Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021
2404 Okunma, 0 Yorum

EN’AM SÛRESİ - 15. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ لِأَبِيهِ آزَرَ أَتَتَّخِذُ أَصْنَامًا آلِهَةً إِنِّي أَرَاكَ وَقَوْمَكَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ (74)وَكَذَلِكَ نُرِي إِبْرَاهِيمَ مَلَكُوتَ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلِيَكُونَ مِنَ الْمُوقِنِينَ(75)فَلَمَّا جَنَّ عَلَيْهِ اللَّيْلُ رَأَى كَوْكَبًا قَالَ هَذَا رَبِّي فَلَمَّا أَفَلَ قَالَ لَا أُحِبُّ الْآفِلِينَ (76)

*******          

 

وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ لِأَبِيهِ آزَرَ أَتَتَّخِذُ أَصْنَامًا آلِهَةً إِنِّي أَرَاكَ وَقَوْمَكَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ(74)

Va EiÜ QAvLa EiBRAHİyMu LiEBİyHIy EAvÜaRa Ea TatTaPlÜu EaÖNAvMan EAvLiHatan EinNİy ERaVKa Va QaVMaKa FIy WaLALin MüBIyNın(74)

“Hani İbrahim ebi olan Azer’e ‘Esnamı ilahlar mı ittihaz ediyorsun? Ben seni ve kavmini mübin bir dalalet içinde rey ediyorum.’ diye kavl etmişti.”

  1. وَإِذْ deki وَ nereye atfediyor?

Bu suredeإِذْ ile başlayan başka ayet yoktur. Dolayısıyla sure başındaki الْحَمْدُ لِلَّهِ ‘ye atfetmektedir. Sure ikiye ayrılmaktadır. Bu sure İslamiyet’i anlatan ilk sekiz surenin beşincisidir. İlk dört surede İslamiyet’in Kur’an’dan önceki gelişmesini anlatmıştır. Son dört surede Kur’an’ın nazil olmasından sonraki İslamiyet’i anlatmaktadır. İlk iki sure olan Enam ve Araf İslamiyet’in tebliğ tarafını, son ikisi olan Tevbe ve Enfal ise İslamiyet’in savunma tarafını anlatmaktadır. Tebliğ surelerinin birincisi şeriat, ikincisi tarikat tarafını anlatmaktadır. O halde bu sure Kur’an’dan sonra İslamiyet’in şeriatla ilgili tebliğ tarafını anlatmaktadır.  Şeriat akla dayanır, ilme dayanır. İlimle İslamiyet’i savunan ve tüm insanlara hitap eden peygamber İbrahim olduğu için bu surede İbrahim kıssasına önce yer vermiştir, وَ harfi ile sureyi ikiye ayırmıştır.

2- Buradakiإِذْ ne manaya geliyor?

Kur’an peygamberlerin kıssalarını anlatırkenإِذْ ile başlar. Eğer geçmişten bir kıssa anlatılacaksa, ayrıca o kıssa günümüzdeki bir olayı izah etmek için anlatılacaksa, olayın hala tesiri varsa إِذْ ile başlar. Türkçede de “Hani” diye tercüme ederiz.

İbrahim akla dayanarak İslamiyet’i savunmuştur. İbrahim tüm insanlığa hitap etmiştir. Kur’an İbrahim’in başlattığı bir dini tanımlamıştır. وَ harfi ile atfederek, İslam dininin yeni bir din olmadığını, beşeri bir inancın kemale erdiği bir din olduğunu anlatmaktadır.

 

3- İbrahim kelimesini inceleyiniz.

بره kökü برق‘den dönüşmüştür. Âdem’e öğretilen esmada insanlar, yakın mahreçli harfleri değiştirdiler ve farklı mana kazandırdılar. ق harfini ه harfine çevirdiler, yeni mana verdiler. ق kuvveti, ه ise düşünceleri ifade eder. Kur’an’da بره 77 , برق ise11defa geçmektedir. Toplam 88 (23*11) eder. Karanlıkta nerde olduğunuzu, çevrede neler olduğunu bilmezsiniz. Şimşek çakar, birden ortalık aydınlanır, her şey açık olur. Buna benzer aniden ortaya çıkan kesin delillere “burhan” denmektedir. İlkyazı, matematik ve müspet ilimler Mezopotamya’da gelişmiştir. İbrahim’den önce peygamberler mucize göstermiş ve insanları mucizelerle çağırmışlardır. İlk olarak İbrahim ilmi delillerle İslamiyet’i anlatmıştır. Bunu için “İbrahim” denmiştir. Sonuna م eklenmiştir. م suyu, dipsiz enginliği ifade eder. Din beşerileştirilmelidir. Kur’an; İbrahim’in başlattığı tüm beşeriyeti birleştiren, savaşı savunma savaşı haline teşri eden, düzeni kemale erdiren bir kitaptır.

 

4- لِأَبِيهِ dekiلِ ne “Lam”ıdır?

قَالَ kelimesi müteaddi bir fiildir. Mefulü ise söylenen sözdür. Genellikle cümle veya cümlelerden oluşur. Diğer fillerden farkı vardır, ismi değil de cümleyi meful alır ama kime söylenirse de لِ harficeri ile ikinci mefule teaddi eder.  O halde bu Lam teaddi Lam’ıdır. لِ gelmiştir. Çünkü insan karşı tarafa bir şey söylerken onun lehine olan bir şeyi söyleme durumundadır.

 

5- أَب kelimesini inceleyiniz.

