Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 150
A’RÂF SÛRESİ 180-188.AYETLER TEFSİRİ
8.03.2002
1121 Okunma, 0 Yorum

KUR’AN İŞLETMELERİ(10); 150. SEMİNER                Üsküdar/ İstanbul,  8 MART 2002 Cuma

Akevler İstanbul Kooperatifleri, Saat: 19.30

 

A’RÂF SÛRESİ - MUKAYESELİ TEFSİR ÇALIŞMASI

ÇAĞIMIZIN ÜMMETİ KUR’AN’A NE HİZMET VERECEKTİR?

 

180- Hüsnâ esmâ Allah’ındır. O’na onunla duâ ediniz. Esmâında ilhâd eden kimseleri vezr ediniz. Yakında amel ettikleri ile icza olunacaklardır.

180- Güzel adlar Allah’ındır. O’na onlarla yakarınız. Adlarında çarpıklık yapanları bırakınız. Yakında yaptıkları ile karşılanacaklardır.

Bir şey ne kadar mükemmel ise onun bozulması ihtimali o kadar fazladır. Bundan önceki âyet buna işaret etmekte, bozulmuş olan insanların hayvanlardan da beter olduğunu söylemektedir; “Beyinleri var düşünmezler, gözleri var görmezler, kulakları var işitmezler.” Bunların ortak ifadesi; onlar içtihat yapmazlar, icmâlarını tesbit etmezler, demektir. Çünkü insanlar için iki delil vardır; afâkî deliller gözlerle sâbit olur, enfüsî deliller kulaklarla sâbit olur. Hüküm ise beyindeki muhakeme ile verilir. Âyet önce göz ve kulaktan bahsetmesi gerekirken, düşünmeyi öne almıştır. Çünkü içtihat önce yapılır ve uygulanır, sonra isabet edip etmediği hususunda araştırmaya devam edilir. İşte buna işaret ettikten sonra; “Güzel adlar O’nundur. O’nu onlarla çağırınız.” veya “O’na onlarla duâ ediniz.” diyor.

Allah benzeri olmayan varlıktır. Allah’ın bize göründüğü şekilleri ile O’na adlar verilir. Allah’ın özelliklerini anlayabilmemiz için O’nu da bizim gibi bir varlık olarak düşünürüz. O işitendir, görendir, bilendir, hükmedendir, yaratandır, şekil verendir. Bunlar O’nun sıfatlarıdır. Kendisi O’dur, birdir, Allah’tır, ekmeldir. Bütün bunlar mecâzîdir. Yani, O’nun insanlarla ilişkisini bilmemiz için gerekli sıfatlardır. Yoksa, O’nun zâtından ayrı olmayan sıfatları bunlardan hiçbirisi değildir. Ebu Hanife; “O görür ama bizim gibi değil” diyerek sıfatları böyle sıralar. “Allah’ın adları” deyince, yaptıklarını anlarız. Çünkü her yapılan O’nun adından ve sıfatından ibarettir. Bizimle Allah arasındaki ilişkileri kavramamız için O’nun yaptıklarını sıfatları olarak görürüz. Ateşe ellerimi soktuğum zaman ateş beni yakar. Oysa, yakan ateş değil, Allah’tır. Ama Allah bize orada ateş olarak göründüğü için “ateş yaktı” diyoruz. Hz. Musa’ nın ateş hikâyesi budur. Her varlığın kötülükleri de var, iyilikleri de vardır. Siz ateşe elinizi sokarsanız yakar, ama uzaktan tutarsanız ısıtır. Yazın soba yakarsanız kötüdür, kışın yakarsanız iyidir. Şimdi “Allah’ın Esmâsı” olan “Kâinat”a eğer biz iyilikle yanaşırsak çok yararlıdır, ama kötülükle yanaşırsak zararlıdır. Allah bize; “O’nun esmâsına iyilikle yanaşın” yani onlardan yararlanın, kötülükle yanaşmayın, yoksa size zarar verir, buyuruyor. Bu içtihadımızın temel noktasıdır. “Allah’ın Esmâsı”nı rahmet yapmalıyız, ikab yapmamalıyız. “O’nunla duâ eden” demek, bu demektir.

Ticaret yaparsanız, “Esmâü’l-Hüsnâ” ile duâ etmiş olursunuz. Evlenirseniz, “Esmâü’l-Hüsnâ” ile duâ ederseniz. “Kötülerin cezalandırılması iyileri korumak içindir” derseniz, “Esmâü’l-Hüsnâ” ile duâ edersiniz. Size bir kötülük geldiği zaman “Allah zulmetti!” değil de, “ben kendime zulmettim” derseniz, “Esmâü’l-Hüsnâ” ile duâ edersiniz. Bir geçici dünya olan hayatımız için hamd edebiliriz; çünkü O var etti ve bu kadar nimetler verdi. Ama küfür de edebiliriz; sıkıntılar verdi, hastalık verdi, ölüm verdi diye iyiliklerini görmez, kötülüklerini görebiliriz. İşte bu O’nun esmâsında ilhaddır.

