Mevzumuz film değildir, sabırla oku, hak vereceksin saygıdeğer arkadaşım;
Türkiye’den bakılınca Rauf DENKTAŞ nasıl görünüyor ise, Kıbrıs’tan bakınca da Süleyman DEMİREL öyle görülür.
İran’dan bakılınca Taylan BİRADERLER nasıl görünüyor ise, Türkiye’den bakılınca da Mecid MECİDİ öyle görülür.
Matild MANUKYANIN’ ın batılılara, İslam edeb ve ahlakını anlatmayı kendine misyon edinmesi ile MECİDİ’nin kendi aklınca, batılılara islamı sevdireceğim diye üstlendiği misyon aynı misyondur.
Şimdi Mecid MECİDİ’nin aldığı ödüllerden ikisine bakalım:
1.Kiliselerin evrenselleşmesi ile ilgili Özel Ödülü, 25. Montreal Film Festivali, 2001
2.Grand Prix Des Amériques, 25. Montreal Film Festivali, 2001
Şimdi, batılı alçaklar tarafından gözümüze sokulan ve aynı zamanda gözümüze soktukları şey ile yapacakları ihaneti, bir kurnazlık ile akıllardan nasıl kaçırdıklarına dikkat kesildiğimiz anda bu tuzaktan az bir sıyrıkla kurtulma şansımız vardır.
Aksi takdirde;
İslamla yakından uzaktan bir alakası ve münasebeti olmayan bir şarlatanın aşağıdaki özelliğine takıldığınız anda, batılıların Müslümanlar için hazırladığı zeytinyağlı dolmayı yutmuş olursunuz.
“Mecid MECİDİ; Peygamberimizi kötüleyen karikatürlerinin yayınlandığı Danimarka'da, bu durumu protesto etmek için Danimarka film festivalinden çekilmiştir”
Bu festivalden çekilme olayı; Batılıların, İranlı Mecid MECİDİ ye ileri de yaptıracakları ihanet ve islamı cıvıklaştırma projeleri için bizatihi kazandırdıkları bir imajdır.
Twitter’da filmden sadece beş adet resim paylaştım, beğenilerin hepsi Hıristiyanlardan geldi. Peter, Cristian, Joseph, Jasmine, Marco diye devam eden otuza yakın beğeni.
Bu ne demektir? Bu şu demektir:
Filmin, fragman resimleri bile bir mistik Hıristiyan anlayışını posterize eder nitelikte iken görüntüsünün ne şekilde tezahür edeceğini kavrayamamak veya filmle alakalı olarak bir merak içinde olmak, pekte akıllı işine benzemiyor.
Şimdi yapılan film yorumlarından bir örnek okuyalım:
İlahiyatçı, yazar ve akademisyen Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu da daha önce filmi izlediğini aktararak, iletişim çağında dünya şartlarına uygun hareket edilmesi gerektiğini dile getirdi.
İslamofobinin!!! çok yaygın olduğunu vurgulayan Hatipoğlu, "Bizim Hz. Muhammed'i çok iyi takdim etmemiz gerekir. İnsanlığın kurtarıcısı olan Hz. Peygamber, bu filmde çocukluğu anlatılmış. İslami hassasiyetlere dikkat edilmiş. Bazı konularda hassas davrananlar olabilir ama ben konuya bütüncül olarak bakıyorum. Filmi beğendim." ifadelerini kullandı. Sen önce şu Fobi, Bobi kelimelerini bırak, ondan sonra ağzına Peygamberi al derim kardeşim. Batılı alçakların üzerimize bıraktığı leş (İslamofobi) çiçek dikmek filan herhalde, yahut balık tutmak ne bileyim bisiklet sürmek olsa gerek. Pardon ya ne cahilim bunlar Hobi oluyor. Birde "Ayı Yogi" vardı..."
"Muratgilin damından atlayamadım, liralarım döküldü toplayamadım."
Peygamberlerden bir tane örnek olsun, peygamberliğinden geçinenini haşa duymamışsınızdır..." Hz. Muhammed (SAV) ardında bir mal bırakmadığı gibi, Borcu karşılığı mübarek zırhı bile bir yahudi de rehindi. Konuşturma beni sayarım 5, 10, 15 diye...." gülücükler oh oh ne güzel ya ne güzel...hayat bayram olsa, insanlar el ele tutuşsa..lüküs hayat, oh ne rahat...." Mahşer yeri yaman olacak yaman. Adama sormuşlar cehennemde, niye gülüyorsun? Altımda İslamofobicikler var ayağımı gıdıklıyorlar" demiş.
----------------Oy benim Cennet Vatanım oy.-----------------
İşin komik olmayan tarafı ise; İslam’ın imajını bozan veya bozduran yine batılıların ta kendisidir. Batılı alçaklar İslam’ı bizden çok daha iyi bilen adamlardır. Düşmanlıkları ve kindarlıkları dinimizi veya peygamberimizi bilmediklerinden asla değildir.
Bu sebeple, batılılara İslam’ı hoş gösterme bahanesinin üreticisi ve savundurucuları yine batılı alçakların ta kendisidir. İşte tam burda dolar beslemeli figüranlar sahneye çıkarılıyor. Ve oyun başlıyor. Tabi bu figüranlar, bizatihi senden benden daha çok Allah kitap diyen adamlardan seçiliyor.
Batılıların bu filmle, İslam’a ve Müslümanlara bir sempati besleyeceklerini zan etmek; Binyamin Netanyahu’nun Müslüman olmasını yada EminÇölaşan’ın, Başkomutanımıza sempati duymasını beklemek hayali ile gezinmektir.
Sonuç olarak; Sonuç, kırmızı renkli paragrafların idrakindedir.
SAYGILARIMLA