Kur’an’ı Tanımak-2; MUCİZELER (3)
ALABAŞ KOCA (Hoca) anlatmaya, uyarmaya, uyandırmaya devam ediyor…
- “DARABE”, “CEALE” gibi kelimeleri birden çok manâda kullanıyorlar mealciler, tefsirciler. Onu mu kast ediyorsun Alabaş Koca hocam?..
- Evlat, benim söylemeye çalıştığım daha farklıdır. KELİME kullanıldığı sahaya göre farklı bir nesneyi veya eylemi ifade eder. Bu farklı şeyler sadece sistem olarak ve anolojik olarak birbirlerine denktirler. Mantıktaki denk kümeler gibi. Bunun dışında birbirleri ile alâkası yoktur. O kelime her an o farklı manâları ihtiva eder, burada şu manâda, şurada şu manâda değildir.
Mesela, “ALLAH” kelimesi, önce yaratıcının zatını, sonra da topluluğu, kamuyu ifade eder. “RESUL” kelimesi önce peygamberleri, yürütmenin başını, sonra her türlü elçiyi ifade eder. “RAB” kelimesi keza Allah’ın zatını, yerel yönetimlerin başını ifade eder ve köle sahibi olan efendi manâsına gelir. Zaten böyle manâda kelimeler de kullanılmaktadır.
Bu yeni kabul, İLMİN her disiplininde de kullanılacak. Mesela bir FİZİKÇİ; “… tealev tav’an ev kerhen…” ibaresine, teologların dediği gibi, “isteyerek veya istemeyerek gelin” demeyecek; örneğin “çekerek (çekme kuvveti) veya iterek (itme kuvveti) birleşin” diyecek ve evrendeki sabiteleri ve dengeleri KUR’AN âyetlerinden çıkarabilecektir. “DUHAN” kelimesine duman demeyecek, belki de maddenin 4. hâli olan plazma hâlini bu kelime ile karşılayacak ve onun müştakları/türevlerini düşünüp fiziğini geliştirecek, aynı âyeti herkes kendi sahasında delil olarak kullanacak. Kimse kimseye, “o kelime o manâya gelmez” diyemeyecek. Çünkü herkesin disiplini farklıdır ve KUR’AN herkese ayrı ayrı hitap eder.
Bana göre, bu çağdan sonra böyle gelişmeler olacaktır. Daha anlaşılır olması için bir örneği daha fazla açmaya çalışayım: Bir teolog, bir mutasavvıf; KUR’AN’daki bütün “ALLAH” kelimelerini, kendi kendine yeterli olan Allah’ın zatını düşünerek anlayacak ve öyle yorumlayacaktır… Bir sosyolog, hukukçu, siyaset bilimci, kamu yönetim uzmanı ise; “ALLAH” kelimelerini kendi kendine yeterli olan topluluk, kamu, devlet olarak anlayacak ve öyle yorumlayacak... Bir biyolog, zoolog, anatomist (ve benzerleri) ise; BU KELİMEYİ kendi kendine yeterli olan, incelemekte olduğu bir canlı olarak düşünecek ve öyle yorumlayacaktır... Bir fizikçi, astronom ve benzerleri ise; BU KELİMEYİ kendi kendine yeterli olan bir kâinat, evren, kozmos olarak anlayacak ve öyle yorumlayacaktır...
KUR’AN aynı, KELİMELER CÜMLELER aynı; ama hitap ettiği kişiler farklı ve onların anladığı manâ farklı olacak, ama hepsi birbirine ANALOG olacaktır. Formül aynı, ama sonuçlar herkes için farklı ve yararlı olacaktır...
KUR’AN’da 1700 civarında “KÖK KELİME” vardır. Kalıplara girmiş değişik hâliyle 100.000 kelimeden fazladır. Tekrarları ile beraber 1700’ün 100 katı 170.000 civarındadır. Sadece KUR’AN’daki kelimeleri tüm kalıplara uygularsan 1.000.000’un üzerinde, belki de 1.700.000 “KELİME” elde edersin ki, bu DÜNYANIN EN ZENGİN DİLİ demektir.
Bugün FİZİK, KİMYA, BİYOLOJİ ve benzeri İLİMLER hep Latince ve İngilizce kelimelerle yazılmakta ve bu dillerden kelimeler türetilmektedir. KUR’AN’a inanan ve güvenen İLİM adamları “KUR’AN ARAPÇASI” öğrenecek ve kendi bildikleri ilmî disiplinin bütün literatürünü KUR’AN KELİMELERİ ile yazacaklardır. Nasıl ki ilimde branşlaşmalar olmuş ve artık hiç kimse bütün ilimleri bilememektedir; yarın “KUR’AN İLİMLERİ” de benzer şekilde branşlaşacak ve o konudaki uzmanlarca bizlere aktarılacaktır. “KUR’AN KELİMELERİ” ile yazılmış FİZİK, Kur’an kelimeleri ile yazılmış BİYOLOJİ kitapları ve benzerleri oluşacaktır. Böylece KUR’AN’ın daha önceki asırlarda ortaya çıkan mucizelerinden daha farklı YENİ MUCİZELERİ ortaya çıkacak ve bu YENİ MUCİZELER hiç bitmeyecektir. İnsanlığın ilmi seviyesi arttıkça, KUR’AN onlara o seviyeye göre YENİ ŞEYLER söyleyecek ve bu MUCİZE olacaktır. Allah’ın kelimelerinin bitmemesi budur.
- Allah senden razı olsun da, yeni yükler yükledin üstümüze yine Alabaş Koca (Hoca).
(Çalışma arkadaşımız Hüseyin Kayahan’a teşekkürlerimizle… Şimdilik bu kadar!)