LOKMAN SÛRESİ - 14. Hafta
أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
وَاقْصِدْ فِي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَ إِنَّ أَنْكَرَ الْأَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَمِيرِ (19)
Ve yürümende orta yollu ol ve sesinden kıs. Kesinlikle seslerin en yadırgananı eşeklerin sesidir. (19)
وَاقْصِدْ فِي مَشْيِكَ
Ve yürümende orta yollu ol.
Emir fiil cümlesi | Atıf harfi |
Mefûlun fih | Fâil | Fiil |
Mecrur | Cârr |
Fâil Muzâfun ileyh | Şibh-i fiil Muzâf |
كَ | مَشْيِ | فِي | أَنْتَ | اقْصِدْ | وَ |
وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. Önceki ayetteki لَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا cümlesine اقْصِدْ فِي مَشْيِكَ cümlesini atfetmektedir.
اقْصِدْ: “Orta yollu, ılımlı ol” demektir. قصد kökünden ikinci bâbdan ikinci şahıs eril tekil emir malum fiildir. Bir işte dengeli ve orta yollu olmak manasındadır. Yolda ilerlerken yolun ortasından kenarlara sapmadan ilerlemektir. Bir işin beklenmedik sorunlar ortaya çıkmadan planlandığı gibi ilerlemesi demektir. جور kökünün zıttıdır. جَوْر mastarı kastedilen bir yönde ilerlerken yana kayarak yolundan sapmak, yolun yanında olmak manasındadır. Bu mastar manasından kayılan yanda olan manasında جَار ıstılahi olarak yanında olan olarak “komşu” anlamındadır.
وَعَلَى اللَّهِ قَصْدُ السَّبِيلِ وَمِنْهَا جَائِرٌ
Allah’ın üzerinedir yolun orta yollusu ve ondan yanda olan vardır. (Nahl 9)
Bu ayette السَّبِيلِ istiğrak içindir. Tüm yollar demektir. السَّبِيلِ sadece üzerinde gidilen fiziksel yol demek değildir. Bir hedefe ulaşmak için uygulanan yollar, yöntemler, yol haritasını ifade eder. Cair olan ise bu yolun ortasından ilerlemeyendir. Günümüz ekonomik sistemlerinin yolları cairdir. Kenarlarda ilerler. Bir türlü ortadan ilerleyemez. İnsanlar ne yapacaklarını şaşırırlar. Bir grup sermaye sahibi sistemi cair yollarda ilerletirken yolun sağ kenarından mı sol kenarından mı gidileceğini belirlerler ve hep onlar kazanır. Diğer insanlar da Bitcoin’e mi, dolara mı euroya mı borsaya mı paramı yatırayım diye kafa yorar dururlar. Hep kazanan Sömürücü Sermaye olur. Bu yolun cair olanıdır. Yolun kasd olanı Allah’ın yoludur. Herkes elindeki ile yarın ne alacağını bilir. Elindeki parayla 1 sene sonra bile ne alacağı bellidir. Vergi yani zekât denge halindedir. Hiçbir şekilde kenarlara kaymaz, cair olmaz. Bunun için günümüzde tanımlanmış tek sistem yolların kasd olanlarından olan Adil Düzendir.
فِي: “İçinde” demektir. Harf-i cerdir.
مَشْيِ: “Yürümek” demektir. مشي kökünden ikinci bâbdan mastardır.
كَ: “Sen” demektir. Mecrur muttasıl zamirdir. Lokman’ın öğüt verdiği oğludur.
مَشْيِكَ: “Senin yürümen” demektir. Lafzi izafettir. Fiil fâile izafe edilmiştir.
فِي مَشْيِكَ: “Yürümende” demektir.
اقْصِدْ فِي مَشْيِكَ: “Yürümende orta yollu ol” demektir. Önceki ayette Lokman oğluna yerde coşkulu, havalı yürüme dedikten sonra olması gereken yürüme şeklini de bu ayette söylemektedir. Ne havalı havalı yürü ne de süklüm püklüm ezik bir şekilde yürü demektedir.
