Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1295
Cin Suresi Tefsiri 4. Ayet
6.09.2025
75 Okunma, 0 Yorum

CİN SÛRESİ - 3. Hafta

 

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

وَأَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطًا (4)

Ve kesinlikle sefihimizin Allah’ın üzerine sınırı aşan söz söylüyor olması … (4)

وَإِنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطًا (4)

Ve kesinlikle sefihimiz Allah’ın üzerine sınırı aşan söz söylüyordu. (4)

 

Bu ayette de önceki ayetle uyumlu olarak iki kıraat vardır:

Şerh

Kelime

Ravi

Kari

(وَأَنَّهُ) ادغام التنوين في الواو بغنة وبفتح الهمزة

وَلَداً وَأَنَّهُ

متفق عليه

ابن عامر الدمشقي

(وَإِنَّهُ) ادغام التنوين في الواو بغنة وبكسر الهمزة

وَلَداً وَأَنَّهُ

متفق عليه

ابن كثير المكي

(وَأَنَّهُ) ادغام التنوين في الواو بغنة وبفتح الهمزة

وَلَداً وَأَنَّهُ

متفق عليه

أبو جعفر

(وَإِنَّهُ) ادغام التنوين في الواو بغنة وبكسر الهمزة

وَلَداً وَأَنَّهُ

متفق عليه

أبو عمرو بن العلاء

(وَأَنَّهُ) ادغام التنوين في الواو بغنة وبفتح الهمزة

وَلَداً وَأَنَّهُ

متفق عليه

الكسائي الكوفي

(وَأَنَّهُ) ادغام التنوين في الواو بلا غنة وبفتح الهمزة

وَلَداً وَأَنَّهُ

خلف

حمزة الكوفي

(وَأَنَّهُ) ادغام التنوين في الواو بغنة وبفتح الهمزة

وَلَداً وَأَنَّهُ

خلاد

حمزة الكوفي

(وَأَنَّهُ) ادغام التنوين في الواو بغنة وبفتح الهمزة

وَلَداً وَأَنَّهُ

متفق عليه

خلف العاشر

(وَإِنَّهُ) ادغام التنوين في الواو بغنة وبكسر الهمزة

وَلَداً وَأَنَّهُ

شعبة

عاصم الكوفي

(وَأَنَّهُ) ادغام التنوين في الواو بغنة وبفتح الهمزة

وَلَداً وَأَنَّهُ

حفص

عاصم الكوفي

(وَإِنَّهُ) ادغام التنوين في الواو بغنة وبكسر الهمزة

وَلَداً وَأَنَّهُ

متفق عليه

نافع المدني

(وَإِنَّهُ) ادغام التنوين في الواو بغنة وبكسر الهمزة

وَلَداً وَأَنَّهُ

متفق عليه

يعقوب

 

Birinci kıraate (وَأَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطًا) göre i’râb:

Ma'tûf

Atıf
harfi

Haberi
Mensuh isim cümlesi

İsmi
İş
zamiri

Enne

Haberi
Fiil cümlesi

İsmi
İş
zamiri

Kâne

Mefûlun mutlak

Mefûlün bih GS

Fâil

Fiil

Sıfat
Naib-i mef'ûlü mutlak

Mevsûf

Mecrur

Cârr

Muzâfun
ileyh

Muzâf

شَطَطًا

قَوْلًا

اللَّهِ

عَلَى

نَا

سَفِيهُ

يَقُولُ

هُوَ

كَانَ

هُ

أَنَّ

وَ

 

İkinci kıraate (وَإِنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطًا) göre i’râb:

Mensuh isim cümlesi

Atıf
harfi

Haberi
Mensuh isim cümlesi

İsmi
İş
zamiri

İnne

Haberi
Fiil cümlesi

İsmi
İş
zamiri

Kâne

Mefûlun mutlak

Mefûlün bih GS

Fâil

Fiil

Sıfat
Naib-i mef'ûlü mutlak

Mevsûf

Mecrur

Cârr

Muzâfun
ileyh

Muzâf

شَطَطًا

قَوْلًا

اللَّهِ

عَلَى

نَا

سَفِيهُ

يَقُولُ

هُوَ

كَانَ

هُ

إِنَّ

وَ

 

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. Bu ayetin birinci kıraatine göre أَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطًا mastarını önceki ayetin birinci kıraatindeki أَنَّهُ تَعَالَى جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَدًا mastarına atfetmektedir. Bu ayetin ikinci kıraatine göre إِنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطًا mensuh isim cümlesini önceki ayetin ikinci kıraatindeki إِنَّهُ تَعَالَى جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَدًا mensuh isim cümlesine atfetmektedir.