Biz tanrı değiliz. Tanrının yaptıklarını kritik edip, “Neden böyle yaptın?” diye soramayız. Olanı olduğu gibi kabul edip ona göre içtihadımızı yapmak zorundayız.

28 Şubat oldu. Buna Allah izin verdi. “Neden izin verdi?!” diye O’nu suçlayamayız. “Ne eksiğimiz vardı ki, Allah bunu bize verdi?” deyip kendimizi düzeltmek için çaba göstermeliyiz. Başkalarını suçlamakla bir yere varamayız. Bu onların haklı olduğunu göstermez. Ama “Allah bir kötülüğü başka bir kötülükle def’ eder.” “Yaptıkları ile cezalandırılacaklardır.” denmektedir.

Buradan önemli iki sonuç çıkarırız. Biri, insanlar düşünceleri ile değil, amelleri ile cezalanacaklardır. “Allah’ın Esmâsı” üzerinde kötü düşünenler kötülükler yaparlar, sonra da yaptıklarının cezasını çekerler. Diğer taraftan da “yaptıkları ile karşılanacaklardır.”ın manâsı, kısas hükümleri uygulanacaktır, demektir. İslâmiyet’in tüm cezalarda kabul edilen kısas kuralı geçerli olacaktır. “Yef’alûn” denmeyip de “Ya’melûn” denmiş olması, amellerin kasda dayanması sebebiyledir. Yani, fiil senden senin iraden dışında da çıkabilir. Ama amel iradenle beraber olandır.

 

181- Halk ettiğimizden Hak ile hidâyet eden ve onunla adalet eden bir ümmet vardır.

181- Yarattıklarımızdan gerçekle yol gösteren ve onunla dengeleyen bir topluluk vardır.

Bu sûrenin başında açıklamalar yaparken âyetler bize; “Kur’an son kitaptır, peygamberlik de son bulmuştur, ama risâlet, dâvet bitmemiştir. Kur’an hükümleri ile âhirete kadar insanların ihtiyaçlarına cevap verecektir. Peygamberlerin yerini de ulemâ ve ümerâ almıştır.” diye açıklamıştır. Burada mutlaka bu işi yapan bir teşkilâtın olacağını ifade ediyor.

“Onlardan biri gelsin.” dediğimiz zaman iki manâ çıkar; ya en az biri gelsin, yahut birden fazlası gelmesin. Burada “Bir ümmet vardır.” demektir. Ya bir ümmet mutlaka vardır, çok ümmet de olabilir demektir. Ya da bir ümmetten fazlası olmayacaktır demektir.

Uygarlıklar tarihini okuduğumuzda, uygarlıkların daima bir yerden başlayıp yayıldığını görürüz. Adem tektir, Nûh tekdir, Musa tektir, İsa tektir, Muhammed tektir. Kur’an tekdir. Bu bize III. bin yıllık uygarlığı kurma işinin de bir ümmete verileceğini bildirir. Bunun anlamı şudur. Artık Allah peygamber göndermeyeceğine göre bu merkezi doğrudan belirlemiyor. Bütün mü’minlere, hattâ bütün insanlara emrediyor; Siz Adil Düzene göre bir işletme kurunuz, Adil Düzene göre bir site inşa ediniz. Ama biliniz ki, zamanla bir merkez oluşacak ve III. bin yıllık uygarlığı o merkez kuracaktır. Diğerleri hep ona katılacaklardır. O halde bizim görevimiz nedir? Çalışmak. Başka çalışanlar da olacaktır. Sonra onlarla ilişki kurarak bir yeri merkez ittihaz etmek, diğer sitelere hizmet etmek.

Diğer manâyı versek, mutlaka en az bir merkez vardır demektir. Bu ikinci manâsı ile çokluk sistemini anlayacağız. Biz bir ümmet olacağız. Başkaları da ümmet olacaklar. Bu ümmetler devam edecek. Eşitlik içinde devam edecek. Onların birleşmesinden de bir ümmet oluşacaktır. İşte böylece çokluk içinde yine birliğe gidilir. Yani, iki türlü birlik sözkonusudur. Bir yerin diğer yerlere merkez olması veya değişik yerlerin ortak bir merkez kurması. Gelişme hangisinin olacağını gösterecektir. Biz ilmen ikisine de hazır olmalıyız. Bizden daha ileri gitmiş bir topluluk bulursak katılmalıyız; bize katılanlar olursa kabul etmeliyiz. Eşit olursak, ilerde çoğaldığımız zaman bir merkezî site oluşturmalıyız. Daha da ileri giderek merkezlerin merkezi olan siteleri de oluşturabiliriz.

