Saygıdeğer okuyucu kardeşlerim; Batılıların tarih süreci içinde yaptığı katliamları anlatan ciddi bir kitap yazma uğraşım nedeni ile makale yazma sıklığının makasını biraz açtım. Yirmi günde bir şeklinde olacaktır. Cennetinden başka hiç bir şey beklemediğim Rabbim, yar ve yardımcım olsun.
Birini vızıltısından, diğerini inek sesinden, bir diğerini de telefondan çağrışım yaparak hatırlayacağınız deterjan markalarımız vardı. Yağ, nar, kan vs her türlü lekeyi çıkaran deterjanlar. Öyle beynimize yer ederdi ki bu markalar, Bakkala, Çakkala girince, “İlle de roman olsun, ister çamurdan olsun” şarkısındaki gibi onları arardık, bulur bulmaz da hemen alırdık. Maşallah hanımlar da beylerine:“Aşkım bak, sakın sakın başka marka alma diğerleri lekeleri çıkarmıyor” diye özellikle tembihlerdi. Şimdi yazıyı okuyanlarımızın bazıları asla ben almadım da, aldırmadım da diyebilir. Ben de o zaman onlara, biri “Sam amcanın” SA sı, diğeri “Nayır Nolamazın” NO su ile başlayan, bir diğeride “ciğercinin” Cİ si ile biten telefonlardan biri mutlaka vardır, derim. O da yok demeyin, bir örnek daha yazarım ben de dahil herkes evet bu var lakin ihtiyaç deriz. Her neyse Arı’yı, Mo’yu, Allo’yu burada bırakıp, esas konumuza dönelim biz.
Benim toplam üç adet topacım var çevirdiğim. Batılılar, Hainler, Firariler. Batılı Haç’ın dan, Hain kalleşliğin den hemen tanınır da, Firarileri tanımak için az bir marifet gerekir. Bu yazım da dünyanın başına bela olan Batılı Topacını çevireceğim. Yazının en önemli bölümü ile konuya dalalım.
Bu bölüm neden önemli? Nasıl oluyor da bu alçaklar, çoluk çocuk demeden insanları acımadan kıyımdan geçirebiliyor. Gariban ülkelerin mallarını gasp edip, sömürebiliyor. Bu ve buna benzer sorularının cevabını bulacaksınız da, bu bölüm ondan bu kadar önemlidir. Tabi ki de size uzun uzun hıristiyanlık tarihini anlatacak değilim. Okuyucular arasında her türlü kültür seviyesinden insan olduğundan, yüzünden, sade anlaşılabilir şekilde özetleyeceğim.
Beyaz adamın kafasında ki Tanrı, etkisiz ve tepkisiz öylece duran bir figürdür. Yapılacak her şeyi insanın bizatihi kendisi yapar. Yani güç dediğimiz şey, bizatihi insanın kendisindedir mantığı vardır. Çizgi filmlerinde dahi olağan üstü özelliklere sahip bir sürü “He Man” gibi karakterlere baktığınızda gücün Tanrı’da değil, bizatihi insanın kendisinde olduğu inancını görürsünüz.
(((Beyaz adamın bu kadar teknoloji, silah vs bizden daha beter bir rezaletin içinde olmalarının sebebi geri zekalı olmalarındandır. Tanrı’nın çocukları Yağmur, hidrojen, atom, nükleer vs bombalarının icadı ile uğraşıyor. Ancak geri zekalı dangalakların uğraşacağı şeyler bunlar. Ancak geri zekalılar cehenneme gidebilmek için bu kadar gayret gösterir. Bu sebeple sakın şöyle bir kompleksin içine de düşmeyin; zamanında bunların fikirlerini ilk önce biz bulduk, Müslüman kaşifler falan filan.Ya Allah aşkına aklı başında bir müslüman mucit, filozof yağmur bombasının icadı ile uğraşır mı? Ya da nükleer bomba ile. Af buyurun, salak olduğu için değil Allah'tan korktuğu için bu tür deliliklerle uğraşmaz. Müslümana düşen demirin, atomun, uranyumun gücüne değil sonsuz güç sahibi Allahın gücüne sığınmaktır. Kafana bomba yiyerek değil, sonrasında cehenneme giderek yenilmiş sayılırsın. Şimdi çoğunuzun aklına; “Ne yani şimdi biz gelişebilmek için hiçbir şey yapmayacağız mı?” Sorusu gelmiştir. Geldi mi? Geldi ise durumun vahimdir arkadaşım.)))---İncir'lik Kuşu yazımın sonuç kısmında ne yapacağımız açık açık yazılmıştır.
Her neyse…Oyyy!!! Ne dolmalar var midemizde bu daha bir tanesi.
Beyaz adam Tanrı’ya, bazen bir papaz aracılığı ile tek tek(Katolik). Bazen toplu bir şekilde(Anglikan). Bazen de araya bir papaz koymadan direk(Protestan) olarak müracaat eder. Beyaz adam Tanrı’dan, işlenen suçlar ile ilgili bir af umudu beklemez. Tanrı zaten affetmeye her daim hazırdır. Beyaz Adamın genelinin zihninde Tanrı, makineyi çalıştıran bir şalter; Papaz bir çamaşır makinesi. insanlar ise pislik ve kan bulaşmış çamaşırlardır. Böyle bir kafanın hiçbir hududu olmaz. Böyle bir kafa yapısına sahip Beyaz Adam her türlü hileyi, sömürüyü, gaspı, zulmü ve katliamı çok rahat yapar. Nasıl olsa, her türlü yenen naneyi bağışlamaya amade bir Tanrı hazır kıta beklemektedir. İndir şalteri, papaz enikonu yıkasın, renkliler capcanlı olsun. Beyaz Adam, Bembeyaz adam olsun.
Vallahi bu makineye deterjan koymaya da gerek yok hanımlar beyler. Papazımız deterjansız, susuz, ön yıkamasız, çitilemeden her türlü zulüm ve katliam ve sömürü lekelerini tertemiz yumuşacık yapıyor nasıl olsa.
Deterjandan kar ettiğimizde de, irili ufaklı Karun’lar gibi kumbaramıza, bankamıza ve yastık altına koyacağımız akçelerimizde oluyor. Böylelikle Geleceğe daha güvenle bakabiliyoruz. Tanrının çocukları da aynen böyle geleceğe güvenle bakarak yaşıyor.
Tanrının çocuklarında, gerçekleştireceği zulüm ve katliamları durdurabilecek bir fren sistemi yoktur. Yirmi ton çimento yüklü bir Tır’ın, Gavur dağı (Nur Dağı) rampasından inerken freninin boşaldığını düşünün. Beyaz adam, bundan daha da menem bir şeydir.
Tır yine önüne çıkanı ezip götürür, Beyaz adam ise bizatihi daha çok insan ölsün diye hep kalabalığın üzerine doğru gider. Giderken de çimento torbalarını yol kıyısında ki insanların üzerine atar ki onların da gönlü kalmasın.
Bu yazının bir sonucu var mı? Olmaz mı, Elbette ki var.
Bismillah;
“ğayr’il mağdubi aleyhim, veleddallin”…Saygılarımla
saymayansayilmaz@gmail.com @hikmetguvel 05058819030