Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 938
Kehf Suresi Tefsiri 71-77. Ayetler
11.11.2017
3914 Okunma, 2 Yorum

KEHF SÛRESİ - 20. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

فَانْطَلَقَا حَتَّى إِذَا رَكِبَا فِي السَّفِينَةِ خَرَقَهَا قَالَ أَخَرَقْتَهَا لِتُغْرِقَ أَهْلَهَا لَقَدْ جِئْتَ شَيْئًا إِمْرًا (71) قَالَ أَلَمْ أَقُلْ إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ مَعِيَ صَبْرًا (72) قَالَ لَا تُؤَاخِذْنِي بِمَا نَسِيتُ وَلَا تُرْهِقْنِي مِنْ أَمْرِي عُسْرًا (73) فَانْطَلَقَا حَتَّى إِذَا لَقِيَا غُلَامًا فَقَتَلَهُ قَالَ أَقَتَلْتَ نَفْسًا زَكِيَّةً بِغَيْرِ نَفْسٍ لَقَدْ جِئْتَ شَيْئًا نُكْرًا (74) قَالَ أَلَمْ أَقُلْ لَكَ إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ مَعِيَ صَبْرًا (75) قَالَ إِنْ سَأَلْتُكَ عَنْ شَيْءٍ بَعْدَهَا فَلَا تُصَاحِبْنِي قَدْ بَلَغْتَ مِنْ لَدُنِّي عُذْرًا (76) فَانْطَلَقَا حَتَّى إِذَا أَتَيَا أَهْلَ قَرْيَةٍ اسْتَطْعَمَا أَهْلَهَا فَأَبَوْا أَنْ يُضَيِّفُوهُمَا فَوَجَدَا فِيهَا جِدَارًا يُرِيدُ أَنْ يَنْقَضَّ فَأَقَامَهُ قَالَ لَوْ شِئْتَ لَاتَّخَذْتَ عَلَيْهِ أَجْرًا (77)

 

***

 

فَانْطَلَقَا

Fa iNOaLaQAv (FaiFTaGaLAv)

“İkisi intılak etti”

“Dalk” sansar demektir. Başıboş gezen hayvandan yola çıkılarak “talak” bağsız ve yularsız hayvan anlamı kazanmıştır.

“İntılak etmek” birleşip kafileye katılmadan yolculuk yapmak demektir.

“O(Tı)LQ” 23 defa, “ORQ” 11 defa geçmektedir; 34=2*17

17 16’nın bir fazlasıdır. 8 elektron ve 8 pozitrondan oluşan 16’lık ilk yapı 1 elektron veya 1 pozitronun etrafında kümelenirler.

Bunlardan 108’i birleşerek bir fazlasıyla hidrojen atomunun çekirdeğini oluştururlar. Elektronun eklenmesiyle hidrojen atomu olur. Bütün cisimler hidrojen atomlarından oluşmaktadır.

“O” uyumu, “L” belirliliği, “Q” kuvvet ifade eder.

Burada yol arkadaşı genci orada bırakmış, yanına sadece Hazreti Musa’yı almıştır. “Fantalaû” demiyor, “Fantalakâ” diyor.

Şeriatta kapalılık yoktur. Tarikatta ise kapalılık esastır. Tarikatta ikili eğitim vardır. Kişilerin sırlarını başkalarının bilmesi gerekmez. Bu sebeple genç arkadaşını Hazreti Musa yanına almamıştır. Bunlara “mahremiyet” denmektedir. Şeriat ile tarikat böylece daha başta ayrılmaktadır. Şeriatta “necva” iyi karşılanmadığı halde tarikatta “intılak” tercih edilmiştir.

Ledünlü (kendisine ledün ilmi verilen) ‘Bana sen bir şey sormayacaksın’ diyor. Hazreti Musa, ‘hayır sormayacağım’ demiyor, sükût ediyor. Sükût ikrardandır kuralına uyularak sözleşme yapılmış oluyor. Sükût ikrardandır ama sözlü veya yazılı ikrardan farklı hükümleri vardır. Sükût ettiğinizi geçici olarak kabul etmiş oluyorsunuz. Uymadığınız zaman gerekli tazminatı ödersiniz ama sözle ikrar ettiğiniz zaman günahkâr olursunuz. Hazreti Musa sükût etmiş ama sonra sabretmemiştir. Sonucuna da katlanmıştır; ayrılmışlardır.

حَتَّى إِذَا رَكِبَا

XatTAy EiÜAv RaKıBAv (XaTAv EiÜAv FaGaLAv)

“İkisi rekb edene dek”

“İza”nın üzerine harficer gelmez. “Hattâ” cer harfi olur. “İlâ” manasındadır. “İlâ”da son, fiilin içine dâhil olmaz, “Hatta”da dâhil olur. “Hattâ” atıf harfi olur.

“Cae el-ihvetu hatta Hasenu” dersen, kardeşler Hasan’da dahil geldiler anlamını taşır. Yani en son gelmesi beklenen de geldi denmiş olur. Harficerde bu manayı taşımaktadır. İza’dan önce gelince önceki cümle ile sonraki cümle arasında bazı olayların geçtiğini ama bu olaylardan söz edilmediğini gösterir. “İlâ” fiilin başına gelmez. Hatta geldiği takdirde fiil muzari ise nasb eder.

“Hattâ İzâ” şartlı cümle gelir. “İzâ” şart cümlesinin başına geldiği zaman cevap şartın şartı olur. “Namaza kıyam ettiğinizde abdesti alın”da namaz abdestin şartı değildir. Kur’an’da bu kalıp çokça geçer.

“Rükbe” diz demektir. “Rükub” binmek demektir.

“RKB” Kur’an’da 15 defa geçer, “RKM” 3 defa geçer; 18=2*3*3

“R” tekrarı, “K” muhatabı, “B” geçidi ifada eder.

فِي السَّفِينَةِ

Fıy elSaFİyNaTi (Fıy eLFaGıLaTi)

“Sefineye”

Hazreti Nuh peygamberin gemisine de “Sefine” denmektedir.

“Fulk” hareket eden tüm varlıkların adıdır. Suda yüzen, havada uçan, çekime karşı dolaşan gezegenlerin adı olduğu gibi; atomların çevresinde dolaşan elektronlar da fulkdur.

“Cariye” de yürüyen anlamındadır. Büyük gemidir.

“Sin” mekânda diziyi ifade eder. Gemi sıra tahtalardan yapılmaktadır. “F” birbirine eklemektedir. “N” ise tahtaların benzerliğini ifade etmektedir.

Bir metrekarelik panolar yapıp onunla hangar ve sera oluşturulmaktadır. Aynı teknikle inşa edilen yapı ters çevrildiği zaman bu sefer sefine olmakta, onunla sefer yapılabilmektedir. Sefer ile sefine arasındaki akrabalığı değerlendirebilirsiniz.

“Sefine” burada marife gelmiştir. Onlar rasgele bir sefineye değil, bir yere gitmek için sefer yapan sefineye binmişlerdir.

Bu sefine Kızıldeniz’i geçen sefine olabilir. Nil’de seyreden sefine olabilir. Ancak bunun Fırat üzerinde taşımacılık yapan sefine olması daha uygundur. Çoruh ırmağında da böyle sefineler vardı. Yukarıya doğru halatla çekilirdi.  Fırat ve Dicle üzerinde barajlar vardı.

