Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 445
mutaffifîn1-9.AYETLER ÖZEL TEFSİRİ
9.02.2008
1964 Okunma, 0 Yorum

ADİL DÜZEN 445 

“BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)

-DEĞERLİ ADİL DÜZEN ÇALIŞANI! BU HAFTA KAÇ KİŞİYE TEBLİĞ YAPTIN?-

“ADİL DÜZEN BİR PARTİNİN DEĞİL, İNSANLIĞIN DÜZENİDİR.” Süleyman KARAGÜLLE

Haftalık Seminer Dergisi                             09 Şubat 2008                                         Fiyatı: www.akevler.org’a tıklamak!

 

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 445. SEMİNER

“HİÇ BİLENLERLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?” (Kur’an; Zümer Sûresi, 39/9)

“İLİM TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.” (Hadis)

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİZafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA/ İSTANBUL          Tel: (0212) 452 76 51

Bu dersin tamamı Yenibosna’da 17.00 – 21.00 saatleri arasında okunacak ve tartışılacaktır...

Hedefimiz; “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada okunmasıdır. S. KARAGÜLLE, Reşat EROL

***

*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ

DERİN DEVLET ve MAHİR KAYNAK

ANAYASA VE HÂKİM DEVLETİ

***

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

وَيْلٌ لِلْمُطَفِّفِينَ (1) الَّذِينَ إِذَا اكْتَالُوا عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ (2) وَإِذَا كَالُوهُمْ أَوْ وَزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ (3) أَلَا يَظُنُّ أُولَئِكَ أَنَّهُمْ مَبْعُوثُونَ (4) لِيَوْمٍ عَظِيمٍ (5) يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ (6) كَلَّا إِنَّ كِتَابَ الفُجَّارِ لَفِي سِجِّينٍ (7) وَمَا أَدْرَاكَ مَا سِجِّينٌ (8) كِتَابٌ مَرْقُومٌ (9)

1) Mutaffiflere veyl. 2) Onlar nâs üzerinde iktiyal ettiklerini istivfa ederler. 3) Onlara keylettiklerinde veya vezn ettiklerinde ihsar ederler. 4) Onlar ba’s olunacaklarını zannetmiyorlar mı? 5) Büyük yevm için ba’solunacaklar. 6) Nâs o yevmde âlemlerin Rabbine kıyam eder. 7) Evet, fuccarın kitabı siccindedir. 8) Siccinin ne olduğu sana idra etmedi mi? 9) Rakamlanmış kitabdır.

1) Kontrollere bombalar. 2) Onlar nâstan alırken eksiksiz alırlar. 3) Onlar ölçerken veya tartarken eksiltirler. 4) Onlar tekrar geleceklerini sanmıyorlar mı? 5) Büyük gün için gelecekler. 6) O gün insanlar herkesin Rabbinin önünde duracak. 7) Evet, taşkınların kanıtı saklı yerdir. 8) Saklı yerin ne olduğu sana anlatılmadı mı? 9) İşaretlenmiş yazıttır.

Biz şimdi yalnız birinci âyeti yorumlamaya çalışalım.

1) وَيْلٌ لِلْمُطَفِّفِينَ ( (VaYLun LıLMuOafFıFIyNa)  “Mutaffiflere veyl.”

Kur’an üzerinde iki şekilde çalışılır.

Birinci yorumlamada Kur’an’ın bir âyeti alınır. Bir cümle alınır. Bir kelime alınır ve onun taşıdığı mânâlar anlatılır, ifade ettiği mânâlar ortaya çıkarılır. Bu biraz daha kolaydır. Ancak ameli olarak fazla yararı yoktur. Buna tefsir ilmi diyoruz.

İkinci yorumlama ise içtihattır. İçtihat Kur’an’ın bütününü ele alıp bir sorunu çözmektir.

Bir örnek verelim.

Bugün anayasa vardır, devletler onun üzerine kurulurlar. Kur’an acaba bu kavram hakkında ne demektedir? Bunu bütün Kur’an’ı ele alarak cevap vermeye çalışmak içtihattır.

Kur’an’ın yasalarla ilgili kelimelerine bakacak olursak hükümler, lehe haklar, aleyhe haklar, vasiyet edilenler, farz edilenler, şeriat ve kitap kelimeleriyle anlatılmaktadır. İşte Kur’an’ın bu kelimeleri içinde anayasa kavramını bulmak içtihadın konusudur.

Kur’an’da “ümmü’l-kitab” tabiri kullanılmaktadır, ümmü’l-kura” tabiri kullanılmaktadır. O halde merkezde olan bir şey “üm” olarak tesmiye ediliyor. Biz de anayasaya “üm” kelimesini kullanacağız demektir. Türkçede de böyle yapıyoruz. Şimdi kıyas yoluyla “üm” kelimesini ortaya koyarak değişik mânâlar içinde birini anayasamız karşılığı Kur’an’da kelime bulmuş oluruz.

Ümmü’l-ahkâm, ümmü’l-hukuk, ümmü’l-kitab, ümmü’l-fıkh, ümmü’ş-şeria, ümmü’d-din kelimelerini ele alıp inceleyebiliriz. Bunlardan hangisinin anayasayı ifade ettiğini buluruz.

Şimdi siz şu soruyu çözmeye çalışın: Yukarıdakilerden hangisi anayasaya tekabül eder?  Hepiniz ayrı ayrı sonuçlara varabilirsiniz yahut ittifak edersiniz; buna “icma” denmektedir.

Fakültelerde fizik, kimya, biyoloji okunmaktadır. Bunlar kâinatın tefsiridir. Sonra mühendisler, doktorlar bu bilgilere dayanarak makine yapmakta, tarım ürünleri elde etmekte, hastaları tedavi etmektedirler. Bu da “içtihat”tır. Kur’an’ın içtihatları ile oluşmuş sosyal makineler fıkıhtır.

Doğal kanunlar değişmez. Fizik kimya değişmez. Zamanla daha çok şeyler keşfederiz. Ama zamanla o ilimler değişmez, gelişir. Tefsirler böyle bir ilimdir. Zamanla gelişir. Hatalar belirlenir. Ama zamanla değişme olmaz. Oysa fıkıh öyle değildir. İnsanlar yani sosyal hayat evrimleşince ihtiyaçlar değişir. Yeni araçlar ortaya çıkar, yeni araçlar da yeni fıkıhları ortaya çıkarır.

Tefsir ve usulü fıkıhta değişme olmaz, gelişme olur. Usulü fıkha ümme’l-fıkıh diyoruz.  Tefsire de beyan diyoruz. Bunlar gelişir, değişmez. Fıkıh yani ahkam ise çağa ve topluluğa göre değişir. Bu sebepledir ki biz tefsirleri ve usulü fıkhı geliştireceğiz ama fıkhı yeniden tedvin edeceğiz.

