Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021
2192 Okunma, 0 Yorum

EN’AM SÛRESİ - 12. Hafta

وَكَذَّبَ بِهِ قَوْمُكَ وَهُوَ الْحَقُّ قُلْ لَسْتُ عَلَيْكُمْ بِوَكِيلٍ (66) لِكُلِّ نَبَأٍ مُسْتَقَرٌّ وَسَوْفَ تَعْلَمُونَ (67) وَإِذَا رَأَيْتَ الَّذِينَ يَخُوضُونَ فِي آيَاتِنَا فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتَّى يَخُوضُوا فِي حَدِيثٍ غَيْرِهِ وَإِمَّا يُنْسِيَنَّكَ الشَّيْطَانُ فَلَا تَقْعُدْ بَعْدَ الذِّكْرَى مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ (68) وَمَا عَلَى الَّذِينَ يَتَّقُونَ مِنْ حِسَابِهِمْ مِنْ شَيْءٍ وَلَكِنْ ذِكْرَى لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ (69) وَذَرِ الَّذِينَ اتَّخَذُوا دِينَهُمْ لَعِبًا وَلَهْوًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَذَكِّرْ بِهِ أَنْ تُبْسَلَ نَفْسٌ بِمَا كَسَبَتْ لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللَّهِ وَلِيٌّ وَلَا شَفِيعٌ وَإِنْ تَعْدِلْ كُلَّ عَدْلٍ لَا يُؤْخَذْ مِنْهَا أُولَئِكَ الَّذِينَ أُبْسِلُوا بِمَا كَسَبُوا لَهُمْ شَرَابٌ مِنْ حَمِيمٍ وَعَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ (70)

 

***

 

وَكَذَّبَ بِهِ قَوْمُكَ وَهُوَ الْحَقُّ قُلْ لَسْتُ عَلَيْكُمْ بِوَكِيلٍ(66)

Va KaüÜaBa BiHIy QaVMuKa Va HuVa eLXaqQu QuvL LaSTu GaLaYKuM Bi VaKIyLın(66)

“Ve o hak iken kavmin onu tekzip etti. Ben üzerinize vekil değilim diye kavl et.” (66)

 

  1. وَكَذَّبَ deki وَ nereye atfediyor?

Tasrife atfediyor. Biz tasrif ediyoruz, onlar tekzib ediyor. Burada atıf muzari geliyor, tekzip mazi geliyor. Çünkü tasrif devam ediyor, tekzip ise geçmişte yapıldı. Tekzib edilme mazi fiil ile getiriliyor. Mazi fiiller geçmiş için kesindir. Halen devam ettiğinde karine yoksa sakıttır.

  1. بِهِ deki zamir nereye gidiyor?

Eğer zamir gidecek isim varsa zamir ona gider. Yoksa zikredilen fiil varsa onun mastarına gider, çünkü mastarlar mahzuftur. Aslında vardır.

Bu surede قَوْمُكَ kelimesi yalnız burada geçmektedir.

  1. قَوْمُكَ deki كَ nereye gider?

قَوْمُكَ geçen ayetlerdeki كَ son nebiye gitmektedir. Çünkü diğer zamanlarda kavme gönderilen resul yoktur. Kavmin nebisi değil nebileri vardır.

  1. وَهُوَ deki هُوَ zamiri nereye gitmektedir?

Kur’an’a gitmektedir. Çünkü Muhammed’in tarif ettiği ayetler yalnız Kur’an’dadır.

  1. Kur’an’ın hak olması ne demektir?

Hak olmasının iki manası vardır. İçinde yazılanlar haktır. Diğer manası Kur’an gerçekten Allah’ın sözü demektir. Kur’an içeriği ile haktır. Kur’an’ın kaynağı ilahidir.

  1. وَكَذَّبَ deki وَ nereye atfediyor?

وَكَذَّبَ cümlesi cümleyi muterizedir. Onların kavillerini değil tekziplerini beyan ediyorlar. Tekzip kavlen olduğu gibi fiilen de olabilir. Söylenen hakkı uygulamayanlar onu tekzip etmiş oluyorlar. Kur’an’ı uygulamayanlar Kur’an’ı tekzip ediyorlar demektir. Uygulayamayanlar demiyorum, uygulamayanlar diyorum.

  1. قُلْ neden atıfsız gelmiştir?

Önceki قُلْ lerin devamıdır, tekzib muterize cümlesidir.

  1.  Ben üzerinize vekil değilim de diyor; bu ne demektir?

VKL kuşların yumurta bıraktığı yerdir.

وَكل 71 defa geçer, وكء 11 defa geçmektedir. 82=2*41.

و beraberliği, ك oluşmayı, ل belirliliği ifade eder.

“Vekil” “Feîl” vezni üzeredir, fail ve merfu olabilir. Güvenilir ortam anlamında olduğu gibi güvenen anlamında da olmaktadır. Nasıl tavuk güvenilir yer bulup orada yumurtasını bırakırsa, Allah da güvenilir alan bulup kullarını orada bırakır anlamındadır.

“Ben size vekil değilim demek” ben size güvenliği temin etmem demektir.

Güvenliği şeriat temin edecektir, kişiler değil.

 

  1. Aşağıdaki kavramları inceleyiniz.
  1. KaüÜaBa- LaSTu / كَذَّبَ- لَسْتُ

كَذَّبَ demektedir. Yalan söyleyen değil yalanlayan kast edilmektedir.

Ben değilim diyor.

Biz bir kimse bir şey söylediği zaman onu kabul etmeyebiliriz. Bize göre doğru değildir deriz ama kimseye yalancı demeyiz. Belki o öyle biliyordur. Belki içtihadı yanlıştır. Sadece bizim içtihadımıza uymuyor deriz ama karşı tarafa yalancısın demeyiz.

Emine Hanım benim söylediklerim doğrudur demedi, sen kötüsün dedi. Ben de kabul ettim. Kendisine hakemlere gidelim, kötülüğümün cezasını ödeyeyim dedim. Cevap vermedi. Cevabı bekliyorum. Biz kimseye kötü demeyiz, yaptığı bize göre yanlıştır deriz.

  1. QuvL- VaKIyLın / قُلْ - وَكِيلٍ

Vekâlet kaville sabit olur. Şeri vekâlet yoktur yani atama ile yapılan vekâlet caiz değildir. Vekilin avukat olması gerekmez. Ancak avukat yanlış yapar da hatalı karar alınırsa hakem onu tazmin eder. Avukatsa dayanışması tazmin eder.

  1. QaVMuKa- eLXaqQu / قَوْمُكَ - الْحَقُّ

“Kavim” aynı dili konuşan, ortak ilkelere sahip topluluktur, örgütlenmişlerdir.