“Hak ile yol bulurlar.” diyor. Daha doğrusu, Hak ile yol gösterirler demektir; yahut, Hak ile yola koyarlar demektir. Yani, burada peygamberlerin görevini yüklenen toplulukların olacağını bildirmiştir. Bizim görevimiz o topluluğu arayıp onlara katılmaktır. Buluncaya kadar da kendimizi o görevle görevli görmektir.

Burada “Hak” kelimesini kullanmıştır. Hak, müsbet ilimin verileridir. Hak, Kur’an’ın öğrettikleridir. Kur’an’ı müsbet ilimlerle açıklama yoluna girmemiz gerekir. Bizden daha iyi bunu yapanı gördüğümüzde onlarla işbirliği yapmamız gerekir. Kim ileride ise ona tâbi olmamız gerekir. Ama bunun için diğer insanlarla ilişkiler kurmak zorundayız. Onun için biz fırsat buldukça bütün cemaatlerle görüşme talebinde bulunuyoruz.

Bu arada tekrar gerçekleri hatırlayalım.

Kur’an tarihte çeşitli aşamalar geçirmiştir.

1.        “İkra’/Oku” emriyle insanlar Kur’an’ı okumaya başladılar. Mekke’de Kur’an ezberleniyor ve okunuyordu. Beş vakit namaz hâlâ bu emrin gereği olarak devam ediyor.

2.        Medine’ye gelince Hz. Peygamber medrese kuruyordu. Ahâb-ı Suffe teşkil ediyordu. Bunlar yazmayı öğreniyor ve yazıyorlardı. Kur’an artık Kitap oluyordu. Sahifelere geçmeye başladı.

3.        Sahâbeler zamanında Kur’an toplandı. Kur’an bunları, “Sümme aleynâ beyâneh” ile haber vermiştir.

4.        Emevîler zamanında Mushaf harekelendi ve artık kişi onu doğru olarak okuyabildi. Buna Kur’an “Cemeahu”dan sonra “Kur’aneh” demektedir. Kıraat ilmi hâlâ okunmaktadır.

5.        Abbasîler zamanında Kur’an Fıkha göre yorumlandı. Müçtehitler ortaya çıktı. Biz hâlâ onların içtihatları ile Kur’an’ı uygulayabiliyoruz.

6.        Türkler zamanında Kur’an felsefe ile yorumlandı ve Kelâm ilmi doğdu. Kur’an buna, “Bi’l-kitabi ve’l-hikmeti” demek suretiyle işaret etmektedir.

7.        Osmanlılar zamanında Kur’an estetik bir şekilde yazıldı. Bugün sayfa başlı ve “Allah” kelimelerinin özel yerlerde yerleşmiş mucizeli Kur’an ortaya çıkmıştır. Kur’an buna da, “Fî suhufin mükerremeh/ Güzelleştirilmiş sahifeler içinde” diyerek işaret etmiştir.

8.        Acaba bizim neslimize yüklenen görev nedir? Yani, çağımızın ümmeti Kur’an’a ne hizmet verecektir? Çağımızın insanı olarak bu sûrede geçen “Biz onlara bir kitapla (tek kitapla) geldik. Îman eden kavme hidâyet olsun diye hidâyet ve rahmet olarak ilim üzerine tafsîl ettik.” âyetinde bildirileni yapacağız. Yani, Kur’an ilim üzerine tafsîl etme görevini başlatmayı da neslimize vermiştir.

Bu işi “Hamidiye Risâlesi” ile Hüseyni Cesrî başlatmıştır, Bediüzzaman yer yer işaretler yapmıştır. Muhammed İkbal ve Mehmet Âkif böyle temennilerde bulunmuşlardır. Ama bunların hiçbirisi “ekol” hâline gelememiştir. İşte bizim neslimizin görevi budur.

Bediüzzaman’ın izinde olanlar kolejler kurdular ama, Arapça yerine İngilizce okutuyorlar. Üniversiteler kurdular ama, Kur’an yerine Darwin’i tedris ediyorlar. Onların hepsi sonunda bize hizmet ediyorlar. Çünkü ilim yoluna girilmiştir. Ama biliniz ki, ben hayatımda iki topluluğu destekledim. Biri, Risâle-i Nûr talebeleridir, diğeri de Millî Görüşçülerdir.

Bunların şimdiye kadar büyük hizmetleri oldu. Ama onlarda şimdilik bugüne kadar yaptıklarının ilerisinde bu işi yapacaklarına dair bir belirti yoktur. Bu sebeple, biz onların içinde yer alamıyoruz. Kendimiz sıfırdan yapmaya başlamak zorunda kaldık. Sizinle başlatıyoruz. Siz yaparsınız inşaallah. Ben sadece bu yazıları size bırakabilecek kadar ömre sahibim.