Burada ayet اقْصِدْ فِي مَمْشِيكَ şeklinde mimli mastarla gelmemiştir. Mimli mastarlar tekil, ikil ve çoğul olabilir. Mimsiz mastarlar ise sayı bildirmezler. Eğer mimli mastarla gelseydi kastedilen Lokman’ın oğlunun sadece bir yürümesi olacaktı. Mimsiz mastarla gelerek ne zaman yürürse yürüsün her yürümesinde orta yollu olmasını emretmektedir.
وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَ
Ve sesinden kıs.
Emir fiil cümlesi | Atıf harfi |
Mefûlün bih GS | Fâil | Fiil |
Mecrur | Cârr |
Muzâfun ileyh | Muzâf |
كَ | صَوْتِ | مِنْ | أَنْتَ | اغْضُضْ | وَ |
وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. اقْصِدْ فِي مَشْيِكَ cümlesine اغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَ cümlesini atfetmektedir.
اغْضُضْ: “Kıs, kısıtla” demektir. غضض kökünden birinci bâbdan ikinci şahıs eril tekir emir malum fiildir. Kuran’da ses ve görme için kullanılır. Sesin şiddetini ve sertliğinin azaltarak yumuşak ve düşük hale getirmek, görüşte ise görme dikkatini azaltmak anlamındadır.
مِنْ: “-den” demektir.
صَوْتِ: “Ses” demektir. صوت kökünden çıkarılan ses manasında isimdir. Çoğulu أَصْوَات dır.
كَ: “Sen” demektir. Mecrur muttasıl zamirdir. Lokman’ın oğludur.
صَوْتِكَ: “Sesin” demektir.
مِنْ صَوْتِكَ: “Sesinden” demektir.
اغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَ: “Sesinden kıs” demektir.
Kuran’da غضض kökünden fiil dört yerde geçmektedir.
قُلْ لِلْمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا مِنْ أَبْصَارِهِمْ
Mümin erkeklere söyle, görmelerinden kısıtlasınlar. (Nur 30)
وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ
Mümin kadınlara söyle, görmelerinden kısıtlasınlar. (Nur 31)
Bu iki ayette de مِنْ harf-i ceri kullanılmıştır. Tüm görmelerini kısıtlamıyorlar, bazı görmeleri kısıtlıyorlar. Eğer مِنْ harf-i ceri kullanılmasaydı her zaman görmelerini kısıtlamaları gerekliydi. Erkek ve kadınlar için ardı ardına iki ayette bu ifade geldiği için kısıtlamalar karşı cinsi görmeyle ilgilidir. مِنْ harf-i ceri gelmeseydi karşı cinse bakışların tamamı kısıtlanacaktı. Bu tamamen bakmamak anlamında değildir. Kendi eşleri dışındakilere cinsel amaçlı bakmamalarıdır.
إِنَّ الَّذِينَ يَغُضُّونَ أَصْوَاتَهُمْ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ أُولَئِكَ الَّذِينَ امْتَحَنَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوَى لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ
Kesinlikle Allah’ın resulünün indinde seslerini kısanlar, onlar Allah’ın takva için kalplerini imtihan ettikleridir. Onlar için bağışlanma ve azim ecir vardır. (Hucurat 3)
Bu ayette مِنْ harf-i ceri gelmemiştir. Resulün indinde seslerini her durumda kısmaları gereklidir. Resulün sesinin üstünde yükseklikte konuşmamaları, resule bağırmamaları gereklidir. مِنْ harf-i ceri gelmediği için bunun istisnaları yoktur. Her durumda resulle yüksek sesle konuşulmamalıdır. Buna kıyas günümüzde başkanlardır. Başkanın indinde demek onun etki alanında demektir. لَدَى رَسُولِ اللَّهِ (Allah’ın resulünün yanında) gelseydi fiziksel olarak yanında olma kastedilirdi. İndinde denerek yanında veya online görüşmede veya telefonda görüşmede başkanın sesini baskılayacak şekilde konuşulmayacak denilmiş olmaktadır.
