Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1284
Secde Suresi Tefsiri 21. Ayet
24.05.2025
39 Okunma, 0 Yorum

SECDE SÛRESİ - 17. Hafta

 

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

وَلَنُذِيقَنَّهُمْ مِنَ الْعَذَابِ الْأَدْنَى دُونَ الْعَذَابِ الْأَكْبَرِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ (21)

Ve kesinlikle onlara en büyük azabın dûnunda en yakın azaptan tattıracağız. Umulur ki onlar dönerler. (21)

 

وَلَنُذِيقَنَّهُمْ مِنَ الْعَذَابِ الْأَدْنَى دُونَ الْعَذَابِ الْأَكْبَرِ

Ve kesinlikle onlara en büyük azabın dûnunda en yakın azaptan tattıracağız.

 

Fiil cümlesi

Atıf
harfi

Mefûlun fih

Mefûlün bih GS

Fâil

Mefûlun
bih

Fiil

Muzâfun ileyh

Muzâf

Mecrur

Cârr

Sıfat

Mevsûf

Sıfat

Mevsûf

الْأَكْبَرِ

الْعَذَابِ

دُونَ

الْأَدْنَى

الْعَذَابِ

مِنْ

نَحْنُ

هُمْ

لَنُذِيقَنَّ

وَ

 

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. Önceki ayetteki قِيلَ لَهُمْ ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ cümlesine لَنُذِيقَنَّهُمْ مِنَ الْعَذَابِ الْأَدْنَى دُونَ الْعَذَابِ الْأَكْبَرِ cümlesini atfetmektedir.

لَنُذِيقَنَّ: “Kesinlikle tattıracağız” demektir. ذوق kökünden if’âl bâbından birinci çoğul şahıs te’kîd lâmlı ve nûnlu muzari malum fiildir. ذَوْق tatmaktır. Bir şeyi veya bir işi anlamak, o işin veya durumun gerçeğini bilmek için o şeyin veya o işin izlerini duyuları kullanarak tecrübe etmek demektir. Yemeği tatmak, acıyı tatmak, sıcaklığı tatmak şeklinde kullanılır. Bu tatma dille, deriyle (dokunmak, basınç), burunla (koklamak) olabilir. Sözcüklerle, rakamlarla tarif edilemeyen bir duygudur. Bu nedenle görme duyusu tatma fiiline dahil değildir. Görme tarif edilebilir, görülen şeyin fotoğrafı çekilebilir, renkler bile rakamlarla ifade edilebilir. Günümüzde RGB sistemi ile tüm renkler kodlanmıştır ve bilgisayarlarda renkler bu rakamlarla kaydedilir ve gösterilir. Rakamlarla ifade edilebildiğinden, fotoğrafı gösterilebildiğinden görme duyusu tatma değildir.

Birinci babdan ذَاقَ - يَذُوقُ şeklinde bir şeyi tatmak manasındadır. Birinci bâb if’âl bâbına (أَذَاقَيُذِيقُ) ziyadetü-t tadiye etkisi ile gelir. Tattırmak anlamına gelir.

هُمْ: “Onlar” demektir. Eril çoğul mensub muttasıl zamirdir. Önceki ayetteki الَّذِينَ فَسَقُوا ya racidir.

مِنَ: “-den” demektir. Harf-i cerdir.

الْعَذَابِ: “Azap” demektir. Bu kök iki ayrı bâbdan gelmektedir. Beşinci bâbdan geldiğinde عَذْب tatlı demektir. Sıfat-ı müşebbehedir. Su için kullanılır. Suyun tadının hoş olması manasından gelmiştir. İkinci bâbdan geldiğinde عَذَاب bir fiili yapmasını önlemek, o fiilden caydırmak, uzak tutmak, fiili işlemesini sonlandırmak için darbetmek, engellemek, kahretmek anlamlarındadır.

Azap birisinin temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamasını engelleyen her türlü fiildir. Yemesini veya içmesini veya barınmasını engellemek demek ona azab etmek demektir.

