Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1283
Secde Suresi Tefsiri 20. Ayet
10.05.2025
126 Okunma, 0 Yorum

SECDE SÛRESİ - 16. Hafta

 

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

وَأَمَّا الَّذِينَ فَسَقُوا فَمَأْوَاهُمُ النَّارُ كُلَّمَا أَرَادُوا أَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا أُعِيدُوا فِيهَا وَقِيلَ لَهُمْ ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ (20)

Ve fısk edenlere gelince barınakları ateştir. Ondan çıkmayı her irade ettiklerinde onun içine iade edilirler ve onlara “yalanlıyor olduğunuz ateşin azabını tadın” denilir. (20)

 

وَأَمَّا الَّذِينَ فَسَقُوا فَمَأْوَاهُمُ النَّارُ

Ve fısk edenlere gelince barınakları ateştir.

 

Cevap cümlesi
İsim cümlesi

Şart
edatı
Şart
cümlesi

Atıf
harfi

Haber
İsim cümlesi

Rabıt
fa'sı

Mübteda

Haber

Mübteda

Sıla cümlesi
Fiil cümlesi

İsm-i
mevsûl

Muzâfun
ileyh

Muzâf

Fâil

Fiil

النَّارُ

هُمْ

مَأْوَى

فَ

و

فَسَقُوا

الَّذِينَ

أَمَّا

وَ

 

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. 19. ayetteki أَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ جَنَّاتُ الْمَأْوَى نُزُلًا بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ cümlesine أَمَّا الَّذِينَ فَسَقُوا فَمَأْوَاهُمُ النَّارُ cümlesini atfetmiştir.

أَمَّا: “-e gelince” demektir. Tek başına anlamı مَهْمَا يَكُنْ مِنْ شَيْئٍ “her halükârda, ne olursa olsun” demektir. أَمَّا şart edatı مَهْمَا nın yerine geçmiştir ve şart cümlesi de hazf edilmiştir. Bu nedenle şart edatı ve şart cümlesi bu edatın içinde toplanmış gibi i’râblandırılır. Aynı zamanda buna şart ve tafsil (genişletme) harfi de denir (حرف الشرط والتفصيل). Bu şart edatı أَنْ ile مَا nın birleşik yazılmasıyla oluşan أَمَّا ile karıştırılmamalıdır. أَمَّا nın cevap cümlesinde her zaman fâ (فَ) bulunur. Bu fâ’ya râbıt fâ’sı denir. Ancak şart cümlesi hazf olduğu için bu fâ cevap cümlesinin başında gelmez. Cevap cümlesinin içinde gelir. İçinde gelmesinin sebebi şart cümlesinin hazf edilmesidir. Eğer bu râbıt fâ’sı cümle başında gelse şart edatının hemen arkasından geleceği için cevap cümlesinin içine girmiştir.

  • Cevap cümlesi isim cümlesi ise râbıt fâsı mübteda ile haberin arasında gelir.
  • Cevap cümlesi fiil cümlesi ise râbıt fâsı takdim edilmiş mef’ûlden sonra, fiilden önce gelir.
  • Cevap cümlesi tekrar şart ve cevap cümlesinden oluşuyorsa bu şart-cevap cümlesinin cevap fâsı bu râbıt fâsının görevini yapacağından dolayı ayrı bir râbıt fâsına gerek yoktur.

الَّذِينَ: “Kimseler” demektir. Has ism-i mevsuldür. Arkasından sıla cümlesi gelir ve sıla cümlesinde şahıs ve çoğulluk açısından has ism-i mevsulle uyumlu bir zamir bulunur. Buna aid zamiri denir. الَّذِينَ ile uyumlu olan هُمْ (onlar) veya و (onlar) zamiridir. Has ism-i mevsullerde aid zamirinin raci olduğu fâil ya da mef’ûl de marifedir, fiilin işleniş şekli de bilinmektedir. Bu nedenle organize işler has ism-i mevsullerle ifade edilirler.

