’ın düzeni şeriat da iki yoldan öğrenilir. Ya akıl yoluyla öğrenilir, ya da nakil yoluyla öğrenilir. Fark etmez. Hepsi Allah’ın şeriatıdır. 

أَنْ اتَّقُوا اللَّهَ  “Allah’a ittika ediniz.”

Tabiî ve sosyal kanunlardan yararlanarak aleyhinize olan Kâinatı lehinize çeviriniz. Irmaklar sel yapar, meskenlerinizi ve tarlalarınızı harap eder. Ama baraj yaparsanız size elektrik verir. Ateş yangın olursa dünyayı mahveder, ama o ateş motor olur, elektrik olur. Doğal kanunlar böylece teknikle nasıl yararlı hâle getirilirse, aynı şekilde sosyal kanunlar da hukukla, şeriatla yararlı hâle gelir. Cinsi arzu ile evlendiğiz zaman çocuklarınız olur, onları büyütür, böylece en büyük nimet olur. Ama zina yaparsanız AİDS’in kurbanı olursunuz.

Allah’ın yeryüzündeki halifesi insanlıktır. Geçmişi ve gelecekleri ile Adem oğullarıdır. Bütün insanlık birleşerek cehalete karşı savaşın ve sizin için yarattığım yeryüzünden yararlanın.

وَإِنْ تَكْفُرُوا (Va EıN TaKFuRUv)  “Küfrederseniz.”

Küfretmek” Arapçada iki manâya gelir. Gerçekleri bile bile saklamaktır. Bir de yapılan iyilikleri değerlendirmemektir. Nankörlük etmektir. Burada “nankörlük ederseniz” yani “Allah’a ittika etmezseniz” diyor. Tabiî ve sosyal kanunlara uyarak sizin için var ettiğim nimetlerden yararlanmaz da nankörlük ederseniz. Allah size muhtaç değildir. Kâinatta ne varsa hepsi O’nundur.

فَإِنَّ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ (FaEinNa LılLAHı MAv FIy elSaMAvVATı Va lEaLEaRWı)  

“Semâvâtta olanlar ve yerde olanlar Allah’ındır.”.

Bu sûrede bu ifade üç yerde tekrar edilmiştir. Birincide “Semâvâtta olanlar ve arzda olanlar Allah’ındır” ifadesini “Allah her şeyi alîmdir” ifadesine atfen getirmiştir. Allah her şeyi bilmektedir. Kâinatta ne varsa hepsi Allah’ındır. Dolayısıyla her şeyin nerede ne yapmakta olduğu O’nun bilgisi dairesinde ve tasarrufundadır. Size bütün bu nimetleri ittika etmeniz için vermiştir.

Şimdi “Fa” harfi ile atfederek iki defa daha aynı ifadeyi tekrar etmiştir. Bu iki defa tekrar eden “Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah’ındır” ifadesi birincisinin kısmen tafsilidir. Yani, bunlar sizin için yaratılmıştır. Allah’ın bunlara ihtiyacı yoktur. Allah hiçbir şeyi kendisi için yaratmamıştır. Sadece insan, cin, melek ve ruhları kendisine muhatap olsunlar diye var etmiştir. Hâlik olması için var etmiştir. Ama Kâinatı yani şuursuz varlıkları bu şuurlu varlıklar kullansınlar, onlardan yararlansınlar diye yaratmıştır. Ama hepsi Allah’ın mülkündedir. Mâlik O’dur. Biz sadece onlardan yararlanma hak ve imkanına sahibiz.

وَكَانَ اللَّهُ غَنِيًّا حَمِيدًا(131)  (VaKAvNa elLAHu ĞaNIyYan XaMIyDan)  

“Allah gani ve hamid bulunmaktadır.”

Allah ganidir” yani hiçbir şeye muhtaç değildir. Bizatihi vardır ve bir başka şeylerden beslenerek yararlanmakta var değildir. “Allah hamiddir” yani diğer bütün varlıklar O’na muhtaçtır.

Burada “Gani” ve “Hamid” kelimeleri nekire olarak kullanılmıştır.

Devlette kamu da ganidir ve hamiddir. Devlet hiç kimseden karşılıksız bir şey isteyemez. Devlet aldıklarının karşılığını verir, hem de fazlasıyla verir. Bunun temeli devlet kimseden karşılıksız bir şey almaz, vergi de almaz. Vergi karşılık olarak alınır. Devlet aldığı vergi karşılığı neler yapar?

Devlet aldığı vergi karşılığı önce kredi vermektedir. Devletin kredilendirmediği hiçbir faaliyetten vergi alınmaz. Devlet mal kredisi, selem kredisi, inşaat kredisi ve kredileşme kredisini vermektedir. Devlet kamu ve genel hizmet karşılığı vergi almaktadır. Kamu hizmetleri ortaktır. Genel hizmetler ise kişiye aittir. Cizye de kişinin güvenliğini sağlamak içindir. Dolayısıyla faili meçhul cinayetleri de devlet tazmin etmek zorundadır. Mü’minlerden askerlik hizmeti alınmaktadır. Buna karşılık onların siyasi hakları vardır. Yani, devlet yönetiminde devlet kişiden karşılıksız bir şey istememelidir.

وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ (VaEinNa LılLAHı MAv FIy elSaMAvVATı Va lEaLEaRWı) 

“Semâvâtta olanlar ve arzda olanlar Allah’ındır.”

Üçüncü defa aynı ifade tekrar etmektedir. Birincisi yaratıcı olarak O’nundur. İkincisi ise insanları O’na halife kılmakla O’nundur. Üçüncü olarak da hilafeti her zaman ellerinden alabileceğine olan gücü bakımından O’nundur. Kâinatı sizin için yarattım. Sizin ondan yararlanmanız için şeriat koydum. Şeriatın kuralları içinde ondan yararlanırsınız, yoksa zarar görürsünüz. İkincisi olarak burada size yüklenilen yükümlülükler sizin içindir. Devlet de sizin içindir. Allah’ın kendisinin bir ihtiyacı yoktur. Devlet de gaye değildir, araçtır. Burada ise; ‘bu düzeni bozmaya kalkışırsanız, bu düzeni bozdurmam, çünkü benimdir’ diyor Allah.