بَاب kapı demektir. Kapıyı tutturmak için konan direğe “Ebebe” denmiş, sonraları çatıdaki ana direkler için kullanılmıştır. Ailenin direği anlamında, babanın adı olmuştur. “Baba” kelimesi Arapçanın dışındaki dillerde de ata anlamında kullanılmaktadır. Türkçedeki “bile” ve “ile”de olduğu gibi ب harfi ء’ ye dönüşmektedir.  Arapçadaأَب olmuştur.

Oluşmaya sebep olan kimselere veya hayvanlara أَب/baba denmektedir.

Kur’an’da ءبو 117, ءبي 13 defa geçer. Toplam 130 (2*5*13) eder.

ء gücü, ب geçidi, و beraberliği ifade eder.

6- آزَرَ kelimesini inceleyiniz.

إِزَار belden aşağı sarılan etek, peştamal demektir.

أزر kökü 3, أصر kökü de 3 defa geçer. Toplam 6 (2*3) eder.

ء gücü, ز zamanda diziyi, ر tekrarı ifade eder.

Peştamal örtünmek için kullanılır. Yük taşırken bedeni rahatsız etmemek için sırtına peştamala benzer kaba bir parça örtülür. Sırttaki örtüyü ifade eder. Musa Allah’a “Harun’u bana vezir kıl.” diyor. Buğday başakları önce dik dururlar. Olgunlaşıp ağırlaşınca eğilirler. Yük taşıyan insan nasıl eğilerek yürürse, başak da eğilmiş olur. Kur’an’da ona işaret edilmektedir.

7- آزَرَ kelimesinin i’rabdaki yeri nedir?

Türkçede “Âlim Ahmet geldi” derseniz âlim sıfat, Ahmet isim olur. Türkçede “Ahmet âlim” derseniz, “âlim” bedel “Ahmet” isim olur. أَبِيهِ لِآزَرَ denseydi أَبِيهِ atfı beyan olurdu. آزَرَ burada isim değil, sıfattır. “Azer”li anlamındadır. Babasının adının “Tarah” olduğunda ittifak vardır. Sümerler Mezopotamya’ya Kafkasya’dan gelmişler. “Hazarel” Azerlerin adıdır. Hazar Denizi hala onların ismini taşıyor. Türk ırkından olan Azerler bugün de aynı ismi taşıyorlar.  

 

8- أزر kökü Kur’an’da kaç defa geçer?

Kur’an’da kök olarak üç yerde geçer. İbrahim’in babası olarak da yalnız bu surede, bu ayette geçer. Dünyada üç ırk vardır. Sami ırkı savaşta aldıkları yerli halkı asimile edip Araplaştırdılar. Hamiler ise sınıflar oluşturup kast usulünü kurdular. Onlar aristokrat olur, yerliler ise parayla alt sınıf oluştururlar. Türkler ise girdikleri yerin halkıyla kaynaşarak yeni ulus oluştururlar. Yeni uygarlık meydana getirirler. Hazarlar bunun örneğini vermişlerdir. Kendileri İsrailoğlu olmadığı halde Yahudiliği resmi olarak kabul eden tek devlettirler. Bugünkü Rusya Yahudileri bunlardır. Lenin de bunlardandı. İbrahim bu aileden yetiştiği için irsinde beşerilik vardır.

8 – أَتَتَّخِذُ daki أَ neyi ifade ediyor?

أَ inkârı içeren soru edatıdır. Türkçedeki “mı?” karşılığıdır. Türkçede olmayan Arapça olan bir de هَلْ vardır. O da tasdiki tasvibi içerir. Gelmesini istediğiniz kimseye “Gelmez misin?” dersiniz. Bu durumda “Bugün buraya gelmesin” dersin. Yani geleni istemezsin. İbrahim de babasına ve kavmine “Neden ittihaz ediyorsunuz?” demiş oluyor. “İttihazınız yanlıştır” diyor. Onun için أَ gelmiştir.

9- أَصْنَامًا kelimesini inceleyiniz.

صَنَم bir şeyin çizilmiş şekli, benzeridir. Haç gibi sembolik şekillerdir. Şaman kelimesi ile akrabalığı vardır.

Kur’an’da 5 defa geçer. Üçü İbrahim’in kısasında geçer. صمم 15 defa geçer. Toplam 20 (22*5) eder. ص dayanıklılığı, ن belirsizliği, م enginliği ifade eder.

Dördü İbrahim kıssasında geçer. Biri de Musa’nın çölde bulunan kavmi için geçer. Demek ki İslam’ın İbrahim ile özel ilgisi vardır. Musa’nın bulduğu levhalar İbrahim’in kalıntılarıdır.

Demek ki İbrahim Şamanizm’le mücadele etmiştir. Devletler aşaması önceki dönemlerde insanlar kabileler halinde yaşıyordu. Yazılı şeriatları yoktu. Her kabile kendi dilinde başlangıçta tek tanrıya tapıyordu. Sonunda anlaştılar, merkezi bir mabette her kabile kendi tanrısının sembolünü, haçını bırakıyor buna ibadet ediyordu. İbrahim bunların ayrı tanrılar değil de tek Tanrı olduğu tezini ortaya attı. İnsanlığı barışa çağırdı. Kur’an bu çağrıyı tekrarladı. O günkü teknoloji uygulamaya müsait olmadığı için uygulama zamanımıza kalmıştır. İşçilikten ortaklığa geçme budur.

 

10- أَصْنَامKur’an’da kaç defa geçer?

Kur’an’da 5 defa geçer. Dördü kendisinin kıssasında bir de Musa’nın kıssasında ama İbrahim’in kavminin kalıntıları anlatılırken geçer.

 

11- Esnamı ilah ittihaz etme ne demektir?

