Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021
2094 Okunma, 0 Yorum

EN’AM SÛRESİ - 3. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

وَلَهُ مَا سَكَنَ فِي اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ (13) قُلْ أَغَيْرَ اللَّهِ أَتَّخِذُ وَلِيًّا فَاطِرِ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ يُطْعِمُ وَلَا يُطْعَمُ قُلْ إِنِّي أُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَسْلَمَ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِكِينَ (14) قُلْ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ (15) مَنْ يُصْرَفْ عَنْهُ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمَهُ وَذَلِكَ الْفَوْزُ الْمُبِينُ (16) وَإِنْ يَمْسَسْكَ اللَّهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُ إِلَّا هُوَ وَإِنْ يَمْسَسْكَ بِخَيْرٍ فَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (17) وَهُوَ الْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِهِ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ (18) قُلْ أَيُّ شَيْءٍ أَكْبَرُ شَهَادَةً قُلِ اللَّهُ شَهِيدٌ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ وَأُوحِيَ إِلَيَّ هَذَا الْقُرْآنُ لِأُنْذِرَكُمْ بِهِ وَمَنْ بَلَغَ أَئِنَّكُمْ لَتَشْهَدُونَ أَنَّ مَعَ اللَّهِ آلِهَةً أُخْرَى قُلْ لَا أَشْهَدُ قُلْ إِنَّمَا هُوَ إِلَهٌ وَاحِدٌ وَإِنَّنِي بَرِيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ (19)

 

***

 

وَلَهُ مَا سَكَنَ فِي اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ (13)

Va LaHUv MAv MAv SaKaNa Fıy elLAYLı Va elNaHAvRı  VA HuVa elSaMİyGu eLGaLıMu

“Ve leyl ve neharda sukun eden O’nundur. Ve O semi’ olan ve alim olandır.”

Sizi ahirette toplayacaktır. Oraya yolculuk yapmak üzere var etmiştir. Şimdi bu dünyada olan tüm canlılar da O’nundur.

“Sekene” kelimesini kullanarak canlıları anlatmaktadır.

Kâinat başlangıçta zaman ve mekân, madde ve enerji ile birlikte yaratıldı. Yani önce zaman sonra mekân ve önce mekân sonra zaman yaratılmadı, madde ve enerji de onlarla birlikte var edildi. Büyük patlama sonucu bundan 13.7 milyar yıl önce doğdu. Üç boyutlu kâinat büyümekte ve dört boyut içinde zamanla oluşmaktadır. Biz zamanın boyutunun bir kesitini seyrediyoruz. Bu birinci dönem ikiye ayrılmaktadır. Birinci dönem gaz yığınlarının galaksilere dönüşmesi, galaksiler içinde yıldızların oluşması ve çevrelerinde gezegenlerin oluşması dönemidir. İkinci dönemde ise yeryüzünün çevresinde atmosferin oluşması, soğuması, fayların ve nehirlerin yeryüzünde canlıların yaşayacağı hale getirilmesi dönemidir.

Bizim arzımızda bundan 3 veya 4 milyar yıl önce ilk canlı hücresi yaratılmıştır.

Denizlerde var olan bu canlı çoğalmış, sonra değişmiş, yeni canlılar oluşmuş ve daha sonra denizden karaya çıkmış, evrimleşmiş, insan haline gelmiştir. Canlıların özellikleri kendilerini çoğaltması ve birbirlerini besin yapmasıdır. Besine Kur’an قُوت (اَقْوَاتَهَا) (Fussilet 10. ayet) demektedir. Canlılar dört besin dönemini geçirmişlerdir. Bugün jeolojide bunlara birinci zaman, ikinci zaman, üçüncü zaman ve dördüncü zaman denmektedir. Tevrat’ta bu zamanlar anlatılmaktadır. Kur’an ekvatın dört dönemde yapıldığını bildirerek jeolojik dönemleri anlatmaktadır.

İşte bu dönem “sekene” kelimesi ile anlatılmaktadır. “Sekene” yerleştirmedir. “Mesken” yani ev buradan gelir. Leyl ve neharda sakin olan demektedir. Gece dinlenme, gündüz çalışma zamanıdır. Diğer yerlerde bunlar ifade edilmiştir. Burada ise geceyi de gündüzü de mesken yapmıştır. Buradaki “seken” ikamet etme anlamındadır. Öbür yerdeki ise dinlenme anlamındadır. Ayrıca leyl gezegenler, nehar da yıldızlardır. Gezegenlerde canlılar yaşadığı gibi Güneş’te de canlılar yaşamaktadır. Gezegenlerde molekül yapılı canlılar, yıldızlarda atom yapılı canlılar yaşamaktadır. “Güneş’te Hayat” başlıklı risalemizi okuyabilirsiniz.

Ayet “semi ve âlim olan O’dur” ile sona ermektedir.

“Sem’ etmek” demek sesi duymak demek değildir, söylenen cümleleri anlamak manasındadır. Bundan dolayıdır gürültü sem’e değil basara girer. Burada da söyleyenleri işaret etmektedir. İnsanı, cini, meleği ve ruhu var etmiştir. Bütün bunların O’nun olduğunu ifade etmektedir. Bunları و harfi ile atfetti, çünkü bunlar da birlikte var edildiler. Önce melekler var edildi, sonra ruhlar var edildi, sonra cinler, sonra insanlar var edildiler.

وَلَهُ مَا سَكَنَ

Va LaHUv MAv MAv SaKaNa

“Sakin olanlar O’nundur”

Yani tüm canlılar ve bitkiler O’nundur.

İnsan beden ve ruhtan oluşur. Beden fert ve topluluklardan, ruh fikir ve hislerden oluşur. Bitkilerde ne his var ne de fikir vardır. Hayvanlarda his vardır ama fikir yoktur. İnsanda ise hepsi vardır. “Sekene” ifadesi ile bitkiler, hayvanlar, insanlar kastedildiği gibi insanlar gibi olan cinler, melekler ve ruhlar da kastedilmektedir.

Bütün bunların hepsi üç boyutlu uzayımızda mesken tutmuşlardır.

فِي اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ

Fıy elLAYLı Va elNaHAvRı

“Leyl ve neharda”

Yani maddede ve enerjide, gezegenlerde ve yıldızlarda anlamındadır.

Melekler ve ruhlar bizim yıldızlarımızda ve gezegenlerimizde değildirler.

Buradan anlıyoruz ki, onların da leyl ve neharları vardır.

Tekrar hatırlatalım. Varlıkların iki hızı vardır. Biri kendi hızları diğeri dalga hızlarıdır.

Gemi ile Yalova’ya giderken gemi dururken hiçbir hız yoktur. Gemi yürümeye başladığı zaman da iki hız ortaya çıkar. Biri içinde bulunduğunuz geminin hızı, biri de denizde geminin oluşturduğu dalga hızıdır.  Bugün biliyoruz ve ölçüyoruz ki her cismin ve parçacığın iki hızı vardır, kendi hız ve dalgasının hızı. Bu hızların çarpımı ışık hızının karesine eşittir. Bunları bugün fizikte biliyoruz. Işıkta ise kendi hız dalgasının hızına eşittir. Uçakların ses hızları vardır. Kendi hızları vardır. Hızlı uçaklar ses hızını geçerler ve biz onların sesini geçtikten sonra duyarız. Melek ve ruhların kendi hızları ışık hızlarından daha büyüktür. Demek ki o âlemde de madde ve enerji vardır.

وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Va HuVa elSaMİyGu eLGaLıMu

“Ve O semidir alimdir”

Burada semi ve alim harfi tarifle gelmiştir. O’ndan başka bunları sem’ edecek ve ilim edecek kimse yoktur. Melekler de cinler de sem’ ve ilim edemezler. Resuller de şeyhler de ilim ve sem’ edemezler. Sem’ insanların, ruhların, meleklerin ve cinlerin söylediği sözlerdir. İlim ise bilinçsiz varlıklar da dâhil bütün varlıkların kendi davranışlarıdır. Hepsi Allah’ın bilgisindedir ve kâinat tek yönlüdür, değişkendir. Bir taraftan düzen bozulmakta diğer taraftan evrimleşmektedir. Hiçbiri eskisinin aynı değildir. Kurallar içinde de olsa değişme olmaktadır. O halde bilinçsiz bir kuraldan ibaret değildir. Bugün bunlar astronomide ispat edilmiştir. Bir taraftan entropi büyümekte, diğer taraftan evrimleşme olmaktadır.

وَلَهُ مَا سَكَنَ فِي اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ (13)

Va LaHUv MAv SaKaNa Fıy elLAYLı Va elNaHAvRı  Va HuVa elSaMİyGu eLGaLıyMu

“Ve leyl ve neharda sukun eden O’nundur. Ve O semi’ olan ve alim olandır.”

