İran’a uygulanan ambargoyu çözümleyip, anlamadan Zarrab Davası’nı idrak etmek mümkün değildir. Bu sebeple 2 bölümden oluşacak yazımızın 1. Bölümü ile başlayalım bu günkü yazımıza. Hani bazı filmler vardır, her seyrettiğinizde başka bir detayını keşfedersiniz ya. Hah işte! Öyle bir yazı hazırladım siz saygıdeğer okuyucu dostlarıma..!
(1951/1953) İran Başbakanı Muhammed Musaddık. Başbakanlık yaptığı süre içinde tek kuruş Başbakanlık maaşı almadığı gibi Başbakanlık makamının tüm masraflarını da kendi cebinden ödeyen, halkın sevgilisi Muhammed Musaddık. Onlarca akademik esere ve makalenin altına da imzasını atmış bilgili ve akıllı Muhammed Muhammed Musaddık. İran petrollerinden İran halkının daha çok faydalanmasını canı gönülden isteyen ve bu nedenle İran petrollerini Millileştirme hamleleri ile tarihe geçmiş vatansever Muhammed Musaddık. Peki ne oldu O vatansever Musaddık’a..? Bu sorunun cevabı, şu soruya vereceğiniz Var veya Yok cevabından bilinecektir. Bu kadar yüksek karaktere sahip bir devlet adamının ülke yönetiminde fazla yaşatılma şansı var mıydı?
Amerikalı gazeteci/yazar Stephen Kinzer’in, Yoksul halkın seçtiği, demokrasiye ve anayasaya bağlı vatansever Musaddık'ın ve İran’ın; ABD, İngiltere istihbarat örgütleri ve onların maaşlı yerli işbirlikçileri tarafından başına getirilenleri anlatan “Şah’ın Bütün Adamları” isimli kitabını okuyup bitirince şöyle bir dua edersiniz: “Allah’ım, iyiki de Türkiye'de hatırı sayılır bir petrol rezervi yok.” (Şimdilik!!!)
ABD ve İngilizlerin dolayısıyla sermayenin bütün tehditlerine rağmen İran petrolünün işletmesini elinde bulunduran “Anglo-Persian Oil Company” şirketini tasfiye ederek şirketin bütün elamanlarını sınır dışı eden ve Daha Başbakan olur olmaz ilk icraatı İran petrolünün kamulaştırılması hamlesi olan Muhammed Musaddık’a ne oldu ise işte ondan sonra oldu.
Çünkü ABD ve İngiltere Musaddık’ın sınır dışı ettiği İran/İngiliz ortaklığı olan Petrol şirketini ilerleyen zamanlarda Britsih Petroleum kısa ve bilindik adı ile (BP)’ye dönüşmesini bekliyorlardı. Evdeki hesap çarşıya uymayınca, çarşının başına hesap bilen bir adamın getirilmesi şart oldu. Detaylar çok fazla olduğu için konuyu biraz hızlandıralım isterim.
Yukarıda anlattığım gerekçelerden dolayı Musaddık saf dışı edildikten sonraki yıllarda önce Şah Rıza Pehlevi ve ardından 1979 iktidara getirilen Humeyni’den Hasan (Ferdi) Ruhani'ye kadar Batılılar İran ile çok fazla sıkıntı yaşamadılar.
Bende beğenmem lakin İran soğuk savaş yıllarından 2017 yılına kadar sürekli ambargolar ile dizginleniyor. Bunu da bizatihi başa getirdikleri adamlar, İran içindeki ajanlar ve maaşlı yerli işbirlikçileri ile yapıyorlar.
İran petrolde 4. Doğalgazda ise dünya 2.’sidir.
Bıraksalar, sahip olduğu madenler ile çok güçlü bir ülke çıkacak ortaya. Güçlü ve silahlı bir İran her zaman tehdittir. Yarın kendilerine biat etmeyen Muhammed Musaddık gibi bir adam ve ekibi geliverirse başa, işler sarpa sarar Batılılar için.
İran’ın canına okuyan Amerika Birleşik Devletleri'nin 39. Başkanı , (1977-198) Cimmy Carter’dır. Buna rağmen Sermaye sahipleri Carter’ı İran’a karşı yumuşak bulmuş ve yerine gelen 40. ABD Başkanı (1981-1989) Ronald Wilson Reagan’dan çok daha fazlasını beklemiştir. Aynı bu gün olduğu gibi, Sermayeye o kadar faydası olduğu halde 44. ABD Başkanı Barack Hussein Obama’yı İran’a karşı yumuşak ve gevşek bulup Mevcut 45. ABD Başkanı Donald Trump’tan çok daha fazla yaptırım ve baskı bekledikleri gibi.