فَسَقُوا: “Fısk ettiler, kurallara uymadılar” demektir. فسق kökünden birinci bâbdan üçüncü şahıs eril çoğul mazi malum fiildir. Fısk (فِسْق) ve fusûk (فُسُوق) herhangi bir kurala uymamak değildir. Mutlak otorite olan Allah’ın doğal, sosyal kurallarına veya yazdığı kurallarına uymamak, bu kuralları uygulamamaktır.

İkisi de mastardır. فُسُوق mastarı فِسْق mastarının mübalağalısıdır. Bu nedenle فُسُوق daha şiddetli, yaygın, bireyi ve toplumu ilgilendiren durumlar için kullanılırken فِسْق daha çok bireyi ilgilendiren (haram yiyecek ve içecekler, kura çekme gibi) daha sınırlı durumlar için kullanılır.

Şirk Allah’ın kurallarına aykırı kurallar koymak iken fısk/fusuk Allah’ın kurallarına uymamaktır. Fısk/fusuk yapan Allah’ın kurallarını bilmektedir. Ya kendisine kitap gelmiştir, biliyordur ya da doğal hukuk yoluyla biliyordur ya da yaratılışı gereği biliyordur. Ancak o kuralları göz ardı etmekte ve uymamaktadır.

الَّذِينَ فَسَقُوا: “Fısk edenler, kurallara uymayanlar” demektir.

فَ: Râbıt fâ’sıdır. Cevap cümlesinde mübteda ile haber arasına girmiştir.

مَأْوَى: “Barınak” demektir. ءوي kökünden ikinci bâbdan gelmiştir. İkinci babdan أَوَى - يَأْوِي şeklinde “barınmak” manasındaki fiilden “barınma yeri” manasına gelmiş ism-i mekândır.

هُمْ: “Onlar” demektir. Eril çoğul mecrur muttasıl zamirdir. الَّذِينَ فَسَقُوا ya racidir.

مَأْوَاهُمْ: “Onların barınağı” demektir.

النَّارُ: “Ateş” demektir. نور kökünden gelmiştir. Birinci bâbdan نَوْر mastarı parlamak, ışımak, ışık yaymak, ışık saçmak manasındadır. Bu mastar manasından ışık saçan manasında نَار ıstılahi olarak “ateş” anlamında isimdir. نُور da نور kökünden aynı mastardan gelmiştir. Bu mastar manasından yayılan ışık ve elde edilen görünürlük manasında نُور “aydınlık, ışık” anlamında isimdir. نَار dişil, نُور ise erildir.

مَأْوَاهُمُ النَّارُ: “Barınakları ateştir” demektir.

أَمَّا الَّذِينَ فَسَقُوا فَمَأْوَاهُمُ النَّارُ: “Fısk edenlere gelince barınakları ateştir” demektir.

مَأْوَى (barınak) kelimesi Kuran’da 22 kere geçmektedir. Dördü harf-i tarifle (الْمَأْوَى) on sekizi izafetle marife olarak gelmiştir.

Kuran’da geçiş

Sayı

Ayetler

مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ

8

Ali İmran 197, Nisa 97, Nisa 121, İsra 97, Tevbe 73, Tevbe 95, Rad 18, Tahrim 9

مَأْوَاهُ جَهَنَّمُ

2

Ali İmran 162, Enfal 16

Cehennem

10

 

مَأْوَاهُمُ النَّارُ

4

Secde 20, Yunus 8, Ali İmran 151, Nur 57

مَأْوَاكُمُ النَّارُ

3

Hadid 15, Ankebut 25, Casiye 34

مَأْوَاهُ النَّارُ

1

Maide 72

Ateş

8

 

İzafetle gelişlerin hepsi isim cümlesi şeklinde mübteda ve haber olarak gelmiştir. İki tür barınak vardır. Biri Cehennem diğeri ateştir. İyi bir barınak için bu şekilde izafetle geliş yoktur.

جَنَّاتُ الْمَأْوَى, جَنَّةُ الْمَأْوَى, فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى şeklinde Cennet harf-i tarifle marife bir şekilde (الْمَأْوَى) barınak olarak ifade edilmiştir.

Bir de Cehîm için فَإِنَّ الْجَحِيمَ هِيَ الْمَأْوَى şeklinde harf-i tarifle marife ifade edilmiştir.

