Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1236
Rum Suresi Tefsiri 57. Ayet
30.12.2023
416 Okunma, 0 Yorum

RÛM SÛRESİ - 43. Hafta

 

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

فَيَوْمَئِذٍ لَا يَنْفَعُ الَّذِينَ ظَلَمُوا مَعْذِرَتُهُمْ وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ (57)

O gün ne zulmedenlere onların mazereti fayda eder ne de onlardan kötülüklerden kurtulup ıslah olması talep edilir. (57)

 

 

Ma'tûf
İsim cümlesi

Atıf harfi

Ma'tûfun aleyh
Fiil cümlesi

Fâ-u
isti’nâfiye

Haber
Fiil cümlesi

Müb-teda

Müekkid

Müekked

Fâil

Mefûlun
bih

Fiil

Olum-suzluk
edatı

Mefûlun fih

Nâib-i
fâil

Fiil

Fâil
Muzâfun
ileyh

Şibh-i
fiil
Muzâf

Muzâfun
ileyh

Muzâf

و

يُسْتَعْتَبُونَ

هُمْ

لَا

وَ

هُمْ

مَعْذِرَةُ

الَّذِينَ ظَلَمُوا

يَنْفَعُ

لَا

إِذٍ

يَوْمَ

فَ

 

فَ: Fâ-u isti’nafiyyedir. Tafsiliyyedir. 55. ayetteki يَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ yü tafsil etmektedir. O dönem açıklanmaktadır.

يَوْمَئِذٍ: “O gün” demektir. يَوْمَ nin muzafun ileyhi hazf edildiği zaman sonuna muzafun ileyh olarak إِذٍ getirilir. Sonundaki إِذٍ daha önce söylenmiş bir olaya işaret eder. “O gün”, “o dönem” anlamına gelir. Buradaki إِذٍ 55. ayetteki يَوْمَ nin muzafun ileyhi olan تَقُومُ السَّاعَةُ yü ifade eder. يَوْمَئِذٍ de 55. ayetteki  يَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ ye (saatin kıyam ettiği güne) işaret etmektedir.

لَا:”Değil” demektir. Olumsuzluk edatıdır.

يَنْفَعُ: “Fayda eder” demektir. نفع kökünden üçüncü bâbdan üçüncü şahıs eril, tekil merfu muzari malum fiildir.

لَا يَنْفَعُ: “Fayda etmez” demektir.

الَّذِينَ: “Kimseler” demektir. Eril çoğul has ism-i mevsuldür. Sıla cümlesi vardır. Sıla cümlesi içindeki fiilin fâili ya da mef’ûlü (hangisi olduğu aid zamirinden anlaşılır) belirlidir. Aynı zamanda fiilin işleniş şekli de belirlidir. Bu nedenle organize işler bu has ism-i mevsulle ifade edilir.

ظَلَمُوا: “Zulmettiler” demektir. Üçüncü şahıs, eril çoğul, mazi fiildir. “Eziyet ettiler” anlamında değildir, Türkçede eziyet anlamında yanlış olarak kullanılmaktadır.

الظُّلْمُ: وَضْع الشيء في غير موضِعه

Zulüm: Bir şeyi kendi yerinin dışında bir yere koymak. (Lisanu-l A’râb)

ظلم kökünden iki bâbda fiiller gelir. İkinci bâbdan (ظَلَمَ - يَظْلِمُ) zulüm anlamında gelirken dördüncü bâbdan (ظَلِمَ - يَظْلَمُ) ظُلْمَة “karanlık” demektir.

Zulüm birisini, bir şeyi veya kendisini olması gereken gerçek konumda değil başka konumda bulundurmaktır. Bu nedenle birisine haksızlık etmek, birisine hakkını vermemek, suçsuz birisini suçlu konumuna sokmak, Allah’ın yerine Allah’ın kurallarına aykırı kurallar koyan şerikler edinmek zulümdür.

الَّذِينَ ظَلَمُوا: “Zulmedenler” demektir. Zulümde organize olanlardır.