“Ahz etme” avuçlamak demektir “kabz” tutmak demektedir. Buradaki avuçlama bedeldir. “Onları avuçlarına aldılar” demektir. Yani “mabetlere koydular” anlamındadır.

 

12 – تَتَّخِذُ, يَعْكُفُونَ ve نَعْبُدُ kelimelerini karşılaştırınız.

Kur’an’da “Esnamı ittihaz ettiler” yalnız burada geçer. Bir yerde يَعْكُفُونَ kelimesi ile, bir yerde keyd ile geçer. Diğerlerinde ibadet kelimeleri ile geçer.

“İttihaz etmek” demek, onları avuçları içine saklamak anlamındadır. “Ukuf etmek” demek onların konduğu yeri mukaddes sayıp oraya gidip ziyaret etme demektir. “İbadet etme” ise onların temsil ettiği toplulukları yaşatma demektir. Her kabile kendi topluluğunu yaşatmak ister. Kapitalistler toplulukları dağıtıp tek topluluk haline getirmek isterler. Sosyalistler topluluk hiç olmasın derler. İslamiyet ise topluluklar olsun, her topluluk kendi çıkarlarını arasın ama bunu çıkar paralelliği içinde arasın, çıkar çatışması içinde yapmasın ister. İbrahim bunu anlatmaktadır.

 

13 -إِنِّي أَرَاكَ de neden fasl olmuştur?

İbrahim babasının ve kavminin yaptıklarını yorumladığı, başka bir şey anlatmadığı için وَ veya فَ getirilmemiştir.

14- Neden “kavmimize/ قَوْمَنَا” demiyor da “kavmine/قَوْمَكَ” diyor? Onun kavmi değil mi, neden müfred?

“Kavmine” diyerek cephe aldığını bildiriyor. “Artık bu kavim bu gidiş ile benim kavmim değildir.” diyor. O kavmi terk edip ayrılmayı göze alamayanlar o kavmi uyaramazlar.

 

15- Dalalet nasıl görülür?

Buradaki görme gözle görme değildir. Benim beynimdeki görüştür. Doğruluğu gelecek yıllar ve asırlar gösterecektir demektir. Nitekim dört bin yıldır İbrahim’in dedikleri gerçekleşiyor.

 

16- Dalalet içinde olmak ne demektir?

Hedeften ayrılmamış ve çabalamakta ama hedefe doğru ilerleyememektedir. Buradaki dalalet mastar olarak alınırsa “dalalet yapma işiyle meşgulsünüz” denmiş olur. Yahut plan dışındasınız demektir.

 

17- Dalalet nedir?

ضَالِل eriyik demektir. ضَالِلُ الْمِلْحِ tuz eriyiği demektir. Bir kimsenin veya bir hayvanın kaybolması da ضَلَّ fiili ile ifade edilir. “Dalal içinde olmak” kaybolmuş durumda olmak demektir. Kendisinin nerede olduğunu bilmez durumda olmaktır. Gitmek istediğin yöne doğru gitmemek veya gidememektir.

 

18-Mübin dalalet nedir?

Mübin dalalet, kendi kendisini kanıtlayan dalalettir. Mübin kanıtlanan değil kanıtlayan demektir. Bütün dinler ve mezhepler birbirinin yanlışını bulurlar ve böylece kendilerinin haklı olduğunu söylerler. Bugün sosyalistler ve kapitalistler birbirini kötülerler. Kendilerini savunmazlar. “Bizde de yanlışlıklar vardır ama daha azdır.” derler. Mübin dalalet bunu ifade eder.

 

19- Aşağıdaki kavramları inceleyiniz.

  1. QAvLa- ERaVKa/ قَالَ - أَرَاكَ

“Rey” görüş, “kavl” sözle ifade edilir. Söz, görüşünü topluluğa aktarma aracıdır. Aynı zamanda topluluğun reyini öğrenme aracıdır.

  1. TatTaPlÜu –Ea/ تَتَّخِذُ - أَ

“İttihaz etmek” demek, bir şeyi bir şey olarak edinmek demektir. “Esnamı ilah ittihaz etmek” dağları ev olarak ittihaz etmek gibidir. İnsanların en çok şaşırdıkları konu ittihazdır. Ekseriyet oyunu hak ittihaz etmek, karşılıksız nakdi veya senedi semen olarak ittihaz etmek, yöneticileri tanrı ittihaz etmek gibi. Buradaki sorun budur. Her şeyi yerli yerinde kullanmak hakkı ittihaz etmedir. Olmayanı olan ittihaz etmek batıl ittihaz etmektir.

  1. EaÖNAvMan- EAvLiHatan / أَصْنَامًا - آلِهَةً

Heykeller ilah ittihaz edilmiştir. 20. yüzyılda insanlar açlık veya silah zoru ile heykellere taptırılmıştır. Hala sokaklar mabut heykellerle doludur. İbrahim ateşe atıldı, bugün de insanlar hapishanelerdedirler.

  1. WaLALin- MüBIyNın/ ضَلَالٍ- مُبِينٍ

“Mübin” kendi kendini kanıtlayan düzen demektir. İktidar ve muhalefet birbirinin kötülüklerini anlatırlar. Kendileri de “Biz iyiyiz” demezler “Biz daha az kötüyüz.” derler. Böylece sistem kendi kötülüğünü kanıtlamış olur.

 

  1. EiBRAHİyMu- EAvZaRa/إِبْرَاهِيمُ-آزَرَ

İbrahim Azeri’dir. Bugünkü Azerilerin yapısında halkla kaynaşıp yeni uygarlık ve ulus ortaya çıkarmıştır. Osmanlılarda değişik ırklar yaşamışlardır. Türkiye hala değişik ırkların bir araya gelmesiyle yaşamaktadır. Türkiye’de ırk birliği yoktur. Cumhuriyeti kuranlar devleti dört temele dayandırdılar.

