Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 398
BAKARA SÛRESİ 195-196.-AYETLER TEFSİRİ
3.03.2007
2176 Okunma, 0 Yorum

1967...1968...1969....AKEVLER 40 YILDIR ÇALIŞIYOR....2005...2006...2007

BİZLER ÇALIŞIYOR VE YENİ İSLÂM MEDENİYETİ’Nİ KURUYORUZ...

SİZLERİ DE ÇALIŞMALARIMIZA DÂVET EDİYORUZ; BUYURUN, BİRLİKTE ÇALIŞALIM...

ADİL DÜZEN 398

“ADİL DÜZEN BİR PARTİNİN DEĞİL, İNSANLIĞIN DÜZENİDİR.” Süleyman KARAGÜLLE

Haftalık Seminer Dergisi                       03 Mart 2007                                    Fiyatı: www.akevler.org’a tıklamak!

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 398. SEMİNER

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİZafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA/ İSTANBUL          Tel: (0212) 452 76 51

Bu dersin tamamı Yenibosna’da 17.00 – 21.00 saatleri arasında okunacak ve tartışılacaktır...

Hedefimiz; “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada okunmasıdır. S. KARAGÜLLE, Reşat EROL

*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ

MUHTARLIKLARDA YENİDEN YAPILANMA

SEÇİM İTİFAKI VE YAPILACAKLAR…

***

BAKARA SÛRESİ TEFSİRİ - 60. Hafta

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيم

وَأَنفِقُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلَا تُلْقُوا بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ وَأَحْسِنُوا إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ(195)

وَأَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلَّهِ فَإِنْ أُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنْ الْهَدْيِ وَلَا تَحْلِقُوا رُءُوسَكُمْ حَتَّى يَبْلُغَ الْهَدْيُ مَحِلَّهُ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرِيضًا أَوْ بِهِ أَذًى مِنْ رَأْسِهِ فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ أَوْ صَدَقَةٍ أَوْ نُسُكٍ فَإِذَا أَمِنتُمْ فَمَنْ تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ إِلَى الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنْ الْهَدْيِ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلَاثَةِ أَيَّامٍ فِي الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ إِذَا رَجَعْتُمْ تِلْكَ عَشَرَةٌ كَامِلَةٌ ذَلِكَ لِمَنْ لَمْ يَكُنْ أَهْلُهُ حَاضِرِي الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ(196)

 

وَأَنفِقُوا (Va EaNFıQUv)  “İnfak ediniz.”

Buradaki “Va” harfi “Kâtilûhum”a atfetmektedir. Yani onlarla savaşınız ve mallarınızı harcayınız.

Müslimler savaşa katılmadıkları gibi, savaş harcamalarına da katılmazlar. Savaşta onların malları kullanılsa bile karz-ı hasen olarak kullanılır ve savaş sonrasında onlara aynen iade edilir.

Savaşmak mü’minlere farz olduğu gibi, savaşın maddî giderlerini karşılamak da mü’minlere aittir.

Mü’min kadınlar bundan farklıdır. Mü’min kadınlar eğer kendi bulundukları yerlere saldırılmışsa bedenen savunmalara katılmakla yükümlü oldukları gibi, mal varlıkları ile de katılmak zorundadırlar. Savaş eğer semtlerinde oluyorsa kadınlar da bedenleri ile katılırlar. Savaş eğer bölgelerinde oluyorsa savaşa bütün kadın ve erkekler malları ile katılmak zorundadırlar. İşte buradaki emir bu emirdir.

Savaşa iki şekilde katılınır; biri malla, diğeri bedenle. Savaş bir ortaklık şeklinde yapılır. Sonunda savaşta kazanılıp elde edilen ganimet savaşa katılanlar arasında bölüşülür. Şöyle ki, malları ile katılanlar iki pay, canları ile katılanlar da iki pay alırlar. Bir pay da devlete kalır. Ganimetten ölenlere de pay verilir.

Ganimet nasıl paylaşılacaktır?

a)      Ganimete bölgenin tüm değerleri sermaye olarak konmuştur. Savaşın sonunda elde ne kalmışsa hepsi ganimet sayılabilir ve beşe bölünür, değerlendirilir. Eğer bölge işgal edilmiş ve sonra kurtarılmışsa taksimat böyle yapılır. İstiklâl Savaşı’nda Ege Bölgesi böyle olmuştur. Orada askerlik yapıp diğer bölgelerden gelenler ile orada bulunup savaşa katılanlar, kadınlar da olsa paylarını alırlar. Oradaki halk da sermayeleri nisbetinde kalan malları bölüşürler.

b)      Eğer bölge işgal edilmemişse, ordu karargahı bölgeyi terk etmişse, o zaman önce ganimetten herkesin malı verilir. Eksik olanlar verilir. Artan olursa ganimet olarak paylaşılır. Ölenlerin diyetleri ödenir. Artan olursa savaşanlar arasında bölüşülür.

Eğer savaş uzak topraklarda yapılmışsa, o takdirde mâlen de bedenen de katılma zorunluluğu yoktur, isteyen koyar ve katılır. Savaş kaybedilmişse giden mallar gitmiş, giden canlar gitmiş olur. Savaş kazanılmışsa kazanılanlar beşe bölünerek bölüştürülür. Savaş ortaklığında özel hükümler konabilir. Önce ölenlere diyet ödenecek, sonra ganimet paylaşılacak şeklinde hükümler konabilir.

فِي سَبِيلِ اللَّهِ (FIy SaBiLi elLAHı)  “Allah sebilinde.”

Allah sebilinde mukatele edilmesi emredilmiştir. Ama orada başka türlü anlaşılmasın diye ‘sizinle kıtal edenlerle mukatele edin’ deniyor. Yani, orada Allah sebili belirtilmiş oluyor, burada genel söylenmiş oluyor.

Bunun sebebi şudur. Eğer savaşsız ve mukatelesiz sorun çözülüyorsa onu öylece çözün, yani kıtale girişmeyin. Barış yoluyla ve maddî imkânlarla çözün. Savaş niçin olur? İnsanlar aç kalınca karınlarını doyurmak için saldırabilirler. O halde Allah sebilinde harcayıp açlığı yeryüzünden kaldırmak gerekir.

Açlığın yeryüzünden bütün insanlar için kalkması yolunda neler yapılması gerektiğini sıralarsak, Allah’ın burada bize neler emrettiğini anlarız.

a)      Her şeyden önce ulaşım sağlanmalıdır. Vakıflar kurulmalı ve mallar ülkelerden ülkelere, yerlerden yerlere masrafsız ulaşmalıdır. Benim ürettiğim bir kilo buğday Kenya’ya ulaşmalı, üstüne zam konmamalıdır. Bunun için buğdayı ürettiğim zaman taşıma farkını baştan ödüyorum. 1200 gram buğday veriyor ve 1000 gram yani bir kilo buğday senedini alıyorum. Bunun 200 gramı ortak fona katılıyor, onunla taşınma masrafları dayanışma içinde ödeniyor. Ondan sonra benim bir kilo buğdayım dünyanın her yerine bedava gidiyor. Buradaki 200 gram buğday infak emrine göre veriliyor. Bu bedava ulaşım sadece mallar için olmuyor. Kişiler de bedava seyahat ediyor. Yola düşen herkes bedava yiyor, bedava içiyor, hattâ bedava tedavi oluyor. İnsanlık tarihinde bunlar kervansaraylarda olmuştur. Bu taşıma emri içine su, gaz ve akaryakıt da girer. Bunlar parasız nakledilmelidir. Ben burada elektrik üretirsem, Yeni Gine’deki kişi benden bunu almalı ve nakliye masraflarını vermemelidir.

b)      Malların ulaşımını bedava sağlamak yeterli değildir, haberleşme de parasız olmalıdır. Herkesin bir cep telefonu olmalıdır. Tüm haberleşmeler parasız yapılmalıdır. Kurulacak vakıf bunun masraflarını karşılamalıdır. ‘İnfak ediniz’ emri bu vakfın giderlerini karşılayınız demek olur; haberleşme de sebildir.

c)       Üretim bir şeyin ham maddesi nerede ise orada yapılmalıdır. Çünkü gereksiz maddeler taşınmaz, mal en ucuza üretilmiş olur. Dolayısıyla emek ve mal hareketi serbest olmalı, faiz olmamalıdır. Devlet tüm işletmelere faizsiz kredi vermelidir. Bütün gümrükler ve vizeler kalkmalıdır. Mal hareketi serbest olmalı, dünya tek pazar hâline gelmelidir. Tekel önlenmeli, en az kârla üreticiden tüketiciye ulaşmalıdır.

d)      Nihayet insanların tek topluluk hâline dönüşmesi için dayanışma ortaklıkları kurulmalıdır. Her şey prim ödemeden sigortalanmalıdır. Dayanışma taksitlerini ödemek de infaktır.