Barajlar da akarsuları durgun hale getirdiği için gidiş-geliş kolaylaşırdı. Yani barajlar yalnız sulamak için yapılmaz, iki yakaya gidip gelmek için de yapılır. Eğer barajın içinde havuz yaparsanız, suyu boşanınca gemi aşağıya iner, sonra doldurursanız gemiyi yukarı çıkarır. Böylece başka bir yakıt kullanmadan da Fırat ve Dicle üzerinde her tarafa gidilip gelinebilir.

Nil nehri üzerinde bunlar yoktur. Ayrıca Hazreti Nuh Peygamber de sefine yaptığına göre burası Fırat ve Dicle yakalarıdır.

خَرَقَهَا

PaRaQaHAv (FaGaLaHAv)

“Onu hark etti”

Burada ledünlü (kendisine ledün ilmi verilen) hark etmiştir. Zamirle iktifa edilmiştir. Çünkü hareketli olan odur. Onun ne yapması beklenmektedir. İsminin zikrine gerek yoktur. Zaten konuşmalardan anlaşılmaktadır.

“P(Hı)RQ” yırtık demektir.

“P” yıkmak parçalamak demektir. “R” tekrar etmek demektir. “Q” de kuvvet demektir.

“Haraka fiil olarak yamalamak anlamında da kullanılır. Yırtık kaybolmamakta ama yama ile kapatılmaktadır. Birisinin eksikliklerini kapatmak da “hark etmek”tir.

“Hırka” yamalı giyecektir. Eski elbisenin parçalarını alıp onları yeniden birleştirilme ile yapılan ceketlere “hırka” denir. Kullanılmış elbiseler hırkadır.

Tanrı zulüm yapmaz. O halde zulüm yapan başka birisi vardır. Zulüm yapanı da tanrılaştırmak şirktir. İran’da böyle bir anlayış vardır. İki tanrı vardır; biri yaratıcı adil tanrı, diğeri de yıkıcı zalim tanrı. Adil tanrı ile zalim tanrı arasında savaş vardır. Adil olan galip gelir.

Görünürde makul gibi olan bu düşünce gerçekte hatalıdır. Evet, yapıcılar ve yıkıcılar vardır. Ancak ikisinin tanrısı birdir, iki takımı da o kurmuştur. Bugünkü müsbet ilimler bunu tamamen teyit etmektedir. Mikroplarla kromozomlar aynı DNA’ları taşırlar, birbirlerini dengeleyecek şekilde çalışırlar.

Bugün “hark etmek” yakmak anlamında kullanılmakta ise de Kur’an’da bu manada geçmez, “VQD” geçer.

Ledünlü gemiyi yarmış, bir yerini parçalamış, sonra da onu tamir etmiş olabilir. Böylece gemiyi yamalı hale getirmiş olur.

قَالَ أَخَرَقْتَهَا

QAvLa Ea PaRaQTaHAv (GaLa Ea FaGaLTa HA)

“Onu hark mı ettin diye kavl etti”

Buradaki hemze hemze-i inkârdır. Ona ‘neden onu hark ettin’ anlamındadır. Hark ettiğini bilmektedir. Hark edip etmediğini sormamaktadır, neden hark ettiğini sormaktadır. Hatta nedenini öğrenmek için de sormakta, niye böyle bir şey yaptın demektedir.

Hazreti Musa kendisi yine şeriatçı edasıyla bu sefer neden yaptın demektedir, hükmetme alışkanlığından kendisini tutamamaktadır.

Buradan şu sonuç da ortaya çıkar. Dayanışma ortaklıklarının yöneticisi değildir başkan. Milletvekillerinin dokunulmazlığı buradan gelmektedir. O halde başkanların sürme yetkisi vardır diyoruz ama başkanların dayanışma sorumlularını sürme yetkisi olmayabilir.

لِتُغْرِقَ أَهْلَهَا

LiTuĞRiQa EaHLaHAv (Li TuFGıLa FaGLaHAv)

“Ehlini igrak etmek için mi?”

Aslında Hazreti Musa yaptığının hikmetini sormaktadır. Yani sefine halkını gark etmek için bunu yaptın ama neden yaptın? Sadece öğrenmek için sormaktadır.

Hazreti Musa, ben yaptıklarına itiraz etmeyecektim ama öğrenmem gerekir. Başka sebeple mi yamaladın yoksa gark olsunlar diye mi?

Yama yaparsınız ve öyle yaparsınız ki görünürde yama olur, halk onu sağlam görür ve ona biner. Gemideki titreşimler onu koparır ve halk boğulmuş olur. Şeriata uymayan bu hususu sen işledin mi diye soruyor.

Usulde kural var, bir kelimenin dört manası vardır. Biri lügat manasıdır. O dili konuşan herkesin ondan anladığı manadır, buna vazi mana denir. Onu söyleyenin kastettiği mana vardır. Bu vazi manadan farklıdır. Söylenen cümlenin o topluluktaki geçerli manadır. Bunu hakemler tesbit eder. Bir de onu dinleyenin anladığı manadır. Burada da Hazreti Musa’nın söyledikleri başka muhatabın anladıkları başka olabiliyor. Tartışmaların çoğu böyle kelimelere farklı mana vermelerden dolayıdır. Önce, herkes ancak kendi anladığı ile ilzam olunur. Söyleyen ne kastetmişse ondan sorumludur, söylenen de ne anlamışsa ondan sorumludur. Hakemler bu sınırı tesbit ederler. Bunun için kanun sistemi geçersizdir.

Onlar da gemidedirler. Ledünlünün kasdı o sırada gark etmek olamaz, çünkü kendileri de içindeler. Sonra gark olmaları anlamında kullanılmaktadır. O da gark etmiş ve onarmış anlamına gelir. Önce bir yerini kırmış, sonra da onu onarmıştır. Suyun içinde olan kısmını kırmış ise önce suyun gemiye akışını durdurmuş sonra onarmıştır. Gemi yara aldığında önce delik içten tıkanır. Sonra deliğe dıştan yama tahtayla yapılır, içten kapatılır ve çakılır. Bu yer sağlam olmaz. Sonra dışarıdan somun cıvataya geçer ve bağlanır. Ledünlü gemidekilere bunu da öğretmiş olmaktadır. Çünkü melikin göz koyduğu bir yerin tamirini kimse yapmak istemez.

Biz de önce her şeyimizi kendimiz yapabilir durumda olmalıyız. Bu pahalı çalışmadır. Ancak normal zamanlarda dışarıdan alıp satarak ucuz maliyetle çalışmalıyız. Hepten dışa bağlanmak ne kadar yanlışsa, içte üretimi tamamen durdurmak da o kadar yanlıştır.

“Adil Düzen”de buna çözümü şöyle buluyoruz. Az miktardaki üretimi devlet destekliyor. Kişi pahalıya mal ediyor ama piyasa fiyatı ile satıyor. Zarar eden olmadığı gibi dış ticarete dayalı piyasa da bozulmuyor.

Bunlar selemdeki kredileşme fiyatları ile dengelenmektedir.

لَقَدْ جِئْتَ

LaQaD CiETa (LaQaD FaGaLTa)

“Ciet ettin”

“Cae” fiili gelme fiilidir, lazım (geçişsiz) bir fiildir. Burada ise müteaddi fiil gibi kullanılmıştır. ‘Allah geldi’ dendiği zaman O’nun yaptıkları geldi anlamındadır. O zaman “Bi”yi kullanmazsınız. “Cae Ahmedu bi’l-inebi” demek, Ahmet üzümle beraber geldi yani üzümü getirdi demektir. “Cae” dersen, üzümü getirmiştir ama kendisi gelmemiş olabilir. “Cae Ahmedu ineben” derseniz, Ahmet üzüm olarak geldi demek olur. Kötü iş yaptın denmiyor, sen kötü şey oldun denmektedir. Yani kişi fail olmakta fiile dönüşmektedir.