Azap belirli bir fiil değildir. Azap her tür fiille gerçekleşebilir. Hatta bir fiil olmadan bir durum da azap olur. Temel ihtiyaçlara engel olan her fiil, her durum, her olay azaptır. Ekonomik kriz bir azaptır. İnsanların temel ihtiyaçlarına karşı engel oluşturur. Kıtlık bir azaptır. Sel bir azaptır, yangın bir azaptır. Cehennem bir azaptır. Hastalık bir azaptır.

الْأَدْنَى: “En yakın” demektir. دنو kökünden eril ism-i tafdildir. Dişili دُنْيَا dır. Fiil olarak birinci bâbdan دَنَا - يَدْنُو şeklinde “yaklaşmak” manasındadır. Harf-i tarifle geldiği zaman “en yakın” anlamına gelir.

الْعَذَابِ الْأَدْنَى: “En yakın azap” demektir.

مِنَ الْعَذَابِ الْأَدْنَى: “En yakın azaptan” demektir.

دُونَ: “Dûn” demektir. Bu zarf Kuran’da 144 kere geçmektedir. Bu kadar çok geçen bir zarfın önemli bir anlamı vardır. Bu zarfın manasını anlamak için غَيْر, لَدَى, لَدُنْ ve عَنْدَ nin manalarını anlamamız gereklidir.

لَدَى: Mekân zarfıdır. “Yanında” anlamındadır. Öncesinde harf-i cer gelmez. İbtidau-l gaye (başlangıç noktası) bildirmez.

لَدُنْ: Mekân zarfıdır. “Yanında” anlamına gelir. Öncesinde her zaman مِنْ harf-i cerini alır. Bu harf-i cerle beraber ibtidau-l gaye (başlangıç noktası) bildirir.

عِنْدَ: Mekân zarfıdır. Harf-i cer almadan da gelir مِنْ harf-i ceriyle de gelir. Hakiki zarfiyet yanında mecazi zarfiyet de bildirir. Muzafun ileyhini referans olarak gösterir. Muzafun ileyhini referans noktası yapar ve ona göre olan durumu anlatır. “Etkileşim alanında, -e göre” anlamındadır.

لَدَى, لَدُنْ ve عِنْدَ farkı: لَدَى üç boyutlu uzayda zarfiyet bildirirken لَدُنْ dört ve beş boyutlu uzay içinde zarfiyet bildirir. لَدَى nın muzafun ileyhinin üç boyutlu uzayda fiziksel olarak yanı belirtilmektedir. لَدُنْ ün muzafun ileyhinin ise dört ve beş boyutlu uzaydaki yanı belirtilmektedir. Her ikisi de hakiki ve mecazi zarfiyet için gelebilir.

Yanında bulunan لَدَى da gerçekten yanında bulunabilme imkânına sahiptir. لَدُنْ de ise bu imkân yoktur. Çünkü kendi boyutunun dışındadır. Bu nedenle her zaman مِنْ harf-i ceriyle gelir. Ancak ledünde bulunamaz, ledüne gidemez, ledünden ona gelebilir.

عِنْدَ ise diğer ikisinden farklı olarak referans noktası bildirir. Gerçek bir yanındalık bildirmez. Etki alanını ifade eder. Muzafun ileyhi referans noktası olarak gösterir. Etki edebildiği ya da etkileşimde bulunabildiği her yer onun indidir. Bu yüzden görecelik ve görüş de bildirir. Ona göre, onun görüşüne göre anlamına da gelir.

غَيْرِ: “Dışında” demektir. Matematikteki “değil” anlamına gelmektedir.

Dûn (دُون) gayri (غَيْر) ile karıştırılmaktadır. Genellikle aynı anlam verilmektedir. Dûn “başka, dışında” demek değildir. O anlama gelen kelime غَيْر’dır.

دُونَهُ = غَيْرَهُ وَغَيْرَ عِنْدِهِ

Onun dûnu = Onun ve onun indinin gayrısı

Bu şekilde bir tanımı buranın dışında hiçbir yerde bulamazsınız. Bunu şekille ifade edersek:

Birisinin dûnunda demek hem onun dışında olan hem de onun etki veya etkileşim alanının dışında olan demektir.

الْعَذَابِ: “Azap” demektir.