“Hak” hukuk sözleşmelerle oluşur. Sözleşmeler kavil diliyle yapılır. Her ırkın kendisine özgü ana dili vardır. Her bucağın kendisine özgü yazı dili vardır. Her ocağın kendisine göre yaşam dili vardır. Ama sözleşmeler ülkede bir dille yapılır, bu da devlet dilidir. Dolayısıyla ulus hukuku ulus dilinde oluşur.

  1. BiHIy -Bi / بِهِ -بِ

بِهِ sorumlu kişidir. بِ, بِهِ lerdir. Herkes yaptığından sorumludur. Başkasının yaptığından sorumlu değildir.

  1. Va Va  / و - و

 

 

وَكَذَّبَ بِهِ قَوْمُكَ وَهُوَ الْحَقُّ قُلْ لَسْتُ عَلَيْكُمْ بِوَكِيلٍ(66)

“Ve o hak iken kavmin onu tekzip etti. Ben üzerinize vekil değilim diye kavl et.” (66)

 

***

 

لِكُلِّ نَبَأٍ مُسْتَقَرٌّ وَسَوْفَ تَعْلَمُونَ (67)

eLıKulLinNeBeeİn MuSTaQarRın Va SeVFa TaGLaMUvNa

“Nebein küllisi için müstakar vardır. Sevfe ilm edeceksiniz.” (67)

 

  1. لِكُلِّ deki ل ne Lam’ıdır?

Harfi cerler isim üzerine dâhil olur ve isimleri fiil üzerine talik ederler. Cer ettikleri isimleri fiilin mefulü yaparlar. Ayrıca isimlerin başına gelirler ve isimleri haber yaparlar. Bunlara zarfı müstakar denir. Bu haberler nekre de olabilir marife de olabilir. Bu haberler mübtedaya takdim edilebilir.

Eğer iki nekreden birisinin üzerine gelirse, birinci nekre de mutlak değil tavsif veya izafe edilirse birinci isim mübteda olur.

Burada Lam ibtida Lam’ıdır. Her nebe için bir müstakar vardır demektir.

Buradan anlıyoruz ki mübteda geçmişte başlayıp henüz etkisi görülmeyen olayları bildirmektedir. Haber ise gelecekte olacak olayları bildirmektedir.

  1. كُلِّ , نَبَأٍ e izafe edilmiştir, ne mana taşır?

“Külli” marifeye izafe edilirse, marife olan varlığın tamamı demek olur. Nekreye izafe edilirse kelimenin kapsamının tamamı olur, istiğrak için olmuş olur.

Burada her nebenin müstakarrı var deniyor. Yani müstakarrı olmayan nebe yoktur.

Hadis kirlenmiş veya kapanmış şeyi parlattıktan sonra ortaya çıkandır. Taze meyve anlamına da gelir. “Hudus” pası kaldırma anlamına gelirken, “vakıa” ise suyun toplandığı çukur demektir. Suyun dolmasına “vuku’” denir. “Hudus” ortaya çıktıktan sonra sürekli olarak genişleyen ve yayılan olaylara denir. “Vuku’” ise ortaya çıkıp kısa zamanda sona eren olaylara denir. İkisinde de nebe’ yoktur demektir. Kur’an nebe’ kelimesini böyle tarif ediyor. Sıradan olayların bilgisi nebe’ değildir.

  1. مُسْتَقَرّ ne demekdir, karar kelimesinden neyi gösterir?

Belirli bir alanda hareket serbestisinin varlığını gösterir. Karar kılmaya çalışılma anlamındadır.

  1. نَبَأٍ müstakar olması ne demektir?

Her nebe’ gerçekleşecek ve etkisi uzun zaman sürecek demektir.

O halde nebe’ genlere yüklenmiş zamanlanmış bilgilerdir. İnsan bedeninde böyle bilgiler vardır. O yaşa gelince o olur. Topluluklarda da böyle bilgiler vardır. Şimdi başlamıştır. Bir gün ortaya çıkacaktır, ondan sonra olaylar peş peşe uzun müddet sürecektir.

  1. وَسَوْفَ deki وَ nereye atfediyor.

مُسْتَقَرّ a atfediyor.

  1. سَوْفَ neyi ifade eder.

سَ yakında olacağını ifade der. سَوْفَ uzakta olacağını ifade eder.

Kur’an’da başka bir karine yoksa سَ bu dünyada olacak olaylar, سَوْفَ de ahirette olacak olaylar demektir.

Nebein özelliği vardır. Uzun zaman sürecektir. Nebein bildirdiğini ilk bildirilenler göremeyeceklerdir.

  1. تَعْلَمُونَ diyor, تَفَقَّهُونَ demiyor, تَرْأَوْنَ demiyor, neden?

Nebe’ olaylarını şimdi yaşayanlar yaşayacaklar, onu yaşayanlar ölecek ve ahirette sonuna vardıklarını göreceklerdir. Nebe’ olayları ğaybidir. Olmadan kimse zamanını bilmez.

  1. Aşağıdaki kavramları inceleyiniz.
  1. NaBaEin -KulLin / نَبَأٍ - كُلِّ

Nebe’de bir bütünlük vardır. Münferit olay bildirilmiyor. Çağları içeren olaylar zincirini bildiriyor.

  1. MuSTaQarRun- TaGLaMUvNa/ مُسْتَقَرٌّ - تَعْلَمُونَ

İstikrarın başka manası SaVFa ile istikrar alanının bilinmesidir. Kendisi malumdur, olaylar biliniyor. Zaman ise belli değildir.

Bir tabağa koyduğunuz fındık hareketli ise durmadan hareket eder ama nerede olduğu bilinmez. Sınırları bilinir. Heisenberg’in belirsizlik nazariyesi buna dayanır.

Bu ayet aynı zamanda büyük bir fizik kanununun çözümüdür.

  1. Va- Li/ وَ - لِ

وَ beraberliği ifade eder. لِ ise sebebi ifade eder. İkisinde de karabet vardır, ayrılık yoktur.

 

لِكُلِّ نَبَأٍ مُسْتَقَرٌّ وَسَوْفَ تَعْلَمُونَ (67)

“Nebein küllisi için müstakar vardır. Sevfe ilm edeceksiniz.” (67)

 

***

 

وَإِذَا رَأَيْتَ الَّذِينَ يَخُوضُونَ فِي آيَاتِنَا فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتَّى يَخُوضُوا فِي حَدِيثٍ غَيْرِهِ وَإِمَّا يُنْسِيَنَّكَ الشَّيْطَانُ فَلَا تَقْعُدْ بَعْدَ الذِّكْرَى مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ (68)

Va EiÜAv RaEaYTa elLaÜIuNa YaPUvWUvNa FIy FIy EAvYAvTıNAv FaEaGRiW GnhUm xatTAy YaPUvWUv FIy XaDIyÇin ĞaYRıHIy Va EimMAv YuNSiYanNaKa elŞaYOAvNu FaLAv TaGQuD BaGDa elÜiLRAy MaGa elQaVMı elJAvLiMIyNa(68)

 

“Ve ayetlerimizi havz ettiklerini re’y ettiğinde onun gayrında bir hadise havz etmelerine dek onlardan i’raz et. Şeytan seni insa ederse zikrin ba’dinde zalim kavim ile kuud etme.” (68)

 

  1. وَإِذَا daki وَ nereye atfediyor?