“İnsanlara yol göstermek, sonra da iktidar olunca adaletle hükmetmek.” İşte burada Allah bize en büyük müjdeyi vermektedir. “Hak ile hidâyet eden ve  hak ile adalet eden bir ümmet” ülkemizde var olacaktır, insanlıkta var olacaktır. Bunun dayanağı müsbet ilimdir. Kur’an’ın müsbet ilimle açıklanmasıdır.

Şimdilik bunu biz yapmaya çalışıyoruz. Bu görev sizin üzerinize yüklenmiştir. Allah’tan duâmız; ya bize güç ver bu görevi yürütelim, ya da bize onları göster onlara uyalım.

Bu âyetin başında, “Halk ettiğimizden” ifadesi kullanılmıştır. Demek ki, ümmeti halk ediyor. Yani, yeni gemiler oluşturuluyor. Yeni uygarlık doğuyor. Türlerdeki değişme gibi uygarlıklarda da değişme vardır. Bu bin senede bir olmaktadır. Bizim neslimize rastlamıştır. Hizmet edersek mutlu olma şansımız büyüktür.

 

182- Âyetlerimizi tekzib edenleri ilmetmedikleri haysiyetle istidrac edeceğiz.

182- Kanıtlarımızı yalanlayanları bilmedikleri yerden derleyip götüreceğiz.

İfadeler çok açıktır. Biz kanıtlar ortaya koyarız. Müsbet ilimle iddialarımızı ispat ederiz. Ama göz göre göre, haklı olduğumuzu bile bile yalanlarlar, bize kulak vermezler, söyletmezlerse; o zaman onlar beklenmedik yerden yakalanacaklardır.

Demek ki, onlar bizim için sorun değildir. Sorun biz kendimiziz. Biz bize düşeni yapıyor muyuz? Sorun oradadır. Yoksa bize karşı olanlar, bizi ciddiye almayanlar; onların hesabını biz değil, Allah görecektir. Hem de hiç beklemedikleri yerden vurulacaklardır.

 

183- Ben onlara imlâ ediyorum. Keydim metîndir.

183- Ben onları oyalıyorum. Oyunum sağlamdır.

“İmlâ etmek” demek, doldurmak demektir. Yani, onların günlerini doldurmalarını bekliyorum demektir. Yahut, dolduruyorum. Bir balonu şişirirseniz sonunda patlar. İşte ben onları şişiriyorum, sonunda patlayacaklar, deniyor.

Gerçekte bugün hakkı tekzib eden sömürücü sermayedir. Bütün fitnenin başı faizli sermayedir. Bu sermaye gittikçe şişiyor. Patlamak üzere olan balon hâline gelmektedir. Tekelleşme, tekelleşme; sonunda krizler ve patlama.

“Benim taktiğim sağlamdır.” deniyor. Yani, benim stratejim yanılmaz. İlâhi kanun değişmez. Bu âyetle Allah bize şunu söylemektedir: Siz siz olun, Hak ile hidâyet eden, onunla adalet eden ümmet olun. Ötesini düşünmeyin. Düşmanların şeditliğine bakmayın, biz onları kolayca çözeriz. Çünkü onlara cebir kullanırız. Ama size cebir kullanmayacağız. Biz istiyoruz ki, kendi iradenizle böyle bir ümmet olasınız. Böyle ümmete katılasınız.

Bu âyet içtihat ve icmâlarımızda bizim uygulayacağımız üslûbu öğretir. İçtihatta; “Başkaları ne der?” değil, “Allah ne der?” diye düşünmemiz gerekir. Bizim dayanağımız Hak olmalıdır. Hak ile hidâyet edeceğiz. Hak ile adalet edeceğiz. Yani, içtihadımızdaki mesnet Hak olmalıdır. Yalan olmamalıdır, uydurma olmamalıdır, kandırma olmamalıdır.

 

184- Sâhiplerinde bir cinnet olmadığını, onun mübîn bir zikir olduğunu tefekkür etmiyorlar mı?

184- Arkadaşlarında bir delilik olmadığını, onun açıklayan bir anış olduğunu düşünmüyorlar mı?

