SECDE SÛRESİ - 1. Hafta
أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
الم (1) تَنْزِيلُ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ فِيهِ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ (2)
Elif Lâm Mim. İçinde hiçbir karışıklık olmayan kitabın indirilmesi alemlerin rabbindendir. (1-2)
الم
Elif Lâm Mim
الم: Huruf-u mukattaadandır (الحروف المقطّعة). Kuran’da bazı sûreler harflerle başlar. Bu harflere huruf-u mukattaa denir.
Sûre No | Sûre Adı | Huruf-u Mukattaa | Durum |
2 | Bakara | الم | Tek başına ayet |
3 | Ali İmran | الم | Tek başına ayet |
7 | Araf | المص | Tek başına ayet |
10 | Yunus | الر | Ayetin içinde |
11 | Hûd | الر | Ayetin içinde |
12 | Yusuf | الر | Ayetin içinde |
13 | Ra’d | المر | Ayetin içinde |
14 | İbrahim | الر | Ayetin içinde |
15 | Hicr | الر | Ayetin içinde |
19 | Meryem | كهيعص | Tek başına ayet |
20 | Taha | طه | Tek başına ayet |
26 | Şuara | طسم | Tek başına ayet |
27 | Neml | طس | Ayetin içinde |
28 | Kasas | طسم | Tek başına ayet |
29 | Ankebut | الم | Tek başına ayet |
30 | Rûm | الم | Tek başına ayet |
31 | Lokman | الم | Tek başına ayet |
32 | Secde | الم | Tek başına ayet |
36 | Yasin | يس | Tek başına ayet |
38 | Sâd | ص | Ayetin içinde |
40 | Mümin | حم | Tek başına ayet |
41 | Fussilet | حم | Tek başına ayet |
42 | Şûra | حم | Tek başına ayet |
42 | Şûra | عسق | Tek başına ayet (2. Ayet) |
43 | Zuhruf | حم | Tek başına ayet |
44 | Duhan | حم | Tek başına ayet |
45 | Casiye | حم | Tek başına ayet |
46 | Ahkâf | حم | Tek başına ayet |
50 | Kâf | ق | Ayetin içinde |
68 | Kalem | ن | Ayetin içinde |
Harf | Mahreç | Sayı |
ا | Kameri | 13 |
ل | Şemsi | 13 |
م | Kameri | 15 |
ص | Şemsi | 3 |
ر | Şemsi | 6 |
ك | Kameri | 1 |
ه | Kameri | 2 |
ي | Kameri | 2 |
ع | Kameri | 2 |
ط | Şemsi | 4 |
س | Şemsi | 5 |
ح | Kameri | 7 |
ن | Şemsi | 1 |
ق | Kameri | 2 |
Huruf-u mukattaa kesilmiş harfler demektir. Bunun sebebi harflerin kelime içinde okunması değil harfin isminin okunmasıdır.
Protosinaitik alfabeden itibaren gelen etimolojik anlamlar ayettir. Bu surenin başındaki الم de hurufu mukattaadandır. Her birinin anlamı vardır. Bu anlamların birleşimi ile kelimenin anlamı ortaya çıkmaktadır.
ا: Bu harfin orijinal piktografik yazısı öküz başı () olup, bir hayvanın yaptığı işteki güç ve kuvveti temsil eder. Girdiği kelimeye güç katar. Fiile girince fiile mef’ûl ekleyebilir, fâili mef’ûl yapıp yeni bir fâil ekleyebilir, fâilin yeni bir duruma girmesini, yeni bir zamana ve yeni bir mekâna girmesini ifade edebilir.
ل: İlk dönem İbrani piktografisinde çobanın sopasıdır. Çoban sopasını iterek veya çekerek koyunları yönetmek (gütmek) için kullanırdı. Bu harfin manası –e doğru’dur, bir şeyin farklı bir yönde hareket etmesi gibi. Harf aynı zamanda otorite, sürünün lideridir ki bu çobanın da işaretidir. Boyunduruk, hayvanın omuzuna bağlanan veya eğen ve hayvanı sınırlayan bir sopa manasına da gelir. Girdiği kelimeye nedensellik katar, bağ kurucu etki yapar, iletişim etkisi sağlar.