  1. Vatan birliği: sınırları çizilen Türkiye’de yaşayan herkes vatandaş olarak Türk’tür,

Türk olduğunu kabul eder. Bunun için Mustafa Kemal “Ne mutlu Türk olana” değil “Ne mutlu Türk’üm diyene” diyor. Mustafa Kemal bu ilkeyi esas almıştır.

  1. Türkçe bilen Türk’tür. Bu başka dili bilmemen anlamında değildir.
  2. Bir de Müslim olma şartı getirilmiştir. Gayri Müslimlere imtiyazlar tanınmıştır. Onlara azınlık hakları verilmiştir. Müslimler ise mezhep farkı gözetilmeksizin Türk kabul edilmiştir.
  3. İbrahim’in Azeri olduğu beyan edildiği gibi Azerilerin de İbrahim’in din anlayışına sahip olduğu beyan edilmektedir.
  1. EBİyHIy- QaVMaKa/ أَبِيهِ- قَوْمَكَ

İnsan babasının kavminde doğar. Babası hangi ulustan ise o da o ulustan olur. Baliğ olunca da istediği kavmi seçer. Bu; ocak, bucak, il ve ülke şeklinde seçme olduğu gibi ilmi, ahlaki, mesleki ve siyasi dayanışmalar şeklinde de olabilir. Buna “hicret demokrasisi” diyoruz. Ekseriyet oyları ile iktidar değişmez ama hicretle yeni iktidarlar doğar, kimi iktidarlar da tarih olurlar.

  1. EiÜ- EinNİy / إِذْ - إِنِّي

إِذْ geçmişi, إِنِّي ise “ben”i ifade eder. İnsan kişiliği geçmişi ile oluşur. Hatta ahiretteki benliği de dünyada kazandığı benlik olacaktır. Hak ve görevler insanın geçmişi ile oluşur.

  1. Va -Va / وَ- وَ

    I-Li- FIy/ لِ-فِي

فِي içindekileri gösterir لِ dışarda olup içindekilerin hedeflerini gösterir. İçinde olanlar dışında olanlara koşarlar. Dört boyutlu uzay böyle oluşur.

 

وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ لِأَبِيهِ آزَرَ أَتَتَّخِذُ أَصْنَامًا آلِهَةً إِنِّي أَرَاكَ وَقَوْمَكَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ (74)

*****

وَكَذَلِكَ نُرِي إِبْرَاهِيمَ مَلَكُوتَ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلِيَكُونَ مِنَ الْمُوقِنِينَ(75)

Va KaÜAvLiKa NuRIy EiBRAHIyMa MaLaIUvTu elSaMAVATi Va eLEaRWı VaLYaKUvNa MiNa eLMUvQıNIyNa

“Böylece İbrahim’e semavat ve arzın melekütünü ira ederiz. Mukınlerden olsun diye.”

  1. وَكَذَلِكَ deki وَ ne Vav’ıdır?

Biz cümle kursak, alaka olarak kurarız وَ harfini de getirmeyiz. Kur’an’daوَكَذَلِكَ getirilmiştir. Demek anlattığı başka şeyler vardır. Bunun gibi başka ayetler de gösterilmiştir. Bu وَ o hazfedilmiş, zikredilmemiş ayetlere atıfta bulunmaktadır. Kur’an’ın diğer sureleri okunarak diğer kitaplar ve tarihi kalıntılar incelenerek o ayetlerden bazıları öğrenilebilir.

 

  1.  ذَلِكَ deki ك ne kaf’ıdır, işaret edilen nedir?

Türkçede “bu, şu, o” deriz. Araplar bu için هَذَا, şu için ذَاكَ o için ise ذَلِكَ kullanırlar. “HaZa”yı yakındakilerde kullanırlar. Biraz uzakta olana “sen bak da gör ben gösteremem” demektir. ذَلِكَ çok uzaktakilere hatta görünmeyenlere işaret eder ama “anlattığım olaylara işaret ediyorum” demektir. Görünen şeylere değil demektir. (Buradakiكَ Kafu’l hitaptır. Orta ve uzak işaret isimlerinde kullanılır. Tayibet Erzen)

  1. Neden أَرَيْنَا demiyor da نُرِي diyor?

Fiili maziyi değil de fiili muzariyi kullanıyor. Fiili muzari her zaman geleceği ifade etmez. Tekrar edilirse muzari kullanılır. Başındaki إِذْ bunun mazide olduğunu gösterir. Bu ve bunun gibilerle “Biz İbrahim’e semavat ve arzın melekutunu ira ettik” diyor. Bu bize eğitim sistemimizin ne olacağını öğretmektedir. Yaşlılar gençlere beşikten mezara kadar arz ve semavatın melekutunu anlatacaklar demektir. Her gün beş vakit bu melekutu birbirimize öğreteceğiz demektir. Hedefimiz beş vakit namazı cemaatle, beşikteki çocuklarla, yatalak hastalarla beraber kılıp melekutu birbirimize ira etmek olmalıdır.

 

  1. İbrahim/ إِبْرَاهِيمُkelimesi neden tekrar edilmiştir?

İnsanın iki kişiliği vardır. Biri aile içinde psikolojik kişiliğidir diğeri ise topluluk içinde sosyal kişiliğidir. Biri iç oluşu diğeri ise dışarıya olan etkileri ifade eder. Bunlar farklıdır. Aile içi mahremiyet aile içinde kalır. Dışarıda ise herkes sosyal kişiliği ile ortaya çıkar. Onun için burada İbrahim kelimesi tekrar edilmiştir. Şimdi görevli İbrahim muhataptır.