وَكَفَى بِاللَّهِ وَكِيلًا(132)  (KaFAy Bı elLAHi VaKIyLan)  “Vekil olarak Allah yeter.”

O’nun sosyal ve tabiî kanunlarına uyarsanız başarıya ulaşırsınız. Başka bir dayanağa ihtiyacınız yoktur. Zaten bulamazsınız. Kişiler de birbirlerine ayrı ayrı dayanmayacaklar, topluluğa dayanacaklardır. Her şeyi topluluğa verecekler, her şeyi topluluktan alacaklardır. Herkes topluluğa borçlanacak, herkes topluluktan alacaklı olacaktır. Anne çocuğunu topluluk adına emzirecek, yaşlı oğlu tarafından veya kızı tarafından topluluk adına bakılacaktır. Bunun sonucu şudur. Kişi güçsüz kaldığı zaman topluluktan yadım alır. Sosyal devlet budur.

Çocukların masraflarını anne babaya yükleyip ondan sonra şunu öğren, şunu öğrenme gibi hükümler koymak zulümdür. İslâmiyet’te çocuk anne baba tarafından büyütülür, gücü yetmediği zaman devlet ona yardım eder. Yöneticiler yardım etmekle görevlidirler, ama çocuğun okumasına karışamazlar.

Çocuğa anne baba zulüm yapıyorsa, diğer yakınların davaları ile hakemler tarafından karara bağlanır.

“Adil Düzene göre İnsanlık Anayasası”nı ortaya koymadıkça, Kur’an’daki bu âyetler sadece amelî hiçbir manâsı olmayan teorik düşüncelerden ibaret kalır.

إِنْ يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ (EıN YaŞaE YüÜHiBKuM)  “İsterse izhab eder.”

Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah’ındır. İsterse sizi alıp götürür.

“Yok eder” denmiyor, “alıp götürür” deniyor. İnsanları başka yerlere götürür. Sizi orada yerleştirir.

Burada eğer bu hitap yerel topluluklara ise; sizi başka yerlere gönderir, buraya başka toplulukları getirir denmiş olur. Çünkü nâs kendilerine hitap edilen insanların kalabalıklığıdır. Ama Kur’an bütün insanlara hitap ederken “Ey Nâs” diye hitap eder. Burada bir özellik hitabın başında değil de, içinde hitap etmektedir.

İzhab etmek” gidermek manâsındadır. Oradan uzaklaştırmak demektir.

أَيُّهَا النَّاسُ (EayYUHAv elNASu)  “Ey nâs.”

Burada bir soru ile karşılaşıyoruz. Acaba insan genetiğinden daha yüksek genetikli bir canlı var mıdır?

Bir ilâhiyatçı felsefeci öyle demiş; Allah insan projesinde başarılı olamamış! Tabii o herkesi kendisi gibi olsun diye istiyor. Olmayınca, Allah başarılı olamamış!

İnsan neslini yok edip başka genetikli bir nesil getirebilir mi?

Allah elbette başka bir nesil getirebilir. Ama insanlık âlemini Adem oğulları ile inşa etmiştir. Burada bahsedilen belki başka Adem oğlu olabilir. Yahut Nuh aleyhisselâm zamanında olduğu gibi bu uygarlığı toptan yok eder. Bir aileyi kurtarır, o aile yeniden insanoğlunu türetebilirler. Uygarlık olarak onlar başka âlem olabilir. Yahut ilk Adem ve Havva’yı nereden getirmişse oradan yeni Adem çiftini getirir. Bugünkü nesil tamamen ortadan kalkabilir. Nitekim Neandentral adam şimdi yoktur.

وَيَأْتِ بِآخَرِينَ (VaYaETı BI EAPaRIyNa)  “Aharler ile ety eder. Başka nâs getirir.”

Burada “Âharîn” nekiredir, yani başka insanlar getirir. Genetiği sizin genetiğinizde olmayan başka insan getirir. Neler değişebilir? Mesela ömrü uzun olabilir. Dişleri dökülmeyebilir. Kalb sekteleri gibi hallere karşı tedbirler alınmış olabilir. Bunun dışında hafızadaki kapasite daha büyük olabilir. Küfre olan yatkınlığı daha az olabilir. Allah isterse bizleri de istediği hâle getirebilir. Ancak insanı yaratmıştır. Artık onun genetiği üzerinde oynama yerine yeni genetiği oluşturma tercih edilir. Eski binanın tamiri yerine yeni bina inşa etme.

İşte biz bunun için diyoruz ki, Adil Düzen mevcut düzenin silahı ile gelmez. Biz Adil Düzene göre önce apartmanlar yapmalıyız, sonra Adil Düzene göre siteler kurmalıyız. Sonra siteler çoğalacak ve Adil Düzen hâline gelecektir. Sonra bu siteler yerleşik olarak illeri oluşturacaklardır. O zamana kadar il valileri de seçimle gelmeye başlar. Her il kendi Adil Düzenini kurar. İş devlet aşamasına gelir. O zaman zaten merkezî sistem bitmiş, yerinden yönetim sistemi gelmiş olur. Mevcut olan bu anayasa mikroda değiştirilerek mikro Adil Düzen getirilemez. Pilot uygulamalara bunun için gerek vardır. AK Parti’nin yapabileceği tek iş vardır.

Bir site bin haneden oluşur. Her hane için 50 000 YTL’lik ev gerek. 50 000 YTL’lik de iş yeri kurulur. Demek ki 100 milyon YTL bir siteyi kurabilir. Ben 20 adet pilot bölge seçiyorum. Bunları siyasi partilere aşağıdaki şekilde bölüştürüyorum: AK Parti 7, CHP 4, DYP 2, MHP 2, ANAP 1, HADEP 1, GP 1, SP 1 ve diğer partiler de anlaşırlarsa 1 olmak üzere bu siteyi oluşturmak için faizsiz olarak kredi veriyorum. Ödeme 5 sene sonra başlayacak ve 20 senede ödeyecek. Herkes kendilerine göre istediği siteyi kursun. İşte iktidarın Adil Düzene katkısı bu kadar olacaktır. AK Parti kendisine düşen bir sitelik kredisini site deneyimi olan Akevler’e kredi olarak verir. Bundan başka AK Parti’nin katkısı olmaz. Ondan sonrası Adil Düzen uygulayıcılarına düşen bir görev olur. Sorumlu onlar olmuş olurlar.