مَعْذِرَةُ: “Özür dileme, mazeret” demektir. عذر kökünden ikinci bâbdan mimli mastardır. Bir şeyin bir kimsenin irade ettiği bir fiili yapmasına engel olması veya irade etmediği bir fiili yaptırması manasındadır. Sonundaki kapalı te kesret ve mübalağa içindir. Sâlim fiildir, muzarisinin orta harfi kesrelidir (يَعْذِرُ) ve bu nedenle مَفْعِل kalıbının mübalağa kalıbı olan مَفْعِلَة kalıbından gelmiştir.

هُمْ: “Onlar” demektir. Mecrur muttasıl zamirdir. الَّذِينَ ظَلَمُوا ya racidir.

مَعْذِرَتُهُمْ: “Onların mazereti” demektir.

يَوْمَئِذٍ لَا يَنْفَعُ الَّذِينَ ظَلَمُوا مَعْذِرَتُهُمْ: “O gün zulmedenlere onların mazereti fayda etmez” demektir.

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. يَوْمَئِذٍ لَا يَنْفَعُ الَّذِينَ ظَلَمُوا مَعْذِرَتُهُمْ cümlesine لَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ cümlesini atfetmektedir.

لَا: “Değil” demektir. Olumsuzluk edatıdır.

هُمْ: “Onlar” demektir. Merfu munfasıl zamirdir. الَّذِينَ ظَلَمُوا ya racidir.

يُسْتَعْتَبُونَ: “Onlardan kötülüklerden kurtulup ıslah olması talep edilir” demektir. عتب kökünden istif’âl bâbından üçüncü şahıs eril çoğul merfu muzari meçhul fiildir. İkinci bâbdan عَتْب mastarı birisine yaptığı kötülüklerden kurtulup ıslah olması için fırsat tanımak manasındadır. İstif’âl bâbında (استَعْتَبَ - يَسْتَعْتِبُ) talep etkisi ile gelir. Birisinin yaptığı kötülüklerden kurtulup ıslah olması için fırsat tanınmayı talep etmesi anlamındadır.

العَتَبَةُ: أُسْكُفَّةُ البابِ التي تُوطأُ

Atabe: Üzerine basılan kapının eşiğidir. (Lisanu-l Arab)

كلُّ مِرقاةٍ من الدُّرْجة عتَبة

Basamaktan olan her merdiven Atabe’dir. (Makayisu-l Luga)

Atebe yükselmek için kullanılan basamaktır. İsti’tâb basamakların kullanılarak yükselmenin talep edilmesidir. Bu basamaklar Allah’ın razı olduğu amellerdir.

واسْتَعْتَب فلانٌ إِذا طَلب أَن يُعْتَبَ أَي يُرْضَى والـمُعْتَبُ: الـمُرْضَى. وفي الحديث: لا يَتَمَنَّيَن أَحدُكم الموتَ، إِما مُحْسِناً فلَعَلَّه يَزْداد، وإِمّا مُسِـيئاً فلعله يَسْتَعْتِبُ؛ أَي يرْجِـعُ عن الإِساءة ويَطْلُبُ الرضا. ومنه الحديث: ولا بَعْدَ الموْتِ من مُسْتَعْتَبٍ؛ أَي ليس بعد الموت من اسْتِرْضاءٍ، لأَن الأَعمال بَطَلَتْ، وانْقَضَى زَمانُها، وما بعد الموْت دارُ جزاءٍ لا دارُ عَمَلٍ

Filan isti’tâb etti i’tâb edilmeyi yani razı olunmayı talep ettiği zaman. Mu’teb: razı olunandır. Hadiste: Sizin biriniz ölümü kesinlikle temenni etmesin, eğer muhsinse belki de artacak ve eğer kötü ise belki de isti’tâb edecek; yani kötülüklerinden dönecek ve rızayı talep edecek. Ondan hadis: Ölüm sonrasında hiçbir musta’teb yoktur; yani ölüm sonrasında hiçbir rıza isteme yoktur, amellerin boşa gitmesinden ve zamanı geçtiğinden dolayıdır. Ölümden sonrası ceza yurdudur, amel yurdu değildir. (Lisanu-l Arab)

İsti’tâb yaşarken vardır. Öldükten sonra basamaklardan yukarı çıkma yoktur. Ölümden sonra yükselme yoktur.

لَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ: “Onlardan kötülüklerden kurtulup ıslah olması talep edilmez” demektir.

