Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin sonradan dalga geçer bir tarz ile bir “Polis Müdahalesi” diyeceği Kore Savaşı’na! Asker göndermeyi ilk teklif eden; Sembolik değil de Tugay seviyesinde katılmak isteyen ve katılımcı diğer ülkelerin aksine askerlerinin emir komutasını da tamamen Amerikan ordusunun emrine vermeyi kabul eden tek ülke olarak tarihteki yerini almıştır.
Bu karar ile birlikte Komünist Bulgar ve hamisi SSCB’nin baskısı ile iki yıllık süreç içinde, ilk aşamada 154.393 vatandaşımız Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç etmek zorunda bırakılmıştır. Ve birde daha sonrasında devam eden sıkıntılarda cabası olarak yaşanılmış tarihi bir süreçtir.
Sovyetlerin, Lenin zamanında imzalanan Brest Litovsk, Moskova ve Kars antlaşmalarına rağmen 2. Dünya Savaşı sırasında Stalin’in önce 1939’da (tarihte Molotov/Ribbentrop paktı diye anılan) Molotov kanalıyla Ribbentrop ve Hitler’den; Sonrasında 1945’te Truman ve Churchill’den Türkiye sınırları ile ilgili talepleri, 2.Dünya Savaşı sonrası Gizli Alman belgelerinin ele geçmesi ile Türk ve Alman’ın Sovyetler aleyhinde beraber giriştikleri faaliyetlerin deşifre olması! klasik bir savunma olarak Celal Bayar’ın etkisi ve “Efendim Menderes ne yapsın eli mecburdu..” vb. sebepler ile Menderes ve ekibini aklamaya çalışmak sadece günü kurtarmak ve şirin görünmekten başka bir işe yaramaz.
“14 Mayıs 1950 Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi ve 33 gün sonra, Şubat 1932’den beri Türkçe okunan ezanın ‘Arapça ezan ve sela okuyanlara yönelik 3 ay hapis cezası ve 10 liradan 200 liraya kadar para cezası’ hükmünü kaldırması ile bütün yurtta ezan ve selalar yeniden Arapça okunmaya başlanmıştır. 18 yıl boyunca minarelerden duyduğu sese yabancı olmanın kahrını yaşayan Türk milleti, yasağın kaldırılmasıyla adeta bayram havası yaşamıştır…” İyi, hoş yaşamaya yaşadı da;
Ezan serbest olduktan çok değil 40 gün sonra da, 25 Temmuz 1950’de Kore’ye 4.500 asker gönderme kararı açıklandı. Bir de dönemin Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki’nin: “Kore harekatına katılarak bu savaşta ölenlerin şehit olacakları” manasına denk gelen fetvası da gelince sakat ve çetrefilli işler, çaktırılmadan büyülü, alengirli işler hale dönüştürülmüş oldu.
(721 şehit, 175 kayıp, 2147 yaralı, 234 esir ve 346 hastamızın verildiği) Kore faciasından sonra Türkiye, 18 Şubat 1952'de Fuat Köprülü'nün dışişleri bakanlığını yaptığı Adnan Menderes hükümeti döneminde NATO'ya resmen üye olmuştur. Kore Savaşı’na katılma şartının yanı sıra NATO’ya katılmanın bir diğer görünen şartı olarak: Amerika’ya, ülkemiz toprakları üzerinde “askeri üs” kurma izni de verildi. Yani Amerikan belası topraklarımıza resmi olarak kolunu bacağını, elini ayağını atmış oldu lakin Ezan Arapça okunuyor ve milletimiz çok huzurluydu çok şükür.
Allah’ın bir hikmetidir!
SSCB'de, 30 Mayıs 1953’te Türkiye üzerinde ki toprak isteme ideal, girişim ve faaliyetlerinden vazgeçtiğini açıklamıştır. Neden? Bu soruya kemküm etmeden cevap verebilecek babayiğit varsa buyursun..!