 

***

 

قُلْ أَغَيْرَ اللَّهِ أَتَّخِذُ وَلِيًّا فَاطِرِ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ يُطْعِمُ وَلَا يُطْعَمُ قُلْ إِنِّي أُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَسْلَمَ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِكِينَ (14)

QuLEaĞaYRa elLAHi EatTaPiÜu VaLıyYan FaOıRı elSaMAvVAtı Va eLERWı VaHuVa YuOGıMu Va LAv YuOGaMu QuL EinNIy EuMiRTu EaN EKuVNa EavVaLa MaN EaSLaMa VaLAv TaKuNanNa MiNa eLMuŞRiKIyNa

“Kavl et, Semavat ve arzın fatırı olan Allah’ın gayrısını mı veli ittihaz edeceğim? O it’am eder, it’am olunmaz. Kavl et, ben islam olan kimselerin evveli olmam ile emrolundum. Sakın müşriklerden olma.”

Buradaki muhatap kimdir?

“İslam olunanların ilki olmakla emr olundum” ile diyebiliriz ki bu Kur’an’ın kendisine ilk inzal olduğu kimse Muhammed’dir. O zaman Musa’nın, İsa’nın müslim olması gerekir.  Burada emredilen her insandır. Kur’an’ın kendisine ulaştığı herkestir. Önce herkes müslim olacak, sonra başkalarına müslim olmayı tebliğ edecektir. O halde “kul”un muhatabı yalnız Peygamber Muhammed değil, Kur’an’ı okuyan ve anlayan herkestir. Hepinizin, hepimizin İslam olanın ilki olmamız gerekir. Bunun için başkalarının İslamlığı ile değil, önce kendimizin İslamlaşması ile meşgul olmalıyız. İman kalbidir yani zihnidir. İslam ise amelidir. Dolayısıyla burada anlatılan önce Kur’an’a göre ben ne yapacağım. Önce kooperatif kurup kendimiz İslam düzenini yaşayacağız ki ondan sonra başkalarına da siz de yaşayın diyelim.

Allah’ın gayrını veli mi ittihaz edeceğim. “Veli” dayanışma ortaklığıdır. Arz içinde dayanışmaya gireceğim, bucak, ülke ve insanlık olarak âlemlerin Rabbini veli ittihaz edeceğim.

Hizmet ve Dayanışma Kooperatifleri demek bu demektir. İnsan Hizmet ve Dayanışma Kooperatiflerinin kurucusu ve ortağı olursa Allah’ı veli ittihaz etmiş olur.

Kur’an’ı okuduğunuz zaman her söz bir uygulamayı ve belirlenmiş fiilleri ifade eder. Sadece sözde kalan hiçbir ifade Kur’an’da yoktur. Semavat ve arzın fatırı diyerek kâinatın yaratılışına işaret etmektedir. İt’am eder, it’am olunmaz ile canlıların yaratılışını ifade eder. İslam olmakla emrolundum ile de bilinçli varlıkları yani insan, cin, melek ve ruhları ifade eder.

Ben Allah’ın emrettiği bu dayanışma içine girerim.

Burada veli ittihazından bahsettikten sonra İslam olmaktan bahsetmektedir.

O halde Müslim kimdir?

Dayanışma ortaklığına giren müslimdir. İlmi, ahlaki ve mesleki dayanışma ortaklıkları içinde yer alacaktır. Siyasi dayanışma ortaklıkları içinde yer alacaktır. Askerliği ya bedenen yapacak yahut bedel ile katılacaktır. İşte bedel ile katılan “müslim”dir.

Çok açık ifade ile “müşriklerden olma” emri almıştır. Yani müslim olmayan müşriktir.  Mümin olmayan kâfirdir. Yeryüzünün düzeni Kur’an’da oluşmaktadır. Dayanışma ortaklıkları kurulacak, insanlık dayanışması içine girilecek, giremeyenler müşrik olacaklardır. Hakem kararlarına uymayanlara karşı insanlık bedenen savaşacaktır.

قُلْ

QuL

“Kavl et”

Azim Kur’an’ın ilk dört suresinde İslam şeriatı anlatılmıştır. Ondan sonraki dört sure tebliğ sureleridir. İlk iki sure savaşsız tebliğdir; En’am ve Araf.  Bu sure fikren insanları Kur’an düzenine çağırmaktadır. En’am Suresi İslam düzenini akli delillerle anlatmaktadır. Araf Suresi Kur’an’ın Allah sözü olduğunu ve O’nun icazını anlatarak çağırmaktadır. Surede bu sebeple çokça geçmektedir. Onlarla akli tartışma yapılmaktadır. Kâinatın her yanı Allah’ın varlığını ve O’nun hikmetlerini içerir. Surede bunlar hatırlatılıyor ve ondan sonra da sonuçlar söyleniyor.

أَغَيْرَ اللَّهِ

EaĞaYRa elLAHi

“Allah’ın gayrısı”

Ben bu kâinat içinde yaşıyorum, her şeyim ondandır. O kâinatın bir parçası olan yeryüzünde yaşıyorum. Ve ben insanlığın bir parçasıyım. Tek başına yaşamam mümkün değildir. Kâinatın içinde ben insanlarla dayanışarak yaşayacağım.

O halde ben dayanışma içine girmeliyim.

Kimlerle?

İnsanlarla.

Ve hukuk düzenini kurmalıyız.

Şeriatın içinde bu kâinatta yaşayabilirim.

Kur’an insanları şeriata çağırmaktadır, barış düzenine çağırmaktadır.

أَتَّخِذُ وَلِيًّا

Ea EtTaPiÜu VaLıyYan

“Veli ittihaz edeyim”

“Vely” sırt demektir. Savunmada insanlar ve hayvanlar sırt sırta verir, düşmanı gözetirler ve nerden gelirse gelsin gözetleyen haber verir, birden savunmaya geçerler.

Bu velayettir.

Hayvanlarda da bu doğal olarak mevcuttur.

İnsanlar ise bunu kendileri anlaşarak sözleşmelerle yaparak oluştururlar. Dayanışma ortaklıklarını kurarlar ve bir yerden tehlike geldiği zaman birlikte savunmaya geçerler. Devletler oluşturup birbirine saldırma yerine tüm insanlar saldıranlara karşı savunmaya geçmelidirler.

“İttihaz edeyim” diyor. “Siz ittihaz edin” demiyor. Herkes kendisi Allah’ın yeryüzündeki halifesi olan insanlığı veli ittihaz edecektir. Aralarındaki nizaları hakemler yoluyla çözecekler. Hakem kararlarına uymayanlara karşı birlikte savunmaya geçerler.

Kur’an kimseye başkasına saldırma veya yola getirme görevi vermemiştir. Herkese kendisinin doğru yolda olmasını emretmiştir. Bizim dayanışmamız saldırma dayanışması değil savunma dayanışmasıdır. Üçüncü binyılda insanlık tek dayanışma içine girecek ve hakem kararlarına uymayanlara karşı birlikte savunmaya geçilecektir.  Kur’an düzeni budur.

فَاطِرِ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ

FaOıRı elSaMAvVAtı Va eLERWı

“Semavat ve arzın fatırı”

“Fıtrat” demek özellik demektir.

Bir makina düşünün, parçalardan oluşmuştur. Öyle parçalar ki uygun şekilde monte edildiği zaman sizi göklere kaldıran uçak olmaktadır. Kâinat da böyle parçacıklardan oluşmuştur. Elektron ve proton parçacıkları birleşerek oluşurlar yahut birleşir atom oluştururlar. Atomlar birleşir madde oluşur, maddeler birleşir cisim oluşur, cisimler birleşir canlı oluşur. Böylece kâinat parçalardan oluşmuş büyük bir makina olur.

“Fıtrat” kelimesi kâinatın bir makina olduğunu ifade ettiği gibi parçalardan oluşmuş makine olduğunu da ifade eder. Nasıl deredeki çakılların kendiliğinden makina olması düşünülemezse Tanrı’sız bir kâinat da düşünülemez.

وَهُوَ يُطْعِمُ وَلَا يُطْعَمُ

VaHuVa YuOGıMu Va LAv YuOGaMu

“Ve O it’am eder ve it’am olunmaz”

Allah insanı kendisine benzer var etmiştir, insan Allah’ın özelliklerine benzer özellikler taşır. Ne var ki insan canlıdır. Başka canlıları besin yaparak yaşamaktadır. Besin bulamazsa ölür. Tanrı ise beslenmez. Gücünü dışarıdan almaz. Kendisinde vardır.

Tanrı’yı insandan ayıran en önemli özellik insanın çevreye muhtaç olmasıdır. Tanrı’nın ise çevresi yoktur. Zira kendisinden başka yalnız kendisinin var ettikleri vardır.