İşte bundan dolayıdır ki fıkıhçılar delilleri sayarken hiçbir zaman eski müçtehitlerin içtihatlarını delil saymamışlardır. Dört halifenin uygulamalarını da delil saymamışlardır. İcmaları delil saymışlardır.

a) Kitap ana delildir. Mesalih kitaptan addedilir.

b) Sünnet delildir. İstishab sünnetten addedilir.

c) İcma delildir. Örf icmadan addedilir.

d) Kıyas delildir. İstihsan kıyastan addedilir.

Önce Kur’an değişik âyetleri ile tefsir edilecektir. Aranızda işbölümü yapacak ve Kur’an’ı yorumlayacaksınız. Bu yorumların sonunda hükümler çıkaracaksınız. Sonra fıkıh konularını Yasin Kılar arkadaşımızın başlattığı usulle tasnif edecek, aynı hükümleri içeren yorumları bir araya getireceksiniz. Böylece fıkıh ortaya çıkacaktır.

Sonra da M. Lütfi Hocaoğlu arkadaşımızın yaptığı muhasebeye adapte edeceksiniz. Yani her fıkhın muhasebedeki kayıt sistemleri ortaya çıkacak, böylece III. bin yıl fıkhı ortaya çıkmış olacaktır. Tefsir-fıkıh-muhasebe bütünlüğü oluşacaktır.

Bundan sonra muhasebeyi kuracaksınız. Yani cemaat olup muhasebenizi kuracak ve artık işletmeler canlanıp çalışmaya başlayacaktır. Alışkanlıkların terki zor olduğu için buna geçmek kolay olmayacaktır. Ancak, buna geçenler kurtulacak, diğerleri sosyal afetlerin içinde helâk olup gideceklerdir.

Şimdi biz fıkıh değil de tefsir kısmına geçiyoruz.

Tefsirde bir âyet veya cümle alınır. Bazen sadece bir kelime alınır ve onun üzerinde durulur. Önce cümlenin Kur’an’daki yeri belirlenir. Bunun için Kur’an’ın sûre ve âyetlerinin tasnif edilmesi gerekir. Biz bugün bunun üzerinde durmayacağız.

Sonra âyetin kendisi tahlil edilir.

 

Veylün li’l-mutaffifîn” üç kelimeden oluşmaktadır. Her şey çift olduğuna göre burada kelime tek gelmiştir. Bunun için şu yorumları getirebiliriz.

a) “Li” ayrı kelime değildir. Dolayısıyla âyet iki kelimeden oluşmuştur.

b) “Veylün”deki son “nun” “yevmeizin”deki gibi hazfı ifade eder. Dolayısıyla “nun” da “lam” gibi ayrı kelimedir. Âyet dört kelimeden oluşmaktadır.

c) Âyette bir kelime mahzuftur. Onunla dört kelime olmaktadır.

d) Başka âyetle eşleşerek çift hâline gelmektedir.

Şimdi harfleri sayalım:  V1, Y1, L3, N2, M1, O1, F3, I1

Mahreçlere göre sıralarsak: Kameriye 6 (V1, M1, Y1, F3), şemsiye 6 (L3, N2, O1), bir de med harfi vardır. Burada harfler şöyle tasnif edilmiştir. Önce med harfi ayrılmıştır, çünkü o harekeye dönüşmüştür. Sonra ise altışar olmak üzere şemsiye ayrılmıştır. Onlar da 3’ere ayrılmıştır. Âyetin kelimeleri de 3’tür. Demek ki burada 3’lü sistem hâkimdir. 13’ün de bir özelliği olmalıdır. Doğada hâkim olan Fibonacchi sayılardandır. Bu sayılar bir önceki sayıların toplamıdır. 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55 olarak gider.  1+(3+3)+(3+3) dağılımında olasılık hesaplanabilir.

Tefsirde bundan sonra tecvid kısmına geçeceksiniz.

 

TECVİD

“V” dudaktan sürekli sert olarak çıkan ince harftir. “Y” arka damaktan “V” gibi sürekli sert olarak çıkan ince bir harftir. “L” dilin dibinden dilin ucu ile yarı sürekli sert ince bir harftir. “Ün” tenvindir. Vakfettiğimizde okunmaz. “L” harfinden sakin olarak geldiği “L”ye dönüşmektedir. Kendisinden sonraki “L”ye kalbolmaktadır. Ğunne yapılmamaktadır. Kameri harflerden önce geldiği için iklab ve idgam edilmektedir. “M” dudaklardan çıkan yarı sürekli sert bir harftir. İnce harftir. Orta damaktan dilin ortası ile çıkan sert süreksiz kalın harftir. Bunlara tabaka harfleri de denir. Kalkala harflerindendir. “F” dudaktan çıkan sürekli yumuşak harftir. İdgam yapılmıştır. İy (ِي) med harfidir. Geçerken bir birlik uzatılır. Ama cümle sonu olduğu için dört dörtlük uzatılır. Sonundaki nun vakıfta sakin okunur.

 

LUGAT

Burada iki kök bir harf vardır. Önce harfi inceleyelim.

“Li” harfi cerdir. “Beyn” kelimesinden türetilmiştir. Beyn, arazideki yarık demektir, açıklık demektir.

“Min” fiilin başlangıcı için kullanılır. “Ya” düşmüş, kesre olmuş, “B” “M”ye dönüşmüş, “N” aynen kalmış.

“İLA” fiilin bitimini gösterir. Baştaki “B” sona geçmiş ve “Y” “A”ya dönüşmüştür. “Y” de “İ” şeklinde okunmaktadır. Zamirlerden önce gelirse son harf “Y”ye dönüşür.

“Min” gibi başlangıcı gösterir. Ancak isim fiile etki etmektedir. Etkiyi göstermek için sadece kesre kalmış, diğerleri hazf olmuştur.

“Li” de “Bi” gibidir. “Beyn”deki son “Nun” “L”ye dönüşmüştür. O işin yapılması için etkin olur.

“An” ve “ala” da böyledir. “Y” başa alınmış ve “Gayn”a dönüşmüştür. FIy de N hazf olmuştur.

Bu tahlilden “Li” harfinin mânâsını kolayca kavrayabiliriz. Eğer bir iş, bir amaç için yapılıyorsa, o amacı belirleyen kelimenin başına “Li” getirilir.

“Veyl” haberdir. Veyl vardır. Ama kimin için vardır? Mutaffifler için vardır. Veyli onlara temlik ediyor. Onlara tahsis ediyor.

“VYL”e en yakın kök “MYL” köküdür. Meyletmek demek, o tarafa eğilmek demek, o tarafa akmak demektir. Meyilli arazide toprak kayarak düz ova üzerine yığılır. İşte bu veyldir. Kar da tipi şeklinde akarak aşağıdakilerin üstünü kapar. “Seyl” kelimesi de bu sebepledir ki “veyl”e akrabadır. Veyl kökünden fazla kelime üretilmemiştir. Diri diri toprağa gömülen kıza “mevudet” denmektedir. Aslı “mevile”dir. “L” “D”ye dönüşmüştür.

