Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 251
ÂL -İ İMRAN SURESİ TEFSİRİ 119-120.AYETLER
9.05.2004
791 Okunma, 0 Yorum

ADİL DÜZEN   251

““ADİL DÜZEN” BİR PARTİNİN DEĞİL, İNSANLIĞIN DÜZENİDİR.”Süleyman KARAGÜLLE

Haftalık Seminer Dergisi       09 MAYIS - 11 Mayıs      Fiyatı: Seminere katılmak  veya  (akevleronline)  www.akevler.org

 

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 251 SEMİNER   (CUMA-CUMARTESİ)    İstanbul, 09 Nisan - 11 Mayıs  2004

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİZafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA/ İSTANBUL              Tel: (0212) 452 76 51

ÜSKÜDAR Adresi: Selami Ali Efendi CD. No: 31 ÜSKÜDAR/İSTANBUL  (Ana Çocuk Sağlığı yanı – Anadolu Gençlik bitişiği)            Tel: (0532) 246 68 92

 

*HAFTALIK TEFSİR SEMİNERİ  (CUMARTESİ GÜNLERİ YENİBOSNA; Saat:18.00-21.00)

ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ TEFSİRİ – 31

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَانِ الرَّحِيمِ

هَاأَنْتُمْ أُوْلَاءِ تُحِبُّونَهُمْ وَلَا يُحِبُّونَكُمْ وَتُؤْمِنُونَ بِالْكِتَابِ كُلِّهِ وَإِذَا لَقُوكُمْ قَالُوا آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْا

عَضُّوا عَلَيْكُمْ الْأَنَامِلَ مِنْ الغَيْظِ قُلْ مُوتُوا بِغَيْظِكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ(119)

إِنْ تَمْسَسْكُمْ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْ وَإِنْ تُصِبْكُمْ سَيِّئَةٌ يَفْرَحُوا بِهَا وَإِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا

لَا يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا إِنَّ اللَّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ(120)

هَاأَنْتُمْ (HAv EaNTuM)  “İşte siz.”

Tembih harfidir. “Za” bu demektir. “Haza” işte bu demektir. Başkası değil de bu. İşte aradığın bulundu dediğimiz gibi; “Haza” da işte bu, işte siz işaretini vermektedir.

Şimdi siz onları seviyorsunuz, durumunuz budur. Oysa onlar sizi sevmiyorlar diyor.

Bundan önceki âyette “Sizin dışınızda olanları bıtane ittihaz etmeyin.” demiştir. Kâfir olanları demiyor, sizin dışınızda olan Müslimleri ifade ediyor. Yani Yahudileri, Hıristiyanları, Budistleri, Brahmanistleri demektedir. Onlara güvenmeyin. Onlarla dostluk kurun, anlaşın, iş yapın ama bıtane yapmayın. Diğerlerine karşı birilerini tutmayın, tarafsız kalın.

أُوْلَاءِ (EuLAEı)  “Sınız”

Türkçedeki “dır”, “sın” yerine haber zamiri kullanılır. Mübtedadan sonra “dır” ve “sın” manâsında haber zamiri kullanılır. “Ente huve alimün/ Sen alimsin” demektir. “Ente ente alimün” denmez, “Ente hüve alimin” denir. Buradaki “Eulai/Ûlâi” de “onlar” anlamındadır. Türkçede “siz” olarak tercüme edilir.

İşte siz osunuz ki onları seversiniz, onlar sizi sevmez. Fiil cümlesini isim cümlesi yapmıştır. Tahsis için kullanılır. “Ente alimün” dersen, sen alimsin olur. “Ente huve alimün” demek, alim olan sensin başkası değildir demek olur. Burada da seven sizsiniz.

تُحِبُّونَهُمْ (TuXıbBUvNaHuM)  “Onları seversiniz.”

“Onları seversiniz.” Bu bir haberdir. Emir değildir. Sevmek kalbî bir fiildir, iradî değildir. Senin elinden gelmez, içinden kendiliğinden oluşur. Kuracağınız dostluk ilişkileri zamanla size muhabbeti getirir. Genel olarak siz severseniz, o da sizi sever. Ancak bazen tek taraflı sevgi doğar. İşte mü’minlerin vasfı budur. Müslimleri yani barışçıları sevmektir. Bıtane edinme yasağı onları sevmeyi ortadan kaldırmaz.

Müslimlerle yani Hıristiyan, Yahudi ve Budistlerle her zaman dostluk ve barış ilişkilerini kuracağız. Onlarla iyi geçineceğiz. Ancak bileceğiz ki onlar bizi sevmeyebilirler.

Buradaki “Hum/Onlar” zamiri, bizden olmayan, bizimle sadece barış ilişkileri içinde olan kimselerdir. Acaba savaşta olanları da sevecek miyiz? Evet, savaşta olanlara ğılza yapacağız, güç göstereceğiz, korkutacağız ama babanın oğlunu korkuttuğu gibi korkutacağız. Bizim onlarla savaşımız onları yok etme değil, onları yola getirme ve uslandırmadır. Bizim onlara düşmanlığımız olmayacaktır. Bu miyar çok önemli bir miyardır. Kangren olan kolunuzu kesersiniz; bu kesip atma kola düşman olduğunuzdan değil, diğer kolu kurtarmak içindir.  

وَلَا يُحِبُّونَكُمْ (Va LAv YuXıbBUvNaKuM)  “Oysa onlar sizi sevmezler.”