وَكَانَ اللَّهُ عَلَى ذَلِكَ قَدِيرًا(133)  (VaKAvNa elLAHu GALAy ÜavLiKa QaDIyRun) 

“Allah buna kadir bulunmaktadır.”

Burada özellikle Türk milletine, Saadet Partililere ve Akevlerdekilere hitap vardır; siz Adil Düzeni oluşturmak için gerekeni yapmazsanız, biz sizi değiştirir, başka topluluklar getiririz deniyor.

Adil Düzen Çalışanları çalışmalarına devam etsinler, hazırlansınlar. Bu çalışmaları değerlendirecek ensar mutlak olarak gelecektir. Onların desteği ile “Adil Düzen” oluşacaktır. İlim sizde, yönetim onlarda olacaktır. Türkler yapmazsa Allah Türkleri alıp götürür, başka kavmi getirir, onlar bunu yaparlar. Tüm insanlık yapmazsa tüm insanları alıp götürür.

Kadir” kelimesi kudretten gelmektedir. “Kudret” ve Miktar”la aynı köktendir.

Kıdr” kazandır. Yemek pişirirken malzemeler hazırlanır. Bu malzemelerin miktarları nelerdir? Ölçümlendirerek kazana koyarsınız. Buna “kadr” denmektedir. Sonra da onu belli zaman içinde belli sıcaklıklarda kaynatırsınız. Buna da “kader” denmektedir. O halde “kadir” demek, ölçülendirme demektir.

Allah insanı nasıl ölçülendirdi? Cansız âlemi atomlardan yarattı. Atomları ışık parçacıklarından oluşturdu. Bir çorba hâlinde olan Kânat patladı. Genişledi. Bugünkü Kâinat ortaya çıktı. Tıpkı bir kazan kaynatır gibi, Kâinatı Allah zaman içinde kaynatmaktadır. Güneş böyle bir kazandır.

Diğer taraftan yeryüzünü de bir kazan olarak var etti. Yukarıda anlattığım gibi ölçülendirdi. İçlerine canlıları yerleştirdi. Evrimleşerek bugünkü hâle geldiler. Canlılarda bu gelişme yerleştirilen genlerle olmaktadır. Oradaki takdir ölçülendirme onunla olmuştur. Evrim yeni ölçülendirmedir.

Şimdi bir bahçeye girdiğinizi düşünün. Orada insan yapısı birtakım şeyler göreceksiniz. Elektrik direkleri, lambalar, teller, su boruları, motorlar, pompalar, binalar gibi araçlar... Traktör, pulluk ve saire…

Bütün bu cihazların insanlar tarafından yapıldığını ve icat edildiğini biliyoruz. İnsan bunu düşündü. Tabiî kanunları ve imkanları kullandı, bu araçlar ortaya çıktı.

Bahçede insan yapısı olmayan, ama insan yapısından daha mükemmel varlıklar da göreceksiniz. Ağaçlar, otlar, çiçekler, hayvanlar… Bunlar hücrelerden oluşur. Her hücrenin içinde de genleri taşıyan kromozomlar vardır. Canlı kendi kendilerini işleyen kromozomların faaliyeti ile oluşur ve yaşar. Bu genler atomlardan oluşur. Atomlar Kâinatın yaradılışı ile oluşur. Ama bu maddeleri kromozomlarda genler hâlinde dizen kimdir? “Allah’tır” denirse doğru söylenmiş olur. Elektrik direği ve su pompasını yapan da Allah’tır. Allah öyle kullar var etmiş ve onlara öyle şeyler ilham etmiş ki onları yaptılar. Çünkü Allah bu Kâinatı onlar için var etmiştir. Yoksa Allah’ın hiçbir işine yaramayan bu Kâinatı yaratması abesle iştigal olurdu. Allah Kâinatı melek, cin, ruh ve insan için var etti. Onları da kendisine muhatap olsunlar diye var etti. Kâinatı yani cansız âlemi hep bunlar aracılığı ile düzenlemektedir. Allah meleklere emreder, insan genetiğinde değişiklik yaparak başka insan oluşturabilirler. Allah her şeye, dilediği her şeye muktedirdir. Beş boyutlu uzay insanın düşünebildiği her şeyi içermektedir. Zaman ışıldağını ona çevirmek yeterlidir.

Bir sepete çeşitli renklerde bilyeler doldurunuz. Doldurduktan sonra bir kişiye ‘git o sepetten iki yeşil bir kırmızı bilye çıkart’ deseniz, gider ve iki yeşil bir kırmızı bilyeyi çıkarır. Bunu yapabilmesi için sepette o renkte bilyelerin olması gerekir. İşte bu şekilde beş boyutlu uzayda her şey vardır. Biz onlardan istediğimizi çıkarıyoruz. O halde yaptıklarımızın hepsi beş boyutlu uzayda varmış ki biz onarlı oradan çıkarabilmişizdir. İşte şimdi bu yazdıklarım o beş boyutlu uzayda, arşta mevcuttur. Yani, yapabildiğim her şey orada vardır.

Yapabileceğimi bildiğim halde yapmadıklarım vardır. Demek ki yapsaydım onları da yapılacaktır. O halde onlar da arşta vardır. Sonuç çok açıktır; tabiî ve sosyal kanunları değerlendirerek beynimizde oluşturacağımız her proje beş boyutlu uzayda her zaman vardır. “Şey” kelimesi düşünülebilen her şey demektir. İnsan neyi düşünebiliyorsa o arşta mevcuttur.

Burada “Kadir” kelimesi nekire kullanılmıştır. Devletin de muktedir olması gerektiği ifade edilmektedir. İktidar her türlü güce sahip olmalıdır. Her türlü imkanlar devletindir. Tam sosyalist bir düzen sözkonusudur. Ne var ki, devleti temsil eden iktidar değil, insanların kendileridir. İçtihat eder, ona göre amel edersin. Allah’ın halifesi devletin yetkilisi olarak hareket etmiş olacağı için her şeyi devlet yapmış olur. Bu ifade insanları hem birleştirmekte, hem de herkesi hür hâle getimektedir.