54’üncü ayetteki اِذَاجَاءَكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ nin atfedildiği yere atfediliyor. Burada da iman etmeyenlere nasıl davranacağımızı bize öğretmektedir. جَاءَ yerine رَأَيْتَ getiriliyor.

  1. اِنْ değil de اِذَا diyor, neden?

Demek ki iman edenlerin gelmesi de senin onları görmen de takdiri ilahidir.

Hak yolda iseniz mutlaka size iman edenler olacak.

Hak yolda iseniz mutlaka ayetleri inkâr edenler olacak.

Akevler ve Millî Görüş denemeleri bu hususta başarılı olmuştur.

Gülen ve Erdoğan direndi. Erbakan baştan direndi, sonra Çiller’e teslim oldu.

Akevler direnmeye devam ediyor. Etkisiz hale getirildi. İstanbul hala direniyor.

  1. رَأَيْتَ diyor, “iza hâdû” demiyor; neden?

Biz herkesle beraber oluruz. Eğer baştan zararlı iseler zaten katılmayız. Ama sıradan bir toplantı yaptılarsa, fırsat bulduğumuz her yere katılırız. Sohbetler devam ederken şeytan devreye girer, Allah’ın ayetlerinin üzerinde ciddi olmayan konuşmalar başlar.

  1. الَّذِينَ diyor da مَنْ demiyor, neden?

مَنْ derse kişiler kastedilmiş olur.

Oysa burada beyan edilen bu konuda örgütlü olan topluluktur.

Allah iki takım kuruyor. Bunları çatıştıracak anlatmayı irade ettiğini böylece halka anlatıyor.

Aydın’da 1969 seçimlerinde adaylığımı koymuştum. Belki binlerce kişiye hitap ediyordum. Onların bir kulağına girip başka kulaktan çıkıyordu. Öğrenen ve anlayanlar benimle seçim konuşmalarına katılan arkadaşlarım oldu. Sonra cumhurbaşkanlığına kadar yükseldiler.

  1. “Yezkürûne” demiyor da يَخُوضُونَ diyor, neden?

“Havuz” suni gölcüklerdir.

Havuza giren insanlar rahatlar istirahate geçerler.

Bir konuda dalıp başka şeyleri duymamak “havzetme” olduğu gibi tartışma yerine birbirini destekleme sohbettir.

  1. آيَاتِنَا demiyor da فِي آيَاتِنَا deniyor, neden?

İnsanlar birisiyle sohbet ederken birbirlerine uymak isterler. Kendi düşüncelerini saklayıp karşı tarafın düşüncelerini kendi düşünceleri imiş gibi ortaya koyarlar. Çoğu zaman ikisi de kendi fikirlerini gizleyip piyasada geçerli olan fikirler üzerinde konuşmalar yaparlar.

Havz etmek işte budur.

Oradaki konu gerçek incelenen konu değildir. Futbol topu gibi bir araçtır. Şeriat bunu reddeder. İfade özgürlüğü olmalıdır. Herkes kendi görüşünü açıklamalıdır. O zaman bir yabancı düşünce o toplulukta yer almaz. Yoksa bir yabancı düşünce sohbetlerin konusu olur.

Tartışılan ayetler değildir, başkalarının ürettiği eğlence aracı olandır.

  1. فَأَعْرِضْ daki فَ ne فَ sıdır?

اِذَا şartının cevabıdır. Şart sebeptir, cevap sonuçtur.

  1. “İ’raz” ne demektir?

Bir kitabı alın, önünüze koyun. Sağ sol arkası uzunluk arz ile aşağı yukarı uzunluk tûl ile ön arka uzunluk “bu’d” ile ifade edilir.

“İ’raz etmek” demek yan çizme demektir, kafileden ayrılmak demektir.

“Onlardan ayrıl” emri verilmiştir.

  1. عَنْهُمْ diyor da neden مِنْهُمْ demiyor?

Onlardan ayrılacaksın demek, onların tartışmalarına ve sohbetlerine katılmayacaksın, onlarla oturmayacaksın demektir. “Onlara kız, kavga et, silahın varsa çek vur” demiyor, sadece onlardan ayrılıyorsun. Onları kendi âlemlerinde bırak diyor.

  1. حَتَّى neyi ifade eder?

Mekânın veya zamanın sonunu ifade eder. İ’razın sonunu ifade eder. Ayrılman devamlı olmasın, böyle yapan kişilerin bu sohbetlerine katılma, başka sohbetlerine katıl diyor.

Katılınılması caiz olamayanlar olarak kıyas yoluyla gıybet edenlerin sohbetlerine, hakaret edenlerin sohbetlerine, necva yapanların sohbetlerine katılmayacaksın.

Bundan dolayıdır ki tarikatların kapalı toplantılarına katılmam.

Masonlara da bundan dolayı karşıyım.

  1. Ğayr hadise ne demektir?

Haberler vardır, duyulur, kimse ilgilenmez, gelip geçer. Elçilerin muhtırası böyle olmuştur. Topluluğun muhtırası ise hadise olmuştur. Topluluk böyle haberi kendisi hadise yapar. Bu gayr o haberleri ele almayandır.

Bu tür haberleri ağzına almayacak ve yaymayacaksın. Bu sebepledir ki bu haberlerin kaynağını göstersen de iftira cezasından kurtulamazsın.

“Gayr” da kendisine dâhil edilen istisnaya kıyas geçerlidir. “İlla”da geçersizdir. Buna buradan ulaşıyoruz. Yoksa iftira da istisna edilenlerden olmazdı.

  1. وَإِمَّا deki وَ ne Vav’ıdır?

İn şart harfidir de nefy edatır da. “Ma” ise nefy Ma’sıdır; masdar Ma’sı değildir, sıla Ma’sı değildir. Onlar isimdir. Hal Vav’ı fiile dâhil olmadığı için “imma” getirilir, iki nefy müsbeti ifade eder. O halde buradaki Vav hal Vav’ıdır, i’râzdaki entenin hâl vavıdır.

 

  1. “İnsa” ne demektir?

Savaşa veya ava gittiklerinde kadınları, çocukları, yaşlıları ve sakatları güvenli bir yere yerleştirirler. Buraya “menzil” denir. Burada kalanlara da “nisa” denir. Savunmaya giden erkeklere “rical” yani ayaklı denir. Menzilden ayrıldıklarında bıraktıkları çöplere “nasiy” denmektedir, unutma anlamına gelir.