أَنَّ (birinci kıraat): “Kesinlikle -mek, -mak” demektir. Huruf-u müşebbehe bi-l fiildendir. أَنَّ harfi إِنَّ gibi te’kîd bildirir. Farkı أَنَّ nin mastar olmasıdır.

إِنَّ (ikinci kıraat): “Kesinlikle” demektir. Huruf-u müşebbehe bi-l fiildendir. Te’kîd için gelir.

هُ: “O” demektir. Üçüncü şahıs eril tekil mensub muttasıl zamirdir. Şan zamiridir. Raci olmayan zamirdir. (الضمير غير الراجع). Zamirin öncesinde yerini tuttuğu bir isim yoktur yani raci olduğu bir isim yoktur. Bu nedenle zamir görevinde değildir. Kendisinden öncesindeki bir isme değil kendisinden sonra anlatılacak olana işaret etmektedir ve “şöyle ki” anlamındadır. Bu tür zamirler için üçüncü şahıs tekil zamirler (هُوَ/هُ ve هِيَ/هَا) kullanılır. Eril olana şan zamiri (zamiru’ş-şan) (ضمير الشأن), dişil olana kıssa zamiri (zamiru’l-kıssa) (ضمير القصة) denir. Cümlenin başında yer alarak, bahsedilen konunun önemli olduğunu ifade eder. Önemli olan konuyu ifade eden kelime eril ise eril zamir (şan zamiri) gelir, önemli olan konuyu ifade eden kelime dişil olursa dişil zamir (kıssa zamiri) gelir.

كَانَ: “İdi” demektir. Nakıs fiildir. Burada mazi fiil olarak gelmiştir. Bu fiilin mastarının asıl anlamı “olmak” iken nakıs fiil olduğunda kendisinden sonra bir isim ve haber gelir. Asıl anlamıyla kullanıldığında tam fiil, bir isim ve haberden önce kullanıldığında nakıs (eksik) fiil denir. Burada kânenin ismi müstetir هُوَ (o) dir.

يَقُولُ: “Söyler, der” demektir. Üçüncü şahıs eril tekil merfu muzari malum fiildir. Fâili سَفِيهُنَا dır.

سَفِيهُ: “Sefih, düşüncesiz” demektir. سفه kökünden beşinci bâbdan sıfat-ı müşebbehedir. “Gelecekte meydana gelecek olan sıkıntıları düşünmeden veya göz ardı ederek hareket eden” demektir. “Gelecekte meydana gelecek sonuçları bilerek veya bilmeden göz ardı ederek hareket eden” demektir. Doğru hüküm verme yapılan fiillerden gelecekte doğacak sonuçları göz önüne almayla olacağından doğru hüküm verme gücündeki eksikliği ifade eder. سَفَه mastarı gelecekteki sonuçları düşünmeden veya önemsemeden hareket etmek demektir. سَفَاهَة mastarı سَفَه mastarının sonundaki ة ile tahsis edilmiş halidir. Daha dar bir konuda gelecekteki sonuçları düşünmeden düşüncesizce hareket etmek manasındadır.

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ آمَنَّا بِاللَّهِ وَبِالْيَوْمِ الْآخِرِ وَمَا هُمْ بِمُؤْمِنِينَ (8) يُخَادِعُونَ اللَّهَ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَمَا يَخْدَعُونَ إِلَّا أَنْفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ (9) فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ فَزَادَهُمُ اللَّهُ مَرَضًا وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ (10) وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ قَالُوا إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ (11) أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَكِنْ لَا يَشْعُرُونَ (12) وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُوا كَمَا آمَنَ النَّاسُ قَالُوا أَنُؤْمِنُ كَمَا آمَنَ السُّفَهَاءُ أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاءُ وَلَكِنْ لَا يَعْلَمُونَ (13) وَإِذَا لَقُوا الَّذِينَ آمَنُوا قَالُوا آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْا إِلَى شَيَاطِينِهِمْ قَالُوا إِنَّا مَعَكُمْ إِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ (14) اللَّهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ وَيَمُدُّهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ (15) أُولَئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ بِالْهُدَى فَمَا رَبِحَتْ تِجَارَتُهُمْ وَمَا كَانُوا مُهْتَدِينَ (16)