مَنْ كَانَ يُرِيدُ ثَوَابَ الدُّنْيَا (MaN YuRıDu ÇaVABa elDuNYAv) 

“Dünya sevabını kim murad ederse.”

Dünya” yakın demektir. “Âhiret” de sonra, öte demektir. Nasıl bir çocuk önce anne karnında yaratılır, yetiştirilir, sonra dünya hayatına getirilir. Dünya hayatında da insanlar yetiştirilir ve sonra dünyadan sonra âhiret hayatı kurulur. İnsan bu dünyada imtihan geçirir ve sınıfını geçmişse cennete, sınıfını geçememişse yeniden eğitilmek üzere cehenneme gönderilir. İnsan dünyada iyilikler yaparsa dünyada da karşılığını görür, kötülük yaparsa dünyada da kötülük görür. Ne var ki dünyada görülenlerde tam adalet teessüs etmez. Dünya bir imtihan dünyası olduğu için eşitsizlikler içinde yarışlar vardır. Âhirette ise dünyadaki adaletsizlikler düzenlenecektir. Mazlumların dereceleri yükseltilecek, zalimler de cezalarını çekeceklerdir.

Bu Kâinatın varlık felsefesi en iyi şekilde böyle izah edilmektedir. İlmen Allah’ın sözü olarak sabit olan Kur’an bunun böyle olduğunu bize böyle bildirmektedir. Şimdiye kadar hiçbir filozof bundan daha iyi bir izah getirememiştir. Onlardan getirenler ne diyorlar; Tanrı yoktur, ruh yoktur, âhiret yoktur, Kâinat yaratılmamıştır!.. Görüyorsunuz onların hepsi sadece ‘yok-yok’lara dayanır. Oysa yokluk bir felsefe değildir. Çünkü yok olunca kendisi de yok olur. O zaman konuşamaz. Bugünkü ilimler Kâinatın yaratıldığını kesinlikle ispat etmiştir.

a)       Kâinat büyümektedir. Büyüme sonsuz olsaydı şimdiye kadar çapı sonsuz olurdu. Oysa çapı 13,4 milyar ışık yılıdır. O halde bundan 13,4 milyar yıl önce yaratılmıştır.

b)      Kâinat bozulmaktadır. Entropi büyümektedir. Yıldızlar sönmektedir. Bütün yıldızlar sönmediğine göre, o halde bunların yaratıldığı bir tarih vardır.

c)       Yeryüzünde yaptığımız araştırmalarda bundan 3 milyar yıl önce dünyada hayat olmadığı tesbit edilmiştir. Hayat ondan sonra doğmuş ve gelişmiştir. İnsan yaratılalı 100 bin yıl geçmemiştir. Kâinatın yaratıldığına bu da delâlet etmektedir.

d)      İlmen Allah’ın sözü olduğu sabit olan Kur’an ve diğer din kitapları hep Kâinatın yaratıldığını hikâye etmektedir. İnsan mantığı kendiliğinden oluşu kabul etmemektedir.

فَعِنْدَ اللَّهِ ثَوَابُ الدُّنْيَا  (Fa GıNDa elLAHı ÇaVABu eldDuNYAy) 

“Dünya sevabı da Allah’ın indindedir.”

Allah insanları eksik yaratmıştır. Kendi çabaları ile şeriata uyarak onlara yaşama imkanı sağlamıştır. İnsanı tüysüz yaratmıştır. İnsanlar elbise ile bu eksiklerini kapatmaktadırlar.

Ne var ki insanın elbiseleri kirlenmekte, derileri terlemektedir. Bunun karşılığı elbiselerini ve derilerini yıkamakla yükümlüdürler. Allah onlara elbiselerinizi ve bedeninizi yıkayın demiş, çevrenizi temiz tutun demiş. Böylece dünyadaki eksikliğinizi giderir ve sağlığınızı korursunuz.

Allah insanı neden kılsız yaratmıştır. İnsan bu sayede her iklim ve şarta göre elbise giyerek her yerde yaşamaya muktedir olur. Bu sayede denizin diplerine dalabilir, uzaya çıkabilir. Yoksa bir hayvan türü gibi belli bir yerde kalmak zorunda olurdu. İşte elbise ve temizliğin dünyadaki sevapları da bunlardır. Allah ayrıca insana demiştir ki; giyinir çıplak gezmezseniz, elbiselerinizi temiz tutarsanız, bu dünyada sizlere karşılığını veriyorum, ama asıl bundan sonra âhirette de karşılığını vereceğim.

وَالْآخِرَةِ  (VaLEaPıRaTı)  “Âhiretin sevabı da Allah’ın indindedir.”

Allah hiçbir emir vermemiştir ki dünyada yararı olmasın, maslahatı olmasın. Allah hiçbir nehiy yapmamıştır ki onun dünyada mefsedeti olmasın. Yani, iyilikler dünyada sevap ile karşılanmaktadır. Ama Allah’ın emridir diye bunu yapanlara ayrıca âhirette de on misli mükâfat verilmektedir. Nehy ettiklerinden kaçınmayanlar ise misli ile cezalanmaktadır. İçki içeni bu dünyada zehirler ve erkence siroz olup gider; bu dünyadaki cezasıdır. Ayrıca âhirette de ‘niçin haram ettiğim içkiyi içtin’ diye cehenneme gönderilip ceza çektirilir. İşte insana çift sevap ve çift karşılık verilmektedir. Birini bu dünyada görmektedir, diğerini de âhirette.

Mü’minlerin bu dünyada çektikleri sıkıntılar âhirette çekecekleri cezalara keffarettir. Sabrederlerse cezalarından mahsup edilecektir. Mü’minler hastalıklara ve yoksulluklara sabrederlerse âhirette cehennemden kurtulacaklar, cennetteki makamları da yükselecektir. O halde mü’min sıkıntıya girdiği zaman, kendisine bela geldiği zaman, hamd eder. Mü’min böylece âhiretteki azaptan kurtuluyor, cennetteki yerini de yükseltiyor.