Bunlar “Allah’ın sebili”dir. Kur’an’da vakfın adı ‘sebilullah’tır; ‘vakıflar kurunuz’ denmiş oluyor.

وَلَا تُلْقُوا بِأَيْدِيكُمْ (Va LAv TuLQUv Bi EaYDiKuM)  “Yedlerinizle ilka etmeyiniz.”

“LEKA” yanak demektir. “LİKA” kavuşmak, buluşmaktır. “İLKA” koymak, bırakmak demektir. Eğer mef’ulü söylenmezse, kendi kendini bırakmak, atmak demektir. “Kendi kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayınız” denmiş olur. Allah yolunda cihat önce mallarla olacaktır. Mal yetmediği zaman canla savaşılacaktır.

Gerekli tedbirler alınmazsa, savunma harcamaları yapılmazsa, kendi ellerimizle kendimizi helak etmiş oluruz. Kişiler uğrayacakları tehlikelere karşılık kendilerini teker teker savunma gücüne sahip değildirler. Birleşerek savunma zorunluluğu vardır. Hayvanlar bile birlikte yaşayarak kendilerini korumaktadır. Sineklere varıncaya kadar sürüler hâlinde uçarlar. Düşman saldırınca onlardan birini kaparsa diğerleri kurtulur. Birlikte gezenler tamamen helâk olma ihtimalini düşürürler.

İşte insanlara emredilen de budur; dayanışma ortaklıkları kurup birlikte savunmaya geçmek, zekât vererek ortak savunma imkanlarını hazırlamak. Tehlikeyi en iyisi ile defetmek emrinin gereği budur. Candan evvel maldan harcayacaksın. Buradaki “Ve” harfi hâl vavıdır. Kendinizi ellerinizle tehlikeye atmamak üzere harcayın denmiş oluyor. Kazançlar da can pahasına olmamalıdır.

إِلَى التَّهْلُكَةِ (EiLAv etTaHLüKaTi)  “Tehlikeye koymakla.”

“HENEKE” çene demektir. “HELEKE” demek, canavarın çenesine düşmek, düşmanın ağzında çiğnenmek demektir. Anlam genişlemesi ile bir malın ve nefsin yok olması, parçalanması demektir. Kaza ile ölmek, helâk olarak ölmedir. Kendinizi kazaya atmayınız demek olur. İnfak edin, harcayın, çift yol yapın da kendinizi tehlikeye atmayın demektir.

İstanbul trafiği kendisini tehlikeye atma demektir. Ne yapmalıyız da İstanbul trafiğini halledip kendimizi tehlikeye atmamalıyız. Kur’an’ın öğretilerine kulak vermeliyiz.

Önce Edirne’den Adapazarı’na kadar çift araba demir yolu yapmalıyız. Avrupa’dan veya Asya’dan gelen karayolu araçları buna binip parasız diğer tarafa çıkmalıdır. O araçlar İstanbul’a girmemelidir.

Benzer şekilde Karadeniz’den gelen vapurlar vakıflarca finanse edilen kılavuz gemilere Karadeniz’den girmeli, Marmara’dan çıkmalıdır. Sağdan giden güzergâh gemilere ait olmalı, Boğaz’da karşıdan karşıya geçiş asgariye indirilmelidir. Bu birinci derecede İstanbul trafiğin rahatlatır.

Mutlaka işyerlerine ana trafiğe girmeden tek hatla ulaşılabilecek şekilde çalışanlara evler tahsis edilmelidir. İstanbul Avcılar’da oturan kimse İzmit Gebze’de iş yapmamalıdır.

Biz birlikte yaşadığımıza göre, gerekli tedbirleri birlikte yapmak zorundayız. Belediye başkanını seçerken faizli bâtıl düzende sorunları çözmeye çalışan değil, Kur’an’ın öğretilerine uyan ve “Adil Düzen”e göre sorunları çözen başkanı seçmeniz gerekir. Böyle bir parti kurmanız ve o partiyi finanse etmeniz gerekir. Yoksa sonra onları faizci zenginler finanse eder, sizin günde beş saatinizi de trafik alır, kazalar da cabası olur. İnsan günde altı saat çalışarak yaşamalıdır. Siz bunun beş saatini yolda geçirirseniz kendinizi tehlikeye atmaz mısınız?

وَأَحْسِنُوا (Va EaXSiNUv)  “Ve ihsan ediniz.”

Kur’an’a göre bugün olduğu gibi iki sektör vardır; özel sektör ve kamu sektörü. Kur’an bu iki sektöre ait hüküm ve müesseseler getirmiştir. Kur’an’ın getirdiği müesseseler Batı’daki müesseselerden farklıdır.

a)      Batı’da özel sektör tekeli oluşmuştur, küçük bir azınlık dünyayı sömürmektedir. İnsanlık bundan muzdariptir. Büyük menfaat çatışmalar olmaktadır. Kur’an ise özel sektörü aynen kabul etmektedir. Kamunun müdahalesini önlemiştir. Ama özel sektörün tekel oluşturması faiz yasağı, faizsiz kredi, sermaye vergisi, kamuca primsiz sağlanan sosyal güvenlik sayesinde önlenmiştir. Tekeli önlenmiş liberalizm İslâm ekonomi sistemidir.

b)      Batı’da devlet işletmeleri oluşmuştur. Sermaye sömürüsünün yanında siyasi sömürü gelmiştir. İslâmiyet kamu sektörünü vakıflar şeklinde organize etmiş, dolayısıyla siyasilerin sömürüsünü önlemiştir.

Vakıflara iki şekilde katılıyoruz. Karşılık beklemeden mâlen katkıda bulunuyoruz. Vakıf kurmak isteyenler sözleşmesini yapar ve planlarını ortaya koyarlar. Sonra halktan buraya katkı yapmak isteyenleri bulur ve alırlar. Kur’an işte bunlara “sail” diyor, bizim bunlara katkıda bulunmamız emrediliyor. Bu infaktır.

İHSAN” ise bizzat bedenen vakıflara katılma demektir. Mesela yol inşaatında, okul inşaatında, markette karşılığını beklemeden bir hizmet yaparsanız bu “İHSAN” olur. Allah bize bu ihsanı da emretmiştir.

Biz Akevler içinde vakıflar oluştururken halktan ortak olmalarını istiyoruz. Biz o statüde alıyoruz. Ama onlar verirken kazançtan ziyade infak olsun diye veriyorlar. İyi muhasebe tutmak zorundayız. Çünkü infak edenlerin o vakfı yönetme hakları vardır. O vakıftaki değerleri böyle koruyabiliriz. Akevler’de bunu henüz başaramadık. İhsanı da aynı sebeple yazmalıyız. İşletmeler kâr ederse pay sahipleri paylarını almalıdır. Etmezse, o vakfı kimlerin yönetme yetkisi var, bunun ortaya çıkması için herkes vakfa verdiğini yazmalıdır. Muhasebede de o işleme girmelidir.

إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ(195)  (EinNa elLAHa YuXıbBu eLMuXSiNIyNa)  

“Allah muhsinleri hubbeder.”

Kur’an’da esaslar tekrar edilir. Böylece esasların zihne girmesini sağlar ama hiçbir tekrar sadece tekrar değildir. Aynı cümle yerine göre başka bir mânâyı da ifade eder. Yukarıda “kendinizi tehlikeye atmayın, ihsan edin” nehyi ve emirleri verilirken, “infak edin” derken bunları ayrı ayrı mı yapacağız, yoksa kurumlar kurup da o kurumlarla mı yapacağız? İşte burada erkek kurallı çoğul getirildiği için bunu birlide kurumlar şeklinde yapacağımızı da nass ile ifade etmiş oluyor. Biz yukarıda istihsanen bu açıklamaları yaptık. Burada istihsanımızı teyit ve tahsis etti. Evet, kooperatifler kurmalıyız, işletmeler kurnalıyız, vakıflar kurmalıyız, partiler kurmalıyız, okullar kurmalıyız. Böylece kendimizi ellerimizle tehlikeye atmamalıyız.

Burada “Allah hubbeder” demek, sevmek demektir. Sevmek demek, karşılık beklemeden ona hep iyilik etmeyi istemek demektir. “Muhabbet” ise devamlı iyilik yapmak demektir. Biz bir defa ihsan yapsak, Allah hep ihsan yapacak demektir; âhirette de yapacak demektir. Bu ne kadar büyük bir müjdedir.