“TFF” (تفف) kökünden “Taffa” kelimesi en yakın olarak halka yapmış tayfadan gelmedir. Satıcının çevresini müşteriler sarar, o da terazi veya ölçekle ölçmeye başlar. Tükçedeki “tava” kelimesi bunu ifade eder. Doğu Karadeniz’de tavaya tapa demektedirler. Saplı kaptır. Onunla daldırıp ölçülür.

Demek ki “TFF”nin kökü “tava” anlamına gelen köktür. Araplar şimdi o anlamda kullanmıyorlar ama biz kullanıyoruz.

Burada kelimenin etimolojisini yaparken eğer Arapçada karşılık bulamamışsak, yabancı dillerde benzer kelime ararız. Fiil olarak ölçmek, tartmak demek olur. Kur’an’da bir defa geçmektedir.

 

SARF

Tecvid ve lugattan sonra sarfa geçebiliriz.

“VaYL” isimdir. Harfi tarifle gelmektedir. “FaGL” vezni üzeredir. Sülasi masdar kullanılmamaktadır. Camid isimdir deriz. Müştak isimler kelimenin masdar mânâsını koruyanlardır. Camid isimler kökün mânâsını korurlar ama masdarın mânâsını korumazlar. Çöken veya akan bir şeyin altında kalmadır. İsmi masdardır. Yani fiili yoksa da masdar olarak devam etmektedir. Mamafih selin yığınına da veyl diyebiliriz.

“Tatfif etmek” ölçme ve tartmayı içine alan genel bir ifade olarak gelmektedir. “Tatfif” ölçüyü, tartıyı, başka şeyleri de içine almaktadır. “Mutaffif” “Tatfif” fiilinin ismi faildir. “Tatfif eden” ölçen demektir.

İsmi fail ile sıfatı müşebbehede şu fark vardır. İsmi fail o işi yapan, bir defa da olsa işi yapan demektir. Hâlbuki sıfatı müşebbehe onu kendisine sanat edinen anlamındadır. Çakan ismi faildir. Çakıcı sıfatı müşebbehedir. Tef’il bâbının sıfatı müşebbehesi yoktur. Sülasisinde o mânâyı veren vezinleri olabilir.

Burada cemi müzekker salim gelmiştir. Bunu topluluk yaparsa onlar için söylenmektedir. Bir kimsenin hile yapması topluluğa veyl değildir. Ama topluluk hile üzerinde oturursa onlara veyl var demektir. Arapçada Türkçeden farklı olarak değişik çoğullar vardır.

a)      Kurallı çoğullardır. Bunlar da iki çeşittir: Kurallı erkek çoğullar ve kurallı dişi çoğullar. Kurallı erkek çoğullar topluluğu ifade eder. Mesela “ulema” dersek âlimler demektir. Sadece sayıları çok olan âlimler demektir. “Âlimun” veya “âlimin” dersek, teker teker ayrı ayrı âlimleri değil de, üyeleri âlimlerden oluşmuş topluluğu ifade eder. Diğeri ise dişi kurallı çoğuldur. Bu sistemi ifade eder. Salihat ameller dediğimiz zaman dişiyi değil sistemi ifade eder ve bu nedenle salihleri de birbirine uyumlu amelleri ifade eder.

b)     İkinci tür çoğul da kuralsız çoğuldur. Bunun da kıllet ve kesret çoğulları vardır. Üç ile on arasındaki çoğula kıllet, ondan yukarı çoğula kesret çoğulu denmektedir.

 

NAHİV

“VaYLun” nekredir, merfudur, zamme ile refolunmuştur. Nekre olduğu için mübteda olmaz. O halde bu haberdir. Mübtedası nedir? Mübtedası bundan sonra gelen “li’l-mutaffifin”dir diyebiliriz. Arap dilcileri harficerli bir kelimenin mübteda olmasını kabul etmemişlerdir.

Bize göre ise “fi’d-dari raculün” cümlesi sahihtir. Evin içinde bilmediğimiz bir adam vardır olmuş olur. İçerde birinin olduğunu bilirsek ama kaç kişi olduğunu bilmezsek, bundan başka bir ifade kullanmayız. Marifeli mecrur fail olur diyoruz. Onlar bunun dua yerinde olduğu için cevaz vermişlerdir. Takdim edilen bir mübtedadır. Nekredir. Meçhul bir veyl vardır demektir.

“LiLMUOafFiFiYNa” harficerli ve mecrurdur. Zarfı mustakardır. Mübtedadır. Haberi “veyl”dir. Takdim edilmiştir. Lafzan “Ya” ile mecrurdur. “Li” ile cer edilmiştir. “Lam”la marifedir. Cemi müzekkeri salimdir. Buradaki “Lam” fertleri değil toplulukları tarif eder. “Ya” ahd için gelir. O zaman belli topluluk kastedilir. Çevremizde böyle örgütlü mutaffıfler varsa onlar için olabilir. Yoksa ifade geneldir. “Lam” istiğrak için gelir veya cins için gelir. İstiğrak için gelirse bütün böyle yanlış ölçülendiren örgütler kastedilir. Cins içinse de yine topluluk kastedilir. Buradaki “Lam” ne ahid ne de istiğrak veya cinste topluluğun fertleri ayrı ayrı değil de toplulukların kendisini kastetmiş olur. “Lam” tahsis için gelmektedir. “Lilmutaffifîn” haber veya mübteda olsun, mahallen merfudur.

 

BEYAN

“Veyl” kelimesi başlangıçta kayan toprağın bir yeri kapatmasıdır. “Seyl” kelimesi ile akrabadır. Benzetme ile lavlar manâsı verilebilir. Lav, yerin içinde bulunan erimiş madenlerin yer üzerine çıkıp sel gibi veya kayan toprak gibi yahut kar tipisi gibi etrafı kaplamasıdır.

Kelimeler önce dar ve özel olarak konurlar. Sonra benzerlerine teşmil edilirler. Böylece kelimenin kavramı genişlemiş olur. Bazen da özelleşerek daha dar manâ onunla adlandırılmış olur. Buna beyanda kül cüz ilişkisi denmektedir. “Veyl” kelimesinin hakiki manâsı kül cüz ilişkilerle lavlar anlamına gelmektedir.

Kur’an’daki kullanışa gelince, tamamen manevi lav ifadesi olabilir. Yani kastedilen lav değil de sosyal âfet olabilir.

İnsanların ölçü ve tartıları hileye dayanınca ekonomik krizler ortaya çıkar. Standart mal üretilmemiş olur. Fiyatlar istikrar kazanmaz. Dolayısıyla ücretlerde istikrar olmaz. Toplulukta üretim ve ticaret krizleri doğar, sonunda o topluluk çöker.

Burada ekonomik kriz lavlara benzetilmiştir. Lavlarda patlama meydana gelir, sonra devam eder. Zaman zaman indifa eder. Ekonomik krizler de böyledir. Birden patlar ve ortalığı kasıp kavurur. Sonra durur gibi olur ve tekrar kasıp kavurur.

