İşsizlik ile ilgili ülkemizdeki yüzde rakamlarını vermeyi artık sevimsiz ve gereksiz görür oldum. Ülkemizde öylesine yaygın bir işsizlik var ki, bundan etkilenmeyen aile yok gibi. Nüfusumuz 75 milyon. Birkaç milyon iş gücümüz yurt dışında.
Peki, ülkemizde kalan çalışan, çalışabilen, iş bulabilenimiz kaç milyon?
Bir de o çalışanların veya çalışıyor gibi görünenlerin yüzde kaçı gerçekten çalışıyor ve her saat, her gün, her hafta, her ay bir şeyler üretebiliyor?
Gizli işsizlerimizi, artık iş aramaktan yorulup arayışını durduran hiç iş bulamayanlarımızı, evlerde heba olan âtıl kadın iş gücümüzü, 25 yaşına kadar okullarda okuyorum diye çalışmayıp üretmeyenlerimizi, erken emeklilik cenneti ülkemizde erken emekli olduktan sonra evlerde, kahve köşelerinde ve sokaklarda aylaklık yapıp emekli maaşlarının artırılmasını bekleyenlerimizi bilmem tekrar hatırlatmama gerek var mı?
Bu köşede bu gibi hatırlatmaları -elbette zaman zaman ‘işsizliğe çözüm reçeteleri’ ile birlikte-çok yaptım; bugün bir kere daha hatırlamış ve hatırlatmış oluyorum.
Bu hatırlama ve hatırlatmanın faydası olur mu?
Neden olmasın?
Âyet ne diyor: “Sen zikret/hatırlat! Hatırlatma mü’minlere fayda verir.”
***
Bu konuyu hatırlamama ve ilgililer başta olmak üzere size hatırlatmama bugünkü (11.1.2010) Millî Gazete sebep oldu. Bugün yayımlanan köşe yazımın başlığı şöyle:
Bizim üstünlüğümüz nerede?
Hemen yanıbaşında kocaman puntolarla bir haber, daha doğrusu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’den itiraf:
İşsizlik rakamları buzdağının görünen kısmı!
Okumadıysanız, haberin detaylarını gazeteden veya internetten okumanızı tavsiye ederim. Kısa bir ayrıntı: Türkiye’deki işsizliğin görünen kısımdan ibaret olmadığını belirten Dinçer, temel problem olan işsizliğin yüzde 13,4’lük orandan ibaret olmadığını ifade etmiş ve demiş ki: “Hakikaten bizim ülkemizin en temel sorunu olarak baktığımızda karşımıza işsizlik meselesi geliyor.”
Biz bu gerçeği hep hatırlatıyoruz ama bakanın itiraf etmesi önemli. İtirafın yapıldığı şehir ve yer de çok önemli. Şehir: İzmir. Yer: Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Meclisi.
***
İzmir 53 yıllık memleketim, ömrümün yarısı bu şehirde geçti, şehri her yönüyle iyi tanıdığımı zannediyorum. 21 yıldan beri İstanbul’dayım ama İzmir’i her yönüyle hâlâ takip ediyorum. Çünkü anne baba başta olmak üzere, yakın akrabalarımın çoğunluğu bu şehirde.
Türkiye’nin nüfus olarak üçüncü büyük kenti İzmir, artık önceki yıllarda ve mazideki geniş zamanlarda var olan özellikle ekonomik gücünü yitirmiş durumda.
İzmir’de yaşayan yakınlarımdan, akrabalarımdan, arkadaşlarımdan, tanıdıklarımdan ve şehrin genel durumundan biliyorum; İzmir’in bir numaralı problemi işsizlik!
Ege gibi ülkemizin en verimli bölgesinin başkenti İzmir böyleyse; özellikle işsizlik açısından varın Türkiye’nin diğer bölgelerini ve şehirlerini siz mukayese edin ve düşünün…
***
Yazımı yazmaya başladığımda, sadece işsizlik konusunu değil, IMF konusunu da yazmayı planlamış, başlığını da ‘İşsizlik ve IMF’ diye koymuştum. Ama bugünkü yerim doldu, bir başka yazıda IMF’yi daha detaylı yazarım inşaallah. Böyle düşünüp planlamamın sebebi; bugünkü Millî Gazete’nin diğer ekonomi sayfasındaki baş haber IMF ile ilgili.
MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan diyor ki:
IMF’ye ihtiyaç yok, IMF ile anlaşma gereksiz.
Dikkat: Hükümet’e bu uyarıyı yapan MÜSİAD Genel Başkanı Vardan!