  1. Şeytanın unutturması ne demektir?

İnsan irade sahibi olarak yaratılmıştır. Uygarlaşan varlıktır. Uygarlaşma yeniliklerle olur. Ancak yarışma içinde uygarlaşma sağlanır. Bunun için karşı takıma ihtiyaç vardır.

Yapıcı takıma melekler ve resuller gelmektedir.

Yıkıcı takımının kılavuzu da şeytandır.

İnsan ve cinlerin işbirliği ile oluşur. İnsan farkında olmadan onlar gibi hareket eder. Hepimiz bu duruma düşeriz.

  1. فَلَا daki فَ ne Fa’sıdır?

“İmma” “İnMa” şeklindedir. “Ma” mazide diyorlar. “İn” şartının cevabı “Fa” ile gelmektedir. Şartta “Fa” gelirse her seferinde böyle yap demektir.

  1. “Kuud etme” ne demektir?

“Kuud” secdeden oturmaya geçmedir. “Cülus” ayakta iken oturmaya geçmedir.

  1. Onların arasında oturmayacağına göre başka sohbete döndüklerini nasıl bildirmektedir?

Meclisi terk etmiştir. Ama onları gözetlemeye devam edecektir. Onlar başka konulara geçtikten sonra onlara katılabilir.

Bu husus çok önemlidir. Kötülük yapanların iyi işi ve kötü işi olsa, iyisine katılırız. Kötü iş yapıyor diye iyi işini kötü saymayız.

Mustafa Kemal’in bazı kötü işler yapmış olması iyi işlerde onun yanında olmamıza mani değildir

  1. ذِكْرَى marife gelmiştir, neden?

Harfi tarif istiğrak için olabilir ve hangi sebeple hatırladığın anlamında olmuş olabilir. Bunun dışında bu tür sohbetleri ikaz edecek düzen kurulabilir.

Bizim ihbarlarda kabul ettiğimiz bir usul vardır. Biri hakkında bir ihbar veya şikâyette bulunulduğunda şeriat ikisinin dosyalarına girer, cevapları da girer. Şikâyet edenin adı şikâyet edilene bildirilmez.

Buradan şu kuralı çıkarabiliriz. Birisinin yüzüne söyleyemediğini arkasından da söylemeyeceksin. Bazen şeytan unutturur, arkasında konuşurum, sonra onu yüzüne de söyler gıybetten kurtulmaya çalışırım.

  1. Daha önce kavmin seni tekzib etti denmiş, burada da zalim kavimle beraber kuud etme diyor. Neden tekrar etti?

Ahirette ceza tekzip veya küfür için olmayacak. Zulüm sebebiyledir. Bu dünyada bizim insanlarla olan beraberliğimiz zulüm olup olmadığına dayanacaktır. Bir kimse bir işte zulmedebilir. Ama bir topluluk eğer varlığını zulme dayandırıyorsa biz artık onlarla birlikte olmayız. Hakem kararlarını kabul etmeyenler bize göre müşrik sayılırlar. Hukukun üstünlüğünü kabul etmezler. Onlarla ortak iş yapmayız. Dış siyasetimiz buna dayanmalıdır. Bunun için kavim kelimesi marife olarak zikredilmiştir.

  1. ظَالِمِينَ kelimesi kurallı çoğul gelmiştir, kimler kastediliyor?

Hakem kararlarını kabul etmeyen topluluklar zalimdir. Önce oturup müzakere etmeye başlarız. Hakemliği kabul ederlerse müzakereye devam ederiz. Hakemliği reddederlerse artık müzakerenin devam etmesine gerek kalmaz.

Demek ki buradaki anlatılanlarla hakemlik belirlenecektir. Siz başka bir şey ile belirleyebilirsiniz. Hakemlikten daha uygunsa onu kabul ederiz.

 

  1. Aşağıdaki kavramları inceleyiniz.
  1. TaQGuD- XaDIyÇin: تَقْعُدْ - حَدِيثٍ

Bir konuyu müzakere etmek için meclis toplanır. Anlaştıkları miktarlarda anlaşmış olurlar. Anlaşmazlarsa herkes kendi görüşünü yaşar. Anlaşmaları gerektiğinde o zaman hakemlere giderler. Hakemliği kabul etmeyip silah veya para ile anlaşmaya çalışırlarsa onlarla anlaşma yapmayacağız.

  1. YaPUvWUvNa- YaPUvWUv / يَخُوضُونَ - يَخُوضُوا
  2. ĞaYRıHIy -EAvYAvTıNAv / غَيْرِهِ- آيَاتِنَا

“Ayetler” doğa kanunlarıdır.

“Ğayrihi” ise kişinin hevalarıdır. Hak ile ilgisi olmayan hayali isteklerdir.

Kadın ile erkeği bir görmek gayrihidir. Erkek çocuk doğuramayacağına göre nasıl bir olacaklardır? Bir konudaki eşitsizlik her konuda eşitsizlik anlamı taşımaz. Zulüm görev ile hakları arasında dengenin olmamasıdır. Mademki kadın çocuk doğurmaktadır nafaka ve mihir hakkı vardır. Mademki kadın mihir ve nafaka almaktadır, o halde kadın rahmini sadece kocasına tahsis etmelidir.

  1. elŞaYOAvNu- elJAvLiMIyNa / الشَّيْطَانُ - الظَّالِمِينَ

Zulmün merkezinde şeytan vardır, zulmü o örgütlemektedir. Adaletin merkezinde şeriat ehli vardır.

  1. BaGDa- MaGa / بَعْدَ - مَعَ

بَعْدَ sonrayı, Kabl önceyi, مَعَ da berberliği ifade eder.

  1. XatTAy EimMAv / حَتَّى - إِمَّا

حَتَّى son cüzü إِمَّا ise istisnayı son ayrımı ifade eder.

  1. Va Va / وَ - وَ
  2. Fa- Fa / فَ – فَ
  3. Lav/ لَا

Eşleştirilmemiştir.

 

وَإِذَا رَأَيْتَ الَّذِينَ يَخُوضُونَ فِي آيَاتِنَا فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتَّى يَخُوضُوا فِي حَدِيثٍ غَيْرِهِ وَإِمَّا يُنْسِيَنَّكَ الشَّيْطَانُ فَلَا تَقْعُدْ بَعْدَ الذِّكْرَى مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ (68)

“Ve ayetlerimizi havz ettiklerini re’y ettiğinde onun gayrında bir hadise havz etmelerine dek onlardan i’raz et. Şeytan seni insa ederse zikrin ba’dinde zalim kavim ile kuud etme.” (68)

 

***

 

وَمَا عَلَى الَّذِينَ يَتَّقُونَ مِنْ حِسَابِهِمْ مِنْ شَيْءٍ وَلَكِنْ ذِكْرَى لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ (69)

Va MAv GaLay elLaÜIyNa YatTaQUvNa MiN XıSAvBiHiM MiN ŞaYEin Va LAKin ÜiKRAv LaGalLaHüM YatTAQUvNa (69)

“Ve ittika eden kimselerin üzerine onların hesaplarından bir şey yoktur. İttika etsinler diye zikra vardır.” (69)

 

  1. وَمَا daki وَ ne vav’ıdr, nereye atfediyor?