Harf-i tarifle geldiğinde o yer barınak özelliği taşımaktadır. Yani o yer barınmak için özelliklere sahiptir. İzafetle gelişlerde o yer barınak değildir, o kimseler için barınaktır.

Cennet barınak olarak yaratılmış demektir. Cehennem ve ateş gerçekte barınak değildir. Barınak özelliği taşımayan bu yer suçluların mecburi barınağıdır.

Cehîm de barınak olarak yaratılmıştır. Cehîm Cehennemden farklıdır. Cehennem barınak değildir ama mecburi barınaktır. Cehîm ise kendisi barınaktır, kötü bir barınaktır.

Barınağın ateş olması ile Cehennem olması arasındaki fark nedir?

Kuran’da 9 kere نَارُ جَهَنَّمَ ifadesi vardır ancak نَارُ الْجَحِيمِ ifadesi geçmez. Bu durumda barınakları ateştir (مَأْوَاهُمُ النَّارُ) ifadesini “barınakları Cehennemdir” şeklinde anlayabilir miyiz? Ateş sadece Cehenneme özel bir durum değildir. Cehennem dışında kötüler için Kuran’da adı geçen başka ateş içeren yerler vardır: السَّعِير, سَقَر, لَظَى, الْحُطَمَة. Bu nedenle barınakları ateştir dendiğinde bir kısmı için bu Cehennem olurken diğerleri için diğer ateş içeren bu yerlerdir.

Cehîm’in kendisinin barınak olması sebebiyle Cehîm hepsini kapsayan bir yer denebilir. Cehennem Cehîm’in içinde bir bölgedir ve diğerleri de Cehîm’in içinde yerlerdir denebilir.

Kötü insanlar Kıyamet yevminde kötülük derecelerine göre değişik yerlerde cezalandırılacaklardır. Bu yerlerin bu çeşitliliği az kötü olanların daha hafif, çok kötü olanların daha şiddetli ceza çekmelerini sağlamak içindir.

الَّذِينَ فَسَقُوا mutlak otorite olan Allah’ın doğal, sosyal kurallarına veya yazdığı kurallarına uymayan, bu kuralları uygulamayanlardır. Ancak bu bireysel değildir. الَّذِينَ has ism-i mevsulü ile geldiği için kurallara uymayanlar da bellidir, kurallara uymama şekli de bellidir. Bu durum kurallara uymamanın organize bir şekilde yapıldığını da gösterir. Öyle bir sistem kurarlar ki tamamen Allah’ın kurallarına aykırıdır. Allah çoğunluğa uymayın der, onlar çoğunluk olmadan hiçbir iş yapmazlar. Allah vesenleri Kuran’da anlatır, onlar vesenlerden kopamazlar, çözümleri vesenlerde ararlar. Allah’ın kurallarına aykırı kurallara insanların uymasını zorunlu tutan kuralları da koyduklarında bu durumda şirk ile fusuk kesişmiş olur.

الَّذِينَ فَسَقُوا nun Kıyamet yevminde barınakları ateştir. Allah ne diyor diye Kuran’a bakmayanlar veya Kuran’a bakıp Kuran’ı cenaze ve toplantı açılışlarında, vesen toplantılarının başında ve sonunda anlamını bilmeden terenni içinde okuyup da içeriği ile ilgilenmeyen ve okuduğu ayetlerin tersine hareket edip bunu da sistemli bir şekilde gerçekleştiren الَّذِينَ فَسَقُوا lar ateş içinde barınacaklardır. Bu ateş Cehennem ateşi olabileceği gibi diğer ateşli yerlerin ateşi de olabilir. Bunlar onların kötülük seviyesine göre değişkenlik gösterecektir.

 

كُلَّمَا أَرَادُوا أَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا أُعِيدُوا فِيهَا

Ondan çıkmayı her irade ettiklerinde onun içine iade edilirler.