Şöyle bir düşünün; Sovyetlerin, bizim ile kötü geçinmesine sebep olacak tek bir avantajı yoktur. Aksine bizimle iyi geçinmesi halinde özellikle Boğazlar bile tek başına Sovyetlerin çok işine yarayacak avantajlardan yalnızca bir tanesidir. Kara, hava, denizden her daim fayda görecek Sovyet’in Komünisti! Hırgür yaparak hiçbir fayda görmeyeceği bir düşmanlık ilişkisine neden girsin..?
Yeri geldi gene, yazmadan geçmek istemiyorum: “Ülkeler arasında yapılmış gizli anlaşmalar vardır. Sen ülke olarak anlaştığını sanırsın lakin senden de habersiz senin üzerinde yapılmış anlaşmalar vardır. Uğratılacağın beladan haberin bile olmaz..” Hatırlayalım, 1974 Kıbrıs Harekatı’ndan önce, dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı alelacele hangi ülkeye gitmişti?
Bu sorunun cevabı Sovyet'lerin neden iki ileri bir geri dans ettiğinin en büyük delilidir. Yüreğim acıyor bu dörtlüğü yazarken, Ne diyordu şair; “Parsel parsel eylemişler dünyayı..”
Sonuç olarak;
Eğer bir tarihi vakıayı artıları ve eksileri ile dosdoğru analiz etmez de TV, gazete köşeleri ve dergilerde: “Vay böyle oldu, vay şöyle oldu. Alçaklar! Ezanı serbest bırakan Menderesi ve arkadaşlarını astılar.” Diyerek yük sesle sürekli hep aynı ve haklı bir noktaya dikkat çekilip;
Menderes ve ekibinin ülkemizi uğrattığı en önemli faciaları ve başımıza sardığı belaları es geçip nabza gör şerbet verilmeye devam edilirse şayet; Şundan çok iyi emin olabilirsiniz; Günü gelince Tarih, çok sert bir şekilde tekerrür eder ve sonra da ağıtların en acıklısını ve en beterini çektirtir bize.
Son günlerde, 67 yıl sonra Kore yarımadasının dünya da tekrar gündem haline getirilmesi ile birlikte böyle bir yazı yazmanın, dağılmış dikkatimizin toparlanmasına ve dikkatimizin doğru olan yerlere çekilmesine yardımcı olacağı hissiyatı ile böyle bir yazı yazma ihtiyacı duydum.
Aşağıda ki şu son cümleler ile de yazımızı bitiriyorum; Menderes ve ekibinin Tek Parti’den kopup yeni bir oluşumla sahneye çıkışı ile başımıza sarılan sıralı belalar zinciri arasında çok belirgin bir paralellik vardır.
Lakin Menderes denince biz hep Ezan yasağının kaldırılması ve hunharca asılması olayını sürekli gündeme getiriyoruz. Ezanı yasaklayan, Müslümanları baskı altına alanlarla benim zaten hiç bir işim olmaz. Herkes hesap günü hesabını Allah’a verecektir.
Aziz Milletimiz de, yıllarca Tek Partinin sistemli olarak uyguladığı çok şiddetli baskılardan kurtulmanın verdiği kısmi rahatlık sebebi ile Kore, Nato ve Amerika’ya verilen üs kurma vb. belalarını çokta önemsemedi. Neden? Çünkü; Ezan artık serbestti çok şükür. Ezanları her daim serbest olmuş yanı başımızda ki Irak ve Suriye’nin yok olmasını orada yaşayan halklar engelleyemedi maalesef. İzah edebiliyor muyum?
Oy.
15 Temmuz 2016 gecesi varlığımıza kasteden, liderimizi katletmeye velhasılı canımıza okumaya çalışan; Mayıs’ın Otuz’unun, Bin dokuz yüzünün elli üç’ünde başımıza bela edilen “NATO” değil miydi..!?
O gece NATO dolayısıyla ABD’nin çok haini ve çokta ağır silahları vardı. Şımardılar, kibirlendiler, hallederiz sandılar. Unuttukları bir şey vardı. Neydi o şey..!?
Allah’tan "O gece Sela serbestti," çok şükür…Yazı bitti. Bin selam.
saymayansayilmaz@gmail.com 05058819030 @hikmetguvel