Ayağı yere basmayan, göğüs ilerde yürüyen, kendini dünya, dünyayı da ceviz büyüklüğünde gördüğüm zamanlardı evliliğimin ilk günleri. İnsanlar sorular sorar bende bir şey bilmiş havasında yanıtlardım.Bir sabah öğretmen servisine binmek maksadı ile evden çıktım. Üç dakika yürüdükten sonra durağa geldim. Gelmem ile beraber aman yarabbi! Bir karın ağrısı, bir mide dönmesi yakaladı sormayın gitsin. Hayatımda ilk ve son kez yaşadığım anormal bir durumdu bu yaşadığım. Düşünün beş saniye içinde bir tuvalet bulamayınca olacak rezaleti. Aklıma ilk gelen fikir, pantolonumun paçasını çorabımın içine sokmaktı. Yani anlayacağınız durum bu kadar vahimdi. Vahim olan başıma gelen felaket değil, asıl vahim etrafımın bay, bayan bir sürü insanla dolu olması idi. İki büklüm çok hızlı bir şekilde düşünürken; Çaprazımda küçük bir fırın ilişti gözüme. Gözlerim güneş gibi parladı. Usain Bolt halt etmiş; Gayri resmi olarak 100 metreyi, 2 saniyede koşmuş adamım ben. Aynı zamanda, beş saniyede onlarca şeyi aynı anda düşünebilme rekoru da bana aittir. Koşarken bir yandan da fırıncıya bağırıyorum, tuvaletin kapısını aç diyerek. Fırıncı ilk önce afalladı lakin; Allah var, fırıncı da hızlı adammış. Allah'ın yardımı ile bu beş saniyelik; Dinleyene komik, yaşayana tam bir felaket gibi gelen olay mutlu sonla bitti. Dedim; “Oğlum Hikmet kendini böyle burnu havada bir şey oldum edalarında görme. Allah isterse, hiç aklına gelmeyen zaman ve mekanda boyunun ölçüsünü alır, el aleme rezil rüsva da eder,” dedim. Karın ağrısı, mide dönmesi falan filan hikaye idi. Ben anlayacağımı anlamıştım. İşte bu olaydan sonra Allah; Yüreğimden şu mısraları düşürdü kağıda;
deli gönül, hiç ol.
bir şey oldum evhamına kapılmayasın.
hiç ol ki;
hiçi var eden'in gözünde bir hiç olmayasın.
deli gönül, hiç ol.
sonsuzluk denizinde, damla bile değil iken,
kendini umman sanmayasın.
hiç ol ki; bir damla etmeyen ederini,
balçığa, kire, pasa bulamayasın.
sakın ha! ben zaten hiçim, hiç demeyesin
demeyesin ki; hiçlerin arasında bir de maf olmayasın…
Hiç olmak gibi bir derdimiz var ise şayet; İşe, biz de var olan varlar dan kurtularak başlamamız şarttır. “Delinin zoruna bak. Onca malı biriktirip yığana kadar anam dinim ağladı, kimseciklere vermem. Garibanı Allah görür.” diye düşünen varlar zaten bu yazının muhatabı hiç değillerdir.
Ömür uzun değil;
İmam Gazali’nin bir eserinde anlatılır; İnsanların üç yüz, dört yüz yıl yaşadığı yıllarda, yaşlı bir kadın Nebilerden birine; "Ey Nebi, Dua ette Allah'a, bana biraz daha ömür versin. Ömür versin ki biraz daha ibadet edeyim,” demiş. Nebi, kadına demiş; “Ey Allah’tan biraz daha ömür isteyen kadın, haline şükret. İleride gelecek olan son Nebi zamanında, insanlar altmış, yetmiş yıl yaşayacaklar lakin; İçlerinde alnı hiç secde görmeden ölenlerde olacak,” demiş. Nebisinden bu sözü işiten kadın, son Nebinin ümmetine ders verecek o tarihi suali sual eylemiş Nebisine; "Ey Nebi! söyler misin? Evde yapacaklar mı?” demiş.
Fazla mal göz çıkarır;
Maldan zengine, gönülden zengin bir mektup yazmış; “Seninle benim aramda beş liralık bir fark var,” diye. Maldan zengin meraktan sormuş “nasıl yani?” diyerek, gönülden zengine. Gönülden zengin; “Sen ölünce seni yedi buçuk, ben ölünce beni iki buçuk liralık bir beze sararlar” demiş.
Demişler, denmişler.
Şimdi; Demiş mi zengin? Denmiş mi zengin?
Varlık ile Hiçlik bir kum saatinin iki cam gözüdür, bizde içindeki kum tanecikleri.
Vardan Hiçe, Hiçten vara doğru akar gideriz.
Varlık ve Hiçlik, iki anahtar, iki kapıdır.
Elimizdeki anahtar doğru mu? Anahtar doğru ise bile açılacak kapı doğru mu?
Doğru anahtar ile doğru kapıyı bulup açmak için aşağıdaki sözlere yürek kesilmeliyiz.
Güzelliği kendinden Güzel’in güzeli Resulün;
Hiç ölmeyecek gibi dediği bir hiçe değil. Yarın ölecek gibi dediği var’a talip olmalıyız. Varlık ile hiçlik, bir kısım göbeği büyüklerin izah ettiği gibi hiç bir arada olur mu? Olmaz. Azıcık indirim yap diyen çoktur içinizde lakin; Kimsenin hatırı için Cehenneme gidecek kadar akılsız bir adam, hiç mi hiç değilim ben.
Hiç ne? Var ne?
Hiçlik ne? Varlık ne?
Hiçte mi var olacağız?
Varda mı hiç olacağız?
Sual mi, cevap?
Yoksa, cevap mı sual?
Bu anlatılanlardan bir "var" ya da "hiç" anladınız mı?
Anlamadınız mı ?
Diyorum o vakit baştan anlatayım; Ayağı yere basmayan, göğüs ileride…Saygılarımla
saymayansayilmaz@gmail.com----@hikmetguvel