فَلَا تَقْعُدْ a atfetmektedir. Sen oturma, muttakiler de onlardan sorumlu değildirler.

Buradan anlıyoruz ki, bundan önceki ayette “sen” diye hitap edilen kimse bütün muttakiler değildir. Onlar müminlerdir. Müminlerin imamıdır. Hakkı kabul eden diğer kimseler ise muttakilerdir. Tebliğ görevi Hakkı ilmi kanıtları getirme görevi örgütlemiş müminlere aittir. Halk ise bunları destekleyebilir. Yenibosna veya Teşvikiye’ye hicret edenler müminlerdir. Hicret etmeden destekleyenler ise muttakilerdir. Onlara düşen görevler de ifade edilmektedir.

  1. الَّذِينَ de kimlere işaret edilmektedir?

Bakara’nın başındaki muttakilere işaret edilmektedir. Muttaki demek kendisine korunmak için bir sığınak arayan kimse demektir. Kendisini zulümattan koruyacak nur arayan kimse demektir. İçtihat yapan herkes muttakidir. İçtihat herkese farzdır. Kendisi içtihat yapamayan kimsenin müçtehidini seçmesi de içtihattır.

  1. Buradaki عَلَى neyi ifade eder?

Muttakiler üzerinde farz değildir, görev değildir demektir. Karşı tarafı uyarmak, onlara tebliğ yapmak, onların meclislerine katılmak demektir.

  1. İttika الَّذِينَ ile gelmiştir, anlamı nedir?

Tüm ittika edenlerle bir olacağız. Irk ve din ayrılığı bizi ittika birliğinden uzaklaştırmayacaktır.

  1. Onların hesapları ne demektir?

İnsanlar borçlu ve alacaklı olurlar. Muhasebesi tutulur. Borçlar alacakları götürür. Muttakiler kendi aralarında hesaplaşırlar. Allah’ın ayetlerini kabul etmeyip de kendilerinin tanrısına inananlar ise ayrı gruptur. Onlar ile dayanışma içinde olmayacaklar demektir.

  1. مِنْ شَيْءٍ den kasıt nedir?

Onların yaptıklarından denmektedir. Sorumlu olmadıkları için de onlara müdahale etme yetkileri yoktur. İnsanlar semtlerde (köy ve sokaklarda) yaşarlar. Her semtin kendi şeriatı ve yönetimi vardır. İstedikleri yere kolay hicret edebilmelidirler. Semtin şeriatına uymayanlar bucaklarını değiştirirler. Semtin yöneticileri ile anlaşamayanlar semtlerini değiştirirler.

  1. اِلَّا demiyor da لَكِنْ diyor; neden?

اِلَّا da mefhumu muhalefet yoktur. Yaniاِلَّا dan sonra gelen istisnadır. لَكِنْ, لَكَنَّ anlamında olduğundan ondan sonra olan gerçekleşecektir demektir. Zikra vardır demektir. Yani başka kimseleri uyarmak, hatırlatmak mümin olsun olmasın her muttakiye farzdır demektir

  1. ذِكْرَى burada nekre gelmiştir; neden?

Bu hatırlatma belli hatırlatma değildir. Gerekli yerde gerekli kimseye serbestçe hatırlatma demektir.

  1. Neden لَعَلَّهُمْ denmiştir?

Sadece onlar isterlerse ittika etsinler diye zikra vardır, zikretmeleri istenmiştir.

  1. يَتَّقُونَ kelimesi neden tekrar edilmiştir?

Biz onlara hatırlatırız. Kendileri aralarında ittika etsinler diye bize katılmalarını dahi istemeyiz. Biz insanlar Kur’an seminerlerini yapsınlar istiyoruz, bizimle yapmaları gerekmiyor. Ferah ailesi kendi başlarına yapıyorlarsa ittika etmiş olurlar.

 

  1. Aşağıdaki kavramları inceleyiniz.
  1. YatTaQUvNa- YatTAQUvNa/ يَتَّقُونَ - يَتَّقُونَ
  2. ŞaYEin -ÜiKRAv/ شَيْءٍ - ذِكْرَى

“Şey” beyinde düşünülenlerdir. Önce beyninde bir varlık düşünürsün, sonra o varlığı hatırlarsın. Önce proje yaparsın, sonra onu oluşturursun.

  1. elLaÜIyNa -LaGalLaHüM/ الَّذِينَ - لَعَلَّهُمْ

الَّذِينَ belli toplulukları da ifade eder. Şeriat öyle düzendir ki her topluluk kendi düzenini kendisi kurar, şir’asını kendisi yapar. Bu bakımdan özgürdür. Bu sayede değişik şir’alar arasında yarış vardır. Bu yarış sayesinde uygarlaşma mümkün olmaktadır.

Ancak insanlığın birbirleriyle anlaşabilmesi için herkes kendi şir’asına uymak zorundadır. Şir’asını kendisi yapar, değiştirebilir de; ancak değiştirmeden önce şir’asına uymak zorundadır ve uymadığı takdirde doğan zararları ödemek durumundadır.

İşte bu sayede hem özgürlük sağlanmış hem de birlik elde edilmiştir.

Bu eşleştirme buna dayanmaktadır.

  1. XıSAvBiHiM –Mav / حِسَابِهِمْ -مَا

“Hesap” borç ve alacağın gösterilmesi, bakiyelerin bulunmasıdır. İstenen, bakiyelerin sıfır olmasıdır. Varlıkları olsun ama borç ve alacakları devre sonunda olmasın.

  1. Va -Va / و - و
  2. GaLay -LAKin  / عَلَى -لَكِنْ

عَلَى görevi ifade eder. Görevlinin ehliyet şartı olduğu gibi imkânları da vardır. Şartları var demektir.