Onlar sizi sevmediği halde siz onları seversiniz. Bu özellik mü’minlerin en büyük ayracıdır.

Kur’an; “Biz mü’miniz demeyin, müslimiz deyin; daha kalbinize iman girmemiştir.” diyor.

Acaba bizim kalbimize imanın girdiğini nasıl bileceğiz?

Eğer bizi sevmeyenleri de seviyorsak, işte o zaman kalbimize imanın girdiğini bilmiş olacağız. Herkes kendisini bununla test etsin. Biz kötülerle mücadele etmeyiz, kötülükle mücadele ederiz. Biz düşmanı yenmek için mücadele etmeyiz, düşmanı dost yapmak için mücadele ederiz. Saldırmazsa saldırmayız. Zulmüne sabrederiz. Çünkü bu sayede onlar içinde mü’min olanlar ortaya çıkar.

Kıbrıs’ta 24 Nisan’da yapılan referandumda Rumların “hayır”, Türklerin “evet” demesi bunun bir örneğidir. Avrupa onları tüm Kıbrıs için birliğine alınca işte onların zulmü ortaya çıktı. Bunu yapmaları doğrudur, ama Denktaş’ın söylediklerinin hepsi doğru değildir.

Mü’minin vasıflarını sayarken Kur’an şöyle diyordu:

a)       Mü’minler her söze kulak verirler, söyleyene değil söylenene bakarlar.

b)       İyilikte yardımlaşırlar, kötülerle yardımlaşmazlar; iyilerle değil, iyilikte yardımlaşırlar.

c)       Mü’minler onları sever, onlar ise mü’minleri sevmezler. Eğer iki insan mü’min ise karşılıklı olarak severler demektir.

d)       Sözleşmelerin tamamına uyarsınız. Yani, sözleşmelerin kiminle yapıldığına bakmazsınız, birbirinden ayırmazsınız. Oysa onlardan Yahudiler, Yahudi olmayanla yapılan sözleşmenin geçerli olmadığı iddiasındadır, Hıristiyanlar da Müslümanlarla yapılan sözleşmeleri tutma zorunluluğu yoktur derler.

Böylece herkes bu kriterlere dayanarak kendisinin mü’min olup olmadığını kontrol edebilir.

وَتُؤْمِنُونَ بِالْكِتَابِ كُلِّهِ (Va TuEMıNUvNa BiLKıTAvBı KulLıHı)Kitabın küllisine inanırsınız.”

Kitab’ın küllisi ile kendinizi veya herkesi güven altına alırsınız. Buradaki kitaptan maksat gökten gelen kitap ise; biz bize indirilene de, bizden önce indirilene de iman ediyoruz. Onlardan yararlanıyoruz. Çünkü biz her söze kulak veririz. Onlar ise bizim Kitabımıza inanmıyorlar. Makul olan bizim onları sevmememiz, onların bizi sevmeleridir, böyle olması gerekir. Ama gerçek ise tersidir. Çünkü onlar kendi kitaplarına da inanmıyorlar.

Bütün bunları söylerken “Onlar bir değildir.” âyetini hiçbir zaman unutmamalıyız.

İşte Kur’an yorumlanırken başka âyetlerle yorumlamak bunun için gerekmektedir. Yoksa hatalı anlarız.

“Kitabın küllisine inanmak” demek, ilahi olsun olmasın, yapılan bütün sözleşmelere inanırlar, onlara saygılıdırlar, uyulması gerektiği görüşündedirler. Herkesi kendi kanunlarına ve kendi içtihatlarına bırakırlar. Onları bizim kanunlarımıza veya bizim içtihatlarımıza uymaya zorlamazlar.

İşte barışın yani İslâmiyet’in temeli budur, özgürlük budur, demokrasi budur. Yoksa “sen benim kanunlarıma tâbi ol” derseniz, işte zulüm budur. Kıbrıs’ta olduğu gibi; dokuz bin sayfalık plan yazıp ondan sonra da karar merkezlerini çalıştırmamak adalet değildir, zulümdür.

Bunun başka bir manâsı da, sözleşmeyi kiminle yaparsanız yapınız, ayırt etmeksizin siz sözleşmeye uyarsınız. Onlar ise insanları gruplara ayırt ederek kimileri ile yaptıkları sözleşmeleri nazarı itibara almazlar, çifte standart uygularlar. Demek ki mü’minin dördüncü tutamağı da budur.

وَإِذَا لَقُوكُمْ قَالُوا آمَنَّا (Va EıÜAv LaQUvKuM QavLUv EavManNAv) 

“Size lıka ettiklerinde iman ettik derler.”

Sizinle beraber oldukları zaman lâik olduklarını, bütün dinlere dolayısıyla bütün kitaplara saygılı olduklarını söyler ve sizi kendileriyle bir tutarlar. Oysa onlar daima nifak içindedirler. Aralarında farklı düşünürler, sizinle oldukları zaman ise farklı muamele yaparlar.

Kıbrıs’ta Rum ve Türklere uygulanan farklı muamele bunu açıkça gösterir. AB’nin Yunanlılara ve Türklere uyguladıkları farklı muamele bunları gösterir. Görünürde Türklerle Yunanlıları bir tutuyorlar, görünüşte Kıbrıs Türkleri ile Kıbrıs Rumlarını bir tutuyorlar. Ama birçok defalar buğuzlarını ağızlarından kaçırıyorlar. Bu âyet sanki 21. yüzyılda Kıbrıs Türkleri ile Kıbrıs Rumları için inmiş gibidir.