Kur’an’da bazı âyetler vardır ki, o âyet Hazreti Muhammed’e hitaptır. Buradaki “Arkadaşlarında” tabiri ile “Hazreti Muhammed” kastedilmektedir. Bunu bütün insanlığa hitap ederek söylüyor. Burada Hz. Muhammed insanların bir arkadaşı olarak gösteriliyor. Muasırı olmayanlar da onun arkadaşıdır. Arkadaş olması hepsinin Kur’an ümmeti olmasından ileri gelir. Madem ki hepimiz Kur’an’ı öğrenmek, yaşamak, yaşatmak ve onu savunmakla yükümlüyüz, o halde hepimiz bu yolda arkadaşız. Burada peygamberin herhangi beşer üstü bir özelliğinin bulunmadığını, sadece bizim gibi bir beşer olduğunu ifade etmektedir. O Kur’an’ı Cebrail’den, biz ise onun öğrettiklerinden öğreniyoruz. Cebrail’in Hz. Muhammed’den bir üstünlüğü olmadığı gibi, Hz. Muhammed’in de bizden üstünlüğü yoktur. O bizim arkadaşımızdır. Hz. Peygamber böylece bizim arkadaşımız olunca, biz hâliyle birbirimize arkadaş oluruz.

“Hamd Allah’ındır” ifadesinin burada başka beyanı vardır. “Onda cinnet yoktur.” Bir deli saçması insanları 1400 yıl arkasından götürebilir mi? Bu sûre nâzil olduğu zaman Mekke’dekilerin özrü olabilirdi. Deli saçması olup olmadığını bilemezlerdi. Ama bugün, “Muhammed delidir!” veya “Söyledikleri deli saçmalarıdır!” diyebilecek aklı başında kimse olamaz.

“O sadece açıklayan bir zikirdir.” Kur’an kapalı şeyleri açıklıyor. İnsanın aslında bildiği ama kanaat getiremediği şeyleri açığa kavuşturuyor. Ölümün yok olma olmadığını insanlar biliyor, çünkü var olan hiçbir şey yok olmuyor ama bunu tam açıklayamıyor. Bildikleri şeyler var ama akıllarına gelmiyor. Böylece Kur’an insanlara bilmediklerini değil, bildiklerini öğretir. Bir matematik hocası öğrenciye çarpmayı öğrettiği zaman öğrenci öğrendikten sonra “ben bunu zaten bilirdim” der. Yani, öğretmenin dediğini öğretmen dediği için değil, aklı onu öyle kabul ettiği ve denendiğinde sonuç alındığı için ona inanır. Kur’an’ın söylediklerine Kur’an söylediği için değil, ilme uygun olduğu için kabul ediyoruz. Kur’an bizim öğretmenimizdir. Böylece Kur’an büyük mucizesini ortaya koyuyor. O da nedir? Kâinatı, olmuşları ve olacakları bilmesidir. İçtihat ve icmâlarımızda buna önem veririz. Kur’an hüküm değildir, Kur’an delildir. Hükmü bizim içtihadımız verir. Onun için; “İçtihatsız Kur’an veya hadisle amel edilmez.” denir. Kur’an’a ve hadise dayanacağız ama aklımız ve ilmimizle onları anlayacağız.

Burada hepimiz birbirimizin arkadaşı olduğumuza göre, birbirimize aynı gözle bakmak zorundayız. Biz Kur’an’ı göstereceğiz, ama Kur’an’ı anlamak ve uygulamak onlara aittir. Bizim anladığımız gibi anlayacaklar diye bir şey yoktur. Ben şimdi benim anladığım gibi anlatıyorum. Siz benim anladığım gibi anlamak zorunda değilsiniz, siz de kendinize göre anlarsınız.

 

185- Semâvat ve arzın melekûtuna bakmıyorlar mı? Allah bir şeyden yaratmış değildir. Saatlerinin iktirab ettiği beklenir. Ba’dinde hangi hadise îman edecekler?

185- Yer ve göklerin iyiliğine bakmıyorlar mı? Allah bir nesneden yaratmış değildir. Süreleri yaklaşmış olabilir. Arkasından hangi söze inanacaklardır?

Melekût” kelimesi “melek” kelimesinden türemiştir. Türkçedeki “bilke” kelimesi ile akrabadır. Tuğla pişirilen toprak demektir. Kâinatın nasıl âhenkli bir hedefe hizmet ettiğine bakmıyorlar mı? Kendiliğinden olan veya çok tanrı tarafından oluşan bir Kâinatın böyle uyumlu düzeni olabilir mi? Yer ve gök arasında büyük bir uyum vardır. Bu uyumu bugünkü astronomi ve ilim ortaya koymaktadır. Müçtehidin bütün görevi hükümler arasında bu âhengi koymaktır. Yani, bir hüküm vazedilirken, diğer taraftan uyumu bozmamasıdır. Meselâ, boşanma yasağı boşanmaları çoğaltır. Çok evlilik yasağı fuhşu artırır, evliliği yok eder. Faiz ekonomik hareketi durdurur. Müçtehit böyle tuzaklara düşmemelidir.

