Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 505
RA’D SÛRESİ TEFSİRİ - 23-25.AYETLER
11.04.2009
3240 Okunma, 0 Yorum

1967...1968...1969....AKEVLER 42 YILDIR ÇALIŞIYOR....2007...2008...2009

BİZLER ÇALIŞIYOR VE YENİ İSLÂM MEDENİYETİ’Nİ KURUYORUZ...

SİZLERİ DE ÇALIŞMALARIMIZA DÂVET EDİYORUZ; BUYURUN, BİRLİKTE ÇALIŞALIM...

ADİL DÜNYA DÜZENİ 505

“BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)

“ADİL DÜNYA DÜZENİ YENİ BİR MEDENİYET PROJESİDİR.”

Haftalık Seminer Dergisi             11 Nisan 2009                        Fiyatı: www.akevler.org’a tıklamak!

BU DERGİYİ HER HAFTA OKUTABİLİR... ÇOĞALTABİLİR... DAĞITABİLİRSİNİZ...

 

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 505. SEMİNER

“HİÇ BİLENLER İLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?” (KUR’AN; Zümer Sûresi, 39/9)

İ L İ M  TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.” (Hadis)

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİZafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA/ İSTANBUL    Tel: (0212) 452 76 51

Bu dersin tamamı Yenibosna’da C.tesi günü 18.00-21.00 saatleri arasında okunacak ve tartışılacaktır...

Gayemiz ve Hedefimiz; Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada okunması, değerlendirilmesi, anlaşılması ve uygulanmasıdır.    Süleyman KARAGÜLLE, Reşat Nuri EROL

***

*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ/YORUMLARI;

REJİMLER VE EKONOMİ

SEÇİM, AKEVLER ECZANESİ VE “ADİL DÜZEN”

***

*İŞLETME SEMİNERLERİ; 52. SEMİNER

Her Hafta PERŞEMBE akşamları; Adres: EMİNEVİMKısıklı Cad. No: 36  Altunizade - Üsküdar / İSTANBUL  Tel: (0216) 444 36 46

BAĞIMSIZ BELEDİYE ÇALIŞMALARI

***

Ülke yönetimi ve tehlike

Önemli gelişmeler

Reşat Nuri EROL

***

RA’D SÛRESİ TEFSİRİ - 12

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

وَالَّذِينَ صَبَرُوا ابْتِغَاءَ وَجْهِ رَبِّهِمْ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَنفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً وَيَدْرَءُونَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ أُوْلَئِكَ لَهُمْ عُقْبَى الدَّارِ(22) جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَنْ صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ وَالْمَلَائِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِمْ مِنْ كُلِّ بَابٍ(23) سَلَامٌ عَلَيْكُمْ بِمَا صَبَرْتُمْ فَنِعْمَ عُقْبَى الدَّارِ(24) وَالَّذِينَ يَنقُضُونَ عَهْدَ اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مِيثَاقِهِ وَيَقْطَعُونَ مَا أَمَرَ اللَّهُ بِهِ أَنْ يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ أُوْلَئِكَ لَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِ(25)

 

جَنَّاتُ عَدْنٍ (CanNAvTu GaDNin)  “Adn cennetleri”

“Ukba”nın bedelidir, “Dâr”ın bedeli değildir. Dârın ukbası adn cennetidir. Dâr zamanla değişerek adn cennetine dönüşecektir.

Dârın ukbasını öldükten sonrası için de mânâlandırırız. Elbette hatalı olmaz. Doğrudur. Ama dünyadaki Adil Düzen yurdunu anlatmış olmaktadır. Yani Adil Düzende hedeflenen adn cennetidir.

ADN” kelimesi “maden” kelimesi ile akrabadır. Yaz kış meyve veren bahçelere “adn” denmektedir. İlk insan adn bahçelerinde yaratıldı. Ancak meyve yiyebiliyordu.

Dünya adn cennetlerine dönüşecektir. Yani yaz kış meyve veren, her mevsimde taze meyve ve sebzesi olan bir ülkeye dönüşecektir. “Adil Düzen”in insanlara vaadettiği nimettir.

Bu nasıl olacaktır?

Meskenlerin çatıları seralar olacaktır. Güneşin ışığı boşa gitmesin diye çatılar seralar hâline getirilecektir. Hattâ duvarlar da seralarla kaplanabilir.

Bizim tasarladığımız adn cennetleri şöyledir.

Bin metrekarelik bir alanda her katta on daire vardır. Her daire dışarıya iki odası ile bakar, her odanın iki metrekarelik penceresi vardır. Kalan duvarlar ve çatılar sera ile kaplıdır. Böylece kent adn bahçeleri ile donanmış olur. Bunlar yaz kış oksijen üretirler. Kent temiz hava ile dolmuş olur. Çatıda böyle yeşillik ve meyvelik olacaktır. Yani gelecekte evler aynı zamanda bahçeler şeklinde olacaktır.

Bunun dışında orman olmayan ve tarım yapılan yerlerde tam verimle çalışılmalıdır. Mesela fındık bahçesi fındık üretiminin dışında serada başka meyvelerini verir. Toprağın gübrelenmesi ile farklı ziraat yararlıdır, zararlı değildir. Böylece doğayı kendi hâlinde bırakıp halkullahı tağyir etmeyiz. Ama ziraat yapacaksak tam olarak yapmamız, ondan sonuna kadar yararlanmamız gerekir. Doğanın yapısını değiştirmeden yararlanma vardır. Doğanın yapısını değiştirerek yararlanma vardır. Bunun için tam yararlanmamız gerekmektedir.

Burada önemli bir noktaya işaret etmemiz gerekir. O da şudur. Batılılar sanayiyi ilmileştirdiler ama tarımı ilmileştirmediler. Merkezi kapitalist sistemde tarım ilmileşmez.

Bunun dört sebebi vardır.

a)      Tarım canlıdır. Her dediğimizi yapmaz. O bize uymaz, biz ona uyarız. Oysa sanayide eşya bize itaat eder. Uygun emir verdiğimizde onu yapar.

b)     Sanayide merkezi üretim yapılabildiği halde, tarımda biz tarlaya gitmek zorundayız. Dolayısıyla merkezi yönetimle tarım yapılamaz.

c)      Tarımda doğa şartlarına göre değişik tarım yapılır, dolayısıyla tarımda büyük işletmeler oluşamaz. Her arazi kendisine özgü bilgilerle kullanılabilir.

d)     Tarımda işçilik ile ürün orantılı değildir. Yer ve duruma göre değişik emek harcanır. Çok farklı ürün elde edilir.

İşte, Batı sanayide devrim yapıp uygar üretime geçebildiği halde, tarımda böyle bir duruma geçememiştir. İşte Adil Düzen Çalışanlarına müjde verilmektedir. Sonunda Adil Düzen ülkeyi adn cennetlerine götürecektir. Yani yaz kış üretim yapan seraları müjdeliyor.

Adn nekredir. O halde değişik adn cennetleri vaat edilmektedir. Bitkiler meyveleri mevsim mevsim verirler. Çiçek açan ağaçlar ve bitkiler, sıcaklığa ve günışığının uzunluğuna göre açarlar. Sıcaklığı camekan içine alarak sağlamaktayız. Gün ışığını şimdilik ayarlamayı fazla beceremiyoruz ama seralarda becereceğiz.

Canlılarda üretim yapraklarda yapılır. Köklerden bazı maddeleri almaktadır. Havadan karbondioksit almaktadır. Henüz topraktan aldığı maddeleri serum olarak verip köksüz bağ dallarına üretim yaptıramıyoruz. Tarım onları da bulup seralarda buna göre üretim yapacaktır. İşte bu seralara “adn bahçeleri” denmektedir.

Cennât” kelimesi kurallı dişi çoğuldur. Seralarda işbölümü yapılmalıdır. Ancak topraklar zamanla karıştırılıp birbirinin ürünlerinden yararlanmalıdırlar. Tek bahçe değil de, tamamlanan bahçeler olacaktır. Yani değişik yerlerde değişik sera ziraatı yapılacaktır.

يَدْخُلُونَهَا (YaDPuLUvNaHAv)  “Oraya dahil olurlar.”

Bahçelerle meskenler aynı yerlerde olacaktır. Sera kentler de oluşturulabilir. Bir geniş camlı kubbe yapılır. Oranın kliması yaşanacak şekilde oluşturulur. Ne soğuk olur ne de sıcak olur. İnsanın rahat yaşadığı sıcaklık olur. Bahçede özümleme yapıldığı için de ayrıca havalandırmaya gerek kalmaz. Temiz havada ve ormanlarda yaşayanların iklimine uygun siteler oluşacaktır. “Adil Düzen” size bunları vadediyor.

Bugünkü teknoloji ile şeffaf kubbenin maliyeti çok ucuza yapılabilir. On katlı apartman, her katta on daire olsa, otuz metre çapında bir şeffaf kubbe yapılabilir. Yüz dairelik apartman 10 dönüm yerde kurulur, 10 000 metrekare eder. Demirden çerçeve yaparsak, metrekaresi 5 metrelik boru olarak alsak, 2 metre 20 YTL, cam da 20 YTL, 40 eder, işçilikle 50 YTL etmektedir.  500 bin YTL eder.

