SECDE SÛRESİ - 7. Hafta
أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
قُلْ يَتَوَفَّاكُمْ مَلَكُ الْمَوْتِ الَّذِي وُكِّلَ بِكُمْ ثُمَّ إِلَى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ (11)
“Size vekil edilen ölüm meleği sizi vefat ettirecek sonra rabbinize döndürüleceksiniz” de. (11)
Emir fiil cümlesi |
Mefûlun bih | Fâil | Fiil |
Ma'tûf Fiil cümlesi | Atıf harfi | Ma'tûfun aleyh Fiil cümlesi |
Nâib-i fâil | Fiil | Mefûlün bih GS | Fâil | Mefûlun bih | Fiil |
Mecrur | Cârr | Sıfat | Mevsûf |
Sıla cümlesi Fiil cümlesi | İsm-i mevsûl | Muzâfun ileyh | Muzâf |
Mefûlün bih GS | Nâib-i fâil | Fiil |
و | تُرْجَعُونَ | رَبِّكُمْ | إِلَى | ثُمَّ | بِكُمْ | هُوَ | وُكِّلَ | الَّذِي | الْمَوْتِ | مَلَكُ | كُمْ | يَتَوَفَّى | أَنْتَ | قُلْ |
قُلْ: “Söyle, de” demektir. قول kökünden ikinci tekil şahıs emir fiildir.
يَتَوَفَّى: “Vefat ettirir” demektir. وفي kökünden tefe’ûl bâbından üçüncü şahıs eril tekil merfu muzari malum fiildir. İkinci bâbdan وَفَى - يَفِي şeklinde bir şeyin birisine göre tam ve eksiksiz olması manasındadır. İkinci bâb if’âl bâbına (أَوْفَى – يُوفِي) tadiye etkisi ile gelir. Bir şeyi tam ve eksiksiz yapmak, tam anlamıyla yerine getirmek, bir şeyi sahibine geri vererek elindekini tamamlamasını sağlamak demektir. İf’âl bâbı tefe’ûl bâbına (تَوَفَّى - يَتَوَفَّى) gelince sahibinin başkasına emanet ettiği bir şeyi geri almak ve böylece elindekini tamamlamak anlamına gelir. Terminolojik olarak Allah’ın emanet ettiği canı geri alması anlamındadır.
كُمْ: “Siz” demektir. Eril çoğul mensub muttasıl zamirdir.
مَلَكُ: “Melek” demektir. ملك kökünden gelmiştir. İkinci bâbdan mastar olarak emretme ve tasarruf etme üzerine başkalarına karşı bir güç sahibi olmak manasındadır. Bu mastar manasından ıstılahi olarak Allah’ın emrinde ve tasarrufunda olan varlık olarak “melek” anlamında isimdir. Erildir. İkili مَلَكَيْنِ (mensub ve mecrur) dir. Çoğulu مَلَائِكَة dir.
الْمَوْتِ: “Ölüm” demektir. موت kökünden birinci bâbdan mastardır. Ölüm hareketsizliktir. Canlılığın sona ermesinin işareti hareketsizliktir. Latincede “mors”, “mort” ölüm demektir. İngilizcedeki “mortal” (ölümcül) kelimesi Latinceden gelmiştir. İngilizcedeki “mute” (sessizlik) kelimesi de ölüm kelimesinden gelmiştir. Ölü varlıklar ses çıkarmazlar. Satrançtaki “şah mat” ifadesi de “şah öldü” demektir.
مَلَكُ الْمَوْتِ: “Ölüm meleği” demektir. İnsanları ve cinleri ölümleri sırasında vefat ettiren görevlidir.
الَّذِي: “Kimse” demektir. Eril tekil has ism-i mevsuldür.