“Tatfif” kelimesi de kollu tastır. İnsanlar bununla birbirine verdikleri tahıl gibi şeyleri ölçerler. Tatfif fiili olarak bununla ölçmedir. Sonra anlam genişlemesiyle tüm ölçme anlamına gelmektedir. Böylece her türlü ölçü devreye girecektir. Bugün bunlara standartlar denmektedir. Yani bir malın sadece kilosu değil birçok değerleri ölçülmektedir. Önce kullanılan malzemenin terkibi ölçülmekte ve içinde neler olduğu belirlenmektedir. Sonra maddelerin yüzdeleri belirtilmekte, sonra da tüm hacim ve ağırlığı ortaya konmaktadır. Şekil üzerinde de ölçüler yapılmaktadır.

Çoğul olarak ve harfi gelmektedir. Doğulular çoğul yaparken adam adam derler, yani adamları böyle ifade ederler. “Âlimûn” ve “Âlimûn” yerine “Âlimuna” demektedirler. Âlimleri böyle ifade ederler. Bu da önce iki sayısı, anlam genişlemesi ile çok sayı için kullanılmaya başlamıştır. Sonra da ek hâline getirilmiştir. Yine burada atıf harfi ve “beyn” kökünün kısaltılmasıdır. “Beyne” kelimesi “maa” kelimesine dönüşmüş ve sonra “ayn” düşmüş, “me” “ve”ye dönüşerek “ve” olmuştur. “Ev”, “Em” kelimeleri de bu dönüşmeden oluşmuştur. “Muna”daki “nun” da “beyn”in “nun”udur. Bu çoğul yalnız insanlar için kullanılmaktadır. Önce sayılarda kullanılmıştır. Sonra bütün sayılar için kullanılır olmuş, yani insan olmayanlar için kullanılmıştır. Fiil ve isimlerde ise yalnız insanlar için çoğuldur.

Biz şimdi Kur’an’da buna manâ verirken, isimlerin kurallı çoğulları tüzel kişiliği olan topluluklar için anlıyoruz. İşte bu da anlam daralmasıdır. Tüzel kişiliğe sahip olmak için bir sözleşmesi, bir başkanı, bir merkezi ve ortak bütçesi olması gerekir. Sayıları da yediden yukarı olmalıdır. İşte burada Kur’an’ın kendi kendine beyanı olarak görürüz. Yani Kur’an kelimeleri kullanırken kendisine özel anlamları ile kullanır. Resul derken lugat anlamıyla kullanmaz, Allah’ın elçisi olarak kullanır.

 

MAANİ

Bir dilin vazıı vardır. Topluluk ona belli manâlar vermelidir. Buna lugat manâsı diyoruz. Kişi onu alır ve kendi meramını ifade etmek için kullanır. Buna istimâl denir. Bunun toplulukta kazandığı manâ vardır. Bu manâ kişinin söylediğine tam olarak uymaz. Bu manâ hatip ve muhatabın dışında olanların anladığı manâdır. Biz hakemlerin anladığı manâ olarak görürüz. Bir de muhatabın anladığı manâdır. Bu da farklıdır. İstenen hatip ile muhatap arasında manâ birliğini sağlamaktır. Ne var ki Kur’an insanlara rahmet olsun, herkes farklı anlayıp kendine göre uygulasın diye ifadeleri değişik anlamlara gelecek şekilde ifade etmiştir. İşte içtihat farkları bundan ileri gelmekte, mezhepler böyle doğmaktadır.

“Veylün” takdim edilmiş bir haberdir. Mutaffif olanlara veyl vardır. Takdim tahsis için olur.

“Raculün fi’d-dari” derseniz, bir adamın evin içinde olduğunu ifade etmiş olursunuz.

“Fi’d-dari raculün” derseniz, evde bir adamın olduğunu ifade etmiş olursunuz.

Bir tehlike ânında mesela bir yılan varsa, “Bak yılan, yılan, yılan!” dersin, yahut yalnız “Yılan!” dersin. Burada da veyl, veyl demektir. Lav deniyor. İşin tehlikesini ve aciliyetini göstermek için muhataba nida kaldırılmıştır. Nekreliği de beklenmedik âfetin geleceğini haber verir. Mutaffiflere tahsis eder.

“Mutaffif” burada bir teşkilattır, kontrol teşkilatıdır. Dayanışma içindedirler. Yani meydana gelen yanlış ölçüyü kendileri öderler. Ne var ki sonunda kötülükte de dayanışır ve görevleri yerine getirmezler. Bunlara veyl vardır.

Organize yanlış ölçme nerelerde olmaktadır?

Marife kurallı erkek çoğul getirilmiştir.

Bizim 25 Genel Hizmetten biri tesbittir yani kontroldür.

Kontrolün önemini anlayabilmemiz için nerelerde kontrol yapılmaktadır.

a)      İnsanlar imtihan edilerek onlara diploma verilmektedir. Bu bir ölçüp tartmadır. Kur’an’da baliğ olanları imtihan ediniz, onlarda rüşt görürseniz malları o zaman teslim ediniz diyor. Bir adam sefih ise imtihan ediyorsunuz ve onu öylece hacrediyorsunuz. Bugün ilkokuldan doktora seviyesine kadar imtihan yapılmaktadır. Kur’an bunu teşri etmiştir. Bilen ile bilmeyen bir olur mu diyerek bilgiyi ehliyetli olmak için sebep saymıştır. Bilmediğin konuda öncülük etme diyerek öncülük edenlere bilme şartı getirilmiştir. İnsanların bilmeleri imtihanlarla yapılmakta, hem de imtihanlar yetkili görevlendirilmiş kimseler tarafından yapılmaktadır. İşte, imtihan edenlerin imtihanlarda haksızlık etmemeleri, gerçek ne ise o notu vermeleri gerekir. Bugün böyle midir? Okullarda bu tarafsızlık az çok sağlanmaktadır. Türkiye’de henüz para ile doktorluk ve mühendislik diploması verilmemektedir. Eski Sovyet ülkelerinde diplomalar para ile alınmaktadır. Türkiye’de de bazı haksız not vermeler olmaktadır. Ama Kur’an bunlardan bahsetmiyor. Kurallı erkek çoğul bunun için getirilmiştir. Aynı hassasiyet görevlendirmede olmamaktadır. Bir yere biri atanırken orada ehil olanın atanması gerektiği halde, ehil olan değil, dost ahbap atanmaktadır. Türkiye’de adam kayırma o kadar yaygınlaşmıştır ki atasözlerine geçmiştir. Özel sektörde bile işe ancak oradakilerin keyfi takdirleri ile giriyorsun. Bu atama konusu seçime de yansımaktadır. Allah ‘emaneti ehline verin’ dediği halde, seçimde taraf ve çıkar esasına dayanan işler yapılmaktadır. Bu resmen de kabul edilmektedir. Anayasalarda çoğunluk ekseriyet sistemi kabul edilmiştir. Hata sonunda ekseriyete indirgenir. Burada herkes kendi tarafına bakarak seçim yapmaktadır. Bunun sonucunda sistematik değerlendirmede haksızlık yapılıyor demektir.