الْأَكْبَرِ: “En büyük” demektir. كبر kökünden beşinci bâbdan gelmiştir. Büyük olmak manasındaki fiilden “daha büyük” manasına gelmiş ism-i tafdildir. Harf-i tarifsiz geldiğinde “daha büyük” anlamında iken buradaki gibi harf-i tarifle geldiğinde “en büyük” anlamındadır. Dişil tekili كُبْرَى dır. Düzensiz eril çoğulu أَكَابِرُ dur. Düzensiz dişil çoğulu كُبَرُ dur.

الْعَذَابِ الْأَكْبَرِ: “En büyük azap” demektir.

دُونَ الْعَذَابِ الْأَكْبَرِ: “En büyük azabın dûnunda” demektir.

لَنُذِيقَنَّهُمْ مِنَ الْعَذَابِ الْأَدْنَى دُونَ الْعَذَابِ الْأَكْبَرِ: Kesinlikle onlara en büyük azabın dûnunda en yakın azaptan tattıracağız” demektir.

Tatma ifadesi ile Kuran’da geçen azaplar şunlardır:

عَذَابَ الْحَرِيقِ

الْعَذَابِ الْأَدْنَى

عَذَابَ النَّارِ

الْعَذَابِ الْأَكْبَرِ

عَذَابٍ أَلِيمٍ

عَذَابِ السَّعِيرِ

الْعَذَابِ الْأَلِيمِ

عَذَابًا شَدِيدًا

عَذَابًا كَبِيرًا

عَذَابٍ غَلِيظٍ

Kuran’da azap 8 şekilde geçer:

  1. Marife müfred: Harf-i tarifle marifedir, sıfat almamıştır, muzaf veya muzafun ileyh değildir. Kuran’da 62 defa bu şekilde geçmektedir.

الْعَذَاب

62

  1. Nekre müfred: Tenvinle nekredir, sıfat almamıştır, muzaf veya muzafun ileyh değildir. Kuran’da 18 defa bu şekilde geçmektedir.

عَذَاب

18

  1. Marife mevsuf: Kendisi harf-i tarifle marifedir ve marife bir sıfatı vardır. Kuran’da 14 defa bu şekilde geçmektedir.

الْعَذَاب الْأَلِيم

6

الْعَذَاب الْمُهِين

2

الْعَذَاب الْأَكْبَر

2

الْعَذَاب الْهُون

1

الْعَذَاب الشَّدِيد

2

الْعَذَاب الْأَدْنَى

1

  1. Nekre mevsuf: Kendisi tenvinle nekredir ve nekre bir sıfatı vardır. Kuran’da 128 defa bu şekilde geçmektedir.

عَذَاب أَلِيم

61

عَذَاب غَلِيظ

4

عَذَاب مُسْتَقِرّ

1

عَذَاب شَدِيد

19

عَذَاب قَرِيب

2

عَذَاب بَئِيس

1

عَذَاب عَظِيم

15

عَذَاب وَاصِب

2

عَذَاب وَاقِع

1

عَذَاب مُهِين

12

عَذَاب نُكْر

2

عَذَاب صَعَد

1

عَذَاب مُقِيم

5

عَذَاب كَبِير

1

عَذَاب غَيْر مَرْدُود

1

  1. Marifeye muzaf: Marife bir muzafun ileyhe muzaf olmuştur. Kuran’da 71 defa bu şekilde geçmektedir.

عَذَابِي

10

عَذَاب جَهَنَّمَ

4

عَذَاب الْخُلْدِ

2

عَذَاب الْحَمِيمِ

1

عَذَاب النَّارِ

8

عَذَاب الْجَحِيمِ

3

عَذَابَهَا

2

عَذَاب السَّمُومِ

1

عَذَاب اللَّهِ

7

عَذَابَهُ

3

عَذَاب رَبِّهِمْ

2

عَذَاب يَوْمِ الظُّلَّةِ

1

عَذَاب الْآخِرَةِ

6

عَذَاب رَبِّكَ

3

عَذَابِنَا

2

عَذَاب يَوْمِ الْقِيَامَةِ

1

عَذَاب الْحَرِيقِ

5

عَذَاب الْهُونِ

2

عَذَابَهُمَا

1

 

عَذَاب السَّعِيرِ

4

عَذَاب الْخِزْيِ

2

عَذَابِكُمْ

1

 

  1. Nekreye muzaf: Nekre bir muzafun ileyhe muzaf olmuştur. Kuran’da 14 defa bu şekilde geçmektedir. Bütün geçişlerinde hepsinde nekre bir yevm kelimesine muzaftır.