Daire başına 5 bin YTL düşmektedir. Bugün arsa 50 000 YTL kadardır.

İşte Kur’an bize bir taraftan sera ziraatını haber vermekte, diğer taraftan da klimalı apartmanı bildirmektedir. Apartmanın çevresi ve çatı her mevsimde taze üzüm veren asmalarla çevrilidir. Adil Düzen işletmeleri bunu hep deneyeceklerdir.

“Oraya duhul ederler” diyerek cennet yani bahçe aynı zamanda onlar için mesken olur. Pisliklerden ve böceklerden korunmak için yapılar inşa ederler. Soğuk ve sıcak ise sitede yararlanılır.

وَمَنْ صَلَحَ (Va MaN WaLaXa)  “Ve salih olanlar.”

Burda teknik imkanların dışında sosyal imkanlar da sözkonusu olacaktır. Yüz dairelik apartmanda yaşayanların böyle bir siteye uyabilecek yapıda ve eğitimde olmaları gerekir.

Biz kooperatifler kuruyoruz. Tapuları ortaklara vermiyoruz. Hakemler kararı ile siteye uyum sağlayamayanlar siteden uzaklaştırılırlar. Kendileri maddi sıkıntılara sokulmazlar. Orada mevcut olan taşınmazların bedelleri hemen ödenir.

“SaLaHa” denmiş olmasının sebebi budur. Siteye uyum sağlayamayanların orada oturmalarına izin verilmez. Yani maddi refahın yanında manevi saadetli bir cennet, bir site.

مِنْ آبَائِهِمْ (Min EaBAEiHiM)  “Âbâından”

Site 100 hanelik olacak, maliyeti hesaplanacak. İnşa edilecek. Yüzde birini ödeyen orada ortak olabilecektir. Böyle bir meskene sahip olanların usulü isterse gider orada yaşar. Onların maliyete katkıda bulunmaları gerekmez.

Âbâihim”den bahsediliyor da “ümmehatihim”den bahsedilmiyor. Kıyas ile onlar da âbâine dahil olur. Buradaki ifade salih olduklarını ispat külfeti onlara düşmektedir. Başvuracakları hakemler salih olduklarına karar verecek demektir.

وَأَزْوَاجِهمْ (Va EazVACiHiM)  “Ve eşlerinden”

Yani eşlerinin de buna salih olmaları gerekir. Bunlar için de karar alınması gerekmektedir. Eşler anne babadan sonra gelmektedir. “Min” harfi tekrar edilmemiş. Bu onlar arasında fark olmadığını ifade eder.

Buradaki sıra yakınlığın teşekkül etmesine göre sıralamadır. Bu bize nafaka hususunda tercihlik konusunu ifade eder. “Ezvacihim” şeklinde zikretmesi ile damatların ve gelinlerin bu hususta yararlanamayacakları anlatılmış olmaktadır.

وَذُرِّيَّاتِهِمْ (Va ÜurRiYaTiHiM)  “Ve çocuklarından”

İnsanın bakmakla mükellef olduğu kimselerdir. Çocuklar ve torunlar dahildir. Usul ve füru bu siteye girer, site nimetlerinden yararlanır.

Kendileri çadır kurabilirler, taşınır ahşap ev yapabilirler. Elektrikten ve sudan bedelsiz yararlanırlar. Tam bir sosyal dayanışma içinde olurlar. Bu cennet sosyal yapısıyla da cennettir. Burada doğal ihtiyaçların asgari olarak giderilmesi imkanına sahip olurlar.

Bunu nasıl sağlayacaklardır?

Bunu bir hizmetle anlatmaya çalışalım.

Siteye giren içme ve yemeklerde kullanılan su miktarı 100 ton olsun. Bunun 50 tonu nüfusa bölünür ve o kadar suyu herkes bedava kullanır. Diğer yarısı da iki misli fiyatla satılır. Böylece buradaki sudan orada oturanlar yararlanırlar. Bunlara usul, füru ve eş olma şartı getirilmiş bulunmaktadır. Siteye siteden birinin davetlisi olarak herkes girer. Ama o sitenin sosyal haklarından yalnız site sahipleri ile onların usul ve füruu ile eşler yararlanırlar. İnsanın doğal ihtiyaçlarının hemen hepsi bu şekilde sağlanır, yarısı bedava, yarısı ise iki misli para ile satılır.

Bunu nasıl yapacağız? İnsanlara birinci hafta mesela yiyecekleri para ile satarız. Değeri iki kat koyarak satarız. Siteye başka yiyecek sokmayacağımız için iki misli fiyatla almak zorundadırlar. Sonra ikinci hafta gelen paranın yarısını nüfusa göre bölüştürürüz. Yine iki kat fiyatla satmaya başlarız. Böylece geçmiş hafta gelecek haftayı dengeler.

Bu site kapalı alandır. Bir veya iki kapısı vardır. Tüccar malı getirip sitenin mağazasına satar. Yahut konsinye olarak koyar. İki tane koyar. Birinin parasını alıp gider. Satarken ise alış fiyatı ile satarız.

وَالْمَلَائِكَةُ (Va eLMaLAEıKaTu)  “Melekler.”

Melek” çamur karan amelenin adıdır. “Fülk” kelimesi ile akrabadır. Çamuru yoğurmak bir türlü döndürmedir. Sonra inşaatçıların yaptıkları yapılara milk denmektedir. Duvar yapar ve kapalı alan yaparlardı, o alan onların olurdu.

Melek” demek görevli demektir. Allah kâinatı meleklerle tedvir etmektedir. Allah kâinatı şuurlu varlıklar için yaratmıştır. Bunlar insanlar, ruhlar, melekler ve cinlerdir.

Bir toplulukta da böyle topluluğun melekleri vardır. Görevliler vardır. Onlar “Genel Hizmet” yaparlar. Bunları 25 Genel Hizmet olarak belirliyoruz. Bunlar halka karşılıksız olarak hizmet verirler. Bu siteye gelip hizmet verirler. Buradaki meleklerden kasıt âhirette bize selam verecek melekler olabilir ama biz bu dünyanın meleklerinden yani görevlilerinden bahsetmekteyiz.

Usta ile işveren arasında son derece nazik ilişki vardır. Köyde ustalar çok azdır. Dolayısıyla ustalar özel muamele görürler. Köyde imam nasıl saygın kişi ise, ağa nasıl saygın kişi ise, usta da öyledir, saygın kişidir. Halk onlara muhtaçtır. Köylerde bir başkasının işini yapmak ayıptır. Komşuları ve akrabaları yardıma çağırırsınız. Gelirler ve senin işini yaparlar ama onlara ücret vermezsiniz. Böyle bir şey ona hakarettir. Onun ücret alması da ayıptır. Ama bu husus imamlar için geçerli değildir, ustalar için geçerli değildir, ağalar için geçerli değildir, sağlıkçılar için geçerli değildir. Onlar ücret almazlar ama taltif edilmeyi istihkak ederler. İşte Kur’an’a göre kamu görevlileri de böyledir.

“Adil Düzen Anayasası”nda bu görevlilerin durumları anlatılmıştır. Bunlar işletmelere ortak olurlar. İşletmelerin Genel Hizmetlerini yaparlar.

Bu Genel Hizmetler yirmi beş (25) tanedir:

A)   Birincisi baş hakemlerdir. Bunlar Genel Hizmet sorumlularıdır. Çıkan ihtilafları hemen hallederler, işler aksamadan devam eder. Mağdur olanlar hakemlere gider ve mağduriyetleri giderilir. Bugün zilyetlik davalarına mülki amirler bakmaktadır. Bu hükmün devamıdır.

B)    İkinci grup hizmetliler evrak kaydını yaparlar, demirbaşları kaydeder, borç-alacak hesaplarını tutarlar, bir de malların bulundukları yerleri tesbit ederler, envanter kayıtlarını yaparlar.

C)    Halkın meslekî, ilmî, ahlâkî ve savunma eğitimlerini verip dayanışma içinde sigortalarlar. Teminatlı diploma verirler.

D)   Hatırlatma, bilgilendirme, ambar ve kasa hizmetlerini yaparlar.

E)    Basın, yayın, ulaşım ve haberleşme hizmetlerini yaparlar.

F)     Planlama, sağlık, bakım ve güvenlik hizmetlerini yaparlar.

Bunlar bu işletmelerden hizmet paylarını alırlar. Bu paylar ikiye bölünür. Yarısı merkezde ortak fonda toplanır. Diğer yarısı ise genel hizmetlilerin işletmelerden aldıkları kendi paylarıdır, gelirleridir.

Genel Hizmet sahipleri halka bu yirmi beş (25) hizmeti karşılıksız yaparlar ve bunun ücretini ortak paydan bölüşerek alırlar.

Bu sera sitesine bu görevliler girerek onlara karşılıksız hizmet verirler.

Bunlar aynı zamanda kamu görevlileridir. Başkanların vereceği emirleri yerine getirirler, onun için ortak bütçedeki “âmilîn” faslından maaşlarını alırlar.

يَدْخُلُونَ عَلَيْهِمْ (YaDPuLUvNa GaLaYHıM)  “Onlara girerler”

Görevliler onların üzerinde hizmetli olarak dahil olurlar.