Lokman suresinin bu ayetinde de Lokman oğluna اغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَ (sesinden kıs) demiştir. Her zaman sesini yükseltme dememiştir. Yükseltmesi gereken durumlar vardır. Yardım isterken, birini tehlikeli bir durumdan kurtarmak için ikaz ederken bağırmak gerekebilir. Başka bir sebeple de bağırmak gerekebilir. Bu nedenle مِنْ harf-i ceri kullanılarak belli durumlar istisna edilmiş olmaktadır.
İşte Kuran Arapçası böyledir. Bir harf-i cer inanılmaz mana değişiklikleri meydana getirir. Kuran bu nedenle derinlemesine incelenmesi gereken bir kitaptır.
وَإِذَا قُرِئَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَأَنْصِتُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Kuran kıraat edildiğinde ona kulak verin ve odaklanın. Umulur ki rahmet olunursunuz. (Araf 204)
Bu ayet mana kazasına uğrayan ayetlerden biridir. Buradaki أَنْصِتُوا ya “susun” anlamı vermektedirler. Kuran kıraat edildiğinde insanlar sussun anlamı verilmektedir. Oysa Kuran kıraati tilavetinden farklıdır. Tilavet aktarma iken kıraat incelemedir. Kuran incelendiğinde odaklanın denmektedir. Aksi halde ya اسْكُتُوا (susun) veya Lokman’ın bu ayetindeki gibi اغْضُضُوا (kısın) şeklinde emir fiil kullanılırdı.
إِنَّ أَنْكَرَ الْأَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَمِيرِ
Kesinlikle seslerin en yadırgananı eşeklerin sesidir.
Mensuh isim cümlesi |
Haberi | İbtida edatı | İsmi | İnne |
Muzâfun ileyh | Muzâf | Muzâfun ileyh | Muzâf |
الْحَمِيرِ | صَوْتُ | لَ | الْأَصْوَاتِ | أَنْكَرَ | إِنَّ |
إِنَّ: “Kesinlikle” demektir.
أَنْكَرَ: “En yadırganan” demektir. نكر kökünden eril tekil ism-i tafdildir. Dördüncü bâbdan نَكَر mastarı birisini veya bir şeyi kabul etmemek, reddetmek, tahammül edememek, hoşlanmamak, tanımamak, geçerli görmemek, yadırgamak manalarındadır.
الْأَصْوَاتِ: “Sesler” demektir.
أَنْكَرَ الْأَصْوَاتِ: “Seslerin en yadırgananı” demektir.
لَ: İbtida edatıdır. Te’kîd için gelir.
صَوْتُ: “Ses” demektir.
الْحَمِيرِ: “Eşekler” demektir. حمر kökünden isimdir. Tekili حِمَار dır. حِمَار hem evcil hem de yaban eşeği için ortaktır. Evcil olduğu zaman çoğulu حَمِيرِ iken yabani olduğu zaman çoğulu حُمُر dur.
صَوْتُ الْحَمِيرِ: “Eşeklerin sesi” demektir.
إِنَّ أَنْكَرَ الْأَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَمِيرِ: “Kesinlikle seslerin en yadırgananı eşeklerin sesidir” demektir.
Bu cümlenin yorumlanması da ciddi bir gramer bilgisi gerektirmektedir. Bu ayeti eleştirenler şunu demektedirler: motor sesi veya başka mekanik sesler eşeğin sesinden çok daha fazla rahatsız edicidirler. Doğrudur, eşeğin sesi motor sesine göre çok çok iyidir. Oysa ayette tüm seslerin en yadırgananı dememektedir. Eğer öyle olsaydı أَنْكَرَ الصَّوْتِ (sesin en yadırgananı) şeklinde gelirdi. الصَّوْتِ (ses) tekil ve harf-i tarifle geldiği için istiğrak bildirir ve tüm sesleri kapsardı. أَنْكَرَ كُلِّ صَوْتٍ (her sesin en yadırgananı) şeklinde de gelerek tüm sesler ifade edilebilirdi. Oysa الْأَصْوَاتِ (sesler) şeklinde gelmiştir. Çoğuldur ve başında harf-i tarif vardır. Bir ses grubu ifade edilmektedir. Tüm sesler ifade edilmemektedir.
يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ
Söze kulak verirler, hemen en iyisine uyarlar. (Zümer 18)
Bu ayette الْقَوْلَ (söz) şeklinde tekil ve harf-i tarifle gelmiştir. Bütün sözler anlamındadır. Eğer tek söz olsaydı zaten en iyisi olmazdı. Eğer bir söz grubuna kulak verilmesi ifade edilseydi يَسْتَمِعُونَ الْأَقْوَالَ (sözlere kulak verirler) şeklinde gelirdi.
وَعَلَّمَ آدَمَ الْأَسْمَاءَ كُلَّهَا
Adem’e isimleri, hepsini öğretti. (Bakara 31)
Burada da Adem’e Allah her ismi değil, bir isim grubunu öğretmiştir. Eğer tüm isimleri öğretmiş olsaydı وَعَلَّمَ آدَمَ الْإسْمَ (Adem’e ismi öğretti) şeklinde veya وَعَلَّمَ آدَمَ كُلَّ إِسْمٍ (Adem’e her ismi öğretti) şeklinde gelecekti.
Bu ayette de الْأَصْوَاتِ (sesler) şeklinde gelerek tüm sesler değil hayvan sesleri ifade edilmiştir. Tüm sesler değil hayvan seslerinin en yadırgananı ifade edilmiştir.
Dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta صَوْتُ الْحَمِيرِ (eşeklerin sesi) gelmesidir. صَوْتُ الْحِمَارِ (eşeğin sesi) şeklinde gelmesi beklenirdi. صَوْتُ الْحَمِيرِ ehli eşeklerin sesini ifade etmektedir. صَوْتُ الْحُمُرِ yaban eşeklerinin sesidir. صَوْتُ الْحِمَارِ (eşeğin sesi) şeklinde gelseydi hem evcil hem de yaban eşeklerinin sesi anlatılmış olurdu. Yaban eşekleri insanlardan uzakta oldukları için insanların sesini kolay kolay duymadıkları hayvanlardır. Evcil eşekler ise insanlarla aynı yerde olduklarından insanlar için en yadırganan ses onlarındır. Bu nedenle صَوْتُ الْحِمَارِ (eşeğin sesi) veya صَوْتُ الْحُمُرِ (yaban eşeklerinin sesi) şeklinde gelmemiştir.
İnsan kulağı, yaklaşık olarak 20 Hz ile 20.000 Hz (20 kHz) arasındaki frekanslardaki sesleri duyabilir. İnsan kulağı için en rahatsız edici frekans aralığı genellikle 2.000 Hz ile 5.000 Hz arasındadır. Genellikle motor sesleri bu frekans aralığını kapsar. Eşeğin sesi olan anırma ise geniş bir frekans aralığına sahiptir. Anırma sırasında sesin frekansı yaklaşık olarak 100 Hz ile 2.000 Hz arasında değişir. Hayvan sesleri içinde insan kulağını en fazla rahatsız eden bu geniş frekans aralığı ve yüksek ses düzeyidir.
Lokman oğluna sesinden kıs dedikten sonra eşeklerin sesi örneğini vermiştir. Bu da sesten kısmanın kriterini belirlemektedir. İnsanları rahatsız etmeyecek frekansta konuş demektedir.
Yürüyüş insanların en önemli beden dilidir. Konuşma da zaten kendi dilidir. İkisi ile bir insan değerlendirilebilir. Allah insanlardan ortalama insan olmalarını istemektedir. Kendini diğer insanlardan ayrı görüp, üstün görüp bunu da yürüyüşü ve konuşması ile belli edenleri sevmemektedir.
Teşvikiye, Yalova
29 Haziran 2024
M. Lütfi Hocaoğlu