“Taam” kelimesi ile bu husus ifade edilmiştir. Çünkü insan çıplak yaşayabilir ama taamsız yaşayamaz. Taam beslenme ile ilgilidir. Dolayısı ile içtiğimiz sular dâhil olduğu gibi aldığımız hava da dâhildir. Şeker oksijenle yakılırsa taam olur. İnsan Tanrı’nın kendisine verdiği imkânlarla O’nun halifesi olmaktadır, O’nun görevlisi olmaktadır. Asla O’nunla eşit değildir. O’nun halifesidir, O’nun görevlisidir.

Halkın devletlerine karşı, devletlerin insanlığa karşı ve insanlığın halifesi olduğu Allah’a karşı durumları böyledir. Asrımızın insanı Tanrı’ya isyan eden insandır.

Adil Düzen Çalışanları insanlığı bu uçurumdan kurtarmak için cihat yapmaktadırlar.

قُلْ

QuL

“Kavl et”

Burada “kavl et” sözünü tekrar etti.

Birincisinin muhatabı başka ikincisinin muhatabı başkadır.

Birincisinde muhatap münkirlerdir, bugünkü firavunlardır, bugünkü ateistlerdir, sömürücü sermaye ve siyasettir.

İkincisindeki muhatap ise tüm insanlıktır.

Herkes müslim olduğu gibi ben de müslim olmayla emredildim.

إِنِّي أُمِرْتُ

EinNIy EuMiRTu

“Ben emrolundum”

Herkes emrolunduğu gibi ben de emrolundum. Ben bana emrolunanı söylüyorum. Herkese haber veriyorum. Benim velim Allah’tır ve Allah bana emretmiştir. O emre tabiyim. Başka bir şey yapmıyorum. Ben size karışmıyorum ama siz de beni rahat bırakın diyorum.

Sizin dininiz/düzeniniz sizin, benim dinim/düzenim benim olsun diyorum.

Görüyorsunuz, biz mana verirken kafadan uydurarak mana vermiyoruz, başka ayetlerle de bu ayeti açıklıyoruz.

أَنْ أَكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَسْلَمَ

EaN EKuVNa EavVaLa MaN EaSLaMa

“İslam olanların evveli olmam”

Herkes kendisi müslim olacak kendisi başlayacaktır, müslimlerle sonra birleşecek.

Müslim olmak demek barışçı olmak demektir, şeriata göre amel etmek demektir, bunlar içinde hareket etmek demektir.

Herkes Allah’ın yani topluluğun halefi olarak kendisi içtihat eder ve ona göre barış içinde amel etmeye başlar. Saldıranın ilki olmaz. Başkaları ile çıkan nizaları da hakemler çözer. Böylece barış düzeni kurulmuş olur. Yani beraberliği kuvvet değil içtihat sağlar. Müslimler sonra birleşerek dayanışmalı topluluk oluştururlar yani mümin olurlar. Devlet kuvvet etrafında oluşturulmaz, birleşenler kuvvet oluşturur ve onlar devleti kurarlar.

Bu ayırımı iyi anlamamız gerekir. Kuvvete dayalı düzen şeytan düzenidir. Barışa dayalı düzen Allah düzenidir. Herkes önce ayrı ayrı barışçı olur, sonra barışçılar birleşerek birlik olup mümin olurlar.

Surede neden hep tekil sigası olan “sen” kullanıldığı şimdi çok daha anlaşılır hale gelmiştir.

وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِكِينَ (14)

VaLAv TaKuNanNa MiNa eLMuŞRiKIyNa

“Ve müşriklerden olmayasın.”

Emrolundum ve bana dendi ki; sakın müşriklerden olmayasın.

Burada “bana dendi ki” cümlesi hazf olunmuştur. Bu aynı zamanda usulde emir sigasının vücub için geldiğinin de örneğidir. “Böyle emrolundum” diyerek emrin nasıl verileceğini anlatmaktadır. “Ve” harfi getirilerek emir ile nehyin ayrı ayrı olduğu anlatılmaktadır. Yani emir sigası vücubu, nehiy sigası da haramı ifade eder. Buradaki “Ve” harfi ile atıf bunu veciz bir şekilde ifade eder.

O halde müşrik kimdir?

Müslim olmayandır.

Müslim içtihat yapar ve şeriata göre diğer insanlarla çıkar paralelliği içinde hareket eder. İçtihadında hata ederse hakemlere başvurulur.

Müşrik ise barış içinde yaşama yerine savaş içinde yaşamayı tercih eder.

Müşrikler saldırırlar ve seni yenerek yaşarlar. Hakem kararlarını da kabul etmezler.

Kâfirler ise hakem kararlarını kabul etmekle beraber dayanışma içine girmezler. Hakem kararlarına uymayanlara karşı savaşta yer almazlar. Mümin olmazlar.

قُلْ أَغَيْرَ اللَّهِ أَتَّخِذُ وَلِيًّا فَاطِرِ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ يُطْعِمُ وَلَا يُطْعَمُ قُلْ إِنِّي أُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَسْلَمَ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِكِينَ (14)

QuLEaĞaYRa elLAHi EatTaPiÜu VaLıyYan FaOıRı elSaMAvVAtı Va eLERWı VaHuVa YuOGıMu Va LAv YuOGaMu QuL EinNIy EuMiRTu EaN EKuVNa EavVaLa MaN EaSLaMa VaLAv TaKuNanNa MiNa eLMuŞRiKIyNa

“Kavl et, Semavat ve arzın fatırı olan Allah’ın gayrısını mı veli ittihaz edeceğim? O it’am eder, it’am olunmaz. Kavl et, ben islam olan kimselerin evveli olmam ile emrolundum. Sakın müşriklerden olma.”

 

***

 

قُلْ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ (15)

QuL EinNIy EaPAvFu EiN GaÖaYTu RabBIy GaÜaBa YaVMın GaJIyMın Qavl Et  

“Kavl et; Rabbime isyan edersem azim yevmin azabından korkarım.”

Müslim olmak müşrik olmamaktır. Bununla beraber müslim olma yeterli değildir, asi de olmamak gerekir.

“Ve” harfi getirilmemiştir. Cümle önceki cümleleri beyan etmektedir. Emirleri yerine getiririm ve nehy edilenleri yapmam. Burada haramları ile men anlamı da çıkar. Yasaklar vardır. Haramlar vardır. Yasaklar yani nehy edilmiş olanların cezası bu dünyada verilir. Hakemler belirlenmiş cezaları uygular, kısas yaparlar, gözünü çıkarırlar, kolunu keserler. Haramların ise dünyada bir cezası yoktur. Sadece dayanışma onları korumaz. Bunların cezası da ahirete bırakılmıştır.

Müslim olan kimse Allah’a ve ahirete inanmıştır. Günahtan korktuğu için şeriata yani kanunlara uyar. Düzeni bozmaz. Kötü kanunlar varsa onları düzeltmeye çalışır. Düzeltemezse oradan hicret eder.

Akevler yarım asırdan beri bu düzeni değiştirmekle meşgul oldu ama değiştiremedi.

Şimdi Adil Düzencilere iki şeyden biri düşer. Ya ümitlerini kesecekler ve ülkelerini terk edecekler yahut yeni hamle yapacaklardır. Ben bu amaçla Kırgızistan’a hicret ettim. Habeşistan’a hicretin benzerini yaptım ama şimdi buradayım. Şimdi Medine’ye hicret zamanı. Yani kendi kuracağınız on kadar yüz dairelik lojmanlara göç etme zamanıdır. Kaç kişiyiz? Ben hicret ederim diyen yüz aile oldu mu? O zaman Allah bize yüz lojmanlı apartmanı verecek ve oraya geçtiğimizde on sene içinde on apartman olacağız. Bugün olduğu gibi o zaman da iktidar olacağız ama o gün cari sistemde değil adil sistemde iktidar olacağız.

Biz iktidar olacağız yahut iktidar olanlar Adil Düzeni benimseyecekler.

“Azim günün azabından” denmektedir. “Yevm” nekre getirilmektedir. Bunun anlamı şudur ki ahiret azabı değil büyük günün azabıdır. Uzun dönem azabıdır. Bir devamın azabıdır. Azap eğer sonsuz olsaydı yevm olmazdı, nekre hiç olmazdı. Cehennem azabı bir gün bitecektir. Cehennem bitmese bile cehennem azabı bitecektir.

قُلْ

QuL

“Kavl et”

Burada “kul” tekrar edilmiştir. Çünkü muhatap değişmiştir. Birinci قُلْ da müşriklerdi. İkinci قُلْ da bütün insanlardı. Burada ise muhatap müşrikler değildir. Bütün insanlar değildir. Adil Düzen çalışanlarıdır.

Adil Düzen çalışanları ikiye ayrılmışlardır.

Birileri şeriat dışı yollarla iktidara gelip ondan sonra şeriata kuvvet yoluyla gitmeyi denediler. Millî görüşçüler siyaset yoluyla güçlü olacaklar ve İslam düzenini siyasi güçle getireceklerdi. Gülenciler ise devlette kadrolaşarak güçlü olacaklardı ve İslam düzenini güçle getireceklerdi. Bunun olmayacağını kendilerine o zaman haber vermiştik. Güçlendiklerini görünce bizi birer zavallı kabul ettiler. Şimdi öyle olmadığını iki taraf da gördü.