Sonuç olarak dünya ve âhiretteki karşılıklar hep Allah’ın indindendir. Bu sebepledir ki imanın şartlarından biri olarak da bu dünyanın hayrı ve şerri Allah’tandır şeklindedir. İnsan gelecek için sâlihâtı amel edip ıslah ederse, hem dünyada hem âhirette sevap almış olur.

وَكَانَ اللَّهُ سَمِيعًا بَصِيرًا(134) (Va KAvNa elLAHU SaMIyGan BaSIyRan) 

“Allah semi’ ve basîr bulunmaktadır.”

Allah yaptığınız amelleri görmektedir, söylediğiniz sözleri işitmektedir.

Önce “Semi’” sonra “Basîr” getirilmiştir. Basîr semi’a atfedilmemiştir. Semi’ Kânenin haberidir. Basîr de ikinci haberdir. Haberler arasında atıf harfi gelmeyebilir. Ama Semi’ ve Basîr bir anlamda kullanılmış olmaktadır. Yani, Allah yaptıklarınızdan ve söylediklerinizden haberdar demektir.

Biz beş duyu ile ilmi algılarız. Onlardan gelen dalgalarla alırız. Allah ise araçsız bir hâlik olarak onların alimdir. Ebu Hanife bunun işçin Allah’ın sıfatlarını sayarken; O görür ama bizim gibi değil, O işitir ama bizim gibi değil, demiştir. Burada anlatılan Allah işitendir demektir, işiten birinin yapacağını yapar demektir. O görür demek, gören birinin yapacağını yapar demektir. Bizim herhangi bir şey hakkında ilmimiz bize yaptığı dersten ibarettir. Beş duyumuzla neyi algılıyorsak biz onu biliriz. Biz elektriği bilemeyiz ama bize ışık gönderdiğini, bizi çarptığını biliriz. Bizim bilgimiz karşı tarafın bize ulaştırdığı işaretler kadardır. Bu Allah için de böyledir. Biz O’nun kendisini bilemeyiz. Bize gelen görünüşünü biliriz. Allah’ın kendisini değil, var ettiklerini görüyor ve O’na, görünmeyen O’na inanıyoruz. Allah bize semi’ olarak görünüyor, basîr olarak görünüyor. Kur’an da Allah’ı bize göründüğü şekliyle anlatıyor.

Semi’” ve “Basîr” burada nekire gelmiştir. O halde devletler semi’ ve basîr olmalıdır. Yani yapılanlar ve görülenler kayda geçmelidir. Bugünkü kayıt sistemleri gelişmektedir. Devlete gerektiği zaman hiçbir şey gizli kalmamalıdır. İnsan hürdür. İstediğini yapar, ama bu gizli değil açık olmalıdır. Hareketlerinin karşılığını devlet tesbit edebilmelidir. İnsanlık daima âhirete yaklaşmaktadır. Keşfettikleri buluşları ile âhirette olacaklara benzer bir oluş bu dünyada yaşanmaktadır. Yine insanlık ilkellikten şeriat içinde yaşamaya doğru ilerlemektedir. İlkellikte insanlar kendi başlarına yaşıyor ve kişisel savunmalar yapıyordu. Halbuki şeriat döneminde âkileler oluşmuş, dayanışma birlikleri kurulmuştur. Kişiler kendilerini savunmaz, topluluk onları savunur.

Burada da hukuk düzeni önemlidir. Kişi tam hürdür. İstediğini yapar, döver, öldürür, gasp eder, her şey yapabilir. Baştan ona müdahale edilmez. Ne var ki bütün hareketler şeffaftır. Herkesin ne yaptığı bilinmektedir. Ona göre yapanlar sonra hakemler kararı ile karşılığı takdir edilir. Toplu polis yoktur. Bir grup ortaya çıkıp sokakları yağmalıyor, insanları öldürüyor. Herkes kendisini savunur. Ama polis müdahale etmez. Polis semi’ ve basîr olarak sesleri ve görüntüleri kaydeder. Sonra suçluları teker teker hakemlerin karşısına dâvet eder. Kendi istekleri ile gelirler. Gelmezlerse zorla getirmez. Gelenlere hakemler cezalarını verirler. Gelmeyenler hakkında hakemler tarafından kanı hederdir kararı çıkar. Ondan sonra o hapishaneye atılmaz; öldürülür.

Görülüyor ki geleceğin devleti semi’ ve basîr bir devlettir. “Adil Düzene göre İnsanlık Anayasası” bütün bunlara göre hazırlanmıştır. Kur’an’ı okudukça o anayasayı teyid eden âyetlerle karşılaşıyoruz. Bazen eksiklikleri görüyor ve ona işaret ediyoruz. Kimi zaman da yanlışımız varsa düzeltiyoruz.

Bu âyetlerin karı kocaya ait hükümlerden sonra gelmiş olması; yeryüzü insanlar için vardır, aile de insan için vardır, devlet için vardır. Hakim devlet yerine ‘hadim devlet’ anlayışını teyid içindir. Devlet ailenin ihtiyaçlarını karşılamak içindir. Aşiret, kabile, şa’b, kavm ve nâs olarak teşkilatlanmıştır. Hedefi aileyi yaşatmaktır. Ailenin hedefi de insanın üremesini ve yaşamasını sağlamaktır. İnsan için gaye de onu cennete ulaştırmaktır. Kâinatın bundan daha güzel felsefesi varsa, buyursunlar dinleyelim.

Kapitalistlerin felsefesi zenginleri daha çok zengin etmektir. Sonra?!. Sonrası yoktur!

Sosyalistlerin felsefesi devleti daha çok güçlü yapmaktır. Sonra?!. Sonrası yoktur!

Oysa İslâm’ın felsefesi insanı çoğaltma ve mesut etmedir. Onu öldükten sonra da saadete götürmektir. Aile bunun için vardır. Devlet bunun için vardır. İşte Hakk’a yani halka dayanan uygarlık ile Kuvvete dayanan uygarlıklar arasındaki farklar bunlardır.

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org    (0532) 246 68 92

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ - 323 ADİL DÜZEN DERSLERİ - 153 İstanbul, 23 Eylül 2005

CUMA GÜNLERİ YAPILAN ÜSKÜDAR PROGRAMI   (Selahattin Öztürk ve Reşat Nuri Erol Üsküdar’da değerlendirecektir.)