Burada kamunun da ihsan edenlere karşı muhib olması gerektiğini bize bildirmiş oluyor.

***

وَأَتِمُّوا (Va EaTimMUv)  “Ve itmam ediniz.”

Bir ihsanı yapıp yapmamak serbesttir. İhsan ederseniz sevap alırsınız, ama ihsan etmezseniz bir günah olmaz, cezası yoktur. Dünyada da âhirette de size sormazlar, neden ihsan etmediniz diye sormazlar. Yalnız ihsan da farz hâline gelir, söz verdiğiniz zaman o ihsanı yerine getireceksiniz. Nezr ederseniz nezri yerine getirmek farzdır. Burada “ihsan ediniz ve ihsanı itmam ediniz” denmektedir. Akit yapıp yapmamak da serbesttir, ama akit yapılınca yerine gelmelidir. Ahit yapman serbesttir ama ahit yerine gelmelidir.

İşte burada onun için “ETİMMÛ” deniyor. Yukarıda da oruç için “ETİMMÛ” denmiştir.

الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ (elXacCa Va eLGuMRaTa)  “Haccı ve umreyi tamamlayınız.”

Farzdır, onu tamamlayınız, umreyi de tamamlayınız.

Hacca devam ederken hacda emredilenlerin bir kısmı yapılmazsa günah olur, ama hac hac olarak kalır. Bunlara vacip denir, haccın vacipleri denir. Vacipler keffaretlerle tamamlanır ama hac iade edilmez. Keffaret cezaları verilmezse günah işlenmiş olur. Ama bazı yasaklar vardır ve yapılacaklar vardır ki, onlar yerine gelmezse hac haclıktan çıkar, başka yıl yeniden yapmak gerekir. Buna haccın rüknü veya ifsat edeni denir.

Haccı ifsat eden şeyler ikidir. Biri vakfede gününde durmamak, diğeri de ihramda iken cinsi ilişki kurmak. Bu durumlarda dahi hacca birlikte devam edilip ikmal edilir, trafik bozulmaz.

İmalatta da durum böyledir. Bir parça bozuk olsa bile işleme devam edilir. Bir yerde kontrol yapılarak bozuklar ayrılır. Bozulduğu yerde ayrılmaz. İşin akışı aksatılmaz.

“Haccı tamamlayın” emri ile bize bu emredilmiş olmaktadır. Üretimde bir teknik öğretilmiştir. Bir tedaviye başladığında onu tamamlayacaksın. Doktorunu o bitmeden değiştirmeyeceksin.

Umre ise ihsan hâlindedir. Farz değildir. Ama bir defa başladınız mı onu tamamlamak zorundasınız. Artık size farz olmuştur. İçtihatların dayandığı temel kural budur. ‘Ben her gün dokuzda dükkanı açacağım’ dediğinizde o size farz olur. Değiştirebilirsiniz ama onu öyle nezr etmişseniz devam etmek zorundasınız.

İhsanın hükmü hac ve umre ile misallendirilmektedir.

لِلَّهِ (LilLAHi)  “Allah için tamamlayınız.”

Topluluğa uymak için tamamlayınız. Bir defa bir işe başladınız mı onu topluluğa taahhüt etmiş oluyorsunuz. Topluluk artık ona göre size bir yer ayırmıştır. Onu tamlayacaksınız. Topluluk için o tamamlanmış olacaktır. Siz sonra belki kaza edeceksiniz ama şimdilik onunla akış bozulmaz.

Bu sebepledir ki çek veya bono senedi eğer verilmiş ise haksız da olsa o tahsil edilir. Siz ödersiniz, sonra alacağınızı alırsınız. Türkiye’de istismar edilen bu müessese aslında meşrudur.

فَإِنْ أُحْصِرْتُمْ (Fa EiN EuXÖıRTuM)  “İhsar olunursanız.”

Herhangi bir engelle karşılaşır, hac ve umreyi yapamazsanız deniyor. Başladığınız işi bitireceksiniz, yarım bırakmayacaksınız, aksatmayacaksınız. Gücünüz yetmezse ne yapacaksınız? İşte onun da keffareti vardır. Bu âyet bunu açıklamaktadır. Hac ve umre için bunu kurban olarak karşılamaktadır. Ama “Fa” harfi ile başladığı için bütün benzer olaylar için kural olmaktadır.

“HİSAR” kale demektir. “HASRETMEK” demek, kale içine koymak demektir.

İHSAR OLUNURSANIZ”, çıkma yasağı konursa, yani ülkenizden çıkamayacak olursanız.

Hududa geldiniz, sizi bırakmıyorlar. O zaman ne yapacaksınız? Hacca gidenler önce kurbanlarını sürü hâlinde otlatarak Mekke’ye gönderirler. Hac yolları meralarda hayvanların otlayacağı şekilde yapılır. Hayvanlar otlaya otlaya Mekke’ye ulaşırlar. Arabalarla nakledilse bile, arabalar veya tren durur, hayvanlar otlatılır, sonra tekrar bindirilir. Bütün güzergahın otları ile otlaya otlaya varırlar. İhsar edilen yerde durulur.

فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنْ الْهَدْيِ (Fa MAv EiSTaYSaRa MiNa eLHaDYı) 

“Hedyden istiysar ettiği vardır.”

İşte kurban burada kesilir. Yani sürüden alınır ve kurban orada kesilir. Eğer sürü geçmişse beklenir. Orada kesildiğinde de sizin vecibeniz yerine gelir. Yani, ihsar edilen kimseler kurbanları kesilinceye kadar beklerler. Sürüden alabilirlerse orada keserler. Sürüden alamazlarsa orada kesilmesini beklerler. Demek ki ihsar edilenler devam edemiyorlarsa, başlanan işlem bitinceye kadar yerlerinde kalırlar, beklerler.

Bugün Arabistan’da yapılan hac müslimler için hacdır, çünkü onlar genel güvenliklerden sorumlu değildirler. Mü’minler için ise hac değildir, asgari farz değildir. Çünkü orası bütün insanlara açık olmalı ve emin olmalıdır. Nizamı bir kral değil, mü’minlerin halifesi ve insanlığın başkanı olan Mekke emiri sağlamalıdır. Giriş ve çıkış serbest olmalıdır. Vize sözkonusu olmamalıdır.

O halde yapacağımız iş; ihrama girip hacca niyet edip yola çıkmalıyız, vize almadan yolumuza devam etmeliyiz. Suriye hududuna gelince bizden vize istenecektir. Vizemiz olmadığı için bizi ihsar edeceklerdir. Biz ne yapacağız? Kurban Bayramı’nın ikinci gününü bekleyeceğiz. Arafat’tan hacılar dönüp kurbanları kestikleri gün biz de kesecek ve ihramdan çıkacağız. Bunu her mü’min deneyecektir. Ondan sonra da vizenin kalkacağı günleri bekleyecektir. Hac parası karz-ı hasen bankasında karz-ı hasen olarak bekleyecektir. Hayatta iken vizesiz hac yolu açılmazsa, yol açıldığında o kişinin yerine sonra hac yapılacaktır.

وَلَا تَحْلِقُوا رُءُوسَكُمْ (Va La TaXLıQUv RuEuSaKuM)  “Re’slerinizi halketmeyiniz.”

Yani, kafile yerine varıncaya kadar başlarınızı kesmeyiniz, tıraş etmeyiniz.

Hacca gidecekler karyelerinde toplanırlar, ihram giyerler ve ilçelerindeki kafileye katılırlar. İlçedeki kafileler de bölgelerdeki kafilelere katılırlar. Hacca bölgedeki kendi kafilesi ile gider. Bu âyet gösteriyor ki, ihrama çıkış yerinden böylece hacıların güzergahta önceliği vardır. Yolda hacılık başlamıştır. Burada ihram giyilir ve Arafat’tan sonra, Müzdelife’den sonra, taşlamadan sonra kurban kesilir ve ihramdan çıkılır.

حَتَّى يَبْلُغَ الْهَدْيُ (XatTAy YaBLuĞa eLHaDYu)  “Hattâ hedy mahalline baliğ oluncaya dek.”

HEDY” hacca önceden yola çıkarılan kurbandır. Burada bir koyun verirsiniz, orada herhangi bir koyun alırsınız. Burada bir sığır verirsiniz, orada verdiğiniz sığırı alırsınız, ona “kalaid” denmektedir. Bu mahalline, kesim yerine varıncaya kadar deniyor. Kesim yerine kurban kesileceği gün varır.