 

Fiil cümlesi

Mefûlun fih

Nâib-i
fâil

Fiil

Mefûlun fih

Mecrur

Cârr

Muzâfun ileyh

Muzâf

Sıla cümlesi
Fiil cümlesi

Harf-i
mevsûl

Mefûlun bih

Fâil

Fiil

Sıla cümlesi
Fiil cümlesi

Harf-i
mevsûl

Mefûlün bih GS

Fâil

Fiil

Mecrur

Cârr

هَا

فِي

و

أُعِيدُوا

هَا

مِنْ

و

يَخْرُجُوا

أَنْ

و

أَرَادُوا

مَا

كُلَّ

 

كُلَّ: “Her” demektir. Mutlaka izafetle gelir ve her zaman muzaf olur. Muzafun ileyhi nekre gelirse muzafun ileyhinden olan her şeyi kapsar, marife gelirse muzafun ileyhinin tamamı anlamına gelir. كُلُّ كِتَابٍ derseniz “her kitap” anlamına gelir. كُلُّ الْكِتَابِ derseniz “kitabın tamamı” anlamına gelir. كُلُّ nün muzafun ileyhi hazf edilirse yani cümlede söylenmezse كُلٌّ, كُلًّا, كُلٍّ şeklinde tenvinle gelir. Böyle tenvinlere ivaz tenvini denir. Bu tenvinin yerine hazf edilen kelimenin takdir edilmesi gerekir.

مَا: “-me, -ma, olma zamanı” demektir. Harf-i mevsuldür. Zaman ifade eden mastardır. Ma-i masdariyye tevkitiyye denir.

أَرَادُوا: “İrade ettiler” demektir. رود kökünden if’âl bâbından üçüncü şahıs çoğul mazi malum fiildir. Birinci bâbdan رَوْد mastarı bir fiilin gerçekleşmesini istemek, o fiilin gerçekleşmesi için çabalamak manasındadır. İf’âl bâbında (أَرَادَيُرِيدُ) sayruret etkisi ile gelir. Fiilin gerçekleşmesini ister hale gelmek, o halde olmak anlamındadır.

أَنْ: “-mek, -mak” demektir. Harf-i mevsuldür yani mastar harfidir. Arkasından gelen يَخْرُجُونَ muzari fiilini يَخْرُجُوا şeklinde mensub hale getirmiştir.

يَخْرُجُوا: “Çıkarlar” demektir. خرج kökünden birinci bâbdan eril üçüncü çoğul şahıs mensub muzari malum fiildir. Fâili cem vâvıdır (يَخْرُجُوا) ve الَّذِينَ فَسَقُوا ya racidir.

مِنْ: “-den” demektir. Harf-i cerdir. خرج kökünden sonra kullanıldığında çıkılan yer bu harf-i cerden sonra gelir.

هَا: “O” demektir. Dişil tekil mecrur muttasıl zamirdir. النَّارُ ya racidir.

مِنْهَا: “Ondan” demektir. “Ateşten” demektir.

يَخْرُجُوا مِنْهَا: “Ondan çıkarlar” demektir. “Ateşten çıkarlar” demektir.

أَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا: “Ondan çıkmaları” demektir. “Ateşten çıkmaları” demektir.

أَرَادُوا أَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا: “Ondan çıkmayı irade ettiler” demektir. “Ateşten çıkmayı irade ettiler” demektir.

مَا أَرَادُوا أَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا: “Ondan çıkmayı irade ettiklerinde” demektir. “Ateşten çıkmayı irade ettiklerinde” demektir.

كُلَّمَا أَرَادُوا أَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا: “Ondan çıkmayı her irade ettiklerinde” demektir. “Ateşten çıkmayı her irade ettiklerinde” demektir.

أُعِيدُوا: “İade edildiler, geri döndürüldüler” demektir. Birinci bâbdan عَادَ - يَعُودُ şeklinde daha önceden ayrıldığı yere geri dönmek, başlangıçtaki durumuna dönmek manasındadır. Lazım fiildir. Birinci bâb if’âl bâbına (أَعادَيُعِيدُ) tadiye etkisi ile gelir. Geri döndürmek, iade etmek anlamına gelir.

فِي: “İçinde” demektir. Harf-i cerdir.

هَا: “O” demektir. Dişil tekil mecrur muttasıl zamirdir. النَّارُ ya racidir.

فِيهَا: “Onun içine” demektir. “Ateşin içine” demektir.