م: Harfin ilk dönem Sami dili piktografisi su dalgası olan ‘dir. Bu piktografinin sıvı, deniz suyu, denizin boyutlarından dolayı muazzam ve iri, denizin fırtınalarından dolayı da kargaşa manaları vardır. İbranilere göre deniz korkulan ve bilinmeyen bir yerdir, bu sebeple bu harf bilinmeyen bir şeyi aramak dürtüsüyle kim, ne, ne zaman, nerede, niçin ve nasıl gibi soru kelimesidir. Modern İbranicede harfin adı mem’dir, muhtemelen su manasında olan mayim kelimesinden gelmektedir. Mayim, mah kelimesinin çoğuludur. Muhtemelen kelimenin orijinal ismi ne anlamındadır. Harfin Yunanca ismi olan mu, mah ile yakından ilişkilidir.
Bu üç harfin her biri kelimenin içinde geçtiği her yerde ayettir.
تَنْزِيلُ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ فِيهِ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ
İçinde hiçbir karışıklık olmayan kitabın indirilmesi alemlerin rabbindendir.
İsim cümlesi |
Haber | Mübteda |
Mecrur | Cârr | Nâib-i fâil Muzâfun ileyh | Şibh-i fiil Muzâf |
Muzâfun ileyh | Muzâf | Hâl Mensuh isim cümlesi | Sahibul hâl |
Haberi | İsmi | Cinsini nefyeden Lâ |
Mefûlun fih | Şibh-i fiil |
Mecrur | Cârr |
الْعَالَمِينَ | رَبِّ | مِنْ | هُ | فِي | مَوْجُودٌ | رَيْبَ | لَا | الْكِتَابِ | تَنْزِيلُ |
تَنْزِيلُ: “İndirme, indirilme” demektir. نزل kökünden tef’îl bâbından mastardır. Mastarlar hem malum hem de meçhuldür. Cümledeki yerine göre malum mu (etken mi) meçhul mü (edilgen mi) olduğuna karar verilir. İsim tamlamasında (izafette) muzaf olarak kullanıldıklarında muzafun ileyhleri fâil veya nâib-i fâil veya mef’ûl olabilir. Mastar meçhul anlamda ise muzafun ileyh nâib-i fâil olur. Malum anlamdaysa muzafun ileyhi fâil veya mef’ûl olabilir. Burada meçhul anlamdadır. Anlamı indirilmedir. Muzafun ileyhi olan الْكِتَابِ ise nâib-i fâilidir. İkisi bir arada (تَنْزِيلُ الْكِتَابِ) “kitabın indirilmesi” anlamındadır.
الْكِتَابِ: “Kitap” demektir. كتب kökündendir. كَتْب mastarı özel semboller ve simgeler kullanarak bir kaydetme aracıyla bilgileri kayıt altına almak manasındadır. كِتَاب mastarı yazmak manasındaki فَعْل veznindeki كَتْب mastarının mübalağa vezni olarak فِعَال vezninden gelmiştir ve çok sayıda bilgiyi güvenli bir şekilde kayıt altına almak manasındadır. Bu mastar manasından كِتَاب kayıt altına alınan olarak “kitap” anlamında camid isimdir. Kodlarla kayıt altına alınmış bilgidir. Burada kitap Kuran-ı Kerimdir.
لَا: “Hiçbir” demektir. Cinsini nefyeden Lâ’dır. Umumi olumsuzluk bildiren Lâ da denir. İsminin kapsadığı bütün varlıkların, olayların cinsinin tümünün olumsuzluğunu ifade eder. Bu harf isim cümlesinin önüne gelir ve mübtedayı mahallen mensub, lafzen fetha üzerine mebni yaparken, haberi merfu yapar.
رَيْبَ: “Karışıklık, bulanıklık” demektir. ريب kökünden ikinci bâbdan mastardır. Cinsini nefyeden Lâ’nın ismi olduğu için fetha üzere mebnidir (رَيْبَ). Bir haberin veya bir bilginin veya bir şeyin birisini onun doğruluğunu tasdik etmede tereddüt içinde bırakması manasındadır.
فِي: “İçinde” demektir. Harf-i cerdir.
هِ: “O” demektir. Mecrur muttasıl zamirdir. الْكِتَابِ ye racidir. Onun rabıt zamiridir.
فِيهِ: “Onun içinde” demektir. “Kitabın içinde” anlamındadır.
لَا رَيْبَ فِيهِ: “Onun içinde hiçbir karışıklık yoktur” demektir.