Birbirlerine düştükleri zaman sizinle ittifak edip kendilerini korurlar. Sonra bir bakarsınız ki birleşmişler ve birlikte sizi ezmekle meşguller. Oysa mü’minler adildirler. Yakınları da olsa onları kayırmazlar. Haklıya haklı, haksıza haksız derler.

وَإِذَا خَلَوْا (Va EıÜAv PaLAv)  “Halv ettiklerinde, başbaşa kaldıklarında.”

Mü’minlerin bütün toplantıları açıktır. Dost düşman herkes onların görüşlerini, isteklerini takip eder. Çünkü içleri ne ise dışları da odur. Oysa onların bütün işleri fitne fesat olduğu için toplantılarını hep gizli ve kapalı yaparlar. Orada kendilerine göre planlar hazırlarlar.

İzmir’e ilk geldiğimde (1960’lı yıllar) İslâmiyet’e yakın olanlarla hep beraber idik. Baktım, bazı kimseler benimle konuştuklarını diğer kardeşlerimizle konuşmuyor, hep ayrı ayrı ilişki kuruyor, herkesle ayrı ayrı buluşuyorlardı. Biz üç kişi çok samimi olmuştuk. Bunlardan biri tarikatçı idi. Ben o zaman tarikata karşı idim. Büyüğümüz olan üçüncü kişi ikimizi idare ediyordu. Bir gün onunla ikimiz beraberdik. Bana tarikatlar aleyhinde sözler söyledi. Benim gibi düşündüğünü söyledi. Ama ben bunu onun yanında söylemem dedi. Ben de, “Şimdi senin ona da bana söylediğin gibi söylemeyeceğini nereden bileyim?” dedim.

İşte kardeşlerime hep bunları söylüyor ve uyarıyorum: Herkesin yanında söyleyemeyeceğinizi kimsenin yanında söylemeyiniz. Sonra yalan söylemek zorunda kalmayınız. Yalan söylemiyorsan kötülük yapamazsın. Kapalı toplantıları yapmayınız. Her türlü toplantılarınız açık olsun. Bu sizleri herkese sevdirir. Siz onlara güven sağlarsınız.

عَضُّوا عَلَيْكُمْ (GawWUv GaLaYKuM)  “Size addederler.”

Gadud” bilek demektir. Bilek güç anlamına gelir. Üzerinizi bileklerler, yani güç gösterirler.

Yani, kendi başlarına kaldıkları zaman güçlerini sizin aleyhinizde birleştirirler demektir.

Onlar aslında kendi aralarında da bir değildirler. Sadece size saldırıda bir olurlar.

الْأَنَامِلَ

Enamil” karıncalar demektir, daha doğrusu karınca kümesi demektir. “Nemle” ise bir karınca demektir. “Neml”in çoğulu “Enamil” kelimesini parmakların yanları olarak yorumlamak zordur.

Neml” işaret parmağı olabilir ve işaret parmaklarını size uzatırlar, hedef olarak sizi gösterirler demektir. Bu uzatmanın gayzdan ileri geldiği de bundan sonra ifade edilmiştir.

Neml” karınca olduğu gibi karınca yuvası anlamına da gelir. Karınca yuvasına benzetilerek “namlu” kelimesi kendisinden ok veya mermi atılan boru veya oluk olabilir. Türkçede kullandığımız “namlu” kelimesi de buradan gelmektedir. O halde kendileri başbaşa kalınca namlularını size çevirirler demek olur. Böylece siperde yerleştirilen topların namluları sizin üzerinize çevrilmiştir. Bu namlu ne zamandan beri çevrilmiştir?

Müslümanlar Suriye ve Mısır’ı daha halifeler zamanında Bizans devletinden aldılar. O günkü Katolikler bundan hoşlanmışlardır. Bizans yıkılacak ve Ortodokslar bize dönecekler diye işte o günden bugüne kadar namlular Müslümanlara çevrilmiştir. 731 yılında Tarık b. Ziyad Endülüs’e ayak bastıktan sonra oluşturulan Haçlı ordusu sonunda Müslümanları oradan kovmuştur. Diğer taraftan 1071 yılında yapılan Malazgirt Muharebesinden beri namlular Türkiye’ye çevrilmiştir. Nitekim geçen yüzyılın başında Sakarya’ya kadar geldiler.

Batı bu büyük projesinden vazgeçmemiştir. Ne var ki başka dengeler ortaya çıkmıştır. Batı dünyası Avrupa ve Amerika diye ikiye bölündü. Sovyetler dağılmakla beraber Ortodoks güç olarak devam etmektedir. Çin ise gittikçe güçlenmektedir. Güney Amerika ile Kuzey Amerika arasında da ayrılık devam etmektedir. Ama kendi aralarında halvette olunca namlular İslâmiyet’e yönelir. 

مِنْ الغَيْظِ (MiNa elĞaYJ)  “Ğayzdan.”

Ğayz” kelimesi ile “ğılz” kelimesi arasında benzerlik vardır. “Ğılz” sert çıkıntı demektir. Başkaları seni azimli görecek, sert bulacak ve sana saldırmaktan vazgeçecektir. Savaşta ğılz göstermek emredilmiştir. Düşmanlar seni yumuşak bulmamalıdırlar. Biz buna istediğimizi yaptırabiliriz dememelidirler.