شَيْئًا إِمْرًا (71)

ŞayEan EiMRan (FaGLan FıGLan)

İmr olan bir şey olarak ciet ettin.”  

“Mürre” acı bir ağacın adıdır. Kabuklarından ip yapılır. “Mürre” bu ağaçtan yapılan ipin adı olmuştur. İpin bükülmesinden tekrarlanan şeylere “Merre” denmektedir. Gelip geçmek anlamındadır. Sonra “Emerre” söz geçirdi veya sözünü dinletti anlamında kullanılmaya başlanmış, emir buyurmak anlamındadır.

“Merve“ yumuşak taş demektir. “Emerve“ yumuşattı, demektir. Sonra “vav“ düşmüş sülasiye dönüşmüş, sözünü geçirme anlamında “buyurmak“ manası kazanmıştır. Emirde cebir yoktur. Kişi emredene karşı değil, şeriata karşı sorumludur. Amir hatırlatıcıdır, münzirdir.

“E” gücü tediyeyi yani yaptırmayı, “M” maddeyi, “R” de tekrarı ifade eder.

“Emretmek” buyurmak demektir.

“İmr” kelimesi Kur’an’da bir defa geçmektedir. Tatlı olmayan acı şey demektir. Yani sen hoş olmayan acı bir şey yaptın demektir.

 

YORUM

Ledünlüye (yani kendisine ledün ilmi verilene) bu görevi Allah vermiştir. Git bu gemiyi ayıplı hale getir demiş, o da bunu yapmıştır. Görünürde kötü bir şeydir ama aslında çok yararlı olmuştur.

Medreseler kapanmış, görünürde yanlış bir şey olmuştur. Gerçekte ise medreseler bin senedir İslâm’ın elini kolunu bağlamış, içtihadı yasak etmişlerdi. 1960’larda bile biz içtihattan bahsedince herkes bizi dışlıyor, ‘onlar içtihatçı’ diyorlardı! Yani içtihatçı olmak kötü kabul ediliyordu! Oysa, bize göre Kur’an düzeni demek içtihat düzeni demektir. İçtihadı kaldırdığınızda Kur’an Tevrat’ın kötü kopyası olur.

İşte, medreseler bunun için kapatıldı. İmam Hatip okulları ve İlahiyat Fakülteleri de maalesef yeni bir şey getiremedi. İçtihat yerine Kur’an’ı Batı düzenine uydurmaya çalışıyorlar.  İslâm’da dersler yerde yapılır, sıra ve masa Kur’an düzenine aykırıdır. Ama biz dâhil hepimiz masada sandalyede çalışıyoruz. Gerçi Kur’an’da “onlar eraike üzerinde muttakidirler” diyor da bize bir açık kapı bırakıyor.

Televizyonu eğer istediğiniz frekansa almazsanız onun görüntüsünü alamazsınız. İnsanın Allah’tan vahiy alması için beynini Allah’ın kanalına ayarlaması gerekir. Bu da beyni diğer meşgalelerden temizlemekle olur. Dünyada olanların hepsi Allah’ın izniyle olmaktadır. O halde dünya meşgalesini terk etmek gerekir. Kur’an okuyacak, tesbih yapacaksınız ama derin manalar üzerinde durmayacaksınız. Bir bakarsınız Allah size buraya git der. Burada şeriata aykırı fiil vardır ama sonunda şeriatın hükmü korunmaktadır. Bu durum büyük zararları önlemek için küçük zararları göze almaktır. Tohumu toprağa atarsınız ama sonra bire 700 verir.

Bununla beraber şeriat düzeni bunun üzerine kurulmaz. Dolayısıyla şeriatla görevli Hazreti Musa’nın aklı yatmıyor ve itiraz ediyor. Evet, şeriatçı şeriatın dediğini yapar. Onun (yani kendisine ledün ilmi verilenin) mesleği ise farklıdır. Bu sebepledir ki biz tarikata girmiyoruz. Tavsiye ederim; siyasetle ve ekonomiyle meşgul olacaklar tarikattan uzak dursunlar. Aksi halde hem kendilerine hem de tarikata zarar verirler. Bugünkü perişan halimizin sebebi budur. Dolayısıyla bugünkü siyaset de siyaset değildir, ekonomi de ekonomi değildir. Tarikatlar ve Nur Risaleleri okuyanlar da bunun için başarılı olamıyorlar.

 

Öz Türkçe ile:

“İkisi yola koyuldu. Gemiye bindiklerinde onu kırdı. İçindekileri boğmak için mi kırdın dedi. Çok korkunç iş yaptın.”

Kur’an kelimeleri ile;

“İkisi intilak etti. Sefine içine rekb edince onu hark etti. Ehlini gark etmek için mi hark ettin diye kavl etti. İmr ciet ettin.”

فَانْطَلَقَا حَتَّى إِذَا رَكِبَا فِي السَّفِينَةِ خَرَقَهَا قَالَ أَخَرَقْتَهَا لِتُغْرِقَ أَهْلَهَا لَقَدْ جِئْتَ شَيْئًا إِمْرًا (71)

 

***

 

قَالَ أَلَمْ أَقُلْ

QAvLa EaLaM EaQuL (FaGaLa Ea LaM EaFGuL)

“Ben sana qavl etmedim mi diye kavl etti.”

Ledünlü (kendisine ledün ilmi verilen) cevap verdi:

- Hani bana sormayacaktın, benim yaptıklarıma itiraz etmeyecektin.

Birisi konuşurken onun konuşmasını kesmeyeceksin, çünkü o sözlerini bitirince size söz verir, işte o zaman konuşacaksın. Bir işte de yetkili karar verince artık ona itiraz etmeyeceksin. Karar vermeden önce istişare yapılır, istişarede her şeyi söyleyebilirsin. İşe koyulduktan sonra sonuna kadar sabredeceksin. Ne zaman uygulama biter, ondan sonra eleştireceklere söz verilir. Yeni kararın sağlıklı olması için geçmişte yapılanlar değerlendirilir. Konuşurken söz kesenlere veya iş yaparken engellemeye çalışanlara bu ayet hatırlatılır.

Bu sebepledir ki biz bir işin sorumlusuna uzaklaştırma yetkisini veriyoruz. Toplantının başkanı toplantının kurallarına uymayanı meclisten uzaklaştırabilir. Herkes uymak zorundadır. Mağdur olan varsa hakemlere gider. İşte durum böyledir. Kişi işten çıkarılabilir. Sorumlu bırak git diyebilir. Ama dışarıya giden orada varmış gibi haklara sahip olur. Hakemlere giderek mağduriyetini giderebilir.

Seminer çalışmalarında ve oturumlarda sonuç almak isterseniz, bu kıssadaki sabır üzerinde durunuz.

Burada “Elem Ekul Leke” denmemiştir, “Leke” hazfedilmiştir.

Yahut sana değil de ortaya söyledim anlamındadır.

إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ

EinNaKa LaN TaSTaOIyGa (EinNaKa LaN TaSTaFGıLa)

“Sen istitaa edemezsin”

Soruya cevap vermemiş, sadece sabrı hatırlatmıştır.

Siz de konuşurken biri sözünüzü keserse, ‘sözümü bitireyim, sonra sor’ dersin.

O anda cevap vermezsin.