“Va Mâ Halakallahu Min Şey’in” ifadesindeki “Mâ” ma-i nafiye olabilir. O zaman, “Kâinatı bir şeyden yaratmamış” anlamındadır. Bu manâda ilk patlayan nokta da o anda yoktan var edilmiştir anlamına gelir. “Bir şeyden yarattığımız melekûta bakmıyorlar mı?” demek olur. Bu ikinci manâ da son derece önemlidir. Kâinat Batlıların ‘kuvantum’ dedikleri bir parçacıktan oluşmuştur. Kâinat onun değişik şekildeki terkibi ile bu düzen oluşmuştur. Atom fizikçileri ve kimyacılar bunları çok iyi bilmektedirler.

Hatırlatalım: Kâinatın aslı en küçük parçacıklardır. Bu parçacıkların üzerinde elektrikî ve kitlesel yükler vardır. Çekim ve itim hâlindedirler. Başlangıçta bunlar hareketsizdi. Yani, çeken özelliklerle iten özellikler aynı idi. Dolayısıyla bir arada çok küçük mekânda duruyorlardı. İşte sıvı hâlinde olan bu ilk nokta birden patladı.

Önce negatif kitleler birbirini çekti ve yerinde kaldı. Pozitif kitleler ışık hızıyla çevreye yayıldı. Kâinat büyümeye başladı. Bunlar ‘ışık kuvantumları’ idi. Sonra ışık kuvantumlarının bazısı bölündü, ‘elektron’ ve ‘pozitron’ oldu. Sonra 1836 çift birleşti ve ‘hidrojen atomu’ oldu. Atomlar birleşti ve ‘moleküller’ oldu. Moleküller kromozomlarda dizildi, canlı oldu.

İşte bunların hepsi o bir şeyden çıktı. Bu âyetin bu manâsını ilmen ispat etmiş bulunuyoruz, ama diğer manâsı hakkında ilim susmaktadır.

“Süreleri yaklaşmış olabilir.” Böylece bütün bu oluşun süreli olduğunu, sonunda her şeyin tekrar o noktaya döneceğini ifade etmektedir. Ondan sonra âhiret hayatı başlayacaktır. “Bu sözden veya bu olaydan sonra neye inanacaklar?” deniyor. Söz olarak mucizedir, çünkü Kur’an’ı bugünkü ilim tasdik etmiştir. Olay olarak büyüktür, çünkü Kâinat doğmuştur, yaşıyor ve ölecektir. Allah tekrar hayatı takdir etmese abesle meşgul olmuş olur.

“Bundan sonra hangi söze inanacaksınız?” Hangi olaya inanacaksınız? Yahut, hangi söze inanacaksınız? Söz de olay da kesin ifadelerle doludur. Kâinat oluşmuştur, Kur’an da bu oluşmayı bildirmektedir.

 

186- Allah kimi idlâl ederse onun hâdisi yoktur. Onlar tugyanlarında amâlık etmektedirler.

186- Allah kimi şaşırtırsa onu yola getirecek yoktur. Onları taşkınlıkları içinde bırakır da kör kör dolaşırlar.

Yeryüzünün bütün olarak hidâyete gelmeyeceklerini, her zaman şeytanın da taraftar bulacağını ifade eden bu âyet gerçek düzeni anlatmaktadır. Kur’an’ın sözüne kulak vermeyip de kendi alışkanlıkları içinde çözüm arayanlar dalâlettedirler. Kör kör çare arar ama bulamazlar.

Çare Adil Düzendedir. Bu sözlerin ne kadar doğru olduğu ileride anlaşılacaktır. Şimdi Adil Düzene karşı direnenler, başka çare bulamayınca ona geleceklerdir. Gelenler kurtulacak, gelmeyenler helâk olacaklardır.

Burada bize önemli haberler vardır. İnsanlara anlattığımız halde anlamıyorlarsa, bizim yapacağımız bir şey yoktur. Biz görevimizi yapmaya devam edeceğiz. Tebliğ etmeye de devam edeceğiz.

 

187- Senden saatin ne zaman irsâh olunacağını sual ediyorlar. Onun ilmi Rabb’imin indindedir, de. Kendisinden başka kimse vaktini tecliye edemez. Semâvât ve arz da sakıl olmuştur. Size ancak bağteten gelir. Sen sanki onu ihfa ediyormuşsun gibi sual ediyorlar. Onun ilmi Allah’ın indindedir. İnsanların ekserisi ilmetmiyor.

187- Senden günün gelişini soruyorlar. Onun bilgisi beni Yetiştiren’dedir, de. Onun gününü kendisinden başka kimse ortaya çıkaramaz. Gökleri ve yeri basmıştır. O size ancak birden gelir. Sen sanki onu bilerek açıklamıyorsun gibi soruyorlar. Onun bilgisi Allah’ın indindedir. Kişilerin çoğu bilmezler.