Ğayz” ise görünür sertlik değil de, bir balonun sıkıştığı zaman basıncını artırması benzeri bir sertliktir. Batı dillerindeki “gaz” kelimesi ile akrabalık kurulabilir. Görünmezler ama serttirler.

Düşmanı yok etmek isterseniz “gayz” ile hareket etmek akla daha yakındır. Ama düşmanı sindirmek veya yola getirmek isterseniz o zaman da “ğılz” kelimesi daha uygundur. Gayzdan oluşan namluları size yöneltirler demektir. Bu ifadeler “Tuhibbunehum velâ yuhıbbuneküm/ Siz onları seversiniz onlar sizi sevmez” âyetinin bir açıklamasıdır.

قُلْ مُوتُوا بِغَيْظِكُمْ (Qul MUvTUv Bi ĞayJıKuM)  “ ‘Gayzınızla mevt ediniz.’ diye kavlet.”

“Gayzınız sebebiyle ölün.” demektir. Yani, gayz sonunda onları helâk eder. “Öleceksiniz” denmiyor da “ölünüz” deniyor. Biz barışta onlarla dostluk içinde, savaşta gılze içinde oluruz. Onlar ise barışta nifak içinde savaşta gayz içinde olurlar. Arada sırada izhar ettikleri gayzlarına vereceğimiz cevap bunları hatırlatmaktır.

Biz Anadolu’yu aldığımızda Rum ve Ermenilere dokunmadık, onları sekiz dokuz asır huzur içinde yaşattık. Onlar ise ilk fırsatta bize Sevr’i dayattılar ve arkasından soykırım yapmaya başladılar. Böylece bin senelik gayzlarını kustular. Sonuç ne oldu? Kendi gayzları içinde öldüler. Anadolu’dan göç edip gittiler. Şimdi de utanmadan bize diyorlar ki; “Siz soykırımı yaptınız!” Nitekim Kıbrıs’ta da durum aynen böyle oldu. Soykırımına giriştiler ve kendileri Kuzey Kıbrıs’ı kaybettiler. Şimdi de yine gayzları devam ediyor. Yeni Sevr peşindeler, Kıbrıs’ta yeni soykırımı peşindeler. Bu onların ölmelerine sebep olacaktır.

Biz “ölme” ile “geberme” kelimelerini kullanırız. Araplar “vefat” ile “mevt” kelimelerini kullanır. “Ölme” ile “mevt” iki dilde ortaktır. Arapçada şerefli ölüme “vefat”, Türkçede şerefsiz ölüme “geberme” denir. Türkçede şerefli ölümün karşılığı yoktur, Ruhunu teslim etti derler. Arapçada da şerefsiz ölüm karşılığı yoldur. “Kahr” kelimesi ile ifade edebilirler. “Geberin” şeklindeki tercüme uygun değildir.

إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ (EınNa elLAHa GaLIyMun)  “Allah bilmektedir.”

Alîm” kelimesi marife gelmiştir. Allah bilir, başkaları da bilebilir demektir.

“Sadır” baş demektir. Baş içinde bilgisayarlarda olduğu gibi devreler vardır. Bütün zihinsel olaylar orada cereyan eder. Ruh buradaki yazılanları okuma kabiliyetine sahiptir. O halde insanlar bildiği gibi Allah da bilir demektir. Yani, daha söz hâline gelmeden önce bilir demektir. Melekler de bunları okuyabilirler. Allah bunların arasında bilir. “Sadırlar” marife geldiği için hepsini bilir anlamına gelir.            

بِذَاتِ الصُّدُورِ (Bı ZavTı elÖuDUvRı)  “Sadırların zatını bilir.”

Buradaki “Bi” kelimesi, sadırların zatı ile bilir demektir. Nasıl kitapta yazılanları kitap sayesinde bilebilirsek, beyinde yazılanları da O bilir. Yani, Allah insanların beynini tam olarak okur demektir.

Allah okumadan bilmez mi ki böyle ifade etmektedir. Allah’ın iki yanı vardır. Biri kendi zati yanıdır. Onu bizim bilmemiz ve anlamamız mümkün değildir. Orada “La mevcude illa HU”dan başkası ile bir açıklama yapamayız. “Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz” dendiği zaman orasına işaret etmektedir.

“O dilemedikçe” sözü ona aittir. Bizim dilememiz bize aittir. Nasıl oluyor da onun dilemesi bizim dilememizdir. O dilediyse bize dileme kalır mı? O dilemiştir. Kalır, çünkü o dilememizi dilemiştir. Allah’ın okuması bizim bilgimiz dahilinde bir dilemedir. Yani, Allah öyle işler yapar ki o sadırda olanı okuyan kimsenin yapması gibi yapar demektir. Yoksa zaten o şeyleri kendisi yazmıştır veya yazdırmıştır. Burada insanlığın da bunu bileceği ifade edilmiş oluyor. Gerçekten gayzları bir gün sırıtır ve insanlık gerçekleri öğrenir.

Nitekim 24-25 Nisan 2004 tarihlerinde yapılan referandum vesilesiyle Kıbrıs’ta öğrenilenler bunlardır. 

إِنْ تَمْسَسْكُمْ حَسَنَةٌ  (EıN TaMSaSKuM XaSaNaTun)  “Eğer size hasene messederse.”