يَوْمَئِذٍ لَا يَنْفَعُ الَّذِينَ ظَلَمُوا مَعْذِرَتُهُمْ وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ: “O gün ne zulmedenlere onların mazereti fayda eder ne de onlardan kötülüklerden kurtulup ıslah olması talep edilir” demektir.

Bu ayette يَنْفَعُ fiilinin iki kıraati vardır.

Şerh

Kelime

Ravi

Kari

(تَنْفَعُ) بالتاء

يَنفَعُ

متفق عليه

نافع المدني

(تَنْفَعُ) بالتاء

يَنفَعُ

متفق عليه

ابن كثير المكي

(تَنْفَعُ) بالتاء

يَنفَعُ

متفق عليه

أبو عمرو بن العلاء

(تَنْفَعُ) بالتاء

يَنفَعُ

متفق عليه

ابن عامر الدمشقي

(يَنفَعُ) بالياء

يَنفَعُ

متفق عليه

عاصم الكوفي

(يَنفَعُ) بالياء

يَنفَعُ

متفق عليه

حمزة الكوفي

(يَنفَعُ) بالياء

يَنفَعُ

متفق عليه

الكسائي الكوفي

(تَنْفَعُ) بالتاء

يَنفَعُ

متفق عليه

أبو جعفر

(تَنْفَعُ) بالتاء

يَنفَعُ

متفق عليه

يعقوب

(يَنفَعُ) بالياء

يَنفَعُ

متفق عليه

خلف العاشر

يَنْفَعُ geldiği zaman fâil erildir. تَنْفَعُ geldiği zaman fâil dişildir. Ayette fâil مَعْذِرَتُهُمْ dür. Bir kelimenin eril veya dişilliği sekiz şekilde olur. Bunun için öncelikle bir kelimede dişilliği ifade eden müenneslik alametlerinin bilinmesi gerekir.

Müenneslik alametleri (Te’nis alametleri):

Bu alametleri taşıyan kelimeler lafzen müennestir. Bu alametleri taşımayan kelimeler lafzen müzekkerdir.

  1. Ta-i merbuta (ة): Kelimenin aslından olmayıp kelimenin sonunda yazılan ة harfidir. Ta-i te’nis de denir. Örnek: غِشَاوَةٌ , الْحِجَارَةُ
  2. Elif-i maksura (ى): Kelimenin aslından olmayıp kelimenin sonunda yazılan ى harfidir. Kelimenin aslından olmaması lazımdır, yani vav veya ya harfinden dönüşmüş olan kıvrık elifler elif-i maksure değildir. Örnek: كُبْرَى , بُشْرَى , الْأُنْثَى  
  3. Elif-i memdude (اء): Kelimenin aslından olmayıp kelimenin sonunda اء şeklinde yazılan eliftir. Kelimenin aslından olmaması lazımdır. جَزَاءُ kelimesinde elif kalıptandır, hemze de ye den dönüşmedir. Buradaki اء elif-i memdude değildir. Örnek: الْفَحْشَاءِ

Burada fâil olan مَعْذِرَةُ kelimesinin sonunda müenneslik alameti olan ta-i merbuta vardır. Lafzen müennestir. Gerçek bir dişil varlık (hakiki müennes) değildir. Bu lafzi müenneslik nedeniyle fiil dişil de eril de gelebilir. Bu nedenle burada iki kıraat de gelmiştir.

Burada dikkat edilmesi gereken bir durum mazeret kelimesidir. Özür değil de mazeret kullanılmıştır.

قَالَ إِنْ سَأَلْتُكَ عَنْ شَيْءٍ بَعْدَهَا فَلَا تُصَاحِبْنِي قَدْ بَلَغْتَ مِنْ لَدُنِّي عُذْرًا

“Eğer ondan sonra sana bir şey sorarsam benimle arkadaşlık etme, benim ledünümden bir özre ulaşmış oldun” dedi. (Kehf 76)

Musa Peygamber burada özel bir ilim sahibi şahısla konuşurken artık soru sormayacağını, sorarsa artık beraber hareket etmeyeceğini söylüyor. Kendi tarafından artık beraberliğe engel olan durumun soru sorması olduğunu ifade etmiş oluyor.

