KUR’ÂN MATEMATİĞİ - XXII. DERS (TEFSİR)
İstanbul - Üsküdar, 14.08.1999
ÂSIFÂT VE NÂŞİRÂT
بسم الله الرحمن الرحيم
والمرسلات عرفا * فالعاصفات عصفا * و الناشرات نشرا *
فالفارقات فرقا * فالملقيات ذكرا * عذرا او نذرا *
“Fa eL GAvÖıFAvTı GaÖFan * Va eL NAvŞıRAvTı NaŞRan”
“Mürseller” ve “Mulkiler” dörder olarak belirtilmiştir. Bu sıralamada hep “Fa” harfi kullanıldığı halde, sadece “Âsıfler” ile “Nâşırler” “Vav” ile birbirine bağlanmıştır. “Mursil”, “Mulki” ve “Fârık”ların yanında bu ikisi bir kabul edilerek dörtlü yapılmıştır. “Mürsil” ile “Fârık” bir çift, “Âsıf” ve “Nâşir” ile “Mulkiler” de bir çift yapılmıştır. Böylece dörtlük korunmuştur. Bununla beraber beş yapılarak parmakları 20 yapılmıştır.
Şimdi yeni bir cetvel yapmamız gerekecektir. Birleşenlerin dörtlüleri olacaktır.
“Kainat”ın “Bilen” ve “Bilinen” çifti yanında, “Bilinen”in çifti olarak “Varlık” ve “Etki” yahut “Vücut” ve “Tesir” vardır. “Vücut”, “Mekan”da yer alır ve bir yerde iki varlık olmaz. “Tesir”, “Zaman” içinde yer alır ve bir yerde değişik etkiler birleşerek toplanır. “Varlık”, “Mekan” ile “Fikirler”in birleşmesinden oluşur. “Tesir”, “Zaman” ile “Hisler”in birleşmesinden oluşur. “Bilen”in çifti ise “Gaye” ile “Meşiet”tir. “Varlık” ve “Tesir” bir maksat için var edilmiştir. Yoksa abes ile iştigal olurdu. Bu “Gaye” Canlılarda kendisini gösterir. Cansızlarda “İlliyet” hâkimdir. Canlılarda “Gaye” hâkimdir. Gaye demek, bir iradenin ortaya çıkması demektir. Meşiet demek, gayenin tesbitidir. İnsanın meşieti Allah’ın meşietine bağlıdır. Gaye, “Madde” ile “Fiil”in birleşmesidir. Meşiet demek, “Enerji” ile “Kavl”in birleşmesidir. Varlık, geneldir ve kesindir. Tesir, geneldir ve zannidir. Gaye, özeldir ve kesindir. Meşiet ise özeldir ve zannidir. İnsanın Meşieti belirsizdir. İnsanın yarın ne karar alacağını bugün bilmemiz mümkün değildir. Allah’ın Meşieti ile İradesi birdir ve O’nun da ne irade edeceği bilinemez. Bu İrade sadece Allah için meçhul değildir. İleride ne İrade edeceğini O şimdiden bilmektedir. Çünkü O Zaman ve Mekan dışıdır. Bunun nasıl gerçekleşeceği hususunu ise bizim mantığımız bizim dünyamızda idrak edemez. Çünkü Biz ancak Zaman ve Mekan içinde düşünürüz.
İnsanın “Beden” ve “Ruh” yanında dört kutbu vardır. “Beden”in kutbu “İrade” yani “iş yapması” ve “Ünsiyet” yani “topluluk oluşturması”dır. Birincisi eşyada değişiklik yapmaktır. İkincisi ise diğer bedenlerle işbirliği yapmaktır. “Ruh”un ise iki kutbu vardır; “Fikir” ve “His”. Fikir, insanın kainatı bilmesi ve kavraması demektir. His ise insanın kainattan etkilenmesidir.
Fikir, “Hafıza” ve “Bilinç”ten oluşur. His, “Duyular” ve “Zevk”ten oluşur.
Fikir, genel ve kesindir. His, genel ve zannidir. İrade, özel ve kesin, Ünsiyet özel ve zannidir.
Topluluğun “Toprak” ve “Halk” yanında dört kutbu vardır. İkisi toprakla ilgilidir: “Ekonomi” ve “Yönetim”; ikisi de halkla ilgilidir: “İlim” ve “Din”.
İnsanın Hisleri, insanın ihtiyaçlarını tesbit eder. Hislerin içtimaileşmiş şekli olan “Din” de topluluk içinde ne yapılması gerektiğini tesbit eder.
İnsanın Fikirleri, nasıl yapılacağını tesbit eder. Fikirlerin içtimaileşmiş şekli olan “İlim” nasıl yapılacağını tesbit eder.