 

  1. Surenin başında semavat ve arzın hilkatından burada melekutundan bahsediyor, neden?

Surenin başında tüm insanlara hitap edilerek kâinatın var edilişi anlatılmıştır. Böylece insanların dikkati çekilmiştir. Şirke karşı cephe alınarak gündem maddesi yapılmıştır. İnsanların zihinleri konuya çekilmiştir. Şimdi artık dinleyenler vardır. Şimdi konu anlatılmalıdır. Şeriatın hikmeti anlatılmalıdır. Bu da melekuttur. Hilkat değil, hilkattan sonra onun değerlendirilmesidir. Ev yanar orada oturamazsanız, ne işe yarar? Kâinat yaratılmıştır illetler ifade edilmiştir. Şimdi hikmetleri üzerinde durmaktadır.

  1.  وَلِيَكُونَ deki وَ nereye atfediyor?

Melekutu gösterdik, onunla görevini yapacaktır. “Başkalarını inandıracaktır ama önce kendisinin yakin getirmesini istedik.” diyor. Biz seçim konuşmalarımızı yapıyorduk. Şeriat düzenini anlatıyorduk. Yanımızda arkadaşlar vardı. Aslında onlar yakin getirmiyorlardı. Biz bu seminerleri yazıyoruz, yayınlıyoruz. Onların bir işine yaramıyor ama seminerlere devam edenler yakin getiriyorlar. Burada ki “ve” bunu ifade ediyor.

  1. يَكُونَ muzari gelmiştir neden?

Yakin içinde kalmak için devamlı namaz kılmak, devamlı seminerleri takip etmek gerekir. Eğer beş vakit namazı seminerleri takip edenlerle beraber kılarsanız zamanla sizde de rey oluşur. Aklınız bilse bile bir türlü kabullenemezsiniz. İbrahim’in yakin içinde kalması için sürekli olaylar olmakta ve sürekli olarak semavat ve arzın melekutu gösterilmektedir.

  1. مِنَ الْمُوقِنِينَ deki مِن ne  Min’i dir?

Teb’iz Min’i olabilir, Cins Min’i de olabilir. Onlardan biri olmak yahut onlar gibi olmak anlamındadır. Yakin getirenin, şartları içinde devamlı faaliyette olması demektir. Diğer şart ise topluluk içinde olmaktır. Çevrenin yakini varsa senin de yakinin olur. Mevcut çevrenin dolara yakini olduğu için senin de ona yakinin var onun için onun peşinde koşuyorsun. Çevre ekseriyet oyuna inandığı için sen de inanıyorsun.

O halde tek başına okuyup yazmakla yakinin gelmez. Yakini getiren bir topluluk oluşmalıdır. Onun için Yalova’ya taşınmak ve beş vakit namazı beraber kılmak gerekir. AK Parti’ye Sermaye’nin ilk yaptırdığı iş milletvekili lojmanlarını dağıtmak oldu. Milli Görüş, Adil Düzen yakini ortadan kalktı.

 

  1.  الْمُوقِنِينَ kurallı eril çoğul gelmiştir, marifedir. Kimleri kastediyor?

Tek başına yakin gelmek mümkün değildir. Dolayısıyla önce yakin getiren cemaat oluşturmak gerekir. Ben ömrüm boyunca cemaat oluşturmaya çalıştım. Pek çok cemaat oluşturduk. Hatam sabırsız olmamdır. Durmadan yeni cemaatlerin peşinde koştum. Akevler’de sabretseydim Milli Görüş’e katılmasaydım, Risale-i Nur’ların peşine düşmeseydim yakin getiren bir cemaatim oluşurdu. Bu hatayı Allah bana yaptırdı. Olan olmuştur. Ben sadece hatamın sonuçlarını anlatıyorum.

 

  1. Aşağıdaki kavramları inceleyiniz.

 

  1. NuRIy-YaKUvNa/ نُرِي -يَكُونَ

İdrak ile dışarıdakiler alınır, beyinde rey’e dönüşür. Sonra beynin talimatı ile beden harekete geçer, beden de çevreye etki eder. Söz veya fiil ile etki eder, o da olur.

  1. MiNa- ÜAv/ مِنَ- ذَ

ذَ varlığı gösterir. مِنْ ise varlığın cinsini gösterir. ذَ ile kendisini görürüz. مِنْ ile kendisinin yapısını biliriz. ذَ cinsinden tefrik eden fasıldır.

  1. EiBRHIyMa- MaLaKUvTe/ إِبْرَاهِيمَ- مَلَكُوتَ

“Burhan” kanıt demektir. Melekut ise kâinata hâkim olan kurallar bütünüdür. Allah önce melekutu var etti. Sebep-sonuç kuralları koydu. Onunla birlikte melekleri yarattı. Melekler melekut içinde kâinatı oluşturdular. Canlıların yaşayacağı durum ortaya çıktı. O zaman da cinler yaratıldı. En son insan var edildi. İnsan da melekuta sosyal yönüyle hâkim olmaktadır. Tüm galaksilerde insanlar vardır. Güneş sisteminde yalnız insan vardır. İbrahim’in oluşturmaya başlattığı Kur’an düzeni sayesinde güneş sistemini insanlar ihya edeceklerdir. Güneş sisteminin melekutu öğretilmiş olmaktadır. Surenin birinci konusuna arz ve semavatın halkı ile başladı burada ise arz ve semavatın melekutu ile ikinci bölüme geçti.

