Yazımıza başlarken, aşağıdaki hakikatleri belirtmekte fayda var diye düşünüyorum;
Sahip olduğumuz ve dünya sermayesinin bir parçası olan ekonomik modelimizin bütün fonksiyonlarını şiddetle ret eden biriyim. Çok uzun zaman önce sermayenin, bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi yerli işbirlikçileri ile bize de yutturdukları bu ekonomik düzen, Allah’ın hoşuna gitmeyecek sakat bir düzendir.
Lakin, ülkemizin düçar olduğu/edildiği ekonomik bir sıkıntı ile başımızın fena bir şekilde ağrıdığı da bir realite olarak önümüzde dipdiri durmaktadır. Tabi ki de, Allah’ın lanetlediği bu faiz belasından tamamen kurtulmadan, faizi artırma ve düşürme refleksleri ile felaha eremeyeceğimiz aşikardır. Ben yine de, Türkiye diye bir derdin sahibi olan dostları en az bir doğruya yönlendirmesi muradı/duası ile iki mevzu hakkında görüşlerimi sunmak istiyorum…
Birinci Bâb
“Merkez Bankası Eylül toplantısında politika faizini 625 baz puan artırarak yüzde 17.75'ten yüzde 24'e yükseltmişti. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan yaptığı bir konuşmada faiz artışı için: "Merkez Bankası faiz artırımını oldukça yüksek gerçekleştirdi. Haydi buyur bağımsızlık. Bağımsızlığın neticesini göreceğiz, şu an şahsen sabır safhamdır…" demişti. Bizdeki faizin son durumu budur…
Faiz artışı, ilk bakışta dövizin ateşini alıyormuş gibi görünse de, aslında bu artışlar ekonomik anlamda bir düzelmeye kapı açmaz. Son günlerde dünyanın bazı ülkelerini etkisi altına alan ekonomik tayfundan en büyük yıkımı alan iki ülkeden (ikincinin biz olduğu ve) birincisi olan Arjantin’e bakalım.
Arjantin, 45’ten 60’a çıkardı faizi lakin Pezo’nun erimesini yine de durduramadı. Neden? Çünkü, yerli ve yabancı yatırımcıya güven veremezseniz faiz artışı ekonomiye nefes aldırmak yerine, her faiz artışı ekonominin boğazını sıktıkça sıkan bir kemente döner.
Bir ülkede, sorun çözmek için kullanılan “Faiz artışı silahı” etkisiz bir oyuncak silaha dönerse şayet, faizi %100 artırsanız dahi, ekonomik anlamda bir başarı sağlayamaz, aksine zincirleme hüsranlar yaşarsınız.
Peki, Türkiye somut olarak ne yapmalıdır..?
Ülkeyi idare eden erkin, acilen, ayağı yere sağlam basan, yatırımcıya güven veren politikalar üretmesi ve alacağı tedbirleri/uygulayacağı tasarrufları net/anlaşılır bir şekilde kamuoyuna sunması gerekmektedir. Devlet erkânımızın uygulayacağı Tasarruf tedbirlerinin de; İyiden iyiye konfora/rahata alışmış milletimiz üzerinde şöyle olumsuz/sert bir etkisi olacaktır : "İnsanı açlık değil, alıştığı tokluk öldürür.” İbn-i Hâldun’un bu harikulade sözünü tefekkür edelim bakalım, bu bâb ile ilgili milletçe nasıl bir çözüm yoluna kavuşacağız.
İkinci Bâb
“6 Kasım 2018’de yapılacak Kongre ara seçimleri, hem ABD Kongresi hem de Donald Trump yönetimi açısından hayati önem taşıyor. Ara seçimlerde 435 sandalyeli Temsilciler Meclisinin tamamı, 100 sandalyeli Senatonun ise üçte biri (33) yenilenecek. Şu anda her iki kanatta da üstünlüğü elinde bulunduran Cumhuriyetçilerin temel amacı bu üstünlüklerini sürdürmektir.