وُكِّلَ: “Vekil edildi” demektir. وكل kökünden tef’îl bâbından üçüncü şahıs eril tekil mazi meçhul fiildir. İkinci bâbdan وَكَلَ - يَكِلُ birisini bir şey veya bir iş üzerine desteklemek, yardım etmek manasındayken tef’îl bâbına gelince وَكَّلَ - يُوَكِّلُ şeklinde birisini birisine bir şey veya bir iş üzerine destekleyici, yardım edici kılmak demektir. Burada tef’îl bâbının teksir ve mübalağa etkisi vardır. Tef’îl bâbı tefe’ûl bâbına gelince تَوَكَّلَ - يَتَوَكَّلُ şeklinde birisini kendine bir şey veya bir iş üzerine destekleyici, yardım edici kılmak demektir. Teksir ve mübalağa etkisi devam etmektedir. Bu bâbla geldiğinde sıradan bir vekâlet yoktur. Vekâlet mübalağalı bir şekildedir.
بِ: “-e, -a” demektir. Harf-i cerdir.
كُمْ: “Siz” demektir. Eril çoğul mecrur muttasıl zamirdir.
وُكِّلَ بِكُمْ: “Size vekil edildi” demektir.
الَّذِي وُكِّلَ بِكُمْ: “Size vekil edilen” demektir. Ölüm meleğinin sıfatıdır.
مَلَكُ الْمَوْتِ الَّذِي وُكِّلَ بِكُمْ: “Size vekil edilen ölüm meleği” demektir.
يَتَوَفَّاكُمْ مَلَكُ الْمَوْتِ الَّذِي وُكِّلَ بِكُمْ: “Size vekil edilen ölüm meleği sizi vefat ettirir” demektir. Canlılarla konuşulduğu için manayı “size vekil edilen ölüm meleği sizi vefat ettirecek” şeklinde gelecek zaman olarak vermek uygundur.
ثُمَّ: “Sonra” demektir. Atıf harfidir. يَتَوَفَّاكُمْ مَلَكُ الْمَوْتِ الَّذِي وُكِّلَ بِكُمْ cümlesine إِلَى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ cümlesini atfetmektedir.
إِلَى: “-e, -a” demektir. Harf-i cerdir.
رَبِّ: “Rab, efendi, yetiştirici, terbiyeci” demektir. ربب kökünden isimdir.
كُمْ: “Siz” demektir. Eril çoğul mecrur muttasıl zamirdir.
رَبِّكُمْ: “Rabbiniz” demektir.
تُرْجَعُونَ: “Döndürüleceksiniz” demektir. “Başlangıç noktanıza, geldiğiniz yere geri döndürüleceksiniz” demektir. Meçhul (edilgen) fiildir. رجع kökünden ikinci bâbdan gelmektedir. Bu kökün bir özelliği vardır. Hem lazım (geçişsiz) hem de müteaddidir (geçişli). Lazım fiiller mef’ûl almazlar yani fiilden etkilenen fiili yapanın kendisidir, etkilenen başka birisi yoktur. Müteaddi fiillerde ise fâilin yaptığı fiilin etkilediği bir mef’ûl vardır. Bu kök aynı bâbdan geldiği halde hem lazım hem de müteaddi olabilmektedir. Fark mastardadır.
| Mastar | Muzari | Mazi |
Lazım | رُجُوع | يَرْجِعُ | رَجَعَ |
Müteaddi | رَجْع | يَرْجِعُ | رَجَعَ |
Ayetlerde lazım ve müteaddi geçişlere örnek verecek olursak:
| Ayette geçiş | Anlam |
Lazım | لَمَّا رَجَعُوا إِلَى أَبِيهِمْ قَالُوا يَاأَبَانَا مُنِعَ مِنَّا الْكَيْلُ | Babalarına döndüklerinde dediler ki “Ey babamız, keyl bizden men edildi”. (Yusuf 63) Burada fiil lazımdır. Mef’ûlü yoktur. Kendileri dönmüşlerdir. |
Müteaddi | رَجَعْنَاكَ إِلَى أُمِّكَ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ | Gözü aydın olsun ve hüzünlenmesin diye seni annene döndürdük. (Taha 40) Burada fiil müteaddidir. Mef’ûlü كَ (sen) zamiridir, döndürülendir. |
Burada تُرْجَعُونَ meçhul fiildir ve bu nedenle lazım olamaz, müteaddi olmak zorundadır. Bu nedenle müteaddi meçhul olarak manası “döndürülürsünüz” şeklindedir.
| Mastar |
Müteaddi Malum | Döndürme |
Müteaddi Meçhul | Döndürülme |
Lazım Malum | Dönme |
Lazım Meçhul | Lazım ve meçhul bir arada olmaz |
Yalnız bu ayette تُرْجَعُونَ nin iki ayrı kıraati olduğu görülmektedir.