Hasene” iyilik demektir. “Hayr” daha çok maddî iyiliktir, “şer” maddî kötülüktür. Oysa “hasen” sosyal iyiliktir, “süe” de sosyal kötülüktür. Ekonomik iyiliğe “hayr”, sosyal iyiliğe “hasen” denmektedir. “İhsan” sosyal iyiliği yapmak demektir. İhsandan sonra “ita” emredilmiştir. Hayrı vermek ita ile ifade edilmiştir. Sosyal ihsan, barış içinde olmak, huzurlu ve sükunlu bir hayat sürmektir, sevgi dolu bir topluluk olmak demektir.

Savaşı kazanmak hasen ile ifade edilmektedir. Siyasi zafer de hasenedir. AK Parti Kıbrıs’ta rizikoya girdi ve zafer elde etti. Kıbrıslı Rumlar da kabul edip “evet” deselerdi, Kıbrıslı Türkler birkaç yıl sonra olmayacaklardı. Bu durum Batılıları üzmüştür. Oysa Türkler “hayır”, güneyliler “evet” deseydiler Türkleri daha çok ezme imkanını bulacaklardı. Ancak Allah korudu. “Sevr” dayatmasında da Rum ve Ermeniler rahat dursalardı Sevr kabul edilecek, zamanla Türkler Endülüs’te olduğu gibi yok olacaklardı. Onlar Türklere “hayır” dedirtmek için göstermelik kampanya yaptılar ama sonunda kampanya ciddi oldu ve onları zor duruma düşürdü.

تَسُؤْهُمْ (TaSUEHuM)  “Onlara sevet eder. Onların hoşuna gitmez.”

Mü’minler kendileri iyi olmak isterler, karşı tarafın da iyi olmalarını isterler, iyilikte birlikte yaşamlarını isterler. Diğerleri ise karşı tarafın kötü duruma düşmesini, o durumdan yararlanarak onları hakimiyetleri altına almalarını veya yok etmelerini isterler. Bunları mü’minlerin bilmesi gerekir, ona tedbir alması gerekir. Yoksa mü’minler imanlarından vazgeçecek değildirler. Onlar karşı taraf için iyilik istemeye devam edeceklerdir.

وَإِنْ تُصِبْكُمْ سَيِّئَةٌ (Va EıN TuÖıBKUM SayYıEaTün)  “Size bir seyyie isabet ederse.”

Burada ve yukarıda “hasene isabet ederse”, “seyyie isabet ederse” kelimeleri kullanılmıştır. “Esa’tüm” ve “Ahsentüm” kelimeleri kullanılmamıştır.

İsabet” beklenmeyen bir şey demektir. Beklemezsiniz ama o birden olur, buna “isabet” denmektedir. Bu kelime hayır için de şer için de kullanılır. Mesela, Türk milleti İstiklâl Savaşı’ndan sonra birden dinine ve inançlarına karşı saldırıya uğrayacağını hiç hesap etmemişti. Saltanat gidebilirdi. Halifelik gidebilirdi. Bunu hissedenler olurdu. Ama tarikatların yasaklanacağını, medreselerin kapatılacağını, zorla başka kıyafetler giydirileceğini, Arap harflerinin terk edileceğini hiç aklına getirmemişti.

Mü’minlere isabet eden bu durum karşı tarafı sevindirmişti. Oysa bu mü’minlerin daha güçlü ve bilgili olarak ortaya çıkmasına sebep olmuştur. “Misak-ı millî” bekleniyordu ama “Sevr” beklenmiyordu. Bunlar isabet olmuştur. Rumlar Anadolu’dan sürüleceklerini hiç düşünmüyorlardı.

يَفْرَحُوا بِهَا (YafRaXu BıHAv)  “Ferahlanırlar.”

Ferah” bir kimsenin kendisini güvende hissettiği zaman duyduğu sevinçtir. “Falah” çiftçilik demektir. Tarlası, bahçesi, çiftliği olan kimse felahtadır, yani güvendedir. Ekonomik güvendedir. Ekini ekip de başaklar sarınca artık beklediği ekonomik güven kendisine gelmiştir. Ekinini kuraklıktan, hastalıktan, doludan ve hayvanlardan korumuştur. Hep endişeli günler ve geceler geçirmiştir.

İşte size bir kötülük dokunursa onlar da bundan ferahlanırlar. 1960 ve 1980 ihtilalleri, 1971 ve 1997 müdahaleleri onları sevindirmiştir. Ama Menderes’in, Demirel’in, Özal’ın, Erbakan’ın ve Tayyib Erdoğan’ın zaferleri onları üzmüştür. Batılılar görünürde sevinmişler, ama baş başa kalınca gayzın namlularını partiye çevirmişlerdir. AK Parti bunun bilincinde midir, değil midir? Şimdilik bilinmiyor.

وَإِنْ تَصْبِرُوا (Va EıN TaÖBıRUv)  “Sabrederseniz.”

İşte mü’min olmayanlar yani diğerlerinin bazıları böyle gayz içinde ve saldırı halinde iken ne yapacaksınız? Birinci olarak sabretme emredilmiştir. Neye sabredeceğiz? İmanda sabredeceğiz. Yani, onlardan korkup onlara teslim olmayacağız. Adil anlaşmalara, hakem kararlarına evet diyeceğiz. Hakemler haksızlık yapsa da Allah bizi korur. Hakem kararlarına uymalıyız. Demek ki sabretmek demek değişmemek demektir.