عَذَاب يَوْمٍ عَظِيمٍ

8

عَذَاب يَوْمٍ كَبِيرٍ

1

عَذَاب يَوْمٍ أَلِيمٍ

2

عَذَاب يَوْمٍ عَقِيمٍ

1

عَذَاب يَوْمٍ مُحِيطٍ

1

عَذَاب يَوْمِئِذٍ

1

  1. Marife muzafun ileyh: Kendisi harf-i tarifle marifedir ve muzafun ileyhtir. Kendisinin bir muzafı vardır. Kuran’da 15 defa bu şekilde geçmektedir.

سُوء الْعَذَابِ

9

فَوْقَ الْعَذَابِ

1

أَشَدّ الْعَذَابِ

2

شَدِيد الْعَذَاب

1

كَلِمَة الْعَذَابِ

2

 

  1. Nekre muzafun ileyh: Kendisi tenvinle nekredir ve muzafun ileyhtir. Kendisinin bir muzafı vardır. Kuran’da sadece 1 defa bu şekilde geçmektedir.

سَوْط عَذَابٍ

1

Kuran’da azapla ilişkili dört kelime, birden fazla şekilde gelmiştir.

  1. أَلِيم kelimesi: Hem marife azaba hem de nekre azaba sıfat olarak gelmiştir.

Marife mevsuf

Nekre mevsuf

الْعَذَاب الْأَلِيم

6

عَذَاب أَلِيم

61

  1. الْهُونِ kelimesi: Hem marife azaba sıfat hem de kendisi marife olarak azabın muzafun ileyhi olmuştur.

Marife mevsuf

Marifeye muzaf

الْعَذَاب الْهُون

1

عَذَاب الْهُونِ

2

  1. شَدِيد kelimesi: Hem marife azaba hem de nekre azaba sıfat olarak hem de marife azaba muzaf olarak gelmiştir.

Marife mevsuf

Nekre mevsuf

Marife m.ileyh

الْعَذَاب الشَّدِيد

2

عَذَاب شَدِيد

19

شَدِيد الْعَذَاب

1

  1. مُهِين kelimesi: Hem marife azaba hem de nekre azaba sıfat olarak gelmiştir.

Marife mevsuf

Nekre mevsuf

الْعَذَاب الْمُهِين

2

عَذَاب مُهِين

12

Bu kadar çok azap çeşidi varken en yakın azap nedir, en büyük azap nedir?

En yakın azap için en büyük azabın dışında değil, dûnunda denmiştir. Yani en büyük azabın indinde bile olmayan bir azaptır. Buna göre en büyük azap ahirette çekilecek olan azaptır. En yakın azap ise dünyada çekilecek azaptır. Zaten الْأَدْنَى dünya kelimesinin erilidir.

الَّذِينَ فَسَقُوا bu iki azabı da tadacaktır. Önceki ayette الَّذِينَ فَسَقُوا nun Kıyamet yevminde barınaklarının ateş olduğu ve ateşin azabını tadacakları ifade edilmiştir. Bu ayetteki en büyük azap bu nedenle ateşin azabını (عَذَابَ النَّارِ) ifade etmektedir. Ahirette bu azabı çekeceklerdir.