كُلَّمَا أَرَادُوا أَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا أُعِيدُوا فِيهَا: “Ondan çıkmayı her irade ettiklerinde onun içine iade edilirler” demektir. “Ateşten çıkmayı her irade ettiklerinde onun içine iade edilirler” demektir.

كُلَّمَا mef’ûlün fih olsa da şart anlamındadır. Kendisinden sonra her zaman mazi fiil gelir. Bu onun geçmişte gerçekleştiğini göstermez. Burada da mazi fiil gelmiştir (أَرَادُوا).

Burada dikkat edilmesi gereken nokta كُلَّمَا أَرَادُوا أَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا لَا يَخْرُجُونَ (Ondan çıkmayı her irade ettiklerinde çıkamazlar) şeklinde değil de كُلَّمَا أَرَادُوا أَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا أُعِيدُوا فِيهَا (Ondan çıkmayı her irade ettiklerinde onun içine iade edilirler) şeklinde kullanılmış olmasıdır. Buradan anlıyoruz ki ateşten çıkıyorlar ama geri oraya iade ediliyorlar demektir. Burası Cehennem ve diğer ateşli bölgelerin Cehîm’in içinde olduğunu göstermektedir. Cehennem’den veya diğer bölgelerden çıkıyorlar ama Cehîm’in içinde kalıyorlar demektir.

Ateşin içinde çıkıyorlar, umutlanıyorlar, bir güç onları tekrar ateşe sokuyor. Burada أُعِيدُوا (iade edildiler) şeklinde meçhul fiil kullanılmıştır. Bu da onları iade edenin kim olduğunun bizim için önemli olmaması, iade edilmelerinin önemli olmamasından dolayıdır.

 

وَقِيلَ لَهُمْ ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ

Ve onlara “yalanlıyor olduğunuz ateşin azabını tadın” denilir.

 

Fiil cümlesi

Atıf
harfi

Nâib-i fâil
Emir fiil cümlesi

Mefûlün bih GS

Fiil

Mefûlun bih

Fâil

Fiil

Mecrur

Cârr

Sıfat

Mevsûf

Sıla cümlesi
Mensuh isim cümlesi

İsm-i
mevsûl

Muzâfun
ileyh

Muzâf

Haberi
Fiil cümlesi

İsmi

Kâne

Fâil

Fiil

Mefûlün bih GS

Mecrur

Cârr

و

تُكَذِّبُونَ

هُ

بِ

ت

كُنْتُمْ

الَّذِي

النَّارِ

عَذَابَ

و

ذُوقُوا

هُمْ

لِ

قِيلَ

وَ

 

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. كُلَّمَا أَرَادُوا أَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا أُعِيدُوا فِيهَا cümlesine قِيلَ لَهُمْ ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ cümlesini atfetmiştir.

قِيلَ: “Denildi” demektir. قول kökünden birinci bâbdan üçüncü şahıs eril tekil mazi meçhul fiildir. Söyleyen hazf edilmiştir. Bunun için malum fiil değil, meçhul fiil gelmiştir.

لِ: “-e, -a” demektir. قَوْل fiilinin mef’ûlü yani kendisine söylenilen bu harf-i cerden sonra gelir.

هُمْ: “Onlar” demektir. Eril çoğul mecrur muttasıl zamirdir. الَّذِينَ فَسَقُوا ya racidir.

لَهُمْ: “Onlara” demektir.

ذُوقُوا: “Tadın” demektir. ذوق kökünden birinci bâbdan ikinci çoğul şahıs emir fiildir. ذَوْق tatmaktır. Bir şeyi veya bir işi anlamak, o işin veya durumun gerçeğini bilmek için o şeyin veya o işin izlerini duyuları kullanarak tecrübe etmek demektir. Yemeği tatmak, acıyı tatmak, sıcaklığı tatmak şeklinde kullanılır. Bu tatma dille, deriyle (dokunmak, basınç), burunla (koklamak) olabilir. Sözcüklerle, rakamlarla tarif edilemeyen bir duygudur. Bu nedenle görme duyusu tatma fiiline dahil değildir. Görme tarif edilebilir, görülen şeyin fotoğrafı çekilebilir, renkler bile rakamlarla ifade edilebilir. Günümüzde RGB sistemi ile tüm renkler kodlanmıştır ve bilgisayarlarda renkler bu rakamlarla kaydedilir ve gösterilir. Rakamlarla ifade edilebildiğinden, fotoğrafı gösterilebildiğinden görme duyusu tatma değildir.