Burada “HEDY” kelimesi tekrar edilmiştir. Çünkü yukarıdaki hedy kişinin kendi kurbanıdır, bu ise sürüdür, herkesin kurbanlığını kattığı kurban sürüsüdür. Kurbanı sürüden ayırmamanın caiz olması, yukarıdaki hedyin mutlak olarak zikredilesi ile sabit olmaktadır. “HEDY” kelimesini kullandığına göre herhangi bir koyun değildir. Bununla beraber sürüye izin veriliyorsa göndermemiz vacip olur.

Burada bir sorun daha çözülmektedir. Kurbanı orada herkes alır ve kendisi keser. Ama alan olmazsa, ortada kalan kurbanlar orada başkaları tarafından kesilir ve et yığınına katılır.

مَحِلَّهُ (MaXılLAHu)  “Mehilline”

MEHİLL” kurban kesilen yerdir. Müzdelife’de taşlamadan sonra kesilir.

İhsar edilenler kurban günü gelinceye kadar ihsar edilen yerde beklerler. Suriye veya Irak hududunda beklerler. Onlar geçirirse, Ürdün hududunda beklerler. Onlar geçirirse, Arabistan hududunda beklerler.

Bir toplulukta başkanların belli kişileri devre dışı bırakma yetkileri vardır. Mesela, bir görevliyi veya işçiyi müdür fabrikaya sokmayabilir. İşçi eğer kapıda beklerse ücreti istihkak eder. Hakem kararı ile çıkarıncaya kadar devam ederse ücretini istihkak eder. Çıkarmada haklı veya haksız olması bu ücreti istihkaka mâni olmaz. Hakemler kararı gerekir; yani asıl olan hakemler kararı ile çıkarmadır. Ama acil hallerde haklarına dokunulmaksızın başkan yetkilerini kullanabilmektedir.

فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرِيضًا (Fa MaN KavNa MiNKuM MaRIyWan)  “Sizden kimler hasta ise”

Buradaki “Fa” tıraş etmeyiniz yasağına istisna getirmektedir. “Fa” ile geldiği için bütün tıraşları içerir. Yani, ister ihsarda olsun, ister hacda olsun aynı hükümler nassla caridir.

MARAZ” hastalıktır. İnsanın bütün faaliyetlerine etki eder. Burada tıraş emenin bazı durumlarda hastalar için yararlı olduğuna işaret vardır. Bu hususta tıbbi çalışmalar yapılmalıdır. Şimdilik bildiğimiz kadarıyla bitlenmemesi için tıraş edilmektedir.

أَوْ بِهِ أَذًى (EaV BiHIy EaZan)  “Veya onda eza olursa”

Buradaki “BiHi” onda yani tıraş olacak kimsenin üzerinde bir eza olursa, yani eziyet veren bir şey olursa demektir. Hayızlı kadınlar için de bu tabiri getirmektedir. Başı bitlenmiş yahut kepek çıkmış veyahut benzer şekilde sağlık bakımından bir sorunu olursa diyor.

Yine burada eza ile marazı birbirinden ayırmıştır. Eza hastalık değildir, kişiyi rahatsız eden hususlardır. Hastalık bazı mükellefiyetleri hafifletir veya erteletir, eza ise böyle bir hafifletmeyi getirmez.

مِنْ رَأْسِهِ (MiN RaESiHIy) 

“Re’sinden kendisinde bir eza varsa.”

İhramda iken vücuttan herhangi bir kılı koparmak, yahut tırnak kesmek, diş çıkarmak ve benzeri işlemler haram kılınmıştır. Hac bitince de tıraş olarak ihramdan çıkılır. Niyet ihram elbisesi giyilerek yapılır ve başlanır. Çıkma tıraş ile biter. İşte bu sebepledir ki burada “MİN RE’SİHİ” denmiştir. 

فَفِدْيَةٌ (Fa FiDYaTun)  “Bir fidye vardır.”

Savaşta esir alınan kimsenin serbest bırakılması için alınan şeye “FİDYE” denmektedir. Bu sebeple tıraş olan kimse keffaret olarak fidye verecektir. Fidye nekire gelmiştir. Belli bir miktar belirtilmemiştir.

FİDYE” taamı miskin olarak tarif edilmiştir. Bir gün oruca tekabül eder, yahut bir fitreye tekabül eder. Bize göre 2 kilo tahıldır. Her aile için değişmektedir. Bir günlük kişi başına masraftır. Bununla beraber aşağıda tanımlanmaktadır.

مِنْ صِيَامٍ (MiN ÖıYAvMın)  “Savmlerden biri”

SAVM” bir gün tutulan oruçtur, “SİYAM” savmın çoğuludur.

“Raeytü Mine’r-Racüli” demek, adamın bir yanını gördüm olur. “Raeytü Min Racülin” dersem, adamdan birini gördüm olur. “Raeytü Mine’r-Ricâli” dersem, bilinen adamlardan bir kısmını gördüm anlaşılır. “Raeytü Min Ricalin” dersem, insanlardan çoğunu gördüm anlaşılır. Burada birkaç gün için en az üç gün oruç tutmak gerekir anlamı çıkar. Sadakatin belli bir miktar değildir.

أَوْ صَدَقَةٍ (EaV SaDaQaTin)  “Veya sadakadan”

SADAKATİN” kelimesi “T”li çoğul olabilir; yahut belirsiz olduğu için tekil getirilmiştir. Cemaatin Cuma imamına verdiği vergiye sadaka dendiği gibi, kocanın karısına verdiği mihire de saduk denmektedir. Sandık kelimesi de bu köktendir. Fitre veya fitreler anlamındadır.

Genel olarak bir fitre bir günlük oruca tekabül eder. Bir fitre bir günlük yiyecek veya bir parça elbisedir.

Bunlardan biri tercih edilecektir. Bu tercih tıraş edilen miktarla orantılı olabilir.

أَوْ نُسُكٍ (EaV NuSuKin)  “Veya nusukden”

NUSUK” çoğuldur, kurbanlar demektir. Burada hedyi getirmemiştir. Orada temin edilecek hayvan kesilecektir. Sadaka olsun nusuk olsun yiyecektir. Ancak biri et, diğeri de tahıldır.

Bu iki yiyecek ana besinleri teşkil eder. Biri bitkisel besinleri içerir, diğeri hayvansal besinleri içerir. Bunların dışında besin olmayan su ve madenler vardır. Hava ise alınıp satılmadığı için meta sayılmamaktadır.

Şimdi, bunlar çoğul olduğu için en az bir veya iki kadar olmalıdır. Üç gün oruç veya üç koyun şeklinde belirleyebiliriz. Azlık-çokluk da kesilen miktarlara bağlıdır. Bütün baş birkaç defa tıraş edilmiş ise onun fidyesi üç koyun olur. Başın onda birden az bir tıraşı için üç gün oruç olur. Tıraş dediğimiz zaman, saçlar ustura ile alınmalı ve alınan yer uzaktan fark edilmelidir. Saçı koparmak veya birkaç kıl almak mafuvdur.

فَإِذَا أَمِنتُمْ (Fa EiÜAv EaMiNTuM)  “Emin olduğunuzda”

Yani, hudutlara çıkıldığı ve yollarda güvenlik tesis edildiği zaman -ki bunun tesis edilmesi şarttır- nasıl namaz kılmak için abdest almak şart ise, hac ibadetinin ifası için de güvenliğin sağlanması şarttır. İnsanlık Hac yolu tesis edecektir. Bu yol kıta merkezlerinden başlayacak, Kudüs’ten geçerek Mekke’de sona erecektir.

Güney Amerika, Kuzey Amerika, Sibirya, Rusya, Kafkasya, Türkiye ve Mekke. Bu yola Sina’nın doğusunda Afrika’dan gelen yol, Türkiye’de Avrupa’dan gelen yol, doğudan yani Avustralya, Çin ve Hint’ten gelen yol eklenecektir. Bu ana Hac yoluna her ülkeden gelen yol vardır. Bunlar hac yoludur.

Hiç olmazsa Hac aylarında bu yolların güvenliği sağlanacaktır. Eğer bu esnada bu yolda bir saldırı olursa, insanlık tazmin eder, yani diyetini öder. Bu yollar insanlığın kan damarları olacaktır. İnsanlar buralarda parasız güven içinde seyahat edebiliyorlarsa, işte o zaman insanlık İbrahim Milletini kurmuş olacaktır.

فَمَنْ تَمَتَّعَ (Fa MaN TaMatTaGa)  “Kim temettu’ ederse”

Buradaki “Fa” namazda “Fağsilû”daki “Fa”ya benzer. “İzâ”dan sonra gelen emirdir.