  1. MiN MiN / مِنْ - مِنْ

 

وَمَا عَلَى الَّذِينَ يَتَّقُونَ مِنْ حِسَابِهِمْ مِنْ شَيْءٍ وَلَكِنْ ذِكْرَى لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ (69)

“Ve ittika eden kimselerin üzerine onların hesaplarından bir şey yoktur. İttika etsinler diye zikra vardır.” (69)

 

***

 

وَذَرِ الَّذِينَ اتَّخَذُوا دِينَهُمْ لَعِبًا وَلَهْوًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَذَكِّرْ بِهِ أَنْ تُبْسَلَ نَفْسٌ بِمَا كَسَبَتْ لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللَّهِ وَلِيٌّ وَلَا شَفِيعٌ وَإِنْ تَعْدِلْ كُلَّ عَدْلٍ لَا يُؤْخَذْ مِنْهَا أُولَئِكَ الَّذِينَ أُبْسِلُوا بِمَا كَسَبُوا لَهُمْ شَرَابٌ مِنْ حَمِيمٍ وَعَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ (70)

 

Va ÜaRi elLaÜIyNa itTaPaÜUv DIyNaHuM LaGıBan Va LaHVan Va ĞarRaTHuMu eLXaYAvtu elDuMYAv Va ÜakKir BiHIy EaN TuBSaLa NaFSun BiMAv KaSaBaT LaYSaLaHAv MiNDUvNı elLAvHı VaLiyYunVaLAv ŞaFIyGun Va EiN TaGDiL KulLa GaDLin Lav YuEPaÜ MiNHAv EuLAiKa elLaÜIyNa EuBSiLUv B.MAv KaSaBUv LaHuM ŞaRAvBun MiN XaMIyMın Va GaÜAvBun EaLIyMun Bi MAv KAvNUv YaKFuRUvNa (70)

 

“Dinlerini laib ve lehv ittihaz edenleri vizret. Dünya hayatı onları mağrur etmiştir. Nefis kesbettiği ile ibsal olunacağını ona tezkir et. Allah’ın dûnunda onun için ne bir veli vardır ne de bir şefi’. Adlin küllünü ta’dil etsen ondan ahz edilmez. Onlar kesb ettiklerinden dolayı ibsal olunmuşlardır. Onlar için hamimden şarab vardır. Küfretmiş olduklarından dolayı da elim bir azap vardır.” (70)

 

 

  1. وَذَرِ deki وَ nereye atfediyor?

وَذَرِ deki وَ “İza Raeyte”ye atfetmektedir. Orada Allah’ın ayetlerinde havz etmektedirler. Burada ise dinlerini lehv ve laib yapmaktadırlar. Bunlar şeriatlarına uymayanlardır. Kanunlar yaparlar, kurallar koyarlar ama sonra ona kendileri uymazlar.

Bugünkü Türkiye’nin durumu budur, yasalar yapılır ama onlara uyulmaz.

Batılıların kişisel ahlakları bozuktur. Doğuluların sosyal ahlakları bozuktur. Osmanlılar da böyleydi, şeriatı savunurlar ama şeriata uymazlar. İmamlar Kureyş’tendir derler ama kendilerini zillullah kabul ederler. Bugün de KDV’siz satış yasaktır ama kimse buna uymamaktadır. Demek ki daha önce havd edenler Batılılar ise şimdiki düzenlerini laib ve lehv ittihaz edenler de doğulular özellikle Türklerdir.

  1. وذر kökünü inceleyeniz.

“Bezr” tohum, “tebzil” etmek tohumu saçmak demektir. “Vezr etmek” terk etmek demektir. Terkte bulunduğun yeri terk edersin. طرد de sen onu bulunduğun yerden ayırırsın ve ilişkiyi kesersin. Sen senin yerinde kalırsın, o kendi yerinde kalır. Bırak anlamındadır.

وذر 45 defa geçer, ودد 29 defa geçer. 74=2*37

و beraberliği, ذ işaret etmeyi, ر tekrarı ifade eder.

“Zer” emirdir, başından “و” düşmüştür.

  1.  الَّذِينَ den kasıt kimlerdir?

Batılılar kanıtlar üzerinde durmaz, şeriatlarını keyfi olarak düzenlerler. Doğulular ise şeriatlarını oyun ve eğlence yaparlar. Bize emredilen onları kendi hallerine bırakmaktır. İşlerine karışmamaktır. Hile mi yapıyorlar, yapsınlar. Vergi mi kaçırıyorlar, kaçırsınlar. Sen karışma. Onlar var olan düzenin gereğini yapmaktadırlar.

  1. “İttihaz etmek” ne demektir?

“İhaze” göl gibi suyun toplandığı yer yani birikintidir veya suların toplanması için açılmış çukurdur. Almak, tutmak anlamlarında fiil olmuştur.

“İttihaz etmek” edinmek, tutulmak anlamlarındadır.

“İhz” fiil olarak bir şey almak demektir.

“İhaz” perçem demektir. Testinin tutma kulpudur.

ءخز 235 defa, وكز 1defa geçer. 236=2*2*59

ء gücü, خ çökmeyi, ز zamanda diziyi ifade eder.

  1. “Dinleri” ne demektir.

“Din” düzen demektir, borç ve alacak düzeni demektir.

Türkçede imana veya takvaya din denmektedir.

  1. لَعِبًا وَلَهْوًا in cümlede yeri nedir?

“İttihaz” kelimesi iftial babındandır. Aslında lazım bir fiil olması gerekir. İki fiile teaddi etmektedir. “Kane, sare ve alime” “ita” gibi fiil olmuştur.

لَعِبًا وَلَهْوًا ikinci mef’ûldür.

Hâl olarak manalandırdığınızda anlamakta zorluk içine kalırız. Biz mübteda haberden iki mef’ûle dönüşmüş olarak anlıyoruz. Dinlerini oyun ve eğlence yaptılar şeklinde manalandırıyoruz. Kurallara uymayı eğlence haline getirdiler demektir.

  1. “Lehv”i inceleyiniz.

“Lehv” boğazdaki küçük dil demektir. “Lehv” alet olarak çalgı demektir.

Ses titreşimleri insan vücudunda dinlendirme ve uyutma etkisini yapmaktadır. Çocuklar ninni ile uyutulur. Eğlence ile insanların oyalanması lehv ile ifade edilir. Oyaladı şeklinde tercüme edilebilir. ل belirliliği, ه derinliği, و beraberliği ifade eder.

  1. “Laib”i inceleyiniz.

لعب Salya demektir, dudaklardan akan sıvıdır.

ل belirliliği, ع üstün gelmeyi, ب geçidi ifade eder

“Laib” altı yerde birlikte geçer. Tek başına “lehv” ve tek başına “laib” değil de ikisi bir arada birlikte demektir. Burada boş geçilen zaman anlamındadır, oyun ve eğlence olarak çeviriyoruz. Ciddiye almama anlamındadır.

  1. غرر nedir?

“Ğerer” çuval demektir. Türkçedeki çuvala koymak tabirinden de anlaşılabileceği gibi kanmak, aldanmak, yanılmak, yanıltmak anlamlarına gelir.

غرر 27defa, غني 73 defa geçer. 100=2*2*5*5

  1. Dünya hayatından kasıt nedir?

Herkes günlük kazancın peşindedir.