عَذَابَ: “Azap” demektir. Bu kök iki ayrı bâbdan gelmektedir. Beşinci bâbdan geldiğinde عَذْب tatlı demektir. Sıfat-ı müşebbehedir. Su için kullanılır. Suyun tadının hoş olması manasından gelmiştir. İkinci bâbdan geldiğinde عَذَاب bir fiili yapmasını önlemek, o fiilden caydırmak, uzak tutmak, fiili işlemesini sonlandırmak için darbetmek, engellemek, kahretmek anlamlarındadır.

Azap birisinin temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamasını engelleyen her türlü fiildir. Yemesini veya içmesini veya barınmasını engellemek demek ona azab etmek demektir.

Azap belirli bir fiil değildir. Azap her tür fiille gerçekleşebilir. Hatta bir fiil olmadan bir durum da azap olur. Temel ihtiyaçlara engel olan her fiil, her durum, her olay azaptır. Ekonomik kriz bir azaptır. İnsanların temel ihtiyaçlarına karşı engel oluşturur. Kıtlık bir azaptır. Sel bir azaptır, yangın bir azaptır. Cehennem bir azaptır. Hastalık bir azaptır.

النَّارِ: “Ateş” demektir.

عَذَابَ النَّارِ: “Ateşin azabı” demektir.

الَّذِي: Eril tekil has ism-i mevsuldür. Azap eril bir kelime olduğundan azabın sıfatıdır.

كُنْتُمْ: “İdiniz” demektir. Nakıs fiildir. Burada mazi fiil olarak gelmiştir. Bu fiilin mastarının asıl anlamı “olmak” iken nakıs fiil olduğunda kendisinden sonra bir isim ve haber gelir. Asıl anlamıyla kullanıldığında tam fiil, bir isim ve haberden önce kullanıldığında nakıs (eksik) fiil denir. Burada kânenin ismi “siz” anlamındaki tâu-l fâildir (كُنْتُمْ) dür.

بِ: “-u” demektir. Harf-i cerdir. Sonrasında gelen تُكَذِّبُونَ ile müteallaktır.

هِ: “O” demektir. Eril tekil mecrur muttasıl zamirdir.

بِهِ: “Onu” demektir.

تُكَذِّبُونَ: “Yalanlıyorsunuz, yanlışlıyorsunuz” demektir. كذب kökünden tef’îl bâbından ikinci şahıs eril çoğul merfu muzari malum fiildir. İkinci bâbdan (كَذَبَ - يَكْذِبُ) “yalan, yanlış söylemek” demektir. Bir şeyi onda olmayan bir şeyle vasıflandırmak veya isimlendirmek manasındadır. Tef’îl bâbına gelince birisinin, birilerinin sözlerinin yalan veya yanlış olduğunu, yaptığı işlerin yanlış olduğunu iddia etmektir. Kasıtlı olarak yapılırsa yalan, kasıtsız olarak yapılırsa yanlış olur. Arapçada ikisi de aynı fiille ifade edilir.

بِهِ تُكَذِّبُونَ: “Yalanlıyorsunuz onu” demektir.

كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ: “Yalanlıyor olduğunuz onu” demektir.

الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ: “Yalanlıyor olduğunuz” demektir.

عَذَابَ النَّارِ الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ: “Yalanlıyor olduğunuz ateşin azabı” demektir.

ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ: “Yalanlıyor olduğunuz ateşin azabını tadın” demektir.

قِيلَ لَهُمْ ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ: “Onlara ‘yalanlıyor olduğunuz ateşin azabını tadın’ denilir” demektir. Aslında burada mazi fiille “denildi” denmektedir. Ancak atıf yapıldığı önceki cümle mazi fiille gelmesine rağmen gelecek zamanı işaret ettiği için bu cümle de gelecek zaman anlamlıdır. Bu nedenle de “denilir” anlamındadır.