Buradaki “saat” Kur’an’da vaadedilen zâlimlerin helâk olacağı “vakit” olabildiği gibi; büyük kıyametin gelişi anlamında da olabilir. “Bağteten geleceği” haber verilmektedir.

Kâinat yaratılmıştır, gelişmektedir. Sonra çökmeye başlayacaktır. Ama sonuna kadar ölümü beklemeyecek, dengenin bozulması ile birden kara deliğe doğru kaçacağız. Bir çeliği çekersiniz, kuvvete göre uzar. Belli gerilmeye varınca aniden kopar. Buna kopma veya akma sınırı denir. Kâinat için de ölüm böyle olacaktır. Kopma sınırına gelince birden yeni dünyanın doğuşuna gidilecektir. Demirdeki akma sınırı çeşitli madenlerde ve alaşımlarda farklıdır. Benzerlerinde deneme yapılmadıkça bu sınırı hesapla tesbit etmemiz mümkün değildir. Kâinatın benzerinde deneme yapmadığımız için o kopma zamanını bilemeyiz. Bu büyüme ile ilgili bir şeydir. Çap yeter derecede büyüyünce Kâinatın delinmesi sözkonusu olabilir.

“Gökleri ve yeri basmıştır.” Yahut, çekmektedir demektir. Demek ki, Kâinatın gerilmesi sözkonusudur. Merkeze çekmesi sözkonusudur. Kara deliğe doğru gidişi anlatmaktadır. Önce, “Onun saati Rabb’inin indindedir” diyor. Sonra, “Onun ilmi Allah’ın indindedir” diyor. Saatin evrimle ilgili olduğunu ifade ediyor. İkinci âyette de tüm Kâinat ile ilgilendiğini ifade için “Onun ilmi Allah’ın indindedir” diyor. “İnsanların çoğu bilmez” diyor. Ama bir kısmı bilir; onlar da ilim adamlarıdır.

“Ecelleri yaklaştı” diyor; “Eceliniz yaklaştı” demiyor. O halde hepimize hitap etmiyor. Buna göre bu saat topluluğa gelecek helâktan bahsediyor. Bunun da ansızın olacağını ifade ediyor. Biz Türkiye’nin dış borçlarını hesaplarken 15 yıl sonra helâk olacağımızı haber veriyoruz. Ama bu helâk çok daha erken olabilir. Hemen tedbir almamız gerekmektedir.

Biz bu noktada yeni uygarlığın doğması için hazırlığımızı yapacağız. Muhalif olanları biz değil, Allah helâk edecektir. Ya tabiî âfetlerle veya sosyal âfetlerle birbirini kırdırarak helâk olurlar. Bizi engelleyenleri durdurmak bizim görevimiz değildir. Bizim görevimiz yapmak, göstermek ve anlatmaktır... Sonrası Allah’a aittir.

Burada bize verilen görev de, insanlardan tecerrüt edip uzaklaşmamak, onların içinde Adil Düzeni kurmaya çalışmaktır. Adil Düzeni istemeyenler olabilir, zâlim düzeni isteyenler olabilir. Nitekim Doğru Yol Partililer Adil Düzeni istemediler, Refah Partililer de onlara uyup zâlim düzene râzı oldular. Sonra da zâlim düzen onlara zulmetti. Allah’tan ne istiyorlarsa Allah da onu verir. Siz de zâlim düzeni isterseniz, Allah bir zâlim bulur ve başınıza musallat eder.

Hz. İbrahim’i ateşe atıyorlar. Yunus Peygamber balığın ağzına düşüyor. Hz. Muhammed mağaradadır. Hz. İsa haça gerilecektir. Hepsi beklenmedik şekilde kurtulmuşlardır. Toplulukların da aynı kurtulma şansları vardır. Yeter ki evrime ayak uydursunlar.

 

188- Nefsime Allah’ın meşieti ne nef’a ne de zarara mâlikim diye kavlet. Gaybı bilseydim hayrı istiksar ederdim de bana sû’ messetmezdi. Ben sadece îman eder kavmin nezîriyim ve beşîriyim.

188- Ben kendime Allah’ın dilemesi dışında ne yarar ne de kötülük yapabilirim de. Görünmeyeni bilseydim iyiliği çoğaltırdım da bana kötülük dokunmazdı. Ben sadece inanır ulusun uyaranıyım ve sevindireniyim.