İş yaparken de sana akıl veren olursa katiyen kulak vermezsin; ‘bu uygulama bitsin, sonra değerlendiririz’ de. Konuşurken eğer birbirleri ile konuşurlarsa, o zaman duracak ve konuşmayacaksın; onlar sözlerini bitirinceye kadar konuşmayacaksın.

Bir mecliste iki kişi konuşurken başka iki kişinin konuşması haramdır. Susup sabretmeniz gerekir. Yenibosna toplantılarına bunlar ihlal edilmektedir. Yenibosna’daki görüşme seminerleri düzletme şeklinde olduğu için tartışmaya sonuna kadar izin verilemiyor. Eğer sadece okunsaydı, okunduğu kadar okunurdu, o zaman tartışma daha verimli olurdu.

İsim cümlesi yapılmıştır. Herkes sabredemez, sen sabredemezsin diyor. Çünkü Hazreti Musa şeriat adamıdır. Yenibosna’ya katılanlar hep böyle kimselerdir. Şeriatçı olmayanlar sadece gelir ve giderler.

مَعِيَ صَبْرًا (72)

MaGıYa OaBRan (MaGıYa FaGLan)

“Benimle sabra”

Evet, şeriatçı Hazreti Musa tarikatçı ledünlüye sabredemez.

Bunu başka bir misalle anlatmaya çalışalım. Bir adam bıçak alıp birinin karnını yarsa, büyük cinayet işlemiş olur. Ama doktor hastanın karnını yarar ve cinayet işlemiş olmaz. Doktor ameliyat yapılmasına karar verir. Tahliller yapılır, görüşmeler yapılır ama son kararı doktor sezgilerle verir. Hiçbir tedavi kararı kesin değildir. Bilgisayara öğretilip işte bu bulgular bulundu, şunu yap denmez. Son kararı doktor içtihatla değil istihsanla verecektir.

Tarikat ehli de böyledir. Bir şeriatçı tarikatçıya ‘ben Allah’ın varlığını bin delille ispat ettim’ der; o da ona ‘demek ki sen bin reyb (şüphe) içinde oldun’ der. Sigaraya alışmamış kimsenin sigara içtiği zaman sigara içenin duyduğu zevki bilmesi mümkün olmadığı gibi ehli tarik olmayanın onun istihsanını bilmesi mümkün değildir.

Ben şeyh aradım. Bize katılsın ama şeriatta hak yolda olduğumuzu bizle tartışmadan beyan etsin. Bulamadım. Hazreti Musa ledün ilmi olanı bulmuş ama ben bulamadım. Onlarla bir iş yapmış değiliz. İzmir’e gittiğim zaman ilk olarak ikinci dönem milletvekili olan ve Uşak Şeker Fabrikası Genel Müdürlüğü de yapan Remzi Güres’in Halil Rifat Paşa semtinde oluşturduğu gruba katıldım. Babamdan sonra hayatımda orada etkilendim. Sonra Sivaslı bir İmam Hatip Okulu öğrencisi olan İhsan Emci beni Türk Ocağı yönetim kuruluna girmeye zorladı, şimdi çok etkin yerlerde olan arkadaşları ile bana konferanslar verdirdi, bu sayede İzmir’de çevre edindim. Risale-i Nurlar’ın İzmir’deki tek medresesinin sahibi olan Mustafa Birlik’in evinde Risale derslerine katıldım. Bana çok saygı gösterdiler. Konferanslarıma katıldılar. Ondan sonra Ahmet Tahir Satoğlu ile Akevler Kredi ve Yardımlaşma Kooperatifi’ni kurduk. Sonra Necmettin Erbakan ile parti kurduk.

Medreseler kapatılmış, tarumar edilmiş. Medreseler yönetime teslim olmuş, tedrisattan vazgeçmişler. Oysa ehli tarik gizli gizli tarikatlarını yaşatmışlardır. Medreselilerin derslerini de onlar vermişlerdir. Eğer ehli tarik olmasaydı İslâmiyet Türkiye’de unutulmuş olacaktı. Bundan dolayı Anadolu tarikat imtihanını kazanmıştır. Demokrasi de bunların desteği ile gelmiştir. Bir tek eksiklikleri vardır, Hazreti Musa’nın kıssasını okumuyorlar, şeriata da onlar sahip çıkıyor, ekonomiye de onlar sahip çıkıyor, bu da başarılı olmuyor.

Adil Düzen çalışanlarının tarikat ehline bunu anlatması gerekir. Sizin usulünüz başka göreviniz başkadır. Bizimki başkadır. Birbirimizin işine karışmayalım. Asıl laiklik de budur. İlim, ahlak, ekonomi ve siyaset farklı kurumlardır. Birbirlerine karışmazlar ve hükmetmezler.

Demek ki bu ayette ders veriliyor.

Kıyas yoluyla bu gruplar birbirlerine karışmaz ve tahakküm etmezler.

 

Öz Türkçe ile:

“Senin benimle olmaya dayanamayacağını söylemedim mi dedi.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Benle beraber sabra istitaa edemeyeceğini kavl etmedim mi diye kavl etti.”

QAvLa EaLaM EaQuL EinNaKa LaN TaSTaOIyGa MaGıYa ÖaBRan

قَالَ أَلَمْ أَقُلْ إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ مَعِيَ صَبْرًا (72)

 

***

 

قَالَ لَا تُؤَاخِذْنِي

QAvLa LAv TuEAPiÜNIy (FaGaLa LAv TuFaGıLNIy)

“Beni muaheze etme diye kavl etti”

“İhaze” göl gibi suyun toplandığı yer yani birikintidir veya suların toplanması için açılmış çukurdur. Almak, tutmak anlamlarında fiil olmuştur. “İttihaz etmek” edinmek, tutulmak anlamlarındadır. “İhz” fiil olarak bir şey almak demektir. “İhaz” perçem demektir. Testinin tutma kulpudur.

“EPÜ” 273 defa, “EYD” 9 defa geçmektedir; 282 =2*3*47

“E” gücü, tadiyeyi, “P” harap olmayı ifade eder, “Ü” işaret harfidir.

“Ahz etme” tutma demektir. “Muaheze” tutuşma yani karşılıklı çekişme demektir. Bir ipin iki ucunu tutmuşlar, biri bir tarafa, diğeri diğer tarafa çekiyor demektir. Türkçede tartışma diyoruz.

بِمَا نَسِيتُ

BiMAv NaSIyTu (Bi MAv FaGıLTu)

“Nisyan ettiğimden dolayı”

Nesy, çadırın kurulduğu yer demektir. Konaklamada çadır kurulur. Kalkıldığında unutulanlar olur, ona “nesy” denir.

“NSY” 45 defa, “NSV” 59 defa geçer; 104=2*2*2*13

“N” genelliği, “S” mekânda diziyi, “Y” kolaylığı ifade eder.

Unuttuğunu söyleyerek özrünü beyan etmektedir. Karşı taraf yaptığının yanlış olduğunu beyan eder ve zarar da vermişse o sorumlu olmaz, yanlışta ısrar ederse sorumlu olur.

Yazarlar yanlış yazar sonra düzeltirlerse artık onlar sorumlu tutulmazlar.

Burada “Mâ” harfi getirilerek sadece bu unutmadan dolayı değil bütün unutmalardan beni muaheze etme diyor. Hazreti Musa genel kuralı söylüyor, bu bizim için de kural oluyor.

وَلَا تُرْهِقْنِي

Va LAv TuRHiQNIy (Va LAv TuFGıLNIy)

“Ve beni irhaq etme”

Rahk, bira gibi hafif sarımtırak içkidir. Hafif sarhoşluk, düşüncesizlik anlamlarında kullanılmıştır.