b)     Eşyanın kontrolü söz konusudur. Piyasaya sürülen mallar kontrol teşkilatı tarafından kontrol edilmektedir. Bugün resmi eksperler vardır. Onlar mallara kalite damgasını vururlar. Biz İzmir Akevler Kooperatifi’ni kurduğumuzda, Aksekili Ahmet Bülbül’ü kereste alımı için Balıkesir Dursunbey’e gönderdik. Tomruk yığınları var, dolaşıyorsunuz, tomruklar sınıflara ayrılmıştır. Çatlak, dallı, burmalı keresteler dördüncü, düzgün olanları da birinci sınıf: Biz kendilerine yetki vermiş, uygun olan keresteyi alın demiştik. İhaleye girenlere bakmış; birinci ve ikinci değil de üçüncü sınıf kerestelere rağbet var demiş. O da daha çok üçüncü sınıfa yani rağbet olan partilere girmiş ve çoğu üçüncü sınıf olmak üzere, biraz da birinci sınıftan kereste alarak geldi. Tomruklar gelince damgalı tomruklarda üçüncü sınıf birinci, birinci sınıf üçüncü çıktı. Ne yapmışlar? Tasnif edene İstanbul tüccarı rüşvet vermiş. Birinciyi üçüncü, üçüncüyü birinci kereste diye koymuşlar. İşte burada ölçme sözkonusudur. Ülkemizde henüz standart imalat başlamamıştır. Ama standart olanlarda böyle hileler mevcuttur. İnşaat yaptığınızda her şey çalınmış olarak kullanılır. Betona 6 torba yerine 4 torba çimento, 16’lık demir yerine 14’lük demir, 2.5’lik rabıta yerine 2’lik rabıta kullanılır. Hile yapmadan inşaat yaparsanız o daireleri satamazsınız. Ben inşaat müteahhitliğine başladım. Her seferinde zarar ettim. Vazgeçip kooperatifi kurmamızla kurtuldum. Zararlarımı memur maaşımla artırdığım arsayı satarak kapattım.

c)      Bugün muhasebe tutulmaktadır. Defter kayıtlarındaki giderler dahil hiçbirisi reel değildir. Herkes yalan yazmaktadır. İzmir’e Hava Eğitim Komutanlığı Kontrol Mühendisi olarak atandım. Büyük bir ambar vardı. Lambaları yanmıyordu. Birkaç yere de elektrik gitmiyordu. Bana keşif yap dediler. Malzeme talep ettim. Tahsisat geldi. Yerinde keşif yapıp malzeme alacaktık. Hangara gittim. Büyük hangarın otomatik inip çıkan büyük cıvalı lambaları vardı. 24 adet lambanın birinde arıza vardı. Onu söktüm, hangar adeta gündüze döndü. Senelerce çalışmayan hangar lambaları birkaç dakika içinde aydınlandı. Paramız arttı. Sonra kablolara gittim. Bir de baktım ki bir değil dört yeraltı kablosu çekilmiş. Üçü devre dışı. Başlıkları su almış. Isıttım, zifti erittim, doldurdum, dördü de sağlam hâle geldi. Paramız arttı mı? İşte bundan sonra başıma felaketler geldi. Bana dediler ki, biz bunu harcamamış gösterirsek gelecek sene tahsisat alamayız. Ben de ileride kullanılacak uydurma malzeme keşfi yaptım. Satın almaya gittik. Sivil memurlar ile kavga ettik ve beni kontrol mühendisliğinden attılar. İşte resmi daireler böyle çalışıyor. Yazılanla yapılan farklı. Verginin getirdiği yükten kurtulmak için hiçbir kimse reel muhasebe tutmamaktadır. Herkes hayali muhasebe tutmaktadır. Muhasipler bir araya gelirler ve aralarında faturalar alıp verirler. Devlete vergi böyle ödenir. Defteri düzgün tut da nasıl tutarsan tut. Hayatla ilişkilendirmek gerekmez. İşte veylün lilmutaffifin budur. Kontrol mühendisi oldum, kabule gittim. Müteahhit arabası ile götürdü. Harcırahı doldururken tren parasını yazmadım. Arkadaşlar dediler ki; olmaz, yazacaksın! Neden yazacaksın? Çünkü biz yazıyoruz, sen yazmazsan sonra sorarlar. Yazmak zorunda kaldım. Devlet Planlama Teşkilatı kurulurken Turgut Özal görevlendirildi. Özal da namaz kılanları topluyordu. Beni de işten atmışlardı. Köyümde Milliyetçi Hareket Partili bir arkadaş benim adıma dilekçe vermiş, planlamada çalışmak istediğimi bildirmiş, adıma imza atmış. Arkadaşlarım -namaz arkadaşlarım- ‘o bize proje yaptırmaz, oysa biz proje yapacağız ama dışarıdan birisinin imzası ile sunacağız’ demişler. Bunun üzerine benden bilgi almak istediler; öyle yaptırmayacak mısın? Ben yapmam ama kimseye karışmam dedimse de, beni işe almadılar.

d)     Başka her şey bir tarafa, bugün para çıkarılmaktadır. Merkez Bankası, hattâ halk para üzerinde oynamaktadır. Ülkede ve dünyada krizler yaratılmaktadır. Bankadaki paramın, cebimdeki paramın ne olacağı meçhuldür. Bir sene içinde yarı değerini kaybeder. Yahut hepten para olmaktan çıkarılır. Enflasyonsuz para yoktur. 1990’larda bir gram altın 10 dolardı. Sonra 8 dolara kadar düştü. Dolar kıymetlendi. Şimdi bir gram altın 30 dolardır. Demek ki para üç-dört misli değer kaybetmiştir. En sağlam para bile böyledir. On senede yüzde yüz değer kaybetmektedir. Yani her sene dolarımız beşte bir eriyor. İşte bugün karşılıksız para çıkaranlar mutaffifindirler. Hollanda’da bir zamanlar lale soğanları altın gibi alınıp satılıyordu. Hattâ onun senetleri basılmıştı. Bu senetlerin değeri bir gecede sıfırlandı. Yarın doların ve euronun akıbeti de budur, böyle olacaktır. İnsanlar sosyal krize girerler ve veyl olur. Şimdi de veyl olmaktadır. Arada sırada krizler gelmektedir. Para ölçü aletidir. Onunla her şeyin değeri ölçülmektedir. Ondaki dengesizlik tüm ekonomiyi uçuruma götürmektedir.

Bütün bu manâları biz nasıl verdik?

“Mutaffifin” kelimesinin marifeli kurallı çoğul olması ile verdik. Kurallı çoğul organize olmuş topluluğu ifade etmektedir. Marifeli olması onu bilmemiz demektir. Bildiğimiz topluluklardan bahsetmektedir demektir.

Biz nasıl bilebiliriz?