Güven sağlanmışsa o zaman hacılık yapacaksınız. Yoksa kurban kesip döneceksiniz.

Allah bu günlerin geleceğini bildiği için burada “İzâ Emintüm” kelimesin getirmiştir. Fetih Sûresi’ndeki “İzâ Câe” gibi, burada da “İzâ Emintüm” gelmiştir. Demek ki Sibirya’dan gaz borusunu döşeyen sermayenin yanında, Hac Yollarını tesis eden Yol Vakfımız olacaktır. Ve Mekke bir devletin değil, insanlığın olacaktır.

İşte o zaman farz olan hacılığımızı ifa edeceğiz. “Adil Düzen” Suudluların yardımını kabul edemez. Bugün onların bu şekilde Mekke’yi yönetmeleri meşrudur. Çünkü henüz sermaye sömürüsü sona ermemiştir. Henüz Hac yolları tesis edilmemiştir. Adil Düzenciler ne zaman Hac Yollarını tesis eder ve Suudi Arabistan üzerinde ABD tasallutu sona erer, o zaman Mekke’nin yönetimi insanlığın eline verilir ve orası merkez olur.

META’” insanların yararlandığı şeylerdir. Müstakar ve meta’ birlikte kullanılmaktadır.

TEMETTU’ ETMEK” demek yararlanmak demektir, umreden yararlanmak demektir.

Bu âyetin mânâsını anlayabilmek için ibadetleri tasnif etmeliyiz. Allah toplu namaz kılmayı emretmiştir ama ayrıca vitri tek başına kılmayı emretmiştir. Sünnet namazları teşri etmiştir. Tek başına ibadetler bir tür eğitimdir. Kendi başına namaz kılmayı öğreniyorsunuz. Sonra topluluk içinde bir sorununuz olmuyor. Aslında oruç için de böyle altı gün farzdır. Tek başına tutarak hazırlık yapmalıyız. Zekâtın yanında fitre ve kurban da vaciptir. Haccın vacibi yani tek başına yapılanı umredir. Her zaman yapılır. Aslında ayrı yapmak gerekir. Sünnetler de ayrı evlerde kılınmalıdır. Allah kolaylık olsun diye umre ile haccı birleştirmeye izin vermiştir. Buna “TEMETTU’” denmektedir. Bunun keffareti bir koyun kesmektir. Hac aylarında sadece umre yapılmaz. Hac aylarında ya yalnız hac yapılır yahut hacdan evvel umre yapılır. Umreye hac eklenir. Umresiz yapılan hacca haccı ifrat denir. Umre ile birlikte yapılan hac da iki türlüdür. Umre ihramından çıkmadan hac yapılırsa buna haccı kıran denir, yakınlaşmış hac demektir. Buna da kurban gerekir. Eğer arada ihramdan çıkılmışsa ona haccı temettu’ denmektedir. Buna da kurban gerekir. Umre ile yararlanarak hac yaparsa demek olmuş olur. Kurban için ihramdan çıkması gerekmez. Kur’an’da her ikisi “TEMETTU’” ile ifade edilmiştir.

بِالْعُمْرَةِ (Bi eLGuMRaTi)  “Umreden”

Burada “Mine’l-Umreti” denmemiş, “Bi’l-Umreti” denmiştir. İstiane mânâsından yararlanılmıştır. Umreden yararlanarak hacca gidilirse demek olmuş olur.

UMRE” “omur” kelimesinden gelir. “Omur” şenlik demektir. Suların kenarında oturulacak veya yağmurdan güneşten sığınılacak yerler “amire”dir. “Ömür” kelimesi bu mânâda hayat boyu demektir. Ayrıca bir yere katılmak ve şenlendirmek “imar” sayıldığı gibi, bir yeri onarmak da “imar”dır.

UMRE” Mekke’ye gitmek ve orasını şenlendirmek anlamındadır. Toplanma yerine gitme demektir. Saati vakti belli değil ama insanlar boş kalınca oraya gelip otururlar, gelenlerle sohbet ederler. İşte umre budur. Belli zamanlarda değişik ülkelerden insanlar sözleşip umreye gelir ve orada serbestçe ikili sohbetler yaparlar. Hacda ise böyle ikili sohbet yapmaya zaman olmaz.

إِلَى الْحَجِّ (EiLay eLXacCı)  “Hacca”

Haccetmeye yararlanırsa, umreden haccetmeye yararlanırsa.

Burada hac mastardır. Gidip gelmek demektir. Hac, hac aylarında olmaktadır. Ramazan’dan sonra gelen üç aydır. Ramazan Bayramı’ndan on hafta sonra yani yetmiş gün sonra Kurban Bayramı olmaktadır. On hafta elli haftanın beşte biridir. Bakınız, Kur’an onlu sistemi nasıl da her yerde teşri etmektedir.

فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنْ الْهَدْيِ (Fa Mav iSTaYSaRa MiNa elHaDYi)  “Hedyden istiysar ettiği vardır.”

Yukarıda ve burada “İSTEYSERA” denmektedir. “Yüsr” sol koldur. “Usr” da yine oradan gelen kelimedir. “Yüsr” sol kolla bile yapabileceği işlerdir. Kolaylık demektir. “Usr” ise sol kolla yapamayacağı işler, zor işler demektir.

İstiysar etmek” kolaylaştırmak demektir. “Çamur istihcar etti” demek, çamur taşladı demektir. “Hedy istiysar etti” demek, kurban kolaylaştırıldı demektir. Kişi evinde beslediği koyunu sürüye veriyor ve orada alıyor. Orada kurban bulma zorunluluğu ortadan kalkıyor.

Buradan anlaşılıyor ki, kişi kurbanın oraya ulaşma parasını vermeyecektir. Vakıf bunu sağlayacaktır. Kervansarayları düşüneceksiniz. Demek ki hacı memleketten getirdiği kurbanı kesecektir.

فَمَنْ لَمْ يَجِدْ (Fa MaN LaM YaCıD)  “Kim vecd edemezse.”

Kim kurbanı bulamazsa, eğer hac için sürü kafilesi oluşturulmuyorsa, ki şimdiye kadar hep böyle olmuştur, orada ya hiç bulunmuyor ya da aşırı değerle satıyorlarsa, vurgun yapıyorlarsa, meysere değilse demek olur.

Burada bir kural öğrenmiş oluyoruz. Bir emir ancak meysere ise yerine getirilir, meysere değilse yerine başkası ikame edilir. Mesela altın ve gümüş para olarak yaratılmıştır, onlarla kap kacak yapmak haramdır. Ama eğer onunla yapılacak bir iş başka madenle çok pahalıya mâl oluyorsa, o zaman altını kullanmak helal olmuş olur. Kendi memleketinin fiyatının iki mislini aşarsa, o zaman kurban kesmekten vazgeçer, oruç tutabilir. İki misli ödemek muassara olur. Burada bu hüküm “Fa” harfi ile getirilmiştir. Öyleyse hükümler geneldir. Diğerlerine nassla şamil olur.

فَصِيَامُ ثَلَاثَةِ أَيَّامٍ فِي الْحَجِّ (Fa ÖıYAMu ÇaLAÇaTı EayYAvMın Fıv eLXacCı) 

“Hacda üç yevm savm vardır.”  

Kur’an’da oruç yerine fitre, fitre yerine oruç ikame edilmektedir. Burada da kurban yerine oruç ikame edilmektedir. Hacda yani orada üç gün oruç tutulacaktır. Bayram günleri oruç tutulması haram ise bayramdan sonra yani üçüncü gününden sonra orada kalınacaktır demektir. Yahut bayram günü oruç tutulabilir demektir. Yahut Arafat’a gitmeden Mekke’de iken üç gün oruç tutulacaktır demektir.

Böyle düşünürsek o zaman umre üç gün evvel yapılacaktır.

Fa” harfi ile geldiğine göre, demek ki umre yaptıktan sonra kurban yoksa üç gün oruç tutulacak ve hacca öyle gidilecektir. Yahut kurban kesiminin yapıldığı günden sonra tutulacaktır. Bulamama o zaman kesinleşir. Bu ifade “Fa Sıyamu Eyyamın Selaseten” olabilirdi. O zaman “selase” hâl olur, marife nekireye getirilebilirdi Burada izafe edilmiştir. Eyyamın üçü denmiştir. Marife değil nekiredir. Rücudaki yedi de nekiredir. O halde hacda olmak şartı ile her zaman tutulabilir. Oruçta şehri tutmak demek, bir gün evvel sonra tutmamak şeklinde anlarız ve bayram günü oruç tutmayız. Kurban Bayramı’nı da ona kıyas ederiz. Burada nass ile oruç tutma ifade edildiğine göre hacda bayram günlerinde oruç tutulursa geçerli olur diyebiliriz.