Bu görevliler site içinde yaşamazlar. Çünkü bunlar bir sitenin hizmetini değil, ondan fazla sitenin hizmetlerini yaparlar. Dolayısıyla onların üzerine gelirler, onların hizmeti için gelirler. Siteyi inşa edenlerin malıdır site. Onların yakınları da oradan yararlanmaktadırlar. Oraya girmektedirler. Oysa görevliler sadece hizmet vermek için girip çıkarlar, sitenin imkanlarından yararlanmazlar. O sebeple onların üzerine dahil olurlar deniyor.

Âhirette de böyle işler olacaktır. Ama orada belki nurdan var edilmiş melekler hizmet edeceklerdir. Yahut orada da böyle görevliler olacaktır. Şunu bilmemiz gerekir ki âhiret sebep-sonuç ilişkileri içinde vardır. Cennet hayali bir şey değildir. Orada da bu dünyadaki kanunlara benzer doğa kanunları ile yaşanacaktır. Hiçbir şey kendiliğinden olmayacaktır.

مِنْ كُلِّ بَابٍ (MiN KulLi BAvBın)  “Her bâbdan.”

Yirmi beş çeşit hizmetin yirmi beş çeşit merkezi olacaktır. Kayıtlar orada tutulacak, hizmet merkezleri orada olacaktır. Doktor oraya gelecek, mühendis oraya gelecek, hakem oraya gelecek ve isteyenlere hizmet verecektir. Gelemeyecek olanların ayağına gidilecektir.

Bâb” kapı demektir. İçeriye girilecek her şeye kapı denir. Kitapların bölmelerine de kapı denmektedir. Dolayısıyla hizmet kapısı anlamındadır. Ekmek kapısı tabiri buradan gelir. Onların üzerine her çeşit hizmeti yapmak üzere gelirler demektir.

Buradaki “MiN” mini iptidaiyedir.Çünkü sera sitesine oralardan giriş yapılacaktır. Her hizmetin bir kapısı olacaktır.

سَلَامٌ عَلَيْكُم (SaLAMun GaLAYKuM)  “Size selamet var.”

Selâm” barış demektir. Eğer bir toplulukta genel güvenlik sağlanmışsa, herkes iş, aş ve eş bulmuşsa, artık boğuşma olmayacaktır. Aç ve çıplak kalınca, kimsesiz kalınca, o insanlar birbirleriyle didişmeye ve boğuşmaya başlar.

Bu görevliler bütün bunları nasıl sağlayacaktır?

“Adil Düzen” budur. Sizler Adil Düzen anayasasını anlayarak okur da uygularsanız, görürsünüz ki bütün bunlar sağlanmıştır.

Bunun için ne yapılmaktadır?

a) Yol, su, elektrik, kamu alanlarından yararlanma herkes için eşit şartlarla sağlanmaktadır. Böylece ihtiyaçların yarısı böyle giderilmektedir.

b) Herkese faizsiz çalışma kredisi verilerek herkesin rahatlıkla istediği işi bulmasına imkan sağlanmaktadır.

c) Yeryüzünün kira payı olarak herkese çalışmasa da yaşayacak gelir temin edilmektedir.

d) Haksızlık yapmak isteyenlere karşı genel güvenliği kimseden bir masraf talep etmeden devletçe sağlanmaktadır, kamuca sağlanmaktadır. Herkes eman ve selam içindedir.

 بِمَا صَبَرْتُمْ (Bi MAv ÖaBaRTuM)  “Sabrettiğinizden dolayı”

Ellezîne saberu olarak bunları tarif etmişlerdir. Bu sitelerin planlarını Adil Düzen alimleri yapmışlardır. Uygulamasını Adil Düzen Çalışanları yapmışlardır. Nihayet halk ortak olmuş ve bu siteler kurulmuş, bu sera siteleri kurulmuştur. Yalnız bu sitelerin oluşması için ortak olan halk vardır. Onlara büyük baskılar yapmışlardır. Ama onlar sabretmiş, yine ortak kalmışlar ve oylarını da vermişlerdir.

Hıristiyanlara yapılan zulümlere bakın, sonra dünyaya hakim olmalarını düşünün. Risalecilere bakın, ne zulümler çekmişlerdir. Ama şimdi nasıl refah ve saadettedirler. Millî Görüşçüler de öyle. Ne zulümler yapılmıştır onlara. Şimdi AK Parti’dekiler o dönemdeki sıkıntıların keyfini sürdürmektedirler. “Adil Düzen”i kuranlar ise bu nimetlere ulaşamamışlardır. Çünkü onlar için âhirette üstün derece vardır.

Şimdi “Adil Düzen” için çalışanlar da kendileri bu cennet sitelerde yaşama imkanını belki bulamayacaklardır. Ama Allah onlar için orada adn cennetleri hazırlamıştır.

İşte bu sebepledir ki burada tarif edilen cennet hem âhiret için hem de dünya için doğrudur. İki tarafa da yorumlanabilir. İkisi de doğrudur.

فَنِعْمَ عُقْبَى الدَّارِ (FaNıGMa GuQBa elDAvRı)  “Dârın ukbası ne iyidir.”

Dârın ukbası ne kadar iyidir. Böyle bir siteyi kurarken hemen nimetlere ulaşılamayacaktır. Sabırla çalışıp o siteyi kurmak gerekir. Önce sitenin planı yapılacak. İçerisinde yaşayan insanlar için sözleşme hazırlanacak. Bu sözleşmenin tam olarak çalışması için en az bin hanelik site kurmamız gerekmektedir. Yani on sera sitesi kurmalıyız. Bunun için İstanbul’da bin ortak bulmamız gerekecektir. Her ortak buradan bir daire alacaktır.

Nasıl alacaktır?

a) Nakdi olanlar nakit ile katılacaklardır.

b) İnşaat malzemesi olanlar malzeme vereceklerdir.

c) Evleri olanlar evlerini satacak, buradan ev alacaklardır.

d) Evleri olmayanlar da fazla mesai ile buralara katılacaklardır.

Akevler bu amaçla kurulmuştur. Hiçbir yerden bir kuruş kredi alınmadan ve yardım görmeden beş blok inşa edilmiştir.

“Adil Düzen” işte bu imkanları sağlayacaktır.

Başka bir çözüm daha vardır. İstanbul’da on bin inanmış insan buluruz. Bunların beşer bin liralık katkıları ile bu siteyi kurarız. Sonra artık halk kendisi benzer siteleri kurar.

Biz çalışırsak bu sabreden cemaatin de oluşacağını görürüz.

Bu âyet bize bunun olacağını bildirmiş olmaktadır.

Halka ulaşmak için önce siyaset yapmak gerekir. İnsanlara tebliğ yaptırabilmemiz için insanlar bir şey yapmamızı isterler. İnsanlardan hemen para istersek, ‘bunlar bizi soyacaklar’ derler. Ama önce oy istersek, oy parasız olduğu için inanmış olanlar verir. Geçen senelerde bunu denedik ve başardık. Bugün yüzde elli civarında oy alıyoruz. Bilgimiz olmadığı için oyların hakkını veremedik. Şimdi de ‘oylarımızı geri alırız hâ’ diyorlar.

Parti kurduğunuz zaman halk ihtiyacı olduğu için size hazırlanmadan oy veriyor ve iktidar oluyorsunuz ama sonra beceremiyorsunuz. Bizim 1970’lerde yaptığımız hata bu idi. Hatanın elbette yararı da oldu. Ama sonuç serap oldu.

Şimdi işe daha basitten başlayacağız.

a) Kırk kişi bulacağız, bunlar İstanbul’un her ilçesi için bağımsız aday olacaktır. Bu adayın her biri on kişi civarında arkadaş bulacak, bunlar muhtarlıkları bölüşecek ve orada sandık sorumlularını bulacaklardır. Böylece teşkilatlanmış olacağız.

b) Akevler merkezinde ilmî çalışmalar yapılarak her ilçe için ayrı Adil Düzen modeli kitap olarak anlatılacaktır. Adaylar ve arkadaşları, sandık temsilcileri bu kitabı halka ulaştıracaklardır.

c) Temsilciler kitapları evlere dağıtacak, bir hafta içinde okumaları istenecektir. Kitabı satın alanlardan parasını, satın almayanlardan kitabı alacaklardır. Böylece beş sene bu şekilde çalışma devam edecektir.

d) Mevcut belediye başkanlarına mektup yazılarak, eğer her gün bir saati bize ayırır ve Adil Düzeni öğrenmeğe çalışırlarsa, o ilçede adaylığımızı koymayacağız. Tebliğimizi yapabildiğimiz için sadece bu çalışmayla yetineceğiz. Eğer adayımızla günde bir saat çalışmayı kabul etmezlerse veya eder de sonra gelmezlerse, o zaman biz kabul eden parti olursa o partiden adaylığımızı koyacağız. Etmezlerse, o zaman bağımsız olarak adaylığımızı koyacağız.

İşte biz bu çalışmaları yaptığımız zaman on bin kişiyi bulmak demek, her ilçede 250 kişi bulmak demektir. Her kişiden 5000 lira isteyeceğiz. Bunu 50 ay içinde alacağız. Her ay bize 100 YTL verecek demektir.

