"Sadece İsrail ve Filistin’de 5 milyon civarı Filistinli varken bağımsızlık neden gerçekleşmiyor ? Hakiki anlamda bir bağımsızlık mücadelesi verilemiyor mu yoksa ?
5 milyonluk bir toplumun içinde bu güne kadar sadece 170 civarı intihar eylemcisi çıktı. Bir avuç Çeçenin Ruslara kök söktürdüğü gerçekliği hafızamızda hala canlı duruyorken diyorum, 5 milyon Filistinlinin gerçekten bir bağımsızlık savaşı verip, bağımsızlığını elde edememesi akla çokta mantıklı gelmiyor öyle değil mi ?
Yaklaşık 500 milyonluk bir Müslüman nüfusun olduğu bir coğrafyada İsrail nasıl oluyor da Filistinlileri katledebiliyor..? Çok büyük bir gariplikler var bu işte.
Gerek bizim içimizden gerekse dünyanın diğer yerlerine yerleşmiş güya Filistin görünümlü kardeşlerimizin! Tantanaları ile üstünde hiç düşünülemeyen ve hakikatine varılamayan bir mağdur edebiyatına dönüştürülerek, bu garipliğin üzeri sloganlar ve görüntüler ile hemen örtülüveriliyor. Doğru mantık yürütme gayesinde olanlarda, hiç vakit kaybedilmeden Filistin düşmanı ilan ediliveriliyor…"
Ortadoğu’da Filistin, Irak, Suriye, Lübnan ve Ürdün gibi ülkeler, İngiliz ve Fransız menfaatleri gözetilerek yine İngiliz ve Fransızlar tarafından oluşturulmuş proje devletçiklerdir. Bu realiteyi en başından böyle kabul etmediğimiz müddetçe hiçbir vakit bölgede ki mevzuları tam olarak kavrayamayız.
İnsan hayret ediyor değil mi; dilleri, dinleri, renkleri gelenekleri ve ırkları çok küçük ayrıntılar ile birbirinin aynı olan bu ülkeler neden bir araya gelemiyorlar? Bu ülkeler neden, AB tarzı ciddi bir oluşum kuramıyorlar? Neden..?
Çünkü, (Filistin’de dahildir buna) bu ülkelerin başına çöreklenmiş lider ve kadroları bizatihi bu soruların, sorunların doğru bir çözüme kavuşmaması için getirilmişlerdir de ondan. Tabi ki de en önce İsrail’in dünyadaki yahudi para baronlarından kesintisiz ve büyük yardımlar alabilmek için, “Hamas vb. Filistinli direniş oluşumlarını başına bela göstererek başının sürekli ve ciddi bir şekilde dertte olduğu” imajını sıcak tutma stratejisi de eklenince; Bölgede ki sorunların doğru ve makul anlamda çözülmesini bizatihi kimse istemiyor algısı bölgeyi dışarıdan takip edenler tarafından hemen fark ediliyor.
Çok ciddi bir ek daha; MOSSAD dediğimiz İsrail istihbarat örgütünün çok hin, sinsi bir yapısı ve işleyişi vardır. Hiç aklınıza gelmeyecek, ismini duyunca “vay be..!” dedirtecek ajanları bölgede cirit atmaktadır.
En katı ABD ve İsrail düşmanı! görünen İran’ın şimdiki lideri Hasan Ruhani’nin kimlerden? Nasıl? Yardım istediğini ve hangi göbek bağları ile İran lideri yapıldığına bakılınca ne demek istediğim çok daha net anlaşılacaktır.
İsrail gazetesi Ahronot’un çok yakın zamanda deşifre ettiği; İran’ın şimdiki lideri Hasan Ruhani ve MOSSAD ajanı arasındaki 1986 yılında Fransa/Paris’te gerçekleşen gizli görüşmede Ruhani’nin, zamanın İran lideri Humeyni’yi alaşağı ettirmek için CİA ajanı sandığı MOSSAD ajanına adeta yalvardığı, yardım istediği ayan beyan ortaya dökülmüştür.