الَّذِينَ فَسَقُوا mutlak otorite olan Allah’ın doğal, sosyal kurallarına veya yazdığı kurallarına uymayan, bu kuralları uygulamayanlardır. الَّذِينَ has ism-i mevsulü ile geldiği için kurallara uymayanlar da bellidir, kurallara uymama şekli de bellidir. Bu durum kurallara uymamanın organize bir şekilde yapıldığını da gösterir. Kurdukları sistem tamamen Allah’ın kurallarına aykırıdır. Kararlar çoğunlukla alınır. Herkes vesenlerin peşinde koşar. Bazıları buna cihad bile der. İktidara gelme ve iktidarda kalma ana amaçtır. İşte bu organize fısk/fusuk durumunda Allah en yakın azaptan tattırır. Ayette وَلَنُذِيقَنَّهُمُ الْعَذَابَ الْأَدْنَى (Kesinlikle onlara en yakın azabı tattıracağız) denmemiş, وَلَنُذِيقَنَّهُمْ مِنَ الْعَذَابِ الْأَدْنَى (Kesinlikle onlara en yakın azaptan tattıracağız) denmiştir. Burada مِنْ harf-i ceri cinsin beyanı içindir. En yakın azap türlerinden birini veya birkaçını tadacaklardır. Bu azaplar ekonomik kriz olabilir, deprem olabilir, sel olabilir, yangın olabilir, salgın olabilir. Her şey olabilir ama o topluluğu ciddi bir sıkıntıya sokar.

 

لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ

Umulur ki onlar dönerler.

 

Mensuh isim cümlesi

Haberi
Fiil cümlesi

İsmi

Lealle

Fâil

Fiil

و

يَرْجِعُونَ

هُمْ

لَعَلَّ

 

لَعَلَّ: “Umulur ki, belki, ola ki, ihtimal ki, -bilir” demektir. Terecci harfidir. Umma, bekleme bildirir. Temennide bu umma yoktur, olması imkânsız olan bir şeyi isteme durumu vardır. Türkçede temenni yanlış kullanılmaktadır. Tereccide ise olması beklenen bir durum vardır. İnne ve benzerlerindendir.

İnne ve Benzerleri

إِنَّ

أَنَّ

كَأَنَّ

لَكِنَّ

لَيْتَ

لَعَلَّ

Bunlara hurufu-l müşebbehe bi-l fiil (الْحُرُوفُ الْمُشَبَّهَةُ بِلْفِعْلِ) denir.

هُمْ: “Onlar” demektir. Mensub muttasıl zamirdir. الَّذِينَ فَسَقُوا ya racidir.

يَرْجِعُونَ: “Dönerler, döndürürler” demektir. “Başlangıç noktasına geri dönerler, başlangıç noktasına geri döndürürler,” demektir. رجع kökünden ikinci bâbdan üçüncü çoğul şahıs merfu muzari malum fiildir. Bu kökün bir özelliği vardır. Hem lazım (geçişsiz) hem de müteaddidir (geçişli). Lazım fiiller mef’ûl almazlar yani fiilden etkilenen fiili yapanın kendisidir, etkilenen başka birisi yoktur. Müteaddi fiillerde ise fâilin yaptığı fiilin etkilediği bir mef’ûl vardır. Bu kök aynı bâbdan geldiği halde hem lazım hem de müteaddi olabilmektedir. Fark mastardadır.

 

Mastar

Muzari

Mazi

Lazım

رُجُوع

يَرْجِعُ

رَجَعَ

Müteaddi

رَجْع

يَرْجِعُ

رَجَعَ

Ayetlerde lazım ve müteaddi geçişlere örnek verecek olursak:

 

Ayette geçiş

Anlam

Lazım

لَمَّا رَجَعُوا إِلَى أَبِيهِمْ قَالُوا يَاأَبَانَا مُنِعَ مِنَّا الْكَيْلُ

Babalarına döndüklerinde dediler ki “Ey babamız, keyl bizden men edildi”. (Yusuf 63)

Burada fiil lazımdır. Mef’ûlü yoktur. Kendileri dönmüşlerdir.

Müteaddi

رَجَعْنَاكَ إِلَى أُمِّكَ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ

Gözü aydın olsun ve hüzünlenmesin diye seni annene döndürdük. (Taha 40)

Burada fiil müteaddidir. Mef’ûlü كَ (sen) zamiridir, döndürülendir.

Burada يَرْجِعُونَ malum fiildir ve lazım da müteaddi de (geçişsiz de geçişli de) olabilir. Bu nedenle her iki mana da verilebilir ancak الَّذِينَ فَسَقُوا için birilerini döndürme söz konusu olmadığından “dönerler” anlamı uygundur (رُجُوع).

لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ: “Umulur ki onlar dönerler” demektir. Fısk/fusûk olan amellerinden dönerler, fasıklıktan dönerler.

Burada en yakın azabın amacının onların fasıklıktan dönmesi olduğunu anlıyoruz. İnsanların başlarına gelen yakın azapların amacı budur. Bunlar bir uyarıdır. En büyük azaptan kurtulmak için uyarılardır. Allah yanlışlarından dönmeleri için onlara azap etmektedir. Allah’ın kurallarına uymayan ve bunu organize şekillerde yapan topluluklara uyarı gelmiştir. Bu uyarıları doğal afet olarak da değerlendirebilirler veya ekonomik kriz olarak da değerlendirebilirler. Ama bunlar onların dönmesi için Allah’ın tattırdığı azaplardır. Çoğunluk sisteminde ısrar ederler. Başka bir sistem akıllarına bile gelmez. Bu sistem seçim kazanmaya dayanır. Sistem onlara öyle uyulmaz kurallar dayatır ki sonunda kimse iş yapamaz hale gelir. Sistem öyle bir çalışır ki küçük işletmeler yaşayamaz hale gelir. Her gün yeni bir zorunluluk getirir. Yeni bir masraf çıkarılır. Büyük işletmelerin cirosu yanında bunlar küçük rakamlardır ancak küçük işletmeleri zora sokar. Büyük işletmeler daha çok büyür ve küçük işletmeler giderek daha zora girer. Sonunda küçük işletmelerin gelirleri azalır. Devlet vergi açığına düşer. Bunu karşılamak için ek vergiler ve cezalar üretir. Küçük işletmeler daha da kötü duruma düşer ve batar. Sonunda herkes büyük işletmelerin işçisi olmak zorunda kalmaya başlar. Artık işçi olmak bir ödüldür. Ekonomi daha da beter duruma düşer ve bir gün aniden kriz olur. Adeta enerjisini yüklenmiş yer kabuğunun aniden deprem üretmesi gibi bir günde tüm sistem çöker. Artık büyük işletmeler de batmaya başlamıştır. İşte bu azap kendi elleriyle yaptıklarından gelmiştir. Bu azap belki de onların dönmesini sağlar diyor ayet. Maalesef insanların çoğu bunu anlamıyor. Allah’ın kurallarına uymadıkları için başlarına gelen şeyin sebebini iktidardaki kişinin yanlışlığına bağlıyorlar. Kendileri veya kendi destekledikleri iktidarda olursa her şeyin düzeleceğini iddia ediyorlar. Kendi vesenlerinin sorunları çözeceğini iddia ediyorlar. Sonra da çoğunluğun peşinde koşup dalalet içinde didiniyorlar. Beş vakit namazlarını kılıyorlar, hacca gidiyorlar, oruçlarını tutuyorlar ama Allah’ın kurallarının halkta karşılığı olmadığını bildikleri için ağızlarına bile alamıyorlar. Doğru olduğunu bilse bile söyleyemiyorlar. Çünkü önemli olan hakkın söylenmesi değil, çoğunluğun hoşuna gidenin söylenmesidir. Bu en yakın azaptan olan azaplar en kötü olanlar değildir. Bu azaplar sadece uyarıdır. En büyük azabın dûnundadırlar. Asıl kötü olan en büyük azaptır. O en büyük azabın yanında bu en yakın azaplar nedir ki? Bu ayet uyarıyor ama kim Kuran’la ilgileniyor ki? Herkes çokluk derdinde. Varsa yoksa çok mal, çok para, çok mürid, çok oy.