İşte bu ayet onlara hitaptır. Yani Adil Düzen’i kabul etmekle beraber Adil Düzen’e cari sistemde ulaşılacağını zannedenlere hitaptır. Adil Düzen ancak ve ancak semt kooperatifleriyle gelebilir. İçtihat kent ve bucaklarda, içtihat ve icmalarla gelebilir.

Bu çalışmalara bugün Türkiye’de izin verilmektedir. Türkiye’den göç söz konusu değildir. Adil Düzen bucaklarına göç söz konusudur. Yani Adil Düzen bucaklarını kuracak ve oraya göç edeceğiz. Türkiye buna izin vermezse o zaman buna izin veren ülkeye göç edeceğiz. Orada yine Adil Düzen bucağını kurmak için göç edeceğiz.

Kur’an okunup yorumlandıkça her şey netleşiyor.

إِنِّي أَخَافُ

EinNIy EaPAvFu

Ben havf ederim”

“Havf etmek” demek gelecek tehlikeyi görmek demektir. Aynı zamanda gerekli tedbiri almayı da içerir. ‘Hastalanacağım’ dersiniz ve sigara içmezsiniz. Bu havftır. ‘Hastalanacağım’ dediğiniz halde sigara içmeye devam ederseniz havf etmiş olmazsınız demektir. Havf arıların balını sağarken takınılan kafesli maskedir. Arılar dişlemesin diye takarsanız havf etmiş oluyorsunuz. Takmadan korkmak havf değildir.

إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي

EiN GaÖaYTu RabBIy

“Rabbime isyan edersem”

“Rab” eğitmen demektir, terbiye eden demektir, uygarlaştıran demektir, kişileri cihat ettiren kimse demektir. İsyan etme ise sopa kaldırma demektir. Dinlemek anlamındadır. Türkçede isyan etme şeklinde kullanmaktayız.

Şeriata şeriat yoları ile gidilir. Yani içtihat düzenine içtihatla gidilir. Mevcut düzende güçlenip sonra güçle şeriatı getirmek doğru değildir. Güce karşısınız. Gücü kullanarak gücü yok ediyorsunuz. Bugün doları dolarla yenmek isteyenler de aynı hatayı yapmaktadırlar. Dolar ancak karşılıklı para ile yenilebilir. Şer de ancak şeriatın gösterdiği yollarla yenilebilir.

Şeriatla önce kendiniz hareket edin diyor.

عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ (15)

GaÜaBa YaVMın GaJIyMın

“Azim yevmin azabından.”

“Azim azap” ahiret günü olabilir. Cennet veya cehenneme gitmeden önceki gündür. Onun da azap günü olduğu ifade edilmiş olur. Yahut 15 Temmuz günü azabı olabilir.

AK Parti de cemaat de kimseyi suçlamasın. Kendilerinin Rablarına isyan etmiş olmalarından dolayı o gün gelmiştir. Bu bir hatırlatmadır. Uyanamazlarsa, bundan sonra gelecek olan azap çok daha büyük olacaktır.

قُلْ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ (15)

QuL EinNIy EaPAvFu EiN GaÖaYTu RabBIy GaÜaBa YaVMın GaJIyMın Qavl Et  

“Rabbime isyan edersem azim yevmin azabından havf ederim.”

 

***

 

مَنْ يُصْرَفْ عَنْهُ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمَهُ وَذَلِكَ الْفَوْزُ الْمُبِينُ (16)

MaN YuSRiFu GaNHu YaVMaEiÜin FaQaD RaXıMaHUv Va ÜAvLiKa eLFaVÜu eLMuBIyNu

O gün kimden sarf olunursa ona rahmet etmiş olur. Ve bu mübin bir fevzdir.”

Cari sistemde Kur’an düzenini getirmeye çalışan AK Partililer ile Cemaat yanıldılar. Ama anlattıkları hak idi. Onlar da İslam düzenini getirmek istiyorlardı. Hak ettiklerinden dolayı bu dünyadaki sonuçlara katlandılar. Ahirette ise Allah onlardan azim azabını savuşturacaktır.

Kimlerden?

İçtihadında hata edenlerden. Yani ahirette Millî Görüşçüler ve AK Partililer ile Risale-i Nur şakirtleri ve cemaatçiler azaptan korunacaklardır. Onlara ceza verilmeyecektir. Çünkü içtihatlarında hata ettiler. Ama biz ise içtihatta hata etmedik. Eğer biz içtihatçımızla değil de onlarla bir olsaydık o zaman biz ahirette kendimizi kurtaramazdık.

İçtihadı ile hareket edenler hata etseler de me’cur olurlar. Dolayısıyla, bu husus açıktır.

Allah onlara neden o hatalı içtihadı yaptırdı?

Çünkü öyle olması gerekiyordu.

Faizli düzenden kredileşmeli düzene geçmeden önce katılım bankaları kurulmalıydı. İslam düzeni gelmeden önce ilmi düzen dünyaya yayılmalı idi. Pavlus’un içtihadı böyledir. Hıristiyanlık o haliyle yayılmalı ve İslamiyet’e hizmet etmeliydi.

15 Temmuz olaylarının bu dünyadaki değerlendirmesini böyle yapmalıyız. Çıkarları veya küfürleri sebebiyle Sermaye ile işbirliği yapmış olanları azim azap ile cezalandırmalıyız. İçtihatlarında hakikatleri sebebiyle İslamiyet’e hizmet ediyoruz zannederek İslamiyet’e zarar vermişlerse bunları zararsız hale getirmeliyiz ama bunlara azim günün cezasını uygulamamalıyız.

مَنْ يُصْرَفْ عَنْهُ

MaN YuSRiFu GaNHu

“Kimden sarf olunursa”

Yani büyük günün azabı kimden uzak bırakılırsa. İçtihadındaki hatasından dolayı ceza almaz denmektedir. Ahirette artık tehlike yoktur. Yani onlar orada isyan etmezler, darbe yapamazlar. Dolayısıyla içtihattaki hatadan dolayı sorumlu olamayacaklardır. Hiçbir ceza verilmeyeceği gibi aynı zamanda bunlar mükâfatlandırılacaktır.

Bu dünyada ise durum farklıdır.

Eğer hata edenleri cezalandırmazsak herkes hata yapıyorum diye suç işlemeye devam eder. Bu sebeple bu dünyada zaten adam öldüren de kefaret cezasını çeker ve hafif diyet ödenir. Darbeye kalkışanlara ağır ceza verilir. Darbeyi destekleyenlere de hafif ceza verilir. Darbeye katılmayanlar suçlu olmazlar. 17-25 Aralık ile 15 Temmuz birlikte ele alınır. Ondan sonra yine darbeyi desteklemeye devam edenler varsa, onların cezaları ağır olabilir.

يَوْمَئِذٍ

YaVMaEiÜin

“O yevm”

Buradaki o yevm azim yevmdir. Ahiretteki kıyamet yevmidir veya 15 Temmuz benzeri yevmdir. O günün azabıdır.

Bu dünyada azap yalnız kasıtlı olanlara değil herkese gelmiştir. Tüm AK Partililere ve tüm cemaatçilere azap gelmiştir. Sarf olunmamalıdır. Çünkü onlar içtihatta hata ettiler. Hatadan dönmeleri gerekir. Adil Düzen’e karşı cephe almaktan vazgeçmediler.

Her iki taraf korku içinde güya tedbir alıyorlar. Bataklıkta debelleşen kimseye benziyorlar. Debelendikçe daha da batıyorlar. Oysa her iki taraf hatalarını görmeli ve Adil Düzen yani Kur’an düzenine karşı olmaktan vazgeçmelidirler. Kur’an’ı hakem yapıp uzlaşmalıdırlar. O zaman iki tarafın da korkusu gider. Sermaye de bunlara bir şey yapamaz.

فَقَدْ رَحِمَهُ

FaQaD RaXıMaHUv

“Ona rahmet etmiştir”

Ahirette gerek AK Partililer gerekse Cemaat mensupları içtihatlarındaki hatalarından dolayı ceza almayacaklardır. Allah onlara rahmet edecektir. Hatalı olsa da amel ettiklerinden dolayı sevaplarını verecektir, cenneti gösterecektir. Bu dünyada ise eğer bunlar tövbe edip Adil Düzen’e döner ve Akevler ile işbirliğine başlarlarsa, Allah onlara rahmet edecek. Her iki taraf yeniden eski hizmetlerine devam edeceklerdir. Yok, eğer hatalarında ısrar eder ve Kur’an’a dönmezlerse, azim yevmin azabı onları beklemektedir.