Şerh | Kelime | Ravi | Kari |
(تُرْجَعُونَ) بضم التاء وفتح الجيم | تُرْجَعُونَ | متفق عليه | نافع المدني |
(تُرْجَعُونَ) بضم التاء وفتح الجيم | تُرْجَعُونَ | متفق عليه | ابن كثير المكي |
(تُرْجَعُونَ) بضم التاء وفتح الجيم | تُرْجَعُونَ | متفق عليه | أبو عمرو بن العلاء |
(تُرْجَعُونَ) بضم التاء وفتح الجيم | تُرْجَعُونَ | متفق عليه | ابن عامر الدمشقي |
(تُرْجَعُونَ) بضم التاء وفتح الجيم | تُرْجَعُونَ | متفق عليه | عاصم الكوفي |
(تُرْجَعُونَ) بضم التاء وفتح الجيم | تُرْجَعُونَ | متفق عليه | حمزة الكوفي |
(تُرْجَعُونَ) بضم التاء وفتح الجيم | تُرْجَعُونَ | متفق عليه | الكسائي الكوفي |
(تُرْجَعُونَ) بضم التاء وفتح الجيم | تُرْجَعُونَ | متفق عليه | أبو جعفر |
(تَرْجِعُونَ) بفتح التاء وكسر الجيم | تُرْجَعُونَ | متفق عليه | يعقوب |
(تُرْجَعُونَ) بضم التاء وفتح الجيم | تُرْجَعُونَ | متفق عليه | خلف العاشر |
Bu kıraatlerdeki geçişlilik ve anlamları şöyledir:
Kıraat | Geçişlilik | Etkenlik | Anlam |
تُرْجَعُونَ | Müteaddi (Geçişli) | Meçhul (Edilgen) | Döndürülürsünüz (رَجْع edilirsiniz) |
تَرْجِعُونَ | Lazım (Geçişsiz) | Malum (Etken) | Dönersiniz (رُجُوع olursunuz) |
Böylece iki ayrı kıraatle iki ayrı anlam sağlanmış olmaktadır.
إِلَى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ: “Rabbinize döndürüleceksiniz” demektir. İki ayrı kıraati değerlendirirsek:
Kıraat | Anlam |
إِلَى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ | Rabbinize döndürüleceksiniz |
إِلَى رَبِّكُمْ تَرْجِعُونَ | Rabbinize döneceksiniz |
Rabbinize döneceksiniz, döndürüleceksiniz.
كُنْتُمْ أَمْوَاتًا فَأَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Ölülerdiniz de size hayat verdi sonra sizi öldürecek sonra size hayat verecek sonra O’na döndürüleceksiniz. (Bakara 28)
Bu ayette de görülmektedir ki döndürülme öncesinde ilk hayat ve ardından ikinci hayat vardır.

Allah’a döndürülme veya Allah’a dönme yaratılışın iadesinden bir nevi ikinci yaratılıştan, insanlar için ise ikinci hayattan sonradır. Arada ثُمَّ vardır. İkinci ihyadan sonra bir dönem vardır. Bu dönem baas yevmi ve din yevmidir. Bu dönem ve rücu insanların diri olarak geçirecekleri dönemdir. Peki, rücu döneminde ne olacaktır? İlk hayatta yapılan amellerin karşılıkları görülecektir. İlk hayatımıza başlarken alacaklı veya borçlu değiliz. Râci’ (رَاجِع) veya mercu’ (مَرْجُوع) olduğumuzda da alacaklılar alacaklarını Cennette almak için, borçlular borçlarını Cehennemde ödemek için Cennet ve Cehenneme sevk edilecekler ve oralarda yaşayacaklardır. Böylece başlangıçtaki durumumuza dönmüş veya döndürülmüş oluruz. İşte Allah’a dönme veya döndürülme budur.