وَسَبْعَةٍ إِذَا رَجَعْتُمْ (Va SaBGaTin EiÜAv RaCaGTuM) 

“Yedi de rücu ettiğiniz zaman tutulacaktır.”

Burada atıf “Va” harfi ile yapılmıştır. “İZ”da eğer fevr varsa, o zaman döner dönmez tutulması gerekir. Hacda hacca başlar başlamaz tutulması gerekir. O kadar bayram günü oruçlu olmayı gerektirir. O halde “İZ”da fevr gerekmez. Burada “İZ”yı ba’de/sonra olarak anlayabiliriz.

Kur’an’da her kelime, mesela “İZ” ele alınmalı ve doktora yapılmalı. “İZ” hakkında tam hükme varmak için dört-beş sene çalışılması gerekir. Biz sadece  çalışma yollarını gösteriyoruz.

Asıl III. bin yıla ait içtihatların tamamlanması için Bediüzzaman’ın dediği gibi belki 300 yıla ihtiyaç vardır. Çünkü 300 yıl gelişirler, 300 yıl çökerler, 400 yıl da zirvede kalırlar, yani en üstün içtihatlarla yaşarlar.

30 yıl gelişme çağı olduğu için uygulanamıyor. 30 yıl da yaşlanma devresi olduğu için uygulanamıyor. İnsanın tam olgun yaşadığı dönem de 40 yaştır; 30 ile 70 arasıdır. Uygarlıklar için de 300 ile 700 arasıdır.

Burada 10 sayısı ikiye bölünmüştür. En küçük asal sayı vardır 2, 3, 5 ve 7. Bunların ikisinin çarpımı 10 etmektedir;  2*5=10  ve ikisinin toplamı da  10 etmektedir;  3+7=10.  10 böyle özel sayıdır.

O sebepledir ki Allah Kâinatı onlu sisteme göre var etti. Bizim parmaklarımız da onlu sistem içindedir. İşte burada Allah bize bunu öğretmektedir. Böylece toplamayı öğretmektedir. Matematik toplamaya dayanmaktadır. Çarpma eşit sayıların toplamıdır, üs alma eşit çarpanların toplamıdır. Çıkarma, bölme, logaritma, kök alma onların tersidir. İşlemlerden birini bize misal olarak vermektedir.

تِلْكَ عَشَرَةٌ كَامِلَةٌ (TiLKa GaŞaRaTün KavMiLaTun)  “Bu kâmil aşaradır.”

Her sayı kâmildir. Ama 10 sayısı bir tek sayı imiş gibi kâmildir. Bize onlu sistemi öğretmektedir. Burada nekire gelmiştir. Demek ki başka kâmil onluklar vardır. Onlar da 100 ve 1000 benzeri sayılardır. Onlu sistem böylece anlatılmaktadır. Onlu sistemde işlemler çok kolay yapılmaktadır. Başka yerde 30+10=40 ı da bize öğreterek bugünkü matematiğin esasını vermektedir.

Bugün yazdığımız rakamlara Arap rakamları denmektedir. 0 ı kullanmaktayız. Bunların Hintliler tarafından icat edildiği söylenmektedir. Olabilir. Ama Kur’an’da çok açık bir şekilde izah edilmiştir.

Bugünkü Batı uygarlığı matematiğe dayanır. Matematik de onlu sayı sistemine dayanır. Bunu da Batılılar Müslümanlardan, Müslümanlar da Kur’an’dan öğrendiler.

Kur’an “Tilke Aşaratün Kâmiletün” dedi, cebir ve matematik ilimleri ortaya çıktı.

Kur’an kıbleyi emretti, trigonometri ortaya çıktı.

Bu ilimler Müslümanlarda doğdu, Batıya aktarıldı ve bugünkü uygarlık ortaya çıktı.

Hâlâ Kur’an’a karşı kulaklarını tıkamak küfür değil midir? Batılılar bu küfür içinde oldukları halde, doğulular da onlar kadar bu küfür içinde değil midirler?

ذَلِكَ لِمَنْ لَمْ يَكُنْ أَهْلُهُ  (ÖavLiKa LiMaN LaM YaKuN EaHLuHUv)  “Bu ehli olmayanlar içindir.”

Yani, Mekke’de yerleşmemiş olanlar demektir. Mekke’de yerleşik olanlar için umre ile temettu’u birleştirmek caiz değildir. Onlar umreyi hac ayı dışında ayrı yapacaklar ve haccı ifradı yapacaklardır. Onlara temettu’ kurbanı kesmek de gerekmez. Böylece temettu’ kurbanı haccı temettu’ ile haccı kıran yapanlara gerekir.

Buradan yine anlaşılan şudur ki, bir kimsenin aileden yararlanma hakları vardır. Biz fıkıhçılardan ayrı olarak nafaka erkeğe aittir. Ama buna karşılık yemek pişirme ve ev temizliği yapma kadına aittir. Kadın pişirdiği yemekten kocasına yedirmek durumundadır. Eğer kadın kadın misafirleri kabul ediyorsa, erkek de erkek misafirleri kabul eder. Kadın kocasının temin ettiği nafaka ile kadınları ağırlıyorsa, erkek de kadının pişirdiği yemekle misafirlerini ağırlayabilir. Kadın kendi çamaşırını yıkıyorsa, kocasının da çamaşırını yıkamakla yükümlüdür. Biz bunu şöyle istidlâl ediyoruz. Burada “ehli bulunmazsa” demekle ailede hayat kollektiftir.

Başka yerde de fitreye ehlinize it’âm ettiğinizin vasatı denmektedir. O halde ailede tüketim ortaktır. Kişiler eşit şekilde ihtiyaçlarını gidermektedirler. Misafir kabul edildikten sonra o da aile fertleri gibi haklara sahip olur. Kölelere de yediklerinden yedirmek ve giydiklerinden giydirmek zorunluluğu vardır. Köle hizmet ederken baba misafirlerin yanında oturup yemek yiyemez.

حَاضِرِي الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ (XavWıRIy MaSCıDı eLXaRAvMı)  “Haram Mescid’in hazırları ise”

HAZAR” sefere karşı kullanılır. Yerleşik ise anlamındadır, sakini ise demektir. Yani, ailesi Mekke’de sakin ise hâl böyledir. Yoksa dönüp ailesi yanında oruç tutacaktır demektir.

Bu ifade Kur’an’ın diğer âyetlerini de çok açık bir şekle sokmaktadır. “Mescid-i Haram’da oturuyorsa” demek, Mekke’de oturuyorsa demektir. Mescid-i Haram’dan maksat Mekke kentidir. Buraya kim girerse emin olur demektir. Şimdi müşkül durum kalmamaktadır. O da biz Mekke ilinin sınırlarını Mekke-Medine arası ortadan çizilen dairenin yarı çapı kadar genişletiyoruz. Oralarda dünyanın her ülkesine bir bucaklık veya ilçelik yer verilecek, onlar oralarda sakin olacaklar. Hacılar önce oraya geleceklerdir. Bir de Mekke beldesinin sakinleri vardır. Onlar Kureyşlilerdir. Dünyadan gelen ilim adamlarıdır. Şimdi Mescid-i Haram Mekke kentini içine almaktadır. Bu hususta açıklık vardır. Ama Mekke ili hudutları da harem midir, yani orada oturanlar Hadiri Mescid-i Haram mıdırlar? Burada bu hususta tereddüt vardır. Bizce kıyasen burası da Mescid-i Haram hudutları içindedir. Orada oturanlar da umre yapmazlar. Orada oturanlar da emindirler. Kim dahil olursa emin olurlar. Ancak bu husus kıyas ile sabit olduğu için nasslarla tearuz ederse nass tercih edilir.

Bir şey yaşanmadıkça onun için hayali hükümler kurulamaz. Dolayısıyla bu husustaki istidlâl o bucaklar kurulduktan sonra yapılmalıdır.

وَاتَّقُوا اللَّهَ (Va itTaQUu elLAHa)  “Allah’a ittika ediniz.”

Kur’an bu tabiri içtihatla sabit olacak hükümler için kullanır, mahalli icmalarla sabit olacak hükümler için kullanır. Demek ki kişilerin ve toplulukların takdirine bırakılmış bir haktır. Takdir yaparken ittika ediniz. Allah’a ittika ediniz, icmalara aykırı kararlar almayınız demektir. İcmada dört önemli sınırlayıcı hüküm vardır:

a)      Kararlarda çelişki olmamalıdır.

b)      Kararlar icmaa aykırı olmamalıdır.

c)       Kararlar uygulanabilir olmalıdır.

d)      Kararlar yararlı olmalıdır.