Sarıktır. Sarmak anlamında yokuşa çıkarken virajlar dolanarak çıkıldığı için sarma anlamı kazanmıştır. Yapışkan maddenin bez yüzeyine yapışması anlamına da gelmektedir.

“R” tekrarı, “H” uçurumu, “Q” kuvveti ifade eder.

Türkçede “yokuşa sürme” tabiri kullanılır yahut “dolandırma” denir. “Oyalama” deriz. Zorluk çıkarma diye çevirebiliriz. Bir işi yapmamak için bahaneler icat edilir.

Bir kimse bir şey önerdiği zaman asıl olan ona olumlu cevap vermedir. Engeller olabilir. Engellere çözüm aranır. Öneri reddedilmez.

Dr. Lütfi Hocaoğlu ile Dr. Mete Firidin benim hastane önerimi engelleri sayarak reddediyorlar. Oysa onlar önerimi kabul edip engelleri nasıl aşabilecekleri üzerinde durmalıdırlar. Onların bana cevapları irhaktır. Nisyandan muaheze meşru olmadığı gibi irhak da meşru değdir. Size yapılan birr ve takva tekliflerini reddetmeyeceksiniz. Engeller üzerinde duracaksınız. Engelleri bertaraf edinceye kadar fiilen harekete geçmemelisiniz. Biz hastane projesini hazırlayacağız. Bu arada engellerin giderilmesi için çalışacağız. Engeller giderildiği gün de uygulamaya geçmeliyiz.

Benzer bir irhak da Medhal gurubundan gelmektedir. Yüz lojmanlı apartman projesini yapalım. Yapı veya kiralama ortaklığı kuralım diyoruz. Engelleri sayıyor ve vazgeçiyorlar. Oysa engelleri giderme yollarını aramamız gerekir.

Adil Düzen Partisi’ni kuralım, benim önerim de böyledir...

İrhakı iyi kavramamız ve ondan uzak durmamız gerekir.

مِنْ أَمْرِي

MiN EaMRİy (NiN FaGLıy)

“Emrimden”

“Amelimde” demiyor, “emrimde” diyor.

Allah birr ve takvada yardımlaşın diyor. O halde herkesin karşı tarafın birr ve takva önerisini kabul etmesi gerekirken, ledünlü Hazreti Musa ile yardımlaşmaya girmekte isteksiz!

“Emrimizde” demiyor, “emrimde” diyor.

Allah’tan bir görev almış. İnsanlığa bir kıssa bırakacak. Tarikat ile şeriatın farklılığını ve işbölümünü anlatacak. Hazreti Musa ona devam etmesi gerektiğini ifade ediyor.

عُسْرًا (73)

GuSRan (FuGLan)

“Usran”

İşimi zorlaştırma, görevi yapmamda engel olma diyor.

Sokakta birine yol sorduğun zaman o kişi sana yol gösterir. Çıkın sokağa sorun, bu soruyu bilmiyorum der ama biliyorsa yol göstermekten kaçınmaz.

İşte bu davranışı her konuda göstermeliyiz. Biliyorsak anlatmalıyız, yapabiliyorsak yardımlaşmalıyız. Zorluk çıkarıcı olmamalıyız.

Tüm bürokratların işi işlerde engeller koymadır. Bürokrasi tümüyle batıl bir müessesedir. Bizden maaş almakta ama bize zorluk çıkarmayı görev saymakta!

İşçilik sistemi yerine ortaklık sistemi gelmediği takdirde, çıkar paralelliğinin olmadığı yerde adalet olmaz, şeriat olmaz.

 

YORUM

Burada temel kurallar konmuştur.

a) Beyan asıldır. Birisi ‘unuttum’ diyorsa, aksini ispat kabul etmeyene aittir.

b) Unutma özürdür. Kişi unutmuşsa ve bunu da beyan ediyorsa, artık onu sorumlu tutamayız.

c) Bir kimsenin birr ve takva önerisine olumlu bakmak, onu değerlendirmek farzdır. Ben yapmak istemiyorum diyemezsin. Mazeretlerini beyan etmek zorundasın.

d) Engellerden dolayı iyi iş terk edilmez. Engellerin kaldırılmasına çalışılır. Engeller kalkıncaya kadar da fiiliyata geçilmez.

 

Öz Türkçe ile:

“Unuttuklarımdan dolayı beni eleştirme, işimde de bana güçlük çıkarma dedi.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Nisyan ettiklerimden beni muaheze etme, emrimde usren beni irhak etme diye kavl etti.”

 

QAvLa LAv TuEAPiÜNIy BiMAv NaSIyTu Va LA TurHiQNIy MiN EMRIy GuSRan

قَالَ لَا تُؤَاخِذْنِي بِمَا نَسِيتُ وَلَا تُرْهِقْنِي مِنْ أَمْرِي عُسْرًا (73)

 

***

 

فَانْطَلَقَا حَتَّى إِذَا لَقِيَا غُلَامًا فَقَتَلَهُ

Fa iNOaLaQAv XatTAy EiÜAv LaQıYAv ĞuLAMan Fa QaTaLaHUv

“İkisi intilak etti, bir gulama tilka etti, onu katl etti.”

Ledünlü Hazreti Musa’nın beyanlarını kabul etmiş ve tekrar ikisi yola devam etmişlerdir. Bir gulama (bir gence) rastlamışlardır. Gulam nekredir. O halde bilinen bir gulama varmamışlardır. Ama “Hattâ İzâ” ile birisine rastlayacakları kesindir. Bu ledün ilmi sahipleri buraya git emrini alırlar ve oraya giderler. Orada ne yapacaklarına orada karar verirler.

İnsanlarda seyahat etme arzusu doğar ve oraya giderler. Neden bu arzu doğmaktadır, insanlar neden seyahat etmektedirler? İnsanlar seyahate karar verirler, sonra gidecekleri yeri belirlerler ve ‘ben buraya gideyim’ derler. Turizm sektörü böyle doğmuştur.

Bunlar hep Allah’ın yönlendirmesi ile olmaktadır. Oraya gitmen gerekir. Ben her hafta Yalova’dan Yenibosna’ya geliyor ve seminere katılıyorum. Aslında Yenibosna’da bir şey yapmıyorum. Ama o gün oraya gitmek benim için adeta bir vecibe gibi geliyor.

Ben burada sadece iki kelime açıklayacağım, kalanı size bırakacağım.

“Ğulam” genç, delikanlı demektir.

ĞLM” 13, “ĞNM” 9 defa geçmektedir; 22=2*11

“Ğ” değişmeyi, “L” belirliliği, “M” de maddeyi ifade eder.

ĞLM” 15 yaşını doldurmuş ama henüz rüşte ermemiş kimsedir. Ceza sorumluluğu tamdır, ancak sorumluluğu yüklenmede kısıtlılığı vardır. Fıkıhta bunun yeri yoksa da Kur’an’da malları teslim etmeyin emri vardır. Sefih hükmündedir. Kendi kazanacakları kendisine aittir ama aileyi temsil edip mirası alabilmesi için reşit olması gerekir. Bu yaşta olanlarda beklenmedik davranışlar yapabilir.

“Kıtl” çatışmada ilk karşılaştırılan kişilerden birine verilen addır. Sonra savaşmak ve adam öldürmek anlamında mastar olmuştur.

Q” kuvveti, “T” muhatabı, “L” belirliliği ifade eder.

“Katletme” öldürme demektir.