يَتَوَفَّاكُمْ مَلَكُ الْمَوْتِ الَّذِي وُكِّلَ بِكُمْ ثُمَّ إِلَى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ: “Size vekil edilen ölüm meleği sizi vefat ettirecek sonra rabbinize döndürüleceksiniz” demektir.
قُلْ يَتَوَفَّاكُمْ مَلَكُ الْمَوْتِ الَّذِي وُكِّلَ بِكُمْ ثُمَّ إِلَى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ: “‘Size vekil edilen ölüm meleği sizi vefat ettirecek sonra rabbinize döndürüleceksiniz’ de” demektir.
وَهُوَ الَّذِي يَتَوَفَّاكُمْ بِاللَّيْلِ
O geceleri sizi vefat ettirendir. (Enam 60)
اللَّهُ يَتَوَفَّى الْأَنْفُسَ حِينَ مَوْتِهَا وَالَّتِي لَمْ تَمُتْ فِي مَنَامِهَا فَيُمْسِكُ الَّتِي قَضَى عَلَيْهَا الْمَوْتَ وَيُرْسِلُ الْأُخْرَى إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى
Allah nefisleri ölümleri zamanında vefat ettirir ve ölmemiş olanları uykusunun içinde. Üzerine ölüm gerçekleşeni tutar ve diğerlerini isimlendirilmiş bir ecele doğru irsal eder. (Zümer 42)
وَلَكِنْ أَعْبُدُ اللَّهَ الَّذِي يَتَوَفَّاكُمْ
Ancak sizi vefat ettiren Allah’a ibadet ederim. (Yunus 104)
وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ ثُمَّ يَتَوَفَّاكُمْ
Allah sizi yarattı sonra vefat ettirecek. (Nahl 70)
Bizi vefat ettiren Allah’tır. Allah insanları ölümleri boyunca ve uykunun içinde vefat ettirir. Allah vefat için de melekleri vekil kılar. Kim vefat edecekse ona vekil kılınan ölüm meleği onun canını alır.
وَهُوَ الْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِهِ وَيُرْسِلُ عَلَيْكُمْ حَفَظَةً حَتَّى إِذَا جَاءَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ تَوَفَّتْهُ رُسُلُنَا وَهُمْ لَا يُفَرِّطُونَ
O kullarının fevkinde kahirdir (baskındır) ve sizin üzerinize koruyucular gönderir. Nihayet sizden birine ölüm geldiği zaman elçilerimiz onu vefat ettirir ve onlar geri kalmazlar. (En’am 61)
Bu ayette ölüm gelince ölüm meleklerinin vefat ettirdiği anlaşılmaktadır. Ölüm melekleri vefat ettirdiği için ölüm gelmemekte, ölüm gelince ölüm melekleri vefat ettirmektedirler. Bu ayette ölüm melekleri elçiler olarak ifade edilmektedirler. Asıl vefat ettiren Allah’tır, ölüm melekleri O’nun elçileri olarak vefat ettirmektedirler. Aynı zamanda Allah’ın kulları için görevlendirdiği koruyucular (حَفَظَةً) vardır. Nekre gelmiştir. Melekler, ruh ve Allah’ın diğer kulları koruyucular olabilir.