  1. eLMUvQıNIyNa/الْمُوقِنِينَ

Eşleştirilmemiştir.

  1. elSaMAVATi- eLEaRWı/ السَّمَوَاتِ - الْأَرْضِ

Arz, her elektrona bir pozitron tekabül eder, denge bunun üzerine kurulur. Sema ise pozitif olan çekirdeklerin negatif olan elektronlar ile birbirlerini çekmesiyle oluşur. Aynı kanunlarla oluşur. Cinler sema mahlûklarıdır. Melek ve ruhlar ise batın mahlûklardır. Bugün sanal (imajiner) diyorlar. Eskiden bunlar hayali sayılıyordu. Şimdi ise varlıkları kanıtlanmıştır. Fizikte karşılıkları vardır.  

  1. Va -Va /وَ- وَ
  2. Va –Ka/ وَ-كَ

وَ beraberliği, eşler arasındaki varlığı ifade eder. كَ ise batıni varlığı ifade eder. Her zahiri varlığın karşısında batıni varlık vardır. Her insanın karşında onun simetriği olan meleği vardır.

  1. ZAvLiKa -Li / ذَلِكَ-لِ

ذَلِكَ bir şeyi ortaya koymaktır, var etmek demektir. Bunun sebebi vardır. Gereksiz bir şey yaratılmamıştır. Her şeyin bir görevi, bir fonksiyonu vardır demektir.

 

وَكَذَلِكَ نُرِي إِبْرَاهِيمَ مَلَكُوتَ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلِيَكُونَ مِنَ الْمُوقِنِينَ(75)

******

فَلَمَّا جَنَّ عَلَيْهِ اللَّيْلُ رَأَى كَوْكَبًا قَالَ هَذَا رَبِّي فَلَمَّا أَفَلَ قَالَ لَا أُحِبُّ الْآفِلِينَ (76)

FaLanMAv CanNa GaLaYHi elLaYLu RaEAyu KaVKaBan QAvLa HAvÜAv RabBIy FaLamMAy EaFa La QAvLa LAv EuXıbBu

elEAvFiLIyNa

“Leyl ona cenn edince bir kevkebi rey etti. ‘Bu, Rabbimdir.’ diye kavl etti. Uful ettiğinde ‘Afilleri hubb etmem.’ diye kavl etti.”

  1. فَلَمَّا daki فَ ne Fa’sıdır, nereye atfediyor?

فَلَمَّا daki فَ beyan Fa’sıdır. Esnama ibadetten beri olunca bunun yerine nereye gideceğini bulmaya çıkıyor. O halde bir şeyin yenisini aramak için eskisinin yanlışlığını göstermek gerekir. Bu, genel kaidedir. Bulunulan durumun korunması istishab delili ile sabittir. Değiştirecekseniz, değiştirmenin sebebini göstermelisiniz. Bundan dolayıdır ki Akevler iktidarda olan partiyi destekler. Değiştirmenin bir sebebi olmalıdır. Milli Görüş, Demokrat Parti’nin yerine gelmiştir. Demokrat Parti’yi Milli Görüş göndermiştir. AK Parti’nin siyaseti bellidir, borçlanarak yaşamaktır. Ödemeyi düşünmediği için borç bulduğu taktirde başarılı yönetim kabul ediliyor. Muhalefet “ben daha çok borç bulabilirim” diyerek muhalefet ediyor. Bulan, daha az bulmuş olana tercih edilir.

 

  1. لَمَّا yı manalandırınız.

لَمَّا ile إِذَا ikisi de bekleneni ifade eder. إِذَا da aynı zamanda olma şarttır. لَمَّا da şart yoktur. Sadece beklenmektedir. Akşam olacağını bilmektedir, yıldızları göreceğini bilmektedir. İbrahim akşamı beklemektedir. Yıldız göründüğünde onu tanrı olarak düşünmeye başlıyor. Gündüz düşünmüyor. Çünkü değişmeye sebep gerekir. Mevcut duruma sebep gerekmez. Allah değişmediği için onun varlığına sebep aranmaz.

  1. جنن kökünü inceleyiniz.

جَنَّة bahçe demektir. Cennet, dışarıdan iç tarafı görünmeyen meyveliklerin adıdır. “Cenin” kelimesi buradan gelmektedir. Görünmeyen varlıklara “cin” denmektedir ve “ins”e karşı kullanılmaktadır.

Kur’an’da جنن 201, جند 29 defa geçer. Toplam 230 (2*5*23) eder. ج çekimi, ن belirsizliği ifade eder.

 

  1. جنن kökü Kur’an’da fiil olarak kaç defa geçer?

Kur’an’da fiil olarak yalnız bu surede, bu ayette geçer. “Gece oldu” deriz, “gece karanlığı çöktü” deriz. Kur’an’da bundan başka gecenin veya gündüzün gelmesinden bahsetmemektedir. Bu surenin özellikle bu ayetlerin özelliği ortaya konulmaktadır.

لَيْل gündüzün yokluğu değildir. Gündüzün ve gecenin iki ayrı oluşudur. Birbirlerini tamamlarlar. Madde ve enerji de böyledir. Enerji maddenin hızı ile ölçülmekle beraber potansiyel halinde hız yoktur. O da ayrı varlıktır.

  1. Neden عَلَيْهِ ile teaddi ediyor, neden لَهُ gelmemiş?

جَنَّ لَهُ denmiyor da جَنَّ عَلَيْهِ اللَّيْلُ diyor. Cenne sosyal görevlerdir. Lazım bir fiil değildir, mecnun diyoruz. لِ veya عَلَى ile teaddi etmiştir. عَلَى ile teaddi etmesi insanın aleyhine kabul edilmiştir. Gece insanın hareket alanını sınırlar. Bir de insanın sosyal görevleri geceleyin daha fazladır. Üç veya dört saat süren yatsı toplantıları yer alır.