Hz. Nûh’tan sonra, Hz. Musa’nın hikâyesini de bitirdikten sonra, Hz. Muhammed’i de kısaca tanıtmıştır. O Kur’an’ı getiren kimsedir. Bizim arkadaşımızdır. Ne zaman ne olacağından bir bilgisi yoktur. Görevi sadece uyarma ve tebşir etmekten ibarettir. Mekke sürecidir. Onun yönetme yetkisi yoktur. Sonra Medine’de devlet başkanı olacaktır. Ama o sadece kendi kavminin devlet başkanı olacak, Kur’an’ın örnek uygulamasını yapacaktır. Peygamber olarak sadece uyarıcı ve müjdeleyicidir. İleride bu görevi onun adına onun âlimleri yapacaklardır.

Burada bize verdiği ders şudur: Bu Kur’an’ı yorumlayıp uygulamada sizden hiçbir farkım yoktur. Ben peygamber olarak hiçbir ayrıcalığa sahip değilim. Arkadaşınızım. Sizin neyiniz varsa, benim de oyum vardır. Ben ve çağdaş arkadaşlarım neler yaptıksa, siz de onları gerektiğinde yapınız.

Bu açıklama bize hem görev yüklemekte, hem ümit vermektedir.

Herkes elinden geleni yapsın. Sonrası Allah’a aittir, bizi hiç mi hiç ilgilendirmez.

“Îman eder kavim için” diyor ve nekire olarak getiriyor. Yani, biz de o kavim içine istersek dâhil olabiliriz; îman eder dâhil oluruz. Ne yapacağımızı sûrenin sonunda Allah bize haber verecektir.

“Nezîr ve beşîr olmamız” gerekir.

Yani, uyarmalıyız; başınıza şu kötülükler gelir diyeceğiz ama, bunu ilimle yapacağız. Onlara niçin öyle olacağını izah etmeliyiz. Bunun için de önce bizim anlamamız gerekir.

Müjde vermeliyiz; şunu yaparsanız şu olur diyeceğiz.

Biz otuz sene evvel insanları uyardık. Faiz sizi mahveder dedik ve izah ettik.

Kimse kulak vermedi. 1980’lerde Konya’da yaptığım bir konuşmada demiştim ki;

“Faiz enflasyonu doğurur, enflasyon işsizliği doğurur, işsizlik açlığı doğurur, açlık borçlanmayı zorunlu kılar, borçlanma yolsuzluğa götürür, yolsuzluk rüşveti ortaya çıkarır, rüşvet baskının kaynağı olur, baskı da anarşiye gider ve devlet yıkılır...”

İşte bu sözler yalan mı imiş? Şimdi siz söyleyin.

Böylece bizim de yapacağımız şey, Hz. Peygamberin söylediklerini söylemekten ibarettir. Borçtan nasıl kurtulacağımızı söylüyoruz... Çare ve çözümler öneriyoruz...

İsterseler kulak verirler. Kulak vermezlerse helâk olurlar.

 

Yazan ve Anlatan: SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yayına Hazırlayan: REŞAT NURİ EROL

 

 

 

 






Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3137 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2406 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2371 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 1920 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2193 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2238 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2021 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 1873 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 1908 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2294 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2173 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1780 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2121 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2015 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2147 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2119 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 1988 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2181 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2134 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2390 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2202 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 2787 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2399 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2696 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2419 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2485 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2646 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 2757 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 2700 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3036 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5049 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3149 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 2793 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3422 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3280 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3025 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3523 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3472 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 3764 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4209 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 2744 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 2786 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3579 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3488 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2611 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2676 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3613 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 6959 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5093 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 3840 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3286 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3424 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4379 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 3986 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4331 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4326 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4397 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4203 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3123 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4038 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3323 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 4795 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3565 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 4818 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 4637 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4582 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3242 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3253 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3405 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 4771 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 3932 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 4991 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 3774 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 4901 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4055 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4104 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4224 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4402 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 4914 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 3830 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 4847 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4093 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3604 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4053 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4270 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 3802 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 3847 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 3866 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4278 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5273 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9050 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1039
Nur Suresi Tefsiri 32-34. Ayetler
23.11.2019 4428 Okunma
1 Yorum 24.11.2019 08:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1038
Nur Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
16.11.2019 3453 Okunma
1 Yorum 19.11.2019 12:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1037
Nur Suresi Tefsiri 27-29. Ayetler
9.11.2019 3612 Okunma
1 Yorum 10.11.2019 05:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1036
Nur Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
2.11.2019 3233 Okunma
1 Yorum 03.11.2019 07:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1035
Nur Suresi Tefsiri 19-22. Ayetler
26.10.2019 3233 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1034
Nur Suresi Tefsiri 12-18. Ayetler
19.10.2019 3590 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5364 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1032
Nur Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
5.10.2019 4006 Okunma
1 Yorum 06.10.2019 23:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1031
Müminun Suresi Tefsiri 111-118. Ayetler
28.09.2019 3257 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:50


© 2024 - Akevler