وَذَلِكَ

Va ÜAvLiKa

“Ve bu”

Yani Allah’ın azabı sarf etmesi ve rahmet etmesi içtihatlardaki hatadan sorumlu olmamadan dolayıdır. Yalnız bir şart vardır. Hatalı içtihattan insanlar sorumlu değildirler.

Ne var ki hatalı içtihattan hatalarını anladıkları an hemen dönmelidirler. Eğer hatalarında bile bile ısrar ederlerse, onlar eski hatalı amellerinden de sorumlu haldedirler.

AK Parti ile Cemaat Adil Düzen’e karşı olmaktan vazgeçerlerse, bundan önceki Adil Düzen’i savsaklamaları, küçük görmeleri sorulmayacak, aksine rahmet olacaktır.

الْفَوْزُ الْمُبِينُ (16)

eLFaVÜu eLMuBIyNu

“Bu mübin fevzdir.”

“Fevz”i Türkçede faiz olarak kullanıyoruz. Açık olarak bu büyük başarıdır.

Evet, gerek Millî Görüşçülerin gerekse Cemaatin bugüne kadar yaptıkları İslamiyet için bir başarıdır, fevzdir. Adil Düzen’in gelmesi için her şey hazırlanmıştır.

Bu ayetleri bugün yorumlamamız bir rastlantı mıdır?

مَنْ يُصْرَفْ عَنْهُ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمَهُ وَذَلِكَ الْفَوْزُ الْمُبِينُ (16)

MaN YuSRiFu GaNHu YaVMaEiÜin FaQaD RaXıMaHUv Va ÜAvLiKa eLFaVÜu eLMuBIyNu

O gün kimden sarf olunursa ona rahmet etmiş olur. Ve bu mübin bir fevzdir.”

 

***

 

وَإِنْ يَمْسَسْكَ اللَّهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُ إِلَّا هُوَ وَإِنْ يَمْسَسْكَ بِخَيْرٍ

فَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (17)

Va EiN YaMSaSKa elLAHu BiWurRin FaLAv KAvŞiFa LaHUv EilLAv HuVa Va EiN YaMSaSKa BiPaYRın FaHuVa GaLAy KulLi Bi ŞaYEin QaDIyRun

“Ve Allah bir zararla mess ederse onu keşf edecek başka biri yoktur. Hayr ile mess edecek olursa O her şeye kadirdir.”

Bundan önce sakin olanların hepsi O’nundur denmişti. Ondan sonra da “Kul” ile başlayarak Hak düzenini anlatmış ve karşı tarafa deliller getirmiştir.

Burada وَ harfi ile şunu söylemektedir.

Bu söylemlerimi yerine getirirken bazı zararlara ve zorluklara uğrayacaksan savunmandan bile rahatsız olacaklardır. Sömüren Sermaye veya iktidar halkı uyarmandan hoşlanmayacak seni susturmaya çalışacaklar.

Mevcut düzende işleri iyi gidenlerin işleri bozulacağı için iktidarları sarsılacağı veya zenginlikleri sona ereceği için veya böyle zannettikleri için söylemlerinizin halka duyurulmasını istemezler. Sizinle insanları görüştürmezler. Küçük de olsa zararları olacaktır.  

Ne var ki bu zararlara Allah izin vermiştir. Ya senin kusurların ve eksiklerin vardır, onu düzeltmen için o zarar gelmiştir. Ya da yeni hamle yapman için bu zarar gelmiştir. Bu zararı yine yalnız O kaldırabilir.

Bugün AK Parti’nin de Cemaatin de böyle düşünmesi gerekir. 15 Temmuz belası Allah’ın izniyle gelmiştir. O beladan yine ancak Allah kurtarabilir. Belanın sebebi hatalarınızı göstermek ve yeni hamle yapmanız içindir. Beklediğiniz korktuğunuz ikinci darbe olmamalıdır. Beklediğiniz ve korktuğunuz olağanüstü hal uygulaması olmamalıdır. Allah’ın zararı kaldırıp kaldırmaması olmalıdır. Size gelen hayır da O’ndan gelmelidir. Bugün eğer iktidarda iseniz bu durum O’nun şükranıdır. Bugün dünyada yapılmış okullar varsa yine O’nun ihsanıdır.

Burada “kadir” nekre gelmiştir. Yani Sermaye’den size hayır gelmişse Allah’tan da gelebilir. Gelmiştir de. Dolayısıyla zarardan kaçınmak için O’na sığının. Hayır istiyorsanız da Sermaye’den değil, Avrupa Birliği’nden değil Allah’tan ve O’nun halifesi olan tüm insanlıktan isteyin. Birilerinin yanında yer alıp diğerlerine karşı olmayın. Haklının yanında olun, hakemliği kabul edenlerle yani müslim olanlarla olun.

Yine burada tekil getirilmiştir. Her insan böyle davranacak. Kendisi böyle olacak. Topluluğun baskısı ile değil kendi isteği ve kendi içtihadı ile.

وَإِنْ يَمْسَسْكَ اللَّهُ

Va EiN YaMSaSKa elLAHu

“Ve sana Allah mess ederse”

“Misas” tuzlu sudur. Su tuzu alıp götürür ama çok tuzlu ise o zaman da su tuzu bırakır gider. Belli yoğunluktan az tuzlu ise dışarıdan tuz alır. Belli yoğunluktan çok ise dışarıya tuz verir. Buna doyma derecesi diyoruz. Tuzla doymuş sudur.

“Messetmek” demek dokunduğun yere bir etki yapmak demektir. “Lems” ise “lebs” gibi girip çıktığınızda orada iz bırakırsınız. Zararla messetmek demek zarar vermek demektir.

بِضُرٍّ

BiWurRin

“Bir zararı”

Burada mess بِ ile teaddi etmiştir. Aslında “mistü” demek ben dokundum demektir. “Mistu bi yedî” demek elimle dokundum demektir. Zarar ise kataraktlı kör demektir.

“Âma” iyileşmez kördür. “Darir” iyileşen kördür. O halde zarar iyileşmeyen hastalıktır veya giderilen bir eksikliktir.

Araplar maldaki zarara hüsran demektedirler.

“Zarar” kelimesi Kur’an’da da malda zarar için kullanılmaz. Kelimelere zaman içinde başka manalar verilir. Kur’an’ı doğru anlamak bunun için zorlaşmaktadır. Dat harfi dalalet, zayıflık, darp, kötülüğü, sıkıntıyı ifade eder. Darar da sürekliliği gösterir.

فَلَا كَاشِفَ لَهُ إِلَّا هُوَ

FaLAv KAvŞiFa LaHUv EilLAv HuVa

“Onu O’ndan başka keşfedecek yoktur”

“Keşfetmek” başa toplanmış saç demektir. Başı ortaya çıkarır. Gürcücede koçori olarak adlandırılır. “Keşfetmek” örtüyü kaldırıp saklı kapalı olanı ortaya koymak demektir. Zarar da insana yapılmış kötülüklerdir. Onları kaldırmak temizlemek demektir.

Burada Adil Düzen çalışanlarına verilen bir haber var. Sizin başınıza bir şey gelirse bilin ki onu yine O yani Allah kaldıracak, Adil Düzen çalışmaları def edecektir.

Tansu Çiller N. Erbakan’a “Adil Düzeni bırakırsan seninle koalisyon yaparım” dedi. O da bunu kabul etti. Sonra T. Çiller bununla öğündü. Ama bu koalisyon onu zarardan kurtaramadı. Ondan sonraki gelişmeler hep bu Adil Düzen’i bırakmadan ileri gelmiştir.

Bugün de AK Parti ve Cemaat için aynı şey söz konusudur.

وَإِنْ يَمْسَسْكَ بِخَيْرٍ

Va EiN YaMSaSKa BiPaYRın

“Ve hayr ile mess ederse”

Şartlar ayrı ayrı olduğu için “mess” kelimesi tekrar edilmiştir. Hayr da dokunur ve kalıcı olur. Bize gelen hayr da darar da Allah’tandır.

Hayr kelimesi Kur’an’da şer ile ve zararla karşılaştırılmaktadır.

Hasen var kerem var, hayr var fadl var, rahmet var nimet var, yüsr var saat (genişlik) var.

Bu kelimelerin karşılaştırılması ile iyilik durumlar tasnif edilmektedir.

Burada “hayr”dan bahsediyor

Bu seminerleri takip eden kardeşlerimiz artık Kur’an üzerinde çalışmaya başlamalıdırlar. Örnek olarak bu kelimeleri alır lügatlerden bakarsınız, Kur’an’da geçtiği yerleri bulursunuz ve üzerinde düşünmeye başlarsınız. Bu hususta Ruhu’l-Kur’an’dan yararlanırsınız. Lütfi Hocaoğlu’ndan istersiniz, Ruhu’l-Kur’an programını size gönderir.

فَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (17)

FaHuVa GaLAy KulLi Bi ŞaYEin QaDIyRun

“O her şeye kadirdir.”