Şimdi, demek ki sorun kırk (40) kişi olabilmek demektir. Hazreti Ömer’in Müslüman olduğu yıl içindeyiz demektir. Artık açılmak zorundayız. On seneden fazladır kapalı çalışıyoruz. Kim ‘ben varım’ diyor, kim ‘ben yokum’ diyor, bilelim. İlmî çalışmalarımıza devam ediyoruz. Zorluklar içinde adım adım ilerliyoruz. Artık bize katılacak ve bizi destekleyecek insanlara ihtiyacımız vardır. Hazreti İsa gibi Allah’a giden yolda yardımcımız kimdir diyeceğiz.

Bizi bu anlamalara ne getirdi? Tamamen Arapçanın dil kuralları getirdi. Atıflar, tekrarlar ve farklılık kuralı bizi bu mânâları anlamaya getirdi.

Yalnız şunu söyleyebiliriz ki, Kur’an okurken veya çalışırken sadece kuru ilim yetmemektedir. Sezi de gerekmektedir. Allah size hatırlatır. Siz peygamber değilsiniz ama çevredeki insanlar da sizi tasvip ederse, yani Allah onlara ilham etmiş ve onlara sizi tasdik ettirmişse, o zaman sizin anladığınız mânâ doğrudur. Demek ki benim bu yorumlarımın doğruluğu sizin bunları Allah rızasını düşünerek kabullenmenize bağlıdır. Artık Cebrail gelip ‘sen bunu doğru anladın’ demiyor ama sizin kalplerinize yine ilham ile Allah doğru anladığınızı bildirecektir. Yalnız beni okuyup anladıktan sonra sözü dinleyecek ve beyanda bulunacaksınız. Hem de katılacaksınız.

Çıkalım ve insanlara bakalım, Allah on bin kişiye bize katılmayı ilham edecek midir? Benim acelem yoktur. Siz uygun görürseniz attığınız adımlarınıza katkıda bulunacağım. Bizim nesil yapacaklarını yaptı. Biz şimdi yaşadıkça sadece bildiklerimizi aktarmaya çalışıyoruz. Bizim neslin daha fazla yapacağı bir şey yoktur.

Bu derslerin yazılması ve dinlenmesi büyük nimettir. Hamd ederiz. Biz şimdilik bundan fazla bir şey istemiyoruz.

وَالَّذِينَ يَنقُضُونَ عَهْدَ اللَّهِ

(Va elLaÜIyNa YaNQuWUvNa GaHDa elLAvHi)  

“Allah’ın ahdini nakzedenler.”

Her bin senede yeni uygarlık doğar. Uygarlıkların başlangıçları Hazreti İsa’nın doğum günüdür. Onun için O’nun doğumu mucizedir. Kur’an’a kadar yeni uygarlık, yeni kitap ve yeni peygamberle kurulmakta idi. Kur’an’dan sonra yeni peygamber gelmeyecek, kitap da Kur’an olacaktır. Sorunları o çağın âlimleri çözecektir.

Delil = Nakil x Akıl = (Kitap x Sünnet x İcma x Kıyas) x Akıl

Delil iki çeşittir. Akıl ve nakil.

Nakli delil de dörttür: Kitap, sünnet, icma ve kıyas.

Bunların hepsi çarpım olarak etki eder. Biri yok ise hepsi yok demektir. Bütün bunlar delil olarak kıyamete kadar devam edecektir. İçtihat kapısı hiçbir zaman kapanmayacaktır. Aklî ve naklî deliller bir bütün olarak ele alınmalıdır. Bunlar olmadan Adil Düzen olmaz.

İşte bunların bir kısmı “Adil Düzen”in ilmî çalışmalarını yaparlar, bir kısmı da uygulamasını yaparlar. Üçüncüler ortaklığı kabul ettiler ve böyle bir siteyi kurdular. Sonunda bunları yapanlar için ukbe’d-dar vardır.

Ya bir de karşı çıkanlar varsa -ki olacaktır- işte onlardan bahsetmektedir. Sükut edenler ukbe’d-dardan yararlanacaklardır. Ama misaktan sonra misaka uymayanlar, sonra tebliğ etmeyi yüklendikleri halde tebliğ etmeyenler; işte bunlardan bahsetmektedir.

Nakzetmek” demek bozmak demektir.

Allah’ın ahdini bozmak.

“Allah’ın ahdi” nedir?

“Adil Düzen”i kurma ahittir. İslâm düzenini kurma ahittir. Şeriat düzenini kurma ahittir. Hak düzenini kurma ahittir. Batı diliyle demokratik, laik, liberal ve sosyal hukuk devletini kurma ahittir. Peygamberlerin yerine geçip ilmî içtihatlar yapma ahittir.

Kur’an’dan evvel ulus olarak uygarlıkları kurma görevi İsrail oğullarına verilmiştir. Onların içinden peygamberler gelir ve uygarlıkları kurarlardı. O devirde ancak aile eğitimi ile bu yapılırdı. Başka türlü insanları eğitmek mümkün değildi. Bugün ise artık veraset yoluyla görev alma sistemi kaldırılmış, onun yerine bilgiye göre görev alma sistemi getirilmiştir.

Âlim olmak ise insanın kendi elindedir. Çalışır, kendisi için içtihatlar yapar ve sorunları çözer. İşte içtihat yapmak demek, Allah’la ahitleşmek demektir. Sonra artık onu bozamazsınız. Sorumlu olursunuz.

مِنْ بَعْدِ مِيثَاقِه (Min BaGDi MiÇAQıHı)  “Misakından sonra.”

Yani Allah ile ahitleştikten sonra artık onu nakzetmek büyük günahtır.

Şimdi Allah ile ahit yapmak nasıl olacaktır?

Bir cemiyet kurduktan sonra Allah ile ahitleşmiş olursunuz. On kişi bir araya gelir ve bir sözleşme yaparlar, başkanlarını seçerler, faaliyet merkezini belirler ve uymayanlara uygulanacak müeyyideleri de belirlerlerse, bu Allah ile ahitleşmektir, O’nunla sözleşme yapmak demektir. Bu sözleşmenin Allah ile ahit olması için giriş ve çıkış serbest olmalıdır. Faaliyetler açıkça yapılmalıdır. Kapalı toplantılar ve çalışmalar yapılmamalıdır. Hakemlik müessesesi kabul edilmelidir. Parti kurmak Allah ile ahittir. Sonra ona isteyenler katılacaklardır. Böylece topluluk oluşacaktır. Kur’an’dan sonra peygamber gelmeyecek, vahiy gelmeyecektir. İnsanlar Kur’an, sünnet/hadis, icma ve kıyasa dayalı olarak sözleşme yapar ve birlikte faaliyete geçerlerse, Allah ile ahitleşmiş olurlar.

Akevler Allah ile ahit üzerine kuruldu.

Millî Görüş partileri Allah ile ahit üzerine kurulmuştur.

AK Parti de Allah ile ahit üzerine kurulmuştur. Millî Görüş gömleğini çıkardıklarını söyleyenler bunu iktidar olduktan sonra söylemişlerdir. Baştan Türk halkına giderken; ‘Biz Millî Görüşte yetiştik ama biz “Adil Düzen”i kabul etmedik. Millî Görüşü de satıyoruz. Biz muhafazakar parti kuruyoruz.’ deselerdi ve eşlerinin de başlarını açsalardı, namazı bırakıp da içki içmeye başlasalardı, Allah’la sözleşme yapmamış olurlardı. Onlar birlikte İslâmî sistem içinde iktidar olmayı vaad ettiler ve halk da onlara onun için oy verdi. Sonra ‘gömleği çıkardık’ dediklerinde takiyye yapıyorlar, çünkü amellerinde hiçbir noksanlık yapmamaktadırlar. O halde Allah ile yaptıkları ahdi bozmamaları gerekir.

Burada biz Akevler’in bir kusuru vardır. “Adil Düzen”i tam olarak ortaya koymadan ve örnek göstermeden “Adil Düzen”e davet ettik. Halkımız da bize erkenden görev verdi. Bu kadar başardık. İşte şimdi bizim yapmak istediğimiz “Adil Düzen”in ikinci aşamasıdır, ikinci adımdır. Bu da “Adil Düzen” çabasıdır. Bunun bir uygulamasını yapıp gösterdikten sonra Adil Düzen Partisi’ni kurabiliriz. Bu ahdi yapanlar “Adil Düzen”in ilmî çalışanlarıdır.

Bunların görevi bitmez. “Adil Düzen”in teorisini yaparken maddi bakımdan da katılmak ve katkıda bulunmak durumundadırlar. Kendi imkanlarını seferber edecekler, maddeten katılanlara öyle çağrıda bulunacaklar. Bu sebepledir ki nakzda ayrı “Ellezîne” değil, bir “Ellezîne” getirilmiş bulunmaktadır.

وَيَقْطَعُونَ مَا أَمَرَ اللَّهُ بِهِ أَنْ يُوصَلَ

(Va YAQOaHUvNa MAv EaMaRa elLAHU EaN YuvÖaLa)  

“Allah’ın vasletmesini emrettiği şeyleri kat’ eder.”