EVLENME HEDİYESİ VE ‘VAKIF KOOPERATİF’

Kabile topluluklarında birçok şeyler kendiliğinden ‘örf’ olarak gelişmiş ve topluluklara örgütlenmeden yaşama imkanı sağlamıştır. Şehirleşme, kentleşme başlayınca bu ‘örf hukuku’ yetmez olmuş, eksiği tamamlamak üzere ‘devletler’ oluşmuştur. Kur’an’a göre çocukları 15 yaşına kadar anne ve babaları yetiştirirler. 15 yaşına gelmiş çocukların evlendirilmeleri anne babaya değil, çevreye aittir. Kur’an ‘evlendirin’ diyor. Elbette bekar kimseleri evlendirmek demek, her şeyden önce onlara ‘kirasız bir ev’ sağlamaktır. İkincisi ise ‘erkeğin çalışıp aileyi besleyecek bir işe sahip olması’ gerekir. Bunları sağlamak topluluğun görevidir.

İstanbul’da yaşayan insanların bir ‘evlendirme kooperatifi’ kurmaları gerekir. Bu kooperatif ‘evlenme dayanışma ortaklığı’ olmalıdır. Bu kooperatif ortaklığı ‘kooperatif’ statüsünde ama bir ‘vakıf’ şeklinde olmalıdır; isterseniz buna ‘vakıf kooperatif’ diyelim. Hayır yapmak isteyen insanlar bu kooperatife bağışta bulunmalıdır. Ama esas olan ‘evlilik kooperatifi dayanışma ortaklığı’ içinde şunları yapacaktır.

1)       a) Önce evlenen çiftlere ‘ev’ verilecektir. Çiftler bu evin taksitlerini yatırmaya başlarlar. Taksitlere kâr eklenir. Yani; baştan fiyatlandırılırken mesela %20 pahalı taksitlendirilir. Ama artık gününde ödeyemezse de bu yüzde artırılmaz. Hiçbir zaman icraya konup geri alınmaz. Çiftler taksitlerini istedikleri zaman yatırırlar. b) Ev; taksitleri erkek yatırırsa erkeğin, kadın yatırırsa kadının olur. Ortak da olabilir. Ölmelerinden önce taksitlerini ödemişlerse ev mirasçılarına kalır. Ödememişlerse, ödedikleri kadarı vârislerine, kalanı kooperatife kalır. c) Ev ile ilgili borçtan dolayı asla icraya gidilemez, evden kimse çıkarılamaz. d) Evin bakımı ise kooperatifçe yapılır. Kooperatif bakım bedelini de taksitlere şarj etmiş olur. Böylece evleneceklerin ‘ev’ sorununu bu ‘vakıf kooperatif’ çözmelidir.

2)       Ondan sonra da ikinci sorun gelir ki, o da ‘iş’ sahibi olmadır. Kooperatif ortakları arasında ‘işsizlik sigortası’ kurabilir. Mesela, herkes işsizlik sigortasına gelirinin %1’ini verir. Bunun anlamı şudur ki; 100 kişiden 1 kişi işsiz olacaktır demektir. 1000 ortaklı bir kooperatifte 10 işsiz insan olacaktır demektir. Böyle olunca işsiz olanların gelirleri çalışanlar kadar olur. Bu fonda toplanan meblağ işsizlere bölünür. İşsizler için kooperatifin bir işsizler iş yeri olacaktır. Oraya gelenler iş yapmasalar da veya her ne yaparlarsa yapsınlar, mesela roman yazabilirler, kabiliyetlerine göre bir iş yaparlar ve kendilerine düşen paylarını alırlar. Buraya ortak olanlar gelirlerinin yüzde biriyle kendilerini işsizliğe karşı sigortalamış olurlar. Evlenecek çiftler iş olmasa da işlerini bulmuş olurlar.

3)       Kooperatif ‘marketler zinciri’ni kurar ve satıştan bir yüzdeyi fona eklerler. Çalışamayacak kimselere oradan pay ayırırlar...

4)       Kooperatif ‘Genel Hizmet Ortaklığı’nı oluşturur. Birçok işyerlerinin açılmasına imkan sağlar. Çünkü bugün insanlar ‘genel hizmet’ görmedikleri için işyeri kuramıyorlar; kuranlar da iflas ediyor. Genel Hizmet Ortaklığı küçük ve orta müteşebbisleri dayanışma içine sokar ve onların işletmelerini sağlıklı şekilde işletmelerine imkan verir.

Kooperatifin ‘Genel Hizmet’ verdiği çiftler kooperatifçe güvence içinde oldukları için onlara iş vermek işletmeler için kârlı olacaktır. Böylece evlenecek çiftler iş bulmuş olurlar.

Allah Kur’an’da mü’minlere ‘evli olmayanları evlendirin’ diyor. Başak yerde de ‘yoksul olanlar evlenmesinler’ diyor. O halde ilk işimiz insanları yoksulluktan çıkarmamızdır. Bu bize yani mü’minlere düşen görevdir; Adil Düzencilere düşen görevdir.

Kendilerini ‘Müslüman’ diye takdim eden gazeteler, dergiler, televizyonlar vardır. Bu emir bunlara da verilmektedir. Bunlar Adil Düzeni anlatmamaya yemin etmişler! Çözüm var diye bahsetmeme andını içmişler! Sahifelerini ve zamanlarını boş şeyler ve spor ile dolduruyorlar; dedikodularla ve iftiralarla dolduruyorlar; kin ve düşmanlıkla dolduruyorlar! ‘Millî Görüş gömleğini çıkardınız’ diyenler de Adil Düzen diyarından hicret etmişlerdir. Kendilerine değil de başkalarına bakıyorlar.

Kendilerini ‘İslâmî basın-yayın’ kabul eden neşriyatın adlarını sayalım: a) Millî Gazete, b) Zaman, c) Mesaj, d) Vakit, e) Yeni Şafak, f) Türkiye… Nerdeler bunlar, neredeler?!. Cari düzende onların bile meşru saymadıkları işleri yaparak yaşıyorlar. Bizi desteklesinler; bir senede bu kooperatifi tüm İstanbul’a yayabiliriz. Televizyonlar: a) Samanyolu, b) Kanal 7, c) TGRT, d) TV 5, e) Mesaj TV… Neredeler bunlar? Allah’ın kendilerine verdiği nimetleri neden kullanmıyorlar? Çatmakla, bölücülükle meşguldürler. Gelsinler bizi desteklesinler; bakınız Türkiye işsizlikten, borçtan, yabancı basından, bağımlı yargıdan nasıl kurtulacaktır?