 

 

Teşvikiye, Yalova

24 Mayıs 2025

M. Lütfi Hocaoğlu

 

 






Son Eklenen Seminerler
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1284
Secde Suresi Tefsiri 21. Ayet
24.05.2025 39 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1283
Secde Suresi Tefsiri 20. Ayet
10.05.2025 122 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1282
Secde Suresi Tefsiri 19. Ayet
3.05.2025 82 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1281
Secde Suresi Tefsiri 18. Ayet
26.04.2025 103 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1280
Secde Suresi Tefsiri 17. Ayet
19.04.2025 126 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1279
Secde Suresi Tefsiri 16. Ayet
12.04.2025 137 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1278
Secde Suresi Tefsiri 15. Ayet
5.04.2025 151 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1277
Secde Suresi Tefsiri 14. Ayet
22.03.2025 162 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1276
Secde Suresi Tefsiri 13. Ayet
8.03.2025 187 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1275
Secde Suresi Tefsiri 12. Ayet
1.03.2025 180 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1274
Secde Suresi Tefsiri 11. Ayet
22.02.2025 199 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1273
Secde Suresi Tefsiri 10. Ayet
8.02.2025 252 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1272
Secde Suresi Tefsiri 6-9. Ayetler
1.02.2025 317 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1271
Secde Suresi Tefsiri 5. Ayet
18.01.2025 251 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1270
Secde Suresi Tefsiri 4. Ayet
28.12.2024 359 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1269
Secde Suresi Tefsiri 3. Ayet
14.12.2024 275 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1268
Secde Suresi Tefsiri 1-2. Ayetler
7.12.2024 306 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1267
Lokman Suresi Tefsiri 34. Ayet
30.11.2024 303 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1266
Lokman Suresi Tefsiri 33. Ayet
16.11.2024 345 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1265
Lokman Suresi Tefsiri 32. Ayet
9.11.2024 340 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1264
Lokman Suresi Tefsiri 31. Ayet
26.10.2024 374 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1263
Lokman Suresi Tefsiri 30. Ayet
12.10.2024 381 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1262
Lokman Suresi Tefsiri 29. Ayet
5.10.2024 453 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1261
Lokman Suresi Tefsiri 28. Ayet
7.09.2024 449 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1260
Lokman Suresi Tefsiri 27. Ayet
31.08.2024 463 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1259
Lokman Suresi Tefsiri 25-26. Ayetler
24.08.2024 475 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1258
Lokman Suresi Tefsiri 24. Ayet
17.08.2024 433 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1257
Lokman Suresi Tefsiri 23. Ayet
3.08.2024 461 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1256
Lokman Suresi Tefsiri 22. Ayet
27.07.2024 458 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1255
Lokman Suresi Tefsiri 21. Ayet
20.07.2024 430 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1254
Lokman Suresi Tefsiri 20. Ayet
13.07.2024 475 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1253
Lokman Suresi Tefsiri 19. Ayet
29.06.2024 449 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1252
Lokman Suresi Tefsiri 18. Ayet
22.06.2024 459 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1251
Lokman Suresi Tefsiri 17. Ayet
25.05.2024 540 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1250
Lokman Suresi Tefsiri 16. Ayet
18.05.2024 520 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1249
Lokman Suresi Tefsiri 15. Ayet
11.05.2024 528 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1248
Lokman Suresi Tefsiri 14. Ayet
20.04.2024 638 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1247
Lokman Suresi Tefsiri 13. Ayet
13.04.2024 696 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1246
Lokman Suresi Tefsiri 12. Ayet
6.04.2024 587 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1245
Lokman Suresi Tefsiri 11. Ayet
30.03.2024 639 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1244
Lokman Suresi Tefsiri 10. Ayet
16.03.2024 573 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1243
Lokman Suresi Tefsiri 8-9. Ayetler
9.03.2024 588 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1242
Lokman Suresi Tefsiri 7. Ayet
24.02.2024 594 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1241
Lokman Suresi Tefsiri 6. Ayet
17.02.2024 533 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1240
Lokman Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
10.02.2024 752 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1239
Rum Suresi Tefsiri 60. Ayet
27.01.2024 645 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1238
Rum Suresi Tefsiri 59. Ayet
20.01.2024 592 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1237
Rum Suresi Tefsiri 58. Ayet
6.01.2024 641 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1236
Rum Suresi Tefsiri 57. Ayet
30.12.2023 626 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1235
Rum Suresi Tefsiri 56. Ayet
16.12.2023 712 Okunma


© 2025 - Akevler