Bu emir nedir? İlim adamlarının çalışıp elde ettiklerini bu sefer onlarla birlikte örnek uygulamayı ortaya koyarlar, sonra da onu halka ulaştırırlar. Yani ortaklıklar kurup halkı ortaklığa davet ederler.

İşsizliği nasıl önleyeceğiz? Bunu Kur’an’dan öğrenip ortaya koymak Allah’la yapılan ahittir. Sonra bunu uygulamaya geçirmek ve halka arz etmek isaldır, ulaştırmadır. Ulaştırmamak ahdi nakzetmektir, isalı kat’ etmektir.

Gelin, Allah’ın cennetinde yüksek derecelere ulaşmak isteyenler gelin. Cehennemden korunmak isteyen siz mü’minler bu dünyada nimetlere ulaşmanız için “Adil Düzen” kervanına katılınız. Ondan sonra dönmeyiniz, vazgeçmeyiniz.

Biz halka nasıl götüreceğiz?

Öyle şirketler kurmalıyız ki, bize gelen kimseye ‘işimiz yok’ dememeliyiz. Gelen herkes iş bulabilmelidir. Bu nasıl sağlanacaktır? Allah’ın emrettiği zekât ve karz-ı hasen müessesesini çalıştırırsak işsiz insan kalmaz.

Para nedir? Para bir kredi mektubudur. Devlet diyor ki, bu para sahibi sizden bir şey istediği zaman pazarlık yapın ve bunu verin, ben bu senede kefilim diyor.

Peki, bugün neden işsizlik olmaktadır? İşsizlik olmaktadır, çünkü paranın karşılığı olan şey tanımlanmamıştır. Para karşılığı bir şey yoktur.

Oysa biz karşılıksız para çıkarmayacağız. Mal senetleri, selem senetleri, hisse senetleri ve işletme senetlerini çıkaracağız. Bunlar birer mal ile tarif edilecektir. O senedi ibraz eden ambarda o malı bulacaktır. Bunu yapmamız için ortak ambar yapmamız yeterlidir. Bir insan günde iki kiloluk yemek yese, 360 gün 720 desimetreküp eder. Siz bunu 1 metreküp alın. Bir metrekare kadar bir alan işgal edecektir. İki metre yüksekliğinde olursa yarım metreküp eder. Bunun maliyeti de 150 liradır. Her ay 10 lira verse 15 ayda bunu öder. Bunu veremeyen aile de olmaz. O halde böyle bir ambar yapacağız.

Kim ne üretirse üretsin, bu ambara getirirse koyacağız. Ona malın belgesini vereceğiz. Sonra her mal için teminat değeri koyacağız. O malda da kent gıda senedini çıkaracağız. Dolayısıyla gerektiği kadar para da çıkmış olur.

Faizle para alıp sömürülmenin ne mânâsı vardır. İman nurunun olmayışı dışında bir mânâ yoktur. Sömürü sermayesi gözlerinizi karartıyor. Sizin kör gözleriniz onu göremiyor.

İşte bunun bir örneğini yaparsak, işte o zaman Allah’ın emrettiğini isal etmiş oluruz. Gösterdikten sonra kabul eden etmiş olur ve kurtulur. Etmeyenler de etmez ve nereye isterlerse oraya giderler. Bizim onlarla bir ilişkimiz olmaz. Bunu yapmamız için devlet olmamız gerekmez. Basit bir ilçede, hattâ bir muhtarlıkta da faaliyete geçebiliriz.

Saadet Partisi isterse bir sene içinde işsizliği çözebilir. Ama onlar “Adil Düzen”den uzak olmak için çalışmaktadırlar. Asıl onlar Allah’ın isal edilmesini emrettiğini nakzetmektedir. AK Parti üçüncü gruptandır. “Adil Düzen”in asıl sahipleri Millî Görüşçülerdir. Bakalım Allah Millî Görüşçüler için ne diyor.

وَيُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ

(Va YuFSiDUvNa Fiy eLEARWı) 

“Ve arzda ifsad ederler.”

Biz kimseye “Adil Düzen”i kabul edin demiyoruz, arzı ifsat etmeyin diyoruz. Başka çözümünüz varsa buyurun onu getirin. Ama getirmezseniz arzı ifsad ediyorsunuz demektir.

Dış borç sorununu çözdünüz mü?

İşsizlik sorununu çözdünüz mü?

Terör sorununu çözdünüz mü?

Yalancı basın sorununu çözdünüz mü?

Hayır, hayır, hayır, hayır!

İşte siz arzı ifsat ediyorsunuz.

Bir yazı işleri müdürü bir derginin, bir basın-yayın kurumunun başında oturur da istediğini yayınlar, istediğini yayınlamazsa, o arzı ifsat etmektedir. Çünkü ona CIA istediklerini ezberletmiştir. Fesad için ne gerekiyorsa cahil yazı işleri müdürü öğrenmiş onu uygulamaktadır. Yazınızı beğenmez, basmaz. İşte şu yanlıştır der. Siz de dersiniz ki, bak ben şu şu aklî ve naklî delilleri getiriyorum, sen de bana delil getir. Utanmadan ben âlim değilim der. Peki, ilmin yoksa âlimlere nasıl emirler veriyorsun. Mektup almış. Kimden? Falan köyden. Âlim mi? Hayır! Ninesinden, dedesinden duymuş. Bunlar CIA’nın emirnameleridir. O da ne yapsın, öyle yapmasa işinden olur.

“Adil Düzen”de fesadın önlenmesi şöyle olur. Herkes kendi içtihadı ile yapar veya yazar. Yazı işleri müdürünün müdahale hakkı yoktur. Yazı işleri müdürü bir bakkal gibidir. Firmanın ambalajlı mallarını satar. Bozuk çıkarsa bakkal değil firma sorumlu olur.

Bakınız, bu durumda bir yazı işleri müdürü fesadın kaynağıdır. Çünkü fesadı önleyen yazıları sansür etmektedir. Oysa serbest olsa, fesat yapan yazarlar hakemlerin huzuruna çıkıp cezalanacaklar, diğerleri ise faaliyet imkanını bulacaklardır.

“Adil Düzen” dışında kalan ne varsa hepsi fesattır. Çünkü sonunda fesada gider.

Başka bir örnek verelim. “Adil Düzen”de boşama tek taraflı beyana bağlıdır. Karı veya kocadan her biri ‘ben seni boşadım’ derse boşanma tamam olur. Hakemler boşanmanın olup olmamasından ziyade, boşanmadan doğan kadın için takdir edilen mihrin miktarı üzerinde dururlar. Boşama kadın tarafından gelmişse ve koca kusurlu değilse, kadın aldığı mihri iade eder, yani boşanma tazminatı almaz. Şimdi Medeni Kanun’da boşanma tazminatı kalkmıştır, senelerce süren boşanma davaları ile sorun çözülmek istenmektedir.

Bunun zararları nelerdir?

a)      Karı kocadan her biri bu nasılsa benden kolay boşanamaz diye karşı tarafa saldırmakta, aile bir kavga alanına dönüşmektedir.

b)     Kolay kolay boşanma olamamaktadır diye insanlar evlenmemektedir. Böylece eş bulamayan erkek veya kadın evlilik dışı ilişkilere girişmektedir. Erkekler için genel evler tesis edilmiş, kadın da genel ev sermayesi olarak kullanılmaktadır.

c)      Zührevi hastalıklar ve AİDS yayılmakta, bu sefer insanlar cinsel ilişkiden nefret emeğe başlamaktadır.

d)     Hâsılı, boşanmanın zorluğu aile müessesesini çökertmektedir. Bugün Avrupa’daki nüfus azalmasının kaynağı budur.

Şeriatın dışında konan her kural yeryüzünü ifsattır.

Şeriat hükümlerine karşı çıkmak yeryüzünü ifsattır.

İşte “Adil Düzen”e karşı çıkanlar bunlardır. Başlayıp da bırakanlar da buna alet olmaktadırlar. Eğer başladıkları şeyleri tamamlamazlarsa, o takdirde onlar için suu’d-dâr vardır.

Şöyle bir kural vardır. Şartlar oluşunca “Adil Düzen”in getirilmesi farzı kifayedir. Eğer farz yerine getirilirse tüm insanlık kurtulmuş olur. Eğer Adil Düzeni getirmezlerse, Adil Düzen Çalışanları kurtulur, diğer halk içlerinde iyi olan insanlar da dahil olmak üzere helak olur. Adil Düzen Çalışanları bu çalışmaları sayesinde tüm yeryüzünün helakini de önlüyor. Sevapları bundan dolayı o kadar yüksek olmaktadır.

III. bin yıl uygarlığını getirmek için Türk milleti seçilmiş, iki asırdan fazladır yetiştirilmektedir. Yeni uygarlığın merkezi İstanbul’dur. O halde biz İstanbul’da olanlara daha fazla yük yüklenmiş bulunulmaktadır.

Çalışıp da “Adil Düzen”i getirmezsek İstanbul’un durumu o kadar kötüdür. Bu da çok açıktır. İstanbul kendi üretimi ile bir gün bile yaşayamaz. Eğer bir kriz olur da Anadolu ile yahut dünya ile ilişkisi kesilirse, İstanbul belki bir hafta bile yaşayamaz.

Peki, diyeceksiniz ki kriz zamanında Adil Düzen ne yapacaktır da krizi atlatacaktır?