الْكِتَابِ لَا رَيْبَ فِيهِ: “İçinde hiçbir karışıklık olmayan kitap” demektir.
تَنْزِيلُ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ فِيهِ: “İçinde hiçbir karışıklık olmayan kitabın indirilmesi” demektir.
مِنْ: “-den” demektir. Harf-i cerdir. İbtida-i gaye için gelmiştir. İndirilmenin başlangıç noktasını ifade eder.
رَبِّ: “Rab, efendi, yetiştirici, terbiyeci” demektir. ربب kökünden isimdir.
الْعَالَمِينَ: “Alemler” demektir. عَالَم “alem” demektir. علم kökünden gelmiştir. İkinci bâbdan عَلْم mastarı bir şeyle, bir işle, bir sıfatla ya da bir belirti ile bir şeyi, birisini tanımlamak, karakterize etmek, sınıflamak manasındadır. Bu manadan gelerek عَالَم kendine has özellikleri ile çevresinden ayrılan, tanınan, aynı özelliğe sahip olup bu özellikleri ile diğer topluluklardan ayrılarak sınıflandırılan topluluk manasından “alem” anlamında camid isimden ism-i cemdir. Lafzen tekildir ama topluluktaki her birey de manen tekili olacağından içeriği ile çoğuldur. Bu durum ism-i cemlerin özelliğidir. Çoğulu عَالَمِينَ dir. الْعَالَمِينَ kurallı erkek çoğuldur ve Kuran’da hep bu şekilde geçmektedir. Âkil varlıklar için kullanılır. “Birbirinden farklı vasıflara sahip topluluklar” demektir.
رَبِّ الْعَالَمِينَ: “Alemlerin rabbi” demektir.
مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ: “Alemlerin rabbinden” demektir.
تَنْزِيلُ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ فِيهِ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ: “İçinde hiçbir karışıklık olmayan kitabın indirilmesi alemlerin rabbindendir” demektir.
Kuran-ı Kerimde Kuran ve kitap ifadeleri ile birlikte kitabın ve Kuran’ın inzal ve tenzili ifadeleri vardır.
الْقُرْآنِ “Kuran, küme” demektir. قرء kökünden camid isimdir. قُرْآن bir şeyi ya da şeyleri toplamak, bir araya getirmek ve bazısını bazısının üstüne eklemek, yığmak manasında üçüncü bâbdan mastardır. اقْرَأْ “kıraat et” demektir. Birbiri ile ilişkili sesleri, sözcükleri bir araya toplamak ve bir anlam oluşturmak manasından düz okumak değil inceleyip analiz ederek değerlendirmek ve sonuca varmak manasındadır. Bu nedenle اقْرَأْ “bir araya getir, analiz ederek değerlendir, incele ve sonuca ulaş” demektir. Bir yazılı metinden veya hafızadan aktarmak kıraat değil, tilavettir (تِلَاوَة). Kıraat uygulama için bir sonuca ulaşmaktır. Bir araya getirirsin, analiz eder, değerlendirir ve elde ettiğin sonucu uygularsın.
ق harfinin piktografı ufuktaki güneşin resmidir. Işığın toplanmasını ifade eder. ر harfinin piktografı ise adam başının resmidir. İkisinin kombinasyonu olan قر adamların toplanmasıdır. Adamların toplanıp bir yerde kalmasını ve bu toplanılan yeri ifade eder. Bu haliyle قَرَار kelimesi yerleşik, kalıcı olan yere denir. Çabalamanın zıddıdır. Üçüncü harf olan hemzenin piktografı öküzün başıdır. Güç, kuvvet, liderliği temsil eder. Bu nedenle قرء kökü adamların toplanıp bir yerde kalması ve burada bir güç oluşmasını ifade eder. Buradan bu kök verilerin toplanması, incelenmesi ve bu incelemenin sonunda “güçlü kararlar alınması” anlamına gelir. Bu kökten gelen اسْتِقْرَاء da bu nedenle tümevarım anlamında kullanılmaktadır.
Kıraat her yerden yapılabilir. Çeşitli kitaplardan, çeşitli veri kaynaklarından kıraat yapılabilir. Kuran’ın kıraat edilmesi ise Kuran’ı inceleyip ondan toplanan verilerle yapılan analizlerle güçlü kararlar alınması anlamındadır. Kıraatte inceleme, değerlendirme ve karar verme durumu vardır.