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani aynen şöyle yalvarmış: “ Ben şahsen İmam Humeyni'nin dün yaptığı konuşmadan çok büyük rahatsızlık duydum, sanırım bu göreve geldiğinden bu yana yaptığı en sert konuşmaydı ancak bu sizin hatanız. Amerikalılar oturuyor ve bizimle Irak arasında olup biteni izliyor, bize yardım etmiyor, siz sadece İran'dan bir şey alınca yardımda bulunuyorsunuz, aksi takdirde yardım etmiyorsunuz. Humeyni'nin karakterini analiz ettiyseniz görmüşsünüzdür, ona güçlü bir ses çıkarırsanız, 100 adım geri gider ancak siz hep yanlış yerde duruyorsunuz, ona karşı çok yumuşaksınız, ona hiç güç göstermiyorsunuz. Humeyni'ye diş gösterirseniz, onu ordunuzla tehdit ederseniz, Humeyni sizin elinizi öper ve sonra da kaçar…!!! ”
2004 BM verilerine göre %52’si Müslüman, %41’i hıristiyan ve geriye kalan %7’si diğerleri olan Türkiye ve Arap ülkelerince Müslüman lakin Batılıların geneli tarafından hıristiyan olarak görülen Filistin’in çok çok az bir kısmı fiili eylemler ile İsrail’e karşı bir direnç, cesaret göstererek/yaralanıyor/şehit oluyor..!?
Bölgede, görsel ve yazılı medyaya yansımayan çok girift olaylar, karmaşık ilişkiler ağı vardır. Deyimi yerinde olur; kimin eli kimin cebinde belli değildir.
Sonuç olarak;
En başta; İçinde yaşadığımız bu mazlum İslam coğrafyası için çok uzun metrajlı emellere sahip, varlığını ve büyüyüp güçlenmesini, gasplara ve Filistinli direnişçilerin eylemlerine borçlu olan İsrail’in bizatihi kaostan beslenmesi, bölgenin huzuru ve barışı adına iyi niyetle girilen bütün sokakları birer çıkmaz sokağa çevirmektedir.
Şu an İsrail zindanlarında bulunan Filistin direnişinin simge ismi 17 yaşında ki aktivist Ahed TAMİMİ ve Filistinli bir çok direnişçinin bizdeki hain PKK terörünü kürt halkının özgürlük savaşı diye görmesine, çok az istisnalar hariç çoğunun (o da!) baştan türk olduğunuzu bilince; “ Türkiye iyi ülke lakin Türkiye, İsrail’e çok fazla yüz veriyor” söylemelerini ve anlayışını bildiği halde bu olumsuzlukları görmezden, duymazdan ve bilmezden gelip vicdan ve merhamet adına Filistin davasına çok ciddi anlamda sahip çıkan tek ülke Türkiye’dir.
Allah aşkına şu saçmalığı, yaygarayı ve ucuz siyaseti de bir an önce bırakalım artık;
Yer kürede ki hatırı sayılır bütün petrol, silah şirketleri, para ve diğer ticaretlerin hemen hepsi Yahudilerin elindeyken birilerinin çıkıp da liderlerimize; “Efendim, İsrail ile ilişkilerimizi sıfırlayalım, büyük elçilerini sınır dışı edelim..!” tarzı laflar etmesi; Coca Cola’yı protesto edip elinde bilmem ne marka cep telefonu, altında bilmem ne marka araba ile gezmesi ile eşdeğer bir davranış saçmalığıdır. Evlerde kullandığımız beyaz eşya markalarını saymıyorum bile..!?
Hatta bir keresinde, yanlış hatırlamıyorsam; “İslamcı aktivist...?”diye ortalıkta gezen heyecanlı bir genç, ABD zulmü nedeni ile ABD’ye karşı eylem çağrısı yaparken ABD markalı pahalı bir mont ile bildiri okumuştu da baya dalga geçilmişti şahsı ile. Uzun lafın kısası; Boğazımıza kadar kapitalizme batmışız/Hiçbir konforumuzdan ödün vermeden, dilimizde sloganlar, elimizde oyuncak kılıçlarla Müslümancılık oynuyoruz..!
Oy.
Filistin davası adına doğru şeyler konuşmak, doğru çözümler üretmek gibi bir derdimiz var ise şayet; Derhal duygusallığı ve heyecanı bir kenara bırakıp, “Hep İsrail” deyip işin kolayına kaçmadan, Filistin tarafı olarak önce bizlerin bu davanın bu güne kadar ki sürecini, özellikle eksileriyle birlikte sil baştan tekrar irdelemek zorundayız.
Yazımızın en sonunda, İsrail’in hem işgalci hem de terörist ve zalim bir ülke olduğunun altını kalın bir çizgi ile çizelim ki maksadımızın üzüm yemek olduğu, bağcıyı dövmek olmadığı anlaşılsın ve yazımız farklı anlamlara, mecralara çekilmesin isterim…Yazı bitti. Bin selam.