Salb var, katl var. Salb asmadır. Kişi kendi ayağı ile sehpaya gelir, idam sandalyesine çıkar ve ölüme rıza gösterir. Mahkeme kararına uyar. Kıtalde ise kişinin rızası yoktur, o direndiği halde öldürülür. Öldürülen ile asılan arasında hüküm farkları vardır. Öldürülenin cenazesi kılınmaz, İslam mezarlığına gömülmez, malları vârislere kalmaz, ganimet olur, adı İslam kayıtlarından çıkarılır. Asılan ise hiç suç işlememiş gibi bütün haklara sahip olur. Vârisleri miraslarını eksiksiz alırlar. Suçsuz olarak öldürülenin hükmü asılanın hükmü gibidir.

قَالَ أَقَتَلْتَ نَفْسًا زَكِيَّةً

QAvLa Ea QaTaLTa NaFSan ZaKiyYaTan (GAaLa Ea FaQaLTa FaGLan FaGIyLaTan)

“‘Sen zeki bir nefsi katletmedin mi’ diye kavl etti”

Burada da bir kelime açıklayacak, kalanı size bırakacağım.

“Kıtl” çatışmada ilk karşılaştırılan kişilerden birine verilen addır. Sonra savaşmak ve adam öldürmek anlamında mastar olmuştur.

Q” kuvveti, “T” muhatabı, “L” belirliliği ifade eder.

Canlılarda birlik vardır. Hayvanlar veya bitkiler derilerine yapışan kirleri temizlerler. Böylece derideki gözenekler açık kalır. Buna “zeka” denir. Malların beşte, onda, kırkta birini vermek, malları temizlemek de “zekât” ile ifade edilir. Çünkü tüm kazançlarda diğer insanların payı vardır. Yeryüzü bütün insanlarındır, yeryüzünden yararlanılarak kazanılmıştır. Kira payını vererek kazançtaki kirlilik giderilmiş olur.

“Zeki nefs” demek suçu olmayan nefs demektir. Mahkeme kararı ile hükme bağlanmayan herkes zekidir. Herkesin nefsi korunmuştur. Davacısı olmasa da bir insan öldürülürse öldüren suçlu olur ve kısası gerektirir.

Ledünlü suçsuz bir kimseyi öldürmüştür. Kısasa tabi tutulması gerekir. Hazreti Musa artık bu kadarı da olmaz der ve karşı çıkar.

بِغَيْرِ نَفْسٍ

Bi ĞaYRı NaFSin (Bi PaYRı FaGLın)

“Nefsin gayrisi ile”

İnsanı öldürmede öldürenin cezalandırılması için mahkeme kararı olması gerekir. Kısas ile mahkûm olmalıdır. Yahut yine mahkeme kararı ile kanı heder olmalıdır.

Kişi eğer hukuk tanımıyor, mahkemeye gelmiyor, hakem kararlarını kabul etmiyorsa, onun kanı heder olur. Onun katli artık suç olamaz. Bu tür kimselerin katledilmesi yine haram olabilir ama katile ceza verilmez.

Hazreti Musa bunu hatırlatmaktadır; suçlu değil, kanı heder değil, sen bunu nasıl öldürebilirsin diyor.

لَقَدْ جِئْتَ شَيْئًا نُكْرًا (74)

LaQaD CiETa ŞaYEan NuKRan

“Nükr bir şeye geldin.”

Burada yine “Cae” fiili harficersiz teaddi etmiştir. “Ellezi Cae Bihi Musa”da ise “Bi” ile teaddi etmiştir. Kur’an’da “ECAe” (İf’âl bâbı) fiili yoktur. Demek ki “Cae” fiili hem lazım hem de müteaddidir.

“Nukran” kelimesini açıklıyorum.

NKR” yabancı, başka yerden gelen, o yerde bilinmeyen adam demektir. Acem dili bilmeyen yabancıdır. Kur’an’da 37 defa geçmektedir, “NKD” 1 defa geçmektedir; 38=2*19

“N” bilinmezliği, “K” oluşu, “R” tekrarı ifade eder.

İnsanlar günün yarısını evlerde bağımsız olarak geçirirler. Diğer yarısını da topluluk içinde topluluğun ferdi olarak geçirirler. Topluluk içindeki davranışlar topluluğun yararına davranışlardır. Plan ve proje içinde kurallara göre hareket edilir. Buna “maruf” denmektedir. Orada kural dışı veya plan dışı bir şey yapılmaz. Kural dışı veya plan dışı yapılanlar münkerdir, nükrdür.

İnsanlar özgürdür ama kurallar içinde özgürdür, kural koymada özgürdür. İçtihat yaparsınız, kural koyarsınız, bu maruf olur. Kuralı koymada özgürsünüz ama artık kurallara uyacaksınız.

Kurallar dört yoldan konur; içtihat, sözleşme, istişare ve hakemlik sistemleri ile konur. İstişarede istişare eden ortak vekildir. Karar ittifakla alınmış olur.

Demek ki insan odasında özgürdür. Mesken dokunulmazlığı vardır. Toplulukta da içtihat yaparken özgürdür ama içtihat yapmadan hareket edemez, içtihadı değiştirmedikçe de içtihada uymak zorundadır.

 

YORUM

Birinci harekette mallara zarar vererek şeriata aykırı hareket etmiştir. İkincisinde ise cana kastetmiş, idamlık suç işlemiştir. Bunu gizli yapmıştır. O halde bazı fiiller vardır ki şeriata aykırı olur ama onu yapmak gerekir. Bunlar gizli yapılır. Bu sebepledir ki mahkeme kararı olmadan suçlar faş edilmez.  Sadece soruşturmacılara bilgi olarak verilir. Zaniyi gözünle görsen bile sokakta söyleyemezsin, söylersen dayağı hak edersin.

 

Öz Türkçe ile:

“Yola koyuldular. Bir oğlana vardıklarında onu öldürdü. ‘Suçsuz kimseyi karşılığı olmadan öldürmedin mi’ dedi. Sen töresiz bir iş yaptın.”

Kur’an kelimeleri ile:  

“İntilak ettiler. Bir gulama tilka etiklerinde onu katletti. ‘Zeki bir nefsi bir nefs karşılığı olarak katletmedin mi’ diye kavl etti. Sen nukr bir şeye ciet ettin.”

Fa iNOaLaQAv XatTAy EiÜAv LaQıYAv ĞuLAvMan Fa QaTaLaHUv QAvLa Ea QaTaLTa NaFSan ZaKiyYaTan Bi ĞaYRı NaFSin LaQaD CieTa ŞaYEan NuKRan

فَانْطَلَقَا حَتَّى إِذَا لَقِيَا غُلَامًا فَقَتَلَهُ قَالَ أَقَتَلْتَ نَفْسًا زَكِيَّةً بِغَيْرِ نَفْسٍ لَقَدْ جِئْتَ شَيْئًا نُكْرًا (74)

 

***

 

QAvLa EaLaM EaQuL LaKa EinNAKa LaN TaSTaOIyGa MaGıYa ÖaBRan

قَالَ أَلَمْ أَقُلْ لَكَ إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ مَعِيَ صَبْرًا (75)

“Sana kavl etmedim mi benimle sabra istitaa edemezsin diye kavl etti.”

Daha önceki ayetten farkı sadece “Ekul”den sonra “Leke” gelmesidir.

Bunun üzerinde durmamız gerekir.

Neden yukarıda sadece “Ekul” dedi de burada “Leke/sana” kelimesini iade etti.

Birincisinde yaptığı mali zarardı, onu da orada gidermedi. Hazreti Musa’nın aklına gelseydi itiraz etmeyecekti, aklına gelmediği için itiraz etti.