İnsanlardan iman edenler olmadıkları halde Allah’a ve ahir yevme iman ettik diyenler vardır. Allah’ı ve iman edenleri aldatmaya çalışırlar. Yalnızca şuursuzca kendilerini aldatırlar. Kalplerinde maraz vardır da Allah onların marazını artırmıştır. Onlar için yalan söylemeleri sebebiyle elim azab vardır. Onlara yerde fesat çıkarmayın denildiğinde biz yalnızca ıslah edenleriz derler. Dikkat edin, onlar ki onlar fesat çıkaranlardır ancak şuurunda değiller. Onlara insanların iman ettiği gibi iman edin denildiğinde biz sefihlerin iman ettiği gibi iman mı ederiz derler. Dikkat edin, kesinlikle onlar ki onlar sefihlerdir ancak bilmezler. İman edenlerle karşılaştıkları zaman iman ettik derler. Şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında kesinlikle biz sizinle beraberiz, biz yalnızca istihza edenleriz derler. Allah onlarla istihza eder ve taşkınlıkları içinde onları bocalar halde sürdürür. Onlar hüdaya karşılık dalaleti satın almışlardır ki ticaretleri boşa gitmiştir, ihtida edenler değillerdir. (Bakara 8-16)

Bu ayetlerde iman etmenin sefihlik olduğunu söyleyen sefihler anlatılmaktadır. İnsanların iman ederek geleceklerini kaybedeceklerini düşünmektedirler. Oysa onlar iman etmeyerek asıl gelecek olan ahiretlerini kaybetmektedirler.

وَمَنْ يَرْغَبُ عَنْ مِلَّةِ إِبْرَاهِيمَ إِلَّا مَنْ سَفِهَ نَفْسَهُ

Kendini sefih kılandan başka kim İbrahim milletinden uzaklaşır. (Bakara 130)

Kendini sefih kılmak demek kendi iradesiyle doğru hüküm verme yeteneğini terk etmek demektir. Millet demek aynı inanca sahip büyük topluluk demektir. İbrahim milleti İbrahim’in inancına sahip büyük topluluk demektir. Bu inançtan uzak duran geleceğini düşünmeden hareket edendir. Böylece kendi kendini sefih kılmaktadır. Ahiretini kendi eliyle kaybetmektedir.

سَيَقُولُ السُّفَهَاءُ مِنَ النَّاسِ مَا وَلَّاهُمْ عَنْ قِبْلَتِهِمُ الَّتِي كَانُوا عَلَيْهَا

İnsanlardan sefihler yakında “onları üzerinde oldukları kıblelerinden döndüren nedir?” diyecekler. (Bakara 142)

Sefihler düşünmektedirler. Allah kıbleyi değiştirmiştir. Allah’ın istediği emirdir ve yapılması gerekendir. Asıl sefihlik Allah emrettiği halde hala eski kıblede ısrar etmektir.

فَإِنْ كَانَ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ سَفِيهًا أَوْ ضَعِيفًا أَوْ لَا يَسْتَطِيعُ أَنْ يُمِلَّ هُوَ فَلْيُمْلِلْ وَلِيُّهُ بِالْعَدْلِ

Aleyhi hak olan kimse (borçlu) sefih veya zayıf ise veya imlal etmeye güç yetiremiyorsa velisi adaletle imlal etsin. (Bakara 282)

Buradaki sefih geleceği düşünme yeteneği olmayandır. Kendisine mallar verilince yarını düşünmeden har vurup harman savuran ve malı çok hızlı bir şekilde tüketen demektir. Böyle kimselerin velisi olur ve kendi mallarını harcama yetkisi kendilerinde değil velilerinde olur.

وَلَا تُؤْتُوا السُّفَهَاءَ أَمْوَالَكُمُ الَّتِي جَعَلَ اللَّهُ لَكُمْ قِيَامًا وَارْزُقُوهُمْ فِيهَا وَاكْسُوهُمْ وَقُولُوا لَهُمْ قَوْلًا مَعْرُوفًا

Sefihlere, Allah’ın sizin için kıyam etmeyi kıldığı mallarınızı vermeyin ve onları onun (malların) içinde rızıklandırın ve onları giydirin ve onlara maruf söz söyleyin. (Nisa 5)

Buradaki sefihlere ise kendi mallarını değil sefih olmayanların mallarını vermemesi ama onları rızıklandırmaları ve giydirmeleri emredilmiştir. Bir kimse sefihse, eline geçen malı-parayı yarını düşünmeden tüketiyorsa ona veli atanır ve ona mal-para verilmez ama topluluk tarafından temel ihtiyaçları karşılanmak zorundadır.