AK Parti çok büyük hata yapmıştır demiştim, kendisini suçlu göstermiştir. Oysa Kıbrıslılar baştan beri haksız değildir. Millî Görüşçüler de haksız değillerdi. O kadar belediyeleri ellerinde bulundurdular, kim onlardan şikayetçi oldu? Nerede başarısızlığa uğradılar? Hükümete ortak oldular, hükümet oldular, nerede zulüm yaptılar? Tam tersine, onlara hep zulmettiler. Değiştim diyorsa, teslim oldum diyor. Teslim olduysa niye hanımları başlarını açmıyor? Niye içki kadehleriyle sarhoş olmuyorlar? Niye balolara gidip dans etmiyorlar? Niye hâlâ namaz kılıyorlar? Ne değiştiler ki? Tayyip ne değişti? İstanbul Belediyesi’nde yaptıklarından neyi farklı yaptı?

İşte sabretmek bu nevi yalpalamayı yapmamak demektir. AK Parti’nin başarı veya başarısızlığının sebebi bu olacaktır. Kötü bir şey yapıyorsak elbette değişeceğiz. Ama iyi şeyleri bırakmamak sabretmektir. AK Parti değişti - değişmedi kavgası var. İki tarafta da çıkıp şunları değiştirdi diyen yok, yahut değiştirmedi diyen yok. Sayın Erbakan’a karşı saygısızlık demiyorum, saygı eksikliği dışında değiştikleri tek adım görmüyorum.

Avrupa Birliği saldırısı da Kıbrıs saldırısıdır. Karşı tarafı tongaya düşürme oyunudur.

Sabrın ikinci tarafı ise onları sevmekten vazgeçmemek, onlar için iyilik etmekten vazgeçmemek, barış elini uzattıklarında istemeden olsa da uzatmaktır. Denktaş hep doğru söylüyordu. Ama bizim yapacağımız onların uzatacağı barış eline karşı elimizi uzatmaktı.

وَتَتَّقُوا (VaTatTaQUv)  “İttika ediniz.”

İttika ederseniz” demek, korunursanız demektir. Şeriatın kararları dışına çıkmayacaksınız, sözleşmelerde duracaksınız, hükmettiğiniz zaman adil olacaksınız; bunlar “ittika”dır. Sabredilecek, hakta direnilecek, ondan sonra da gerekli tedbirler alınarak barışın gelmesi, iyiliğin gelmesi için çalışılacaktır.

Medine’de bu hükümlere uyulmuştur. Onlar bir zarar vermemişler ve İslâmiyet dünyaya yayılmıştır.

Şimdi “Adil Düzen”le de ikinci defa her yere ulaşacaktır. Herkes Kur’an’a inanmayacak ama her yer “Adil Düzen”i kabul edecektir. Çünkü kendi dinlerinin de düzenidir.

Siyaset yaparken, iş yaparken basit ve görünür güçlere değil, şeriata inanılacaktır.

“Faiz dünyanın gerçeğidir!” diyor, Tayyip. Ben o zaman hayatta olmayabilirim, o ise hayata olur; faizin dünyadan nasıl def edildiği o zaman görülecektir. Allah mı daha çok biliyormuş yoksa dünya mı, elbette görülecektir. Onun dünya dediği Amerika’daki ikiyüz kişilik sermayedir. Bu ikiyüz sermayedarın gücüne inanıp Allah’ın gücünü küçümsemek şirktir. Bizi AK Parti adına korkutan da budur.

لَا يَضُرُّكُمْ  (Lan YaWurRuKuM)  “Size zarar vermez.”

Onların keydleri size zarar vermez. Sabredeceğiz.

Türk milleti sabretti. İstiklâl Savaşı’nı yaptı. Onlar bize ne zarar verebildi? İnkılâplar yaptık. İnkılâplar bize güç kattı. Onlar bizi İslâm âleminden koparacak, Batıdan da uzak tutacak, böylece yok edeceklerdi. Batıdan uzak tutacaklardı, çünkü bize Hıristiyanlığı değil de din düşmanlığını önerdiler. Biz ne yaptık? Hem Türkiye’yi İslâmlaştırdık, hem de İslâmiyet’i bırakmadık; ama Batıyı da öğrendik. Şimdi biz Osmanlılardan çok daha ileri, hattâ daha güçlü durumdayız. Yöneticilerin gafletiyle bizi yıksalar bile, II. Cumhuriyeti kurma gücüne ermişizdir. Tarihin bir deneyimini ifade eden “Gençlik Hitabesi” bizim için ibret olmaya devam ediyor.

Bugün en çok ezilmiş olanlar Adil Düzencilerdir. Akevler mefluç bir vaziyette sessiz duruyor. Millî Görüşçüler “Adil Düzen”i terk etmiş ve iflas emiş durumdadırlar. AK Parti bu tarafa başını çevirip bakamıyor. Bizi görmek bile onu korkutuyor. Ama Adil Düzenciler sabrediyor; ittika da ederlerse onlara bir zarar gelmez.

كَيْدُهُمْ (KaYDuHuM)  “Onların keydleri.”

Onların keydleri. Sermayenin keydi. Nedir bu keyd?