İstanbul Anadolu kasabalarıyla kardeşlik tesis edecek, her mahalle Anadolu’daki bir ilçe veya il ile kardeş yapılacaktır. Sürekli ulaşım servisi oluşturulacaktır. Bir yıl yetecek yakıtı da depo etmeliyiz. Diyelim ki Ahlat ile Zafer Mahallesi kardeş yapılmalıdır. Mesafe 2000 kilometre ise 200 litre yakıt yakacaktır. Haftada bir servis için on ton yakıt yetecektir. Yakıtın yarısı İstanbul’da, yarısı da Ahlat’ta bulunur. Dolayısıyla kriz zamanında da irtibat devam edecektir Sanayi mallarımızı satacak, karşılığında tarım malları alacağız. Tüm Anadolu bunu yapıyorsa kriz atlatılmış olmaktadır.

َ  أُوْلَئِكَ (EuLAEiKa)  “İşte onlar.”

Burada işaret edilen kimseler ahitten sonra misakı nakzedenlerdir. Yani “Adil Düzen”i hazırlamak, bir örnek ortaya koymak farzı kifayedir. Ama ortaklık kurulduktan sonra herkesin ona ortak olması farzdır. Yani herkes “Adil Düzen”e göre hareket etmekle yükümü olacaktır. Uymak istemeyenler ayrılıp giderler.

Sistem kurulduktan sonra artık herkes eşitlik içinde “Adil Düzen”den yararlanır. “Adil Düzen” kuranların imtiyazları yoktur. Kurucular kurarken faaliyet gösterirler ama biz kurduk diye kendilerine imtiyaz sağlamazlar. Bunu ifade etmek için bu üç grubun zıt vasfını bir ellezî içinde toplamıştır.

Bu ismi işaret zamiri fasl yerine geçmektedir. Mübteda cümle olunca ismi işaret getirilmesi daha beliğdir. Hum ile de takviye edilebilir. Bu “ülaike” bedel olur.

لَهُمُ اللَّعْنَةُ (LaHUMu elLaGNaTu)  “Onlar için lanet vardır.”

LaHuM” mukaddem haberdir. Tahsisi ifade eder. Lanet yalnız onlar içindir. Burda sürgün etme şartı getirilmiştir. Bir kimsenin sürülebilmesi mevcut mevzuata uymalıdır. Yani Allah’ın ahdi olmalıdır. Bu emrin ne olduğunu kişi bilmelidir. Bilgisizlikten uymamış ise lanet edilmez. Bir de onların bu tutumları fesada sebep olmalıdır. Bunları sürgün etmek farzdır. Onun için takdim edilmiştir. Sonra getirmiş olsaydı sürebilirsiniz anlamı çıkar.

Lanet etmek” demek dışlanmak demektir. Yani topluluğun onu artık kendi üyesi olarak kabul etmemesidir. Onunla konuşmaması, onunla evlenmemesi, alışveriş etmemesidir.

“Adil Düzen”e karşı gelenlere uygulanacak ceza dışlamadır. Ocaksa, bucak hizmeti verilmez. Bucaksa, bucak hizmeti verilmez. Dışlama bununla sağlanır.

وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِ(25) (Va LaHuM SUvEu elDAvRı)  “Darın suu vardır.”

Demek ki “Adil Düzen”i kabul etmeyenlere uygulanacak sistem dışlamaktır. “Adil Düzen”in nimetlerinden yararlanmama cezalarıdır. Sonra kendilerine ayrı aşiret/ocak, ayrı kabile/bucak, ayrı ülke oluşturabilirler. Bunlar “Adil Düzen”in nimetlerinden yararlanamazlar. Onlar için dârın suu vardır, yani zalim düzen vardır. Zalim düzenin başında hukuk düzeni yerine askeri düzen olması, yargının çalışmaması, hukuk düzeninin sorunları çözmemesi durumunda devletin silahlı güçleri devreye girer ve dayakla, sopa ile sorunları çözerler. “Adil Düzen” tesis etmeden önce siz polis rejiminin kaldırılmasını, askeri müdahaleyi meşru görmezseniz, polise işkence yasağı koyarsanız devlet yıkılır. Askerler müdahale ederken kendi arzularını tatmin için yapmıyorlar. Ülkenin sorunlarını hukuk düzeni içinde çözemeyince askeri sisteme başvuruyorlar. Bu sebepledir ki ben eskiden askeri müdahalelere karşı idim. Şimdi, ya müdahale etmezlerse Türkiye’nin hâli ne olur diyorum. Şimdi efendice müdahale ediyorlar. Askerler anayasa mahkemesinin salonuna gizli kamera koyuyorlar. İktidar partisini kapatıp Türkiye’yi yıkmaya karar verecekleri zaman komutanlar müdahale ediyor ve kararı değiştirtiyorlar. Böylece Türkiye yıkılmaktan kurtuluyor. Tekçi bu haber yalan olsa, hakimler vicdanlarının sesi ile Türkiye’yi yıkmaktan vazgeçselerdi de iktidar partisini kapatma cüretinde bulunmasalardı. Askerlerin müdahalesine gerek kalmasaydı. Ama askerler görevlerini yapmışlardır. Türk ordusu yerinde otururken Türk milleti rahat olsun.

Ancak bu ilelebet böyle gitmez. Askeri metotla devlet yaşayamaz. Askerler veya hakimler devleti korurlar ama devleti yönetemezler. Bu gerçeği askerler bilmektedirler. Bundan dolayı iktidara el koyduktan sonra en kısa zamanda kışlalarına çekilmektedirler. Ama hakimler bunu bilmiyor. Cumhurbaşkanlığına getirilen zat eşkıyalarla işbirliğine gidebiliyor. Yönetimde böyledir de nerde böyle değildir?

Bugünkü Türkiye’de devlet borç içinde boğulmaktadır. Halkın hepsi borçlu. Bir kriz çıkıyor, en güçlü firmalar patır patır dökülüyor. Cennet olan Türkiye bugün cehenneme dönüşmüştür.

Bunun suçlusu kimdir?

Elbette kişiler değildir. Bunun suçlusu kötü düzendir, zalim düzendir. Ama Kur’an çok açık olarak tüm Türk halkına hitap ediyor. Siz “Adil Düzen”in gelmesine karşı çıkar, Adil Düzen çalışmalarını devre dışında bırakırsanız, her şeyden önce yarın Adil Düzenciler tarafından dışlanırsınız. Yani size ceza vermezler, intikama girişmezler. Sizin gibi merkezi yönetimle tüm insanlara işkence etmezler. Yerinden yönetim getirirler. Sizin topluluğunuzu serbest bırakırlar. Zalim düzen içinde yaşamaya devam edin derler. Sizin ocağınız, bucağınız, iliniz, ülkeniz dünya cehennemi olur. “Adil Düzen”de olanlar dünya cennetinde olurlar.

Bir defa daha hatırlatayım. 1973 seçimlerinde İzmir Bayramyeri’nde kahve konuşmalarını yaptık. Arkadaşlarla davet üzerine Sabahattin Zaim beyin bulunduğu Alsancak’taki bir eve gittik. Belki de Dayhan’ların evi idi. Sabahattin Zaim beyin orada bana sorular sordu, ben de kendilerine izah ettim, Millî Görüşün ne olduğunu anlattım. Henüz “Adil Düzen” ortaya çıkmamıştı. Sonra akrabası olan Avni Özyürek’in evine götürüp bıraktık. Yolda, ‘insan senin anlattıklarını dinleyince kendisini cennette zannediyor’ demişti. İşte o ilim adamının tasdik ettiği cennet bu âyetlerde zikredilen cennettir.

Sonra R. Tayyip Erdoğan, Azmi Ateş ve Feyzullah Kıyıklık; Sabahattin Zaim ve Hayrettin Karaman’ın katıldığı bir ekip oluşturdular. Hedefleri Millî Görüşçüleri “Adil Düzen”den vazgeçirtmekti. Bunu başardılar. Ama şimdi kendilerini de cehennemde, Türk halkını da cehennemde yaşatıyorlar. Hayrettin ve Sabahattin beyler Adil Düzen çalışmalarına karşı gözükmüyorlar ama Millî Görüşçüleri vazgeçirmek istemektedirler.

Allah çok çok razı olsun. Hayrettin Karaman hatırat kitabında bunları anlattı. Neler olduğunu öğrendik. Sabahattin Zaim ise hatırat kitabında Akevler’den hiç bahsetmemektedir. Oysa Sabahattin Zaim ilk İslâm konferansını İzmir’de İslam ekonomisine dair verdi. Konuşması son derece zayıf ve hatalarla dolu idi. Biz konuşmasını kritik etmedik. Bir sene sonra kendisine doğum kontrolü konferansını verdirdik. Gördük ki Sabahattin Zaim bir sene içinde çok değişmiş ve gelişmiş. Artık İslâmiyet’i ruhundan kavramış.

Sabahattin Zaim bizin kooperatif ortağımızdır ve hakemimizdir. Yakın akrabası on kurucudan biridir. Sabahattin Zaim’le olan çalışmamız bu kadarla yetinilmiş değildir. Osman Eskicioğlu onun sorumluluğunda doktora yaptı. Tez aynen Adil Düzen olarak işlenmiştir. Ama ölümünden sonra basılmış hayatı/hatıratı ile ilgili kitabında Akevler’den söz etmemektedir, Adil Düzenden söz etmemektedir.