Burada da قِيلَ (denildi) meçhul fiili kullanılmıştır. Bu da onlara kimin söylediğinin değil, neyin söylendiğinin önemli olmasındandır. Ateşin azabını tatmaları emredilmiştir. İlginç olan ateşin azabını yalanlıyor olmalarıdır. Ateşin azabı nasıl yalanlanmaktadır? Ölümden sonra bir ceza yok, yok olup gideceğiz mi demektedirler? Yoksa bize ateşin azabı değmeyecek mi demektedirler?

Burada yalanlanan ateş değil ateşin azabıdır.

وَنَقُولُ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّتِي كُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ

Zulmedenlere “yalanlıyor olduğunuz ateşin azabını tadın” deriz. (Sebe 42)

Türkçeye çevirdiğimiz zaman Sebe 42 ile Secde suresinin bu ayeti aynıymış gibi gelir. Oysa Secde suresinde yalanladıkları azap iken Sebe suresinde yalanladıkları ateştir.

تُكَذِّبُونَ

هِ

بِ

كُنْتُمْ

الَّذِي

النَّارِ

عَذَابَ

Secde 20

 

Eril

 

 

Eril

Dişil

Eril

 

 

تُكَذِّبُونَ

هَا

بِ

كُنْتُمْ

الَّتِي

النَّارِ

عَذَابَ

Sebe 42

 

Dişil

 

 

Dişil

Dişil

Eril

 

Secde suresinin bu ayetinde sıfat (الَّذِي) ve aid zamiri (هِ) eril geldiği için mevsuf eril olan azaptır (عَذَابَ). Sebe 42’de ise sıfat (الَّتِي) ve aid zamiri (هَا) dişil geldiği için mevsuf dişil olan ateştir (النَّارِ).

Secde suresinin bu ayetinde yalanlayanlar الَّذِينَ فَسَقُوا iken Sebe 34’de yalanlayanlar الَّذِينَ ظَلَمُوا dur.

Ateşi yalanlamak ateş olmayacak mı demektir yoksa ateşle bizim bir ilgimiz yok mu demektir? Ateşin azabını yalanlamak ateş olmadığı için azabı da yok mu demek yoksa ateş var ama azabı yok mu demek yoksa ateş var azabı da var ama o azap bize değil mi demektir? Bu durumların hepsi olabilir.

Secde suresinin bu ayetinde üç durum da geçerlidir.

  • Ateş yok ve ateş olmadığı için azabı da yok diyenler
  • Ateş var ama azabı yok diyenler
  • Ateş var, azap da var ama azap bizim için değil diyenler

الَّذِينَ فَسَقُوا (Fısk/fusuk edenler) bu üç durumda da olabilirler. En önemlisi sonuncusudur. Namazını kılar, orucunu tutar, hacca umreye gider ama hayatında Allah’ın kurallarına uymaz. Çoğunluğun arkasından koşar ya da çoğunluğu elde etme çabasındadır. Vesenlere çalışır ya da vesenlerden çözümler bekler. Kendine bir çoban seçip güdülmek ister ya da çoban olup güdülmek istenenleri güden olmak için cihad eder. Allah’ın kuralarına uymadığı için ve Allah’ın kurallarına uymayan sistem içinde cihad ettikleri için الَّذِينَ فَسَقُوا durlar. Ancak kendilerinin Allah’ın yolunda cihad ettiğini sanmaktadırlar ve bunu da iddia ederler. Cennet’e gireceklerinden ve ateşin azabının kendileri için olmadığından emindirler. Ancak o gün barınakları ateştir. Ateşten çıktıklarında ateşe iade edilirler ve kendilerine “yalanlıyor olduğunuz ateşin azabını tadın” denilir.