Yani kimse O’nun hayrına mani olamaz. Bunu böyle ifade etmiştir.

Burada zarar veren kimdir?

Zararın kendisi mess ediyor. İlahi kanıtlar gereği mess ediyor. Biri size zarar vermiyor.  Çünkü kadir olan O’dur.

15 Temmuz’u herkes böyle değerlendirmelidir. Kur’an ne söylüyorsa onu yapmalıyız. Ne söylediği ise herkesin kendi içtihadına bağlıdır.

وَإِنْ يَمْسَسْكَ اللَّهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُ إِلَّا هُوَ وَإِنْ يَمْسَسْكَ بِخَيْرٍ

فَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (17)

Va EiN YaMSaSKa elLAHu BiWurRin FaLAv KAvŞiFa LaHUv EilLAv HuVa Va EiN YaMSaSKa BiPaYRın FaHuVa GaLAy KulLi Bi ŞaYEin QaDIyRun

“Ve Allah bir zararla mess ederse onu keşf edecek başka biri yoktur. Hayr ile mess edecek olursa O her şeye kadirdir.”

 

***

 

وَهُوَ الْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِهِ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ (18)

Va HuVa eLQAvHIRu FaVQa GıBAvDiHIy Va HuVa eLXaKIyMun PaBIyRun

“Ve O ibadının fevkine kahirdir. Ve O hâkimdir habirdir.”

“Kahr” ovalardaki tepelerdir. Tepeleri işgal eden ovalara hâkim olur. Çünkü yukarı çıkmak zordur. Kaleler de tepelerde kurulmuştur.

“Kahirdir” demek kontrolü altındadır demektir.

Kur’an’da yetimi kahretme kontrolü altına alarak kendine hizmet ettirme demektir.

Veli çocuğun arkasından dolaşır, yanlış yapmasın diye müdahale eder. Kişiyi kendi haline bırakır. Kahir ise elinden tutar ve onu kendisi geçirir. Bu kahırlıktır.

Allah ibadına kahirdir yani ibadının elinden tutar getirir, onu dalalette bırakmaz.

“O hükmedendir” yani tüm olaylar O’nun güdümündedir.

“Hükmetmek” demek atı dizginlemek demektir. Yönetmek istediği yöne götürmek demektir. “Habirdir” demek de ne yaptığını bilmek demektir.

Burada anlatılan olayların kendiliğinden cereyan etmediği, hepsinin takdiri ilahi ile olduğu, cezaların da şeriata göre verilmesi gerektiğini ifade etmektedir.

وَهُوَ الْقَاهِرُ

Va HuVa eLQAvHIRu

“Ve O kahirdir”

Her şeye kadirdir ve kullarının fevkinde kahirdir. Üstten bakmaktadır. Nereden gelip nereye gittiğini görmekte ve onu ona göre yönlendirmektedir. İnsanın yani kullarının ne yapacaklarını bilmekte ve bu istikamette gitmediği zaman dizgini çekmektedir.

Şimdi söylediklerimiz daha iyi anlaşılmaktadır.

Allah insanları gelişigüzel bırakmamıştır.

Eğer şimdiye kadar Ak Partililer ve Cemaat bir tarafta yol almışlarsa Allah izin verdiği için yol almışlardır. Allah ipin ucunu kaçırmamıştır. Dizginler yine O’nun elindedir. O öyle istediği için öyle olmuştur. Suçlulara ceza verilmesi de O’nun şeriatı gereğidir.

فَوْقَ عِبَادِهِ

FaVQa GıBAvDiHIy

“Kullarının fevkinde”

Allah’ın ismi “kahhar” olarak geçer. Türkçede lanet etme anlamında kullanılmaktadır, helak etme anlamında kullanılmaktadır. Oysa Kur’an’da “kahretme” demek hâkimiyeti altına alma demektir. Elinden tutup götürme demektir. Onun için kullarımın fevkinde denmektedir. Çünkü baştan serbest bırakır, kulları kendi içtihatları ile amel ederler. Ancak tehlikeli yerlere gelindiği zaman müdahale eder. Yetimlerdeki kahr “aleyhim” anlamındadır.

وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ (18)

Va HuVa eLXaKIyMun PaBIyRun

“Ve O hakimdir ve habirdir.”

Yani hükmetme demek yönlendirme demektir. Yoldan çıkmasını önlemek demektir. Dizgini çekmesen de at kendiliğinden gider, siz yanlış tarafa giderse çekersiniz.

وَهُوَ الْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِهِ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ (18)

Va HuVa eLQAvHIRu FaVQa GıBAvDiHIy Va HuVa eLXaKIyMun PaBIyRun

“Ve O ibadının fevkine kahirdir. Ve O hâkimdir habirdir.”

 

***

 

قُلْ أَيُّ شَيْءٍ أَكْبَرُ شَهَادَةً قُلِ اللَّهُ شَهِيدٌ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ وَأُوحِيَ إِلَيَّ هَذَا الْقُرْآنُ لِأُنْذِرَكُمْ بِهِ وَمَنْ بَلَغَ أَئِنَّكُمْ لَتَشْهَدُونَ أَنَّ مَعَ اللَّهِ آلِهَةً أُخْرَى قُلْ لَا أَشْهَدُ قُلْ إِنَّمَا هُوَ إِلَهٌ وَاحِدٌ وَإِنَّنِي بَرِيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ (19)

QuL EyYu ŞaYEin EaKBaRu ŞaHAvDatan QuLı elLAHu ŞaHIyDun BaYNIy Va BaYNaKuM Va EuXıYA EiLayYa HAvÜa eLQuREAvNu LiEuNÜiRaKUM BiHIy Va MaN BaLaĞa Ea EimMAKuM LaTaŞHaDUvNa EanNa MaGa elLAvHı EAvLiHatın EPRAv QuL LAv EaŞHaDu QuL EimMA MAv HuVa EiLAHun VAvXıDun Va EinNaNIy BaRİyEun Min MAv TuŞRiKUvNa

“Hangi şey şahadette ekberdir diye kavl et. Allah benimle sizin aranızda şehiddir de ve sizi ve baliğ olanları onunla inzar etmem için bu Kur’an bana vahy olundu de. Siz mi Allah’la beraber başka ilahlar vardır diye şehadet ediyorsunuz? Ben şehadet etmem diye kavl et. O vahit ilahtır ve ben sizin işrak ettiklerinizden beriyim diye kavl et.”

Önce insanları ikiye ayırmamız gerekmektedir.

Birileri Kur’an’ı tanıyıp okuyor, anlıyor, uygulamaya çalışıyor.

Bunlar ehli Kur’an’dır.

Diğerleri ise ya Kur’an’ı hiç duymamış ilgilenmiyorlar veya Kur’an’la ilgileniyor ama ona karşıdır yahut onu kazanç aracı yapıyor. İmam olduğu için Kur’an okuyor veya oy almak için Kur’an’a sahip çıkıyor. Bunlar Kur’an’ı anlayıp onunla amel etme çabasında değildirler. Daha önceki devrin masallarını dinletiyorlar. İslamiyet’te doğum kutlama diye bir şey yoktur. Mevlüt Hıristiyanların taklididir.

Ehli Kur’an olanlar Kur’an’ı okuyorlar anlamaya çalışıyorlar ve uygulamak istiyorlar. İşte bunlardan her biri söylenenlerle görevlidir. Allah’ı şahit tutmalıdırlar. Gerçekten uygulamada hak yolda ise Allah onu koruyacaktır. Allah’ın onu koruması hak yolda olduğunu gösterir.

15 Temmuzu düşünelim. Bunu Sermaye ayarladı. Gayesi iki tarafı birbirine kırdırmaktı. Önce bunda muvaffak olundu. O halde iktidarı da Allah korudu. Eğer bunlar hatalarını görürlerse ve Adil Düzen’e dönerlerse, Akevler’le işbirliğine başlarlarsa çok büyük zafer kazanmış olacaklardır. O zaman Allah bunların doğru yolda olduğuna şehadet etmiş olur.

“Bana vahyolundu” diyor. “Bana inzal olundu” demiyor. Burada vahyolunan Kur’an’ın manasıdır. İnzal olunan Kur’an’ın lafzıdır. Her okuyucuya Kur’an nazil olmuyor. Kur’an’ın manası vahyolunuyor. Eğer birisi ittika ederek yani hakikati arayarak Kur’an okursa mutlaka ona hidayet eder. Yanlış anlamaz. Yanlış anlasa bile Allah onu o şekilde anlamasına izin vermiştir. Yanlış olduğunu anladığı zaman derhal rücu etmek şartıyla anladığı ile amel edecek ve sevap alacaktır.