Gelecek nesle ibret olsun diye bunları burada anlatıyorum.

Darwin de böyle olmuştur. İyi insanlar herkesle iyi oldukları için kâfirler onları kullanırlar. Sonra onun fikirlerini İslâmiyet aleyhinde değerlendirirler. Hayrettin Karaman’dan tekrar tekrar olarak Allah razı olsun. Sabahattin beyin zalimler tarafından kullanılmasına da izin vermemiştir. Onu istismar edenleri deşifre etmiştir.

Sabahattin Bey ilk defa 1973’de Kur’an düzenine cennet düzeni demiştir.

Kur’an şimdi bize aynı şeyi söylüyor.

Hamd olsun.

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org    (0532) 246 68 92

 

 

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-505/ADİL DÜZEN DERSLERİ-334İstanbul, 11 Nisan 2008

 

REJİMLER VE EKONOMİ

Ekonomi üretip tüketmeden ibarettir.

İslâmiyet’te işbölümü içinde ortak olarak üretiriz. Sonra bölüşür aile içinde birlikte tüketiriz. Kamu görevleri ve genel hizmetler kamu görevlileri tarafından yapılır ve halka karşılıksız sunulur. Hasılanın bir kısmı girdilere göre bir kısmı da ihtiyaca göre bölüşülür.

Kapitalistlerde bölüşüm girdilerdeki katkılara göre bölüşülür, ihtiyaç hesaba katılmaz.

Sosyalistlere göre bölüşüm ihtiyaca göre olup girdilere göre paylaşma yoktur.

 

Ortak üretim işbölümüne dayanır.

İşbölümü sabit ücret veya ortaklık şeklinde olur.

İslâmiyet’te tüketim mallarının üretiminde ortaklık sistemi, inşaatta ise sabit ücret sistemi uygulanır. İmalatta ortak ambara ürünler konur. Girdi sahiplerine belge verilir. Bunlar belgelerini borsada pazarlarlar.

Tekel ekonomilerde yalnız ücret sistemi vardır, ortaklık sistemi yoktur.

Teşebbüs kapitalizminde herkes sermayenin işçisidir.

Devlet sosyalizminde herkes devletin işçisidir.

 

Bölüşme değiştirme ve kredileşme yoluyla olur.

İslâmiyet’te değiştirme serbest fiyatlarla pazarlama suretiyle olur. Kredileşme ise faiz yasağı içinde kamu aracılığı ile sağlanır. Faiz yasak, ticaret serbesttir.

Liberalistler faiz de ticaret gibidir, ikisi de serbesttir diyorlar.

Sosyalistlere göre faiz de ticaret gibidir, ikisi de yasaktır.

Adil Düzen tekele düzenine karşıdır. Gerçekleştirebilmek şartıyla rejimlerden hiçbirine karşı değildir. Dolayısıyla tüm rejimlerde Adil Düzen tesis edilebilir. Yani ya tekel zalim düzenler vardır veya tekelsiz adil düzenler vardır.

Mülkiyette kapitalist veya komünist, üretimde teşebbüs kapitalisti veya devlet sosyalisti, bölüşümde de liberal veya tarifeli sosyalist olunabilir. Altı temel rejim vardır. Bunlardan birinin inkarı ile ortaya çıkar. Kapitalistler kamu mülkiyetini, komünistler özel mülkiyeti, liberalistler tarifeyi, sosyalistler serbest fiyatları, teşebbüs kapitalistleri planı, devlet sosyalistleri serbest girişimi kabul etmezler.

İslâmiyet ise üretimde mülkiyeti, tüketimde şüyuiyeti, değiştirmede serbest fiyatları, kredileşmede tarifeyi, imalatta girişimciliği, inşaatta ise planlamayı uygularlar.

Karma ekonomide keyfilik olup yöneticiler veya yasamacılar istedikleri şekilde düzenleme yapmaktadırlar. Böylece ilkel bir ekonomi görünümündedir.

Şimdi partilerin bir kısmı ne diyor? Benim bir programım yok. Ben iyi insanım, diğerlerinden daha iyi yönetirim veya ben daha adil yönetirim diyerek oy isterler. O halde bunlar iki tür partidirler.

O halde 6 parti sistem partisi olarak oluşacaktır. Bunların yanında bir de şeriat partisi vardır. Toplam 7 çeşit parti sistem partisidir. Sistematik olmayan partiler de iki gruba ayrılmaktadır. Ben iyi işler yaparım, halkın refahını sağlarım, adaletle ilgilenmem diyen partiler vardır. Diğerleri ise ben insanlar arasında adaleti gözetirim, refahları ise benim işim değildir der. Bunların İslâmî olanı vardır, hem üretimi hem adaleti dengelerim der.

Görülüyor ki on kadar siyasi parti kurulmalıdır. Bu on partinin iki türü vardır.

Bunların birincisi adaleti esas alan partilerdir. Yani vatandaşlar arasında denge oluşturup bazıları bazılarını ortadan kaldırmayı hesaplamaz, birlikte nasıl yaşanacağını araştırır.

İkinci tür partilerde ise çatışma olmalı, kazanan yaşamalı, kaybeden de ölmelidir. Yani bu partiler savaşmak için kurulurlar. Yenilirsek bu ülke size kalsın ama yenersek bize kalsın. Birlikte kalırsak ne siz ne de biz yaşarız. Bu da bir mantıktır.

Biz Akevler Adil Düzen Ekibi olarak, “Adil Düzen”i benimseyenlerin yanındayız. Onlara proje üretiriz. Yukarıda sayılan on çeşit partinin Adil Düzene göre programını hazırlarız.

Zalim düzen partileri ile Adil Düzen partileri arasında şu farklar vardır. Bu on sistemden hangisini kabul ederlerse aşağıdaki uygulamalardan adil olanı veya zalim olanı seçmek zorundadırlar.

1)      Adil Düzenciler nisbi sistemi, zalim düzenciler ekseriyet sistemini seçerler. Bugünkü partilerimiz Adil Düzencidir ama zalim düzenin geleneğine uymaktadırlar. Kendi asli hüviyetlerine dönmelidirler. Nisbi sistemi kabul etmelidirler.

2)      Adil Düzen yargıda hakemler sistemini kabul eder. Zalim düzen ise merkezden atanmış hakimler sistemini kabul eder. Saltanat döneminden kalan bu kötü uygulamaya son vermek bütün partilerimizin hedefi olabilir.

3)      Adil Düzen sistemi yerinden yönetim sistemini kabul eder. Yerel yönetimin kendi işlerine karışmaz. Herkes istediği belde veya bucakta yaşayacaktır. Beğenmediği beldesini değiştirecektir. Değiştirmede kamu taşınmazlarını satın alacaktır. Zalim düzende ise merkezi yönetim vardır. Merkez taşrayı sömürmektedir. Bütünlüğün sağlanması alt bölmelerin yüze yakın olması, güvenliğin güçle merkezi güçle sağlanması ile sağlanmaktadır. On sistemden hangisini kabul ederseniz edin, yerinden yönetimi kabul etmekle bir şey kaybetmezsiniz, zalim olmaktan adil olmaya geçmiş olursunuz.

4)      Adil Düzende kredileşme sistemi vardır. Faiz yoktur. Bankalar mevduat toplarken karşılığında kredi dağıtırlar. Kredi açtıkları işletmelerden de cirolarına göre pay alırlar. Kredi halka verilir. İşverenlere ve tüccarlara kredi kullanma limiti verilir. Bunun dışındaki bir çözüm hiçbir partinin programı dışında olmaz.

5)      Genel sigorta yapılmalıdır. Yalnız prim verenlerin sigortalanması zulümdür. Emekliliğin yaşını geciktirebilirsiniz. Bu zulüm değildir. Ama insanların bazılarının sosyal sigortadan mahrumiyeti zulümdür.

6)      Karşılıksız para çıkarılmamalıdır. Selem, mal, hisse ve işletme senetleri çıkarılarak reel değerleri kağıtla temsil edilmelidir. Senetlere karşılık para çıkarılmalıdır.

7)      Adil Düzende her türlü eğitim ve öğretim serbesttir. İmtihanlar devlet tarafından yapılır ve ehliyet kamuca tevcih edilir. Zulüm sistemi ise öğretimde yasaklar ortaya koyar.

8)      Adil Düzende (laiklik) bir şey dinî olduğu için suç olmaz, suç ise de suç olmaktan çıkmaz. Yargı önünde din ve ırk farkı gözetilmez. Müsbet ilim kanunların üstündedir. Hakem kararları diğer bütün kamu organlarının üstündedir.

9)      Kişi başkasına ne yaparsa onun kendisine yapılmasını baştan kabul etmiş olur. Hukuk düzeni bu kural üzerinde oturur. Sözleşmelere uyulur. Sözleşmeyi herkes kendisi yorumlar ve uygular. Hesabını hakemler karşısında verir.