Özürde (عُذْر) kesret yoktur. Bir kere veya bir kişi tarafından gerçekleşir. Mazeretin (مَعْذِرَة) ise sonundaki kapalı te (ة) nedeniyle kesret durumu vardır. Bir kişinin veya pek çok kişinin irade ettiği bir fiili yapmasına tekrar tekrar engel olan veya irade etmediği bir fiili tekrar tekrar yaptırmasına sebep olan şeydir.

Bu ayette dikkat edilmesi gereken diğer önemli bir durum da مَعْذِرَتُهُمْ şeklinde çok kişinin tek mazeretinin olmasıdır. Yani zulmedenlerin mazereti ortaktır. Geçmişten kıyamet yevmine kadar zulmedenler aynı mazereti ileri süreceklerdir.

مَعْذِرَتُهُمْ

Onların tek mazereti

مَعَاذِيرُهُمْ

Onların çok mazeretleri

مَعَاذِيرُهُمْ şeklinde gelseydi zulmedenlerin ayrı ayrı çok sayıda mazeretleri olacaktı. Oysa مَعْذِرَتُهُمْ şeklinde geldiğinden kıyamete kadar zulmedenlerin ortak ve tek bir mazereti olacaktır. Bu da sonundaki ة nin kesret etkisi nedeniyle sürekli tekrarlanan ortak bir mazeret olacaktır.

Bu mazeret “günün şartları” mazeretidir.

Zulüm birisini, bir şeyi veya kendisini olması gereken gerçek konumda değil başka konumda bulundurmaktır. Zulmedenler işte bunu yaparken hep aynı mazerete sığınacaklardır: “Günün şartları böyle, ne yapalım. Ancak böyle yapabiliyoruz.”

“Günümüz düzeninin gerekliliklerini yapmadan olmuyor” diyeceklerdir. Allah’ın izin vermediği amelleri gerçekleştirirken hep bu mazerete sığınacaklardır. Her çağda her dönemde ortak mazeret budur.

Günümüz çoğunluk demokrasisi düzeniydi, biz de günün şartlarına uyarak bu düzenin gerekliliklerini yerine getirdik ve çoğunluğu ele geçirme çabası içinde olduk diyeceklerdir.

Günümüz algı oluşturmayı gerektiriyordu. Biz de günün şartlarına uyarak algı oluşturduk, algı operasyonları yaptık diyeceklerdir.

Günümüz yalan söylemeyi gerektiriyordu. Biz de günün şartlarına uyarak yalanlar söyledik diyeceklerdir.

Günümüz sahte paralar sistemiyle çalışıyordu, dolar olmadan olmuyordu, biz de günün şartlarına uyarak dolarlarımızı çoğaltıp güçlenmeye çalıştık diyeceklerdir.

Günümüzde kripto paralarla iş yapılıyordu, biz de günün şartlarına uyarak kripto paralarla iş yaptık diyeceklerdir.

Günümüzün şartları faizi gerektiriyordu, biz de günün şartlarına uyarak faizle iş yaptık diyeceklerdir.

Günümüzde Avrupa Birliği hakimdi, biz de günün şartlarına uyarak onların peşinden gittik, aile, sağlık, ticaret, tarım ve diğer konularda onların istediği kanunları çıkarttık, onların istediği ne varsa onları yaptık diyeceklerdir.

Günümüzün şartları büyük sermayenin istediği aşıları dayatmayı gerektiriyordu, biz de bu şartlara uyarak onların dediklerini yaptık diyeceklerdir.

Günümüzün şartları Allah’ın ayetlerinde emredilen amelleri yapmamıza engel oluyordu, nehyedilen amelleri de bize yaptırıyordu diyeceklerdir.

Allah bu ortak mazereti kabul etmiyor. Günün şartlarının gerektirdiğini yaptık mazeretinin kıyamet yevminde bir faydası olmayacağını bu ayette açıkça söylüyor. Orada artık geri dönüp de ıslah olma şansı da yoktur. Bu nedenle kendimize dikkat etmek zorundayız. Günün şartları mazeretine sığınarak Allah’ın istemediği amellerin peşinde hayatımızı heba etmemeliyiz.