Demokratların hedefi ise en az birinde üstünlüğü ele geçirmek ve 2020’deki başkanlık seçimlerine olabildiğince avantajlı girmek. Ülke genelinde Trump'un kamuoyu desteği giderek düşerken, Demokratların ara seçimlerde yapacağı muhtemel bir atağın 2020 başkanlık seçimleri için istikameti belirleyebileceği değerlendirmesi yapılıyor…”
Amerika’nın 45. Başkanı Donald Trump, göreve geldiği ilk günden beri dengesiz hareketleri, açıklama ve hamleleri ile (İsrail hariç) hem dünya ülkelerinin hem de Amerikan halkının %63 lük kısmının gözünden düşmüştür. Ben buraya, hepinizin az çok bildiği/duyduğu Trump’un icraatlarını yazmayacağım. Ben buraya Donald Trump’un, 6 Kasım 2018’de yapılacak bu ara seçimi başarı ile atlatmak için yapması muhtemel hamleleri yazacağım. Trump’un yapacağı her hamle mutlaka bizi de etkileyecektir.
Bu kapsamda;
-Birleşik Devletler, İran’a veya İran dışındaki mevcut İran hedeflerine yönelik ses getirecek ve seçmenin dikkatini dağıtacak zincirleme bir saldırı yapabilir. Bu ihtimal, İsrailli medya mensupları ve bazı İsrailli siyasetçiler tarafından da konuşuluyor. Kendi seçmeni önünde bu kadar güven kaybetmiş Donald Trump’un buna benzer seçenekleri değerlendirmesi şaşılacak bir hamle değildir.
-ABD Merkez Bankasının (Fed)’in yeni Başkanı Jerome Powell liderliğinde dört kez faiz artırması bekleniyor.
FED’in ABD’de yapacağı her faiz hamlesi, olumlu veya olumsuz biz dahil bütün dünya ülkelerini doğrudan etkiliyor. Şunu bir kere daha hatırlatmakta fayda var diye düşünüyorum; Paranın dümeni FED’in elindedir, ABD başkanı Donald Trump’un değil..!
-Mazlum coğrafyada, İsrail ile bir olup kendi icat ettikleri DAEŞ’in raf ömrünü tamamlanması ile İsrail/ABD/YPG (SDG) üçlüsünün ortak yapacakları yeni hinliklerin ABD seçmeninin pekte aklını çelemeyeceği görünmektedir.
-Rusya soruşturması/Meksika sınırına duvar örme/Göçmen yasası/Kudüs kararı/Filistin’e yapacağı yardımları iptal etmesi/Çok af buyurun seks skandalları/kendi yardımcılarını bir bir ihraç etmesi/En son başlattığı ve bizi de ekonomik şoka sokan vergi savaşı uygulamaları ve attığı iletilerle vs… vs… vs… başını iyice belaya sokmuş ve Amerikalı seçmenin gözünde bir itibar kaybına uğramış Donlad Trump’un bu seçimden başarılı ayrılmasının tek çıkar yolu “11 Eylül saldırısı” tarzı bir kaos ortamı olabilir mi? Olamaz. Çünkü o işi, Afganistan’ı ve Irak’ı işgal ettirmek için FED’in sahipleri ayarlamıştı.
-ESED'e sert bir hamle diyeceğim....?!...."ağzıyla kuş tuttu" derler.
Aslında, bütün meselenin çözümü, FED’in sahiplerinin 45. ABD başkanı Donald Trump’u ABD’nin başında isteyip istemesinde yatmaktadır. Trump’un en büyük avantajı ise, İsrail ile arasının çok çok iyi olmasıdır.
ABD’de cereyan edecek bu ara seçimden ve FED’in yapması beklenen faiz artırımı hamlelerinden ülkemize uğraması kesin belaları ufak sıyrıklarla atlatabilmek için çok sıkı ekonomik tedbirler almak zorundayız. Tabi ki alınacak bu tedbirler, tepeden tırnağa herkesin beraberce yapacağı fedakârlıklarla bereketli olacaktır…Yazı bitti. Bin selam.