Görülüyor ki bir siyasi parti hangi yönetim şeklini kabul ederse etsin değişmez. Ortak genel kurallar vardır. Bunlar anayasalarca tesbit edilir. Sonra partiler o anayasayı kendi sistemleri içinde yorumlar ve uygularlar.

Bütün partilere önerimiz şudur: Akevlere sipariş verirseniz, kendi parti görüşünüz içinde Adil Düzene uygun program hazırlarız. Sonra siz onu kendi anlayışınıza göre geliştirirsiniz. Zulüm partisi değilsiniz ama bilemediğiniz için zulüm yapıyorsunuz.

Türkiye Cumhuriyeti içinde zalim tekelci parti mevcut değildir. Bu sebepledir ki partiler arası uzlaşma ile anayasa yapma son derece kolaydır. Bütün partiler, zalim tekel sermayenin böyle bir anayasanın yapılmasına izin vermeyeceklerini düşünerek böyle bir anayasa yapılmasına katılmakta tereddüt göstermektedirler.

Oysa; 

1-      Türk ordusu 2002 seçimlerinde ABD ile her türlü çatışmayı göze alarak AK Parti’nin iktidar olmasına izin vermiş ve sonuna kadar millî iradeye saygılı olmuştur. Artık askerlerin müdahalesi sözkonusu değildir. Bu şimdiki komutanların daha iyi kimseler olmasından değil, ordunun o tarihlerde aldığı karardır ve kolay kolay değiştirilmez.

2-      Papa Türklerin AB’ye alınmasına fetva vermiş, onlar da İbrahimî dindendir demiştir. Avrupa Parlamentosu üçte iki ekseriyetle Türklerin Avrupa Birliği’ne alınmasına karar vermiştir. Diğer Papa Sultan Ahmet’te dua etmiştir. Hıristiyanlık âlemi din düşmanlığını bırakarak İslâm’la barışık hâle gelmiştir.

3-      1 Mart Irak tezkeresinde Fransa, Almanya, Rusya ve Çin bizim tarafımızda olmuş, Rusya Devlet Başkanı Putin, İslâm Konferansı Örgütü’ne katılmak için müracaat etmiştir. Böylece dünya Türkiye’nin ve İslâm âleminin dostu olduğunu ilan etmiştir.

4-      ABD’de seçim olmuş, bir zenci Müslüman babadan ve beyaz Hıristiyan anadan doğan Obama başkan olmuş, ilk olarak Türkiye’ye ziyarete gelmektedir.

5-      Dışa bağımlı sermayenin temsilcisi TÜSİAD da artık saldırganlıktan vazgeçmiş, otel odalarında iktidarları indirip yeni iktidarları oturtmamaktadır. Yapılan tüm girişimler boşa gitmiştir. Ergenekoncular devre dışı edilmiştir.

Her şeyin bu kadar elverişli olduğu durum hiçbir zaman olmamıştır.

Gelin bu fırsatı kaçırmayalım, değerlendirelim.

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-505/ADİL DÜZEN DERSLERİ-334İst., 11 Nisan 2008

 

SEÇİM, AKEVLER ECZANESİ VE “ADİL DÜZEN”

Seçimler bitti. Herkes ağzının payını aldı.

1-      AK Parti adaylarını keyfi olarak seçmiş olmasının cezasını oy kaybı ile ödedi. Güya milletvekillerine sordu, güya il yöneticilerine sordu! Ne var ki bunları merkezden atamıştı. Oy Millî Görüşün oyu idi. Millî Görüşten esinlenerek Millî Görüş adayı Özal’ın oyları idi. AK Parti kurulurken milletvekilleri Millî Görüş milletvekilleri idi. ANAP vekilleri idi. Ama teşkilat renksizlerin ajanları tarafından kurulmuştu. Milletvekilleri seçiminde Millî Görüş ve ANAP kökenli kadroyu tasfiye etti. Bu seçimde de Millî Görüş ve ANAP kökenli belediye başkanlarını tasfiye etti. Şimdi hükümeti tasfiye için hazırlanmaktadır. Akevler ortağı olan bakanlar tasfiye edilecektir. Ama Türk milleti de gerekli dersi verdi, ihtar etti: Böyle devam edersen ANAP’tan beter hâle gelirsin dedi. Erdoğan bu gerçeği anlamış gibi görünüyor.

2-      CHP oyunu artırmış gibi görünmektedir. Ne var ki DSP ve DPT de varlıklarını korumak suretiyle ihtarlarını sürdürüyorlar. CHP, böyle giderse sonunda yerini bu partilere kaptırma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Gelecek seçimde bugünkü iki partiyi tasfiye edebilir, barajın altına itebilir.

3-      Seçimden en çok kazançlı çıkan parti MHP olmuştur. Muhalefetteki tutumu halk tarafından takdir edilmiştir. Ama Büyük Birlik Partisi de oyunu artırmıştır. Onun karşısında her zaman birden silinme tehlikesi ile karşı karşıyadır.

4-      Saadet Partisi oylarını bir miktar artırmıştır. Lakin bu oy kitle oyu değil, kişilerin oylardır. Basının şişirmesine rağmen yeterli başarıyı gösterememiştir. Çükü Numan Kurtulmuş, Necmettin Erbakan olmaya özenmiş, Adil Düzen yerine kendisini ortaya koymaya çalışmıştır. Erbakan “Millî Görüş” ve “Adil Düzen”le Erbakan olmuştur, boyu ile değil. Bana göre en çok hüsrana uğrayan parti Saadet Partisi’dir. Böyle giderse gelecek seçimlerde %1’in altına inmemesi için bir sebep yoktur.

5-      D(Y)P ve ANAP ise silinmeye devam etmişlerdir. “Kitle partisi” gibi bir kavramı milletimiz tanımıyor. Artık yeryüzünde kişi partileri yoktur. Bunlar birleşmeli ve Batılılaşmayı sistematize etmeli, nerede duracaklarını ve ne yapacaklarını millete iyi anlatmalıdırlar.

Yenilen pehlivan güreşe doymazmış. Bütün partiler züğürt tesellisi ile avunmaktadırlar. Türk halkı siyasete ihtar verdi: Karşıma doğru dürüst sistem partileri olarak çıkın. Yoksa sizi tasfiye edeceğim dedi.

Seçime iştirak oranı % 80’lerin üstüne çıkmıştır. Ama artan oy muhalif partilerden hiçbirine teveccüh etmemiştir. AK Parti de bu oylardan nasibini alamamıştır. Halk siyasete inanmaya başlamıştır ama partilerine inanmamaktadır. Türk halkı “sistem/düzen partisini istiyorum, sistem/düzen partisini istiyorum” diyor ama duyan yok. Herkes aklını başına toplasın, Akevler eczanesine başvurup “Adil Düzen” ilacını alsın. Siz isteseniz de istemeseniz de yeryüzüne “Adil Düzen” gelecektir. Kimse bunu önleyemeyecektir. Zalim düzen hiçbir zaman payidar olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır. Zaman zaman “Adil Düzen” tökezlemiş ama biraz sonra tekrar toparlanmış ve hep uygarlıkları o doğurmuştur.

Adil Düzen Çalışanlarına tavsiyemiz; gelecek belediye seçimlerinde Adil Düzen belediyeleri için bağımsız olarak çalışmalarıdır. Biz çalışalım. Verecek olan Allah’tır. Onlar ne isterlerse onu yapsınlar, Bizim amelimizi zayi edemeyeceklerdir.

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 

 






Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3464 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2657 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2627 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 2147 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2526 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2545 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2278 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 2169 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 2173 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2586 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2478 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1984 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2339 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2285 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2425 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2424 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 2258 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2437 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2394 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2615 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2434 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 3037 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2670 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2980 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2669 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2744 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2952 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 3134 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 3027 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3422 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5478 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3541 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 3072 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3857 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3710 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3420 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3870 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3832 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 4108 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4618 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 3012 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 3112 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3965 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3822 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2850 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2942 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3950 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 7713 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5602 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 4173 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3574 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3715 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4732 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 4443 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4741 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4663 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4815 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4547 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3395 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4475 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3622 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 5173 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3853 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 5148 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 5007 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4933 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3536 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3477 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3688 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 5150 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 4205 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 5418 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 4087 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 5268 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4417 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4429 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4569 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4765 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 5314 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 4116 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 5260 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4524 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3843 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4380 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4590 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 4112 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 4097 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 4086 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4540 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5648 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9814 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1039
Nur Suresi Tefsiri 32-34. Ayetler
23.11.2019 4645 Okunma
1 Yorum 24.11.2019 08:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1038
Nur Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
16.11.2019 3703 Okunma
1 Yorum 19.11.2019 12:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1037
Nur Suresi Tefsiri 27-29. Ayetler
9.11.2019 3852 Okunma
1 Yorum 10.11.2019 05:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1036
Nur Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
2.11.2019 3355 Okunma
1 Yorum 03.11.2019 07:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1035
Nur Suresi Tefsiri 19-22. Ayetler
26.10.2019 3382 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1034
Nur Suresi Tefsiri 12-18. Ayetler
19.10.2019 3742 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5696 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1032
Nur Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
5.10.2019 4244 Okunma
1 Yorum 06.10.2019 23:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1031
Müminun Suresi Tefsiri 111-118. Ayetler
28.09.2019 3445 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:50


© 2025 - Akevler