Bu yazımızda, 2. Dünya Savaşı sonrası Fransa'sına kısa, yüzünden bir bakış, bir kaç Fransız lideri, Fransa’nın daha çok Irak ilişkileri hakkında ve Türkiyemiz için çok çok hayati öneme sahip tespit ve analizlerde bulunacağız...
Fransa’da İkinci Dünya Savaşı’nın sembolü olan Charles de Gaulle 1959-1969 yılları arasında cumhurbaşkanlığı yaptı. Gaulle zamanında;
-Fransa’da var olan ABD üsleri bu dönemde kapatıldı. Fransa’nın nükleer silahla tanışması da bu dönemde gerçekleşti.
-1967’de, Altı Gün Savaşları’nın bitmesinden hemen sonra İsrail’e yardımı kesen de yine Charles de Gaulle idi.
-Hatta Irak’a nükleer santral yapımı ile ilgili ilk sözlerde Gaulle’ye aittir.
“Çok zamanlar İsrail’in en sevmediği ve diğer batılı ülkelere göre hegemonyasını arzuladığı gibi kuramadığı (sınırlı) güçlü ülkelerden birinin adıdır Fransa…”
-Charles de Gaulle’yi çok yüksek oranda Fransız vatandaşı seviyordu sevmekten de öte deyim yerinde ise tapıyorlardı. Savaş sırasında ve sonrasında çok sevilen itibar edilen Fransızlar tarafından adeta tapılan Gaulle; Allah’ın bir hikmetidir Mayıs 1968’deki üniversite olaylarının ardından 1969 yılında istifa etmek zorunda kalmıştır..!
Ondan sonra sırasıyla 2 sağcı başkan 1970 Fransa’sında yönetime geldi.
-20 Haziran 1969 – 2 Nisan 1974 Georges Pompidou.(1)
-27 Mayıs 1974 – 21 Mayıs 1981 Valéry Marie René Giscard d'Estaing.(2)
Fransa’nın dış işleri bakımından; Irak, Suriye ve Irak politikasından zerrece bir eksen kayması yaşanmayan 2 sağcı başkanların ardından; 1981-1995 dönemi ise sosyalist Fransa cumhurbaşkanı François Mitterrand’ın yılları olarak tarihe geçti.
İran'da Tahmilî Savaş veya Mukaddes Müdafaa, Irak'ta Saddam'ın Kadisiyesi ve Arap Dünyasında Birinci Körfez Savaşı olarak anılan, Irak Hava Kuvvetleri'nin Tahran hava alanı da dahil olmak üzere bazı İran hava alanlarını bombalaması, İran’ın direnmesi ile bir ileri iki geri kanlı bir valse dönüşmüş, tüm Arap-İsrail savaşlarından daha yıkıcı, bölge üzerindeki etkileri daha yaygın 1980-1988 yılları arasında İran ve Irak arasında yaşanmış savaşta Fransa, Irak’ı İran’a karşı desteklemiştir. Irak’ın en büyük destekçisi ve tedarikçisi SSCB ve Fransa idi. Fransa’nın ürettiği neredeyse bütün sofistike silâh sistemleri, Mirage F1 uçakları, Exocet füzeleri, Scud füzeleri Irak’a verildi. Ve sonrasında verilen hava savunma sistemleri de cabasıdır..!?
Tam yeri gelmişken şu hakikati bir kez daha hatırlatmakta fayda var diye düşünüyorum. İran'a karşı hiç bir zafiyet, ciddi bir arıza göstermeyen bu silahlara ne oldu dersiniz..!?
“ABD’nin Bağdat saldırısı başlayınca Saddam Hüseyin can havliyle Fransız savunma sistemlerine başvurmuş lakin sistemlerin ekran görüntüsü sıfırlanmış yani kaybolmuştur. Yaninin de yanisi; Saddam Hüseyin’in Milyon dolarlar harcayarak aldığı silahlar hiçbir işe yaramamıştır. Bakın buradan net uyarıyorum devletimizi; (Allah göstermesin) Zora düşünce, Türkiye için de gerçekleşebilecek en vahim senaryo bu olur…” ""Tabi ki, Iraklı danışman, yardımcılar, general ve subayların (aynı FETÖ örneğinde olduğu gibi) çoğunun hain olduğunu da şuracığa yazalım, not edelim."
(Reklam olmasın)Yıllarca Alman Mercedes ve BMW kullanıp sonra, kendi ifadesi ile “şaşırıp, kazara” bir yıl Fransız Reno'ya binen hali vakti yerinde bir arkadaşım; “Reno, uzay mekiği yapsa ne olur. Bir daha mı tövbe Hikmet..” demişti. Yıllar önce şaka yollu şahsıma yapılan esprinin 2018 yılında bu yazıda yerini alması bir kaderdir midir..? Peki, bu vakıa bir kader ise o vakit kaza nedir..!?
15 Temmuz 2016 istila girişiminden sonra ABD ve AB ülkeleri ile başlayan ciddi krizlerin ardından mecburi olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin önce Rusya ile başlayan ve an itibari ile Fransa ile devam eden yakınlaşma ve yapılan anlaşmaların ülkemiz açısından kötü kazalara yol açmaması en büyük duamızdır.
Biliyorum, yazı uzayınca okuyucu dostlar çok çabuk sıkılıyor. Lakin bunlar yazı değildir. Bunlar bizatihi ülkemizin bekası ve güvenliği açısından hayat memat meseleleri sayılacak, uyarı mahiyetinde yapılan tespit ve analizlerdir...!!!
Vakti zamanında Saddam Hüseyin, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın çok samimi bir çıkar arkadaşıydı. Jacques Chirac şu lakab ile anılır olmuştu: “Jacques Irak..” Fransa’nın sadece Irak’ta değil Suriye ve İran’da da çok fazla menfaatleri vardır. Lakin;
Aslan avın başına geldi mi sırtlan, tilki, akbaba ne varsa kaçar..!
ABD’nin yani sermayenin ne kadar güçlü olduğu ve burnunun dikine gittiğinin en büyük ispatı (Bağdat) Irak’ın işgalidir. Fransa’nın o kadar karşı çıkmasına, engellemeye çalışmasına rağmen Sermayenin balyozu Saddam’ın kafasına daha doğrusu Irak halkına sürgün, zulüm ve katliam olarak inmiştir.
Bütün batı dünyasının dışlamasına rağmen kaliteli petrolün hatırı için Saddam Hüseyin’e “Mon ami Saddam” yani “Arkadaşım Saddam” diyen Jacques Chirac, Saddamın devrilip, işlerin tersine, kötüye dönmesi ile birlikte yeni proje ve teklifler için soluğu hemen sermayenin başkenti ABD’de almıştır..!?
Bunlara çok önemli bir ek olarak yakın tarihte ABD’nin, Rusya’ya rağmen Esed hava üssünü denizden vurduğunu da hatırlatmakta fayda vardır. Aslan, ABD yani Sermaye'dir. Peki o vakit sırtlanlar kimler oluyor..?
Peki, tarih şu anda ne yapıyor?
Tarih ne demek istiyor bizlere?
Tarih çırpınıyor,
Tarih yalvarıyor ve tarih bizlere yüksek sesle diyor ki; “Allah rızası için yalvarıyorum. Kötü bir şekilde tekerrür etmeden açın gözünüzü artık..” Yazı bitti. Bin selam.
saymayansayilmaz@gmail.com @hikmetguvel