“Adil Düzen”i suç gibi gösterip çevreyi onlardan korkutmak… Basını ve yayını korkutup yokluğa mahkum etmek… Adil Düzencilerin görüş ve düşüncelerini duyurmamak... İnterneti tahrip etmek... Toplantılara Adil Düzencileri çağırmamak… Bu yolla “Adil Düzen”i yok etmek…

Behey gafiller! “Adil Düzen” bizim düzenimiz değildir ki. Bu Kâinatı var eden, insanlığı yeryüzüne halife kılan, peygamberleri gönderen ve Kur’an’ı indirenin nizamıdır. Hak nerede ve ne zaman mağlup oldu da şimdi mağlup olacaktır? En yakın tarihteki Sovyetler size ders olmuyor mu? Türkiye’deki CHP size ders olmuyor mu? Din düşmanlığını bırakan DSP birinci oldu, sonra başörtüsüne saldırdı ve sıfırlandı. CHP “Anadolu solu” dedi, Meclis’te ikinci tek parti oldu, sonra başörtüsü krizi yarattı, şimdi ne durumda!

Onlara değil de; Adil Düzencilere, Millî Görüşçülere şaşarım; mürtetlerine de şaşarım!

Burada “Onlar size zarar vermezler” denmiyor; “Keydleri zarar vermez” deniyor. Yani, bu tür keydler kendilerine döner. Sakın ha siz böyle keydlere girişmeyin.

Bizi demokrasi düşmanları olarak gösteriyorlar, sonra da demokrasi düşmanlarının demokrasiden yararlanma hakları yoktur diyorlar. İkinci cümle doğrudur. Birinci cümle tam tersinedir. Onlar demokrasi düşmanıdırlar. Ama böylece kuralı onlar koyuyor. Onların demokrasi düşmanı olduğu anlaşılınca kendi kendilerini idam etmiş olurlar. YÖK başkanı böyle idam fermanını ilan etti. İki türlü iktidar varmış; siyasi iktidar yani demokratik iktidar, bir de devlet iktidarı yani silahın iktidarı. O halde bu zatın demokratik düzende yaşama hakkı yoktur. Ama biz yine de başka suç işlemezse, sadece sözlerinden dolayı kimseyi rahatsız etmeyiz.

شَيْئًا (ŞaYEan)  “Hiçbir şey.”

Yani, hilelerle yapılan tuzaklara karşı biz sabırlı ve ittika eder olursak bize zarar veremezler. Bize bir zarar geliyorsa, keydlerinden değil de, ya diğer hareketleri ile getiriyorlar, ya da biz sabırlı ve muttaki değiliz.

Onların keydleri bir de kanunlarda yapılmıştır. Din yasaklanmış, komünistlik de yasaklanmıştı. Komünizmi şöyle tarif ettiler. Komünizm, zorla iktidarı ele geçirmek veya geçirdikten sonra inmemektir. Öyleyse komünizmin demokrasiden yararlanma hakkı yoktur, yasaklanmalıdır. Bir de Müslümanlar böyle yapar; bunlar da iktidarı zorla değil din ile ele geçirir sonra inmezler! Bunlar da yasaklanmalıdır!

Peki ama niye aynı maddede yasaklanmadı da ayrı maddelerde yasaklandı. Çünkü hedefleri şimdilik bu bahane ile dini yasaklamaktı. Ama onu araç olarak kullanıyorlardı. Yarın o maddeyi kaldıracaklardır. Sonra Anayasalara yine ayrı ayrı madde olarak soktular. Sonra hile yaptılar. Komünizmi yasaklayan maddeyi mü’minlere onaylattılar, dinle ilgili olan maddede ihanet ettiler. Böylece hedeflerine ulaştılar.

Dini yasak devam etti, komünizm serbest oldu. Yani, bu memlekette fikren ihtilali savunabilirsiniz, bu serbesttir, ama dini savunamazsınız. 163. madde kalktı, başka kanunun 8’inci maddesine kılıf giydirdiler ve hâlâ zulümleri devam ediyor. Niçin? Çünkü biz sabretmiyoruz, biz ittika etmiyoruz.

Hâlâ faizli işletmelerimiz, vergi kaçırmaları, rüşvet ve Allah’tan başkasından korkma devam ediyor.

Türk milleti “Adil Düzen”i benimsemek zorundadır. Benimsemezse ne olur? “Yestebdil Kavmen gayraküm” olur; yani, Allah bizim yerimize başka kavmi getirir. Bu ne zaman olacak? Adil Düzenciler kalmadığı zaman olacak. AK Parti ve Türkiye bizim varlığımızla vardır. Allah’a hamd etmelidirler.

إِنَّ اللَّهَ (EınNa elLAHa)  “Allah”

Keydleri size bir zarar vermez.

İnsanlar tarihi kendilerinin yazdıklarını sanırlar, oysa tarihi Allah yaratmaktadır. Kâinatı tetkik ettiğimiz zaman her şey kurallarla cereyan eder. Ama hiçbir şey birbirine benzemez. Dünyamız var, ayrıca sekiz gezegen daha var. Bunlardan hiçbiri dünyaya benzemez. Eğer bu gezgenler tesadüfen var olsalardı, bizim dünyamız da onlar gibi bomboş olurdu. Allah hiçbir şeyi başıboş bırakmamıştır. 

Burada “EınNa/İnne” getirilerek Allah’ın her şeyi ihata etmiş olduğunu ifade etmektedir.

Allah’ın yeryüzündeki halifesi olan insan da bilgisiyle gerek Kâinatı, gerekse tarihi genel olarak kavramaktadır. Allah’a inanmak istemeyenler de Kâinat’ın nasıl düzen içinde olduğunu, müsbet ilim ile bu Kâinat’ın nasıl kavrandığını bilmektedirler.