İnsanın İradesi, insanın ne zaman yapacağını belirler ve yapar. İradenin içtimaileşmiş şekli olan “Ekonomi” de işleri kimin yapacağına karar verir ve bunu “kredi” ile düzenler.
İnsanın Ünsiyeti ise elde ettiği ürünlerden nasıl yararlanacağına karar verir. Ünsiyetin içtimaileşmiş şekli olan “Yönetim” ürünlerin bölüşümünü yapar. Ürünlerin kimin olacağını düzenler.
Böylece “Topluluk” bir “Beden” hâline gelir.
İlim ile Din geneldir, ortak ihtiyaçları belirler.
Ekonomi ile Yönetim özeldir, kim yapacak ve kimin olacak hususlarını belirler.
İlim kesin, Din zannidir. Ekonomi kesin, Yönetim zannidir.
İlim, “Tanıma” ve “Dil”den oluşur.
Din, “Yaşama” ve “Sanat”tan oluşur.
Ekonomi, “Çalışma” ve “Teknik”ten oluşur.
Siyaset, “Koruma” ve “Hukuk”tan oluşur.
Hizmetlerin de dört kutbu vardır. “Nüfus” ve “Tapu Tescilleri” yanında; Nüfus ile ilgili “İlmi ve Ahlaki Eğitim”, Toprak ile ilgili “Mesleki ve Askeri Eğitim”. Temel Ehliyet “İlmi Ehliyet”e dayanır. Geneldir ve kesindir. Ortak imtihanlarla belirlenir. Ahlaki Ehliyet “Dini Eğitim”e dayanır. Bu da geneldir. Her hususta değerlendirilir. Ancak kişilerin takdirine bağlıdır ve zannidir. Mesleki Eğitim özeldir. Her mesleğin ayrı eğitimi vardır. Kesindir. Çünkü eşyaya hükmediliyor. Askeri Eğitim de özeldir. Sonuçları kesin değildir.
İlmi Eğitim “Basın” ve “Planlama”ya, Ahlaki Eğitim “Yayın” ve “Sağlık”a, Mesleki Eğitim “Ulaşım” ve “Bakım”a, Askeri Eğitim “Haberleşme” ve “Güvenlik”e dayanır.
Topluluğun Yönetimi hizmetlere dayanarak oluşur. Bu tasnifleri yaparak kuracağımız bakanlıklar artık sürekli olur. İsteyen istediği gibi değiştiremez. Bu da gelişmeyi ve evrimi sağlar. Önce bu aşama geçilir, sonra bakanlık içi düzenlemelere sıra gelir. Her şey ilim ile çözülmeye çalışılır.
Hayatın da “Doğum” ve “Ölüm” yanında dört rüknü vardır. Dışarıdan “Besin” alır ve onu düzenleyerek “Beden”i oluşturur, yaşlanınca parçalayarak “Dışarıya Atar”: BESİN ve ATIK. Diğeri ise “Güneş Enerjisi”ni alır ve onu kullanarak “Isı Enerjisi”ne çevirerek dışarıya atar: IŞIK ve ISI.
Bu çok önemli bir olaydır. Bir göl düşünelim. O göle bir yerden su gelmesin. Gölün dibinde bir delik olsun. Su oradan devamlı kaçsın. Biz de o kaçan suyun sayesinde yaşayalım. Değirmen kurup işletelim. Testilere doldurup istediğimiz zaman kullanalım. Kainat buna benzer. Güneş bir göldür. Işığı kaçan sudur. Bir gün güneşin ışığı tükenip sönecektir. Yeryüzü o ışığı yakalıyor ve yağmur hâline getiriyor. Bitkiler de yakılıp testileri dolduruyor. Biz o sayede yaşıyoruz. Gölde azalan suyu hesap ederek suyun ne zaman biteceğini bilebiliyoruz. Kainatın on milyar yıla yakın ömrü kalmıştır. Göldeki suyun bataklığa inip yayılması gibi, Işık da bizden geçerek ısıya dönüşür. Hayat, ondan yararlanmadır.
Besin genel ve kesindir. Atık da genel ancak belirsizdir. Nereye atıldığı bilinmemektedir. Işık özeldir. Çünkü her ışıktan yararlanılamıyor. Ancak Işık kesin, Isı zannidir. Besin, “Çiftleşme” ve “Avlanma”dan; Atık, “Çoğalma” ve “Darlık”tan; Işık, “Birleşme” ve “Avlanma”dan; Isı, “Farklılaşma” ve “Hastalık”tan oluşmaktadır.