وَاللَّاتِي يَأْتِينَ الْفَاحِشَةَ مِنْ نِسَائِكُمْ فَاسْتَشْهِدُوا عَلَيْهِنَّ أَرْبَعَةً مِنْكُمْ فَإِنْ شَهِدُوا فَأَمْسِكُوهُنَّ فِي الْبُيُوتِ حَتَّى يَتَوَفَّاهُنَّ الْمَوْتُ أَوْ يَجْعَلَ اللَّهُ لَهُنَّ سَبِيلًا
Kadınlarınızdan fahişeye gelenler olursa aleyhlerinde sizden dört şahit getirin. Eğer şahit olurlarsa onları ölüm vefat ettirene veya Allah’ın onlar için bir yol kılmasına kadar onları evlerde tutun. (Nisa 15)
Bu ayette ölümün vefat ettirmesi ifadesi vardır. Buna kıyasla uykunun vefat ettirmesi ifadesini de kullanabiliriz.
الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَى جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ (191) رَبَّنَا إِنَّكَ مَنْ تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنْصَارٍ (192) رَبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِي لِلْإِيمَانِ أَنْ آمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْأَبْرَارِ (193)
Allah’ı kıyamda ve oturarak ve yanları üzerinde zikredenler ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür edenler, “rabbimiz bunu batıl olarak yaratmadın, sen sübhansın, bizi ateşin azabından koru, rabbimiz kesinlikle sen kimi ateşe girdirirsen onu rezil etmişsindir ve zalimler için hiçbir yardımcı yoktur, rabbimiz kesinlikle biz imana nida eden bir nida edeni ‘rabbinize iman edin’ diye işittik de rabbimize iman ettik, bizim suçlarımızı bağışla ve kötülüklerimizi görmezden gel ve bizi iyilerle beraber vefat ettir” (derler). (Ali İmran 191-193)
Bu ayetlerde imana çağıran bir çağırandan bahsediliyor. Nekre olarak geliyor. Her dönemde imana çağıranlar olacak demektir. Daha ilginci burada bizi “iyiler olarak vefat ettir” demiyorlar, “iyilerle beraber vefat ettir” diyorlar. Buna göre iyileri vefat ettiren meleklerle kötüleri vefat ettiren melekler birbirinden farklıdır. İyileri birlikte, kötüleri de birlikte vefat ettiriyorlar demektir.
إِنَّ الَّذِينَ ارْتَدُّوا عَلَى أَدْبَارِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَى الشَّيْطَانُ سَوَّلَ لَهُمْ وَأَمْلَى لَهُمْ (25) ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لِلَّذِينَ كَرِهُوا مَا نَزَّلَ اللَّهُ سَنُطِيعُكُمْ فِي بَعْضِ الْأَمْرِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِسْرَارَهُمْ (26) فَكَيْفَ إِذَا تَوَفَّتْهُمُ الْمَلَائِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَأَدْبَارَهُمْ (27) ذَلِكَ بِأَنَّهُمُ اتَّبَعُوا مَا أَسْخَطَ اللَّهَ وَكَرِهُوا رِضْوَانَهُ فَأَحْبَطَ أَعْمَالَهُمْ (28)
Kesinlikle onlar için hüda açıkça belli olduktan sonrasında arkalarının üzerine dönenler, şeytan onları ayarttı ve onları uzun uğraşılar içine soktu. Bu, Allah’ın onların sırlarını bildiği halde onların Allah’ın indirdiğinden hoşlanmayanlara işlerin bazısında size itaat edeceğiz demeleri sebebiyledir. Nasıldır melekler onları vefat ettirdiği zaman yüzlerine ve arkalarına vurmaları. Bu, onların Allah’ı hoşnutsuz eden şeye uymaları ve O’nun rızasından hoşlanmamalarıyla amellerinin boşa gitmesi sebebiyledir. (Muhammed 25-28)
Melekler vefat ettirirken yüzlerine ve arkalarına vurmaktadırlar. Bu çok ilginçtir. Vefat sırasında bu darbeleri alanlar ölmeden önce bu hissi hissetmektedirler ve artık cehennemlik oldukları da belli olmuştur. Bu ayetlerdeki kimselerin bu darbeleri almasının sebebi Allah’ın indirdiğinden hoşlanmayanlara bazı işlerde uymalarından dolayıdır. Taviz vermenin sonu budur. Biz taviz verelim, mevcut sistemde, Allah’ın hoşlanmadığı sistemler içinde gücü ele geçirelim diyenlerin durumu çok kötüdür. Allah’ı hoşnutsuz eden sistemler içinde başarılar aramışlar, şeytan onları uzun uğraşlar içine sokmuş, para, çoğunluk ve güç derdine düşmüş, çabalamaktadırlar.
الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ ظَالِمِي أَنْفُسِهِمْ فَأَلْقَوُا السَّلَمَ مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِنْ سُوءٍ بَلَى إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ (28) فَادْخُلُوا أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا فَلَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ (29)
Kendilerine zulmeden halde iken meleklerin vefat ettirdikleri “biz hiçbir kötü şeyi amel etmiyorduk” diyerek barışı ortaya koyarlar. Tersine, kesinlikle Allah amel ettiklerinizi bilicidir. Öyleyse orada kalıcılar olarak cehennemin geçitlerine girin de büyüklenenlerin kaldığı yer ne kötüdür. (Nahl 28-29)
Kendine zulmetme olman gereken konumda değil, başka bir konumda bulunmaktır. Vefat sırasında bir konuşma olmaktadır. Bunlar dünya hayatında kötü bir şey yapmadıklarını meleklere söylemektedirler. Bunlar iyi bir şey yaptıklarını sanan cehennemliklerdir. Günümüz bunlarla doludur. Güç, para, çoğunluk peşinde koşanlar iyi bir şey yaptıklarını sanmaktadırlar. Yanlış yerde kendilerini konumlandırmışlardır. Melekler de onları vefat ettirirken onlarla konuşmaktadır.
إِنَّ الَّذِينَ تَوَفَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ ظَالِمِي أَنْفُسِهِمْ قَالُوا فِيمَ كُنْتُمْ قَالُوا كُنَّا مُسْتَضْعَفِينَ فِي الْأَرْضِ قَالُوا أَلَمْ تَكُنْ أَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةً فَتُهَاجِرُوا فِيهَا فَأُولَئِكَ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَسَاءَتْ مَصِيرًا (97) إِلَّا الْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ لَا يَسْتَطِيعُونَ حِيلَةً وَلَا يَهْتَدُونَ سَبِيلًا (98) فَأُولَئِكَ عَسَى اللَّهُ أَنْ يَعْفُوَ عَنْهُمْ وَكَانَ اللَّهُ عَفُوًّا غَفُورًا (99)
Kesinlikle kendilerine zulmedenler halde iken meleklerin vefat ettirdikleri, (melekler) “nerede idiniz” dediler. “Yerde ezilenlerdik” dediler. “İçinde hicret etmeniz için Allah’ın arzı geniş değil miydi” dediler. Onlar, onların barınağı cehennemdir ve ne kötü bir dönüş yeridir. Adamlar ve kadınlar ve çocuklardan durum değiştirmeye güç yetiremeyenler ve bir yol bulamayan ezilenler hariç. Onlar, belki Allah onları affeder ve Allah affedicidir, bağışlayıcıdır. (Nisa 97-99)
Bu ayetlerde de yerde zayıf düşürülüp de ezilenlerin yaşadıkları yerde ezilmelerinin ve çıkma fırsatı olduğu halde çıkmamanın onlar için cehenneme girmenin sebebi olacağı anlatılmaktadır. Melekler de onları vefat ettirirken aralarında bu diyalog geçmektedir.
إِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ غَرَّ هَؤُلَاءِ دِينُهُمْ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَإِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ (49) وَلَوْ تَرَى إِذْ يَتَوَفَّى الَّذِينَ كَفَرُوا الْمَلَائِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَأَدْبَارَهُمْ وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ (50)
Münafıklar ve kalplerinde bir maraz olanlar “bunları dinleri aldattı” demişlerdi. Kim Allah’a tevekkül ederse kesinlikle Allah azizdir, hakîmdir. Küfredenleri melekler yüzlerine ve arkalarına vurarak, yakıcının azabını tadın (diyerek) vefat ettirirken bir görseydin. (Enfal 49-50)
Bu ayetlerde de melekler küfredenleri vefat ettirirken onları darb etmektedirler ve onlarla konuşmaktadırlar. Henüz vefat sırasında küfredenler cehennemlik olacaklarını anlamış olmaktadırlar.
الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ طَيِّبِينَ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Tayyipler halinde iken meleklerin vefat ettirdikleri, (melekler) “selam size, amel ettiklerinizden dolayı cennete girin” derler. (Nahl 32)
Melekler bu ayette cennete gireceği belli olanlarla vefat sırasında konuşmaktadırlar ve cennete gireceklerini onlara müjdelemektedirler.
فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَيَقُولُ هَاؤُمُ اقْرَءُوا كِتَابِيَهْ
Kitabı sağından verilene gelince “alın, kitabımı inceleyin” der. (Hakka 19)
وَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِهِ فَيَقُولُ يَالَيْتَنِي لَمْ أُوتَ كِتَابِيَهْ
Kitabı solundan verilene gelince “ah keşke kitabım verilmeseydi” der. (Hakka 25)
İnsanların erişkin olduktan sonra amelleri kaydolur. İyi ameller ve kötü ameller kaydolur. Bazı amellerin puanı yüksek, bazılarının düşüktür. Hem iyi ameller hem de kötü ameller için geçerlidir. Her insanın yaşadığı her anda puanı bellidir. Bu puan sürekli değişir. Allah’ın affetmesi veya bağışlaması ile bazı kötü ameller silinir ve rölatif olarak bu puanı yükselmiş olur. Öldüğü anda puanı bellidir. Bu puana göre cennete mi cehenneme mi arafa mı gideceği bellidir. İşte ölüm melekleri vefat sırasında buna göre seçilirler. Cennete gideceklerin melekleri başka, arafa gideceklerin melekleri başka, cehenneme gideceklerin melekleri başkadır. Melekler çoğul gelmektedir. Yani sayıları en az üçtür. En az sayıda melekle bunun gerçekleşeceğini kabul edersek 3+3+3 melek ve hepsinin başı olan melekle toplam 10 melek ölüm meleği olarak yeterlidir. Beş boyutta hareket eden dört kanatlı bir melek aynı anda çok sayıda insanı vefat ettirebilir. Bu nedenle çok sayıda ölüm meleği olmasına gerek yoktur. Zaten ayette size vekil edilen tek bir ölüm meleğinin sizi vefat ettirmesi şeklinde geçmektedir. Çok kişiye tek ölüm meleği vekil edilmiştir. Bu da bir meleğin çok sayıda kişiyi vefat ettirdiğini göstermektedir. Vekil etme meçhul gelmiş ve vekil eden söylenmemiş olmaktadır. Allah’ın size vekil ettiği denmemiştir. Buna göre vekil eden Allah olabileceği gibi ölüm meleklerinin başı da olabilir. Biz ismini Azrail diye biliyoruz ama Kuran’da adı geçmemektedir.
Kişi ölürken gideceği yeri öğrenir ve derin bir uykuya dalar. Uykudan uyandığında ölüp tekrar dirildiğini anlar. Gideceği yeri biliyordur zaten. Kendi hesabını gösteren kitabı (kayıtları) da eline verilir ve orada bütün puanlar kayıtlıdır. İsterse videolarını da o kitap (kayıtlar) üzerinden izleyebilir. Affedilen (عفو) kötü amellerin kaydı o kitapta yoktur. Bağışlanan (غفر) kötü amellerin kaydı o kitapta vardır ama izlenememektedir.
Bu ayette bu durumun söylenmesi emredilmektedir. Emir tekildir. “Söyleyin” değil “söyle” denmektedir. Kuran’ı okuyanların bunu söylemesi gerekmektedir. Biz de bu ayetleri açıklayarak söylemiş olmaktayız.
Teşvikiye, Yalova
22 Şubat 2025
M. Lütfi Hocaoğlu