قَدْ خَسِرَ الَّذِينَ قَتَلُوا أَوْلَادَهُمْ سَفَهًا بِغَيْرِ عِلْمٍ وَحَرَّمُوا مَا رَزَقَهُمُ اللَّهُ افْتِرَاءً عَلَى اللَّهِ

İlimsizlikle sefihlikle veledlerini öldürenler ve Allah’ın onlara rızıklandırdığını Allah’ın üzerine iftirayla haram edenler hasara uğramıştır. (Enam 140)

Burada sefeh şeklinde mastar olarak gelmiştir. Bu genel düşüncesizliktir, geleceği düşünmeden çocuklarını öldürme durumu vardır. Günümüzde bunun en yaygın şekli kürtajdır. Gelecekte bunun hesabını kıyamet yevminde vereceklerini düşünmeden veya göz ardı ederek bunu yapmaktadırlar. Dünya hayatında da nüfus azalması sorununu düşünmemekle sefihlik etmektedirler.

وَإِلَى عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًا قَالَ يَاقَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَ (65) قَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ قَوْمِهِ إِنَّا لَنَرَاكَ فِي سَفَاهَةٍ وَإِنَّا لَنَظُنُّكَ مِنَ الْكَاذِبِينَ (66) قَالَ يَاقَوْمِ لَيْسَ بِي سَفَاهَةٌ وَلَكِنِّي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ (67)

Âd’a kardeşleri Hûd’u … “Ey kavmim sizin için onun dışında ilah olmayan Allah’a ibadet edin, ittika etmez misiniz” dedi. Kavminden küfredenlerin ileri gelenleri “Kesinlikle biz seni bir sefahet içinde görüyoruz ve kesinlikle biz seni yalancılardan zannediyoruz” dediler. (Hûd) “Ey kavmim bende sefahet yok ve ancak ben alemlerin rabbinden bir elçiyim” dedi. (Araf 65-67)

Kavmi Hûd’un geleceği düşünmeden hareket ettiğini ve bu yaptıklarıyla söyledikleriyle konumunu kaybedeceğini, kavmi içinde itibarını kaybedeceğini, bu nedenle sefahet içinde olduğunu söylemişlerdir. Hûd da kendisinde sefahet olmadığını ifade etmiştir. Sefahet sefah’ın spesifik bir şeklidir. Genel düşüncesizlik değil, belli bir alandaki düşüncesizliktir. Hûd kavminin yönetimsel olarak yanlış yolda olduğunu söylemektedir. Buradaki sefahet yönetimle ilgili olan sefihliktir.

نَا: “Biz” demektir. Birinci çoğul şahıs mecrur muttasıl zamirdir. Buradaki biz cinlerdir.

سَفِيهُنَا: “Bizim sefihimiz” demektir.

عَلَى: “Üzerine” demektir. Harf-i cerdir.

اللَّهِ: “Allah” demektir. Alemlerin rabbinin özel ismidir.

عَلَى اللَّهِ: “Allah’ın üzerine” demektir.

شَطَطًا: “Sınırı aşmak, aşırıya kaçmak” demektir. Bir işte aşırıya kaçmak, sınırı aşmak; uygun, dengeli, mantıklı ve doğru kabul edilenden uzaklaşmak demektir.

Yerleşimde imarlı alanlardan uzaklaşmaktır. Tat konusunda aşırı yakıcı, rahatsız edici bir tadı ifade eder. Tartışmada bir görüşe aşırı derecede körü körüne bağnaz bir şekilde bağlılık demektir. Hükümde bir meselede, hakkın sınırını aşan; bâtıl, yanlış ve hatalı hüküm vermek demektir.

إِذْ قَامُوا فَقَالُوا رَبُّنَا رَبُّ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ لَنْ نَدْعُوَ مِنْ دُونِهِ إِلَهًا لَقَدْ قُلْنَا إِذًا شَطَطًا

Kıyam etmişlerdi de “rabbimiz göklerin ve yerin rabbidir, O’nun dûnundan hiçbir ilaha asla dua etmeyiz, yemin olsun o zaman sınırı aşan söz söylemiş oluruz” demişlerdi. (Kehf 14)

Allah’tan başka ilahlara dua etmek sınırı aşan bir sözdür.

إِذْ دَخَلُوا عَلَى دَاوُدَ فَفَزِعَ مِنْهُمْ قَالُوا لَا تَخَفْ خَصْمَانِ بَغَى بَعْضُنَا عَلَى بَعْضٍ فَاحْكُمْ بَيْنَنَا بِالْحَقِّ وَلَا تُشْطِطْ وَاهْدِنَا إِلَى سَوَاءِ الصِّرَاطِ

Davud’un yanına girmişlerdi de o onlardan korkmuştu. “Korkma, iki hasım, bazımız bazısına bağy etti de aramızda hak ile hüküm ver ve sınırı aşma ve bize yolun normaline rehberlik et” dediler. (Sad 22)

Bu ayette de Davud’un yanına gelenler hükümde sınırı aşmamasını ondan istemişlerdir.

يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطًا: “Sefihimiz Allah’ın üzerine sınırı aşan söz söyler” demektir.

كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطًا: “Sefihimiz Allah’ın üzerine sınırı aşan söz söylüyordu” demektir.

أَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطًا (birinci kıraat): “Kesinlikle sefihimizin Allah’ın üzerine sınırı aşan söz söylüyor olması” demektir.

إِنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطًا (ikinci kıraat): “Kesinlikle sefihimiz Allah’ın üzerine sınırı aşan söz söylüyordu” demektir.

Cinler سَفِيهُنَا (sefihimiz) demektedir. Buradaki izafet lafzi izafet değil manevi izafettir. Lafzi izafet olursa bize sefihlik eden anlamına gelir. Bu durumda سَفِيهُ marife değil nekre olur ki kim olduğu belirsiz olur. Manevi izafet olduğunda izafet-i beyaniyye olursa السَّفِيهُ مِنَّا (bizden olan sefih) anlamındadır. İzafet-i zarfiyye olursa السَّفِيهُ فِينَا (içimizdeki sefih) anlamındadır. Bu ikisi de doğrudur. İzafet-i lâmiyye olursa السَّفِيهُ لَنَا (bizim için/bize ait sefih) anlamındadır ki uygun değildir. Buradaki sefihimiz ile ifade edilen İblis’tir.

وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ كَانَ مِنَ الْجِنِّ فَفَسَقَ عَنْ أَمْرِ رَبِّهِ

Meleklere Âdem’e secde edin demiştik de İblis dışında secde ettiler. O cindendi. Rabbinin emrinden çıktı. (Kehf 50)

İblis Âdem’e secde etmesi istediğinden rabbinin emrinden çıkmıştır ve bu ayette cin olduğu ifade edilmiştir.

فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ (73) إِلَّا إِبْلِيسَ اسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِرِينَ (74) قَالَ يَاإِبْلِيسُ مَا مَنَعَكَ أَنْ تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّ أَسْتَكْبَرْتَ أَمْ كُنْتَ مِنَ الْعَالِينَ (75) قَالَ أَنَا خَيْرٌ مِنْهُ خَلَقْتَنِي مِنْ نَارٍ وَخَلَقْتَهُ مِنْ طِينٍ (76) قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ (77) وَإِنَّ عَلَيْكَ لَعْنَتِي إِلَى يَوْمِ الدِّينِ (78) قَالَ رَبِّ فَأَنْظِرْنِي إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ (79) قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنْظَرِينَ (80) إِلَى يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ (81) قَالَ فَبِعِزَّتِكَ لَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ (82) إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ (83) قَالَ فَالْحَقُّ وَالْحَقَّ أَقُولُ (84) لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنْكَ وَمِمَّنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ أَجْمَعِينَ (85)

Melekler, onların hepsi topluca secde ettiler, İblis hariç. Kibirlendi ve kâfirlerden oldu. “Ey İblis iki elimle yarattığıma secde etmen için sana mani olan nedir? Kibirlendin mi yoksa yücelerden misin?” dedi. “Ben ondan hayırlıyım. Beni nardan yarattın ve onu tînden yarattın.” dedi. “Çık ondan, kesinlikle sen taşlanansın ve kesinlikle din yevmine kadar lanetim senin üzerinedir.” dedi. “Rabbim, bana baas edilecekleri güne kadar süre tanı.” dedi. “Öyleyse kesinlikle sen malum vaktin yevmine kadar süre tanınanlardansın.” dedi. “Öyleyse senin izzetine yemin olsun ki onları topluca azdıracağım, onlardan muhles kulların hariç.” dedi. “Öyleyse haktır ve hakkı söylerim. Kesinlikle cehennemi senden ve onlardan sana uyanlardan topluca dolduracağım.” dedi. (Sâd 73-85)

İblis Allah’tan süre istemiş ve süre almıştır. Bu sürenin sonunda cehenneme gireceğini Allah ona söylemekte ve o da bilmektedir. Buna rağmen onları azdırmayı istemektedir. İşte sefihliğin belgesi budur. Gelecekte cehenneme gideceğini bilmektedir. Gelecekteki sonucun kötü olacağını bile bile hareket etmektedir. Baas yevmine kadar onları azdıracağını ifade etmektedir. Buradaki onlar ifadesinin döndüğü bir isim yoktur. Bu nedenle İblis’in hem insanları hem de cinleri azdırıp cehenneme sürükleyeceği anlaşılmaktadır. İblis sadece insanlar için bir şeytan değil cinler için de bir şeytandır. Zaten ayetin devamında muhles kulları istisna etmiştir. Cinlerden veya insanlardan muhles kullar ona uymayarak cehenneme girmeyeceklerdir.