Partiler neredeler? a) Saadet Partisi, b) AK Parti, c) Bağımsız Türkiye Partisi, d) Büyük Birlik Partisi, e) Milliyetçi Hareket Partisi ve diğerleri… Neredeler bunlar, neredeler?!.

Holdingler neredeler? a) Yimpaş, b) Kombassan, c) Anadolu Finans, d) Family Finans, e) İhlas Finans ve diğerleri…  Neredeler bunlar, neredeler?!.

Yoklar! Olamazlar! Neden olamazlar? Çünkü yapıları ‘Adil Düzene göre’ değil, ‘zalim düzene göre’ oluşmuştur. Bu sebeple Adil Düzenciler kolları sıvamalı ve işe koyulmalıdırlar. Maalesef işlerin başa kaldığı apaçık görülüyor. Her şeyi Allah’a güvenerek kendileri yapmak zorundadırlar. Başka çare ve çözüm yok.

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ - 323 ADİL DÜZEN DERSLERİ - 153 İstanbul, 23 Eylül 2005

CUMA GÜNLERİ YAPILAN ÜSKÜDAR PROGRAMI   (Selahattin Öztürk ve Reşat Nuri Erol Üsküdar’da değerlendirecektir.)

YASİN VE ASUMAN EROL EVLENDİLER

Adil Düzen Cemaati içinde bir oluş olduğunda onu değerlendirmemiz gerekmektedir. Muhterem Gürsoy Erol’un oğlu Yasin Erol, Asuman Akan ile evlenmiştir. Kadıköy Belediye Solunu’nda İslâmî bir nikah kıyılmıştır. Salon Saadet Partililer ile AK Partilileri bir araya getirmiştir. Herkesin beyninde “Berber yürümüştük biz o yollarda…” söylemini hatırlatmıştır. Meclis Başkanı Bülent Arınç ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan şahitlik yapmışlardır. Saadetçileri temsilen Süleyman Karagülle şahit olmuştur. Böyle bir buluşmaya sebebiyet verdikleri için Erol ailesinin hepsine birden saadetleri için duacıyız. Allah onlardan razı olsun.

Ben bu vesileyle eşlere bazı bildiklerimi aktarmak isterim. Onlar ve diğer çiftler yararlanabilirler.

1-       Bizim memlekette evler ahşaptandır. İki katlıdır. Alt katta hayvanlar vardır. Üst katta insanlar oturur. Kapısına vardığınız zaman içeride eğer sesli konuşma varsa duyulur. Babamdan naklen bir tecrübeli ihtiyar demiş ki: “Eğer bir evin kapısına vardığınızda orada sessizlik varsa, bilin ki o aile çökmüştür. Ama yüksek sesle tartıştıklarını duyarsanız bilin ki o evde dirlik vardır. O aile ev işleri ile meşgul demektir.” Karı-koca birbirini dengelerler. Biri tutumlu diğeri, savurgan olabilir. Tartışarak orta yolu bulurlar. Biri titiz, diğeri dağınık olabilir. Tartışarak orta yolu bulurlar. O halde eşler arasında tartışma normaldir. İnsanların buna ihtiyacı vardır. Sonra birbirine çok yakın olanlar arasında da itişmeler olabilir. Bu tartışmayı ailenin ve çevrenin saadeti için yapmalısınız. Bunun üzerinde uzlaşmalısınız.

2-       Aranızda çıkan tartışmaları çözerken şeriat sizin için uzlaştırıcı olmalıdır. Şeriat ne diyorsa onu yapmalısınız. Şeriatın söylediklerinde birleşmelisiniz. Sizi var eden ve sizi bir araya getiren Allah sizin için hayırlı olanı, aileniz için hayırlı olanı bilir. Hemen Kur’an’a, Sünnet’e, icmaa ve kıyasa başvurarak sorunu çözeceksiniz. Şeriat ne diyorsa onu yapacaksınız. Allah’ın hükümlerine razı olacaksınız. O zaman hem hak yolunda tartışarak doğruyu aramış olursunuz, hem de aranızda çekişme olmaz. Huzurlu olarak yaşarsınız. Kadere rıza göstermek budur.

3-       İçtihatlarınız uyuşmayabilir. Kur’an’dan ve diğer delillerden farklı şeyler anlarsınız. O zaman biriniz bir hakemi, diğeriniz diğer hakemi seçeceksiniz; o hakemler de bir baş hakem seçeceklerdir. Onların verdiği karar Allah’ın kararıdır. İçinizse bir sıkıntı hissetmeden onların kararlarına uyacaksınız. Bunlar dünyadaki saadetin yollarıdır.

4-       Bazen sizin elinizde olmayan sebeplerden dolayı ailenin devamına imkan kalmayabilir. Buna siz değil, hakemleriniz karar verir. Siz aileyi sona erdirmeyi asla düşünmemelisiniz. O zaman da kavga ile değil; uzlaşarak, anlaşarak, aranızda sonra da iyilikleri unutmayınız diyor Kur’an. İnsan her türlü kadere razı olursa dünya hayatı saadet içinde geçer. Eşlerinizi fazla sıkıştırmayınız. Eşler karşı tarafın istediğini yapmaya çalışmalıdır. Aile için zararlı değilse, benim dediğim değil de, onun dediği olsun diyebilmelidir.

Bunun dışında sizlere aile saadeti için bazı kuralları da hatırlatmak isterim.

