“25 Kasım 1925 tarihinde mecliste kabul edilen 671 No’lu “Şapka İktizası Hakkında Kanun” ile TBMM üyeleri ve memurlarına başlık olarak şapka giyilmesi zorunluluğu getirildi ve Türk halkı da buna aykırı bir alışkanlığın devamından men edildi. Kanun, 28 Kasım 1925 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Şapka Kanunu, 1982 anayasasının 174. maddesine göre “inkılap kanunları” (anayasaya aykırılığı iddia edilip iptal edilemeyecek kanun) arasındadır…”
“Vatana ihanet” edenleri yargılamak ve cezalandırmak maksadı ile kurulan İstiklâl Mahkemeleri, Ekim 1925'ten sonra esas işlevini bırakıp vatansever lakin şapka muhalifi ve peygamberimiz (sav)’inde sünnetlerinden de biri olan sarık giyen vatandaşları cezalandırmaya yönelmişti. İstiklâl Mahkemeleri, sayısı bilinemeyecek kadar çok vatandaşı ya hapse attırmış yahut da idam ettirmişti.
Hâlâ yürürlükte olan söz konusu bu devrim yasası, şapka giymeyen devlet memurları için cezası üç ay, karşı gelmenin veya şapkayı protesto etmenin cezası doğrudan idam şeklinde uygulanmıştır. Ve bu ‘Şapka Kanunu’, 1982 anayasasının 174. maddesine göre "Devrim kanunları" (anayasaya aykırılığı iddia edilip iptal edilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeler) arasındadır.
2018 yılındayız ve bu yasa hâlâ yürürlükte öyle değil mi..? Uygulanıyor mu..? Hapis yatan veya idam edilen var mı..? Yok.
***
Tarafsızlık ve devlete bağlılık:
Madde 7 – (Değişik: 12/5/1982 – 2670/2 md.) " Devlet memurları siyasi partiye üye olamazlar. Herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; Görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar..."
Düsturumuz; “Eleştiriyi getiren, eleştiriyi ağırlayıp/karşılayana tahammül edebilmelidir..”
Lakin bu davranış yazı eleştirisinden çıkıpta aba altından sopa göstermelere, “ gözüme gözükmesin, seçimden sonra görüşeceğiz” tarzı laf göndermelere ve dedikodulara varınca ister istemez insanın iki kaşının arası buruşuyor/çatılıyor.
Yasa çok açık, ben bir siyasi partiye üye değilim ve görevimi ifa ederken hiç ayrım yapmadan devletimizin vatandaşa sağladığı olanakları bütün personel arkadaşlarımızla birlikte aşk ve şevk ile hizmete çevirip insanlarımızı mutlu etmeye çalışıyoruz. Ha! devletimiz der ki; “Sayın Hikmet GÜVELOĞLU, sen bu okul müdürlüğü işini beceremiyorsun.” Amenna ve saddakna, hiç moralimi bozmadan müdürlüğü bırakır büyük bir gururla öğretmenliğe devam ederim. Rızkı verende, alanda yalnızca Allah'tır.
***
Bakın! Sayın Kültür bakanımız ne demiş zamanında;
“Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş memurların siyaset yapma konusundaki yasağı hakkında açıklama yaptı. Numan Kurtulmuş açıklamasında devlet memurlarının siyasi yönde faaliyet yapması, siyaset yapma yasağını anlamsız bulduğunu açıkladı. Uzun yıllar akademisyenlik hayatı olduğunu belirten Kurtulmuş, bu süreçte yaşadıklarını da değerlendirdiğinde memurların siyaset yapmasının yasak olmasını anlamsız bulduğunu açıkladı. Memurun siyaset konuşması, siyaset yapması konusunda diğer meslek grupları olan işçiler ile ya da serbest meslek yapanlarla aynı durumda olması gerektiğini ifade eden Kurtulmuş…” Ki ben parti siyaseti yapmıyorum, ki ben herhangi bir partinin üyesi ve milletvekili adayı da değilim..!
Bir oyum var, onu da hem müdürü hem de sandık başkanı olduğum Bartın/Nurgül Rıza Güney Özel Eğitim Okulunda 24 Haziran Pazar günü kullanacağım inşallah.
En yüksek amirim Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi; “Konuşan, eleştiren Türkiye’den rahatsız olmayalım..”
Oy.
Sayın milletvekillerimiz, sayın milletvekili adaylarımız ve siyasi partilerimizin sayın taraftarları; Yazılarıma yapacağınız eleştiriler ve benim yazılarımda yönelttiğim eleştirilere karşı yapacağınız savunmaları “devlet memurluğu kanunu” üzerinden değil fikir ortaya koyarak yaparsanız bizde eksiklerimizi, yanlışlarımızı görürüz. Bir yazımla ilgili olarak Bir partinin bir milletvekili adayı çok kibar bir şekilde “Adaletsiz bir yazı olmuş Hikmet Bey” dedi. Kızmadım, sevindim yazıyı tekrar inceledim, hakikaten biraz orantısız yazdığımı fark ettim. Şöyle bir hakikat var. Kusursuz olan Allah’tır.
Seçimle ilgili yazdığım 4 yazıyı yayından kaldırmış bulunuyorum. Nedeni korku değil. Bazılarımız, direk güreşmiyorlar/kaçak güreşiyorlar da ondan…Yazı bitti. Bin selam.