Burada ise şeriatçı Hazreti Musa’yı çılgına çevirdi. Sen edemezsin, hassaten sen edemezsin, Musa olarak değil de şeriat görevlisi olarak edemezsin demektedir.

 

Öz Türkçe ile:

“Ben sana benimle birlikte dayanamazsın demedim mi?”

Kur’an Arapçası ile:

“Ben sana benimle birlikte sabra istitaan olmaz diye kavl etmedim mi diye kavl etti”

 

QAvLa EaLaM EaQuL LaKa EinNaKa LaN TaSTaOIyGa MaGıYa ÖaBRan

قَالَ أَلَمْ أَقُلْ لَكَ إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ مَعِيَ صَبْرًا (75)

 

***

 

قَالَ إِنْ سَأَلْتُكَ عَنْ شَيْءٍ بَعْدَهَا

QAvLa EiN SaEaLTuKa GaN ŞaYEiN BaGWaHAv (FAGaLa EiN FaGaLTuKa GaN ŞaYEin BaGDaHAv)

“Ba’dinde bir şey sual edersem diye kavl etti”

“Ba’deHa”daki zamir nereye gitmektedir?

Nefse gitmektedir. Ona sabrediyorsam bundan sonra yapacakların ne olursa olsun artık sabrederim. Öyle bir iş yaptın ki sabretmem mümkün değildi. Ama bundan sonra ondan daha büyük bir iş yapmayacağına göre bırak da devam edelim. Ama eğer sorarsam herhangi bir şeyden bu acayip bir şey de olmayabilir.

Burada Hazreti Musa kendisine şeriat hükümleri uyguluyor. Biri bir söz verir de sözünde durmazsa, sonra pişman olur da gelirse, onu reddetmeyecek, aleyhine daha ağır şart getireceksin. Sadece acayip şartları sokmayacakken Hazreti Musa daha ağır şartı kabul ediyor ve ne sorarsam sorayım artık bana arkadaşlık etme diyor.

Yalova’da bir fabrika satın alma pazarlığında olduk. Muhatap üç dört defa sözünde durmadı. Ben de her seferinde aleyhinde hükümler koydum. Şimdi beklemekteyiz.

فَلَا تُصَاحِبْنِي

FaLAv TuÖAXıBNIy (FaLAv TuFaGıLNIy)

“Bana musahabe etme”

Eğer bir işte birlikte iş yapamayacaksanız ayrılırsınız, kavga etmeden ayrılırsınız. Bu ayrılma eşler arasında olabildiği gibi biat içinde de olabilir. Oturur görüşürsünüz ve karşı tarafın haklarını teslim edersiniz. Hakemlere gitmeye gerek kalmadan da ayrılırsınız. Arabulucular bu işi yaparlar. O halde hakemlerin dışında bir arabulucu var. Taraflar seçerler. O onları uzlaştırır. Kabul ederlerse uzlaşmış olurlar.

Erdoğan ile Gülen arasında arabulucu olmayı teklif ediyorum. Bunu ulaştırmak sizin göreviniz olsun. İkisi de benim çok yakın birlikteliğim olan kimselerdir. En çok güvendikleri kimseyim, sanırım.

قَدْ بَلَغْتَ مِنْ لَدُنِّي عُذْرًا (76

QaD BaLaĞTa MiN LaDunNIy GuÜRan (QaD FaGaLTa MiN LaDuNIy GüÜRan)

“Ledünümden özre baliğ oldun.”

“G(Ayn)Ü(Zel)R” meyvede yenmeyen atılan kısımdır. İnsanın yaptıklarındaki eksiklikler fazlalıklar da özürdür.

“G” etkiyi, “Ü” işareti, “R” tekrarı ifade eder.

Ben şartlarımı ağırlaştırarak devam etmek istiyorum, daha ilmimi tamamlayamadım diyor.  

 

YORUM

Birisiyle bir görüşme yaptığın zaman kendini onun yerine koyacaksın, sen olsan onun yerine neleri kabul edeceksen onu önereceksin. Bu ilk anlaşırken de böyledir, uzlaşırken de böyledir.

Hazreti Musa bu ayette bize bunu öğretmektedir. Ledünlü de kabul etmektedir.

Burada iki mümin insanın birbirleri ile nasıl görüşmeleri gerektiğinin misali verilmektedir. Tarikatçı ve şeriatçı ikili arkadaş oluyorlar. Birlikte bir iş yapıyorlar. İşleri bitince de ayrılıyorlar.

 

Öz Türkçe ile:

“Bundan sonra bir nesneden sana sorarsam artık benimle arkadaşlık etme, şimdi ise engelimi sana sunuyorum dedi.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Bundan sonra bir şeyden sual edersem artık benimle musahib olma, şimdi Ledünümden sana özür buluğ ettin diye kavl etti.”

QAvLa EiN SaEaLTuKa GaN ŞaYEin BaGWAHAv Fa LAv TuÖAXıBNIy QaD BaLaĞTa MiN LaDunNIy ÜiKRan

قَالَ إِنْ سَأَلْتُكَ عَنْ شَيْءٍ بَعْدَهَا فَلَا تُصَاحِبْنِي قَدْ بَلَغْتَ مِنْ لَدُنِّي عُذْرًا (76)

 

***

 

فَانْطَلَقَا حَتَّى إِذَا أَتَيَا أَهْلَ قَرْيَةٍ اسْتَطْعَمَا أَهْلَهَا

Fa iNOaLaQav XatTAy EiÜAv EaTaYAv EaHLa QaRYaTin iSTaOGaMAv EaHLaHAv (FaiNFaGaLAv XatTAy EiÜĞAv FaGaLa FaGLa FaGLaTin Fa iTaFGaLAy EaHLaHAv)

“İkisi intılak ettiler. Bir karye ehline ityan ettiklerinde ehlinden istit’am ettiler.”

Ledünlü özrünü kabul etmiş ve yola koyulmuşlardır.

Yine bilinmeyen bir karyeye varmışlardır. Ledünlü görevlidir. Ne tarafa gideceğini bilmekte ama ne ile karşılaşacağını bilmemektedir. Askerlikte devriye çıkarırlar. Şu tarafa gidin denir. Allah da ledünlüyü devriye çıkarmıştır. Karyenin ehline vardılar diyor. Oysa karyeye varmışlardır. Ehline deniyor. Sakinlerinden çok oranın yönetimine varmışlardır. “İstatamahum” demiyor da “istatama ehleha” diyor. Birinci “ehleha” karyenin halkı olur, ikincisi ise yöneticileri olabilir. Aksi halde aksi de anlaşılabilir.

Burada “hum” zamiri değil de “ehleha” kelimesinin tekrarı ile anlıyoruz ki toplulukların halkı vardır, yöneticileri vardır. Halkla ilişki kurma ayrıdır, yöneticilerle ilişki kurma ayrıdır.

فَأَبَوْا أَنْ يُضَيِّفُوهُمَا

FaEaBaV EaN YuWayYıFuHuMAv (Fa FaGaLUv EaN YuFagGıLuHuMAv)

“Onları tadyif etmekten iba ettiler”

Burada konmuş bir hüküm vardır. Bir kimseye yemek verirsen yatak da vereceksin, yatak verirsen yemek de vereceksin. Onlar sadece yedirmekten değil misafir etmekten çekindiler. Bundan sonraki köye gitmeleri gerekecektir. Burada onları misafir etmemekle kötü bir iş yaptılar anlamı çıkmaz. Mazeretleri olmadığı halde misafir etmemiş olabilirler.