Bir araya toplanılıp kendi içinde de sınıflandırılan yani sınıflandırılarak bir araya toplanılan manasında ve harflerden, sözcüklerden bir araya toplanarak okunan, üzerinde incelemeler yapılarak sağlam kararlara varılan manasında قُرْآن “Kuran” anlamında camid isimdir. Erildir. Çoğulu yine aynı kelimedir, قُرْآن dır. Bir kuran alt kuranlardan oluşabilir, kendisi de bir kuranın alt kuranlarından biri olabilir. Matematikteki küme kelimesi kuran ile ifade edilebilir. Küme-alt küme kavramı da kurana uygundur. Her alt küme bir kümedir. Her alt kümenin de alt kümeleri olabilir. Kuran’ın içindeki surelerin her biri de Kuran’dır, surelerin içindeki ayetlerin her biri de Kuran’dır. Sure grupları da Kuran’dır, ayet grupları da Kuran’dır.
وَلَقَدْ آتَيْنَاكَ سَبْعًا مِنَ الْمَثَانِي وَالْقُرْآنَ الْعَظِيمَ
Sana mesaniden olan yediyi (Fatiha) ve büyük kuranı indirdik. (Hicr 87)
Büyük kuran Fatiha dışındaki 113 sureden oluşan kısımdır. Tüm Kuran-ı Kerim değildir. Bu nedenle الْقُرْآن şeklinde gelirse Allah tarafından indirilen kitabın tamamı ya da o kitabın alt bölümlerinden oluşan bir bölümü manasındadır. Kuran-ı Kerimin tamamı anlatılmak istendiğinde هَذَا الْقُرْآنُ (Bu Kuran) şeklinde kullanılır.
Bir küme alt kümelerden oluşur (Bir kuran alt kuranlardan oluşur). Bir alt küme yine bir kümedir (Bir alt kuran yine bir kurandır).
İnzal if’âl bâbındandır, bir kerede iniş demektir. Tenzil ise tef’îl bâbındandır, çok defada iniş demektir.
Kitabın inzali (إِنْزَالُ الْكِتَابِ)
- Tevrat’ın inzali: İsa’ya ve sonraki insanlara, Musa’ya veya diğer İsrail Oğulları peygamberlerine değil.
- Tevrat’ın ilk 5 kitabının inzali: Musa’ya ve sonraki insanlara.
- İncil’in inzali: İsa’ya değil, sonraki insanlara.
- Kuran-ı Kerimin inzali: Kuran’ın 23 sene içindeki indirilişi tamamlandıktan sonraki tüm insanlarına, Muhammed’e değil.
- Kodlama sistemlerinin (yazı gibi, matematik sembolleri gibi) inzali: Her dönemin insanlarına.
Kitabın tenzili (تَنْزِيلُ الْكِتَابِ)
- Kuran-ı Kerimin tenzili: Muhammed’e ve sahabeye, sonraki insanlara değil. Kuran-ı Kerimin 23 sene içinde indirilmesidir.
Kuran’ın inzali (إِنْزَالُ الْقُرْآنِ)
- Kuran’ın (Kuran-ı Kerim içindeki Kuran’ların) inzali: Muhammed’e, sahabeye ve sonraki insanlara.
Kuran’ın tenzili (تَنْزِيلُ الْقُرْآنِ)
- Kuran’ın (Kuran-ı Kerim içindeki Kuran’ların) tenzili: Sahabeye ve sonraki insanlara, Muhammed’e değil. Çünkü Peygamberin çoklu uygulaması yoktur. Peygamberden sonra Kuran içindeki Kuran’ların her çağda, her dönemde farklı anlamlara gelmesi ve yeni sorunları çözmesi nedeniyle Kuran’ın tenzili Peygamberden sonrakileredir.
لَا رَيْبَ فِيهِ “içinde hiçbir karışıklık yoktur” demektir. Kuran’da لَا رَيْبَ فِي ifadesi şunlar için kullanılır: الْكِتَابُ, يَوْمِ الْقِيَامَةِ, أَجَلًا لِالسَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ, السَّاعَةَ.
Kuran-ı Kerim öyle bir kitaptır ki içinde hiçbir karışıklık yoktur, bulanıklık yoktur. Nettir. Müteşabihat vardır ama bu rayb demek değildir. Kuran’da rayb arayanlar bulamazlar. Ancak Kuran meallerinde rayb bulabilirler. Sonra da bunu Kuran’a mal ederek Kuran’ın Allah tarafından indirilmediğini iddia ederler.