Tekrar hatırlatmak isterim. İnsanın 24 saati vardır. Yarısı evde ailesi ile geçer, yarısı toplulukta geçer. Toplulukta geçenin yarısı işte, yarısı eğitimde geçer. Eğitimin yarısı zorunlu değildir. Fazla iş yapar, zekât verir. İsteyenler ikindiden sonra ilim yaparlar. Sabahları bir saat, yatsıları da iki saat herkes için zorunlu eğitim ve görüşme saatleridir. İkisi de geceden sayılırlar.

  1. نُرِي de muzari, burada mazi gelmiş. Neden?

نُرِي de tekrar vardır. Burada gece bir defa gelmiştir.

  1. كَوْكَبًا kelimesini inceleyiniz.

نَجْم gezegen, كَوْكَب sabit yıldız demektir.

Kur’an’da كوكب 5, كور 3 defa geçer. Toplam 8 (23) eder.

ك oluşu, و birliği, ب geçişi ifade eder.

كُوب büyük kazandır. Türkçedeki “kap” kelimesi buradan gelir. Gürcücede Kvabi büyük kazandır, kardala küçük kazandır. Yıldızlar güneştir. Kaynayıp helyum üretmektedir. Bize de ışık göndermektedir.

 

  1. كَوْكَبًا nekredir, neden?

Gece olunca birçok yıldız ortaya çıkar. Bunlardan birini kendi Rabbi olarak düşünmeye başlar. Kavmini düşündürmeye başlar. Önce onları hayali varlıklar yerine görünür varlıklara tapmaya davet eder. Biz de altın bonosunu semen yapıyoruz, altına davet ediyoruz. Oysa para karşılığı altın değildir, mal da değildir. Ürün maldır, para ise emektir. Emek veririz mal alırız.

Rab olan yıldız değil yıldızı var edendir. Önce altına inandırıyoruz sonra emeğe geçiyoruz.

 

  1. Kavleden kimdir, neden fasl olmuştur?

Kavleden İbrahim’dir. Babasına ve kavmine diyor. İnsanlara bir şeyi anlatmak için varsayımları ve kabulleri içinde başlamak gerekir. Biz İslamiyet’te laiklik var diyoruz. Biz Türkiye’yi general kurtardı diyoruz. Önce görünür olanı anlatıyoruz. Sonra da onlara soruyoruz, “Generalleri kim yetiştirdi?” diye soruyoruz. “Ulus” diyeceklerdir. Sonra da diyoruz ki “Ulusu var eden kimdir?” O halde O’nun şeriatı geçerli olmalıdır, diyoruz. Kredileşmeli ortaklık sistemine davet ediyoruz.

 

  1. هَذَا kime işaret ediyor?

هَذَا kelimesi yıldıza işaret etmektedir. Görüneni göstererek işaret ediyor.

  1. Neden “Rabbim/رَبِّي” diyor, “İlah’ım/إِلَهِي” demiyor?

Allah herkesin ve her şeyin birlikte ilahıdır. Göklerde başka ilahtır. Yerde başka ilahtır ama kişilere ayrı ayrı ilahtır. Oysa insanları yetiştirmede herkese ayrı ayrı Allah’tır. Nasıl doktor her hastaya farklı doktorsa, Allah da herkese farklıdır.

 

  1. فَلَمَّا daki فَ nereye atfediyor? Neden وَلَمَّا gelmemiş?

Herkes için farklı Rab’dır. Ondan dolayı “Rabbim” diyor. خَلَقَهُمْ var ama خَالِقُهُمْ yoktur. Benim bildiğim Rab kelimesinin dışında Allah’ın ismi insanlara hiç izafe edilmez. نَا kelimesi ile her topluluğun ayrı Rabbi olduğu için Allah’a ve Rabbe izafe edilir.

Ben her seminerde yeni şeyler öğreniyorum. Siz de dikkat ederseniz yeni şeyler öğrenirsiniz. Benim öğrenmediklerimi öğrenirsiniz. Çünkü O hepimizin ayrı ayrı Rabbidir.

 

  1. Uful eden nedir?

Fani çok yaşlanmış kimsedir, piri fani deriz. “Fena” ölmek anlamındadır. Canlılara mevt, diğer varlıkların yok oluşuna ise “fena” denir. أَفَنَ kaybolmak anlamında kullanılmaya başlanmış, sonra ن harfi ل‘a dönüşmüştür. Hala aynı manada ن ile de kullanılmaktadır. Kaybolan, yok olan, görünmez olan anlamındadır.

أ nefyi, ف ayrılmayı, ل belirliliği ifade etmektedir.

أفل kökü Kur’an’da yalnız bu surede geçer. İbrahim neden الْآفِلِينَ kelimesini kullanmıştır? Bir şey hep görünür olur veya görünmez olur, varlığı etkileri ile bilinir. Etki ettiği kimse onu görmez. Atomu kimse görmez ama etki göründüğü için o varlık vardır. “Uful” kelimesinin özelliği buradadır, bir kayboluyor bir görünüyor. İbrahim buna dikkat çekiyor. Başka bir açıklama ile kendisi yok olmuyor ama etkisi yok oluyor. Eli kolu bağlanıyor, etkisiz hale geliyor. Mezopotamyalılar astronomiyi biliyorlardı. Uful kelimesinin yalnız bu surede geçmesi bize yapacaklarımızın ve söyleyeceklerimizin ipucunu vermektedir. Seçimle iktidara gelip seçimle gitme anlamındadır. İktidarlar değişmez, kişiler istedikleri iktidara taşınabilirler.