فَوَجَدَا فِيهَا جِدَارًا

Fa VaCaDAv FIyHAv CiDAvRan (Fa FAGaLa FIyHAv FıGAvLan)

“Orada bir cidar vecd ettiler”

“Fa” harfi ile getirilmiştir. Dışarıda kalacak bir yer bulabilir miyiz diye arıyorlar. Boş bir ev veya samanlık bulabilirler. İkisi birden buluyorlar. “Fa” harfi bu sebeple getirilmiştir, yoksa “ve” gelebilirdi.

يُرِيدُ أَنْ يَنْقَضَّ

YuRIyWu EaN YaNQawWa (YuFGıLu EaN YaFGaLa)

“İnkıdâd etmeyi irade eder.”

Yıkılmakta olan duvarı buldular. Meyillenmiş, bırakılırsa yıkılacak. Burada iradenin ilk manası da ortaya çıkmakta,  eğilmiş duvar demek oluyor. İrade etme demek ona doğru eğilme anlamında olmuş olur.

فَأَقَامَهُ

Fa EaQAvMaHUv (Fa EaFGaLaHUv)

“Onu ikame etti”

Birincide az zararsız bir iş yaptı.

İkincisinde en büyük suçu işledi.

Üçüncüde ise iyi iş yaptı.

Hazreti Musa’nın bu kıssasına başladığım zaman sıralamanın önemli olacağını biliyordum. İlk bakışta herhangi bir ilişki görülmüyordu. Kural olarak her şeye hafiften başlanır, en ağıra doğru gidilir. Burada en ağır ortaya alınmış, en hafifi ise sona bırakılmıştır.

Necmettin Erbakan bana bir şeyi anlatabilmek için en az üç defa görüşülmelidir demişti. Demek ki uygulama göstermiştir ki ancak üç görüşmeden sonra netlik kazanır. İşte bu sıra Erbakan’ın dediğini teyit etmektedir.

Birincisinde eğer en hafif olsaydı sonunda ayrılma sebebi olmazdı. Ayrılan haklı olurdu. Birincisi en ağır olsaydı bu sefer devam edilmezdi. Demek ki bu sıra en uygun şekilde seçilmiş bir sıradır. Bir konuda en az üç görüşme yapılacak, ondan sonra karar vereceksiniz. Üç görüşmeden fazla ne ret ne de kabul olunacaktır.

قَالَ لَوْ شِئْتَ لَاتَّخَذْتَ عَلَيْهِ أَجْرًا (77)

QAvLa LaV ŞiETa La itTaPaÜTa GaLaYHi EaCRan (FaGaLa LaV FaGıLTa LaiFTaGaGaLTa FaGLan)

“Meşietin olsaydı bunun üzerine ücret ittihaz ederdin diye kavl etti.”

Sadece bir ihsan olan işe bile dayanamamış ve yine itiraz etmiştir. Kendi verdiği sözle arkadaşlığı sona erdirmiştir.

Burada Hazreti Musa bilerek söylemiştir. Ayrılma gerektiği için sormuştur. Üçüncü seans bitmiştir. Öğreneceğini öğrenmiştir. Bu aynı zamanda Allah’ın daha öğreneceğin bir şey kalmadı, ayrıl emridir.

Bu aynı zamanda istiharedir. Eğer buna rağmen ledünlü ‘dur daha göreceğin var’ deseydi devam edecekti. Ama o da sona erdirdiği için arkadaşlık sona ermiştir.

 

YORUM

Birisi ile bir görüşme yapacaksanız Kur’an’a başvuracaksınız. Kur’an’da görüşme dersi bu kıssada verilmiştir. Aranızda çıkan konuşmalara Hazreti Musa’nın kıssasından kıyas edeceğiniz bir şey bulacak ve ona göre hareket edeceksiniz.

 

Öz Türkçe ile:

“Yola koyuldular. Bir köyün ehline ulaştıklarında köyün ehlinden yiyecek istediler. Onlar onları konaklatmaktan kaçındı. Orada yıkılmaya eğilmiş bir duvar buldular. Onu düzeltti. İsteseydin bunun karşılığını alırdın dedi.”

Kur’an kelimeleri ile:

“İntilak ettiler. Bir karye ehline vardıklarında karye ehlinden istit’am ettiler. Onlar onları tadyıf etmekten iba ettiler. İnkıdad etmeyi irade eden bir cidar buldular. Onu ikame etti. Meşiet etseydin buna ücret ittihaz ederdin diye kavl etti.”

 

FaEiNOaLaQAv XatTAy EiÜAv EaTaYAv EaHLa QaRYatin iSTaOGaMAv EaHLaHAv FaEaBaV EaN YuWayYıFUvHuMAv Fa VaCaDAv FIyHAv CiDARan YuRIyWu EaN YaNQawWa Fa EaQAvMaHUv QAvLa LaV LŞiETa La itTaPaÜTa GaLaYHi EaCRan

فَانْطَلَقَا حَتَّى إِذَا أَتَيَا أَهْلَ قَرْيَةٍ اسْتَطْعَمَا أَهْلَهَا فَأَبَوْا أَنْ يُضَيِّفُوهُمَا فَوَجَدَا فِيهَا جِدَارًا يُرِيدُ أَنْ يَنْقَضَّ فَأَقَامَهُ قَالَ لَوْشِئْتَ لَاتَّخَذْتَ عَلَيْهِ أَجْرًا (77)

 

İstanbul; 11 KASIM 2017

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

resatnurierol@gmail.com

www.akevler.org (0532) 246 68 92

 

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
15.11.2017
18:49


https://www.youtube.com/watch?v=TeDQgy94yg0


İz Bırakanlar - Süleyman Karagülle hayatını anlatıyor







Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3472 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2666 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2636 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 2154 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2535 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2553 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2284 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 2175 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 2183 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2596 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2484 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1993 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2345 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2295 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2433 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2436 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 2267 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2442 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2402 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2624 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2445 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 3048 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2679 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2992 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2676 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2754 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2959 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 3147 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 3035 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3432 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5491 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3556 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 3082 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3870 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3720 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3425 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3879 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3841 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 4119 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4630 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 3021 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 3120 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3976 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3853 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2859 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2951 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3963 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 7734 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5618 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 4181 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3583 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3718 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4739 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 4459 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4752 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4675 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4828 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4556 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3404 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4485 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3630 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 5184 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3861 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 5157 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 5019 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4942 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3545 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3487 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3697 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 5158 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 4214 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 5430 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 4096 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 5277 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4425 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4437 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4576 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4773 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 5321 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 4121 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 5269 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4533 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3853 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4390 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4599 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 4125 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 4106 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 4092 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4544 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5658 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9831 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1039
Nur Suresi Tefsiri 32-34. Ayetler
23.11.2019 4654 Okunma
1 Yorum 24.11.2019 08:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1038
Nur Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
16.11.2019 3708 Okunma
1 Yorum 19.11.2019 12:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1037
Nur Suresi Tefsiri 27-29. Ayetler
9.11.2019 3855 Okunma
1 Yorum 10.11.2019 05:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1036
Nur Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
2.11.2019 3358 Okunma
1 Yorum 03.11.2019 07:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1035
Nur Suresi Tefsiri 19-22. Ayetler
26.10.2019 3387 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1034
Nur Suresi Tefsiri 12-18. Ayetler
19.10.2019 3752 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5709 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1032
Nur Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
5.10.2019 4248 Okunma
1 Yorum 06.10.2019 23:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1031
Müminun Suresi Tefsiri 111-118. Ayetler
28.09.2019 3452 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:50


© 2025 - Akevler