İşte, olayları bizzat yaşamamızla bilebiliriz. Sizlere örnek verdim. Başımdan geçenleri anlattım. Kooperatife tapu alırken ve verirken tam gösteremedim. Çünkü sonra takibe uğrar ve tüm sahte beyanlar ortaya çıkar. Siz de kendi hayatınızda düşünün, böyle organize sahtekarlıkla her zaman karşılaşırsınız. Bir mağazadan bir şey alın. Fatura istiyorum dersen ‘KDV ver’ derler. Sen de KDV vermemek için fatura almıyorsun.

İşte bu düzen mutaffiflerin düzenidir.

Nasıl mütaffiflerin?

Bundan sonra gelen âyetlerde açıklandığı gibi hile yapan mutaffiflerin.

Maani ilmi bize böylece Kur’an’ın manâlarını nasıl anlamamız gerektiğini öğretmektedir.

 

BEDİİYYAT

Kur’an’ın bediiyatı iki şekilde ortaya konur. Lâfzî bediiyyatı yukarıda anlattık. Seslerin uygun şekilde terkibi ile bir müzik oluşturma. Kur’an okunmakta, onu dinleyenler huşu içinde bulunmaktadırlar. Kur’an’da bir de manâ bediiyyatı vardır.

Burada iki kelime getirilmiştir. Bir veyl, bir de tatfif. İki kavram arasında benzerlik vardır. Veylde toprak veya kar veya lav akarak düzlüğü kaplamaktadır. Tatfifte de değerler halka doğru akıp onları kaplamaktadır. Paradaki hile yanardağın lavına benzetilerek insan beyninde iki oluş arasında bir hissi bağ oluşturulmaktadır.

 

MANTIK

Yorumda son varacağınız yer mantıktır. Mantık tümevarım veya tümdengelim ile olmaktadır. Veylin çeşitlerini düşünürseniz tümevarımdır. Veylin bölümlerini düşünürseniz bu da tümdengelimdir. Aynı şekilde tatfifin de tasnifini yapabilir veya benzerlerini bulabilirsiniz.

Yukarıdaki anlattıklarım hep mantık kuralları ile bulunmuştur.

Demek ki bu âyeti tam olarak yorumlamamız için uzun ilmi çalışmalar yapmamız gerekmektedir. Veyl çeşitlerini ve tatfif çeşitlerini ortaya koymamız gerekir.

Bu âyetimiz nasıl oluyor da tatfif sonunda veyle dönüşüyor. Bunları da sebep-sonuç ilişkileriyle yorumlamamız gerekmektedir.

Müsbet ilimler geliştikçe bu kanunlar da keşfedilmektedir.

Adil Düzen Çalışanları işbölümü yaparak bütün bunların sonuçlarını ortaya koymalıdırlar.

Bir örnek üzerinde duralım.

Faiz bir hileyi tatfiftir. Karşılığı olmayan bir satın alma gücünü kazandırmadır. Bir toplulukta yüzde 10 faiz varsa, kimse yüzde 10’dan aşağı iş yapmaz. O halde o ülkede herkes yüzde 10 kazanmalıdır. Faiz para üzerinde kazanmadı. Kâr malı artırmadı. O halde eğer bir ülke ekonomisinde iş yapanlar kârlarını para üzerinden hesap ediyorsa, o ülke faiz bataklığı içinde yaşıyor demektir. Herkes yüzde 10 kazanmalıdır.

Bunun anlamı nedir?

Bunun anlamı, yıl içinde yüzde 10 fazla para basma demektir. Bu da millî hasıladaki artışın dışında enflasyon demektir. Gelecek sene faize zam yapmak durumundayız, çünkü reel faiz korunamaz. Böylece faiz gittikçe artar. Bunun tabii sonucunda enflasyon da artar.

Enflasyon demek fiyatların ve ücretlerin istikrarını kaybetmesi demektir. Enflasyonlu bir ekonomide kimse ne iş yapacağını bilemez, çünkü kârını hesaplayamaz. Böylece işsizlik ortaya çıkar. Hark borçla geçinmek zorunda kalır. Borcunu ödeyemeyince yolsuzluğa, yalana, hileye başlar, tatfif ile kazanma yoluna gider. Bu da rüşveti getirir. Rüşvet de verilemez hal alınca baskı doğar. Halk baskıya karşı direnir ve sonunda uçaklardan bombalar atılmaya, yanardağlardan lavlar akmaya başlar. Veyl olur.

Bugün Doğu Anadolu’da PKK belası vardır.

Bunun kaynağı nedir?

Faizdir.

Faiz enflasyonu, enflasyon işsizliği, işsizlik de açlığı doğurmuştur.

Oradaki kimileri karınlarını doyurmak için çareyi çetelere katılmakta bulmuşlardır.

Askerler de teröristlere bomba yağdırmak durumundadırlar.

Alın, işte size veyl.

O halde ne yapmalıyız?

Faizleri durdurmalıyız, faizleri düşürmeliyiz. Çalışanlar işverenlerin yanında çalışacaklar, paralarını bankalardan alacaklardır. İşverenlere yine faizsiz ham madde kredisi verilecek, mamullerini sattıklarında kredilerini kapatacaklar. Ürettikleri mallar satılıncaya kadar haciz ve cebri icra yapılmayacak. Faiz olmadığı için bekleyen malların fiyatları artmayacaktır. Bu uygulama ne yapacaktır? Herkes iş temin edecektir, hem de ülkenin istediği yerinde iş temin edebilecektir. Dağdaki eşkıya kimliğini değiştirecek, İzmir’e gidecek ve orada işe başlayacak. Irak’taki PKK’lılar da firar edecek, Türkiye’de işe başlayacak. İşsiz Ermeni varsa o da Türkiye’de iş bulacak, çünkü işçi ihtiyacımız olacak. Ülkemiz zengin olacak. Herkes iş bulacak. PKK da kendiliğinden çökecektir.

Eski suçluları affetmeli miyiz, yoksa cezalandırmalı mıyız; ona da askerler karar verir.

İşte, bizim bu izahımız ilmî izahtır.

Her konuda böyle araştırmalar yapılmalı, veylden kurtulmanın yolları aranmalıdır.

Tarihte bazı kavimler böyle ölçü ve tartıda sistematik hile yapmışlar ve helak olmuşlardır.

Biz ise bundan kurtulmalıyız.

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 

 

 

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-445 / ADİL DÜZEN DERSLERİ-275 İstanbul, 09 Şubat 2008

 

DERİN DEVLET ve MAHİR KAYNAK

Allah israf yapmaz, bir şey ne kadar gerekiyorsa o kadar var eder. Onun için her dönemde bir veya iki âlim yetişir, o sahada o âlim otorite olur yahut bir veya iki siyasetçi olur, o alanda da o yönetir. Bizim bunları Allah’ın takdiri olarak kabul edip ona göre amel etmemiz gerekir. Bugün siyaset ilminde Türkiye’nin âlimi Mahir Kaynak’tır; ilmî tahliller yapmakta ve gelecek hakkında fetvalar vermektedir. Kulak vermek zorundayız.

Kimler kulak verecektir?

