Yeni bir yılın başlangıcındayız…
Yeni bir yüz yıl başlayalı da çok olmadı…
Yeni bir bin yıl (milenyum) ise daha yeni başladı sayılır…
Yeni bir dünya düzeni kavramını da ekleyip şöyle bir düşünelim bakalım…
“Yeni” kelimesiyle başlayan ve ayrı ayrı dönemleri ifade eden bu kadar kavramlara rağmen; son “beş yüz yıllık eski dünya düzeni” düşünüldüğünde, dünyanın ve insanlığın geleceğine dair “yeni” olan ne var?!.
Yeni olarak neler olduğu ve neler olacağı ile ilgili cevabınızı siz düşünedurun; ben kendime göre kestirmeden ve tek kelimelik cevabımı vereyim: ZULÜM!
Zalim, vahşi, gaddar ve -Aralık ayında daha çok andığımız İstiklâl Marşı şairimiz- Mehmet Âkif Ersoy’un ‘medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar’ olarak tavsif ettiği “Batı Medeniyeti”nin beş yüz yıldan beri hükümran olduğu “eskimiş zalim bir dünya düzeni” döneminde; yeni bir yıla daha giriyoruz!..
Yeni bir yıla, 2010 yılına giriyoruz…
***
On yıl kadar öncesinde; yeni bir yıl ile birlikte yeni bir yüz yıla, hattâ her ikisiyle beraber yeni bir bin yıla girerken neler neler, ne kadar da güzel şeyler hayal etmiştik… Düşüncelerimiz, beklentilerimiz, ümitlerimiz, hayallerimiz vardı…
Ne oldu, neler değişti, yeni diyebileceğimiz ne geldi?
Zalim ve sömürgeci “Eski Batı Dünya Düzeni”nin “yeni bir dünya ekonomik krizi” ile daha tanıştık! Yeni yılların, yeni yüzyılın, yeni milenyumun insanlığa “Noel Baba Hediyesi” olarak verebildiği ve bundan sonra da verebileceği tek şey vardı: KRİZ!
Zulüm, vahşet, sömürü ve hiç eskimeyen, hep yenilenen KRİZ, KRİZ, KRİZ!..
Yeni olan sadece periyodik krizlerin yeni bir versiyonu ile tanışmak ve o krizin sebebiyet verdiği zalimlikleri yaşamak oldu; nitekim hâlâ da yaşamaya devam ediyoruz…
Dünya düzeni böyle giderse, daha çok yaşamaya devam ederiz...
Sadece kriz mi?
Hayır!
Dinî, ilmî, iktisadî ve siyasî hayatımızın her alanında yaşamakta olduğumuz sorunlar sebebiyle, bizim bir bütün olarak bunların tamamını “SOSYAL TUFAN” olarak kavramlaştırdığımız süreci yaşıyoruz…
Evet, sadece KRİZ değil; aynı zamanda TUFAN!
SOSYAL TUFAN!
Bu sosyal tufan ne zamana kadar devam eder?
‘Önce Türkiye’, sonra ‘bütün Dünya’ uyanıncaya kadar...
Uyanıp da “Çağımızın Nuh’un Gemisi”ni yapıncaya kadar…
***
‘Önce Türkiye’ dedim; bilerek dedim, düşünerek dedim, üzerinde kırk yıldır çalışarak dedim, başka alternatif göremediğim ve bulamadığım için dedim…
Bu köşede çıkan bin kadar yazımın en az yüz tanesinde, bu tesbit ve teşhislerimin detaylarına, gerekçelerine, sebeplerine; elbette “çözüm önerileri” ile birlikte ulaşabilirsiniz…
‘Daha fazla ve daha başka çözüm çalışmaları da var mı?’ diyenlerdenseniz;
‘Elbette var, hem de on binlerce sayfa var’ diyorum…
Son bir uyarı ve hatırlatma: ‘Önce Türkiye’ dedim ya; sebebi var. Siz de bizim “Sosyal Tufan” tesbit ve teşhislerimize katılanlardansanız, özellikle size soruyorum: Dünyada, Türkiye’den başka bir yerde, “Sosyal Tufan”a karşı çare ve çözüm olarak “ADİL DÜZEN NUH’UN GEMİSİ” hazırlanması gerektiğini söyleyen ve bunun için kırk yıldan beri çalışan insanların var olduğu bir ülke var mı?..