وَقَالَ الشَّيْطَانُ لَمَّا قُضِيَ الْأَمْرُ إِنَّ اللَّهَ وَعَدَكُمْ وَعْدَ الْحَقِّ وَوَعَدْتُكُمْ فَأَخْلَفْتُكُمْ وَمَا كَانَ لِيَ عَلَيْكُمْ مِنْ سُلْطَانٍ إِلَّا أَنْ دَعَوْتُكُمْ فَاسْتَجَبْتُمْ لِي فَلَا تَلُومُونِي وَلُومُوا أَنْفُسَكُمْ مَا أَنَا بِمُصْرِخِكُمْ وَمَا أَنْتُمْ بِمُصْرِخِيَّ إِنِّي كَفَرْتُ بِمَا أَشْرَكْتُمُونِ مِنْ قَبْلُ إِنَّ الظَّالِمِينَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

Şeytan iş bitirilince “Kesinlikle Allah size hakkın vaadini vadetti ve ben size vadettim de sizden caydım ve benim sizin üzerinize sizi davet etmekten başka hiçbir gücüm yoktu. Siz bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın ve kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaran değilim ve siz de beni kurtaran değilsiniz. Kesinlikle ben önceden beni ortak etmenizi (şirkinizi) görmezden geldim. Kesinlikle zalimler, onlar için elim azap vardır.” dedi. (İbrahim 22)

Şeytan cehenneme gireceğini zaten bilmekte ve cehenneme de girmiştir. Gireceği kesin olduğu için ayet geçmiş zaman sıygası kullanmıştır. Gelecekte olacak olan bu olayı geçmişte olmuş gibi “dedi” şeklinde geçmiş zamanla anlatmaktadır. Şeytan nasıl Allah’a ortak edilmiştir? Şeytan nasıl şirk koşulmuştur? Şeytanın istediği kurallar, kanunlar Allah’ın kurallarına aykırı olarak konulmuştur. Yoksa burada ifade edilen satanistler değildir. Şeytana uyarak onun istediği gibi düzen kuran ve Allah’ın istediğinin tersine sistemleri yönetim sistemi olarak getirenler ve bu sistemleri benimseyenler bu ortak etmeyi gerçekleştirmişlerdir. Şeytan bunu görmezden gelmiştir. Zorlayıcı gücünün olmadığını sadece vaad ettiğini söylemiştir. Bunu nasıl yapmaktadır. İnsanların kafasına düşünce olarak vesvese vermekte, cinlerle de direk olarak konuşmaktadır. Bu ayette de şeytanın konuştuğu kimselerin insanlar olduğu direk olarak ifade edilmemektedir. Cehenneme girmelerine vesile olduğu insanlar ve cinlerdir.

Cin suresinin bu ayetinde bahsedilen İblis’in Allah’ın üzerine sınırı aşan sözleri nedir? Allah’ın söylemediği veya Allah’ın kurallarına aykırı sözlerdir.

فَوَسْوَسَ إِلَيْهِ الشَّيْطَانُ قَالَ يَاآدَمُ هَلْ أَدُلُّكَ عَلَى شَجَرَةِ الْخُلْدِ وَمُلْكٍ لَا يَبْلَى

Ona (Âdem’e) Şeytan vesvese verdi. “Ey Âdem, sana kalıcılığın ve yıpranması olmayan mülkün ağacını göstereyim mi?” dedi. (Taha 120)

وَقَالَ مَا نَهَاكُمَا رَبُّكُمَا عَنْ هَذِهِ الشَّجَرَةِ إِلَّا أَنْ تَكُونَا مَلَكَيْنِ أَوْ تَكُونَا مِنَ الْخَالِدِينَ وَقَاسَمَهُمَا إِنِّي لَكُمَا لَمِنَ النَّاصِحِينَ

“İkinizin rabbi ikinize bu ağacı yalnızca ikinizin iki melek olması veya ikinizin kalıcılardan olması sebebiyle yasaklıyor.” dedi ve ikisine yemin etti. Kesinlikle ben ikinize nasihat edenlerdenim. (Araf 20-21)

İblis’in insanlara söylediği ilk sınırı aşan sözler bunlardır. Allah ağacı yasaklıyor. İblis Allah’ın yasaklama sebebi ile ilgili Allah’ın söylemediği şeyleri bir de yemin ederek söylüyor. İşte bu sözler sınırı aşan (شَطَطًا) sözlerdir.