Önce söyleyeni iyi dinlemelidir. Sonra Ak Parti onu iyi dinlemelidir. Sonra Adil Düzen Çalışanları ona iyi kulak vermelidir. Neler olduğuna onun görüşlerini aldıktan sonra karar vermelidirler.

Bu sözlerimle onun dediklerinin hepsi doğrudur demiyorum. Genel çizgileri ile isabetli teşhisleri vardır. 27 Ocak günü SKY TV’de onu dinledim. Yeni bir teori ile ortaya çıkıyor. Bunu bana da bir defa Çorum’da söylemişti; “Adil Düzen gelecekse yine asker getirecek” demişti.

Bu son konuşmada bunu çok açık olarak ifade etmektedir. Derin devlet olmalıdır, derin devlet olmadan yönetim olmaz. Demokrasi devleti oluşturmaz, devletle halk arasında diyalog kurar demektedir. İktidarı ise derin güç oluşturur, halka sunar, halk da onu kabul eder veya reddeder. Ama genellikle öylesini sunar ki halk onu kabul eder. Eğer derin devlet yoksa o zaman o devlet dışarıdan idare edilir, o zaman dışarıdaki derin devlet atamalar yapar diyor Mahir Kaynak.

Şimdi onun burada söylediklerinde herhangi hatalı söz bulamazsınız.

Kur’an okumayanlar bu görüşlere teslim oluyor ve ABD’nin müstemlekesi olmaktan başka çare olmadığını söylüyor.

Peki, Mahir Kaynak Kur’an’a göre nerelerde hata yapıyor?

1-      Mahir Kaynak’ın ‘derin devlet olmalıdır’ sözü Kur’an’ın ve ilmin verilerinin ifadesidir. Ancak İslâmiyet bu derin devlet olgusunu kabul ediyor ama derin devleti hukuk dışı bir kuruluş olarak değil, hukuku içine alan kuruluş olarak görüyor. Adil Düzende derin devleti üç kişi oluşturur: Genelkurmay Başkanı, Başbakan ve Devlet Başkanı. Devlet başkanını meclis sıralama usulü ile seçer ve 70 yaşına gelinceye kadar orada kalır. Başbakanı devlet başkanı atar. Genelkurmay başkanını da orgeneraller arasından devlet başkanı atar. Devletin sırları bunların elinde bulunur. Halkı bunlar yönlendirir, halk da bunlara biat eder. Bunların işleri derindir, aldıkları kararların bir kısmını açıklamazlar, bir kısmının da gerekçelerini gizlerler. Halk bunlara inanmıştır, büyük bir güvenle itaat eder. İşte Mahir Kaynak Kur’an okumadığı için bunu bilememektedir. Biz cumhurbaşkanı asker olmalıdır derken işte bundan bahsediyorduk.

2-      Mahir Kaynak’ın bilemediği ikinci şey de; geniş tarihi görüşü Kur’an okumadığı için bilmemesidir. Bugün dünyada sermaye hâkimdir. Sermaye de dünyayı kapalı derin devletlerle yönetiyor. Yani sistemi illegal derin güç göstermek suretiyle seçilmiş iktidarı yönetiyor. Derin gücü dünyayı sömüren sermaye gücü oluşturuyor. İngiltere ve Japonya’da krallık hâlâ devam ediyor. Niçin devam ediyor? O derin güç oralarda istediği derin devleti oluştursun diye devam ediyor. Çin dâhil birçok ülkede sosyalizm devam ediyor. Niye devam ediyor? Derin devlet oluştursun diye devam ediyor. Türkiye’de Kemalizm hâlâ devam ediyor. Niye devam ediyor? Derin devleti o oluştursun diye devam ediyor. Mahir Kaynak zannediyor ki bu hep böyle devam edecektir. Hayır! Sömürü sermayesinin bu düzeni yıkılacak ve bu ülkede Kur’an’ın getirdiği meşru iktidarlar devletin gücü ele alacaklar ve bu derin devlet yönetimi sona erecektir.

Demek ki Mahir Kaynak doğru söylüyor ama temelde hata ediyor, günümüzün düzeni hep devam edecek zannediyor. Günümüzün düzeni olan ikiyüzlülüğün alternatifi yok zannediyor. Oysa Kur’an bu süper gücü bildirmekte ve bunun yıkılacağını haber vermektedir. Buna karşılık Adil Düzen ile “derin devlet” değil “derin yönetim” ilkelerini getirmektedir.

Osmanlılarda üç kişi vardı: Şeyhülislam, Sadrazam ve Padişah. Onlar yalnız Osmanlıları idare etmediler, Avrupa’ya uygarlığı da onlar götürdüler.

Şimdi ben öneriyorum; Sayın Abdullah Gül bir cumhurbaşkanlığı danışma kurulunu oluştursun ve buraya şunları alsın: Kenan Evren, Süleyman Demirel, Hilmi Özkök, Necmettin Erbakan, Mahir Kaynak, Mümtaz Soysal, Kamuran İnan ve Süleyman Karagülle.

Haftada bir gün bunlarla kapalı olarak görüşsün, derin devlet kararları hususunda istişare etsin. Sonra haftada bir gün en çok oy alan siyasi parti başkanlarından oluşan siyasi danışma kurulunu oluştursun, onlarla görüşsün. Bu toplantı TRT 3’te yayınlansın. Sonra Devlet Başkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı bir araya gelsin, kararları gizli alsınlar ve kırmızı deftere yazsınlar. Ülke idare edilsin. İşte bu derin devlet yani derin yönetim olur.

Mahir Kaynak’a da Adil Düzen ile biraz daha fazla meşgul olmasını tavsiye ederim.

 

 

 

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-445 / ADİL DÜZEN DERSLERİ-275 İstanbul, 09 Şubat 2008

 

ANAYASA VE HAKİM DEVLETİ

Seçimlere bir yıla yakın önce Milletvekili ve Anayasa Profesörü Burhan Kuzu’ya gittim; Meclis Kurucu Meclis oluştursun, anayasa taslağı hazırlasın; partiler halka o anayasaya göre taahhütlerde bulunsun, seçimlere öyle gidilsin dedim. AKP 7, CHP 4, ANAP 2, DP 2, MHP 2, GP 1, DHP 1,  SP 1 üye versin demiştim. Önerimi Başbakan Erdoğan’a götürmedi, yardımcılarına götürdü; onlar da teklif bizden geldiği için reddettiler!

Böylece o teklifimiz orada kaldı.

Seçimden sonra bir daha böyle teklifler gelmesin diye AK Parti’nin görevlileri harekete geçtiler ve kendileri acayip yoldan teklif getirdiler.

a)      Bu partiye nasıl alındıkları bilinmeyen solcu profesörlere Anayasa taslağı hazırlattılar. Bu hatalı idi çünkü onların dünya anlayışı sosyalizmdir ve o da tarih olmuştur. AKP seçmeninin bunu kabullenmesi imkânsızdır.

b)     Partinin atadığı bir heyet eğer hazırlarsa, onu da diğer partiler kabul etmezler. Bu heyet hele transfer olmuş heyet olursa hiç kabul etmezler. Çünkü geldikleri yer onları reddeder.

c)      Bu acayip davranış yetmiyormuş gibi, yine partilerin gelişigüzel kişilerini topladılar ve anayasayı incelediler. Acaba onlara sorsan “hâs” nedir, “âm” nedir, “müşterek” nedir; bunu bilebilecek basit hukuk kültürüne bile sahip midirler?

d)     Sonra meclis başkanlığından uzaklaştırdıkları Bülent Arınç’a havale etmeye kalkıştılar. Böylece teklif nesyen mensiyya olsun istediler. Bunu teyiden de başörtüsü sorununu önceden çözme yoluna girdiler.