Kuran-ı Kerim alemlerin rabbinden (مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ) indirilmedir.
تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Kitabın indirilmesi aziz, hakîm Allah’tandır. (Zümer 1, Casiye 2, Ahkaf 2)
تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
Kitabın indirilmesi aziz, alîm Allah’tandır. (Mümin 2)
Bunun dışında üç kere aziz, hakîm Allah’tan, bir kere de aziz, alîm Allah’tan indirilmedir denmektedir.
Secde suresinin bu ayetinde alemlerin rabbinden denmektedir. Alemlerin rabbi denmesinin sebebi Kuran’ın farklı özellikteki topluluklara ayrı ayrı hitap edecek özellikte bir kitap olmasındandır.
Kuran’ın inzali ve tenzili, kitabın inzali ve tenzili arasındaki farkları bulabileceğiniz başka bir yer yoktur. Çünkü Kuran mehcur edinilmiş bir kitaptır. Kolay kolay kimse Kuran’daki bu inceliklerle ilgilenmez.
وَقَالَ الرَّسُولُ يَارَبِّ إِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هَذَا الْقُرْآنَ مَهْجُورًا
Resul “Ey rabbim, kavmim bu Kuran’ı bırakıp gidilen edindiler.” dedi. (Furkan-30)
Bu ayetteki هَذَا الْقُرْآنَ ifadesi Kuran’ın tamamıdır. Bu ayetteki resul de Muhammed değildir. Çünkü onun kavmi Kuran’ı bırakıp gitmemiştir, tam tersine Kuran’ı sahiplenmiştir.
Bu ayette Kuran’ı mehcur edindiler demektedir. Kuran’ı mehcur kıldılar dememektedir. Aslında anlam olarak beklediğimiz جَعَلُوا هَذَا الْقُرْآنَ مَهْجُورًا şeklindeki bir ifadedir. Eğer bu şekilde “kıldılar” deseydi Kuran’ı bırakıp gittiler anlaşılırdı.
Edinme ile mehcur kelimesi çelişmektedir. Mehcur bırakıp gidilendir. Mehcur olarak edinme çok şaşırtıcıdır. Hem bırakıp gideceksin hem de edineceksin. O zaman niçin “edindiler” demiştir de “kıldılar” dememiştir.
“Mehcur edindiler” demekle Kuran’ı sahipleniyorlar, bizim Kuran’ımız diyorlar ama onu kullanmıyorlar demektir.
Kuran ellerinde duruyor, her ortamda tilavet ediyorlar ama Kuran’ı kıraat etmiyorlar (incelemiyorlar). Çözümleri onda aramıyorlar. Onu kendilerine rehber edinmiyorlar. Çünkü Kuran’ı mehcur edinmişler. Çok paranın, çok oyun, çok müridin peşinde koşuyorlar. Diğerleri de çok parası, çok oyu, çok müridi olanların peşinde koşuyorlar. Bunlardan bir tanesi bile Kuran’ı kıraat etmiyor. Kuran’ın kıraatiyle çözümler bulma derdinde değiller. Bir kısmı insanların duygularını istismar ederek onları cehennemden kurtarma vaadiyle, günahlarını çıkarttığını iddia ederek paralarını topluyor. Bir kısmı takım elbise ve kravatlarını takarak insanlar arasında boy gösterip gezerek onların oyunu alma derdinde. Ne bir projeleri var ne de Kuran’la bir ilgileri. Bir kısmı da mallarını artırma derdinde, zenginleşiyor. Hacca, umreye her sene bile gidenleri var ama hayatlarında Kuran’ın kıraati yok. Tilaveti bol bol var. İçinde geçenle ise ilgileri yok. İnsanlar da onların sözünü dinliyor. Onlar da paraları olduğu için kendi sözlerinin kıymetli olduğunu sanan zavallılar maalesef.
Kuran-ı Kerimin içinde hiçbir karışıklık yoktur. Çok nettir. Ancak onunla ilgilenip kıraat eden bunu anlar, Kuran’ı mehcur edinmiş para, mürid ve oy peşinde koşanlar değil.
Teşvikiye, Yalova
7 Aralık 2024
M. Lütfi Hocaoğlu