1-       Her aile diğer ailelerden farklıdır. Karı koca uzlaşarak aralarında kurallar geliştirir. Adeta kendilerine göre bir şeriat oluştururlar. Bunu oluştururken dikkat edeceğiniz husus şudur. Ailede bir görev birisine verilecektir. Mesela, ekmeği bakkaldan ya kadın ya da erkek alacaktır. Hiçbir zaman karma yapıp bazen sen bazen ben olmak üzere deyip de işleri sürüncemede bırakmayınız. Görev kiminse yetki de onundur. Sorumluk da ona aittir. Ücret varsa onundur. Bu iş bölümünde kazanma işlerinde erkek, harcama işlerinde kadın görevlidir. Koca karısına harcamak için ne verecekse vermelidir. Bu belli olmalıdır. Kazanca göre artar veya eksilir. Kadın ondan sonra nasıl harcayacağına karar verir. Onun yetkisinde olmalıdır. Ev işlerinin temizliği ve tanzimi kadına, dışarıdaki işler erkeğe ait olmalıdır. İşlerde istişare edilmelidir. Ama son söz o görev kime aitse ona ait olmalıdır. Şüphesiz diğeri ona yalnız müşavir değil aynı zamanda muavin olmalıdır. Ekmek almak kadına aittir diye erkek almaz anlamı çıkarılmamalıdır.

2-       Eşler aralarındaki sorunları kendileri çözmeli, anne-babalarına götürmemelidirler. Sorunları çözme mercii anne baba değil, hakemlerdir. Hakemler anne babalarını dinleyebilirler. Anne babalar da karı koca arasına girmemeli, taraf tutmamalıdırlar. Kimse karı koca arasındaki işlere karışmamalıdır. Hakem oluyorlarsa sadece o zaman ilgilenmelidirler. Karı koca birbirlerine kerşı kendilerini yalnız hissetmemelidir. Biri arkasına kendi taraftarlarını alırsa, diğeri de almak zorunda kalır.  O zaman bu kavga kabile kavgalarına dönüşür, arada ezilenler de karı koca ve çocuklar olur.

3-       Eşler hiçbir zaman eşinin akrabaları aleyhinde bulunmamalıdırlar. Kocasının veya karısının akrabaları kötü olabilir. Onlar aleyhinde bulunma eşinizin bilinç altında size nefreti oluşturur. Kendisi aleyhinde bulunur, ama sen onlara karşı saygılı olacaksın. Karı koca ne kadar eşlerinin akrabalarına saygılı olursa, eşinin o kadar derinden sevgisini kazanır.

4-       Bugün koca karının yaptığı yemeklerle sevgi kazanır. Bu tamamen yanlıştır. Koca eşinin yemeğini iyi yapmış veya yapmamış, asla ona bakmaz. Ama karı-koca arasında bugün önemli bir çekişme sorunu vardır. Kadınlar iyi görünmek isterler; misafir geldiğinde görünmek isterler. Görünemeyince de misafiri istemezler. İşte bu durum aile saadetini çökerten bir oluştur. Önce, temiz olmak şartı ile evin mobilyasına gelenler gelmesinler, evin yemeklerine gelenler gelmesinler. Sen nasıl yaşıyorsan misafirleri da öyle karşılayacaksın. Hazreti Muhammed aleyhisselâmı biri misafirliğe davet etmiş; o da iki şartla kabul etmiştir. Bir; benim için ayrı yemek hazırlamayacaksınız. İkincisi ise; soframıza çocuklarınız da gelecektir. İşte saadetin yolu budur. Erkekler çevrelerindeki arkadaşları ve görüştükleri kimseleri evlerinde ağırlamak isterler. Kadınlar bunları karşılamakla mükellef değildirler. Kadın istemezse erkek misafir getiremez ama; evin saadeti için kadının bu misafir ağırlamayı ibadet olarak kabul etmesi gerekir. Gerçekte Kur’an misafir ağırlamayı zekât müessesesinde en önde saymıştır. Ailede misafir ağırlamak, akrabaları veya uzaktan gelen yolcuları yatılı misafir kabul etmek nafile ibadetlerin başında gelir. Böyle aileleri çevresi sevmeye başlar. Onların kalbî duaları aileyi mesut eder. Allah onların sevgisini çevresine yayar. “Misafir on rızıkla gelir, birini götürür, dokuzunu bırakır” sözü atasözüdür. Atasözleri uzun tecrübeler sonunda elde edilir. Bir misafir eve gediği zaman güler yüzle karşılamak, en lüks lokantada ağırlamaktan daha kıymetlidir. Sizlerin ve tüm eşlerin saadeti için dualar ediyorum. Allah’a emanet olunuz.

SÜLEYMAN KARAGÜLLE                       Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL         www.akevler.org  (0532) 246 68 92

 

 






Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3453 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2648 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2615 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 2137 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2517 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2517 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2272 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 2162 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 2160 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2567 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2469 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1974 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2333 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2278 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2412 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2412 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 2238 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2431 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2384 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2605 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2424 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 3025 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2659 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2973 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2657 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2730 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2941 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 3120 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 3009 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3409 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5458 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3530 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 3061 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3848 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3697 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3401 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3858 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3820 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 4096 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4607 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 3004 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 3102 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3953 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3808 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2837 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2930 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3938 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 7693 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5579 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 4162 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3562 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3708 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4717 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 4429 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4724 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4646 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4798 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4538 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3384 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4460 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3610 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 5153 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3839 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 5135 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 4991 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4916 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3517 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3467 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3682 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 5141 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 4195 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 5402 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 4076 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 5254 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4405 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4416 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4560 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4756 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 5307 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 4107 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 5250 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4512 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3832 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4364 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4575 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 4103 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 4085 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 4075 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4533 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5634 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9792 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1039
Nur Suresi Tefsiri 32-34. Ayetler
23.11.2019 4636 Okunma
1 Yorum 24.11.2019 08:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1038
Nur Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
16.11.2019 3690 Okunma
1 Yorum 19.11.2019 12:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1037
Nur Suresi Tefsiri 27-29. Ayetler
9.11.2019 3842 Okunma
1 Yorum 10.11.2019 05:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1036
Nur Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
2.11.2019 3351 Okunma
1 Yorum 03.11.2019 07:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1035
Nur Suresi Tefsiri 19-22. Ayetler
26.10.2019 3374 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1034
Nur Suresi Tefsiri 12-18. Ayetler
19.10.2019 3736 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5688 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1032
Nur Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
5.10.2019 4239 Okunma
1 Yorum 06.10.2019 23:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1031
Müminun Suresi Tefsiri 111-118. Ayetler
28.09.2019 3437 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:50


© 2025 - Akevler