Demek ki AK Parti kendi aklıyla hareket etmiyor, değil arkadan birileri bunları itekliyor. Ben bunu söyledim diye bana kızmasınlar. Düşünsünler, yanlış söylüyorsam düzeltsinler, doğrusunu öğrenelim ve tevbe edelim.

Tekrar edelim.

Başörtüsü anayasa sorunu değildir.  Kıyafet inkılâbının iki amacı vardır.

1-      Birincisi, Batılılar Türkiye’de kıyafet inkılâbı yaparak, buna uymayanları kanuni olarak görevlerinden uzaklaştırmak. Cahil bırakmak. Dindarları cahil ve orta sınıfa itmek. Bu amaçla bu madde Lozan’da dayatılmış ve zorunlu olarak kabul olunmuştur.

2-      İkinci sebep ise; değişik kıyafetlerle ortaya çıkan alt gruplar arasında sürekli çatışma çıkıyor ve ulusal birlik sağlanamıyordu. Kıyafet birliği ile bu ayrımcılık sona erdirilecekti. Büyük çoğunlukla burada başarılı olunmuştur.

Bununla beraber Türk kadınının başını açması ile ilgili hiçbir kanun ve hukuki hüküm yoktur. Tek dayanak, Bülent Ulusu’nun başbakan iken yayınladığı bir genelgedir. Hukuki hiçbir değeri olmayan bu genelge Batı sözcüsü basın tarafından anayasanın ve meclisin üstünde bir hüküm hâline getirilmiştir. Doğru dürüst yargı kararı da yoktur. Olamaz. Çünkü onu gerçekleştirecek mevzuat yoktur.

Türk halkı iki şeyi iyi öğrenmelidir.

Bunları öğrenirse yalan söyleyenleri teşhiste kolaylığa ulaşır.

Yargı ancak;

a) Geçmişte cereyan eden bir olay hakkında karar verir, gelecek hakkında karar alamaz.

b) Davacı ve davalı tarafından oluşan hasımlar arasında karar verebilir, taraf olmayanlar hakkında karar veremez.

c) Sadece bir olay hakkında kara verir, diğer benzer olaylar için ayrı dava açılmalıdır. Aynı hâkim içtihadını değiştirip başka türlü karar verebilir. Sorumlu olmaz, iptal sebebi olmaz.

d) Hâkim tarafların savunmasını almadan karar veremez.

Hâkim, bir başörtüsü olayında dava açılmışsa karar verir ama diğer olaylar için o karar hiçbir şey ifade etmez.

Bunun dışında yine halkımızın öğreneceği ikinci husus şudur.

Dünyada iki görüş vardır. İnsanlar gerçek hüviyetlerini gizleyecekler, herkes olmasa da Atatürkçü olacak, böylece birlik sağlanacaktır. Bu sistem 20. yüzyılda denendi; İtalya’da, Almanya’da, Rusya’da, Çin’de, Türkiye’de denendi. En hafifi Türkiye’de geçti.

İstiklâl Savaşı’nı yapan dört general vardı: Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Mareşal Fevzi Çakmak ve Kazım Karabekir. Mustafa Kemal 1933 yılında inkılâpların tamamlandığını ilan etti ve 1938’de vefat etti.

Diğer üçü hayatta iken birlikte tek partili sistemden çok partili sisteme geçtiler. Yeniden İmam Hatip okulları ve İlâhiyat Fakülteleri açtılar. Biri cumhurbaşkanı, diğeri meclis başkanı, biri de genelkurmay başkanı idi. Komünist zihniyeti yani kendini gizleme zihniyeti sona erdi. Şimdi kimliğimizi ortaya koyacağız. Ben Sünni sen Alevi olacaksın ama beraber yaşayacağız, birbirimizi seveceğiz. Ben Laz sen Kürt olacağız ama kavga etmeyeceğiz. Ben lâik sen dindar olacaksın ama aynı yerde adil hâkim olacağız. Kendimizi gizleyerek değil, aksine hüviyetimizle birbirimizi seveceğiz. Askerlikte bile ayrı düşüncede ve inançta olanlar bir birlikte yer alacaklar ama düşmana karşı birlikte savaşacaklar. Yani farklı hüviyetlerimizle birbirimizi kabullenmek zorundayız. O zaman birbirimize daha az zarar veririz. Bir Alevi öğretmenin Aleviliği bilinmezse Sünnileri daha çok ezer. Kimse kimseyi tanımasın derseniz, bu mümkün değildir. Çünkü insanlar mutlaka bilinirler.

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 

 






Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3464 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2657 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2626 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 2147 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2526 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2545 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2278 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 2169 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 2173 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2586 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2478 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1984 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2339 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2285 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2425 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2424 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 2258 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2437 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2393 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2615 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2434 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 3037 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2670 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2980 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2669 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2744 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2952 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 3134 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 3027 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3422 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5478 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3541 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 3072 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3857 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3710 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3420 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3870 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3832 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 4108 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4618 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 3012 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 3112 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3965 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3822 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2850 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2942 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3950 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 7713 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5602 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 4173 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3574 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3715 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4732 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 4443 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4741 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4663 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4815 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4547 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3395 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4475 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3622 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 5173 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3853 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 5148 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 5007 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4933 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3536 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3477 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3688 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 5150 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 4205 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 5418 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 4087 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 5268 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4417 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4429 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4569 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4765 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 5314 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 4116 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 5260 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4524 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3843 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4380 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4590 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 4112 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 4097 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 4086 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4540 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5648 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9814 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1039
Nur Suresi Tefsiri 32-34. Ayetler
23.11.2019 4645 Okunma
1 Yorum 24.11.2019 08:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1038
Nur Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
16.11.2019 3703 Okunma
1 Yorum 19.11.2019 12:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1037
Nur Suresi Tefsiri 27-29. Ayetler
9.11.2019 3852 Okunma
1 Yorum 10.11.2019 05:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1036
Nur Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
2.11.2019 3355 Okunma
1 Yorum 03.11.2019 07:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1035
Nur Suresi Tefsiri 19-22. Ayetler
26.10.2019 3382 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1034
Nur Suresi Tefsiri 12-18. Ayetler
19.10.2019 3741 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5696 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1032
Nur Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
5.10.2019 4244 Okunma
1 Yorum 06.10.2019 23:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1031
Müminun Suresi Tefsiri 111-118. Ayetler
28.09.2019 3445 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:50


© 2025 - Akevler