İttika ediniz” emri bu kurallara uyulmasını emrediyor. “İttika ediniz” dendiğinde, müçtehidin ittikasından bahsetmektedir demektir. “İttika ediniz” dendiğinde, yerel icmalardan bahsediyor demektir. Yukarıdaki hükümler Mekke meclisinin icmaları ile düzenlenecektir demektir. Konan kurallar genel olarak yukarıdaki esasları taşıması gerekir demektir.

Buradaki “Va” harfi yukarıda geçen emirlerin tümünün matuf olduğu yere kadar atfedilir. Yahut bundan önce geçen “Vattakullah”a atfedilir. Bunu yazarken diğer bilgisayarım olmadığı için bakıp nereye atfedildiğini size söyleyemedim. Siz bunu araştırınız bakalım, neresini bulacaksınız. Artık tefsir yapmaya başlayınız.

وَاعْلَمُوا (VaGLaMUv)  “İlmediniz.”

İlmetmek” demek, içtihat etmek demek değildir. “İlmetmek” kesin bilgiye ulaşmaktır. İçtihat ve mahalli icmalar yaparken ittika ediniz, bile bile hata yapmayınız. Bilemeden yaptığınız hatalar mafuvdur. Ama şimdi söylenenler içtihat değil ilimdir, kesindir. Biliniz ve iman ediniz demektir. İlme iman edilir, içtihatla amel edilir. İman için cihad yapılır. İçtihat için araştırma yapılır. Herkesin kendi içtihadı kendisine.

أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ(196) (EanNa elLAvHa ŞaDIyDu elGIQABı)  “Allah ikabı şiddetlidir.”

Sıkı takip eder. İttika edip etmediğinizi bilir.

İKAB” marife gelmiştir. Kastedilen Allah’ın yaptığı ikabdır. Hac insanlığı ilgilendiren husustur. Mü’minler insanlığın hac yapmalarını temin etmek için görevli kılınmışlardır. Görevlerini tam olarak yerine getirmelidirler. III. Bin Yıl Uygarlığını kuracak Adil Düzencilerin en zor işi belki de bu hac işini düzenlemektir.

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-398 / ADİL DÜZEN DERSLERİ-228  İstanbul, 03 Mart 2007

 

MUHTARLIKLARDA YENİDEN YAPILANMA

İstanbul Yenibosna’da ev tuttum. Nüfustan bir kayıt almak için araya araya Bahçelievler Nüfus İdaresi’ne ulaştık. Telefon abonesi için oradan oraya gittik. On dakikalık bir işlem için bir günümüzü kaybettik. İki yevmiye gitti. Bir de taksi tuttuğumuzu farzetseniz, en az yüz lira vermemiz gerekecekti. Maddi kaybımız 400 liradan az değildir. Bir işçinin maaşı.

Biz Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile İstanbul trafiğini çözmek için görüşmek istediğimizi milletvekilimiz aracılığı ile talep ediyoruz. Adil Düzencilerle görüşmeyeceğini bildiriyor. İstanbul halkı bunlar yüzünden her gün işkence çekiyor.

Yapılacak iş nedir? Önce İstanbul 15 milyon nüfuslu bir yerdir. İl ortalama nüfusu 500 000 dir. Demek ki önce İstanbul’u 30 ilçeye ayıracağız ve 30 ilçe belediyeleri oluşturacağız. Sonra her ilçeyi onar beldeye ayıracağız; 300 belde olacaktır. Her beldeyi de on muhtarlığa ayıracağız; 3000 muhtarlığımız olacaktır. Her muhtarlık 5000 nüfuslu bir topluluk oluşturacaktır.

Belediye bu muhtarlıkları camilerin ve okulların içlerine veya bahçelerine koyacağı ahşap barakalarda yerleştirecektir. Böylece halkın kolayca bulacağı yerlerde olmalıdır. Vatandaşlar herhangi bir muhtarlığa gittiklerinde her türlü resmi bilgilere buralardan ulaşabileceklerdir. Herhangi bir isteklerini buralardan resmi kuruluşlara bildirebilecek, buralardan başvuracaklardır. Cevabı da resmen buradan alabileceklerdir.

Bunun gerçekleşmesi için neler yapılmalıdır?

a)      Vatandaş veya yabancı vize ve pasaport dahil her türlü dilekçeyi muhtarlığa yazarak verecektir. Bunu bilgisayar disketinde veya internet mailinde yazıp muhtarlığa verecektir. Bir nüshasını da oradaki yazıcıdan çekip imzalayacaktır. El yazısı ile de verebilir. Muhtarlık buna numara vererek saklayacaktır. Bu aynı zamanda noterde saklanmış muamelesi gibi muamele olacaktır.

b)      Muhtarlık dilekçenin bir örneğini kablolu ağ ile belde belediyesi dilekçe değerlendirme merkezine gönderecektir. Belde belediyesi dilekçe değerlendirme merkezi bunu İstanbul Belediyesi form üretme merkezine gönderecek, burada dilekçenin formu üretilecektir. Bu form kablo ağıyla yayınlanacaktır. Eğer o dilekçenin resmi formu daha önce üretilmiş ve kablo ağına girilmiş ise o zaman dilekçeye göre formu dolduracak ve kablo ağıyla ilçe belediyesi dilekçe değerlendirme merkezine gönderecektir. İlçe belediyesi bu dilekçenin muhataplarını tesbit edip ilgililere gönderecek ve gidecekleri yerlere kablo ağıyla yayınlayacaktır.

c)       Dilekçe işlem gördükçe tarihleri ile birlikte kablo ağına da girilecektir. Vatandaş kablo ağına girip dilekçesini takip edeceği gibi, herhangi bir muhtarlığa gidip sonuçta bilgi alınmış olacaktır.

d)      İlçe belediyesi dilekçe değerlendirme merkezinin muhatap kabul ettiği yerlerde gerekli muamele gördükten sonra, işler tamamlanınca kablo ağıyla sonuç yayınlanacaktır. Kişi herhangi bir muhtarlığa baş vurup sonuç belgesini alabilir.

Bu yolla sağlanacak yararlar nelerdir?

a)      İstanbul halkının resmi işleri takip zamanı onda bire iner. Yüzde bir resmi işlere ayırıyorlarsa 2 milyon yevmiye 200 000 e iner. Yevmiyeyi 30 ar lira kabul edersek günde 54 milyon YTL kazanılmış olur.

b)      Bir görevliye havale edilen belge sayısı bilgisayara geçeceği için her görevlinin iş yapma kapasitesi ve bunu kullanma kolayca tesbit edileceği için görevlilerin sayısında en az yarı yarıya azalma olacak, başka ifade ile görevliler iki misli fazla verimle çalışacaklardır.

c)       İstanbul trafiğinde de en az yüzde bir rahatlama olacaktır. Bu kadar az yakıt harcanacak, bu kadar az kirlilik olacaktır.

d)      Bu yolla görevlilerin çalışması, işlerin yürümesi ve aksaklıkların giderilmesi kolayca denetim altına alınacak. İstanbul dilekçe değerlendirme merkezi daha kolay çözümler üretecektir. Örnek olarak ben bunu istediğim zaman namaz kıldığım Yenibosna Camii’nin altında bulunan muhtarlık binasına vermeliyim. O da bunu İstanbul dilekçe değerlendirme merkezine havale edecek. Bu belediye muhatap formu olarak Belediye Başkanı, Belediye Meclisi, ilgili komisyon, valilik ve teşkilatlandırma birimi şeklinde muhataplandıracak, seçimlerden önce bu teşkilat kurulmuş olacaktır.

Bu örgütlenmenin başlaması için ayrılacak para hesaplanabilir ve zannediyorum ki bir müddet içinde kendisini amorti eder. Çünkü okul ve camiler yerlerini kirasız seve seve vereceklerdir. Buraya atanacak muhtarın geliri zaten kanunla belirlenmiştir. Bilgisayarcılar da imamlardan, öğretmenlerden, belediye görevlilerinden, emeklilerden yetiştirilir. Cüzi mesai ücretleri ile istihdam edilebilir. Hatta dilekçe başına otobüs parasını alsak halk bunu seve seve verir ve onları finanse eder.

İstanbul artık Adil Düzen belediye başkanlarını seçmeye hazırlanmalıdır.