 

 

Teşvikiye, Yalova

30 Aralık 2023

M. Lütfi Hocaoğlu

 

 






Son Eklenen Seminerler
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1269
Secde Suresi Tefsiri 3. Ayet
14.12.2024 23 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1268
Secde Suresi Tefsiri 1-2. Ayetler
7.12.2024 62 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1267
Lokman Suresi Tefsiri 34. Ayet
30.11.2024 67 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1266
Lokman Suresi Tefsiri 33. Ayet
16.11.2024 111 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1265
Lokman Suresi Tefsiri 32. Ayet
9.11.2024 112 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1264
Lokman Suresi Tefsiri 31. Ayet
26.10.2024 140 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1263
Lokman Suresi Tefsiri 30. Ayet
12.10.2024 163 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1262
Lokman Suresi Tefsiri 29. Ayet
5.10.2024 199 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1261
Lokman Suresi Tefsiri 28. Ayet
7.09.2024 209 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1260
Lokman Suresi Tefsiri 27. Ayet
31.08.2024 195 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1259
Lokman Suresi Tefsiri 25-26. Ayetler
24.08.2024 223 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1258
Lokman Suresi Tefsiri 24. Ayet
17.08.2024 200 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1257
Lokman Suresi Tefsiri 23. Ayet
3.08.2024 230 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1256
Lokman Suresi Tefsiri 22. Ayet
27.07.2024 223 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1255
Lokman Suresi Tefsiri 21. Ayet
20.07.2024 225 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1254
Lokman Suresi Tefsiri 20. Ayet
13.07.2024 241 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1253
Lokman Suresi Tefsiri 19. Ayet
29.06.2024 229 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1252
Lokman Suresi Tefsiri 18. Ayet
22.06.2024 241 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1251
Lokman Suresi Tefsiri 17. Ayet
25.05.2024 296 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1250
Lokman Suresi Tefsiri 16. Ayet
18.05.2024 307 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1249
Lokman Suresi Tefsiri 15. Ayet
11.05.2024 285 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1248
Lokman Suresi Tefsiri 14. Ayet
20.04.2024 394 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1247
Lokman Suresi Tefsiri 13. Ayet
13.04.2024 426 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1246
Lokman Suresi Tefsiri 12. Ayet
6.04.2024 362 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1245
Lokman Suresi Tefsiri 11. Ayet
30.03.2024 415 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1244
Lokman Suresi Tefsiri 10. Ayet
16.03.2024 351 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1243
Lokman Suresi Tefsiri 8-9. Ayetler
9.03.2024 337 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1242
Lokman Suresi Tefsiri 7. Ayet
24.02.2024 366 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1241
Lokman Suresi Tefsiri 6. Ayet
17.02.2024 313 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1240
Lokman Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
10.02.2024 485 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1239
Rum Suresi Tefsiri 60. Ayet
27.01.2024 401 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1238
Rum Suresi Tefsiri 59. Ayet
20.01.2024 377 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1237
Rum Suresi Tefsiri 58. Ayet
6.01.2024 413 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1236
Rum Suresi Tefsiri 57. Ayet
30.12.2023 416 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1235
Rum Suresi Tefsiri 56. Ayet
16.12.2023 492 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1234
Rum Suresi Tefsiri 55. Ayet
25.11.2023 493 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1233
Rum Suresi Tefsiri 54. Ayet
11.11.2023 512 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1232
Rum Suresi Tefsiri 53. Ayet
4.11.2023 435 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1231
Rum Suresi Tefsiri 51-52. Ayetler
21.10.2023 508 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1230
Rum Suresi Tefsiri 50. Ayet
14.10.2023 473 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1229
Rum Suresi Tefsiri 48-49. Ayetler
30.09.2023 474 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1228
Rum Suresi Tefsiri 47. Ayet
16.09.2023 492 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1227
Rum Suresi Tefsiri 46. Ayet
9.09.2023 612 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1226
Rum Suresi Tefsiri 44-45. Ayetler
2.09.2023 449 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1225
Rum Suresi Tefsiri 43. Ayet
19.08.2023 481 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1224
Rum Suresi Tefsiri 42. Ayet
12.08.2023 505 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1223
Rum Suresi Tefsiri 41. Ayet
5.08.2023 543 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1222
Rum Suresi Tefsiri 40. Ayet
29.07.2023 464 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1221
Rum Suresi Tefsiri 39. Ayet
22.07.2023 481 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1220
Rum Suresi Tefsiri 38. Ayet
15.07.2023 437 Okunma


© 2024 - Akevler