İblis’in cinlere de böyle sınırı aşan sözler söylediğini bu ayetten anlıyoruz. Onları da azdırıyor ve Allah’ın yolundan uzaklaştırıyor. Bunu da sefih olarak yapıyor. Bunu yapmakla cehenneme gideceğini biliyor. Allah’la konuşuyor. Allah’ı biliyor. Buna rağmen insanları ve cinleri azdırarak onları da cehenneme sürüklemek istiyor.

كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ إِذْ قَالَ لِلْإِنْسَانِ اكْفُرْ فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِنْكَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ (16) فَكَانَ عَاقِبَتَهُمَا أَنَّهُمَا فِي النَّارِ خَالِدَيْنِ فِيهَا وَذَلِكَ جَزَاءُ الظَّالِمِينَ (17)

Şeytanın örneği gibidir. İnsana “küfret” demişti de o küfredince “Kesinlikle ben senden uzağım. Kesinlikle ben alemlerin rabbi olan Allah’tan korkarım.” dedi. İkisinin akıbeti kesinlikle ikisinin ateşin içinde, onun içinde kalıcılar olmasıdır ve bu zalimlerin cezasıdır. (Haşr 16-17)

Bu ayetlerdeki şeytan herhangi bir şeytan değildir. Şeytan türüdür, şeytanlardır. İnsana söylemiştir. Burada ins değil insan denmiştir. İnsanlardır. Bu da türü ifade etmektedir. Şeytan türünün insan türüne küfret deyip de küfredince küfreden insandan uzak olduğunu söylemesi ve alemlerin rabbi olan Allah’tan korktuğunu söylemesidir. Bu da sefihliğin göstergesidir. Hem Allah’tan korkuyor hem küfret diyor hem de küfredenden uzak duruyor. Cehenneme de gideceği belli ama yine de şeytanlığa devam ediyor. İşte tam bir sefihlik.

Ahirete göre yaşamayan herkes sefihtir. Yalnızca bu dünya hayatını düşünerek yaşayan herkes sefihtir.

Peygamberlerden Hûd’da sefahet olduğunun iddia edilmesi çok ilginçtir. Bugün Allah’ın dini için çalışanların durumu budur. Bugün de ilginç olan bizim Adil Düzenimizin sefahet olarak görülmesidir. Hem de bunun kendilerine müslüman diyenler tarafından olması daha da ilginçtir. Biz Kuran ayetlerini delil getirelim, onlar bunları sefahet olarak görsünler. Onlar çoğunluk demokrasisi içinde başarıları yakalayıp Allah’ın yolunda olacaklarını sanırken aslında kendilerine kimin vesvese verdiğinin farkında değillerdir. Onlara Allah’ın yolu olmayan bu yolda başarıyı vadeden kimdir? Onlara bu vesveseyi veren kimdir? Kıyamet yevminde kesinlikle onlara diyecektir ki “Allah size ayetleriyle söylemedi mi? Çoğunluğa uymanın O’nun yolundan saptıracağını söylemedi mi? Siz buna rağmen benim vaadime uydunuz. Ben size çoğunluğu ele geçirin, gücü ele alın, ondan sonra Allah’ın düzenini getirirsiniz diye vadettim. Oysa bu Allah’ın yolu değildi. Allah’ın ayetlerinin hangisinde bunu gördünüz? Ben sizi Allah’la aldattım. Allah size ayetlerinde aldatıcı sizi Allah’la aldatmasın demedi mi? Size hoş gelen her şeye bir gerekçe ürettim ve siz de Allah’ın ayetlerine değil bu gerekçelere uydunuz. Sizi uyaranları küçük görmenizi sağladım. Size iktidarları vadettim, siz de iktidara gelince ben ne istersem onu yaptınız. Bunları da iyi bir şey yaptığınızı sanarak yaptınız. Şimdi ben sizden uzağım. Ben alemlerin rabbi olan Allah’tan korkarım.”

Allah’ın ayetleri kendilerine rehber olmayanlar, O’nun ayetlerini, kitabını kendilerine rehber edinmeyenler işte bu sefihin sınırı aşan sözlerine uyarlar. O sefih Allah’a inananları da Allah’la aldatır. Onlar kendilerinin çok iyi bir yolda olduğundan, cennete gideceklerinden son derece eminken o sefihin vesvesesi ile gücü ele geçirme veya gücü elinde tutma çabası içindeyken o sefihin onları nereye götüreceği ve orada da onlarla ilişkisini nasıl keseceği çok açıktır.