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-398 / ADİL DÜZEN DERSLERİ-228  İstanbul, 03 Mart 2007

SEÇİM İTİFAKI VE YAPILACAKLAR…

İstanbul belediyelerinde “Millî Görüş ve Adil Düzen”e inanan belediye başkanları vardır. Yakından tanıdıklarım da vardır. Başlangıçta bunlarla yakından ilgilendim. AK Parti merkezinde ANAP’tan gelen kadro “Adil Düzen” düşmanı olduğu için bunlar bir başarı gösteremediler. Bir de Tayyip Bey, Millî Görüşten gelseler bile, başkanlıklara öylelerini seçmiştir ki, kendisi gibi biz Adil Düzencilerden AİDS virüsünden kaçar gibi kaçıyorlar! Sonuç olarak bunun ceremesini tüm İstanbullular çekiyor. Hayır; tüm Türkiye ve tüm dünya çekiyor, çünkü herkesin İstanbul’da işi veya yakını var.

Gelin AK Parti dışındaki sağ partiler birleşip şimdiden belediye başkan adayları çıkaralım. Gelin meclis üyeliklerini bölüşelim, seçime öyle girelim. Gelin İstanbul’umuzu cehennemlikten çıkarıp cennetlik yapalım. Gelin herkes kazansın. AK Parti de günahını öğrensin ve milletin beş senesini nasıl yediğini görsün, o da düzelsin. Ona da yardım edelim. İktidarda o kalsın ama İstanbul milletin olsun.

Aldıkları oya göre sıralıyorum: DYP, MHP, DHP, ANAP, GP, SP. İstanbul Belediyesi’nde seçim çalışması yapalım. Şimdiden adaylarımızı belirleyelim, seçim beyannamemizi hazırlayalım ve herkese görev verip birlikte faaliyete geçelim. Gelin İstanbul’umuzu kurtaralım. Neler yapabiliriz?

1-       Önce 5000 nüfuslu muhtarlıklar ağını kurabiliriz.

2-       Bu 3000 muhtarlığı Anadolu’nun 10 000 bucağını dağıtabiliriz. Anadolu halkı kendi hemşerilerinin yanına gelir ve onlarla oturur.

3-       Her mahallede oturanları çalıştıracak işyerlerini ayarlar ve trafik sorununu çözebiliriz.

4-       İstanbul’da 300 kadar her belde için bir mala mal marketler zincirini örgütleyebilir, böylece İstanbul’un sermaye sorununu çözebiliriz.

5-       Mala mal marketler zincirini Anadolu’da 3 000 e çıkarabiliriz. Böylece Türkiye’de işsizlik sorunu kalmaz, sermaye sorun olmaktan çıkar.

6-       Marketler zincirini tüm dünyada 3 000 e çıkarabiliriz. Böylece İstanbul dünyanın ekonomi merkezi olur.

7-       İstanbul ilçeleri arasında helikopter toplu taşımacılığını başlatabiliriz.

8-       İstanbul içinde araba vapurları paralelinde araba demiryollarını/vagonlarını çalıştırabiliriz.

9-       “Uluslararası Boğazlar Vakfı”nı kurup boğazlardaki seyrü seferleri tehlikeli olmaktan çıkarabiliriz.

10-   “İstanbul Uluslararası Havayolu Vakfı”nı kurup dünyanın hava ulaştırma merkezini İstanbul yapabiliriz.

11-   Transit geçecekler için Karadeniz’de ve Ege Denizi’nde dinlenme limanları yapıp İstanbul trafiğini açarız.

12-   Transit geçecekler için Edirne’de ve Bolu’da dinlenme yerleri ve bunları parasız yaparak İstanbul ara trafiğini hızlı geçme ve buralarda durmama ilkesiyle hafifletebiliriz.

13-   Adapazarı ve Sapanca Gölü güzergahında ikinci Karadeniz-Marmara denizyolunu açabiliriz. Bunu da Boğazlar Vakfı yapar.

14-   İstanbul’da “İlim Adamlarını Konuklama Vakfı”nı kurar, dünyadaki bütün ilim adamlarını İstanbul’da aileleri ile buluşturur, bu sayede İstanbul’u insanlığın ilmî merkezi yapabiliriz.

15-   “Diller Vakfı”nı kurarak tüm dünya dilleri ile Türkçemizi buluşturabiliriz.

16-   Vakıf hastahaneler ve araştırma merkezleri kurar, İstanbul’u ve ülkemizi koruyucu tababetin merkezi hâline getirebilir, hastahaneleri şifahanelere çevirebiliriz. İlaç tedavisi yerine insanlığı besin tedavisi ve fizik tedavisine geçirebiliriz.

17-   Anadolu’da ayıracağımız su havzasından elde edeceğimiz akarsulardan oluşan sağlıklı suları özel vakıfla İstanbul’a taşıyabilir, İstanbullulara şifalı sular içirebiliriz.

18-   Anadolu’da kuracağımız elektrik santralleriyle İstanbul halkımıza ucuz elektrik verebiliriz.

19-   Anadolu’da su, güneş, rüzgar ve bitki artıkları ile ürettireceğimiz elektrik ile hidrojen enerjisini sağlar ve böylece ülkemizin enerji sorununu çözmüş olabiliriz.

20-   İstanbul civarında birer dönümlük ormanlı dinlenme yerleri oluşturup buralara helikopter seferleri koyabiliriz. Halk günübirlik İstanbul’a gelip gider.

21-   Çıkaracağımız “İşletme Senetleri” ile İstanbul’un su ve ulaştırma hizmetlerini halka satıp vakıf şirket hâline getiririz. Elde ettiğimiz sermaye ile İstanbul’un tüm borçlarını öderiz.

22-   Kuyumcuları birleştirip onlara altın sertifika çıkarır; dövize değil, altına endeksli tasarrufu sağlayabiliriz.

23-   “Belediye Avukatlık Yardım Bürosu”nu kurar ve halkımızın hukuk savunmalarını onlara yaptırabiliriz. Mesela, başörtüsüne karşı yapılan baskı anayasal suçtur. Ceza kanununda okumayı ve resmi görevi engelleme suçtur. Her suçun cezası vardır. Başörtüsü suçsa cezası vardır, mahkemeler onu verir. Devlet görevinden men veya okuma hakkının elinden alınması, cezası konmuşa ona mahkeme karar verir; müdür veya rektör değil; YÖK Başkanı hiç değil. YÖK kanun koyamaz.

24-   İstanbul halkına hakemlik sistemini öğretir, muasır medeniyetin fevkine yükseltebiliriz.

25-   Halk televizyonunun kurulmasını ve halk dergilerinin çıkarılmasını sağlayabiliriz.

Her partinin bunun gibi katacağı programları projelendirir, gelirlerinin nerelerden sağlanacağını belirtiriz. İstanbulluların bizi seçeceğinden eminim. Bu yazı adı geçen parti il merkezlerine ulaştırılmalıdır. Görüşmeler yapmalıyız...

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 






Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3476 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2671 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2644 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 2161 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2538 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2557 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2291 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 2180 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 2190 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2600 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2487 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1998 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2347 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2303 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2440 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2444 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 2273 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2446 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2408 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2627 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2451 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 3054 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2683 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2997 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2680 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2759 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2965 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 3152 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 3037 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3440 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5498 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3560 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 3089 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3878 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3726 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3431 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3886 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3845 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 4126 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4639 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 3026 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 3127 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3982 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3858 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2867 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2957 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3968 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 7744 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5625 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 4186 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3586 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3727 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4749 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 4469 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4758 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4679 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4834 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4559 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3411 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4489 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3637 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 5187 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3864 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 5163 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 5031 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4949 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3552 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3490 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3702 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 5166 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 4218 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 5440 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 4099 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 5285 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4430 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4439 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4582 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4779 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 5324 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 4126 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 5272 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4537 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3856 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4393 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4601 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 4133 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 4109 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 4096 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4549 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5662 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9840 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1039
Nur Suresi Tefsiri 32-34. Ayetler
23.11.2019 4661 Okunma
1 Yorum 24.11.2019 08:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1038
Nur Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
16.11.2019 3711 Okunma
1 Yorum 19.11.2019 12:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1037
Nur Suresi Tefsiri 27-29. Ayetler
9.11.2019 3859 Okunma
1 Yorum 10.11.2019 05:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1036
Nur Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
2.11.2019 3359 Okunma
1 Yorum 03.11.2019 07:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1035
Nur Suresi Tefsiri 19-22. Ayetler
26.10.2019 3391 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1034
Nur Suresi Tefsiri 12-18. Ayetler
19.10.2019 3757 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5717 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1032
Nur Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
5.10.2019 4253 Okunma
1 Yorum 06.10.2019 23:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1031
Müminun Suresi Tefsiri 111-118. Ayetler
28.09.2019 3454 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:50


© 2025 - Akevler