 

Teşvikiye, Yalova

10 Mayıs 2025

M. Lütfi Hocaoğlu

 

 






Son Eklenen Seminerler
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1285
Secde Suresi Tefsiri 22. Ayet
31.05.2025 12 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1284
Secde Suresi Tefsiri 21. Ayet
24.05.2025 43 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1283
Secde Suresi Tefsiri 20. Ayet
10.05.2025 126 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1282
Secde Suresi Tefsiri 19. Ayet
3.05.2025 84 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1281
Secde Suresi Tefsiri 18. Ayet
26.04.2025 104 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1280
Secde Suresi Tefsiri 17. Ayet
19.04.2025 128 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1279
Secde Suresi Tefsiri 16. Ayet
12.04.2025 139 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1278
Secde Suresi Tefsiri 15. Ayet
5.04.2025 152 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1277
Secde Suresi Tefsiri 14. Ayet
22.03.2025 163 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1276
Secde Suresi Tefsiri 13. Ayet
8.03.2025 189 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1275
Secde Suresi Tefsiri 12. Ayet
1.03.2025 181 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1274
Secde Suresi Tefsiri 11. Ayet
22.02.2025 203 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1273
Secde Suresi Tefsiri 10. Ayet
8.02.2025 254 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1272
Secde Suresi Tefsiri 6-9. Ayetler
1.02.2025 322 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1271
Secde Suresi Tefsiri 5. Ayet
18.01.2025 254 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1270
Secde Suresi Tefsiri 4. Ayet
28.12.2024 361 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1269
Secde Suresi Tefsiri 3. Ayet
14.12.2024 279 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1268
Secde Suresi Tefsiri 1-2. Ayetler
7.12.2024 307 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1267
Lokman Suresi Tefsiri 34. Ayet
30.11.2024 305 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1266
Lokman Suresi Tefsiri 33. Ayet
16.11.2024 349 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1265
Lokman Suresi Tefsiri 32. Ayet
9.11.2024 343 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1264
Lokman Suresi Tefsiri 31. Ayet
26.10.2024 376 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1263
Lokman Suresi Tefsiri 30. Ayet
12.10.2024 384 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1262
Lokman Suresi Tefsiri 29. Ayet
5.10.2024 457 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1261
Lokman Suresi Tefsiri 28. Ayet
7.09.2024 453 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1260
Lokman Suresi Tefsiri 27. Ayet
31.08.2024 466 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1259
Lokman Suresi Tefsiri 25-26. Ayetler
24.08.2024 477 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1258
Lokman Suresi Tefsiri 24. Ayet
17.08.2024 438 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1257
Lokman Suresi Tefsiri 23. Ayet
3.08.2024 463 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1256
Lokman Suresi Tefsiri 22. Ayet
27.07.2024 460 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1255
Lokman Suresi Tefsiri 21. Ayet
20.07.2024 432 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1254
Lokman Suresi Tefsiri 20. Ayet
13.07.2024 477 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1253
Lokman Suresi Tefsiri 19. Ayet
29.06.2024 452 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1252
Lokman Suresi Tefsiri 18. Ayet
22.06.2024 461 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1251
Lokman Suresi Tefsiri 17. Ayet
25.05.2024 544 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1250
Lokman Suresi Tefsiri 16. Ayet
18.05.2024 523 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1249
Lokman Suresi Tefsiri 15. Ayet
11.05.2024 531 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1248
Lokman Suresi Tefsiri 14. Ayet
20.04.2024 640 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1247
Lokman Suresi Tefsiri 13. Ayet
13.04.2024 700 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1246
Lokman Suresi Tefsiri 12. Ayet
6.04.2024 589 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1245
Lokman Suresi Tefsiri 11. Ayet
30.03.2024 643 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1244
Lokman Suresi Tefsiri 10. Ayet
16.03.2024 577 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1243
Lokman Suresi Tefsiri 8-9. Ayetler
9.03.2024 591 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1242
Lokman Suresi Tefsiri 7. Ayet
24.02.2024 598 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1241
Lokman Suresi Tefsiri 6. Ayet
17.02.2024 534 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1240
Lokman Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
10.02.2024 754 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1239
Rum Suresi Tefsiri 60. Ayet
27.01.2024 649 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1238
Rum Suresi Tefsiri 59. Ayet
20.01.2024 595 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1237
Rum Suresi Tefsiri 58. Ayet
6.01.2024 643 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1236
Rum Suresi Tefsiri 57. Ayet
30.12.2023 630 Okunma


© 2025 - Akevler