“Bu Kur’an” denmektedir. Yani bu manasıyla anlaşılan Kur’an demektir. Biz Kur’an’a mana veriyoruz. Mana veren biziz dolayısıyla bizim anladıklarımızdır. Ama bu Kur’an’a mana veriyoruz. İnzar etmek görevimizdir. Her Kur’an okuyan anladıklarını başkalarına bildirmektedir. Onu dinleyen düşünmeli söylediği doğru ise o zaman o da Kur’an’ı ona göre anlamalıdır.

Bu ayetler elbette ilk olarak Muhammed Peygambere inmiştir. İlk görevli odur. Buradaki “küm” zamiri ile kastedilen de sahabeler olmuş olur. Tebliğ o zaman başladı. Bugün o zamandan başlayan tebliği devam ettiriyoruz. Peygamberlerin halifesi olarak bugünkü âlimlere de vahyolunuyor demektir. Çünkü Kur’an bana vahyolundu de. Eğer ben bana vahyolundu demezsem o zaman 1400 sene öncesinde olanları anlatmış olurum.

Peygamberin bir halifesi olarak her mümin bu Kur’an bugün bana vahyolundu diyecek. Eğer müminler bir araya gelip cemaat oldularsa o zaman cemaat adına başkanları bana vahyolundu diyecek. Bucak oluşursa bucak başkanları, il olursa il başkanları, ülkeler oluşursa ülke başkanları, nihayet insanlığın birliği kurulursa Mekke bucağının başkanı bunu diyecektir.

Allah’ın varlığının ispatını artık bugün Batılılar da yapmaktadır. 20. yüzyılın ateistleri meydanlarda yoktur. Yirminci yüzyıl ilimleri o kadar sarih şekilde Allah’ın varlığını göstermiştir ki artık O’nu inkâr etmek gücü kimsede kalmamıştır. Ancak onlar Allah’ın kâinatı yarattığını, yıldızları, Ay’ı, Güneş’i, yeri ve dağları kabul ediyorlar. Ama diyorlar ki; Allah doğa ile mi ilgilenmiştir, canlılarla mı ilgilenmiştir? Ama onlar yine de kendilerine göre bir dünya kurmakta ve uygarlıklarını yaşatmaktadırlar.

Her bir ilim adamının, her devletin, her meclisin, inananları yönetmek ve yaşatmak yetkisi ve gücü vardır. Bunlar sosyal ilimleri fen ilimlerinden ayırıp sosyal olaylarda tanrılar oluşturmaktadırlar. Onlara göre bir doğanın tanrısı vardır bir de onunla beraber sosyal olaylar yani insanlar kendileri tanrıdır. Seçkin insanlar diğer insanlar üzerinde tanrıdır. Böylece herkesin kendi tanrısı vardır. Olayları kişiler amel ediyorlar. Oysa olaylar kahir olan tek Tanrı’ya aittir o ibadına yani insanlara da kahirdir.

O tek ilahtır, vahid ilahtır. Kullarının üstünde kahir olan vahid ilahtır. Sosyal olayların ayrı tanrıları, doğal olayların ayrı tanrıları yoktur.

İnsanlar tanrı değil Allah’ın halifeleridirler. İnsanlık Allah’ın halifesidir, Allah’ın görevlileridirler. Allah adına içtihat yaparlar. O’nun kulları olarak içtihatlarına göre amel ederler. Sonuç olarak şeriat dışındaki bütün şeyler şirktir. Kur’an’a dayanmayan, içtihada dayanmayan bütün kararlar şirktir, kendini Tanrı yerine koymadır.

 

قُلْ

QuL

“Kavl et”

Yine “kavl et” tekrar edilmiştir. Konu değişmiş, başka şeyler anlatılmıştır. Onlar muhataptır. Bizim haklı olduğumuza Allah şahit olmuştur. Yarım asırdır varlığımızı sürdürüyoruz. Söylediklerimiz birebir geçekleşiyor.

أَيُّ شَيْءٍ أَكْبَرُ

EyYu ŞaYEin EaKBaRu

“Hangi şey ekberdir?”

Türkçede “şey” dediğimiz zaman elle tutulur gözle görülenler için kullanılır. Kur’an ise her kavrama “şey” demektedir. Şahitlik demektir. En iyi şahit başarıdır. Muhammed’in doğru söylediğine Allah’ın şehadetidir. Bir yarım yüzyıl içinde olanlarda hep O’nun dedikleri olmuştur. Allah Muhammed’i tasdik etmiştir. Yarım asırdır da Allah bizi tasdik etmektedir. AK Partililer, cemaat grupları, ilahiyatçılar, tarikatçılar Demirel’in, Özal’ın yanında oldular, Sermaye’nin yanında oldular. Onları kuvvetli görmüşlerdir. Biz Adil Düzen’in yanında olduk. Şimdi onlar ortalıkta yokturlar. Allah bize şahit olmuştur.

شَهَادَةً

ŞaHAvDaTan

“Şehadet olarak”

Şehadet burada temyizdir. Temyiz de hal gibidir. Temyizin halden farkı hali cümleden kaldırırsanız, cümle tamam olur. Oysa temyizi kaldırırsanız tamam olamaz.

“Şehadet etme” demek ispatlamada da adil olma demektir. Burada mecaz olarak getirilmiştir. Kur’an’da söylenenler yarım bin yılda bir gerçekleşmiştir. Bizim Kur’an’dan anladıklarımız bir bir olmuştur ve olacaktır.

قُلِ اللَّهُ

QuLı elLAHu

“De ki, Allah”

Soru soruyor, ondan sonra cevabı almadan kendisi cevap veriyor. Allah diyor, ekberdir. Onu hazf ediyor. Allah, ben ile siz arasında şehittir diyor. Zamanla kimin doğru söylediğini ortaya çıkarır.

Uçak düştüğü zaman Türkiye ve Rusya suçlandı. Birbirine saldırırlar dendi. O tarihlerde ben bunu Türkiye düşürmedi, Rusya da sınır tecavüzü yapmadı, Sermaye yaptı dedim. Sonra olaylar meydana çıktı. Allah şehadet etti.   

شَهِيدٌ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ

ŞaHIyDun BaYNIy Va BaYNaKuM

“Benimle sizin aranızda şehittir”

Evet, birinci söylediğimiz nedir?

Yeryüzüne ikinci Kur’an uygarlığı hâkim olacaktır diyoruz. Allah nurunu tamamlayacaktır diyoruz. İçinde ışıkların yandığı ve Allah’ın adlarının zikredildiği yüz lojmanlı işyeri apartmanlar yükselecektir diyorum. 15 Temmuz’u CIA ve Sermaye yaptı diyorum.

Bu söylediklerimi bire bir göreceksiniz, çünkü Allah bu Kur’an’ı bana böyle bildirdi.

Bu arada yanlışlar da olacak ama onlar Kur’an’ın değil benim yanlışlarım olacak.

وَأُوحِيَ إِلَيَّ

Va EuXıYA EiLayYa

“Bana vahy olundu”

Neden “bana vahyolundu” diyorum da “bize vahyolundu” demiyorum?

Allah neden böyle dedi?

“Biz” desem bin sene önce anlaşılan Kur’an’ı söylemiş olurum.

Hayır, şimdi bana vahyolunan Kur’an’dan bahsediyorum.

Her biriniz Kur’an okuyorsunuz, size de vahyolunacaktır. Nitekim aramızda benden başka da Kur’an’la doğrudan ilgilenenler var, onlara da vahyolunuyor. Bediüzzaman’a da vahy olunmuştur. Bize gelen vahiylerde parazitler var. Bu sebep eksikliğinden emin değiliz. Ama hata da olsa Allah bizlere bununla amel etmemizi emretti.

هَذَا الْقُرْآنُ

HAvÜa eLQuREAvNu

“Bu Kur’an”

Evet, şimdiki Kur’an’ı, şimdiki Kur’an’ın manalarını anlatıyorum, bin sene evvel vahyedilenleri değil şimdi vahyedilenleri anlatıyorum. Kitap bin sene önce inzal olundu ama beyanı her asırda yapılmakta, herkes tarafından yapılmaktadır. Ben şimdi size bugün vahyolunanları anlatıyorum.

لِأُنْذِرَكُمْ بِهِ

LiEuNÜiRaKUM BiHIy

“Sizi onunla inzar etmem için”

Her mümin görevlidir. Resulünün halifesidir. Onun görevini yerine getirir.

Buradaki muhataplar kimlerdir?

Kur’an’ı okuyup ondan anladıkları ile amel etmeyenlerdir. İslamiyet’i çoğu uydurma ola hadislere indirgeyenlerdir. Şeyhlerin kerametine indirgeyenlerdir. Millî Görüşçü olduklarını söyledikleri halde Adil Düzen’i terk edenler var. İktidarla veya bürokrasi ile İslam’ı getireceklerini söyleyenler var. Bana bir ayet gösterin ki iktidar olun ve zorla İslamiyet’i getirin. Yine bana gösterin ki zengin olun, para ile İslamiyet’i getirelim.