Ortaklıkta şimdi üretip ilerde tüketme, işçilikte ise önce tüketip sonra üretme vardır.

Selem ile veresiye arasındaki fark da budur. Bugün herkes gününü gün ediyor. Kimse borcu ödemeyi düşünmüyor, borç bulabilmenin peşinde.

Kim borç bulur ülkeyi daha batağa süreklerse o iyi bakandır, Merkez Bankası başkanıdır. Arttır faizi, gelsin borç.

  1. “Onunla tezkir et” neyi ifade eder?

Bundan önceki ayette marife ve nekre olarak gelmiştir de fiil haline gelmiştir. Buradaki “Hu” zamiri “Zikra”ya gitmektedir. Marife olarak gelen zikraya işaret etmektedir. O halde zikra da bir varlıktır. Usulü fıkıh zikradır. Genel anlamda usul zikradır.

Birinci Kur’an uygarlığının usulünü öğrenmeliyiz, üçüncü binyıl uygarlığının usulünü ortaya koymalıyız, onunla tezkir etmeliyiz. Lehv laib içinde olan genç âlimler artık uyanmalıdır. Yalova’ya taşınıp usul derslerine başlamalıyız. Kimse ‘şunlar yapsın’ dememeli, ‘ben yapmalıyım’ demeli.

Ben bir saatimi bile lehv ve laibde geçirmiyorum, benimle çalışacak arkadaş arıyorum.

  1. بسل nedir?

“Besile” yemek artığı demektir. Bozulmuş yemeklere de denir. Bozulmak manasına gelir.

ب geçidi, س mekânda diziyi, ل belirliliği ifade eder.

Bu kelime Kur’an’da yalnız bu ayette iki defa geçer.

Böyle tek kelimeler surelerin temel özelliğini belirlerler.

  1. أَنْ neyi ifade eder?

أَنْ kelimesi “La” yıda içerebilir. İbsal etmesin anlamındadır. Yani tezkir et ki nefsi bozulmasın, kokmasın demektir.

  1. Nefs neden bozulacak, neden çürüyecek?

Kezib ettiği sebebiyle kokarsın. Dünya hayatındaki sistemden dolayı, işçilik sisteminden dolayı, veresiyecilikten dolayı nefis çürüyecektir, bozulacaktır.

  1.  “Şefi ve veli” ne demektir?

“Şefeve” dudak demektir. “Şefehe” olarak da geçmektedir. “He” “ayn”a dönüştüğünde iki dudaktan biri anlamında “çiftlerden biri” veya “her ikisi” demektir. Çift anlamına gelir.

Sözü geçen birinin yetkili nezdinde birisini korumasıdır.

شفع 11 شفق 31 defa olarak geçerler. 42=2*3*7

“Veli” arka demektir. “Bel” kelimesi ile akrabadır. “Tevella” sırtını çevirmek, gerisin geriye dönmektir. “Tevliye” arka çıkmaktır.

ولي 233 defa, وني 1 defa geçer. 234=2*3*3*13

“Veli ve şefi "çifti Kur’an’da üç defa geçer. İkisi bu surede, biri de Secde’de geçer.  

Veresiye ile çalışanlar faizi verirler. Satıcı bankadan nakit alır, faizini öder. Onunla malı peşin alır, sana veresiye satar, faizi ona yükler. Bundan dolayıdır ki Peygamber veresiye satışı yasaklamıştır.

  1. لَهُمْ شَرَابٌ daki “Hüm” kimlerdir?

Dünya hayatının veresiye yaşamanın mağdur ettiği kimselerdir.

  1. Gelen cezalar bu dünyada mı, ahirette midir?

Burada ahirette olacağına dair herhangi bir karine yoktur. Usulümüz her iki yere de şeklinde yorumlanır. Dolayısıyla bu dünya hayatında onların hamimden şarabı, elim azapları olacaktır.

  1. Sıcak su ve elim azab atfedilmiştir. Hamim şarapta elim azap yoktur. O halde hamim şarap nedir?

Sıcak su burada mecazidir. Soğuk olmayan, içildiği zaman zevk vermeyen su demektir. Ayrıca elim azap ile birlikte söz konusudur.

  1. Nasıl tevil ediyorsunuz?

Bugün herkes borçla yaşamaktadır. Tüm varlıklar birkaç ailede toplanmıştır. Onların varlıkları artmakta, kalan on milyara yakın insan borçlanarak hayatını geçirmektedir.

Yarın şeriat düzeni iktidar olunca bu durum ne olacaktır?

Bu borçları siler, alacaklılara da biz öderiz. Yahut borçları borçlulara ödetmeye kalkışırız. Bu takdirde de sömürü düzeni devam eder.

Kur’an bunu şöyle çözmüştür. Tüm borçlar kamuya aittir. Tüm alacaklar da kamuya aittir. Tüm emekle elde edilmiş varlıklar emekle sermaye arasında bölüşülecektir. Yarısı sermayenin olup tüm dolar ve nakitler karşılığı onlara ödenmiş olacaktır. Herkese alacakları nispetinde mevcut servet paylaşılacaktır. Zekâtın yarısı zulme uğramış olanlara gelir kabul edilecek, tüm borçluların borçları fakir ve miskin payından ödenecektir. Borçlarını silebiliriz. Bu da başka yönden adaletsizliği getirecektir. Borçlanmayanlar zulme uğramış olurlar. Bunun için bölüşülen zekâtın Kur’an’da dağıtıldığı şekilde bölüşülmesi gerekir.

Bu ayetlerin bu durum için yeniden yorumlanması gerekmektedir.

  1. Elim azap kimler içindir?

Hamim şarap veresiye yaşayanlara, elim azap ise kâfirlere ait olacaktır. Küfredip tövbe etmeyen kafirlere uygulayacağımız cezalar elim azap olacaktır.

Elim azap nekredir. Onun şeklini ve miktarını o zamanın yöneticileri tayin edeceklerdir. Maslahat neyi gerektiriyorsa o uygulanacaktır. İflas hükümleri uygulanabilir.

Buradaki kâfirden kasıt vergi vermeyenler anlamında olabilir. Bu husus bu bölümde açıklanmış olmaktadır. Kâfirlere ceza verilmeyecek, küfredenlere küfrettiklerinden dolayı ceza verilecektir.

 

  1. Aşağıdaki kavramları inceleyiniz.
  1. LaYSa- KAvNUv / لَيْسَ - كَانُوا

“Kane” yardımcı fiildir. İsmini ref eder. Haberini nasb eder.

“Leyse” de nef olarak aynı işlemi yapar. مَا, لَا, لَيْسَ, كَانَ, كَادَ böyle kelimelerdir.