بِمَا يَعْمَلُونَ (BıMAv YaĞMaLUvNa)  “Onların amel ettiklerini.”

Onlar neyi amel ederlerse onu bilmektedir. Yani, onların keydleri bir sonuç vermeyecektir. Size zarar vermeyecektir. O’nun takdiri ne ise o olacaktır.

Allah yeryüzüne Hıristiyan ve Müslümanların hakim olacağını irade etmiş ve öyle olmuştur. Osmanlılar Viyana’ya kadar gitmişler ama Viyana’dan geri dönmelerini irade etmiş, o sebeple Kırımlılar onların tarafı olmuşlar ve geri çekilmeye başlamışız. Eğer Kırımlılar onlar tarafı olmasalardı, şimdi belki Avrupa yoktu. Bugünkü uygarlık da doğmamış olacaktı. III. Bin Yıl Uygarlığı olmayacaktı. “Adil Düzen” ortaya çıkmayacaktı.

Benzer şekilde Sakarya’ya kadar gelen Rumlar geri dönmüşler, böylece yok olan imparatorluk Cumhuriyete dönüşmüştür. Aslında 1997’de kurulacak İsrail imparatorluğuna ateist bir Türkiye’yi yem yapmak için Yahudiler Türkiye’ye yardım ettiler. Ama sonuç ne oldu?

1997’de 28 Şubat darbesi başarılı olmadı. Refah Partisi gitti ama yerine AK Parti geldi.

İsrail Filistinlilerle olan sorununu çözemedi. İran-Irak Savaşı sonuç vermedi.

Irak Savaşı hedefine ulaşamadı. Fransa ve Almanya birleşti. Böylece Avrupa Birliği kuruldu. Rusya ve Çin onları destekledi. Sonuç olarak Irak’ta hedefe ulaşılamadı; ulaşılamayacaktır…

Onların planları çalışmayacaktır. Yeter ki biz Adil Düzenciler sabredip ittika edelim.

Tarih Avrupa ile İslâm’ın arasında, yani Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında akıp gidecektir.

Dolayısıyla Kur’an genel olarak bu akışı anlatmaktadır.

مُحِيطٌ (MuXıOun)  “İhata etmiştir.”

Hayt” çeper demektir.Allah onların amellerini kuşatmıştır. Yani, onların hareketleri sınırlıdır. Bir yere kadar keyd yaparlar, ama ondan sonra keydleri bir sonuç vermez. Onların başarıları sınırlıdır.

Uygarlıklar akıp gidecektir. Hak uygarlıkları insanlığa hep üstün olacaktır. Ancak nasıl mecliste iktidarın yanında muhalefet varsa, onun gibi Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında böyle iktidar-muhalefet düzeni oluşturulmuştur. Nasıl Amerika’da iki parti varsa, dünyada da iki uygarlık sözkonusudur. İktidarlar birinden diğerine geçmektedir.

Miladi bin yılların başlarında Kur’an ehli, ortalarında da İncil ehli hükümran olacaktır. Bugünkü onların durumu budur. Hukukta ve yönetimde Müslümanlar ileri adımlar atacaktır, teknikte ve ekonomide onlar ileri adımlar atacaklardır. İnsanlığın ömrü böylece tamamlanacaktır.

 

 

Yazan ve Anlatan: SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yayına Hazırlık ve Yönetim: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org                          (0532) 246 68 92

 

 

 






Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3453 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2648 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2615 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 2137 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2517 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2517 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2272 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 2162 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 2160 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2567 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2469 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1974 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2333 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2278 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2412 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2412 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 2238 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2431 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2385 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2605 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2424 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 3025 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2659 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2973 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2657 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2730 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2941 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 3120 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 3009 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3409 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5459 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3530 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 3061 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3848 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3697 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3401 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3858 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3820 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 4096 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4607 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 3004 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 3102 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3953 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3808 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2837 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2930 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3938 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 7693 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5579 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 4162 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3562 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3708 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4717 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 4429 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4724 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4646 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4798 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4538 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3384 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4460 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3610 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 5154 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3839 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 5135 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 4991 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4916 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3518 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3467 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3682 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 5141 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 4195 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 5402 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 4076 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 5254 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4405 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4416 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4560 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4756 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 5307 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 4107 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 5250 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4512 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3832 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4364 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4575 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 4103 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 4085 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 4075 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4533 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5634 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9792 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1039
Nur Suresi Tefsiri 32-34. Ayetler
23.11.2019 4636 Okunma
1 Yorum 24.11.2019 08:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1038
Nur Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
16.11.2019 3690 Okunma
1 Yorum 19.11.2019 12:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1037
Nur Suresi Tefsiri 27-29. Ayetler
9.11.2019 3843 Okunma
1 Yorum 10.11.2019 05:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1036
Nur Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
2.11.2019 3351 Okunma
1 Yorum 03.11.2019 07:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1035
Nur Suresi Tefsiri 19-22. Ayetler
26.10.2019 3374 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1034
Nur Suresi Tefsiri 12-18. Ayetler
19.10.2019 3736 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5688 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1032
Nur Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
5.10.2019 4239 Okunma
1 Yorum 06.10.2019 23:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1031
Müminun Suresi Tefsiri 111-118. Ayetler
28.09.2019 3437 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:50


© 2025 - Akevler