Sadece ABD’yi değil iddia sahibi diğer dünya ülkelerini idare etmek gerçekten çok karmaşık ve çok çetrefilli bir iştir. Neden? Çünkü, hem kendi ülkeni idare edeceksin hem de seni oralara getiren sermaye sahiplerinin isteklerini yerine getireceksin. Sıkıntı burada da değil. Esas sıkıntı, başa getirilme sürecinde her türlü desteği almış bir liderin tövbe etmesinde ya da arada sırada Milletin oyu ile gelmiş Vatansever Muhammed Musaddık tarzı kaçakların olmasındadır. Anlatabiliyor muyum?
Herkes Zarrab meselesine ne zaman gelecek diye bekliyor, biliyorum. Biz Millet olarak sıcak gündem üzerinde yoğunlaşmayı, konuşmayı, dedikodu yapmayı çok severiz.
Hukuken (1929 sayılı BM Kanunu) Türkiye, BM’ye verdiği taahhüt kapsamında sadece askeri ve nükleer ticaret yapmayacağı vardır. Petrol altın vs ticareti yoktur. Türkiye bu konuda bir yanlış yapmamıştır. ABD kendi ülkesinin şirket ve insanları için her türlü ticareti ve alışverişi yasaklamıştır. Buda, ABD ülkesini ve ABD vatandaşlarını ırgalayan bir durumdur. Ve işin en komik tarafı da hep kendi şirketleri İran ambargosunu delmiştir (CIA Raporları).
Bir konuş, on düşün!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti çok zor bir süreçten geçmektedir. Adı Reza Zarrab mıdır? Rıza Sarraf mıdır? Bilmem lakin ortaya çıktığı günden beri şunu çok iyi bilirim ki bu CIA, MOSSAD ajanının yıllar öncesinden bu günleri hedefleyerek yaptığı şirinlikler (meşhur edilmek için yaptığı evlilikte dahil buna) ve devletimizin içinde belli mertebelere gelmiş bazı insanların olayın vahametini ve başa örülecek çorapları fark edememiş olması nedeni ile bir takım ilişkiler gelişmiştir.
Sabır, her derdin ilacıdır!
Hiç acele etmeden ve panik yapmadan beklenmeli, çok soğukkanlı olup enine boyuna düşünülmeli ve olması gereken yapılmalıdır. Olması gerekende şudur. Şimdi değil ilerleyen zamanlarda, ABD'de görülen davanın hükmü olamamasına rağmen ABD mahkemesine sunulan belgeler bir şekilde elde edilmeli, belgeler doğru ise gerekli hukuki işlemler başlatılmalıdır. Bu da Aziz Milletimize çok anlaşılır bir şekilde ifade edilmelidir. ABD sebebi ile değil eğer gerçekten bulunduğu makamı şahsi çıkarları için kullanmış alçak haramzadeler var ise de hukuk çerçevesinde gerekli cezası mutlaka verilmelidir.
Bir yanlış diğer bir yanlış ile örtülemez, düzeltilemez. Yanlış varsa şayet yanlış ötelenerek, görmezden gelinerek yola kalınan yerden devam ederek yürünmez.
***
Eski CIA ajanı Philip Giraldi, ya meşhur olmak ya da Türkiye’yi yanlış yola doğru yönlendirmek adına geçtiğimiz gün bir açıklama yaptı: “Türkiye’nin bölgedeki çıkarları doğrultusunda yalnızlaşan İsrail’den uzaklaşıp güçlenen İran’a yaklaşmasının hem doğru hem de haklı olduğunu (üzerinde çok çok düşünülmesi gereken bir ifade), ABD’nin Türkiye’nin güney sınırının dışında bulunan Kürtlere, Türkleri kızdırmadan (çaktırmadan) silah yardımı yapmanın yollarını bulacağını ifade etti.(Bu doğru)”
Eski CİA ajanının bütün açıklamalarını basından okuduğumda, aklıma daha önce başka bir makalemde yazdığım şu söz geldi: “Bir topluma, bir yanlışı ve sinsi niyeti ancak doğrular ile süsleyerek yutturabilirsiniz..” Bence Zarrab meselesini takip ederken aklımız, gözümüz başka adamlarda ve başka yerlerde her daim uyanık olsun.
Oy kere oy.
İstisnalara rağmen Muhammed Musaddık’ın şahsiyeti beni çok etkilemiştir. Siz düşünebiliyor musunuz iktidarından muhalefetine kadar siyasete bulaşanların birer Muhammed Musaddık olduğunu! O vakit, vallahi bizi kimse tutamaz. Yazı bitti. Bin selam
saymayansayilmaz@gmail.com @hikmetguvel