  1. KaSaBaT- KaSaBUv / كَسَبَتْ - كَسَبُوا
  2. EuBSiLUv- TuBSaLa /  أُبْسِلُوا - تُبْسَلَ
  3. itTaPaÜUv - ĞarRaTHuMu/  اتَّخَذُوا- غَرَّتْهُمُ

“İttihaz etme” tağriri gerektirir. Herkes kendi içtihadı ile amel edecek. Kendisi içtihat yapamıyorsa müçtehidini seçerek içtihat yapmış olacaktır. Müçtehit yukardan atanmaz. Yani Allah içtihat derecesini vermez. Halk onu kendisine müçtehit seçerse müçtehit olur.

  1. YaKFuRUvNa- YuEPaÜ/ يَكْفُرُونَ - يُؤْخَذْ

“Küfür etmek” nankörlük yapmak, şükretmemek demektir.

“Ehz olunmak” elinden mal varlığının alınması demektir.

Zekâtı verilen mal sigortalıdır ve korunur. Zekâtı verilmeyen mal ise yoktur. Sigortalı olmadığı için dalgalanmada eriyip gider.

  1. ÜakKir -TaGDiL / ذَكِّرْ- تَعْدِلْ

“Zikretmek” anlatmak anlamındadır. Adl etmek de bedel vermektir. Bunlar anlaşmalarla hukuk kuralları içinde dengelenir.

  1. ÜaRi –ÜakKiR/ ذَرِ- ذَكِّرْ

Anlatacaksın, serbest bırakacaksın. Ondan sonrasına karışmayacaksın.

  1. GaÜAvBun - NaFSun / عَذَابٌ- نَفْسٌ

Acı duyan beden değil nefistir. Ruh da acı duymaz. Azap nefsedir. Uykuda ve ölüm halinde azap olmaz.  

  1. VaLiyYun - ŞaFIyGun / وَلِيٌّ - شَفِيعٌ

Veli olan güçlü olan güçsüz olanı desteklesin denmektedir. Şefi olan güçsüzü bir güçlünün elinden kurtarma anlamındadır. Şeriat düzeninde veliler aynı zamanda şefidirler. Onların haklarını dayanışma sorumluları korur.

  1. LaGıBan- ŞaRAvBun / لَعِبًا- شَرَابٌ

Şerabun min hamim ile laib eşleştirilmiştir. Şaribler sadece borçlanma ehliyetini kaybeder, azap görenler ise zorunlu çalışmaya tabi tutulurlar, diyetlerini öderler.

Biz iktidar olunca zulüm edenlere diyetlerini ödeteceğiz. Ödeyemezlerse, zorunlu çalışma ile ödeteceğiz.

  1. GaDLin –NaFSun/ عَدْلٍ- نَفْسٌ

Nefisler eşittir. Kişilikte fark yoktur. Yargı karşısında insanlar taraf değil, diğeri gibi müsavidirler.

  1. eLXaYAvtu- elDuNYAv/ الْحَيَاةُ- الدُّنْيَا

İnsanlar üretimi gelecek için yaparlar. Tüketimi ise bugün yapar ve yaşarlar.

  1. XaMIyMın- E aLIyMun / حَمِيمٍ - أَلِيمٌ

“Hamim” sıcak demektir.

“Elim” de vücutta arıza yapmayan acı demektir, farklı azap şekilleridir.

  1. DUvNı – KulLa/ دُونِ- كُلَّ

“Küll” içinin tamamını, “dûn” da dışarının tamamını içerir.

  1. elLAvHı- DIyNaHuM/ اللَّهِ- دِينَهُمْ

“Allah” topluluktur. “Din” de düzenlerdir.

ö- elLaÜIyNa elLaÜIyNa/ الَّذِينَ - الَّذِينَ

  1. EuLAiKa – MiNHAv/ أُولَئِكَ - مِنْهَا

 أُولَئِكَ topluluklar demektir. مِنْهَا daki zamir eşyanın çoğulluğunu gösterir.

  1. LaHuM- LaHA / لَهُمْ- لَهَا

هُمْ topluluğu, هَا işletmeleri ifade eder, birliktelikteki varlıkları ekonomiyi oluşturur.

  1. BiHIy- BiMAv / بِهِ - بِمَا

Emekle eşya üretilir, eşya ile emek üretilir

  1. EaN -EiN /  أَنْ -إِنْ

أَنْ mastar harfidir. إِنْ şart harfidir.

ş- MAv –Mav/

MiN MiN Bi Bi LAv LAv  

Va Va Va Va Va Va Va Va

وَذَرِ الَّذِينَ اتَّخَذُوا دِينَهُمْ لَعِبًا وَلَهْوًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَذَكِّرْ بِهِ أَنْ تُبْسَلَ نَفْسٌ بِمَا كَسَبَتْ لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللَّهِ وَلِيٌّ وَلَا شَفِيعٌ وَإِنْ تَعْدِلْ كُلَّ عَدْلٍ لَا يُؤْخَذْ مِنْهَا أُولَئِكَ الَّذِينَ أُبْسِلُوا بِمَا كَسَبُوا لَهُمْ شَرَابٌ مِنْ حَمِيمٍ وَعَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ (70)

“Dinlerini laib ve lehv ittihaz edenleri vizret. Dünya hayatı onları mağrur etmiştir. Nefis kesbettiği ile ibsal olunacağını ona tezkir et. Allah’ın dûnunda onun için ne bir veli vardır ne de bir şefi’. Adlin küllünü ta’dil etsen ondan ahz edilmez. Onlar kesb ettiklerinden dolayı ibsal olunmuşlardır. Onlar için hamimden şarab vardır. Küfretmiş olduklarından dolayı da elim bir azap vardır.” (70)

 

***

 

 

İki ع arası

Kur’an’da sureler var. Bir de sureler içinde ayet grupları var. Her rekatta okunur. ع harfi onu işaret eder. Her hafta bir ع ı yapacağım. Açıklamaları kısaltacağım.

Bir seminerde de uzun gelirse iki seminerde yaparsınız.

Allah cümlenizden razı olsun.

 

İstanbul, Yenibosna; 24 TEMMUZ 2021

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yayına Hazırlayan Adil Düzen Çalışanları:

AYŞE AYDIN

REŞAT NURİ EROL

 

 






Son Eklenen Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3136 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2405 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2369 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 1920 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2192 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2237 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2020 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 1873 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 1908 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2293 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2173 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1780 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2121 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2014 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2147 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2118 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 1987 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2180 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2134 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2390 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2200 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 2785 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2398 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2696 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2419 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2484 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2646 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 2757 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 2699 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3036 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5047 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3149 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 2793 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3422 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3280 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3025 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3523 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3472 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 3764 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4209 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 2744 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 2786 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3579 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3488 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2611 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2674 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3612 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 6958 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5093 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 3840 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00


© 2024 - Akevler