Mevcut kelime ve kavramlar ile izah yapılmaktadır. Bunlara daha uygun terimler bulunabilir ve hayat daha anlaşılır şekle sokulabilir. Yeni keşifler yeni kelimeleri ortaya çıkarır. Daha doğrusu kelimelere yeni anlamlar verilir. İlk kullanıldıklarında bu anlamlar pek oturmaz. Kavramlar bir defa ortaya çıktıktan sonra herkes o kavramlara uygun kelime arar. Bunlardan halk tarafından benimsenenler zamanla yerleşerek “ilim” olur. Batı dünyası demokrasiyi, laikliği, liberalliği ve sosyalliği hâlâ oturtmuş değildir. Asırlardır tartışıyor. Hatta kelimeler üzerinde bile ittifak edilememiştir. Laiklik mi, seküler mi, liberalizm mi, kapitalizm mi? Biz ise dörtlü sistemler sayesinde mefhumlara kesin tanımlar getiriyoruz. Kullandığımız kelimeler ise Kur’ân’dan istidlâl edilmelidir. Bu mesele de zamanla çözülecektir.
Usûl İlminde “Mürsil” ve “Mülteki” yanında dört kutup vardır. Bunlardan “Mürsil” tarafından gönderilen hükümlerin genel olmasıdır. Yani Zamana göre ve Topluluğa göre değişmeyen hükümlerdir. Bunlar icma ile sabit olur. Bunlardan bilinenlere “Muhkem”, bilinemeyenlere “Müteşabih” denmektedir. Burada Muhkem kat’idir. Müteşabih ise zamanla anlaşılabilir ve bu itibarla zannidir. Buna karşılık Hükümlerin bazıları ise Zaman ve Mekana göre değişir. Bunlar da “içtihatlar” ile belirlenir. Nas olanlar kesindir. Müşkil olanlar zannidir. Nas, içtihadı sonuçlanan hükümlerdir. Müşkil ise henüz içtihat yapılmayan hükümlerdir. Muhkem, “Âm” ile “İbare”nin birleşmesinden; Müteşabih, “Müşterek” ile “İşaret”in birleşmesinden; Nas, “Hâs” ile “Delalet”in birleşmesinden; Müşkil ise “Cem-i Münker” ile “İktiza”nın birleşmesinden oluşur. İktiza bir takım ilimlerle anlaşılabilmektedir. Bu sebepledir ki belirsizlik hâkimdir. Aynı belirsizlik “Cem-i Münkerler”de veya “Âtifler”de de mevcuttur. Genel olanlar “Nâşirat”, özel olanlar “Âsifat” ile belirtilmiştir.
İlimde de “Mantık” ve “Gramer” yanında dört temel vardır. Bunlar İlmi, Dini, Mesleki ve Siyasi Eğitimdir. İlmin temeli “doğru – yanlış”tır. Eğitimi araştırmaya dayanır. Dinin temeli “iyilik”tir ve sevgiye dayanır. Mesleğin temeli “kazanç”tır ve pazarlığa dayanır. Siyasetin temeli “güç”tür ve korkuya dayanır. Her birinin eğitim usûlü tamamen farklıdır. Bunlardan İlmi Eğitim ile Dini Eğitim geneldir. Ortak imtihanlarla sabit olur. Mesleki Eğitim kesindir. Dini Eğitim zannidir. Mesleki Eğitim özeldir ve kesindir. Siyasi Eğitim itaate dayanır ve zannidir. İlimi Eğitim “Dil” ve “Plan”a dayanır. Dini Eğitim “Sanat” ve “Sağlık”a dayanır. Mesleki Eğitim “Teknik” ve “Bakım”a dayanır. Siyasi Eğitim “Haberleşme” ve “Güvenlik”e dayanır. Nöbetleşme asıldır.
Fıkıhta da “İslâm” ve “Cihad”ın dayandığı dört kutup vardır. İslâm, tabii haklara uyulmakla doğar. Bu da ya “Sözleşme”den doğar ya da “Akrabalık”tan doğar. Birine “Erham” veya “Nikah” denmektedir. Diğerine “Muamelat” denmektedir. “Nikah” ve “Erham” kesin hükümleri içerir. “Muamelat” belirsiz hükümleri taşır. İkisi de özeldir. “İbadetler” dini hükümleri içerir, müeyyideleri uhrevidir. Dünyada cezası yoktur. “Kazai Hükümler” ise dünyevidir. Sözleşmelerden doğacak dünyevi cezaları içerir. Bununla beraber konan hükümler geneldir. Cezalar kesin, ibadetler ise zannidir.
Kur’ân’daki “Mürselât Âyetleri”ne uyarak ve Dörtlü Sistemi esas alarak;
A,a,b,B A1 a1 a2 A2 B1 b1 b2 B2
AA1 AA2 AB1 AB2 BA1 BA2 BAı B1B2
A1B1 A1B2 A2B1 A2B2
A1: A1(A+B) A2:A2(A+B) B1:B1(A+B) B2: B2(A+B)
Dört Mürselât ile Dört Mulkiyât, Dört Âsıfât ve Nâşirât ile birleşirler.