 

 

Teşvikiye, Yalova

06 Eylül 2025

M. Lütfi Hocaoğlu

 






Son Eklenen Seminerler
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1295
Cin Suresi Tefsiri 4. Ayet
6.09.2025 75 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1294
Cin Suresi Tefsiri 3. Ayet
30.08.2025 648 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1293
Cin Suresi Tefsiri 1-2. Ayetler
23.08.2025 508 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1292
Secde Suresi Tefsiri 30. Ayet
9.08.2025 448 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1291
Secde Suresi Tefsiri 28-29. Ayetler
2.08.2025 344 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1290
Secde Suresi Tefsiri 27. Ayet
26.07.2025 267 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1289
Secde Suresi Tefsiri 26. Ayet
19.07.2025 140 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1288
Secde Suresi Tefsiri 25. Ayet
12.07.2025 137 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1287
Secde Suresi Tefsiri 24. Ayet
28.06.2025 184 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1286
Secde Suresi Tefsiri 23. Ayet
14.06.2025 265 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1285
Secde Suresi Tefsiri 22. Ayet
31.05.2025 262 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1284
Secde Suresi Tefsiri 21. Ayet
24.05.2025 248 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1283
Secde Suresi Tefsiri 20. Ayet
10.05.2025 323 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1282
Secde Suresi Tefsiri 19. Ayet
3.05.2025 286 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1281
Secde Suresi Tefsiri 18. Ayet
26.04.2025 300 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1280
Secde Suresi Tefsiri 17. Ayet
19.04.2025 319 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1279
Secde Suresi Tefsiri 16. Ayet
12.04.2025 340 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1278
Secde Suresi Tefsiri 15. Ayet
5.04.2025 345 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1277
Secde Suresi Tefsiri 14. Ayet
22.03.2025 339 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1276
Secde Suresi Tefsiri 13. Ayet
8.03.2025 386 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1275
Secde Suresi Tefsiri 12. Ayet
1.03.2025 374 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1274
Secde Suresi Tefsiri 11. Ayet
22.02.2025 408 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1273
Secde Suresi Tefsiri 10. Ayet
8.02.2025 447 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1272
Secde Suresi Tefsiri 6-9. Ayetler
1.02.2025 617 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1271
Secde Suresi Tefsiri 5. Ayet
18.01.2025 457 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1270
Secde Suresi Tefsiri 4. Ayet
28.12.2024 630 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1269
Secde Suresi Tefsiri 3. Ayet
14.12.2024 447 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1268
Secde Suresi Tefsiri 1-2. Ayetler
7.12.2024 495 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1267
Lokman Suresi Tefsiri 34. Ayet
30.11.2024 472 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1266
Lokman Suresi Tefsiri 33. Ayet
16.11.2024 524 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1265
Lokman Suresi Tefsiri 32. Ayet
9.11.2024 526 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1264
Lokman Suresi Tefsiri 31. Ayet
26.10.2024 584 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1263
Lokman Suresi Tefsiri 30. Ayet
12.10.2024 569 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1262
Lokman Suresi Tefsiri 29. Ayet
5.10.2024 667 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1261
Lokman Suresi Tefsiri 28. Ayet
7.09.2024 639 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1260
Lokman Suresi Tefsiri 27. Ayet
31.08.2024 673 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1259
Lokman Suresi Tefsiri 25-26. Ayetler
24.08.2024 677 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1258
Lokman Suresi Tefsiri 24. Ayet
17.08.2024 634 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1257
Lokman Suresi Tefsiri 23. Ayet
3.08.2024 658 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1256
Lokman Suresi Tefsiri 22. Ayet
27.07.2024 631 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1255
Lokman Suresi Tefsiri 21. Ayet
20.07.2024 610 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1254
Lokman Suresi Tefsiri 20. Ayet
13.07.2024 655 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1253
Lokman Suresi Tefsiri 19. Ayet
29.06.2024 631 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1252
Lokman Suresi Tefsiri 18. Ayet
22.06.2024 637 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1251
Lokman Suresi Tefsiri 17. Ayet
25.05.2024 722 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1250
Lokman Suresi Tefsiri 16. Ayet
18.05.2024 693 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1249
Lokman Suresi Tefsiri 15. Ayet
11.05.2024 705 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1248
Lokman Suresi Tefsiri 14. Ayet
20.04.2024 829 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1247
Lokman Suresi Tefsiri 13. Ayet
13.04.2024 883 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1246
Lokman Suresi Tefsiri 12. Ayet
6.04.2024 771 Okunma


© 2025 - Akevler