Nice peygamberlerin, mesela Nuh’un, İbrahim’in, Musa’nın, İsa’nın Muhammed’in orduları mı vardı, dolarları mı vardı. Evet, buna karşılık sizleri inzar etmem bana emrolundu.

وَمَنْ بَلَغَ

Va MaN BaLaĞa

“Ve baliğ olan kimseye”

Burada Men ism-i mevsulünün aid zamiri هُوَ olursa ulaşan kimseye, هُ olursa Kuran’ın ulaştığı kimseye manası verilir.

Yani ulaşabildiğimiz yere kadar ulaşacağız.

Bu sebepledir ki biz dersler yapıyoruz.

Elektronik sistemimiz ve sitemiz var, yayınlıyoruz.

Reşat Nuri Erol Milli Gazete’de kendisinin yazılarını yayınlatıyor.

Yeni Akit de benim yazılarımı yayınlıyor.

Seminerlere değişik yerlerde devam edilmektedir.

Geçen haftanın semineri 655 defa okunmuş. Dergide makaleler yayınlanmaktadır. Kitaplar da basılmaktadır. Nereye kadar ulaşırsak oraya kadar tebliğ ediyoruz. (Bu seminer 2016 yılında yazıldığından geçen haftadan kastedilen o yıllara ait bir seminerdir.)

أَئِنَّكُمْ لَتَشْهَدُونَ

Ea EimMAKuM LaTaŞHaDUvNa

“Siz mi şehadet ediyorsunuz”

Bir zamanlar Türkiye’de şeriat kelimesini söylemek suç sayılıyordu. Yasalarda öyle bir şey yoktu ama şeytan ve Sermaye öyle söyletiyordu. Şimdi bile benim şeriatı savunmamı yadırgayanlar var, saldıranlar var.

Şeriat demek düzen demektir. Tek şeriat vardır, o da ilahi dindir/düzendir. O şeriat kâinatı var edenin ve insanı yaratanın şeriatıdır. Bu içtihat ve icmalarla sabittir, yer ve zamana göre değişiklik gösterir. Nasıl her canlının rızkı başkaysa her topluluğun şeriatı da farklıdır. Ama hepsinin rızkı üzüm şekeridir veya amino asittir.

أَنَّ مَعَ اللَّهِ آلِهَةً أُخْرَى

EuPRAv EanNa MaGa elLAvHı EAvLiHatın

“Allah’la beraber başka ilahların var olması”

Böyle mi söylüyorsunuz, O’nun şeriatının dışında adil düzenler mi vardır diyorsunuz?

Bugün tüm dünya böyle söylüyor.

Esef edilir ki Millî Görüşçüler ve bazı cemaatler de böyle söylüyorlar. Akevler’de bile henüz şeriat düzenine geçemiyoruz. Ona inanıp onun içinde işletmeleri kuranlar çıkmıyor.

قُلْ لَا أَشْهَدُ

QuL LAv EaŞHaDu

“Ben şehadet etmem de”

Evet, ben Allah’tan başka ilah olmadığına kesin inandığım içindir ki Adil Düzen dışındaki bütün faaliyetlerin boş olduğuna, bütün girişimcilerin iflas edeceklerine inanıyorum ve söylüyorum. Bunu yalnız Kur’an söylemiyor. Ekonomi ilmi söylüyor.

Faizli sistem Sermaye’nin tanrısıdır. Kârı maksimize etmedir. Oradan kâr etmedir. Para reel varlıkların değerlerinin karşılığıdır. Parayı karşılıksız arttıramazsınız, arttırırsanız paranın değeri tekrar eski yerine gelir. Dolayısıyla makroda da herkesin para kazanması mümkün değildir. Faiz ancak başkasından eksiltilerek kazanılır. Olasılıkların sonunda bunlara göre parası az olanların piyasadan çekilmesi zorunludur. Bunu Marks da açıklıyor. Böylece sizin tanrılarınız teker teker ölmeye mahkûmdur. Tek kalan Sermaye de artık yeneceği rakibi kalmadığı için mikroplar gibi ölmeye mahkûmdur.

Gelin diyor, dolar peşinde koşmayın, bu tanrıların peşinde koşmayın ama maalesef herkes hala onların peşinde koşmaktadır.

قُلْ إِنَّمَا هُوَ إِلَهٌ وَاحِدٌ

QuL EinNaMAv HuVa EiLAHun VAvXıDun

“Sadece tek ilah vardır diye kavl et”

Leyl ve neharda sakin olanları yerleştiren tek Tanrı vardır. Gökleri O yarattığı gibi şeriatları da O koymuştur. Sosyal ilimler ve fen ilimleri diye bir şey yoktur. Bütün ilimler birden müspet ilimdir. İçtihat yaparsınız ve uygularsınız. Başarırsanız doğru yaptınız demektir. Hata etmiş iseniz içtihadınızı yenilersiniz. Sosyal ilimler de tabii ilimler de aynı usule tabidir. Her iki tarafın ilahı birdir. Doğada O’nun şeriki olmadığı gibi topluluklarda da şeriki yoktur.

وَإِنَّنِي بَرِيءٌ

Va EinNaNIy BaRİyEun

“Ve ben beriyim”

“Beri olmak” uzak olmak demektir, ilgiyi kesmek demektir.

Müşriklerin zalim düzeninden uzak olacağız. Bunu yapmak için semt kooperatifleri kurarak üretimi ve tüketimi kendi semtimiz içinde yapacağız. Ürünlerimizi değerlendireceğiz. Para ile değil, mala-mal ile değerlendireceğiz.

Peygamber başlangıçta kendisi hicret etti, sonra onları hicret ettirdi. Biz de kendi semtlerimize hicret edeceğiz. Ne zaman halkımız Adil Düzen’i benimserse, iktidara onları getirirse, o zaman onlar da uzaklaştırılmış olur. Bu sûre Mekkî sure olduğuna göre hicret edileceğine işarettir. Siz de şimdi okuduğunuza göre siz de semt kooperatiflerine hicret edeceksiniz demektir.

مِمَّا تُشْرِكُونَ (19)

MinMAv TuŞRiKUvNa

“İşrak ettiklerinizden.”

Ben Kur’an’da yeri olmayan her şeyden uzağım. Kur’an’da bana yerini gösterin hemen ona uyayım. Yalnız Kur’an’da değil, Tevrat ve Kur’an’ın dışında müspet ilimle de sabittir, daha iyi yol varsa ona uyayım. Allah’ın kâinatı içinde O’nun dışında bir ilah tanımak saçmalıktır.

 

قُلْ أَيُّ شَيْءٍ أَكْبَرُ شَهَادَةً قُلِ اللَّهُ شَهِيدٌ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ وَأُوحِيَ إِلَيَّ هَذَا الْقُرْآنُ لِأُنْذِرَكُمْ بِهِ وَمَنْ بَلَغَ أَئِنَّكُمْ لَتَشْهَدُونَ أَنَّ مَعَ اللَّهِ آلِهَةً أُخْرَى قُلْ لَا أَشْهَدُ قُلْ إِنَّمَا هُوَ إِلَهٌ وَاحِدٌ وَإِنَّنِي بَرِيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ (19)

QuL EyYu ŞaYEin EaKBaRu ŞaHAvDatan QuLı elLAHu ŞaHIyDun BaYNIy Va BaYNaKuM Va EuXıYA EiLayYa HAvÜa eLQuREAvNu LiEuNÜiRaKUM BiHIy Va MaN BaLaĞa Ea EimMAKuM LaTaŞHaDUvNa EanNa MaGa elLAvHı EAvLiHatın EPRAv QuL LAv EaŞHaDu QuL EimMA MAv HuVa EiLAHun VAvXıDun Va EinNaNIy BaRİyEun Min MAv TuŞRiKUvNa

“Hangi şey şahadette ekberdir diye kavl et. Allah benimle sizin aranızda şehiddir de ve sizi ve baliğ olanları onunla inzar etmem için bu Kur’an bana vahy olundu de. Siz mi Allah’la beraber başka ilahlar vardır diye şehadet ediyorsunuz? Ben şehadet etmem diye kavl et. O vahit ilahtır ve ben sizin işrak ettiklerinizden beriyim diye kavl et.”

 

İstanbul, Yenibosna; 22 MAYIS 2021

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yayına Hazırlayanlar: Emine HOCAOĞLU

Ayşe AYDIN

Reşat Nuri EROL

 

***

 

 






Son Eklenen Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3199 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2459 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2425 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 1969 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2289 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2302 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2076 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 1950 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 1962 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2350 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2273 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1822 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2168 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2094 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2197 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2180 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 2042 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2232 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2182 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2437 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2250 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 2839 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2453 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2752 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2464 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2530 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2728 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 2808 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 2762 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3125 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5134 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3221 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 2847 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3536 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3349 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3073 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3592 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3540 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 3852 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4311 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 2789 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 2861 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3680 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3555 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2667 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2722 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3688 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 7128 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5196 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 3906 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00


© 2024 - Akevler