 

  1. قَالَ neden fasl olmuştur?

 لَمَّا nın cevabı olduğu için وَ harfi gelmemiştir.

 

  1. Muhabbet kelimesini inceleyiniz.

حَبَّة tahıl tanesi demektir, dane demektir. حَبَّ fiil olarak buğdayın başak bağlaması demektir. İnsanın içinde de başka şeye veya kimseye neşeli meylin doğmasına muhabbet denir.

Kur’an’da حبب 95, حفي defa geçer. Toplam 98 (2*72) eder.  ح hareketi, ب geçişi ifade eder.

Muhabbet sevme anlamına geldiği gibi hoşlanmak anlamına da gelir. İnsan sevilir, hayvan sevilir, eşyadan hoşlanılır. Arapçada ikisi de aynıdır.

 

  1. الْآفِلِينَ kelimesi kurallı erkek çoğul gelmiştir, neden?

Topluluklarda makamlar boş tutulmaz, sıra ile gece gündüz faaliyettedir. Birinin bulunması yeterli sayılır. Bundan dolayıdır ki semtlerde nöbet beklenir. Herkes evinde yatağında yatar. Yalnız nöbetçilerin telefonları hazır bulunur. Nöbetçiyi her zaman uyandırabilirsiniz. Nöbetçi oranın yöneticisidir, bir başkanın bütün görev ve yetkilerine sahiptir.

  1. Allah da âfil değil mi?

Görünmezdir, ancak yaptıkları ile bilinir ve her zaman yapacaklarını yapar. Uyku ve uyuklama O’nu yakalamaz. Demek ki Allah uful etmez. Kelimenin seçilmesi ne kadar önemlidir.

Yılda bir mabetleri ziyaret edip bağlılığını beyan etme yeterli değildir. Günün her saatinde onu hatırlama demektir. Onun için her işin başında “Bismillah” deriz.

 

18-Aşağıdaki kavramları inceleyiniz.

  1. RaEAyu – CanNa/ رَأَى- جَنَّ

“Rey” görmektir. Gözle değil de beyinle görmedir. Reyler dışarıdan alınan algılarla oluşmaktadır. Cennet ise dışardan görünmeyendir. Kapalı bahçedir. Şöyle ifade edebiliriz: gözde görmeler vardır, beyindeki elektrik devreleriyle görünen varlıktır. Bir de ruh tarafından algılama vardır. O kısım bizim bilgimizin dışındadır. Batın âleme aittir. Can dediğimiz şeydir.

 

  1. QAvLa –QAvLa/ قَالَ-قَالَ

 

  1. EuXıbBu –KaVKaBan/ أُحِبُّ- كَوْكَبًا

كَوْكَبًا ile muhabbet kelimesi karşılaştırılmıştır. كَوْكَب maddi varlığı ifade eder. Muhabbet ise maddenin olmayan özelliğidir. İnsanda bilinç, zevk, irade ve ünsiyet olmak üzere dört meleke vardır. Ruh bu melekeleri ile bedenle ilişki kuruyor. Bu eşleştirme ile buna işaret ediyor.

  1. elLaYLu-  elEAvFiLIyNa/ اللَّيْلُ- الْآفِلِينَ

لَيْل maddeyi ifade eder. Toplulukta beden لَيْل ile oluşur. Ekonomisi sermaye ile emekten oluşur. Yapılar geçmiş ameldir. Hizmetler gelecek emektir. Babalar çalışırlar çocuklar yetişsin diye.

  1. RabBIy/ رَبِّي

Eşleştirilmemiştir.

  1. HAvÜAv-GaLaYHi/ هَذَا - عَلَيْهِ

هَذَا görevleri ifade eder. Görev açık bir şekilde olmalı, yetkiler imkânlar sınırlandırılmalıdır. Görevli listelenmiş görevleri yapar. Görevin sınırlarını aşmak başkasının görevine tecavüzdür. Görev yapmamak da suçtur. Sadece bu iki kelime bir doktora tezidir.

 

  1. LamMAy- LanMAv/ لَمَّا-لَمَّا
  2. Ea- Fa /أَ-فَ

أَ soru edatıdır. İstenmeyenler sorulur, “niçin oldu?” denir. Sebep sorulur. فَ de sebep Fa’sıdır. Sebepteki yakınlıktan dolayı eşleştirilmiştir.

 

  1. La- Lav/لَ- لَا

لَ artıyı, لَا eksiyi gösterir.

 

فَلَمَّا جَنَّ عَلَيْهِ اللَّيْلُ رَأَى كَوْكَبًا قَالَ هَذَا رَبِّي فَلَمَّا أَفَلَ قَالَ لَا أُحِبُّ الْآفِلِينَ (76)

****

 

 

 

Yalova, Teşvikiye; 14 AĞUSTOS 2021

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yayına Hazırlayan Adil Düzen Çalışanları:

AYŞE AYDIN

TAYİBET ERZEN

REŞAT NURİ EROL

 

 

 






Son Eklenen Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3135 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2404 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2369 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 1919 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2191 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2236 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2018 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 1872 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 1907 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2293 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2173 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1779 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2120 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2013 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2146 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2118 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 1986 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2179 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2133 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2390 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2199 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 2784 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2397 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2696 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2418 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2483 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2645 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 2757 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 2698 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3035 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5046 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3148 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 2792 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3421 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3279 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3024 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3522 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3471 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 3763 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4208 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 2743 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 2785 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3578 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3488 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2610 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2673 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3611 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 6956 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5092 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 3839 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00


© 2024 - Akevler